Günlük konuşma dilinde sıkça yer alan ve bilişselliğin temelini oluşturan kelimelerin anlamları üzerinde tekrar düşünmek, yeni açılımlara vasıta olması açısından önem taşımaktadır.
Aşağıda yer alan bazı kelimelerin tanımlarında birbirileriyle örtüşen ifadelerin ve eşanlamlı kelime tekrarlarının yer aldığı görülmektedir. Zira, esasen bu kelimeler, özü "Kelime" olan tek bir bütünü yani "Ruh"u oluşturmaktadır.
4/171 ... innemel mesihu iysebnu meryeme rasulullahi ve KELİMETUH elkaha ila meryeme ve RUHUN minhu ....
( ... Meryem oğlu Mesih İsa, kesinlikle Allah’ın resulü, Meryem'e attığı KELİMESİ ve O’ndan RUHTUR. ... )
Alfabetik sıraya göre kelimeler ve tanımları şöyledir;
AKIL : Arapça “Akl” olarak telaffuz edilen bu kelime, “Akala” ( Kontrol etmek, Gem Vurmak, Men etmek, Dizginlemek, Engellemek, Bağlamak, Akletmek ) fiilinden türemiş olup, kök anlamıyla ilintili olarak düşünceyi kontrol etme, iyi-kötü, doğru-yanlış ayrımını yapabilme ve tutkulara dayalı nefsani davranışlardan, eylemlerden alıkoyma yetisi anlamını temsil etmektedir. Geniş bir şemsiye kavram olan bu kelime, algılama, düşünme, anlama, öğrenme, problem çözme, mantık yürütme, yargılama ve karar verme yetisi olarak da tanımlanmaktadır.
ALGI : Türkçe “Almak” fiilinden türeme bir isim olan bu kelime dış uyarıcıları duyu organlarıyla alıp zihinsel olarak kavrama, akıl yürütme ve yorumlama süreci olarak tanımlanmaktadır.
BİLİNÇ : Türkçe “Bilmek” fiilinden türeme olan, "İdrak" veya "Şuur" olarak da ifade edilen bu kelime, bir varlığın, kendisini ve çevresini ( olguları, olayları ) algılama, bilme, tanıma, düşünme, kavrama, anlama yetisi olarak tanımlanmaktadır. “Bilmek” kelimesi, yine BL kökünden türeme bir fiil olan “Bulmak” kelimesiyle semantik ortaklık arzetmektedir. Zira her iki kelime de “önceden olmayan veya farkedilmeyen bir şeyin farkedilmesini, bulunmasını, bilinmesini” ifade etmektedir.
BELLEK : Türkçe “Bel” ( Öğrenmek, Ezberlemek, Hatırlamak ) fiilinin isim hali olan bu kelime "Zihin" ve "Hafıza" kelimeleriyle aynı tanıma sahiptir.
CAN : Türkçede ve Farsçada yer alan ve “Ruh, Hayat, Yaşam enerjisi” anlamına gelen bu kelime, maddeyi, yaşayan idrakli varlık yapan tesir olarak tanımlanmakta olup, Ruh kelimesi yerine de kullanılmaktadır.
DOGMA : Grekçe "Dokein" ( Düşünmek, Zannetmek, Varsaymak ) fiilinden türeme olan ve esasen "Düşünce, Görüş, Kanaat, Zan, Sanı, Karar" anlamlarını içeren "Dogma" kelimesi, herhangi bir hususu, düşünmeden, değerlendirmeden, analiz etmeden, yorumlamadan, yargılamadan, sonuç çıkarmadan koşulsuz kabul etme olarak tanımlanmaktadır. Türkçedeki "Doğma" kelimesinin "Dogma" kelimesiyle semantik ortaklığının bulunma ihtimali mevcuttur. Zira, semantik derinlikte yer alan "Olma, Oluşma, Meydana gelme, Ortaya çıkma" anlamı "düşüncenin, zihinde oluşan, doğan bir olgu" olmasıyla ilintilidir. "Dogma" kelimesinin güncel olarak kullanılan anlamında da "doğduğu gibi, olduğu gibi, değişmeden, değiştirmeden" ( kabul ) anlamı yer almaktadır ki dogmatik düşünce de zaten "olduğu gibi kabul" anlamına gelmektedir.
DUYGU : Türkçe “Duymak” fiilinden türeme bir isim olan bu kelime algılanan olgu ve olayların niteliklerinin, akıl yoluyla değerlendirilmesi, anlamlandırılması ve yorumlanması sonucunda oluşan ruhsal durum olarak tanımlanmaktadır.
HAFIZA : "Zihin" ve "Bellek" kelimeleriyle aynı tanıma sahiptir.
İÇGÜDÜ : Bir varlığı, akıl, düşünce ve bilinç mekanizmalarından bağımsız, zorunlu ve otomatik olarak belirli bir davranışa, eyleme yönlendiren nefsani ( dünyevi, maddi, bedeni ) tesir olarak tanımlanmaktadır.
İDRAK : Arapça “Derk” ( Yetişmek, Erişmek, Vasıl olmak, Ulaşmak, Bulmak, Buluşmak ) kelimesinden türeme olan ve “Bulmak” anlamını da içeren bu kelime, “Bilinç” ve "Şuur" kelimeleriyle de temsil edilmekte olup, yine algılama, farketme, bilme, tanıma, akıl yürütme, düşünme, kavrama, anlama yetisi olarak tanımlanmaktadır.
İNANÇ : Türkçe "İnan" ( Güvenmek, Kabul etmek ) fiilinden türeme bir isim olan bu kelime esasen dogmatik değil akli bir olguyu temsil etmektedir. Zira bir şeye inanç, inancın oluşumunu sağlayacak verilerin, bilgilerin, izlenimlerin, delillerin, işaretlerin aklen değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan bir düşünce frekansıdır. Bu kelimenin Arapça karşılığı olan "İman" kelimesinin semantik kökeninde de "Güven, Emniyet" anlamı bulunmaktadır.
KANAAT : Arapça "Kanaa" ( Kanmak, İnanmak, Razı olmak, Tatmin olmak, Yetinmek, Doymak, Memnun olmak ) fiilinden türeme olan bu kelime, bir olgu veya olaya ilişkin bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda oluşan düşünce, görüş, inanç olarak tanımlanmaktadır.
MANTIK : Kökeni, Arapça “Nataka” ( Konuşmak, Söylemek ) ve “Nutuk” ( Söylev, Söylem, Konuşma ) kelimelerine dayanan bu kelime, doğru düşünme, akla uygunluk, makul olma anlamlarını temsil etmektedir. Grek kökenli İngilizce bir kelime olan “Logic” ( Mantık ) kelimesinin semantik evrimi de “Mantık” kelimesiyle benzerlik arzetmektedir. Zira kök olan Grekçe “Logos” kelimesi “Kelime, Kelam, Konuşma, Söylem” anlamlarına gelmektedir. )
NEFS : Arapça “Nefes” ( Nefes, Soluk, Soluma ) kelimesinden türeme olan ve “Nefes alan, Nefs alma, Soluk alan, Soluk alma” anlamına gelen bu kelime, Ruhun, madde bedene tesir iletmesi sonucunda ortaya çıkan idrakli, bilinçli varlık, kişi, öz, benlik olarak tanımlanmaktadır. "İçgüdü" kelimesiyle de anlam ortaklıkları bulunan bu kelime ayrıca dünyevi, maddi, bedeni isteklerin, arzuların, hırsların merkezi olarak kabul edilmektedir.
RUH : Arapça bir kelime olan "Ruh", madde bedeni bilinçli bir varlığa ( Nefse ( Benlik ) ) dönüştüren tesirdir. Arapçada “Rüzgar” anlamına gelen “Rih” kelimesinin, “Ruh” kelimesiyle semantik ortaklığı da bulunmaktadır. Zira, rüzgar, maddeye tesir ederek onu hareket ettirme, yönlendirme gücüne sahip bir olgudur ki bu da Ruhun, beden üzerindeki tesirinin teşbihi tasviridir.
SEZGİ : Türkçe kökenli bir kelime olan “Sezgi”, açık bir belirti olmadığı halde, olmuş veya olacak bir şeyi içgüdüsel olarak kestirme, farketme, duyumsama, bir şeye ilişkin herhangi bir bilgiye dayalı olarak akıl yürütmeden, çıkarım yapmadan o şey hakkında düşünce, kanaat oluşturma, içten kavrama, tanıma, bilme yetisi olarak tanımlanmaktadır. Bu kelimenin tanımında “Akıl”dan bağımsızlık” kavramı yer alsa da yine akli bir süreç söz konusudur. Zira sezgi, akli anlamlandırma süreci gerektiren bir olgudur. ( * Kelimedeki “Sez” kökü, batı dillerinde “Kapmak, Yakalamak, Tutmak, Almak” anlamlarına gelen “Seize” ( ing. ), ve “Saisir” ( fra. ) kelimeleriyle ortak kökendendir. )
VİCDAN : Arapça “Vecede” ( Bulmak, Farketmek, Akla getirmek ) kelimesinden türeme olan bu kelime, “Akıl” kelimesinin tanımı ile de uyum arzedecek şekilde, düşünme, anlama, doğru-yanlış, iyi-kötü ayrımını yapabilme, düşünce, söylem ve eylemleri bu esasa göre değerlendirme, yorumlama, yargılama ve sonuç çıkarma yetisi olarak tanımlanmaktadır.
ZEKA : BU kelime Arapça kökenli olup, “Parlaklık, Keskinlik, Açıklık, Temizlik” anlamlarına gelmekte ve kısaca akletme hızı, akıl yürütme hızı olarak tanımlanmaktadır. Zeka, akletme hızının seviyesine bağlı olarak, düşük, orta, yüksek kelimeleriyle nitelenebilmektedir.
ZİHİN : Arapça bir kelime olan ve “Akıl, Anlama, Bilme, Hatırlama” anlamlarını içeren bu kelime algılama, düşünme, anlama, kavrama, öğrenme, öğrenilen bilgileri ve aralarındaki bağlantıları bilinçli olarak saklama, koruma ve hatırlama yetisi olarak tanımlanmaktadır.
Kur'an'da bilişsel kavramlar olarak "Akl" ( Akıl), "Kalb" ( Kalp ), "Şuur" ( Bilinç ), "Fekehe" ( Anlamak ), "Fekkere" ( Fikretmek, Düşünmek ), "Zekkere" ( Hatırlamak ) kelimelerinin öne çıktığı, "Nefs"in ise aklı bloke eden , kötüye yönlendiren, "kötüyü iyi gösteren" hipnotik bir unsuru temsil ettiği görülmektedir. Zira, "Nefs"in kritik özelliği, aklı bloke etme ve dolayısıyla varlığı, iyi-kötü, doğru-yanlış değerlendirmesi, yorumlaması ve yargılaması yapmadan, sonuçlarını düşünmeden içgüdüsel olarak maddi ve dünyevi arzusunu tatmin amaçlı eyleme geçirebilme potansiyelidir. Zaten, insan adı verilen varlığın ruhsal tekamül sürecinin özünü de bu durumu yönetebilme becerisi oluşturmaktadır.
Yukarıda belirtilen kelimelerin yer aldığı bazı öne çıkan ayetler şöyledir.
2/12 E la innehum humul mufsidune ve lakin la YEŞ'URUN
( İyi bilin ki kesinlikle onlar bozgunculardır ve lakin FARKETMEZLER. )
2/44 E te'murunen nase bil birri ve tensevne ENFUSEKUM ve entum tetlunel kitab e fe la TA'KİLUN
( Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredersiniz de NEFSLERİNİZİ / KENDİNİZİ unutur musunuz? O halde AKIL ETMEZ MİSİNİZ? )
22/46 ... tekune lehum KULUBUN YA'KİLUNE biha ...
( ... Onu AKIL ETMEYE KALPLERİ olsun. ... )
4/78 ... haulail kavmi la yekadune YEFKAHUNE hadisa
( ... bu kavim sözü ANLAMAYA yanaşmıyor." )
2/219 ... leallekum TETEFEKKERUN
( ... umulur ki DÜŞÜNÜRSÜNÜZ. )
2/221 ... leallehum YETEZEKKERUN
( ... Umulur ki onlar HATIRLARLAR. )
12/53 ... innen NEFSE LE EMMARATUN BİS SUİ ...
( ... Kesinlikle NEFS KÖTÜLÜĞÜ EMREDER. )
9/37 ... ZUYYİNE LEHUM SUU A'MALİHİM ...
( ... KÖTÜ İŞLERİ ONLARA SÜSLÜ GÖSTERİLDİ. ... )
16/106 ... MEN UKRİHE VE KALBUHU MUTMEİNUN BİL İMANİ ...
( KALBİ İNANÇ İLE TATMİN OLDUĞU HALDE ZORLANANLAR ... )
No comments:
Post a Comment