Düalite
olgusunun kaba madde alemi olan dünyadaki tezahürlerinden biri de “Zengin” ve
“Fakir” kavramlarıdır. Bir topluluk içinde birisinin veya birilerinin “zengin”
olması diğerinin veya diğerlerinin “fakir” olması gerekliliğini doğurur. Bunun
aksi veya farklı bir versiyonunun tezahürü mümkün değildir. Tek nefisi teşkil
eden bireylerin birbirlerinin yansıması oldukları ve bir vücudu oluşturan
organlar gibi oldukları düşünüldüğünde, zengin olmaya çalışan birisi aslında
kendisni fakir kılmaya çalışmaktadır.
Çok
basit bir örnek incelenecek olursa; birlikte çalışıp üreten ve ürünü eşit
olarak paylaşarak yaşamlarını devam ettiren bir topluluk içinde birilerinde
daha çok ürün olması için ne olmuş olması gerekir? Elbetteki o “birilerinin”
eşit paylaşılmak üzere depolanan ürünü gasp etmiş olmaları, çalmış olmaları
gerekir. İşte bugün dünya üzerindeki zenginlik kavramı bu temel sistematiğe
bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bugün “şirket” olarak anılan kuruluşlar esas
itibarıyla hammadeye, ürüne, onu barındıran toprağa yani nimete malik
olduklarını iddia etmek suretiyle, ihtiyaçlarını gidermek isteyen insanları
kendilerine mecbur etmektedirler.
Halk
arasında anonim olarak bilinen şu söz de oldukça çarpıcıdır. “Fakir, çalmasını
bilmediği için fakirdir.”
Allahü
Teala, nimetlerin, rızıkların insanlara eşit olarak bahşedilmiş olduğunu
Fussilet suresinin aşağıdaki ayetinde bildirmektedir.
41/10 - Ve ceale fıha
ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam sevaen
lis sailın ( Ve "Orada, onun
üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, gıdaları azıkları,
araştıranlar için dört günde eşit olarak düzenleyerek
ölçülendirdi." )
Nefsani
unsurların esiri olarak madde obsesyonuna tutulmuş ve daha fazlasına sahip olma
hırsına kapılmış insanlara ilişkin de aşağıdaki ayet önem arzetmektedir.
38/23 - İnne haza ehıy lehu
tis'un ve tis'une na'ceten ve liye na'cetün vahıdetün fe kale ekfilnıha ve
azzenı fil hıtab ( Kesinlikle bu
benim kardeşim. Ona doksandokuz dişi koyun ve bana bir dişi koyun. "Onu
bana ver." dedi. Beni söylemde yendi. )
Varlıklar
arasında nimetin eşit dağılımını bozacak unsurların bertaraf edilmesi
gerektiğine ve madde çoklamanın helak
edici unsuruna ilişkin aşağıdaki ayetler öne çıkmaktadır.
16/71 - Vallahü faddale
ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe mellezine füddılu bi raddı rizkıhim ala ma
meleket eymanühüm fe hüm fıhi seva' e fe bi nı'metillahi yechadun ( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün
kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına
vermezler ki onda eşit olsunlar. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı
ediyorlar? )
2/219 - Yes'eluneke anil
hamri vel meysir kul fıhima ismün kebirun ve menafiu lin nasi ve ismühüma
ekberu min nef'ıhima ve yes'eluneke maza yünfikun kulil afv kezalike
yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun ( Sana şaraptan ve kumardan sual ederler. De ki:
"Onlarda insanlar için büyük günah ve faydalar vardır. Onların günahları
faydalarından daha büyüktür." Sana neyi harcayacaklarını sual ederler.
De ki: "Fazlasını ve iyisini." İşte Allah ayetlerini size böyle
açıklar. Umulur ki düşünürsünüz. )
102/1
- Elhakümüt tekasür ( Çokla övünme
sizi alıkoydu, oyaladı. )
102/2
- Hatta zürtümül mekabir ( Kabirlere
varıncaya kadar. )
104/2
- Ellezi cemea malen ve addedeh
( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )
104/3
- Yahsebü enne malehu ahledeh
( Malının onu ebedi kılacağını sanar. )
Kaba
madde illüzyonunun gözlerini kör, zihinlerini sarhoş ettiği inkarcıların zihniyet
olarak gelebilecekleri aşama Al’i İmran suresinin aşağıdaki ayetinde
bildirilmektedir.
3/181 - Lekad semiallahü
kavlellezine kalu innellahe fekırun ve nahnü ağniya senektübü ma kalu ve
katlehümül enbiyae bi ğayri hakkın ve nekulü zuku azabel harık ( Kesinlikle "Allah fakirdir ve bizler
zenginiz." diyenlerin sözlerini Allah duydu. O dediklerini ve
habercileri haksızca öldürmelerini yazacağız. "Yakıcı azabı tadın."
diyeceğiz. )
No comments:
Post a Comment