5 Ağustos 2019 Pazartesi

Zenginleşme ancak gasp ile olur.


Düalite olgusunun kaba madde alemi olan dünyadaki tezahürlerinden biri de “Zengin” ve “Fakir” kavramlarıdır. Bir topluluk içinde birisinin veya birilerinin “zengin” olması diğerinin veya diğerlerinin “fakir” olması gerekliliğini doğurur. Bunun aksi veya farklı bir versiyonunun tezahürü mümkün değildir. Tek nefisi teşkil eden bireylerin birbirlerinin yansıması oldukları ve bir vücudu oluşturan organlar gibi oldukları düşünüldüğünde, zengin olmaya çalışan birisi aslında kendisni fakir kılmaya çalışmaktadır.

Çok basit bir örnek incelenecek olursa; birlikte çalışıp üreten ve ürünü eşit olarak paylaşarak yaşamlarını devam ettiren bir topluluk içinde birilerinde daha çok ürün olması için ne olmuş olması gerekir? Elbetteki o “birilerinin” eşit paylaşılmak üzere depolanan ürünü gasp etmiş olmaları, çalmış olmaları gerekir. İşte bugün dünya üzerindeki zenginlik kavramı bu temel sistematiğe bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bugün “şirket” olarak anılan kuruluşlar esas itibarıyla hammadeye, ürüne, onu barındıran toprağa yani nimete malik olduklarını iddia etmek suretiyle, ihtiyaçlarını gidermek isteyen insanları kendilerine mecbur etmektedirler.

Halk arasında anonim olarak bilinen şu söz de oldukça çarpıcıdır. “Fakir, çalmasını bilmediği için fakirdir.”

Allahü Teala, nimetlerin, rızıkların insanlara eşit olarak bahşedilmiş olduğunu Fussilet suresinin aşağıdaki ayetinde bildirmektedir.

41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam sevaen lis sailın ( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, gıdaları azıkları, araştıranlar için dört günde eşit olarak düzenleyerek ölçülendirdi." )
Nefsani unsurların esiri olarak madde obsesyonuna tutulmuş ve daha fazlasına sahip olma hırsına kapılmış insanlara ilişkin de aşağıdaki ayet önem arzetmektedir.

38/23 - İnne haza ehıy lehu tis'un ve tis'une na'ceten ve liye na'cetün vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab ( Kesinlikle bu benim kardeşim. Ona doksandokuz dişi koyun ve bana bir dişi koyun. "Onu bana ver." dedi. Beni söylemde yendi. )


Varlıklar arasında nimetin eşit dağılımını bozacak unsurların bertaraf edilmesi gerektiğine ve  madde çoklamanın helak edici unsuruna ilişkin aşağıdaki ayetler öne çıkmaktadır.

16/71 - Vallahü faddale ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe mellezine füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi seva' e fe bi nı'metillahi yechadun ( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına vermezler ki onda eşit olsunlar. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? )

2/219 - Yes'eluneke anil hamri vel meysir kul fıhima ismün kebirun ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima ve yes'eluneke maza yünfikun kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun ( Sana şaraptan ve kumardan sual ederler. De ki: "Onlarda insanlar için büyük günah ve faydalar vardır. Onların günahları faydalarından daha büyüktür." Sana neyi harcayacaklarını sual ederler. De ki: "Fazlasını ve iyisini." İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki düşünürsünüz. )

102/1 - Elhakümüt tekasür ( Çokla övünme sizi alıkoydu, oyaladı. )
102/2 - Hatta zürtümül mekabir ( Kabirlere varıncaya kadar. )

104/2 - Ellezi cemea malen ve addedeh ( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )

104/3 - Yahsebü enne malehu ahledeh ( Malının onu ebedi kılacağını sanar. )

Kaba madde illüzyonunun gözlerini kör, zihinlerini sarhoş ettiği inkarcıların zihniyet olarak gelebilecekleri aşama Al’i İmran suresinin aşağıdaki ayetinde bildirilmektedir.

3/181 - Lekad semiallahü kavlellezine kalu innellahe fekırun ve nahnü ağniya senektübü ma kalu ve katlehümül enbiyae bi ğayri hakkın ve nekulü zuku azabel harık ( Kesinlikle "Allah fakirdir ve bizler zenginiz." diyenlerin sözlerini Allah duydu. O dediklerini ve habercileri haksızca öldürmelerini yazacağız. "Yakıcı azabı tadın." diyeceğiz. )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder