Çeviri

Saturday, December 8, 2018

Mesnevide Dikkat Çeken İfadeler

Mevlana Celaleddini Rumi tarafından yazıldığı bilinen Mesnevi'de Kur'an ilmine aykırı durum arzeden ifadeler yer almaktadır. Mesnevi, özü itibarıyla "Şeyh / Mürşid / Pir ve Mürid" ilişkisini telkin etmekte, Şeyhi / Mürşidi / Piri insan üstü ilahi bir varlık gibi göstermekte ve şirk yönlendirmesi yapmakta gibidir. Ayrıca Mesnevide yer alan bir çok mekruh cümlenin de mesajı mechul görünmektedir. Ancak analitik ve bilimsel olmayan dogmatik yaklaşım bu cümlelerde herkes tarafından anlaşılamayacak kadar derin ve ilahi manalar bulunduğunu kabul etmektedir.

Aşağıda Mesnevi'den bazı bölümler yer almaktadır. Mesnevi bölümleri tırnak içinde ( " " ) belirtilmiştir.

Önsöz'den "Bu mesnevi kitabıdır. Bu kitap gerçeğe ulaşmanın ve bilgiyle bütünleşmenin sırlarını keşifte dinin usulünün, usulünün, usulü yani din esaslarının esaslarıdır."

Dinin esası olan yegâne kaynak Kur'an'dır. 

"Hayalinde mülk, şeref ve ululuk. Fakat Azrail* “Git, evet, muradına erişirsin” demekte!" 

"Sabahı zuhura getiren, İsrafil* gibi, herkesi o diyardan sûret âlemine getirir;"

* Azrail kelimesi Kur'an'da geçmediği gibi Allahü Teala meleklerin gafil müşrikler tarafından kadın isimleriyle isimlendirildiklerini de bildirmektedir.

53/27 İnnellezine la yu'minune bil ahırati le yusemmunel melaiket tesmiyetel unsa 

( Kesinlikle o ahirete inanmayanlar, melekleri kadın isimleriyle isimlendiriyorlar. )

"Her çeşit din sâlikleri üstad* aramaksızın, peygamberlere tâbi olmaksızın işlerin âkibetlerini gördüler, kendi akıllarınca netice hakkında istidlâllerde bulundular da bu yüzden hata ve dalâlete düştüler."

* Hidayete ancak bir üstad / şeyh / mürşid ile erilebileceği telkini yani kula kulluk ( şirk ) telkini yapılmaktadır.

"Dağ bir aziz sûfi* olursa şaşılacak ne var? Mûsâ’nın cismi de bir kemik parçasından ibaretti."

"Sofilere* karşılarında yer verirlerdi. Zira onlar, can aynasıdırlar, hattâ aynadan da iyidirler."

* Sûfi / Sofi nedir? Sûfi / Sofi kelimesi kökü batı dillerindeki "Sophism" ( Bilgelik, Bilgi Sahibi Olma ) kelimesinin köküdür. Yani Sûfi / Sofi kelimesi "Bilge" anlamında kullanılmaktadır. Ancak Allah yolundaki insanı tanımlayan temel kavramlar olan Mü'min ve Müslim kelimelerinin yerine Sûfi / Sofi diye bir kavram oluşturulması dikkat çekmektedir.

"Tanrı dedi ki*: “Ey haramdan, şüpheli şeylerden sakınan! Kullarımın arasına gir ki bu suretle beni görme cennetine erişesin.”

"Tanrı dedi ki : “ Sana o devri onun için gösterdim, o halvetin yolunu onun için açtım”

"Tanrı dedi ki: Çocuk,anası kendisine kızsa bile yine anasına sarılır! "

"Tanrı dedi ki: Bu suali inkâr yüzünden, yahut gafletle ve nefsine uyarak sormuyorsun, biliyorum. "

"Tanrı dedi ki: Bu bilgiyi sen kimden aldın da bir harman meydana getiriyorsun? "

* Allahü Teala'nın kelamına şahit olunmuş gibi kurulan bu cümle ilginçtir.

"Âlemlerin Rabbinin mânalar denizi olan bin Şeyhi*, “ mâna Allah’dır” dedi."

* Şeyh / Mürşid, Alemlerin Rab'binin mana denizi olarak tanımlanıyor.

"Musa, senin devrinin parlaklığını, o devirdeki tecelli sabahının zuhurunu gördü de* ; 

“Yarabbi, o ne rahmet devri... o devir, rahmetten de ileri ... o devirde rüyet var. Musa’nı denizlere daldır da Ahmet’in devrinde izhar et’’ dedi.*"

"Musa dedi ki: Benim nispetim, Tanrı’nın şu toprak yurdunadır... asıl adım da onun kullarının en aşağısı."

"Musa,Tanrım bana bu temyizi sen verdin dedi... Tanrı dedi ki: Öyleyse bende nasıl olur da temyiz olmaz?" 

* Musa'nın konuşmasına şahit olunmuş gibi kurulmuş bir cümledir.

"Şeyh, Tanrı gibi* aletsiz işler görür. Müritlere sözsüz dersler verir."

* Şeyh, Tanrısallaştırılmaktadır.

"Bayezid o pirin huzuruna varıp oturdu, halini sordu ; onun hem fakir, hem de aile efradı çok olduğunu anladı. Pir, “ Ey bayezid nereye gidiyorsun gurbet pılı pırtısını nereye kadar çekip sürüyeceksin” dedi. 

Bayezid “ Hac mevsimi.. Kâbe’ye gidiyorum” diye cevap verdi. Pir dedi ki : “ Yol masrafı olarak yanında ne var?” 

Bayezid “ İki yüz dirhem gümüşüm var. Ridamın ucuna sımsıkı bağladım işte.” deyince, 

Pir, “ Etrafımda yedi kere tavaf et. Bu tavafı hac tavafından daha makbul bil. O dirhemleri de, ey cömert kişi, bana ver. Bil ki hac ettin muradın hâsıl oldu. 

Umre ettin ebedi ömre nail oldun, sâf bir hale geldin, Safa’ya koştun, Saiy erkânını yerine getirdin. 

Canının gördüğü Hak hakkı için ki o, beni kendi evinden daha üstün, daha makbul etmiştir; 

Kâbe her ne kadar onun lütuf ve ihsan evidir ama benim vücudum da onun sır evi. Tanrı, Kâbe’yi kurdu ama kurdu kuralı ona gitmedi. Halbuki bu eve, benim vücuduma, o ebedi diri olan Tanrı’dan başka kimse gelmedi. Beni gördün ya, bil ki Tanrı’yı gördün*; doğruluk Kâbe’sinin,hakikî Kâbe’nin etrafında tavaf ettin. Bana hizmet, Tanrıya itaat etmek, onu övmektir. Sakın Hakkı benden ayrı sanma. Gözünü iyi aç da bana öyle bak ki beşerde Tanrı nurunu göresin” dedi. 

Bayezid, o nükteleri dinledi, altın bir küpe gibi kulağına taktı. Bu yüzden derecesi yükseldi, fazileti arttı. Hakikat yolunun sonuna erişmiş olan Bayezid, artık ondan sonra bir son tasavvur edilemeyecek olan bir makama vardı. "

Yukarıdaki ifadeler açık şirk cümleleridir.

"Bir iri adam bir oğlanı ele geçirdi. Bu adam bana kast eder diye çocuğun yüzü sarardı.
Adam dedi ki “ Güzelim, emin ol.. sen benim üstüme bineceksin. Ben korkunç görünsem de aldırış etme, bil ki ben bir ibneyim. Deveye biner gibi bin üstüme, sür” "

Bu bölüm ise gayesi ve misali mechul olup ahlak dışı ifadeler içermektedir.

"O emîr, Şeyh’in kullarındandı. Şeyh’i tanıyıp hemen secde etti.*"

* Kulun kula secde etmesini telkin eden şirk ifadeleridir.

"Şeyh, derhal iğnesini denize attı ve yüce sesle iğneyi istedi. Yüz binlerce Tanrı balığı, her birinin ağzında birer altın iğne olduğu halde, Ey şeyh Tanrı’nın iğnelerini al, diye Tanrı denizinden baş çıkardı."

"Fakat şeyhe kılıç vuranın kılıcı, tersine dönüyor kendisini yaralıyordu. O hünerli şeyhin vücudunda bir eser bile görünmüyordu. Fakat dervişler perişan oldular, kanlara battılar. "

Mucize yapan, keramet sahibi Şeyh mesajı verilmektedir.

"Bundan önce yol gösteren bir şeyh vardı. Yeryüzünde adeta göğe mensup bir çırağdı. 
Ümmetler içinde peygambere benzer, halka cennet bahçelerinin kapılarını açardı.  Peygamber, “ İleri giden şeyh, kavminin arasında peygambere benzer*” dedi. "

"Onun şikâyeti, şikâyet değildir, onu ıslahtır... o şikâyet, peygamberlerin şikâyetine benzer."

* Şeyh / Pir / Mürşid, Peygamber konumunda addediliyor.

"Fakat şeyh, birisinin kötülüğünü söylerse bu, Tanrı emriyledir*, kızgınlığa, heva ve hevese uymadan değil!"

* Tanrı emriyle konuşan Şeyh !!!

"Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya... Tanrı, doğrusunu daha iyi bilir ya, Tanrı vahyidir!*"

* Mesnevi'nin Tanrı vahyi! olduğu ifade edilmektedir.

"Lâtifsen. Gönlün aydınsa şunu iyice bil: Eşek götünü öpmede* bir lezzet yoktur! 
Faydasız yere bıyığını pis pis kokutur... yemek yemeksizin elbise, onun tenceresiyle kararır!"

* Bu tasvir misal ve kısas niteliği taşımayan mekruh bir cümleden ibaret görünmektedir.

"Şu halde yürü şeyhin, emrinin gölgesi altına git; sus emre uy*! 
Böyle yapmadın mı istidat ve kabiliyet sahibi bile olsan kâmilik davasına kalkıştığından değişir, çarpılır, istidat ve kabiliyetini kaybedersin! "

* Şeyhe / Pire / Mürşide koşulsuz biyad ve itaat mesajı verilmektedir. Oysa Kur'an'da Haberci ( Peygamber ) için dahi "Sen ancak bir uyarıcısın", "Senin üzerine olan ancak tebliğdir.", "Sen onlara vekil değilsin.", "Dinde zorlama yoktur." ayetleri yer almaktadır.

"Bir mürit pirinin huzuruna vardı. Pir, hay hayla ağlıyordu. 
Mürit şeyhi ağlıyor görünce o da ağlamaya koyuldu, gözünden yaşlar akmaya başladı. 
Şeyhin ışığı vurur, meşrebi akseder, müritlere bir neşe feyzidir gelir. Fakat bu feyiz müritlerden değildir, şeyhtendir.*
Bu hal, suda duran sepete, cama vuran ışığa benzer. Bu hali, kendilerinden bilirlerse noksanlıktır. 
Dedi ki: Ey bulut gibi habersiz ağlayan, bakışı ile adamı adam eden şeyhin* ağlamasına uyup hiçbir şeyden haberi olmaksızın ağlamaya koyulan! "

* Şeyhin mucizeleri devam ediyor.

"Keçiye mum iskemlesinde oynamak ve ayıya türlü türlü oyunlar bellettikleri gibi bir halayık da hanımın eşeğine insana yaklaşmayı * öğretmişti, onunla nefsini körledi. Yalnız, eşek ileri gitmesin diye yakınlaşacağı vakit eşeğin aletine bir kabak geçirirdi. Kadın, bu hali gördü, fakat kabağa dikkat etmedi. Halayığı, bir bahane ile uzak bir yere yolladı,ahıra girip eşeği kendisine yakınlaştırdı ve rezaletle ölüp gitti. Halayık, ansızın gelip görünce “A benim canım, a benim gözümün nuru,aleti gördün, kabağı niye görmedin. Maslahatı gördün, öbürünü niye görmedin?” diye feryada başladı. “Her noksanı olan Melundur. Yani her noksanı olan bakış ve anlayış melundur. Maksat, bu olmasaydı zahir gözü nakış olanlara, yani körlerle şaşılara acınmazdı. Halbuki onlara acınır, lanet edilmez. “Köre zahmet ve teklif yoktur” ayetini okusana. Bu ayet, körden teklifi de gidermiştir, laneti de kaldırmıştır, azarlamayı da, öfkelenmeyi de."

* Mesajı mechul ancak içeriği açıkça hayvanlarla cinsel ilişkiyi telkin eden ifadeler...

"Zaten şehvetten sarhoş olmuştu, hemen kapıyı kapadı, oh dedi. Yalnız kaldım, bağıra, bağıra şükredeyim.* Artık erkeklerin gah tam, gah yarım yamalak yakınlaşmasından kurtuldum. 
Kadının keçileri, sanki bini bulmuştu, öyle neşelendi. Eşeğin şehvet ateşiyle kararsız bir hale düştü. "

* İsterik bir kadının masturbasyon yapmasından ve hayvan ile ilişki fantezisinden bahsedilen bölüm.

"Nura ulaşmış şeyh, insana yol bildirir, sözünü nurla yoldaş eder."

Dikkat edileceği üzere sürekli Şeyh / Pir / Mürşid telkini söz konusudur.

"Bu şeyh de kapı kapı dolaşıp yalvarmadaydı. Halbuki şeyh için gökyüzünde yüzlerce kapı açıktı.*"
"Tanrı, yedinci göğe kadar toprak hazinelerini Şeyhe göstermişti."

* Şeyhe göklerin kapıları zaten açıkmış ve Rab'bin hazineleri Şeyhe gösterilmiş.

"Çuha da bir çarşaf giyip yüzünü örttü,kadınlar arasına karıştı.Kimse onu tanımıyordu. 
Bir kadın,vaız edene gizlice sordu:Kasıktaki kıllar,namazın bozulmasına sebep olur mu? 
Vaiz dedi ki:Uzun olursa namaz mekruh olur. 
Ya hamam otuyla,ya ustra ile traş etmen lazım ki namazın tamam olsun,kabul edilsin. 
Kadın:Ne kadar uzun olursa namazın kabul olmaz dedi. 
Vaız eden dedi ki:Bir arpa boyu uzun olursa traş etmek farzdır. 
Cuha,hemen kızkardeş dedi,bak bakalım,benim kasığımın kılı o kadar olmuş mu? Tanrı rızası için elini uzat da bir yokla. Bakalım,mekruh olacak kadar uzamış mı? 
Yanındaki kadın,Cuhanın şalvarına el atar atmaz eline aleti geldi. 
Derhal şiddetli bir nara attı.Hoca,sözüm gönlüne tesir etti dedi. 
Cuha dedi ki:Hayır,gönlüne tesir etmedi,eline tesir etti.A akıllı adam,gönlüne tesir etseydi vay haline! "
* Yine mesajı mechul ve ahlakdışı ifadelerin yer aldığı bir bölüm. Eşcinsellik ve hayvanla cinsel ilişkiden sonra bir başka fantezi de bu bölümde yer almaktadır.

"Peygamber dedi ki: Ey Sıddıyk, sana demedim mi ki bu ihsanda beni de ortak et. 
Ebubekir, biz dedi, ikimiz de senin kullarınız. Ben, onu senin rızan için azat ettim. 
Sen beni kul et,bana dostum de, de senden hiç azatlık istemem. 
Benim azatlığım sana kul olmamdır.* Sensiz olursam mihnetlere, azaplara uğrarım.
Ey Allah seçilmişi, bu seçilişinle dünyayı dirilttin. Halkın geri kalanlarını ileri götürdün, hele beni yok mu?"

* Kula kulluk yani şirk telkini içeren ifadeler. Ayrıca Peygamber dünyayı diriltmiş.

"Ormanlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa yine Mesnevi’nin biteceğini umma."*

* Kur'an'da Allah kelamı, kelimeleri için verilen müteşabih misal aynen kopyalanmak suretiyle Mesnevi'ye atfedilmiştir.

31/27 Ve lev enne ma fil erdı min şeceratin aklamün vel bahru yemüddühu min ba'dihı seb'atü ebhurin ma nefidet kelematüllah innellahe azızün hakım ( Ve şayet kesinlikle o yerdeki ağaçlar kalemler olsa ve deniz de ona destek olsa, ondan sonra da yedi deniz, Allah' ın kelimeleri tükenmez. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir.





































































































































































































































































































Thursday, December 6, 2018

Kan Dolaşımı ve Elektron Orbitleri

Bilimsel kaynaklar insan vücudundaki kan dolaşımının normal süresinin 10-"16" saniye aralığında olduğunu bildirmektedir.


https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0002870333901398

Kan dolaşımı süresini tanmlayan sayılardaki "7" ( döngü ) ve "8" ( sonsuz döngü ) nümerolojisi dikkat çekmektedir.

- Maksimum kan dolaşımı süresi 16 saniyedir. 1+6 = 7
- Kan dolaşımı süresi aralığı 10-16 saniyedir. 1+0+1+6 = 8

Atomun içinde, çekirdek etrafındaki elektronlar toplam "7" yörüngede dönerler. Bu yörüngeler K,L,M,N,O,P ve Q olarak kodlanmışlardır. / yörünge aynı zamanda 7 enerji seviyesini de ifade etmektedir.
                           

https://en.wikipedia.org/wiki/Electron_shell

Tuesday, December 4, 2018

Ses ve 8 Nümerolojisi

SES'i oluşturan 7 temel nota bulumaktadır.


Notaların yazılımında başta SOL ANAHTARI adı verilen ve düzenleme işlevi olan bir sembol de yer alır. Sol Anahtarı, 8 sayısına benzemesi ve dolayısıyla döngüyü sembolize etmesi açısından dikkat çekmektedir. "Anahtar" kelimesiyle tanımlanması ise yeni döngü kapısı açması anlamında sembolize edilmiş olabilir. Zira 7. nota olan Sİ sesinden sonra yeniden DO notası gelir ve yeni bir döngü başlar. Notalar okunduğunda ise ince DO sesi okunma ihtiyacı hissettirir.

Ses anlamına gelen "SAVT" kelimesi Kur'an'da "8" kere tekralanmaktadır.


17/64 Ve (1) estefziz (2) men (3) isteta'te (4) min (5) hüm (6) bi (7) SAVTi (8) ke ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şarikhüm fil emvali vel evladi veıdhüm ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura ( Ve onlardan kime istidatın olursa SESİN ile yerinden oynat, kımıldat. Atlarınla ve yayalarınla üzerlerine yönel. Onlara malda ve çocuklarda ortak ol. Onlara vaad et. Ve şeytan onlara aldatmanın haricinde vaad etmez. )

- SAVT kelimesi ilk kez 17. surede geçmektedir. ( 1+7 = 8 )
- SAVT kelimesinin ilk kez geçtiği ayetteki sıra numarası "8"'dir.
- SAVT kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodunu (17/64 ) oluşturan rakamlar ile Savt kelimesinin bu ayetteki sıra numarası toplandığında yine "8" sayısına ulaşılmaktadır. ( 1+7+6+4+8 = 26 ... 2+6 = 8 )

“Do Re Mi Fa Sol La Si Do” olmak üzere 8 notalık ses periyodu “Octave” ( Oktav, Sekizli ) olarak anılmaktadır.

432 Hz'lik ses frekansı standart müzik ölçeğinde "8" Hz'e karşılık gelmektedir. 8 Hz Dünya gezegeninin temel frekansıdır. Dünyanın kalp atışı olarak da adlandırlan bu frekans Schumann Rezonansı olarak bilinir. 8 Hz evren ile yakın ilintisi bulunan, bilişsel ve spritüel açılım sağlayan ses frekansıdır. 

http://powerthoughtsmeditationclub.com/432hz-528hz-music-insight/


Sunday, December 2, 2018

İnsanların Çoğunluğu ...

İlahi bilgileri ve kutsal kitapları bilimsel, objektif ve dogmadan uzak bir yaklaşımla inceleyen, araştıran, anlamaya ve sonuçlara ulaşmaya çalışan insanlar gerçek mü'min ve müslim insanları yani "ilimde derinleşen inançlı kitap ehli" kitlesini oluşturmaktadırlar. Peki bu kitle diğer kitleye göre az mıdır? Çok mudur? Yoksa her iki kitlede eşit sayıya mı sahiptir? Kur'an'da inanan, teslim olan ve bilgi sahibi olan iyi insan kitlesinin azınlık olduğu, çoğunluğun ise 

inanmayan, 
günahkar, 
şükretmeyen, 
müşrik ( şirk koşan ), 
saptıran,
akıl etmeyen,  
cahil, 
zanna tabi olan, 
inkarcı ( kafir ),  
gerçeği bilmeyen, 
gerçek için isteksiz olan 
yalancı,
ve dönenlerden oluştuğu bildirilmektedir. 

Dolayısıyla "çoğunluğun görüşünün, düşüncesinin veya söylediğinin doğru ve haklı olacağı" yönündeki dogmatik inanç ta böylelikle batıl olmaktadır. Bu durum, materyalist, satanist ve müşrik mal tutkunları tarafından kurulmuş ve onlara kulluk eden "çoğunluk" tarafından dogmatik olarak kabul edilmiş mevcut dünya düzeninin de batıl ve aldatıcı olduğunu ortaya koymaktadır. 

İnsanların çoğunluğunun saptırılması misyonunu üstlenmiş olan İblis neferleri, toplumda lider konumunda algılanmak / algılatılmak suretiyle ve muhtelif örgütlenmeler ( finansal, dini, siyasi, sosyal vb. ) vesilesiyle  insanları cemaatler halinde gruplamakta, batıl doktrinler ile saptırmakta ve Allah yolundan uzaklaştırmaktadırlar.

2/100 ..... ekseruhüm la yü'minun ( .... onların çoğunluğu inanmazlar. )

2/109 .... Vedde kesırun min ehlil kitabi lev yerudduneküm min ba'di ımaniküm küffara ( Kitap sahiplerinden çoğu inancınız sonrasında sizi inkarcılara döndürmeyi arzular. )

2/243 ... ekseran nasi la yeşkürun ( insanların çoğunluğu şükretmezler. )

3/110 .... ekseruhümül fasikun ( .... onların çoğunluğu günahkarlardır. )

5/49 ... kesıran minen nasi le fasikun ( .... insanlardan çoğu günahkarlardır. )

5/71 ... amu ve sammu kesırun minhüm ( .... onlardan çoğu kör ve sağır oldular...)

5/81 .... kesıran minhüm fasikun ( .... onlardan çoğu günahkarlardır. )

5/103 .... ekseruhüm la ya'kılun ( .... Onların çoğunluğu akıl etmezler. )

6/37 .... ekserahüm la ya'lemun ( .... onların çoğunluğu bilmezler. )

6/111 .... ekserahüm yechelun ( .... çoğunluğu cahillik ederler. )

6/116 Ve in tütı'eksera men fil erdı yüdılluke an sebılillah in yettebiune illez zanne ve in hüm illa yahrusun ( Ve eğer yerdeki kimselerin çoğunluğuna itaat edersen, seni Allah yolundan saptırırlar. ...)

6/128 Ve yevme yahşurühüm cemıa ya ma'şeral cinni kad isteksertüm minel ins ..... ( Ve onların hepsini topladığı gün, "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunluğunu yoldan çıkardınız." der. .... )

7/131 .... ekserahüm la ya'lemun ( .... çoğunluğu bilmezler.  )

7/187 .... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğu bilmezler. )

8/34 .... ekserahüm la ya'lemun ( .... onların çoğunluğu bilmezler.  )

9/8 .... ekseruhüm fasikun ( .... Onların çoğunluğu günahkarlardır. )

9/34 ... kesıran minel ahbari ver ruhbani le ye'külune emvalen nasi bil batıli ve yesuddune an sebılillah.. ( .... bilginlerin ve rahiplerin bir çoğu insanların mallarını batıl için yerler ve Allah yolundan döndürürler. )

10/36 Ve ma yettebiu ekseruhüm illa zanna innez zanne .... ( Ve onların çoğunluğu zan haricindekine tabi olmazlar. .... )

10/55 .... ekserahüm la ya'lemun ( ....onların çoğunluğu bilmezler. )

10/60 .... ekserahüm la yeşkürun ( .... onların çoğunluğu şükretmezler. )

10/92 ....kesıran minen nasi an ayatina le ğafilun ( .... insanlardan çoğu ayetlerimizden habersizdirler. )

11/17 .... ekseran nasi la yü'minun ( .... insanların çoğunluğu inanmazlar. )

12/21 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

12/38 ... ekseran nasi la yeşkürun ( .... insanların çoğunluğu şükretmezler. )

12/40 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

12/68 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

12/103 Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mü'minın ( Ve şayet şiddetle arzulasan da, insanların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

12/106 Ve ma yü'minü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun ( Ve onların çoğunluğu, ortak koşanlar olmadan Allah’a  inanmazlar. )

13/1 .... ekseran nasi la yü'minun ( .... insanların çoğunluğu inanmazlar. )

16/38 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

16/75 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

16/83 .... ekseruhümül kafirun ( .... Onların çoğunluğu inkarcılardır. )

16/101  ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

17/89 ... eba ekserun nasi illa küfura ( .... insanların çoğunluğu ancak inkarda direttiler. )

17/93 ... eba ekserun nasi illa küfura ( .... insanların çoğunluğu ancak inkarda diretirler )

21/24 .... ekseruhüm la ya'lemunel hakka fe hüm mu'ridun ( .... onların çoğunluğu gerçeği bilmezler de onlar yüz çevirip dönenlerdir. )

23/70 .... ekseruhüm lil hakkı karihun ( .... Onların çoğunluğu gerçek için isteksizdirler, zorlanıp hoşlanmayanlardır. )

25/44 Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya'kılun ..... ( Kesinlikle onların çoğunluğu dinleyecekler veya akıllanacaklar mı sanıyorsun? .... ) 

25/50 .... ekserun nasi illa küfura ( .... Ama insanların çoğunluğu ancak inkar ederek diretti. )

26/8 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildir. )

26/67 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/103 ....  ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildirler. )

26/121 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildirler. )

26/139 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/158 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildirler. )

26/174 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/190 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/223 ... ekseruhüm kazibun ( ... Onların çoğunluğu yalancılardır. )

27/61 ... ekseruhüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

27/73 ... ekserahüm la yeşkürun ( .... Onların çoğunluğu şükretmezler. )

28/13  ... ekseruhüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

28/57 .... eksera hüm la ya’lemun (.... onların çoğunluğu bilmezler. )

29/63 ... ekseruhüm la ya'kilun ( .... Onların çoğunluğu akıl etmezler. )

30/6 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

30/30 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

30/8 .... kesıran minen nasi bi likai rabbihim le kafirun ( ....  insanlardan çoğunluğu Rab’leriyle karşılaşmayı inkar edenlerdir. )

30/42 ... ekseruhüm müşrikın ( .... Onların çoğunluğu ortak koşarlar. )

31/25 ... ekseruhüm la ya'lemun (.... onların çoğunluğu bilmezler. )

34/28 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğu bilmezler. )

34/36 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğu bilmezler. )

34/41 .... ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun ( .... cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı. )

37/71 Ve lekad dalle kablehüm ekserul evvelın ( Ve onlardan önce evvelkilerin çoğunluğu sapmışlardı. )
39/29  ... ekseruhüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

39/49  ... ekserahüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

40/57 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

40/59 ... ekseran nasi la yü'minun ( ....  insanların çoğunluğu inanmazlar. )

40/61 .... ekseran nasi la yeşkürun ( .... insanların çoğunluğu şükretmezler. )

41/4 .... a'rada ekseruhüm fe hüm la yesmeun ( .... Onların çoğunluğu yüz çevirip dönmüşlerdir de onlar duymazlar. )

43/78 .... ekseraküm lil hakkı karihun ( .... çoğunluğunuz gerçek için isteksizsinizdir. )

44/39  ... ekserahüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

45/26 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

49/4 ... ekseruhüm la ya'kılun ( .... Onların çoğunluğu akıl etmezler )

52/47  ... ekserahüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

57/26 ... kesirun minhüm fasikun ( .... onlardan çoğu günahkarlardı. )

57/27 ... kesirun minhüm fasikun ( .... onlardan çoğu günahkarlardı. )

Friday, November 30, 2018

Döngü Sonu Ayetleri

Döngü sonunda kaba madde alemi olan dünyada vuku bulacak olaylar aşağıda yer alan ve "Ve iza ..." ifadesi ile başlayan 25 ayette özetlenmiştir. Özetin 25 ayette yer alması döngü sonunun nümerik ifadesi olan "7" ( 2+5 = 7 ) sayısı açısndan dikkat çekmektedir.

81/1 İzeş şemsu kuvviret ( Güneş dürüldüğünde. )
81/2 Ve izen nücümün kederet ( Ve yıldızlar bulandığında, )
81/3 Ve izel cibalu süyyiret ( Ve dağlar seyirtildiğinde, )
81/4 Ve izel işaru uttılet ( Ve yüklü develer bırakıldığında, )
81/5 Ve izel vühüşü huşiret ( Ve vahşi hayvanlar toplandığında, )
81/6 Ve izel biharu succiret ( Ve denizler ateşlenip kaynatıldığında, )
81/7 Ve izen nüfusu zuvvicet ( Ve nefisler eşleştirildiğinde, )
81/8 Ve izel mev'udetu suilet ( Ve vaadedilmiş kıza sual edildiğinde, )
81/10 Ve izes suhufü nuşiret ( Ve sahifeler yayıldığında, yayımlandığında, )
81/11 Ve izes sema'u kuşitat ( Ve gök soyulup açıldığında, )
81/12 Ve izel cahimü su'iret ( Ve cehennem ateşlendiğinde, )
81/13 Ve izel cennetu uzlifet ( Ve cennet yaklaştırıldığında, )
82/1 İzes semaun fetaret ( Gök yarıldığında, )
82/2 Ve izel kevakibun teseret ( Ve yıldızlar serilip saçıldığında, )
82/3 Ve izel biharu fucciret ( Ve deniz fışkırtılıp akıtıldığında, )
82/4 Ve izel kuburu bu'siret ( Ve kabirlerin içi dışına getirilip görünür olduğunda, )
84/1 İzes semaun şakkat ( Gök yarıldığında, )
84/2 Ve ezinet li rabbiha ve hukkat ( Ve Rab’bine kulak verdiğinde ve boyun eğdiğinde, )
84/3 Ve izel ardu müddet ( Ve yer uzatıldığında, )
84/4 Ve elkat ma fiha ve tehallet ( Ve içinde ne varsa attığında ve boşaldığında, )
84/5 Ve ezinet li rabbiha ve hukkat ( Ve Rab’bine kulak verdiğinde ve boyun eğdiğinde, )
99/1 İza zülziletil erdu zilzaleha ( Yer zelzelesiyle sarsıldığında. )
99/2 Ve ahracetil erdu eskaleha ( Ve yer ağırlıklarını çıkardığında. )
110/1 İza cae nasrullahi vel feth ( Allah' ın yardımı ve açılış geldiğinde, )
110/2 Ve raeyten nase yedhulune fi dinillahi efvace ( Ve insanların Allah' ın dinine bölükler halinde girdiklerini gördüğün zaman. )

İNDallah ( Allah'ın İNDi )

Arapça "İND" kelimesi "Yan, Taraf" anlamlarına geldiği gibi "Hissi ve manevi anlamda zaman ve mekan" anlamına da gelmektedir. Kur'an'da geçen "Allah'ın İndi" veya "İndimiz" ifadeleri Kelime, Ruh veya Madde alemine ( kainat ) ait olmayan, bu alemlerden münezzeh olan ve sonsuzluk kavramını içeren bir ortamı, bir kümeyi tanımlamakta gibidir.  

- "İnd" kelimesi Kur'an'da 197 kere geçmekte olup, bu frekans sayısının nümerolojik değeri "sonsuz yeni döngü"nün nümerik sembolü olan "8" sayısına eşittir. ( 1+9+7 = 17 ... 1+7 = 8 ) 

- "İnd" kelimesinin ilk kez geçtiği ayet ise Bakara suresinin 2/54 kodlu ayetidir. "İnd" kelimesi bu ayetteki 33. kelimedir. Ayet kodunu ve ayetteki kelime adedini oluşturan rakamların toplamlarının nümerolojik değeri yine "8" olmaktadır. ( 2+5+4+3+3 = 17 ... 1+7 = 8 )

"2/54" Ve (1) iz (2) kale (3) musa (4) li (5) kavmi (6) hı (7) ya (8) kavm (9) i (10) inne (11) küm (12) zalemtüm (13) enfüse (14) küm (15) bi (16) ittihazi (17) kümü (18) el (19) ıcle (20) fe (21) tubu (22) ila (23) BARİİ (24) küm (25) fe (26) aktülu (27) enfüse (28) küm (29) zaliküm (30) hayrun (31) leküm (32) İNDE (33) barii (34) küm (35) fe (36) tabe (37) aley (38) küm (39) inne (40) hu (41) hüve (42) et (43) tevvabü (44) er (45) rahim (46) ( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel yaratanınıza tabi olun da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel yaratanınızın İNDİNDE size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

- Ayet kodunun ( 2/54 ) nümerolojik değerinin 11 olması da döngü ve düalite kavramları açısndan önem arzetmektedir. ( 2+5+4 = 11 )

"İND" kelimesi diğer dillerinde de "İçinde, İçi, İçte olan" anlamlarına gelmektedir. 

İNTernal ( İçsel )
ENDoscopy 
ENDülüs / ANDAlucia
ENDokrin ( İç Salgı )


Thursday, November 29, 2018

Hemmazların Zan ve Mal Tutkusu

Arapça'da "Hümeze" kelimesi "Arkadan konuşup çekiştirme", "Hemmaz" ise bu eylemi yapan kişiyi tanımlamaktadır. Her iki kelimenin de kökü olan "Hemz" kelimesi Kur'an'da Kalem ( 68 ) ve Hümeze ( 104 ) surelerinde geçmektedir.  

68/11 HEMMAZİN meşşain bi nemim ( ARKADAN KONUŞUP, ÇEKİŞTİREN, sadece akıl ve mantık )ile gerçeği bulacağını sanan, laf taşıyan. )
68/12 Menna'ın lil hayri mu'tedin esim ( Hayırdan meneden, hudutları aşan günahkar. )
68/13 Utüllin ba'de zalike zenim ( Sert, kaba bundan başka da aşağılık soysuz. )
68/14 En kane za MALİN ve benin ( MALI ve oğulları var diye. )

104/1 Veylün li külli HÜMEZETİN lümezeh ( Vay o ARKADAN KONUŞUP, ÇEKİŞTİREN,lerin hepsi için. )
104/2 Ellezi cemea MALEN ve addedeh ( O MALI toplayan ve onu adet adet sayan, )
104/3 Yahsebü enne MALEHU ahledeh ( MALININ onu ebedi kılacağını sanar. )

Ayetlerde dikkat çeken bir husus, "Hemz" kelimesinin "Mal Tutkusu" kavramı ile birlikte kullanılmış olmasıdır. Hakkında dedikodu yaptıkları ve arkalarından konuştukları insanlara karşı toplumda yanlış intibalar oluşmasına ve itibarlarının sarsılmasına sebebiyet veren "hemmazlar" bu yolla maddi menfaat sağlamayı ummaktadırlar. Hemmaz karakterlerin "Zan" ile yani delili olmadan iftira söylemlerinde bulunma özellikleri de öne çıkmaktadır.

6/116 Ve in tütı'eksera men fil erdı yüdılluke an sebılillah in yettebiune illez ZANNE ve in hüm illa yahrusun ( Ve eğer yerdeki kimselerin çoğunluğuna itaat edersen, seni Allah yolundan saptırırlar. Kesinlikle ancak ZANNA tabi olurlar ve kesinlikle onlar ancak saçmalarlar. )

Ayette "Zan" ile söylemlerde bulunarak insanları saptırmaya çalışan hemmaz kitlenin dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturduğu da vurgulanmaktadır. 

Tur Piramit mi?

"The Great Pyramid. When the Great Pyramid of Egypt was built it was 146 meters (480 feet) tall. Time has worn the pyramid down to 138 meters (455.4 feet) and it still continues to erode. The pyramid was once covered with limestone that was polished and believed to be left white."

http://kingtutone.com/pyramids/information/


Mısır'daki Büyük Giza Piramitinin orijinal yüksekliğinin 146 metre olduğu bilinmektedir. 146 sayısının nümerolojik değeri 11 sayısını ( 1+4+6 = 11 ) vermektedir.

TUR kelimesi Arapça'da "Dağ, Kule" anlamında kullanılmaktadır. TUR kelimesi İngilizce'de TOWER, Fransızca'da TOUR, Almanca'da ise TURM olarak yazılmakta ve "Kule " anlamına gelmektedir. 

Kur'an'da TUR kelimesi ilk kez Bakara suresinin 2/63 kodlu ( 2+6+3 = 11 ) ayetinde 11. kelime olarak geçmektedir.

"2/63" Ve (1) iz (2) ehazna (3) misaka (4) küm (5) ve (6) rafa'na (7) fevka (8) kümü (9) et (10) TUR (11) huzu (12) ma (13) ateyna (14) küm (15) bi (16) kuvvetin (17) ve (18) ezküru (19) ma (20) fı (21) hi (22) lealle (23) küm (24) tettekun (25) ( Ve zamanında sözünüzü aldık ve DAĞI / KULEYİ üstünüze yükselttik. Size o verdiğimizi kuvvetlice alıp tutun ve onun içindekini hatırlayın. Umulur ki sakınırsınız.  )

Ayet kodunun ve TUR kelimesinin ayetteki sıra numarasının 11 nümerolojisi içermesi Kur'an'da geçen TUR kelimesinin Mısır'daki piramidi işaret etmekte olduğu ihtimalini oluşturmaktadır. Zira Mü'minun suresinin 38. ayetinde bildirildiği üzere Firavun, Allah'a şirk koşmak amacıyla Haman'dan YÜKSEK KÖŞK / KULE inşa etmesini istemiştir. ( 11 sayısı ilahi nümerolojide düalite ve döngü* sembolü olup, okült satanizmde ise şirkin yani O'na eş koşmanın sembolüdür. 11 sayısı matematikteki eşit ( = ) işaretine de benzemektedir. )


*”Tur atmak” yani bir döngü tamamlamak deyiminde de TUR kelimesi kullanılmaktadır.

28/"38" Ve kale fir'avnü ya eyyühel meleü ma alemtü leküm min ilahin ğayrı fe evkad li ya hamanü alet tıyni fec'al lı SARHAN leallı ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnühu minel kazibın ( Ve Firavun "Ey ileri gelenler, ben size başka ilah bilmem. Haydi bana çamurun üzerine ateş yak ey Haman. Bana YÜKSEK KÖŞK oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. Kesinlikle ben onu yalancılardan zannederim." dedi. )

Ayet numarasının ( 38 ) nümerolojik değeri yine 11 sayısını vermektedir.











Wednesday, November 28, 2018

Abracadabra ( Ebri Ke Debri ), Büyü, Kırmızı ve Babil Fahişesi

Halk arasında sihir yapabilmek için gerekli olan kelime olarak bilinen ABRACADABRA kelime setinin kökeni Arapça kelimelere ve Allahü Teala'nın yaratış prensibine dayanmaktadır. Sihirbazlığın mekruh olduğu, sihir ile uğraşanların, kadere müdahale ve kaderi değiştirme ihtirası içinde şirk günahına batmış olmalarından dolayı iflah olmayacakları Yunus suresinin 77. ayetinde bildirilmektedir.

10/77 Kale musa e tekulune lil hakkı lemma caeküm e sıhrun haza ve la yüflihus sahırun ( Musa, "Size geldiğinde gerçek için böyle mi dersiniz? Bu sihir midir? Sihirbazlar iflah olmazlar." dedi. )

Şirk koşmak suretiyle sihirle uğraşanlar tarafından meşhur edilmiş ABRACADABRA kelimesinin açılımı EBRİ KE DEBRİ yani EBRİ* ( Yaratırım ) KE ( Gibi ) DEBRİ ** ( Düşünürüm / Konuşurum / Yazarım ) ... "DÜŞÜNDÜĞÜM / KONUŞTUĞUM / YAZDIĞIM GİBİ YARATIRIM" olmaktadır.

* "EBRİ" ( Yaratırım ) fiili BARİ ( Yaratıcı ) kelimesiyle ilintili olup, BARİ kelimesi Haşr suresinin 24. ayetinde şöyle yer almaktadır.

59/24 Hüvallahül halikul BARİül musavvirü lehül esmaül hüsna yüsebbihu lehu ma fis semavati vel ard ve hüvel azizül hakim ( Allah, o YARATAN, var eden, düzenleyip şekil verendir. En güzel isimler O’nadır. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa, O' nu övgü sözleri ile överler. O yücedir hakimdir. )

** DEBİR" kelimesi "YAZICI" anlamına sahip olmakla birlikte "Debbir" olarak da "Düşünmek, Yönetmek, Düzenlemek" anlamına gelmektedir. "Debr / Debir / Debbir" kök kelimesi Ra'd suresinin 2. ayetinde Allahü Teala'nın tüm işleri yönettiğinin bildirildiği cümlede kullanılmıştır. Ayrıca "Yazı, Kitap" anlamına gelen "Zebur" kelimesi "Debur / Debr" olarak telafuz edilmektedir. Arapça'da Z harfi D olarak telafuz edimektedir.

13/2 Allahüllezı rafeas semavati bi ğayri amedin teravneha sümmesteva alel arşi ve sehharaş şemse vel kamer küllün yecrı li ecelin müsemma yüDEBBİRul emra yüfassılül ayati lealleküm bi likai rabbiküm tukınun ( O Allah, gökleri sütunsuz yükseltendir. Onları görürsünüz. Sonra arş, taht üzerine seviyelendi. Ay’ı ve Güneş’i buyruğuna aldı. Hepsi isimlendirilmiş belirli vade için akarlar. İşleri YÖNETİR. Ayetleri ayrıntılandırır. Umulur ki Rab’binize kavuşmaya kani olursunuz.  )

"Debir" kelimersinin "Yazıcı" anlamını içeren "Yazdığım gibi yaratırım." cümlesi de Tevbe suresinin 36. ayeti ile ilintilidir.

9/36 İnne ıddeş şühuri ındellahisna aşera şehran fı KİTABİLLAHİ YEVME HALEKAS SEMAVATİ VEL ERDA minha erbeatün hurum zaliked dınül kayyimü fe la tazlimu fıhinne enfüseküm ve katilül müşrikıne kaffeten kema yükatiluneküm kaffeh va'lemu ennallahe meal müttekın ( Kesinlikle, Allah indinde ayların adedi oniki aydır. GÖKLERİ VE YERİ YARATTIĞI GÜNKÜ ALLAH YAZISINDA. Onlardan dördü haramdır. Bu daim olan dindir. O halde, onlar hakkında nefislerinize zulmetmeyin. Ortak koşanlarla, sizinle topluca savaştıkları gibi topluca savaşın. Bilin ki, kesinlikle Allah sakınanlarla beraberdir. )

Ayrıca Türkçe'deki BİR kelimesinin de EBRİ ( Yaratırım ) kelimesi kaynaklı olması kuvvetle muhtemeldir. Zira SIFIR olarak tasvir edilebilecek YOKLUK safhasından BİR olarak tasvir edilen YARATILIŞ / VARLIK safhasına geçiş düşünüldüğünde EBRİ ve BİR kelimeleri arasındaki ilinti daha da netleşmektedir.

Ayrıca ALDEBARAN adı verilen, "Red Giant" ( Kırmızı Dev ) safhasında olan yıldızın isminin kökeni Arapça olup, açılımı EL ( Ön ek ) + DEBER ( Yazar / Takip Eder / Yönetir ) +AN ( Gibi olan ) olmaktadır.

                          
                                                                                                                    Aldebaran
                 
Aldebaran yıldızının, okült ezoterik anlamda yine kendisi gibi "kırmızı" olan ve "Red Planet" ( Kırmızı Gezegen ) olarak anılan Mars gezegeniyle ilintili olduğu bilinir.

                              
                                                                                                                          Mars

"Kırmızı", renkler arasında en düşük frekansa sahip olan renktir.

                           

Dolayısıyla "Kırmızı" alt boyutu yani 2. boyutu * temsil eder. Cinlerin ikinci boyut varlıkları oldukları ve sihir gibi işleri telkin ederek insanları saptırdıkları düşünüldüğünde Aldebaran yıldızının ve Mars gezegeninin cinler ve onlara kulluk edenler için neden anlamlı ve sembolik olduğu ortaya çıkmaktadır. ( * Dünyanın rengi mavi olup, 3. boyutu temsil eder. Mor renk ise kaba madde planı olan Dünyanın ötesindeki üst planı temsil eder. )

Trafik ışıklarında da "Kırmızı" renk "Engeli / Engellenmeyi" sembolize etmektedir. Kırmızı kelimesinin İngilizce'deki karşılığı "Red" kelimesidir. "Red" kelimesinin "Reddetmek" fiilindeki "Red" kökü olması kuvvetle muhtemeldir.

Arthur C. Clarke tarafından 1953 yılında yazılan "Childhood's End" ( Çocukluğun Sonu ) isimli romanın film uyarlamasındaki şeytan karakterinin "kırmızı" ile sembolize edilmesi de bu anlamda mesaj içermektedir.



Ayrıca romanın kapağındaki "Sürüngen Gözü" de bir başka cin şeytanı sembolüdür.


2002 yılında vizyona girmiş olan "Red Dragon" ( Kırmızı Ejder ) filminin isminde de şeytan sembolü olan sürüngen ejderin rengi "kırmızı" olarak tasvir edilmektedir. Filmin ana karakteri, insan yeme saplantısı olan cin tasallutundaki bir adamdır.


Kırmızı renk, azgınlığı, isyanı ve negatif enerjiyi içerdiği ve sembolize ettiği için İspanya'daki boğa güreşlerinde boğayı azdırmak için kırmızı bez kullanılmaktadır.


Ahlaksızlığın ve şeytani sapıklığın sembolü olan Babil Fahişesi karakteri de “kırmızı” elbise içinde resmedilmektedir. “Lady in Red” kavramının kaynağı da Babil Fahişesi’dir.


Babil Fahişesi'nin kırmızı renk ile sembolizmi İncil ayetlerine dayanır.

66 Vahiy 17/3 Bundan sonra melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı KIRMIZI bir CANAVARIN üstüne oturmuş bir kadın gördüm.

66 Vahiy 17/4 Kadın, mor ve KIRMIZI giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.

66 Vahiy 17/5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.

66 Vahiy 18/23 Artık sende ( Babil ) hiç kandil ışığı parlamayacak. Sende artık gelin güvey sesi duyulmayacak. Senin tüccarların dünyanın büyükleriydi. Bütün uluslar senin BÜYÜCÜLÜĞÜNLE* yoldan sapmıştı.

* Babil Fahişesi, insanları büyüleyip saptıran şeytanın sembolüdür. Kur'an'ın Nisa ( Kadınlar ) suresinin 117. ayetinde "Şeytan" ile "Kadın" kelimeleri arasında sembolik bir ilintiye dikkat çekilmektedir.

4/117 - İn yed'une min dunihı illa inasa ve in yed'une illa şeytanen merıda ( Kesinlikle onlar, O’nun haricinde ancak kadınları çağırırlar. Kesinlikle ancak asi inatçı şeytanı çağırırlar. )

Ayet numarasının "9" olması da "Aldatma, Yanıltma, Büyüleme ve Doğru Yoldan Saptırma" kavramlarının sembolizmi açısından önemlidir. Bilindiği üzere düalite nümerolojisinde 9 sayısı 6 sayısının tersi olup, negatif enerjiyi sembolize etmektedir. ( Yin Yang sembolündeki gibi. )

Babil Fahişesi pagan kültürde Inanna, Ishtar, Aphrodite, Kybele, Artemis, Diana, Isis, Athena, Venus, Semiramis gibi isimlerle anılmaktadır.

MECUSİ kelimesi "Ateşe Tapanlar" için kullanılan bir terim olup, sihir, büyü anlamına gelen MAGUS / MAGIC kelimelerinin de kökenidir. Cin şeytanları ateş ve kırmızı renk ile sembolize edilmektedirler. Bu kapsamda kırmızı renge haiz Aldebaran yıldızı ve Mars gezegeni cinlerin mekanı ve sihir gücünün kaynağı olarak addedilmektedir. Aşağıdaki resimde, ateş ve sihir kaynağı addedilen Aldebaran'ı veya Mars'ı sembolize eden daire şeklindeki bir alanda ateş yakılmak suretiyle ifa edilen bir Mecusi ayininden enstantane görülmektedir. İçinde ateş yanan daire şeklindeki alan cinler için boyutlar arası geçiş portalı işlevi görmektedir.


MAGUS, daha doğrusu MG kökünden türeyen MAGic, MAGnificient ( Muhteşem ), MAGnitude ( Büyüklük ), MEGA ( Büyük ) kelimeleri hep BÜYÜKLÜK, BÜYÜTME anlamlarını içermektedir. Bu kapsamda BÜYÜ ve BÜYÜK kelimelerinin de aynı ortak köke sahip oldukları ortaya çıkmaktadır. BÜYÜ yapanların BÜYÜK addedilmeleri ve yüceltilmeleri olgusu da bu çerçevede anlam kazanmaktadır.

38. sure olan Sad suresinde ateşten yaratılmış olan İblis'in "büyüklenmesinden" ( ululanmasından ) bahsedilmektedir.

38/75 - Kale ya İBLİSU ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte minel ALİN ( "Ey İBLİS, seni kuvvetimle yarattığım için yere kapanmaktan ne men etti? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa ULULANALARDAN mı oldun?" dedi. )

38/76 - Kale ene hayrun minh halaktenı min NARİN ve halaktehu min tıyn ( "Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ATEŞTEN yarattın, onu çamurdan yarattın." dedi. )

* İblis, "ateşten" yaratılmış olmayı "büyüklük" unsuru olarak addediyor.

38/82 - Kale fe bi İZZETİKE le uğviyennehüm ecmeın ( "O halde kesinlikle onları ÜSTÜN KUDRETİNLE * topluca azdırırım." dedi. )

* "Üstün Kudret", İblis'in kullandığı ve "büyü" / "büyüklenme" adı verilen ilahi kuvvettir. Bir sınav olarak bahşedilen bu kuvvet İblis ve ona kulluk edenlerin helakına vesile olmaktadır.

44. sure olan Duhan suresinde ise Firavun'un da bir sınav olan ilahi kuvveti O'na şirk koşmak amacıyla kullanmasından bahsedilmektedir.

44/31 - Min fir'avn innehu kane ALİYEN minel müsrifin ( Firavundan. Kesinlikle o ULULANAN müsriflerdendi. )

44/32 - Ve lekadıhternahüm ala ılmin alel alemin ( Ve onları ilim üzerine alemlere üstün seçtik. )

44/33 - Ve ateynahüm minel AYATİ ma fıhi BELAÜN mübin ( Ve onlara içinde apaçık SINAV olan AYETLERDEN verdik. )

Sad suresinin kodunun ( 38 ) nümreolojik değeri 11 ( 3+8 = 11 ), Duhan suresinin kodunun ( 44 )  nümerolojik değeri ise 8 ( 4+4 = 8 ) olması da sonsuz döngü ve düalite ( eş koşma, şirk ) sembolizmi açısından dikkat çekmektedir.







































Monday, November 26, 2018

Tabuti Sekine ve Tarsuslu Saul

Hatırlanacağı üzere, Tarsus' ilçesindeki 82 Evler mahallesindeki 3103 sokaktaki bir evin bulunduğu konumda yapılan kazı çalışmaları bir süre gündemi oluşturmuştu. Kazı çalışmalarına ilişkin farklı iddialar gündeme gelmişti.

Konuya İncil'de yer alan Tarsuslu Saul ve Tabuti Sekine açısından bakıldığında yine 7, 8 ve 11 sayılarınıdan oluşan bir gizem kuşağı ile karşılaşılmaktadır.

2/248 Ve (1) kale (2) lehüm (3) nebiyyü (4) hüm (5) inne (6) ayete (7) mülki (8) hı (9) en (10) ye'tiye (11) kümü (12) et (13) TABUTÜ (14) fı (15) Hİ (16) SEKINETÜN (17) min (18) rabbi (19) küm (20) ve (21) bekıyyetüm (22) min (23) ma (24) terake (25) alü (26) musa (27) ve (28) alü (29) harune (30) tahmilü (31) hü (32) el (33) MELAIKEH (34) inne (35) fı (36) zalike (37) le (38) ayeten (39) leküm (40) in (41) küntüm (42) mü'minın (43)

( Ve habercileri onlara, "O'nun mülkünün, hükümdarlığının ayeti, size içinde Rab’binizden SÜKUNET olan, Musa’ nın ve Harun’ un ailesinin terkettiklerinden bakiye olan TABUTLA gelmesidir. Onu MELEKLERİ taşıyacaktır. Eğer inananlarsanız, bunun içinde kesinlikle size ayet vardır." dedi. )

-"Tabuti Sekine"den bahsedilen ayetin kodunun ( 2/248 ) nümerolojik değeri 7 olmaktadır. ( 2+2+4+8 = 16 ... 1+6 = 7 )

- Ayetteki "Tabut" kelimesi 14. kelime olup, "İkili Yedi" ( 2x7 ) nümerolojisine işaret edilmektedir.

- "Tabutü Sekine"'yi tanımlayan 3. tekil şahıs zamiri "Hİ" ayetteki 16. kelimedir. ( 1+6 = 7 )

- "Sekınet" kelimesi 8. kelimedir.

- "Melaikeh" ( Melekler ) kelimesi 34. kelimedir. ( 3+4 = 7 )

- Ayette 43 kelime bulunmaktadır. ( 4+3 = 7 )

- Tarsus'taki evin bulunduğu sokağın numarası 3103'tür. ( 3+1+0+3 = 7 )

İncil'de "Tarsuslu Saul"'den bahsedilen ilk ayet ise şöyledir.

44 Elçilerin İşleri 9/11 Rab ona, «Kalk» dedi, «Doğru SOKAK denilen sokağa git ve Yahuda'nın evinde SAUL adında TARSUS'LU birini ara. Şu anda orada dua ediyor.

- Bu ayetin kodunu oluşturan 44 ve 9/11 sayıları 8 ve 11 nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir. ( 44 ... 4+4 = 8 ; 9/11 ... 9+1+1 = 11 ) 8 ve 11 sayılarının çarpımı ise 88 sayısını vermekte olup, bu sayı Kur'an'daki "Melek" ve "Şeytan" kelimelerinin tekrar adedine eşittir.

Tarsus’taki ev “82 SOKAK”ta bulunmakta olup, 82 sayısı 8 ve 11 sayıları ile uyum arzetmektedir.

05.02.2018 tarihinde Türk heyeti Vatikan'a bir ziyaret yapmıştır. Ziyaret tarihindeki 7 ve 11 nümerolojisi ilginçtir. ( 05.02 ... 5+2 = 7 ; 2018 ... 2+0+1+8 = 11 )

- Vatikan 44 hektarlık bir alan üzerine kurulu olan Dünya'nın en küçük devletidir. ( 44 ... 4+4 = 8 )

Vatikan ziyareti esnasında heyetin Papa ile fotograf çektirdiği alandaki arka planda görünen tablo oldukça ilginçtir.



Tabloda lahite yani "Tabuta" benzer bir yapı ve çevresinde bitab düşmüş, sanki ölmek üzere olan insanlar resmedilmiştir. Tablodaki insanlar sanki tabuttan salınan bir enerji nedeniyle etkilenmiş gibi görünmektedirler. Tablodaki tabut gizemli enerji kaynağı "Tabuti Sekine"'nin tasviri olabilir.

Arapça "Tarsis" kelimesi "Kurşunla perçinleme, kurşunlaştırma, sağlamlaştırma" anlamına gelmekte olup, "Tarsus" kelimesiyle özdeş olabilir. Kurşun, elektromanyetik radyasyondan koruyan bir elementtir. Zira "Türs"* ve "Tiras" kelimeleri de sırasıyla "Kalkan / Kalkanlar" anlamlarına gelmektedir. Yani Tarsis / Tarsus, kurşundan yapılmış Tabuti Sekine'ye işaret ediyor olabilir. Ashab-ı Kehf mağarasının da Tarsus'ta olduğu rivayet edilmektedir. ( * "Tersane" ( Gemi yapılan yer ) kelimesi de "Türs" kökünden türemiştir. Gemiler, her biri kalkan gibi olan levhaların birleştirilmesinden oluşur. )

Tablodaki tabutun üzerinde de Star Gate'e ( Yıldız Kapısı ) benzeyen bir daire yer almaktadır. Bu figür vasıtasıyla, Tabuti Sekine'nin portal açma ve üst planlara, üst frekans boyutlarına geçiş sağlama kudreti, enerjisi tasvir ediliyor olabilir. Rahman suresinin 55/33 kodlu ayetinde bildirilen, göklerin çaplarından geçebilmek için gerekli olan "Sultan" kelimesi bu anlamda önem arzetmektedir.

55/33 Ya (1) ma'şere (2) el (3) cinni (4) ve (5) el (6) insi (7) in (8) isteta'tüm (9) en (10) tenfüzu (11) min (12) aktari (13) es (14) semavati (15) ve (16) el (17) ardı (18) fe (19) enfüzu (20) la (21) tenfizune (22) illa (23) bi (24) SULTAN (25)

( Ey cin ve insan toplulukları, eğer göklerin ve yerin çaplarından ötesine geçmeye istidatınız varsa, haydi ötesine geçin. KUVVET, DELİL olmadan geçemezsiniz. )

- Ayet kodunun ( 55/33 ) nümerolojik değeri 7 olmaktadır. ( 5+5+3+3 = 16 ... 1+6 = 7 )

- Ayette 25 kelime bulunmaktadır. ( 25 ... 2+5 = 7 )

- Ayetteki "Sultan" kelimesi 25. kelimedir. ( 25 ... 2+5 = 7 )

Tarsuslu Saul ile ilgili olarak da bir kitap aranmakta olabilir. Ve bu kitabın içinde, aynı Tabuti Sekine gibi portal açma özelliği olan bir kod, bir kelime yer alıyor olabilir.

Tevrat'ta yer alan "Antlaşma Sandığı" içinde ilahi yazıların olduğu ve ilahi kudrete haiz bir sandığı tanımlamaktadır.

2 Çıkış 40/20 Antlaşma Levhaları'nı SANDIĞA koydu, SANDIK sırıklarını taktı, BAĞIŞLANMA KAPAĞI'nı sandığın üzerine yerleştirdi.

Yukarıdaki tablodaki sandığın "kapağının" açılmış olduğu ve çevresindekilerin bitkin düşmüş oldukları görülmektedir. Kapağın açılmasıyla yayılan bir enerjinin ( nükleer enerji, radyoaktivite ) varlığı söz konusu gibi görünmektedir.

6 Yeşu 3/4 “Böylece hangi yöne gideceğinizi bileceksiniz. Çünkü daha önce bu yoldan hiç geçmediniz. Ama Antlaşma SANDIĞI’na yaklaşmayın; SANDIKLA aranızda İKİ BİN ARŞIN * kadar bir aralık kalsın.

* 2,000 arşın 1,360 metrelik mesafeye eşit olup, sandığa bu mesafeden daha fazla yaklaşılmamasının öğütlenmesi, sandığın, insan için ölüm tehlikesi içeren yüksek bir enerjiyi ( nükleer enerji, radyoaktivite ) barındırdığı düşüncesini doğurmaktadır.

9 1 Samuel 5/11 Bütün Filist beylerini toplayarak, "İsrail Tanrısı'nın SANDIĞI'nı buradan uzaklaştırın" dediler, "SANDIK yerine geri gönderilsin; öyle ki, BİZİ DE HALKIMIZI DA YOK ETMESİN." Çünkü kentin her yanını ölüm korkusu sarmıştı. Tanrı'nın onlara verdiği ceza çok ağırdı.

19 Mezmurlar 132/8 Çık, ya RAB, yaşayacağın yere, Gücünü simgeleyen SANDIKLA birlikte.


Silisyum ... Zücac

Silisyum, yerkabuğunda en bol bulunan elementler arasında ikinci sırada yer alır. Elektronik cihazların ve entegre devrelerin hammaddesi konumundaki silisyum, bilgisayar sistemlerinin de yapıtaşı niteliğindedir. Teknoloji merkezi Silikon Vadisi, bu sebeple adını silisyumdan almıştır. İngilizce “Silicon” kelimesinin Türkçe karşılığı “Silisyum”dur. CAMın hammaddesi olan kumlar da silisyum içeriği sebebiyle kullanılabilmektedir.

Silisyum periyodik tabloda 4A grubunda ( 14. grup ) ve 3. periyodda yer almakta olup, atom numarası 14, atom ağırlığı ise 28,09'dur. Yerkabuğu, %27,7 oranında silisyum içerir. 



Kur'an'da "Zücac" ( Cam ) kelimesinin geçtiği tek ayet Nur suresinin 24/35 kodlu ayetidir.

24/35 Allahü (1) nuru (2) es (3) semavati (4) ve (5) el (6) ard (7) meselü (8) nuri (9) hı (10) ke (11) mişkatin (12) fı (13) ha (14) mısbah (15) el (16) misbahu (17) fı (18) ZÜCACEH (19) ez ZÜCACETÜ ke enneha kevkebün dürriyyün yukadü min şeceratin mübaraketin zeytunetin la şerkıyyetin ve la ğarbiyyetin yekadü zeytüha yüdıy'ü ve lev lem temseshü nar nurun ala nur yehdillahü li nurihı men yeşa' ve yadribüllahül emsale lin nas vallahü bi külli şey'in alim ( Allah göklerin ve yerin aydınlığıdır. O’nun aydınlığının misali, içinde lamba olan kandil gibidir. Lamba CAMIN içindedir. CAM da, kesinlikle o incili yıldız gibidir. Ne doğuya meyleden, ne batıya meyleden, yağı bereketli olan ağaçtan tutuşturulup yakılır. Şayet ona ateş dokunmasa bile yağı yittikçe yanar. Aydınlık üzerine aydınlıktır. Allah dilediği kimseyi aydınlığına yönlendirir. Allah misalleri insan için beyan eder. Allah herşeyi bilendir. )

- Ayetin kodunun ( 24/35 ) nümerolojik değeri 14 ( 2+4+3+5 ) olup, bu sayı Silisyumun atom numarasına eşittir.

- Ayetteki ilk Zücac ( Cam ) kelimesinin sıra numarası 19 olup, bu sayı Silisyumun atom ağırlığı olan 28,09'un nümerolojik değerine ( 2+8+0+9 = 19 ) eşittir.

- Ayetteki iki Zücac kelimesinin sıra numaralarının ( 19 ve 21 ) nümerolojik toplamları 4 sayısını ( 1+9+2+1 = 13 ... 1+3 = 4 ) vermekte olup, 4 sayısı Silisyumun ait olduğu grup numarasına ( 4A) eşittir.



Sunday, November 25, 2018

İnşirah ile huzur bulmak

Döngü sonuna tanık olunan bu dönemde yükselen kolektif bilinci ve buna bağlı olarak yayılan pozitif enerjiyi engelleyebilmek amacıyla insan ve cin şeytanları tarafından da muhtelif yöntemler  ( söylemler, uygulamalar vb. ) kullanılmak suretiyle negatif enerji yayılmak istenmektedir. Söz konusu bu negatif enerji insanlar üzerinde uykusuzluk, stres, panik atak, depresyon, göğüs daralması, huzursuzluk gibi belirtilerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Bu husus Hicr suresinin 15/97 kodlu ayetinde "Yedıyku Sadr" ( Göğüs Daralması ) olarak belirtilmiştir.

15/97 Ve lekad na'lemü enneke yedıyku sadruke bima yekulun ( Ve kesinlikle senin, onların o söylediklerinden dolayı göğsünün daraldığını biliriz. )

Aynı zamanda "ruhsal uyanışın" da işareti olan bu belirti karşısında Allah Teala'nın bahşedeceği yardım ve buna bağlı olarak inananların nasıl bir tutum ve davranış içerisinde olmaları gerektiği İnşirah ( Genişleme, Açılma ) suresinde anlatılmakta gibidir.

94/1 - E lem neşrah leke sadrek ( Sana göğsünü açıp genişletmedik mi? )
94/2 - Ve vada'na anke vizrek ( Ve senden yükünü indirmedik mi? )
94/3 - Ellezi enkada zahrek ( O sırtına işkence edeni. )
94/4 - Ve refa'na leke zikrek ( Ve sana hatırlanmanı yükseltmedik mi? )
94/5 - Fe inne me'al usri yüsren ( O halde zorlukla birlikte kolaylık vardır. )
94/6 - İnne me'al usri yüsren ( Kesinlikle zorlukla birlikte kolaylık vardır. )
94/7 - Fe iza ferağte fensab ( O halde boş kaldığında çalış yorul. )
94/8 - Ve ila rabbike ferğab ( Ve Rab’bine yönel. )

Ayette, Allahü Teala'nın, yolunda çalışan ve gayret sarfedenlerin göğüslerine genişlik, ferahlık vereceği, her türlü ıstırabı ve sıkıntıyı onlardan uzak tutacağı, ruhsal tekamül için gerekli olan her zorluk deneyimi sonrasında mutlaka kolaylık vereceği bildirilmektedir. Her zorluğun ardından kolaylık olduğu ayette iki defa vurgulanmaktadır. Ayetin son iki ayetinde ise inananların temel sorumluluklarının Rab'lerinden yardım dilemek suretiyle iyilik için daima çalışmak ve emek sarfetmek olduğu bildirilmektedir.

Surede 8 ayet olması da adeta döngüden çıkışı ve yeni başlangıca erişmeyi nünerik olarak sembolize etmektedir.