15 Ekim 2017 Pazar

Tek Topluluk Tek Dil

1 Genesis 11-1 Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı.

Türkçe, Arapça ve Batı Dillerinin ortak kelime kökenlerine sahip olması insanların başlangıçta tek dile sahip tek bir topluluk olmalarının delili niteliğindedir. ( Arapça lisanının kökeninde de Türkçe'nin olduğunu ispatlamaya yönelik bazı çalışmalar bulunmaktadır. * )

* Prof. Naim Hazım Onat tarafından 1944 yılında yayınlanmış olan "Arapça'nın Türk Dili İle Kuruluşu" isimli kitap bu kapsamda önemli bir örnek teşkil etmektedir.


Amerikalı bir araştırmacı yazar olan Gene D. Matlock tarafından yazılan ve ilk basımı 200"8" yılında gerçekleşen "Ey Dünya İnsanları Hepiniz Türksünüz" kitabı da, ortak köken ve tek topluluk kavramları açısından dikkat çekmektedir.


Aşağıda Göktürk alfabesi yer almaktadır. Göktürkçe'de "sağdan sola doğru" yazı yazma formatı söz konusudur. Arapça'da da aynı formatın mevcut olduğu düşünüldüğünde Türkçe'nin kök dil olduğu tezi güçlenmektedir.


Öte yandan "21." harf olan "R" harfinin Göktürk alfabesinde "Y" formunda olması ve Tuva Türkleri / Cumhuriyeti bayrağında da yatay bir "Y" formunun bulunması dikkat çekicidir. Zira "Y" formu "İki yoldan yani düaliteden gelip tek yolda, ünitede ( birlikte ) yani RUHta birleşmek" mesajını verir gibidir. "Mavi" renk ise gökleri simgelemektedir.


Arapça "Allah" yazısının 180 derece tersi Göktürkçe "Tengri" yazısına benzemektedir.




Kur'an'ın aşağıdaki ayetleri tek topluluk ve tek dil kavramını bildirmektedir. 

2/213 - Kanen nasü ümmeten vahıdeten fe beasellahüm nebiyyıne mübeşşirıne ve münzirıne ve enzele meahümül kitabe bil hakkı li yahküme beynen nasi fımahtelefu fıh ve mahtelefe fıhi illellezine utuhü min ba'di ma caethümül beyyinatü bağyen beynehüm fe hedellahüllezıne amenu limahtelefu fıhi minel hakkı bi iznih vallahü yehdı men yeşaü ila sıratın müstekım 

( İnsanlar tek topluluktular. Allah onlara müjdeleyen ve uyaran haberciler gönderdi. O ihtilaf ettikleri hakkında insanlar arasında hükmetmeleri için onlarla birlikte gerçek olarak kitabı indirdi. Onlara açık deliller olarak o getirilenden sonra, sadece onu alanlar aralarında azgınlıkla ihtilaf ettiler. Böylece Allah o inananları, kendi izni ile, hakkında ihtilaf ettikleri gerçeğe yönlendirdi. Allah dilediğini doğru yola yönlendirir. )

30/22 - Ve min ayatihı halkus semavati vel erdı vahtilafü elsinetiküm ve elvaniküm inne fı zalike le ayatin lil alimın 

( Ve göklerin, yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin çeşitliliği O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle bunda, bilenler için ayetler vardır. ) *

* Tek topluluğun tek bir dili varken dillerin çeşitlendirilmesinin, farklılaştırılmasının bir ayet bir işaret olduğu, bunun bir nedeninin olduğu belirtilmektedir. Bu neden, Yeni Dünya Düzeni adı altında tek bir Dünya Devleti kurarark tüm ulusları boyunduruğu altına almayı ve köleleştirmeyi arzulayan küresel elitin bu hedeflerine erişemelerini engellemek olabilir mi?

"Tek Topluluk" kavramına ilişkin diğer ayetlerde de Dünya'da "Tek Topluluk" olmanın "Allah'a isyan" ortamı yaratacağına ilişkin bilgiler aktarılmaktadır.

5/48 - Ve enzelna ileykel kitabe bil hakkı müsaddikan li ma beyne yedeyhi minel kitabi ve mühayminen aleyhi fahküm beynehüm bima enzelellahü ve la tettebı' ehvaehüm an ma caeke minel hakk li küllin cealna minküm şir'aten ve minhaca ve lev şaellahü le cealeküm ümmeten vahıdeten ve lakin li yeblüveküm fı ma ataküm festebikul hayrat ilellahi merciuküm cemıan fe yünebbiüküm bima küntüm fıhi tahtelifun ( Ve sana da, kitaplardan o ondan öncekileri doğrulayan ve onları kollayan kitabı gerçek ile indirdik. O halde, onların aralarında Allah' ın indirdiği ile hükmet. Onların heveslerine tabi olarak, sana o gerçekten gelen üzerine sapma. Biz, sizlerden herkes için yol ve usül oluşturduk. Şayet Allah dileseydi sizi tek topluluk kılardı. Lakin o size verdikleri hakkında sizi sınamak içindi. Öyleyse hayırlara ilerleyin. Hepinizin dönüşü Allah’a dır. Artık, o hakkında ihtilafa düştüklerinizi size o haber verir. )

10/19 - Ve ma kanen nasü illa ümmeten vahıdeten fahtelefu ve lev la kelimetün sebekat min rabbike le kudiye beynehüm fıma fıhi yahtelifun ( Ve insanlar tek topluluktan başkası değillerdi de ihtilafa düştüler. Şayet Rab’binden geçmiş kelime olmasaydı, o ihtilaf ettikleri hakkında aralarında hüküm verilirdi. )

11/118 - Ve lev şae rabbüke le cealen nase ümmeten vahıdeten ve la yezalune muhtelifın ( Ve şayet Rab’bin dileseydi insanları tek topluluk kılardı da ihtilaf etmekten geri durmazlardı. )

16/93 - Ve lev şaellahü le cealeküm ümmeten vahıdeten ve lakin yüdıllü men yeşaü ve yehdı men yeşa' ve le tüs'elü enne an ma küntüm ta'melun ( Ve şayet Allah dileseydi sizi tek topluluk kılardı. Lakin dilediği kimseyi saptırır ve dilediği kimseyi yönlendirir. O yapmakta olduklarınızdan kesinlikle sual edileceksiniz. )

21/92 - İnne hazihı ümmetüküm ümmeten vahıdeten ve ene rabbüküm fa'büdun ( Kesinlikle bu topluluğunuz tek topluluktur. Ben Rab’binizim. O halde bana kulluk edin. )

23/52 - Ve inne hazihı ümmetüküm ümmeten vahıdeten ve ene rabbüküm fettekun ( Ve kesinlikle bu topluluğunuz tek topluluktur. Ben de Rab’binizim. O halde benden sakının. )

42/8 - Ve lev şaellahü le cealehüm ümmeten vahıdeten ve lakin yüdhılü men yeşaü fı rahmetih vez zalimune ma lehüm min veliyyin ve la nesır ( Ve şayet Allah dileseydi, onları tek topluluk kılardı. Lakin, dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimler, onlara ne dost ne de yardımcı yoktur. )

43/33 - Ve lev la en yekunen nasü ümmeten vahıdeten le cealna li men yekfüru bir rahmani li büyutihim sukufen min fiddatin ve mearice aleyha yazherun ( Ve şayet insanların tek topluluk olma durumu olmasaydı, Rahman' ı inkar eden kimselerin evleri için gümüş çatılar, tavanlar ve onun üzerine çıkmaya merdivenler oluştururduk. )

Tevrat'ta yer alan aşağıdaki ayetlerde, insanların Dünya'da, Dünya hayatında ( Yerde ) tek topluluk olmaları durumunda Allah'ın hudutlarını aşacakları bu nedenle Meleül Ala'nın sürece müdahale ederek, insanların dillerini ayırdığı ve böylelikle tek topluluk olma durumunun engellendiği bildirilmektedir.

1 Genesis 11 5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi.

1 Genesis 11 6 "Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar" dedi,

1 Genesis 11 7 "Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar."

1 Genesis 11 8 Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu.

1 Genesis 11 9 Bu nedenle kente Babil adı verildi. Çünkü RAB bütün insanların dilini orada karıştırmış ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıtmıştı.

İncil'de yer alan aşağıdaki ayet ise dillerin ortak tek bir kökü olduğunu bildirir niteliktedir.

44 Acts 2 4 İmanlıların hepsi Kutsal Ruh'la doldular, Ruh'un onları konuşturduğu yabancı dillerde konuşmaya başladılar.

44 Acts 2 5 O sırada Kudüs'te, dünyanın her ülkesinden gelmiş dindar Yahudiler bulunuyordu.

44 Acts 2 6 Bunlar sesi işittikleri zaman büyük bir kalabalık halinde toplandılar. Her biri kendi dilinde konuşulduğunu duyunca şaşakaldılar.

44 Acts 2 7 Hayret ve şaşkınlık içinde, «Bakın, bu konuşanların hepsi Celileli değil mi?» diye sordular.

44 Acts 2 8 «Nasıl oluyor da her birimiz kendi ana dilimizi işitiyoruz?

44 Acts 2 9 Aramızda Partlar, Medler, Elamlılar var. Mezopotamya'da, Yahudiye ve Kapadokya'da, Pontus ve Asya ilinde,

44 Acts 2 10 Frikya ve Pamfilya'da, Mısır ve Libya'nın Kirene'ye yakın bölgelerinde yaşayanlar var. Hem öz Yahudi hem de Yahudiliğe dönme Romalı konuklar,

44 Acts 2 11 Giritliler ve Araplar var aramızda. Ama her birimiz Tanrı'nın büyük işlerinin kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz.»

44 Acts 2 12 Hepsi hayret ve şaşkınlık içinde birbirlerine, «Bunun anlamı ne?» diye sordular.

Yaşamının son yıllarında dillerin ve toplumların kökeni araştırmalarına  odaklanan Atatürk'ün yazdığı şiir olan "Hakikat nerede?" şiirindeki ifadeler de "Tek Topluluk ve Türk" kavramları açısından ve Kur'an'daki ifadelerle benzerlikler açısından ilgi çekicidir.

Gafil, hangi üç asır, hangi asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarih söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak.
Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin.
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa' nın Alpler' inde Oğuz torunları,
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil
Türk bütün adamların birliğidir.

Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gökteki gafletten perde,
Hakikat nerede?

Mustafa Kemal ATATÜRK

Aynı kaynaktan çıkan kelimeler zaman içinde değişik coğrafyalarda farklı telafuzlara ve hatta anlamları dışında deformasyonlara maruz kalabilmektedirler. Örneğin Türkçe'de "Karga tulumba götürmek" ifadesinde yer alan "Karga tulumba" kelime ikilisi esas itibarıyla İtalyanca bir denizcilik terimi olan "Carga la tromba" ( Yelkenleri / Durdurucuları Topla / Kargola ) ifadesinden gelmektedir. "Tromber" kelimesi, kan akışını durduran hücrelere verilen "Trombosit" kelimesinin de köküdür. "Tromba" kelimesi "yelkenin rüzgarın akışını durdurması" olgusundan kaynaklı olarak kullanılmaktadır. ( Türkçe'deki "Karga" ve "Tulumba" kelimelerinin de kökünde "Cargo" ve "Tromba" kelimelerinin olması kuvvetle muhtemeldir. Zira "Tulumba" su akışını kontrol eden ( akıtan durduran ) bir alettir. )

Ayrıca tüm kavramlar kök olarak tek hecelik kelimelerdir. Şayet bir kavram iki heceden oluşuyor ise mutlak surette ek almış demektir.

"Tek topluluğun tek dili" yaklaşımını destekler nitelikte olan diller arası bazı ortak kelimeler aşağıda yer almaktadır.

Arapça-Türkçe / Türkçe / İngilizce / Fransızca / Almanca

aba, eb = manastır lideri, papaz, baba / abba, abbey / abbé /
abarmak = aşırılaşmak / aberr, aberration / aberration / Aberration
abat = koltuk altları, azaltmak, bastırmak, örtmek (hukuk) / abate, abut ( join, adjoin, be adjacent; touch, border on )
abd = kul, yardımcı / body, buddy
abel = yassı ve enli yaprak, bir tür kavak ağacı / abele ( kind of poplar tree )
abes = abes, karmaşıklık, karışıklık, utanç, boş / abash
abide =  abide, sabit bekleyen, kalma, devam etme, bekleme / abide
abil = koyun, at ve deve gibi hayvanlara iyi bakan, Çayırda otlayarak suya muhtaç olmayan hayvan, alışmış / ability, able / habilité / üblich
abis = denizlerdeki dokuzbin metreyi geçen derinlikler / abyss / abysse /
abiye = yüzünü örten kadın / / habillée
abs = kurumak, katılaşmak / abscess / abcès / Abszeß
acele, accele  = acele, acil, hızlandırmak / agile, accelerated /agile, accéléré / eilig
acı = ache / 
acil = acil / agile / agile / eilig
ad = isim, eklenen / add / / addieren
adab ( edebin çoğulu ) = Usul, yol, yordam / adapt / adapter / adaptieren
add = saymak, aded, addetmek, hesap / add ( eklemek ), addition / addition / addieren
ağlal, gull = prangalar, pranga, ağıl / 
ahır = diğer, öteki / other / autre / ander
ahşem, yahşem = utandırmak / shame / / schamen
aid = identify, id / identifier / identifizieren
ail = yoksul, fakir / idle / 
aile = aile, hâle ( çevreleyen ) / halo /
akd = anlaşma, sözleşme, muamele icabı ve kabulü / act, action / acte, action / Akt
akdem = daha ileri, daha mühim, ileri seviye / academy ( higher learning ) / académie / Akademie 
akmak = aqua / 
akis, aksetmek = akis / axis / axe / Achse
aksamak = accident / accident /
akza =  kadılıkta ve fıkıh ilminde daha ileri, daha bilgili / accuse / accuser
alem  = alem / realm / Raum
alil = hasta / ill /
altın = el tıyn
ame = yıl, sene / annum / an / 
amen = en emin, en güvenilir, gelecek olanın işareti / omen /  / Omen
amir el bahr = amiral /admiral / admirale / Admiral
amle, umlât = madeni para / amulet / amulette / Amulett
an = üstünde, hakkında / on /   / an
ân = sene, sezon / annum / an /  
anâ = anlama gelmek, anlamak / mean / / meinen
anahtar = enahtartü ( seçtim )
ara = dönem / era / ère / Ära
arab, urba = urban / 
arai = avlu / atrium
ard, arz = sunum / art / art / 
arife = öncesi, geliş / arrive, arrival / arrivée
arim = baraj / armour /    /   
ark = köken, kaynak, orijin, evveli, arkası, arka / archaic / archaïque / archaisch
arka = arkaik, arkeoloji / 
arş = taht / arc, arch / arc /                     
asila = akşam, barınma  / asylum / asile  
askar = asker / oscar / 
asli = asıl / essential / essentiel / 
aşr = on, onlarca, aşırı / 
atak ( türkçe ) = atak / attack / attaquer / 
atikiyyât = antikite / antiquity / antiquité / Antiquität
avan =   ortalama / average / average 
avan = ileri, ilerleme / advance / avant, avancer /   
av, avi = sığınmak, ev / 
avret = açık / / ouvert
ayet = işaret, görünen / eye / oeuil / Auge                  
ay, ayn = göz, pınar, ayna / eye / oueil / Auge
aziz =  / assess / 
azilhane = bakımevi / asylum / asile / Asylum
azl = kovma / asylum / asyle / Asyl
azz = asiz / esteem / estimer / 
ba'd = haricinde, dışında, ama / but / 
ba'd = helak olmak, patlamak / bad, pathology / pathologie / Pathologie
bâd = çürümek, bayatlamak / bad / 
bak = bak / book / / Buch
bakk = böcek / bug / 
bal = / miel / 
bâle = paket, ambalaj / emballage / 
banmak = / bain, se baigner / 
bâs = minibüs, gönderme / bus / bus / Bus
bâse = öpmek / / baiser
basmak = base, basement / basse, bas / 
baş = boss /
batal = kahraman / battle / bataille / 
batale = yenmek / battle / bataille
bâte = yatmak / bed / / Bett
batırmak =  / batir, batter / 
batmak = boat, bath / bateau / Boot
battal = iri gövdeli / battle / bataille /
bayılmak =  / bailler  ( esnemek ) / 
bed (dua) = kötü / bad                  
bedayi, bedi’ = güzellik, güzel / beauty / beauté   
beden = body, bed / batir ( inşa etmek ) /
beğeni = / bien / 
bek = ard arda vurmak / back / 
beka = devamlılık / back
bel = belly / 
benan = parmaklar / banana / banane / Banane
bend = bağ, boğum, mafsal / bend /
berd, barid = soğuk, soguk su ile sulama, bardak 
betar = gösteriş / better / / 
bey'i = alışveriş, alım / buying, bay 
beyt = byte /     
bi half = hilafına, gaybında / on behalf
bîb = boru, pipo / pipe / pipe / Pfeife
bidd = muadil, bedel / bid, bidding / 
bihter (f) = daha iyi / better / / besser                     
bi’iy, biy’yat = ekolojik, ekoloji, biyoloji / biology / biologie / Biologie
birader = kardeş, birader / borther / frère / Bruder
bereket = birikmek
biz-zar, bizar = bıkmış, usanmış, fütur getirmiş, bezginlik (farsça) / bizarre / bizarre /
boğmak = / / boire
bol = poly / poli / 
bak = book / 
boru = bar, bore ( delik açmak ) / / bohren
boy = soy / boy /
bu'd = uzaklık, boy, boyut / 
bozuk = / / / Böse
börü = kurt / bear ( ayı ) / / bar
brüfe = deney, sınav / probe / épreuve, éprouver / prufen
bud = açmak, uyanmak, bilinçlenmek, budperest, putperest / boot, budha / 
buhar / buhur = / / boire
buket = / bucket / bouquet / 
bukle, büklüm = kıvrım / buckle / boucle
burç = / bourgeois / Burg
bureau = uzak / bureau / bureau / Büro
burûz = kabartı, bere / bruise /
but = buttock, butt / 
büklüm = kıvrım / boucle, buckle / boucle / 
can = can, gen / gen / géne / Gen
canavar = jennifer /
cari / cariyet = güncel, akan, akış / current, ( cry ), car, chariot, carry / courant         
camel = deve / camel / chameau / Kamel
can = kudret, kabiliyet, hayat cevheri, kan ( dolaylı ) / can / / kann
câse = kovuşturma, takip / case, chase / cas, chasser / 
ceb = cep / capacity, capability / capacité, capabilité / Kapazität
celidiye = buzul / glacer / glacier / Gletscher
cellede = donmak / gelate / geler
celz = seyretme / jealous / jaloux, jalousie /
cem, cami, Cuma = toplu, toplama /come, common, jamm, cumulate / commun, cumulé / komme
cemeyni = ikisi bir arada, ikizler / gemini / gémeaux
cemian = topluca / / cemian
cemiyet = kemiyet / chemistry / chimie / Chemie
cen, cünnet, cinn, cennet = kapalı, örtülü, kalkan, gizli, kaplı, örtülü / can, canned
cengel  = orman / jungle / /  Dschungel   
cereyan = oluşum / creation / création / 
cerrah, cerrahi cehra = surgery / chirurgie, chirurgien / Chirurgie
ceyb = cep /     
cesur, cesaret = cesar / césar / Kaiserreich                    
cevv = boşluk / cavity, cave / cavite, caverne         
ceyl = insan topluluğu, zümre / jail / 
cifir = rakam, şifre, sayı / cypher / chiffre / Chiffre
cin = / gêner ( rahatsız etmek ) / 
civan = young, rejuvenate / jeune / jung
curum   = suç / crime / crime / Kriminal
cûz = parça, çözüntü /
çember ( tr ) = chamber / chambre / Zimmer
çemen = kimyon, çemen / cummin / cumin / Kümmel
çene = çene / chin / / Kinn
- da = orada / there / la / da
dai, dua = çağıran, dua / due ( date ) / du
daıf = zayıf
dalavere = delivery / livrer
dallin = sapıklar, deliler / delirium  
damm = eklenti / dame / dame / Dame 
dan = alçak, altta / den /    
dar = door / / Tür
dâr = yurt, yer  ( Jerusalem / Yaruşalim )
deccal = kalleş, sahtekar / deceiver / decevoir, déçu
defetmek = defy / défier
değer = dear /                        
dehr = zaman, saat / the hour / heure / uhr
deli = / / délit / 
delirmek = / delirium / délirer / Delirium
delve, edla = kova, delmek, derine inmek, bilgi aramak / delve, delivery    
dem = kan / demography /              
deman  = hiddete kapılmış, feryat, figan, terslik, heybetli, azametli / demon, damned /    / dammen, verdamt   
demek = dictate / dire / 
demlemek = sıvılandırmak, ödem / edema / oedème / Ödem
deprem = depreşme / depression / 
derbent = dere bent / bend /
derra = akmak, dere
desise = gizli hile, yanıltma / decieve, deception / decevoir /                        
desr = defetmek, kovmak / desert, desertion / desert /
destan = destan / destiny / destin / 
dik = horoz, dik, sik, zek / thick, dick / / dick
dikmek, dikiş = dick / 
di’ara = ahlaksızlık / diarrhea ( ishal ) / diarrhé / Diarrhö
dil = til, tepe / tell, till / 
dilim, dilmek, dilimlemek = deal / / teilen
dip = deep / / tief
dirase = ders vermek, eğitmek / / dresser / 
direk = direk / direct / directe / direkt
diş / sin = teeth / dent / Zahn
dişi = kadın / she /
divan = divine / divine /
doğum = dogma /
doğru / duru = through, true, trust / droit /
domalmak = dome / dome /
dönmek = turn / tourner / drehen
drau = kovmak, dışarıya atmak / drive away / dehors / drauss
dua = dua, davet / dieu, deity / dieu
duhter (farsça)  = kız / daughter / Tochter
dul = dul / dull ( sıkıcı, duygusuz )
durabilir = durable / durable / dauerhaft
dürtü, zürt =   / drive / / Trieb
dürüst = trust / / trauen
düvel / devl = Birinin diğerine galip, üstün olması / dwelling /
ebab = bir yere gitmek için hazır olmak, gitmek üzere olmak / above, about /
ebben   = çayır / ebene
ebras = alacalı hastalığı, sürtünerek veya kaşınarak aşınmış yüzey / abrade, abrasion, abraxas ( üzerine yazı yazılmış taş ) / abrasion / Abreibung
ebri = yaratırım, evren, ebren
edeb = adapt / adapter / adaptieren
efra = boşta olan / free / / frei
eğim = aim / 
ehad = bir, tek / ahead / / Hut
ekseri = çoğunluk, çoğunluğu / excess / exces  eksik = exit, extract / extraire / 
ekseriyet = çoklama, çoğumluk / exaggerate / exagérer / 
el = elemek / elite, elect, elephant, eleven / éliminer, élephant / elf
el'ân = şimdi, ani olan, atılım / elan / 
el badincan = patlıcan / aubergine / aubergine / Aubergine
el berkuk = kayısı / apricot / apricot / Aprikose
el cebir = cebir  / algebra / algebra / Algebra
el harezmi = harezmi / algorythm / 
el iksir = tesirli ilaç / elixir                              
el kimya = kimya / alchemy / alchimie / Alchemy
el kuhl  = göze çekilen siyah sürme / alcohol ( “coal” kökü ) / alcool / Alkohol ( “Kohle” yani "Kömür" kökü )
el kubba = küçük oda, kubbe / alcove
assess, el tub = kerpiç, tuğla / adobe / 
elek / elemek = elect, eliminate / éliminer /
emanet = emanation / emanation / 
emaniy = saplantı / mania / manie / Manie
en = ilk, ön, ani, anı, ana, anane / anterior, antiquity / anterieur, antiquité / Antike
enbet ( nebat ) = yetiştirmek, nebat, bitirmek / embed                 
enam = hayvan / animal / animal / 
enzim, tanzim = düzenleme, düzenlerim / enzyme / enzyme / Enzym
emer = acı /  / amer /
emin = immune /
enam = hayvan / animal, animate / animal, animer
enâme = uyuşturmak / benumb / 
enaniyet = inanmak, kendine güvenmek    
encin ( fars. ) = parka parka / engine / engine /         
enderun = iç / intern, interior / interne, interieur / inne, inner
endülüs = ışıklar içinde / in the lights, anda lucia
entin = atmosferik, hava ile ilgili / antenna / Antenne / 
- er = er, asker, rençber, peygamber / doer, maker / herr, er                        
erd = yer / earth / terre / Erd
erişmek = reach, arrive / arriver / erreichen
erken = erken / archaic, archon / archaïque / archaisch 
ermek = arrive / arriver /
esas = varlık, mal / asset, essence, essential /  essentiel /                             
estahyi = çekinmek / abstain / abstenir /
eşref = şerefli, saygın / sheriff        
eyne = hani
ezeli = sonsuz / eternal / eternel /  
fail = fail, failure, foul / faillite  / falsch    
falik =   yaran / phallus                  
fals, iflâs = iflas / false / falsification / Falsch
fan - fani = sonlu, eğlenceli / funny, finite, final / fin, fini / Finale
fanille = fanila / flanel / flanelle / Flanell
faris = yırtıcı / ferocious / féroce
farr, fer = ateş, fırın, ışık / fire, fever / feu, fièvre / Feuer
farr, ferare, firar = kaçmak / far, free / fuir / 
fars = yırtmak, yarmak / ferocious / feroce                  
fart = ansızın gelmek / fart /   / furzen
farz = bir dâvaya mevzu ve rükün kılınan husus / phrase / phrase / 
fasd, asfad = pranga / fixed / fixé / fest
fasl, fasıla = ayrım, ayrışım, ayrılma, ayrılmış / facicule / phase / phase
fâşin = salgın / fashion / façon / 
fat = yitirmek / fatal             
fatir = yoktan yaratan / father / / Vater
fau = hatalı, yanlış, hata yapmak / fail, fault  / faut  
fadl, fadıl = üstün, -lük, fazla 
faris = yırtıcı / ferocious / féroce /  
fasl, fassale, fasil = ayrıntılandırmak, ayrıntılandıran / facility / facile
fehm = ululuk, yücelik / fame
felte = hata / fault / faute / Fehler
ferak, firak = ayrık / frequency ( ayrıksallık ) / frequence / Frequenz
ferrar = cıva / ferrari ( oto markası )
fers = vahşi, yırtıcı / fierce, ferocious / feroce / 
ferve, fure = kafa derisi, kürk / fur / fourrure
fevz = kurtulma, safhaya geçme / phase / phase / Phase
felfel = biber / pepper / 
fellah = adam, herif / fellow                       
feramân = ferman / / fermer, fermant / 
feveran = kızışma, kaynama, aniden öfkelenme / fever / fièvre / Feber
feyz = içindeki düşüncesini izhar etmek, açığa çıkarmak, görünür kılmak / face / face / 
fırsat = first
fıymak = / fuir, fuyard
firar, fer = fırlamak 
fidye = feed / / 
firak, tefrik = bölünme, ayrışma / fraction / fraction /
firartüm = kaçarsınız / freedom /
firrü, fer = firar, kaçma, özgürleşme, kurtulma / free, far / fuir / fliehen, fern      
fitil = iplik / / ficelle / Faden
fol = tavuğun yumurtayı bırakacağı yer; kuş, kümes hayvanı / fall; fowl / / fallen
furn = fırın / fourneau / 
fursat = müsait an, elverişli durum, uygun zaman / first / 
furşe = fırça / fork / fourchette / 
furşat = şans / furşat / 
furya = / fury, furious / furieux / 
fuzuli = beyhude, gereksiz, nafile / futile, futility / futile / 
fülk = gemi / flake / flocon, felouque  
füraa = Üçer / three / trois / Drei
fütur = ümitsizlik / future / future / 
gabir = geride kalan, geberen
galebe = üstünlük, çokluk, kalabalık / 
gani, ganimet = zengin, kimseye muhtaç olmayan, varlıklı, bol, alınan mal, ele geçen nimet / gain / gagner /
gapı = kapı, aralayan / gap, gape
ğar = gar / gar / garage / Garage
garafe = kopça / / agrafe
garaz =  / grudge / groll
gark = gorgeous, gargle / gorge, gargariser / Gürgel
garrabe = kovmak / garbage / 
gayb = boşluk, bilinmeyen / gape
gayet = quite
gayl = cima etmek /  /  / geil
gayta = gate / 
gazal = gazal / gazelle  
genç = gen / gene / Gene
gene = again /      
genel, geniş, genleşen, gen = general, gene, genetic, genesis / gène, général / Gen, General
getirmek ( tr ) = get /           
gına = tam olma, gına, gani / / / genau
gizlemek = disguise / déguiser    
guruh = grup / group / groupe / Gruppe
ğulf = kılıf / gulf / golfe / Golfe
ğull = pranga, bağ, gelmek, bağlanmak / gallery, galaxy / galerie, galère / Galere
ğummet = tasa / / Kummer
ğurabey = karga, ( kurabiye – karga lokması ) / crow / corbeau / Rabe
ğussat = lokma, yeme / gusto    
güfte = söz / gift ?
gütmek = yönlendirmek / guide / guider
gymnasium = / cem-i nâs /
hab = tohum tanesi / hub /
habl = ip, kablo / cable / cable / Kabel
habt = kısıtlama, geçersiz kılma / inhibit          had = sınır / head /  / 
hadi' = aldatan, hile yapan / / Heide ( pagan, putperest )
hâdi = yönlendiren / head / 
hain = heinous / haine / 
halak = yaratış / hallucination / hallucination / Halluzination
hale = hale, boşluk / halo, hallow, hall, hole / hall / Halle
halid, huld = ebedi, daimi / hold
halife = kalfa / qualified / qualifié / qualifiziert
halis = bir şeye birisine özel olan / hallucinate / halluciner
halle, ehalle = girmek, giriş / hall; hole / / Halle
hami = koruyan / home / 
hamiyet = vatanseverlik / / / Heimat
hamr = mayalanmış, alkollü, şarap, hamur / 
haram = haram, zararlı / harm                    
hard = hiddetli, kızgın, sert / hard / / hart
hariş = kalın / harsh / 
hart = katı katı olmak / hard /  / hart
harut = koni / carot / carotte / Karotte
hasta = hasta / hasty / 
haşhaşi = katil / assassin / assassin   
hatr = hıyanet / hatred (hınç) / 
havuz = house / / Haus        
hayal = hayal / halo                         
hayevan = canlı, yaşayan / heaven      
hayli = highly /                      
hazine = hazine, hazn, kazanmak, gazino / casino / casino,magasin / Kasino
hain =   hain / heinous                   
hark, tahrik =     yarma, delme / harrow / houe / Harke
hasar = hazard / hazard / 
haz = haz / hedonia / 
hece = / hack / hachis, hedge (çit) / Hackfleisch, Hecke (çit)
hend = tutmak / hand /   / Hand
heven = keyif, sevgi, aşk, sevda, muhabbet, hava / heaven / 
hevn = sükunet, dinginlik / heaven
hırdavat, hurdevat = hırdavat / hardware, hoard / 
hi, hu = o / he 
hid, hidayet = yönlenmek, gitmek / guide / guide
hidr = yeşil / hydrogene / hydrogène / 
hiyerah = seçim, tercih / hierarchy / hiérarchie / Hierarchie
hokuspokus = hoax
hud = miğfer, zırh, kukuleta / hood / / 
huff = ayakkabı / hoof / / Huf
huld = ebedilik, sonu olmama / hold /   / halten
hulf = karşıtlık, ikilik / halph / / halb
hulul = girme, giriş / hall; hollow; hole / / Halle
huri = kadın / whore / Hure
hurt = balta, balta deliği, kulak deliği / hurt (incitmek, delmek) / heurter
hus = dikmek, bir araya getirmek / house /  / Haus 
hut = büyük balık, içine alan, muhit ( ehata ) / hut ( kulübe ) / / Hütte
hülle = içeri girme, örtme, elbise / hullage; hall / / hüllen, Hülle; Halle
ıskarta = ıskarta / discard / écarter /
icabet = cevap verme, kabul / accept / accepter / akzeptieren
ide = vaat / idea / idée / Idee
idrak, derk = anlamak, yönlenmek, erişmek / direct / diriger / richten
idrar = çokça akıtmak, devamlı vermek / drain / drainage
idris = elbise içinde olan, örtülmüş olan / dress / / Dressung 
iflas = false / fausse, faillite / falsch                       
ihbit, inhibat, nehbitu = inme, yerleşme, alçalma / inhibit, inhabitant, habitat / habiter           
ikaf = tutuklama / handcuff / 
ikna = ikna, ayakta iki tarafa da bakmadan durmak / icon, convince / icon, convaincre / Ikon
ille = hastalık, illet, maraz / ill / 
ima = İişaretle anlatmak / image / image
iman = i mean, amen / immune / 
imge = image / image / 
inaf = vazgeçirmeye çalışmak / enough / 
inbiase = davranış, tutum / bias /
ince = mince / mince / 
ind = yan, taraf, iç, öz, İNDirmek / indian, indigenous, internal; induce / indien, interne; induire / Indianer
indimac = içine alma, içselleşme / intimate / intime
ins = insan / initiate / initier / 
insina = ima, dolambaç / insinuate / insinuer /
intalaka = fırlamak, öne çıkmak / intellect / intellect / Intellekt
intimâ' = bağlantı, aidiyet / intimate, intimity / intime, intimité / intim
isa, yesu’ = İsa, Yaşam / Jesus, Jashua, Yashua, is / Jesus, Je Suis / 
ise = olmak, isa / is / / ist
ism, musemmen = isim / semantic / sémantique / semantisch
istim = buhar / steam / 
itâr = lastik / tyre
ittila, teala = yukarıdan aşağı bakmak / altitude / altitude /
iyş = yaşamak / 
izale = yalıtım / isolation / isolation / Isolation
sekulet = iskelet / escalade, scale / escalier, echelle / 
satr, istar, satra = yazı yazma, satırlama / history / histoire /
itmek = hit
izale = yalıtım / isolate, isolation / isolation / Isolation
kabl = önce, evvel, ileride / cable / Cable / Kabel
kaçmak = catch / 
kad, kadi = hüküm vermek / code, god / code / Kode, Gott
kadr, kader, kadir = ölçü / cadre / cadran, cadre /
kaf = dur / handcuff /
kafa = baş, kafa / cap / chapeau / Kopf
kafkafa = zaptetmek / cuff (kelepçe) /
kafir, keffar = örten, tarımcı / cover / couvrir    
kahl = kıraç,çorak, kel / / / kahl
kainat, kane = oluş, olmak / can, gene, genesis / gène / kann, Gen
kalak = sıkıntı, zahmet, meşakkat, endişe / kelek / 
kalas =  / colossus /
kal’a = kale / castle / chalet / Kastell   
kâle = ölçmek / scale / échelle / Skala
kalender = kalender / calendar / calendrier / Kalender  
kalın = column / colonne / Kolonne     
kalmak = yapışmak / coller /    
kamer = ay / camera,  chamber ( çember ) / camera, chamber / Kamera, Kamer
kâmil, kemâl = olgun, olgunluk / cumulative, accumulation /  cumulatif, accumulation / kumulativ, Akkumulation
kamis = gömlek /  / chemise
kamm = süpürmek, taramak / comb / / kämmen
kand = şeker / candy / 
kani = inanmış, kanaat getirmiş / know / connaitre / kennen
kantar = sayaç, tartı, ölçücü / counter / compteur /
kanun, kanuni = canon, canonic /
kap, kapamak, kaplamak, kapsamak = capacity, cup, cope / capacité, coupe / 
kapak = cap / clapet / Klappe
kapmak = capture, captive / / kapieren
kar = toplamak, cem etmek, karmak / car  
karas, karis, tekris = kutsanmış, adanmış / sacred, sacrifice / sacré, sacrifier, consacrer / 
kard, akrad = kredi, borç / acreditif, credit / credit / Kredit
karga = cargo/ carriage /
karın = horn, carn / corne, carne, charne
karmaşa = çatışma / skirmish / escarmouche / 
karn =   nesil, boynuz / horn, carn, crown / corne, carne, charne, couronne / Krone
karada = kemirmek / corrode / corroder / korrodieren
kart = katılaşmış / hard / / hart
kâse = kase / case / caisse / 
kaset = katı, kasılmış / casette, cast / casette       
kasr = saray / / / Kaiser ( hükümdar )
kaşt = kaşımak
katt = kesik,kesmek / cut / couture      
kazan = cauldron / chaudière / Kessel               
kedi = cat /
kemiye = çokluk, miktar / chemistry / chimie / Chemie
kenebe = kanepe / canopy /
ke's = çanak, dolu kadeh, kutu, içerici / case / caisse / Kasse
kehf = mağara, kovuk / cave / caverne / 
kelam = söz, bir mânayı ifâde eden, bir maksadı anlatan ifâde / claim / réclamer / 
kelîl = az, bitik / kill 
kema = kaç, kaç tane / combien  
kemik = chemical / chimique / chemisch
kemm, kemmiye = miktar / / comment, combien / 
kenar = corner / coin /               
kerâc = otogar / carriage / 
kerra = kere / / / kehren ( dönmek )
kerîm = faydalı / cream / crème / Creme
kervan = caravan / 
keş = yoğurt peyniri, yağsız âdi peynir / cheese /   / Käse
keşide = mühür / cacheter
kevn = varlık, yaratılış, oluşum, âlem, kâinat / gen, genesis / genèse / 
keyle = ölçek / scale / échelle / Skala
kıbti = çingene / gipsy / 
kıdr, kudur = çömlek, tencere, kızarmak, kızartmak / cattle, cauldron / cuire, chaudière / Kessel
kır = grey / gris / grau
kıraat, kur'an = okuma, kelimelrle okuyarak yaratma, kurmak / create / créer / erschaffen
kırd = kürd / kurd / kurde / kurde
kıvrım = curve / courbe / Kurve
kıyam = kalk, dur / come / / kommen
ki ( ek ) = / que / 
kibir = büyüklenme, "kabar"ma
kiler = cellar /
kille = azlık, azaltmak, kesat, kesmez olmak, yorulmak / kill / 
kils = kalker, kireç / calcemia / calcémie / Kalzämie
kinneb = kenevir / cannabis / cannabis / Cannabis
kip = / keep /
kirmide = kiremit, kırmızı
kitta = kedi / cat, kitten / chat / Katze
kova = cavity / cavité / 
kovuk = cave / caverne /
koyun = goyim
köşk = kiosk / 
kuffaz = eldiven / handcuff ( kelepçe ) / 
kulliye = külliye / college / collage, collège / College
kum, kıyam = dur, gel, ayağa kalk / come / commun / kommen
kumpas = tuzak, hile / compasses / compas
kun = olmak, oldu / can /   / kann / -kan eki ... çalışkan, üretken 
kunut = birşeye o suretle devam ve mülâzemet edip durmak / continue / continuer /
kur’at = göz aydınlığı, kura 
kurb = yakınlık, yaklaşım / curve / courbe / Kurve
kurs = yuvarlak, dairesel / course / cours / 
kurtarmak = kurt
kût = iyilik getiren, yaşatan rızık, kut / good / / gut
kutn = pamuk / cotton / coton   
kutr = çap / couture, cut / couture, couteau /    
kühl = kömür / coal / / Kohle
külli = hepsi, tümü / all, whole /  / alle
kevme, kavm = küme / cumulative / cumulative / Kümülative
kürek = cureting / curetage / 
kürsü = course / cours / Kurs
kürsü =  / cursor /
lağv = boş söz, yalan / lie / / Lüge
lâm = arap alfabesinin 26. harfi / / lame / 
lami, lamia = parlayan, lamba / lamp / lumière, lame, lampe / Lampe
laçka =  gevşek / slack / relaché / locker
lat = put ismi, çokluk / lot                             
leb (f) = dudak / labia / lèvre / Lippe
leftedev = bırakma / left     
lem'a = parlamak, ışıldamak / luminous / lumière, lumineux /                         
lesb = yalamak, yapışmak, toplamak / lesbian / lesbienne / lesbisch
levha = levha / level          
li ( ek ) = sevimli / lovely  
li'b, lubb = sevgi, eğlence, şehvet / libido / libido / libido, lieben
lime = parça, uzun dilim / limit / limer, limite / 
lîn = yumuşaklık / lenience /
lis = yalayan, lisan / lick / lécher, lisse / lecken
lisan = dil / lexical
luç ( farsça ) = şaşı / / louche /    
lugat = sözlük / language, linguistics, logos / language, linguistique
luss = hırsız, kaybetme / loss / / verliessen
lücce = ayna, engin su / lucifer / luciole / 
ma haza = bu nedir / magazine / magasin              
ma keza = Macedonia                    
madca = şilte / matress / matelas / Matratze
madde = madde / made ( make ), material / 
mâder (f) = anne / mother / / Mutter
ma’dil, ma’dul = sapılacak yer, değişme yeri, modül / module / modeule / Modul
magn = menzil / magnitude, magnet / magnitude / Magnet
mahzen = mahzen, hazne / magazine / magasin / Magazin
ma'ide = ziyafet sofrası, mide 
-mak, mek = yapmak / make, machine / / machen, machine
makt = hiddet / might /
mâlik, meleke = sahip olan, sahip olma / milk / / Milch
mana, manen = anlam / meaning / 
mani, emani = saplantı, mani / mania, manic, maniac / manie, maniaque / manisch
masdar = kaynak, menba / master, must / maitre / Meister
masse = ellemek / massage / masser / massieren
matla = güneşin veya yıldızın zuhuru / / matelas
mek / mak ( ek ) = make / / machen
mana = anlam / meaning /  / Meinung
mantı = mantı / / manteau / Mantel
mascara = mascara / mascarade      
mayi = akıcı, ıslak / moisty / mouillé /                mecr = çokluk asker / majority / majorité / 
mecusi = ateşe tapan, mecusi, sihirbaz / magician, majestic / magician, majestueux / Magie
mekana = güç, kuvvet, imkan / machine, mechanic / machine, mecanique / Maschine, Mekaniker
mekanet = imkan, mekanik / mechanic / mecanique / mechanisch
mekra = hile, makara 
melanet = lanetli olma / malignity / malignité / 
meles = karışım, melez / mixture / mélange / Mischung
melun / melanet = malign / malign /
menkıbe = yol, usül, yordam / mean / moyen  men = ben / man, mine / mien / Mann, mein
menas = sığınılacak yer, kurtuluş / menace / menace 
menat = put ismi / many, money / monnaie    
menî = benlik / mine / mien / mein
meniy = sperm / many    
menidturra = zorunlu, zorda kalan, darda kalan / mandatory / mandat    
mentik = konuşma, mantık / mental, dementia / mental, démence / mental
merad = hastalık /   / malade, maladie, merde ( pislik ) /
merci = merci, rücu edilen dönülen yer /  / merci /
mer'i = erkek, adam, koca /   / mari / 
meria = rahatça, hoşça, güzelce, sağlıkla / Maria, Mary, merry / 
mersiye = birisinin ölümü hakkında yazılan, teessürü anlatan manzume, acıma, acıklı olma / mercy, merciful / 
merkum = rakamlı, işaretli, markalı / mark / marque / Mark
merre = kere / more / / mehr
merrah = kere / mirror / miroir /
merve = güzel koku / marvel / merveille
mesel = masal
mess = cinnet / mess / 
meske = tutacak / mask / masque / Maske 
meş = yürüme, gezme, dolaşma / march / marcher /
meta = madde, fayda / matter / matiere / Materie
metr = çekme, kesme / meter / metre / Meter
meyl = eğilim, yönelme, meyl / mail      
meyz = kayırmak, üstün tutmak / amaze 
me'zer = sığınacak yer, melce / misery / misère /
mignac = kırıtkan / / mignonne / 
mikail = makine / make, mechanic, machine / méchanique, machine / mechanisch, Maschine
milk = mal / milk / / Milch
mira' = gösteriş, riya / mirror / miroire /             
miskal, muskalun, sıklet = ölçü, ağır / muscle, skeleton / muscle, squelette / Muskel, Skelett
misl = aynı, aynısı / missile, similar / missile, similiaire / 
mismâr = çivi / mesmerism ( büyüleme ) / 
muayyen = belirli, aşikar, gözle görünür, göz görüşü ile  ( ortalama ) / mean / moyen 
mudille = model
muhatiy = çevreleyen, saran, kuşatan / mucosa, mucus / muqueuse / 
mukûs = konaklama, konaklayan / mucus / mucus /
munzir = ekran / monitor / moniteur / Monitor 
musiki = müzik / music / musique / Musik
muşt = yumruk / must
mut = saadet / / / Mut, mütig
munhal = boş / annihilate, nihilism          
musika = mızıka, çeşitli ses çıkaran alet / music / musique / Musik
müsi = teselli veren / music / musique / Musik
müteşakis, müteakib = birbirine karşıt, birbirini takip eden / mutual, mutation / mutual, mutation /
mütevakkin = uyanık / awake / / erwachen
müveddet = sevilen / wedding    
müza’bir = hokkabaz /  / zauberer
na'ate = nitelemek
nabil = üstat / noble / noble
nahiye = çevredeki yakın yer / / / Nah
nahif = zayıf / naive / naif / naiv
nahiye = yakında olan / / nah              
nakd = madeni para, nokta
nam = ün, nam, şöhret / name / nom / Name
nâm, nevm = uyumak, uyuşmak / numb / 
narenc = portakal / orange / orange / Orange
nasri = yardıma ihtiyaç duyma / necessary / necessaire
nat' = zahir olmak, görünmek, doğmak / native, nation / naissance, nation, naitre / 
nav = küçük gemi ( f ) / naval, navigation / navale, navigation, navire / 
navl = navlun / naval / naval
nefe, nefa = fayda vermek / benefit / bénéficier /
nekır = çekirdekteki çukur / nacre / nacre
nesc = ağ / net / / Netz
nev = yeni, taze / new / nouveau / neu
nezle = / nosle / nez / Nase
nifak = bozukluk / infection / infection
nihle = mezhep, diyanet / annihilate (yok etmek) / annihiler / 
nizam, nazım = düzen, düzenleyici / enzyme / enzyme / Enzym
nokta = düğüm, nohut / knot / noeud / Knoten
nûtîy = bahriyeli, denizle ilgili / navy, nautical / nautique / nautisch
nüfuz = nüfuz, sızma, girme, geçme / influence / influence / Einfluß
nükra = kötü, pis / nekro, negro                                
neva = nüve, çekirdek / nucleus / noyau / Nukleus
nüzul = indirme / nozzle , nose / nez / Nase
oda = oda / auditorium / 
okul = school / école / schule
ol, olmak = / all / / alle
onur = honor / honneur
ordu = order, ordnance / ordre / ordnung
orta = ortho ( düz, doğru ) 
oylum = oyulmuş, oyuk / volume / volume / Volumen
örgüt / örgü = organisation, organ / 
osurmak = out / / aus
öksürmek = out / / aus
öküz (T) = oax /   / Ochse
ön = one / un / ein
övmek = / ovation / ovation / 
parça = part, parsel / partie / Partei
parlamak = pearl / perle / Perl
patika = path / / Pfad
patoloji = hastalık bilimi, patlamak ( bozunmak )
pay = pay / payer /
paye = pay / payer /
penc = beş / pentagram, pentagon /
peri = cinn, görünmeyen, yok olan / perish / périr
perişan = perish /
pes = arka, ard, geri / pass / passer / passieren
pırlanta = brilliant / brillant / Brillant 
piç = bitch
pis = pis / piss / / pissen
poğça / bohça = / poche /
pulluk = pull, plough / / Pflug
rabt = birbirine bağlamak / reptile, robot, rope / reptile / 
rad = dönmek / radius, rotate / totation / 
ra'd = gök gürültüsü / radio
rafad, rafaz = refuse / refuser / 
rahat =  / / ruhig
rahim = boşluk / realm, room /   / raum
rak, raki = ince, incelmiş / rock, rocky / rocher / 
rakd = vurmak / racket / raquette / Raquets
ramas = çapak / / ramasser
ran = süren, sürücü ( son ek ) hükümran / run
rasasiy = kurşunileşmek, grileşmek /  / rassassier ( bayatlamak ) / 
rasih = mantıklı / rational / rationnel / rational
rasse = eskimek, bayatlamak / / rassasier /
ra’aşa = titreme / rush / 
razi = istekli, razı, hazır / ready / 
raziyye = bela, baskın / razzia / razzia / / Razzia
re's / reis / rasih = baş, ilme başkoymuş / rasyonel / rate, rational / 
recm = kovmak, belirli bir doğrultuya yönlendirmek / regime / régime / Regime
red = red / to get rid of / 
reis = başta olan, yetiştiren / raise / 
retl = read
rezn = bir şeyi kaldırıp ağır mı hafif mi diye görmek, ölçmek, tartmak / reason, reasoning / raison /
rih = koku, rüzgar / / / riechen, Geruch
rişa = rüşvet / rich / riche / reich
riza, rida = rıza, istek / reason, ratio / raison / 
rizk = rızık / risk / risque / Risiko
ruh = rahat, rahvan / / / ruhig
sabit = sabotage / saboter / sabotieren
sacid = secde eden, yay şekli alan / Sagittarius / le Sagittaire / 
sad = sed, engel / sudden / soudain /
sa'd = mihnet, meşakkat, zahmet / sad
sadme = bir vuruş, çarpma, vurma, çatma, birden bire patlama, ansızın başa gelen musibet / sudden / soudain /
safra = sarı / sulphur / souffre / 
safsata = sophist, sophisticated / sophistiqué / 
sahn, suhune = ısıtmak / sauna / sauna / Sauna
sail = akışkan / sail ( yelken ) / 
sak = çanta / sac / sac
sak = bacak, sekmek / sequence / séquence / Sequenz
sakre = güneşin çok olan etkisi ( güneşin ilahi sembol olması ) / sacred / sacré
saky = sulamak, akıtmak, dökmek / sequence ( akış, dizi, sıra ) / séquence / Sequenz
sald = taş, kaya, çok sert şey / solid / solide / solide
sâle = sofa, salon / saloon / salle / Salon
salle = kuru yer / saloon / salle /
salmak = salvation, sail / / segeln
sancak = sign / signe /
sarf, surifet = kayma, yönlenme / surf 
satr, esatir = satır / satire, satirize / satire, satiriser / satirisieren
satranç = strange / etrange ( Catur + Anga ... Dört Unsurlu )
sa’y = gayret / essay / essaie /
sav = / savant / 
savr, tasvir, tasavvur = betimleme / savour / saveur
savt = ses / shout / 
savunmak, savmak = save / sauver / 
say = çaba, gayret, koşturma, akıp gitme
sayıklamak = say / / sagen
saymak = science / 
sebeb = sebep / soupape
sebt = sabit, şabat, yedi / sabotage / sabotage, sept / Sabotage, Sieben
seçmek = / section, sex, sequence, sector
sed = set, engel / set /
sedat = sakin / sedate, sedative                                
sedim = sis / sedimentation / sédimentation /
sefer = sefer / cypher, sphere, safari, shepherd / chiffre, sphère / Ziffer, Sphäre 
sekmek, sektirmek = dizi gibi ilerlemek / sequence / séquence / 
sekrat = sarhoşluk, ayrışım / secret / secret
sekte = kesilme, bölünme, durulma / section, sect, sector / section, secteur, secte / Sektor
sel, seyl = sel / sail /
sele = sele / saddle / selle / Sattel
selef = yerine geçilen / self /  / selbst 
selim = sağlam
sellece = buzlanma / sledge ( kızak ) / 
semin = besili, semiz, semirmek / inseminate / inséminer, semis (ekim)  / insemieren 
semiyya = adaş, aynı / same, similar / similiere /
ser = kafa / cerebral / cerebral / zerebral
seri = hızlı / series / série / Serie
sermediy = sürekli / perpetual, permanent / perpetuel /
serpmek = sperm, spread / 
servet =  serve / servir / 
seyis = at bakıcısı / syce /
seyl = sel / sail, sailor / 
sezmek = kavramı kapmak, algılamak / seize / saisir / 
sıkmak = squeez / 
sıra = serie / série
sırat = yol / street, strategy / stratégie  / Strasse
sia = genişlik, bolluk / sea /   / See
sicil = kayıt defteri, sicil / sigil / 
sicm = akmak, sicim / scheme / / Schema
sikâ' = tulum / sac / sac / Sack
silk = iplik, tel, hayt / silk (ipek) / 
sima = simulation, similar, same / simulation /
simmi = adaş, isimleri aynı olan kişilerin herbiri / symmetry / symétrie / Symmetrie
sine = an / cine ( mo+tion, mo+ment ) / ciné / cinema
sine = göğüs / / sein
sini = büyük tepsi, sini / tin /
sinir = sneer /
sinn = diş / teeth / dent / Zahn
sinsi = / sinister / sinistre /
sibt = kabile / / / Sippe
sitar, sitare / sitra = örtü, yıldız / star / étoile, astre / Stern
siyac = çit / / siège
siye = koyun yatağı /   / siège / 
sokmak = / sock ( çorap ), socket ( priz ) / 
solmak, solgun = solar / soleil 
somut = somatic / somatique / somatisch
söylemek = say / / sagen
sufrit, safarit = fakir, yokluk çeken / sufferer / souffir /
sui = kötülük / sue, suicide / suicider /
sükara = şeker, şekerli, sarhoş / sugar / sucre / Zucker
sultan = salt /
suva = su kabı
süpürge = super
sürur = koltuklar, üstünde olunanlar / sur / surplus
süt = sweet / / Suss
süva = uygun / suitable
şae = dilemek / wish / souhaiter / wünsch
şark, inşirak = yarmak, yarılış / shark ( köpekbalığı ) / 
şat'e = filiz / shoot
şefi = af vesilecisi / chief / chef /
şellah = soymak / shell / / schälen 
şen = hoş hal / shane / / Schön                 
şerab = içecek, şarap / syrup / sirop / Sirup
şeriat = yol, adım / street / / Strasse, Shritt
şikâl = kelepçe / shackles  / / Schelle
şirk = ortak koşmak, yan çizmek / shirk /
şu'le = ateş alevi, aydınlanma / school / école / schule
tab = type, tab / taper / tippen
tabaka = tabaka, tabak, yüzey / tabac, tobacco / tabac / Tabak
taban, tabla = table / table /
tabl = davul, geniş yüzey / table / table, tableau / Tabelle
tamatim = domates / tomatoe / tomate / Tomate
tamele = dip çökeltisi, temel / themelios 
tan = dawn / 
tarade = kovmak / retard / tard, retard /
tarbus = kaporta / turbot (kalkan) / turbot / 
tarık = yol / track / 
taksim = tax, taxonomy / tax
tale = uzamak / tele, tall / 
tâs, tâse = tas, kase / / tasse / Tasse
tay = çay / tea / thé / tee
teblim = çirkin kılmak / blame / blamer
tekir = tiger / tigre / Tigerkatze
tekne = technic / téchnique / Technik
tekvir = yuvarlaklaştırmak, kıvırmak / curve / courber / Kurve
tel = tel / tele, television / télé / 
telesseme = kaybolmak, gayba karışmak, tılsım / talisman / talisman / Talisman 
telle = yatırmak, yaymak / tell /  / Teller
tennur = fırın / thunder / tonnerre / Donner
tepe = top / 
terib = fakir, sefl / terrible / terrible / 
tepmek = tap / taper / tippen
ter’ib = çok korkutma / terrible / terrible / 
teribe = kaburga / rib / / Rippe
terk, tarik = terk, türk / track / trace       
term = atış, vade/ term / terme / Termin
testi = test, testicles / testicule 
tetra = ard arda, dörtlü grup / tetra ( ethyl ) / tetra    
tevriye = variance / 
tıraş = tıraş / trash
tırs, atras = kağıt, sayfa, yazı yazılmış sayfalar, matris / matrix / matrice / Marix, Matrize
tilavet, tel = okumak / tell / 
tiras, teras, teraset, matris = kalkanlar, kalkancılık / tray, trace, terrace, matrix / terasse, trace / Terrase
tiyn = kil / / / Ton
tombul = dome, tomb / tombeau / 
torba = türban / turban 
töre = torah /
tuffah = elma / toffy ( şekerleme ) / 
tule = uzun, yüksek / tall                              
tur = kule, dağ / tower, door / tour / Turm
türev = derivative / dérivé / 
türs = kalkan, gövde / torso, thorax, Taurus / Taureau / 
ubleıy = yutmak, kaybetmek / swallow, ablate, abulia ( loss of will power ) / avaler, ablater, aboulie / schlucken
ubûr = geçiş, öbür /
ulûv = yücelil, ululuk / elevate / élever / 
umumi = genel, kapsayan / / umgebung ( kelimedeki “Um” kökü çevreleyen, saran anlamındadır. )
unuk = boyun / neck / / Nacke
ûtîl = restoran / utility / utile (kullanışlı) / 
übetti = kesmek, yarmak /  / abattre, abattoire / 
üff = of / off /
ümm = anne / / Amme
vadi = vadi / valley / vale / Tal
vahim, vehamet = coşku, şiddet -li / vehemence / véhémence / 
valid = doğurgan, geçerli / valid / valide / güldig 
vardiya = wait / / warten
varis = virus / 
vasi = geniş / vast / vaste /
vaz = koyma, konulma, bırakma / vase / vase / Vase
vehene = zayıflatmak / weaken / 
vekina, vakina, vak = koru bizi, koruma / vagina / vagine / Vagina
veli = dost / valet / 
vermek = vire / virer, virement /
verze = meslek, iş, sanat, şiir bölümü, kafiye, alt bölüm / verse / 
vesika = bağ, bağlılık / viscous, viscosity
vesile = vesile / vessel / vaisseau, vaisselle        vesta = bel / waist / 
vetire = tarz, üslup, tecrübe / veteran, wear / vétéranvetir / Veteran
via, eviye = kap, damar, içine bir şey konulabilen zarf, kanal / via, way / voie / via
vin = siyah üzüm / vine / vin / Wein
vird = söz / word / / Worter
wazz = kaz / goose / oie / Gans
yedek = yedek (senin elinde) / 
yekıyn = kesin doğru, yakın
yap = job / 
yem, yemek = yummy /
yeniçeri = janissary / 
yer = vestière
yeşa = dilemek / wish / wünschen
yete.... = arapça'da fiil ön eki, -bilmek, yapabilmek, yetmek, yetirmek, yetenek / yet (henüz) / 
yortu = yordam
yurd = yard /
yusuf = inleyip ah eden / sigh / soupier / seufzen
zalike = gibi / like /  ( za+like )
zam, yu'zum = artırmak / zoom
zaman = / time / temps / 
zar = zar, zer, ziyaret, mezar ( zer ( atmak, bırakmak ) kökünden )
zebani, zıbın, zibana = tube / tube / Tube
zebr = yazı / ezberlemek / zebra / zèbre / Zebra
zelik = kaygan / slick
zellâce = kızak / sledge / / Schlitten
zerafa = raf, yüksekliği olan / giraffe / giraffe / Giraffe
züd = erken /  / tôt / 
zümre, zümer = grup, topluluk, toplanma / summer / somme  / Sommer
zürka = masmavi / turquoise /

Kelime Kökenleri

- konuş ; konmak kon+uş konum kontak kondansatör konuk

- afrin ( yaratık ) aferin ifrit ( yaratılmış )

- temel themelios tamle ( havuz dibi tortusu )

- feyz ( taşan, kurtulan, açığa çıkan ) faiz feza

- güzel gözel

- bile bilek bilezik ... birle birleştiren birlikte

- istiklal mustakil bağımsızlık

- kurtarmak kutgarmak

- aksan accent ad+cantos

- emek emeklemek emmek em ... gayret, zahmet, eziyet

- tabiat tabi olma tabaa matbaa matbu tabu tab ... mühürlenme

- kaymakam kaimi makam

- seks sects section

- hor vor carnivor köftehor

- gidi ... ahlaksız

- lebiderya leb i derya denizin dudağı

- naçizane na ( olumsuzluk eki ) çiz ( şey )... bir şey olmayaraktan

- tatil atalet atıl.. salma, başıboş bırakma

- hatun kadın

- karga tulumba .. carico ( yük ) de lumba ( taşımak )

Bir kelimenin farklı yazılışı veya seslendirilişi olsa bile aslında hep aynı kelime olduğuna ilişkin bir örnek Türkçe dilinde temelde D ve R harflerinden oluşan "DUR" kelimesi kullanılarak verilmiştir.

Dur = Sabit kal, hareket etme, dikil, engelle
Sur = Yüksek engel ( S aynı zamanda D olarak telafuz edilmektedir. )
Tower = Kule, dikilmiş yapı, uzun yapı ( İngilizce )
Turm = Kule, dikilmiş yapı, uzun yapı ( Almanca )
Tour = Kule, dikilmiş yapı, uzun yapı ( Fransızca )
Door = Kapı, engel, dik duran yapı ( İngilizce )
Tör = Kapı, engel, dik duran yapı ( Almanca )
Türs = Kalkan, engel olan yapı, uzun dikilmiş yapı, sürekli koruyan yapı ( Arapça )
Sirius = Kapı, geçiş noktası, aşama
Thorax = Göğüs, geniş yapı, engelleyen yapı
Duration = Sürme, sabit devam etme, dayanma, dayanıklılık, karşı koyma
Durable = Dayanıklı, süregelen, uzun süren
Direk = Uzun yapı, doğrusal yapı ( Direct, Direction )
Diri = Canlı, daim, süregelen, süren
Sür = Devam et, sabit ilerle
Dirayet = Azim, devamlılık, sebat, daim olma
Dırdır = Sürekli konuşma, daim konuşma
Sure = Sabit, sağlam ve daimi olan ( Sure'nin çoğulu Süver )
Duvar = Sabit uzun yapı, engel olan yapı, devamlı dikilen yapı
Suret = Şekil, daimi görünüş
Sırat = Yol, uzun olan ve üzerinde gidilen alan
Sır = Daimi saklanan, sürekli korunan gizlenen
Tırtıl = Uzun ve sürünen canlı
Doruk = Uzun ve yüksekte olan yer
Dar = Uzun ve ince alan
Droit = Doğru, haklı, matematikte çizgi
Darılmak = Araya engel koyup ilişiği kesmek
Dere = Uzun ince ve sürekli akan su
Deri = İnsan vücudunu kaplayan, koruyan yapı
Adore = Hayran olmak, kapısına kul olmak ( A+Door )
Toraman = Güçlü, heybetli, kuvvetli

Benzer şekilde "Çember" kelimesi incelenecek olursa.

Çember = Yuvarlak, daire, kapalı alan, dış alandan kesilerek ayrılmış alan
Chamber / -re = Oda, ayrılmış bölüm ( İngilizce, Fransızca )
Zimmer = Oda, ayrılmış bölüm ( Almanca )
Kamer = Baro, avukatlar odası ( Almanca )
Kamer = Ay ( Arapça )
Kamera = Yuvarlak ışık yansıtan odacık
Çeper = Bir alanı diğer bir alandan ayıran yuvarlak sınır hattı
Separate = Ayırmak, çeperlemek
Chapter = Kısım, bölüm, ayrılmış alan ( İngilizce )
Chapitre = Kısım, bölüm, ayrılmış alan ( Fransızca )
Kapitel =  Kısım, bölüm, ayrılmış alan ( Almanca )
Capital = Kısım, bölüm, sermaye ( İngilizce )
Kapital = Kısım, bölüm, sermaye ( Almanca )
Zebra = Bedeni çizgilerle kısımlara ayrılmış at cinsi hayvan
Zebur = Kutsal kitap ( Davut'un kitabı )
Koparmak = Ayırmak
Chop = Koparmak, kesmek ( İngilizce )
Gebermek = Ölerek ayrılmak ( Geb+ermek )
Zıbarmak = Ölerek, ayrılmak ( Zıb+armak )
Çap = Daireyi iki eşit alana ayıran düz çizgi
Cap = Şapka

Diğer kelimeler ;

Pençe = El hamlesi, yumruk
Punch = Yumruk ( İngilizce )
Poign = Yumruk ( Fransızca )
Empecher = Önlemek, engellemek ( Fransızca )
Impede = Önlemek, engellemek ( İngilizce )
Pecher = Balık avlamak ( Pençe ile yakalamak kökünden )

Cut = Kesmek ( İngilizce )
Katt = Kesmek ( Arapça )
Katlamak = İki parçaya kıvırmak
Kutr = Çap
Satır = Yazı yazılan düz çizgi hattı, Kesme aleti

Brain = Beyin

Felak = Gün doğumu, gecenin yarılıp gündüzün olması
Falik = Yaran
İnfilak = Patlayarak yarılma
Fülk = Yaran, dik duran, dikilen
Felaket = Yarılma sonucu oluşan afet ( Ay yarıldı ?? )

Break = Kırmak, ayırmak
Bırakmak = Ayırmak, ayrılmak
Baraka = Temelsiz yapı, temelden ayrı yapı
Burak = Eski Türklerde Binek dabbesi, Bir yerden ayrılmayı sağlayan
Burkmak = Tandonların geçici olarak ayrılması

Taam = Yemek ( Taam...Yem ) ( T=Y )
Tatmin
Tamamlamak
Yamamak

Break = Kırmak, bırakmak, ara vermek, arasını açmak
Bırak = Bırakmak fiilinden
Baraka = Birbirinden ayrı küçük evler
Burak = Binek dabbesi, bir yerden bir yere ayrılıp gitmeyi sağlayan binek hayvanı
Burkmak = Tandonların geçici olarak birbirlerinden ayrılmaları

Arınmak = Saflaşmak
Ari ırk = Saf, ayrışmış ırk
Ayrılmak
Yarılmak
Arıtmak
Arı

Engerek = Bir tür yılan
Angry = Sinirli ( İngilizce )
Argerlich = Sinirli ( Almanca )
Angarya = İlave ve gereksiz yük oluşmasından dolayı sinirsellik durumu
Hungry = Aç, boşluğunu doldurma ihtiyacı olan
Hangar = Büyük boşluk, depo
Hunhar
Hünkar
Ancre = Kanca ( Fransızca )
İnkar = İnkar etme
İngrat = Nankör ( Fransızca )
Ungrateful = Nankör ( İngilizce )
Nekro = Tiksinilen, ölü
Negro = Zenci
Nigeria
Ankara

Baş veya başlangıç anlamına gelen "Or" kökünden türemiş kelimeler

Orkun
Orhun
Orgeneral
Orangutan
Oral ( Ağızla ilgili )
Orman
Aurore = Şafak, Tanyeri ( Fransızca )
Aurora = Şafak, Tanyeri ( İngilizce )
Aura = Bedeni çevreleyen enerji çeperi

Su anlamına gelen "Mo" veya "Moo" / "Mu" kökünden türemiş kelimeler.

Move = Hareket etmek ( İngilizce )
Motion
Motive
Mouvoir = Hareket etmek ( Fransızca )
Mobile = Hareketli ( İngilizce ) ( Mo+ble kelimelerinin birleşiminden. Örnek: Flame ( Alev ), Flamm+able ( Alve alabilir )
Meuble = Mobilya ( Fransızca ) ( Hareket edebilir anlamında )
Immeuble = Taşınmaz ( Fransızca )

Hacc suresinin 22/5 kodlu ayetinde "suyun inmesiyle titreşimin, hareketin başladığı" bildirilmektedir.

22/5 ..................ve teral erda hamideten fe iza enzelna aleyhel ma ehtezzet ve rabet ve enbetet min külli zevcin behıc ( ................ Yeri sönmüş kuru görürsün de biz onun üzerine su indirdiğimizde titreşir ve kabarır. Her güzel eşten bitirip yetiştirir. )

Belagat = Ulaştırma, eriştirme
Tebliğ
Belge
Bluğ
Bilge
Bilgi

Türk = Tür + K = Türemiş, kapıdan geçmiş * ( Aç - AçıK, Sap - SapıK ... )
Tür = Çeşit, soy
Zürriyet = Soy, türeme, ekilmiş olma
Tör ( Kapı - Almanca ) = Door ( İngilizce ) ....

Sirius = SERious * = Tiras = Türs = Door= Tör = Tour = Tower

* "Ser" ve "Ra's" kelimeleri Arapça'da "Baş" anlamına gelmektedir. ( Serious = Aklı BAŞ'ında, KAFASı yerinde, Ciddi )

Alp = Yüce, ulu ( ALP Er Tunga )
Alp Dağları
ALPiniste = Dağcı ( Fransızca )
ALPha = Elif... İlk harf, en yüce harf






























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder