Çeviri

Wednesday, June 25, 2025

İslamdan İmana

“Esleme” (Teslim olmak, Boyun eğmek, Direnişi bırakmak; Barışa girmek, Güvende olmak) fiilinden türeme bir isim olan “İslam” kelimesinin, “Teslimiyet, Boyun eğme, Direnişi bırakma” anlamı kritik önem taşımaktadır. Zira söz konusu anlam bağlamında, esasen “İslam” yani “Müslim olma” (Teslim olma), gönülden ve isteyerek gerçekleşebilen bir durum olabileceği gibi, zorlayıcı koşullara ve mecburiyete dayalı olarak, gönülsüz ve isteksiz gerçekleşebilen bir durum da olabilmektedir. Bu husus Al’i İmran suresinin aşağıdaki ayetinde vurgulanmıştır.

3/83 Yani, göklerdeki ve yerdeki kimseler İSTEYEREK VEYA İSTEMEYİP ZORLANARAK O’NA TESLİM OLMUŞKEN, Allah’ın dininden başkasını mı ararlar? Ve O'na döndürülürler.

Yukarıdaki ayette, hangi tutum ve düşünce içerisinde olursa olsun, tüm idrakli varlıkların, Yaratıcı’nın kelimelerinin (düşüncesinin) yansıması olan kozmik yazılımın birer öğesi olduklarına işaret edilmektedir. 

Ancak, “Amene” (İnanmak, Güvenmek) fiilinden türeme bir isim olan “İman” kelimesi ise, gerçeğin delili olan ilahi kozmik bilgilerin (kitap ilmi) “kalbe (gönüle)” girmesine

26/193-194 ONU (KİTABI) güvenilir ruh indirdi. - Uyarıcılardan olman için SENIN KALBİNE,

ve bu bilgilerin kalben akledilmesine, idrak edilmesine

22/46 ... Onu AKIL ETMEYE KALPLERİ veya onu duymaya kulakları olsun. ...

bağlı olarak, dogmatik veya zorlayıcı şekilde olmadan, “kalpten isteme, gönüllülük, istek” haliyle tezahür eden bir olguyu temsil etmektedir. Bu “gönüllülüğün, isteğin” yansımasının ise hem kendini, hem de maddi-manevi imkanlarını “Allah yolunda” feda edebilmek yani bunları nefsani menfaat sağlama ve tatmin vasıtası değil, “iyilik, doğruluk, güzel ahlak ve adalet” vasıtası olacak şekilde kullanabilmek olduğu da vurgulanmaktadır. 

49/14 ARAPLAR "İNANDIK." DEDİLER. DE Kİ: "İNANMADINIZ. LAKİN "TESLİM OLDUK." DEYİN. İNANÇ KALPLERİNİZİN İÇİNE GİRMEDİ. Eğer Allah’a  ve O’nun resulüne itaat ederseniz, size çalışmalarınızdan hiçbir şey eksiltmez. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir."

49/15 Kesinlikle o İNANANLAR, Allah’a  ve O’nun resulüne inananlar, sonra şüpheye düşmeyenler, ALLAH YOLUNDA MALLARIYLA VE NEFİSLERİYLE CİHAD EDENLERDİR. İşte onlar, onlar doğrulardır.  

Sonuç itibarıyla, “İman” (İnanç), algılardaki konumundan farklı olarak, dogmatik olmayıp, delil niteliğindeki bilgilerin anlaşılmasına, yorumlanmasına, sonuç çıkarılmasına yani akledilmesine ve gerekli söylemlerin, eylemlerin icra edilmesine dayalı bir olgudur. Bu yaklaşım içinde olmayan idrakli varlıkların “Mu’min” (İnanan) niteliği kazanması da esasen mümkün olamamaktadır.  


No comments:

Post a Comment