“Anarşi” kelimesi Yunanca kökenli bir kelime olup, etimolojik analizi şöyledir.
An (Yokluk ve Olumsuzluk ön eki) + Archia (Başkanlık, Hükümdarlık, Tahakküm, Yönetim, Otorite) (Arkhos (Şef, Baş, Başkan, Reis, Hükümdar) ) + Eia (Durum eki) )
“Anarşi” kelimesinden türemiş olan “Anarşizm” kavramının tanımı ise şöyledir.
“Özel mülkiyeti ve şirketleşmeyi toplumda bir baskı kaynağı, siyasi kurumları da onun bir aracı olarak gören, toplumsal merkezi otoriteyi, zorlamayı, tahakkümü, erki ve hiyerarşinin tüm biçimlerini ortadan kaldırmayı ve böylelikle özgürleşmeyi savunan düşünce sistemi”
Yukarıdaki tanım, küresel bağlamda mevcut durumu tasvir eden ifadeler de içermektedir. Zira dünya toplumları her geçen gün, kaynakları gasp ederek zenginleşmiş ve neredeyse tüm mülkiyeti ve sosyal erki ele geçirmiş olan ve siyaseti de bir demokrasi ve özgürlük illüzyonu olarak kullanmakta olan şirketlerin küresel tahakkümüne biraz daha fazla girmektedir.
Dünyanın içinde bulunduğu bu durumun kök sebebi, “99 koyunu olmasına rağmen kardeşinin tek koyununa da göz diken” (38/23) zihniyettir.
İnsanların, aralarında güvene dayalı, eşitlikçi, adaletli, paylaşımcı ve dürüst bir sistem kuramamalarının ve daima kendilerine fayda sağlayacağına inandıkları bir “başkan” arayışı içinde olmalarının kök sebebi de yine yukarıdaki zihniyettir. Bu nefsani ve cehalet sembolü zihniyet, maalesef tarih boyunca hep tiranların tezahür etmesine ve insanlığın da, esasen kendisinin sebep olduğu bu durum karşısında acı çekmesine sebebiyet vermiştir.
“Kapitalizm” kelimesi incelendiğinde de yine “Baş, Başkan” kelimesiyle karşılaşılmaktadır. Zira “Başlılık, Başta olma” kök anlamını içeren bu Latince kelimenin etimolojik analizi “Caput” (Baş) + alis (ile ilgili) + ismus (isim yapım eki)” şeklindedir.
Birilerinin tahakkümüne girmeden, birlikte, toplu olarak fayda elde edebilmenin, sosyal sınıf, statü vb. gibi bölücü ve ayırıcı kavramları zihinlerden uzak tutabilmenin ve birleşik insanlık realitesini tesis edebilmenin yegane yolu ise, her insanın bir diğer insanı kendisi gibi görebilmesine, bir bütünün parçaları olduklarını idrak edebilmesine ve dolayısıyla insan için bıkmadan, usanmadan özveriyle "çalışmasına" bağlıdır. Herkesin aynı zihniyette olduğu bir dünyanın cennet olması da zaten beklenen sonuçtur. İnsanı mutluluğa götürecek yol ve mutluluk için yapılması gerekenler zaten bellidir. Bu bir sır değil, esasen herkesin bilincinde olduğu bir gerçektir. Ancak bu gerçeğin görmezlikten gelinmesinin ve buna bağlı olarak dünyanın bir cehennem niteliğinde olmasının sebebi de yine “99 koyun 1 koyun” obsesyonudur. Yani “kibir”dir.
Tevrat’ın aşağıdaki ayetlerinde, "çalışkanlık" ile özdeşleştirilmiş bir varlık olan “Karınca” misali vasıtasıyla, “İnsan”’a çok net bir mesaj verilmektedir.
20-Proverbs-6-6 Ey tembel kişi, git, karıncaya bak, Onun yaşamından bilgelik öğren.
20-Proverbs-6-7 BAŞKANLARI, ÖNDERLERİ YA DA YÖNETİCİLERİ OLMADIĞI HALDE,
20-Proverbs-6-8 Yazın erzaklarını biriktirirler, Yiyeceklerini toplarlar biçim mevsiminde.
20-Proverbs-30-25 Karıncalar güçlü olmayan bir topluluktur, Ama yiyeceklerini yazdan biriktirirler.
Vahşet sistemini pekiştiren din yapısının karınca övmesi boşuna değil. Herkes kraliçenin askeri. Karıncalar kendi türünden olmayan diğer karıncalara bile vahşice saldırır. Diğer böceklere vahşice saldırır vs. Ayrıca şu video serisini izlemekte de yarar var : https://youtu.be/SbdPVuef608?si=1ZM6jhvt4P_HmHFI
ReplyDeleteDostum olaylara objektif bakamıyorsun. Karıncalar ile kraliçe arasındaki sistemde bir adaletsizlik, zulüm etme durumu yok; hepsi yalnızca kendi yaratılışlarına göre gerekli olanı yapıp koloniye katkı sağlıyorlar. Ayrıca karıncaların her gördüğü böceğe hunharca saldırdığını da sanmıyorum :)
ReplyDelete