Çeviri

Monday, November 4, 2024

Gün isimlerindeki paganizm

Paganizm*, nesne, bitki, hayvan, insan, farklı boyut varlığı, hayali karakter, gök cismi vb. gibi olguları ilahlaştırmayı içeren bir inanç sistemidir. Özünde putperestlik yani şirk ve dolayısıyla satanizm bulunan bu inanç sistemi Kuzey Avrupa, İskandinav, Yunan, Roma, Mezopotamya ve İran merkezli olup, küresel çapta etkili olmuştur.

* Paganus ( köylü, kırsal; putperest ) + ismus ( ile ilgili ) ( putperestlik )

Batı dillerinde haftanın günlerini belirten kelimelerde paganizmin yansımalarını görmek mümkündür. Zira aşağıda detaylı olarak yer aldığı üzere, haftanın her bir günü pagan bir olguya atfedilerek sözde kutsanmıştır.

Gün isimleri incelendiğinde Cumartesi gününün haftanın 7. günü, Pazar gününün ise haftanın 1. günü olarak kabul edildiği görülmektedir.

Haftanın günlerinin Türkçe isimlerinin kökeni Farsça ve Arapça olup, haftanın 2. gününü ifade eden "Salı" kelimesinin kök anlamı "salis" ( üçüncü ), haftanın 3. gününü ifade eden "Çarşamba" kelimesinin kök anlamı "car ( dört ) + şenbe ( gün )" yani "dördüncü gün", haftanın 4. gününü ifade eden "Perşembe" kelimesinin kök anlamı ise "penc ( beş ) + şenbe ( gün )" yani "beşinci gün"dür. 

Kur'an'da yer alan ve "dinlenme gününü, sabitlenme gününü" ifade eden "Sebt"** kelimesi "Sabitlenme, Hareketsiz olma, Dinlenme, Yedinci gün" anlamına gelmektedir. Latince "Septem", Fransızca "Sept", Almanca "Sieben" ve İngilizce "Seven" kelimeleri de "Yedi" sayısını ifade etmektedirler.

** İbranicesi "Şabat"'tır.

Pazartesi ( haftanın 1. Günü );

Deftera = deuteros ( ikinci ) + hemera ( gün ) ( ikinci gün )

dies Lunae ( lat. ) = dies ( gün ) + lunae ( ay )

Monday ( ing. ) = moon ( ay ) + day ( gün ) ( Ay günü )

Lundi ( fra. ) = lunae ( ay ) + dies ( gün ) ( Ay günü ) ( Latin kökenli kelimeler )

Montag ( alm. ) = Mond ( ay ) + Tag ( gün ) ( Ay günü )

Salı ( haftanın 2. günü );

Triti ( gre. ) = tritos ( üçüncü ) ( üçüncü gün )

dies Martis ( lat. ) = dies ( gün ) + Martis ( Mars )

Tuesday ( ing. ) = Tiwes ( savaş ve gök tanrısı ) + day ( gün ) ( Tiwes günü )

Mardi ( fra. ) = Martis ( Mars )

Dienstag ( alm. ) = Tyr ( savaş tanrısı ) + tag ( gün ) ( Tyr günü )

Çarşamba ( haftanın 3. günü );

Tetarti ( gre  ) = teartos ( dördüncü )

dies Mercurii ( lat. ) = dies ( gün ) + Mercurii ( Merkür )

Wednesday ( ing. ) = Wodan ( Odin, yaratıcı tanrı ) + day ( gün )

Mercredi ( fra. ) = Mercurii ( Merkür ) + dies ( gün )

Perşembe ( haftanın 4. günü );

Pempti ( gre. ) = pemptos ( beşinci )

dies Jovis ( lat. ) = dies ( gün ) + Jovis ( jo ( gök ) + vis ( baba ) ( göğün babası ) ( Jupiter ( ju ( baba ) + piter ( baba ) )

Thursday ( ing. ) = Thor ( gök gürültüsü tanrısı ) + day ( gün )

Jeudi ( fra.  ) = Jovis ( jo ( gök ) + vis ( baba ) ( göğün babası ) + dies ( gün )

Donnerstag ( alm. ) = Donner ( gök gürültüsü ) + Tag ( gün )

Cuma ( haftanın 5. günü );

Paraskevi ( gre. ) = paraskeue ( hazırlık )

dies Veneris ( lat. ) = dies ( gün ) + Venus, Veneris ( şehvet, cinsel zevk, arzu )

Friday ( ing. ) = Frigga ( Venus ) + day ( gün )

Vendredi ( fra. ) = Veneris ( Venus ) + dies ( gün )

Freitag ( alm. ) = Frija ( Venus ) + Tag ( gün )

Cumartesi ( haftanın 6. günü );

Savvato ( gre. ) = sabatos ( sabat, sebt, yedinci; dinlenme, sabitlenme )

dies Sabbatum ( lat. ) = dies ( gün ) + sabbatum ( sabat, sebt, yedinci; dinlenme, sabitlenme )

Saturday ( ing. ) = Saturn ( Satürn, ekin ekmek ) + day ( gün )

Samedi ( fra. ) = sabbatum, sambatum ( sabat, sebt, yedinci; dinlenme, sabitlenme ) + dies   ( gün )

Samstag ( alm. ) = sabat ( sabat, sebt, yedinci; dinlenme, sabitlenme ) + Tag ( gün )

Pazar ( haftanın 7. günü );

Kyriaki ( gre  ) = kuriakos ( efendiye ait )

dies Dominica ( lat. ) = dies ( gün ) + dominica ( efendi )

Sunday ( ing. ) = sun ( güneş ) + day ( gün )

Dimanche ( fra. ) = dies ( gün ) + dominicus ( efendi )

Sontag ( alm. ) = Sonne ( güneş ) + Tag ( gün )

Haftanın günlerinin Türkçe isimleri ve anlamları da şöyledir.

Pazartesi ( far., tür. ) = bazar ( ürün satış yeri ) + ertesi ( bir gün sonrası ) ( pazar kurulma günü sonrası ) ( Pazarın kurulduğu yani işlerin başladığı gün haftanın ilk günü addedilmiştir. )

Salı ( ara. ) = salis ( üçüncü ) ( üçüncü gün )

Çarşamba ( far. ) = car, çar ( dört ) + şenbe ( gün )

Perşembe ( far. ) = penc, penç ( beş ) + şenbe ( gün )

Cuma ( ara. ) = cuma ( toplanma )

Cumartesi ( ara., tür. ) = cuma ( toplanma ) + ertesi ( sonrası )

Pazar ( far. ) = bazar ( halka açık ürün satış yeri )

Sunday, November 3, 2024

Çorlar, Nevali Çori ve "Ides of March"

Nevali Çori, Göbeklitepe ve Karahantepe gibi höyük ( tepe ) niteliği arzeden ve Şanlıurfa ili sınırları içinde yer alan antik bir ören yeridir.

Evvelki bölümlerde de incelendiği üzere, Göbeklitepe ve Karahantepe'deki antik kalıntılar, monolitler ve bunlar üzerindeki semboller bu yapıların adak ritüeli için kullanılmış tapınaklar olması ihtimalini de düşündürmektedir. Bilindiği üzere, "Cin" ( Görünmeyen ) olarak anılan ve farklı frekansta, farklı boyutta titreşen varlıklar, satanik pagan kültürlerde daima ilahlaştırılmış, maddi, dünyevi ve nefsani menfaatler uğruna onlara adaklar verilmiş, cinayetler* işlenmiştir. Ve bu ritüeller bugün de mikro ve makro düzeyde ve daha da yoğun şekilde devam etmektedir. ( * "Cinayet" kelimesi CN / GN kökünden olan "Cunah, Cinaya, Cunaya" ( Günah, Suç ) kelimesinin bir tezahürü olup, dolaylı olarak "Cin" kelimesiyle ilintili olması da muhtemeldir. )

Göbeklitepe ve Karahantepe ile aynı bölgede yer alan Nevali Çori isimli ören yeri, isminin etimolojisi itibarıyla bu bölgedeki harabelerin niteliğine ilişkin bilgi vermekte gibidir. Kürtçe'de "Veba Vadisi" ( Newal ( Vadi ) + Çori ( Veba ) ) anlamına geldiği de belirtilen Nevali Çori kelimesinin etimolojik ayrışımının aşağıdaki anlamları da kapsıyor olması muhtemeldir;

Nevale ( İhsan, Yolluk, Bahşiş, Besin, Gıda, Yiyecek, Verme, Sunma, Sunu, Adak ) + Çor** ( Cin, Görünmeme; Hastalık ) + i ( ile ilgili ) .... buna göre ortaya "Cin Sunusu", "Cin Adağı", "Cine Verilen Kurban", "Cin Yiyeceği", "Hastalıklı Yiyecek" gibi anlamlar çıkmaktadır.

* Eski Türkçe'de "Çoraman" kelimesi "Cinci, Cin çıkaran" anlamında kullanılmıştır. Ortak kökenden olan "Çorak" kelimesi de "Boş, Ürün yetişmeyen, Verimsiz"  anlamına gelmektedir.

Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde "Urfa Adamı" isimli  bir heykel sergilenmektedir.  


"Urfa Adamı"'nın "ağzının olmaması" ( konuşmuyor veya konuşamıyor olması?! ) ve yaka kısmında "iki adet V" şekli yer alması dikkat çekmektedir. 

Bir satanik adak ritüelinde hayatını kaybetmiş olması kuvvetle muhtemel olan Münevver Karabulut'un katilinin kız kardeşi tarafından sosyal medyada paylaşılan ve cinayet ile ilintilendirilen aşağıdaki görsel, İtalyan heykeltıraş Valeriano Trubbiani’nin 1970’te yaptığı “Idi Di Marzo 1” ( The Ides of March 1 /  Mart'ın Yeminleri 1 ) isimli figürdür.  

Sosyal medyadaki paylaşım

"İdi di Marzo 1" ( The Ides of March 1 / Mart'ın Yeminleri 1 ) isimli figür

Roma takviminde üç önemli gün yer almakta olup, yukarıdaki figürün ismindeki "Ides" ( Idus ) kelimesinin kökeni de Roman Takvim sistemidir. ( "Idus" kelimesinin "Yemin" anlamına gelen, diğer dillerdeki karşılıkları "Oath" ( ing. ) ve "Eid" ( alm. ) kelimeleridir.

Kalends : Her ayın ilk günü
Nones : 30 gün çeken ayların 7. günü, 29 çeken ayların 5. günü, her ayın Ides'ının 8 gün öncesi
Ides : 30 gün çeken ayların 15. günü, 29 çeken ayların 13. günü, her ayın ortasındaki günden bir önceki gün

"The Ides of March", Eski Roma takviminde 15 Mart'a denk gelmekte olup, talihsizlik ve felaket ile ilişkilendirilmiştir. 

Münevver Karabulut'un, 03.03.2009 tarihinde yani "Mart" ayında öldürülmüş olması, "The Ides of March 1" ( Mart'ın Yeminleri 1 ) figürüyle uyum arzetmektedir. Otopsi raporuna göre, merhumenin "boynunda V şeklinde iki kesik" bulunmuş olması da Urfa Adamı'nın "yakasındaki iki adet V şekli" ile uyum arzetmektedir. Ayrıca figürün isminde yer alan "Yemin" kelimesi de sözde ilahlara "adak verme sözü, yemini" anlamını içermekte gibidir. 

Daima hatırlanmalıdır ki, ilk bakışta birbirlerine çok uzakmış, birbirleriyle ilgisizmiş gibi görünen birçok olgu veya olay esasen bibirleriyle yakın ilişki arzedebilmektedir. 

Ayrıca bkz.






Sunday, October 27, 2024

Platonik aşk!

Sokrates'in öğrencisi, Aristoteles'in ise öğretmeni olan "Platon"* ( semitik telaffuzla "Eflatun" ) milattan önce 427 - 347 yılları arasında yaşamış Grek ( Yunan ) asıllı bir filozoftur.

* "Platon" kelimesi "Geniş, Yayvan, Düz" anlamlarını temsil etmektedir.

Platon, aşamalı bir öğrenim süreci olan "Yüksek Öğrenim"i tanımlayan Grekçe "Akademos / Akademi"** kavramını topluma kazandırmasıyla da meşhurdur.

** "Akademos" kelimesi, Arapça'daki "Kadem" ( Ayak, Adım; Derece, Mertebe ) kelimesinin çoğulu olan "Akdam" kelimesiyle ortak kökendendir. Bu kelime, Yunus suresinin ikinci ayetinde, "tekâmül seviyesi" kavramına işaret edecek şekilde yer almaktadır.

10/2 E kane lin nasi aceben en evhayna ila raculin minhum en enzirin nase ve beşşirillezine amenu enne lehum KADEME SİDKİN inde rabbihim kalel kafirune inne haza le sahirun mubin

( İnsanları uyarsın ve inananlara Rab’leri indinde DOĞRU, GERÇEK KADEMELERİN kesinlikle onlara olduğunu müjdelesin diye onlardan bir adama vahyetmemiz insanlara acayip mi geldi? İnkarcılar "Kesinlikle bu apaçık sihirbaz." dediler. )

Halk arasında "Karşılıksız aşk" anlamıyla bilinegelen "Platonik aşk" kavramı ise esasen cinsellik ( fiziksel ( cinsel ) temas ) içeren "beşeri aşkı" değil, Platon'un ifade ettiği cinsellik içermeyen ve en yüce sevginin temsili olan "ilahi aşkı" tanımlamaktadır. Platonik aşk ifadesi aynı zamanda insanlar arasındaki düşünselliğe dayalı aşkı da ifade etmektedir. Mevlana ve Şems ilişkisi bu fenomene bir örnek teşkil etmektedir.

Kur'an'da "Platonik aşk" ( İlahi aşk ) kavramının temsil ettiği anlama, bir insanın "Allah'ı hatırlamanın", babasını hatırlaması gibi olduğu ve hatta ondan daha yoğun bir duygu olduğu vurgulanmak suretiyle dikkat çekilmektedir.

2/200 Fe iza kadaytum menasikekum FEZKURULLAHE KE ZİKRİKUM ABEKUM EV EŞEDDE ZİKRA fe minen nasi men yekulu rabbena atina fid dunya ve ma lehu fil ahirati min halak

( İbadetlerinizi tamamladığınızda ALLAH'I, BABALARINIZI HATIRLADIĞINIZ GİBİ VEYA DAHA ŞİDDETLİ HATIRLAYIN. İnsanlardan kim "Rab’bimiz bize dünyada ver." derse, ona ahirette nasip yoktur.  )

"Platon" kelimesinin Arapça telaffuzu olan "Eflatun" kelimesinin bir anlamının da "Mor renk" olması ve bu rengin insandaki en üst çakra olan Taç Çakra'yı ve en üst ruhsal tekamül seviyesini simgelemesi de ayrıca dikkat çekmektedir.

Monday, October 21, 2024

Zehra, Zehir, Zühre ve Venus

"Zhr" kökünden olan "Zühre" kelimesi, astronomide "Venüs" gezegenini ifade etmektedir. Semantik ve ezoterik açıdan birbirleriyle ilintili olan bu iki kelimenin ve ortak kökeneden olan diğer kelimelerin anlamları şöyledir  

Zühre ( Parıldayan, Işıldayan )

Venus ( İstek, Arzu )

Zehra ( Işıyan dişil )

Zehr ( Öldürgen, Zehir )

Venom ( Büyüleme, Baştan çıkarma, Arzu uyandırma, İğfal, Çekicilik )

Venir ( Gelmek, Ortaya çıkmak, Zuhur etmek )

Yukarıdaki kelimeler, semantik olarak  "büyüleyici, öldürücü, zehirleyici şehvet duygusu" anlamında birleşmektedirler.

"Zühre" kelimesi, cinsel hastalıkları ifade eden "Zührevi Hastalıklar" kelime grubunda da yer almaktadır.

Sümer kültüründe pagan ilah,  İncil'de de insanları şehvet batağına sürükleyen şeytani frekansların bir tezahürü olan "Babil Fahişesi"nin simgesi olan Inanna ( Ishtar, Astarte, Isis vb. olarak da anılır. ) karakteri okültizmde Venus gezegeni ile de ilintilendirilmektedir. 

Meşhur Sümer silindirinde Venüs'ün tezahürü addedilen Inanna tasviri

"Inanna" kelimesi Sümer dilinde "Queen of Heaven" ( Göğün Kraliçesi ) anlamına gelmekte olup, "Nin" ( Kadın ) ve "An" ( Gök ) kelimelerinden oluşmaktadır. 

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde, Inanna'nın ve Venüs'ün sembolü olan "Gök Kraliçesi" ifadesi ve satanik adak ritüeli teması yer almaktadır.

24-Jeremiah-44-18 Oysa GÖK KRALİÇESİ'ne buhur yakmayı, dökmelik sunular dökmeyi bıraktığımız günden bu yana her yönden yokluk çekiyoruz; kılıçtan, kıtlıktan yok oluyoruz."

24-Jeremiah-44-17 Tersine, yapacağımızı söylediğimiz her şeyi kesinlikle yapacağız: GÖK KRALİÇESİ'ne buhur yakacak, atalarımızın, krallarımızın, önderlerimizin ve kendimizin Yahuda kentlerinde, Yeruşalim sokaklarında yaptığımız gibi ona dökmelik sunular dökeceğiz. O zamanlar bol yiyeceğimiz vardı, her işimiz yolundaydı, sıkıntı çekmiyorduk.

Kadınlardan oluşan Bananarama isimli müzik grubunun 1986 yılında piyasaya sürdüğü "Venus" isimli  bir müzik klibinde de "Venus", tıpkı Babil fahişesi gibi, kırmızı giysili, şeytani ve dişil bir karakter ile ve ateş ile özdeşleştirilmiştir.

Şarkının nakarat bölümünde satanik temalı şu sözler yer almaktadır.

Well, I'm your Venus ( Ben senin Venüs'ünüm. )
I'm your fire at your desire ( Ben senin arzundaki ateşinim. )

Aşağıdaki ayette inkarcı müşriklerin, şeytani varlıklara kadın niteliği ve anlamı yüklediklerine işaret edilmektedir.

4/117 İn yed'une min dunihi illa İNASA ve in yed'une illa ŞEYTANEN merida

( Kesinlikle onlar, O’nun haricinde ancak KADINLARI çağırırlar. Kesinlikle ancak asi inatçı ŞEYTANI çağırırlar. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2024/08/tanrca-paganizmi.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/01/mor-ve-krmz.html?m=1

Bir ölüm haberi ve yine 11 ritüeli...

Okült ve kabalist ( siyonist ) bir yapılanmanın başında yer alan şahsın ölüm haberi 20.10.2024 tarihinde basına yansıtılmıştır. Tüm okült ezoterik yapılar gibi bu yapılanmanın da, ilahi kozmik nümerolojide önemli yeri olan ve esasen düaliteyi, döngüyü, boyut portalını ve halden hale geçişi simgeleyen 11 sayısını, "yeni süreç başlangıcını" simgeleyen bir ezoterik kod olarak ve iletişim amaçlı kullanmakta olduğu yani bu sayıya özel bir anlam yüklediği muhtelif örneklerden anlaşılmaktadır. Aşağıda yer alan bazı örnekler bu yönde kanaat oluşmasına sebep olmaktadır. 

Ölüm haberinin basına yansıtılma tarihi : 20.10.2024 ( 2+0+1+0+2+0+2+4 = 11 )

Şahsın ölüm tarihindeki yaşı 83 olmaktadır. ( 8+3 = 11 )

İlgili şahsı konu alan ve aşağıda görseli yer alan 2005 yılı basımı kitap da konu bağlamında dikkat çekmektedir.

İlgili şahsın aşağıdaki fotosunda yer alan ve arka planda konumlandırılmış saatin tam olarak 11:00'i göstermekte olması da ilginç bir durum arzetmektedir. 

Arka planda, sol üstte yer alan saat tam 11:00'ı göstermektedir.

Aşağıdaki foto ise, yeni oluşturulan bir siyasi partinin kuruluş tarihinin değiştirilmesine sebep olmuştur. İlgili siyasi parti lideri bu durumu bizzat dile getirmiş ve ".... her şeyi kabalist sistem üzerinden okumamız gerekiyor. 11 sayısının olduğu görüldü. Bunun neye tekabül edeceğini de bilemeyiz. ...." ifadelerini kullanmıştır. ( İlgili basın haberinin tarihi 14.08.2017'dir. )

Ekranın sağ üst köşesinde "00:11" yazmaktadır.

21.10.2024 tarihli basın haberinde, ilgili şahısa bağlı yapılanmanın kurgusu olduğu ortaya çıkan malum dava sürecinin 4403 ( 4+4+0+3 = 11 ) gün sonra sonuçlanmış olduğu bilgisi yer almıştır. 

"2019 yılında mahkeme, örgüt kurmakla suçlanan tüm sanıkları beraat ettirdi. Adalet, 4403 gün sonra yerini bulmuş oldu." ( Basından 21.10.2024 )


Saturday, October 19, 2024

0 portalı, Ölçüler ve Dereceler

Matematikte "Yokluk, Değersizlik" kavramının simgesi olan ve Türkçe'de "Sıfır"' olarak telaffuz edilen kelimenin dillerde "Rakam, Sayı, Şifre" anlamına gelmesi esasen "Sıfır"ın "sayıların, değerlerin kaynağı olan bir portal, bir geçit olması gibi  ezoterik bir anlamı olduğunu ortaya koymaktadır.

"Sıfır" kelimesinin "Rakam, Sayı" anlamını yansıtmasına bazı dillerden örnekler.

Cifir ( ara. )
Cypher ( ing. )
Chiffre ( fra. )
Zéro ( fra. ) ( 0 sayısı anlamında )
Ziffer ( alm. )
Şifre ( tür. )

"Sıfır", hem anlamı hem de simgesel şekli itibarıyla, esasen mekandan ziyade pozitif veya negatif ruhsal haller olan cennet ve cehennem arasındaki portalı ( spatyom, a'raf ) temsil eder niteliktedir. Zira sayıların, değerlerine göre dizilimi bu fenomeni tasvir etmektedir.

-9 -8 -7 -6 -5 -4 -3 -2 -1 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9

Yukarıdaki dizilime göre negatif sayılar kötülük derecelerini ( cehennem halindeki dereceleri ), pozitif sayılar ise iyilik derecelerini ( cennet halindeki dereceleri )  temsil etmektedir. "Sıfır" ise her iki hal arasındaki bir portal, bir geçit yani "a'raf" niteliğindedir. Ruhsal tekamülün tezahür edebilmesi için, yukarıda yer alan dizideki pozitif sayıların 9'dan sonra da devam etmesi gerekmektedir. Zira, mevcut dizideki sayıların matematiksel durumu bir ruhu sadece A'raf haline yani 0 noktasına ( -9 + 9 = 0 ) getirmektedir. Ruhsal tekamüle erebilmek ve cennet haline geçebilmek için 9+ değerlere ihtiyaç bulunmaktadır. 

Yukarıda misallenen A'raf hali yani 'Sıfır" ( 0 ) hali A'raf suresinin aşağıdaki ayetinde semantik ve nümerik olarak tasvir edilmiş gibidir.

7/46 Ve (1) beyne (2) huma (3) hicab (4) ve (5) ala (6) EL (7) A'RAFİ (8) ricalun (9) ya'rifune (10) kullen (11) bi (12) sima (13) hum (14) ve (15) nadev (16) ashabe (17) el (18) CENNET (19) en (20) selamun (21) aley (22) kum (23) LEM (24) YEDHULU (25) HA (26) VE (27) HUM (28) YATMEUN (29)

( Ve onlar arasında perde vardır. A'RAF üzerinde hepsini simalarından tanıyan adamlar vardır. CENNET sahiplerine "Selam üzerinize olsun." diye seslenirler. HENÜZ ORAYA GİRMEMİŞLERDİR VE FAKAT UMUT ETMEKTEDİRLER. )

Ayetin sure numarası ( 7 )  ile ayetteki en önemli kelime olan "El A'raf" kelimesinin sıra numarasının ( 7 ) eşit olması yukarıda değinilen "eksi ve artı değer eşitliğine" işaret niteliğinde olabilir.

Zira yine aynı surede yani A'raf suresinde yer alan aşağıdaki ayet ikilisi konu bağlamında tam uyum arzetmektedir. Ayette, artı ve eksi değerler, "ağır ölçüler" ve "hafif tartılar" olarak ifade edilmiş ve "iflah olabilmek için" ölçülerin ağır olması gerektiği bildirilmiştir.

7/8 Vel veznu yevmeizinil hakk fe MEN SEKULET MEVAZİNEHU fe ulaike humul muflihun

( Ve o gün ölçü tartı gerçektir. KİMİN ÖLÇÜLERİ AĞIR GELİRSE, işte onlar iflah olanlardır. )

7/9 Ve MEN HAFFET MEVAZİNUHU fe ulaikellezine hasiru enfusehum bima kanu bi ayatina yazlimun

( Ve KİMİN ÖLÇÜLERİ HAFİF GELİRSE, işte onlar ayetlerimize zulmettiklerinden dolayı nefislerini hasarlandıranlardır. )

3/163 Hum DERECATUN indellah vallahu besirun bima ya'melun

( Allah’ın indinde onların DERECELERİ vardır. Allah ne yaptıklarını görendir. )

Bu durumda, basit bir matematiksel yaklaşımla, ayetlerde belirtilen "Ölçülerin" ( Ağır, Hafif ) ve "Derecelerin" hesaplamalarının aşağıdaki örnekteki gibi olması düşünülebilir. Örnekte dereceler aşağıdan yukarıya olacak şekilde sıralanmıştır.

Kötülük -5, İyilik 2 ... Sonuç -3

Kötülük -4, İyilik 6 ... Sonuç 2

Kötülük -7, İyilik 12 ... Sonuç 5

......

......

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2024/08/her-seyin-sfr-noktas.html


Thursday, October 10, 2024

Mayalar'ın sayı sistemi

Kökeni, Mu uygarlığına dayanan Mayalar, bugün Orta Amerika'da, Guatemala, Güney Meksika ve Yukatan Yarımadası, Belize, El Salvador ve Batı Honduras olarak isimlendirilmiş olan topraklarda yaşayan yerli halktır.

Antik çağda Amerika'daki en gelişmiş medeniyeti oluşturmuş olan Mayalar, hiyerogliflerden oluşan yazılı bir dil geliştirmiş ve matematikteki "Sıfır" kavramını icat etmişlerdir. Mu uygarlığında Tanrı'nın sembolü "Sıfır"ın temsili olan "O" şekli olup, Maya sayı sisteminde "Sıfır"ın sembolü de eliptik bir şekildir.

Karmaşık ancak doğru bir takvim de oluşturmuş olan Mayalar, 5 sayısına bağlı, 20'lik sayı sistemini geliştirmişlerdir. Bu sayı sisteminde noktalar ve çubuklar birimleri ve 20'nin katlarını temsil etmektedir. Bir nokta 1 birimi, bir çubuk ise 5 birimi temsil etmektedir.

Kaynaklarda, Su Uygarlığı olarak da bilinen Mu uygarlığının 12000 yıl önce sular altında kalarak yok olduğu bilgisi mevcuttur.

"Su" kelimesinin İbranice karşılığı "Maya" veya "Mayim" kelimeleri, Arapça karşılığı ise "Ma" veya "Mai" kelimesidir ki bu kelimeler "Mu" ve "Maya" kelimelerinin de kaynağını teşkil etmektedir.

"Ma" ( مَاء ) kelimesinin ebced değeri olan 41 ( Mim 40 + Elif 1 = 41 ) sayısının nümerolojik değerinin 5 ( 4+1 = 5 ) olması ile Maya sayı sisteminde 5 sayısının kritik önem arzetmesi arasında ezoterik bir ilişki olması muhtemeldir.

Ayrıca Maya sayı sistemindeki temel sayıların 0 - 19 arasındaki sayılardan oluşması da Kur'an'da özellikle vurgulanan 19 sayısı ile uyum arzetmektedir. Bilindiği üzere bu sayı, nümerolojik değerinin 1 olması itibarıyla vahdet / ünite kavramını da temsil etmektedir.

"Ma" ( Su ) kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedinin ( frekansının ) 64 olması ve bu sayının nümerolojik değerinin de 10 sayısı üzerinden 1 olması dikkat çekmektedir. ( 6+4 = 10 ... 1 ) Mu uygarlığının, yok olduğunda nüfusunun 64 Milyon olduğu bilinmektedir ki bu durum da nümerik ve nümerolojik uyum arzetmektedir.

Suyun ve kainatın özünü oluşturan H ( Hidrojen ) elementinin atom numarası da ( elektron adedi ) 1'dir. Suyun kimyasal formülü H2O olup, bu formülde toplam 10 elektron ( H için 2, O için 8 elektron ) bulunmaktadır.

İnsanın "sudan yaratıldığından" bahsedilen Furkan suresinin aşağıdaki ayetinde "5" ve 19 üzerinden "1" nümerolojisi bulunması da konu bağlamında dikkat çekmektedir.

25/54 VE (1) HUVE (2) ELLEZİ (3) HALEKA (4) MİN (5) EL (6) MAİ (7) BEŞERAN (8) FE (9) CEALE (10) HU (11) NESEBEN (12) VE (13) SİHRA (14) ve (15) kane (16) rabbu (17) ke (18) kadira (19) 

( VE İNSANI SUDAN YARATIP DA ONA SOY VE AKRABALIK KILAN O'DUR. Rab’bin gücü yetendir, kudretlidir.  )

- "Sudan yaratılma" mesajının yer aldığı, ayetin ilk cümlesi 14 kelimeden oluşmaktadır. ( 1+4 = 5 )

- Ayette 19 kelime bulunmaktadır.

Tuesday, October 8, 2024

"Diya" kelimesinin ilahi gizemi

1-Genesis-1-3 Ve TANRI, "IŞIK olsun" dedi ve IŞIK oldu.

28/71 Kul (1) e (2) raeytum (3) in (4) ceale (5) allahu (6) aley (7) kum (8) el (9) leyle (10) sermeden (11) ila (12) yevmi (13) el (14) kiyameti (15) men (16) ilahun (17) ğayru (18) ALLAHİ (19) ye'ti (20) kum (21) bi (22) DİYA (23) e (24) fe (25) la (26) tesmeun (27)

( De ki: "Eğer Allah geceyi üzerinize ayağa kalkış gününe kadar daim kılsaydı, size IŞIĞI getirecek ilah ALLAH'TAN başka kimdir görüp düşündünüz mü? O halde duymaz mısınız?" )

Tevrat'ın ve Kur'an'ın yukarıdaki ayetleri, kültürlerde "Tanrı", İlah" anlamını temsil eden kelimelerin etimolojik olarak "Işık" kelimesiyle ilintili olmasının kaynağını teşkil eder niteliktedir.  

Pagan Grek mitolojisinde Tanrı'yı temsil eden "ZEUs" ve oğlunu ( haşa ) temsil eden "DIOnysos" kelimeleri, içeriklerinde "Zeu" ve "Dio" kök kelimelerini barındırmaktadırlar ki bu kelimeler dillerde "Tanrı" anlamında kullanılmaktadır. Grekçe'deki "Theo", Fransızca'daki "Dieu" ve "Zionism" ( Siyonizm / Tanrı gibi olmacılık ) kelimeleri başlıca örnekler olarak sıralanabilir. ( Dillerde, "D" ve "Z" harfleri birbirlerini ikame etmektedirler. )

Arapça'daki "Diya / Ziya" ( Işık ) kelimesi, Kur'an'da sadece Kasas suresinin yukarıda yer alan 28/71 kodlu ayetinde Allah kelimesiyle ilintilendirilmiştir. Ayetteki "Diya" kelimesinin sıra numarası olan 23 sayısının nümerolojik değeri olan 5 sayısının, Tevrat'ta "Işık" kelimesinin ilk kez ve Allah ile ilintili olarak geçtiği ayetin ( 1 Genesis 1-3 ) kodundaki rakamların da toplamı ( 1+1+3 = 5 ) olması dikkat çekmektedir. İki adet 5 sayısının tezahürü 10 sayısına işaret etmektedir ki bu sayı da 1 olan nümerolojik değeri itibarıyla Allah'ın birliğini ve tekliğini simgelemektedir.

"Diya" ( ضِيَاءٍ ) kelimesinin ebced değerinin 811* olması da dikkat çekmektedir. Zira bu sayının nümerolojik değeri de 10 yani 1 sayısını vermektedir. ( 8+1+1 = 10 ...1 )

* Dad 800 + Ya 10 + Elif 1 = 811

Kasas suresinin sıra numarası olan 28 sayısının nümerolojik değeri de 10 sayısı üzerinden 1 olmaktadır.

Sunday, October 6, 2024

"Gözler kör olmaz , kalpler kör olur."

Yaşamın merkezi ve Ruh kavramının kaba madde frekansındaki ( planındaki ) tezahürü olan "Kalp", esas itibarıyla varlıkların tüm duyularının da merkezidir. Aşağıda linki verilen evvelki bölümlerden de hatırlanacağı üzere, ayetlerde yer alan "Kalbin akletmesi" ve "Kalbin görmesi" ifadeleri de bu gerçeği teyid etmektedir. Tıbbi araştırmalar da, kalbin sinirsel yapısının, beyine göre çok daha kompleks olduğunu ve beyinle kalp arasında doğrudan bağlantı olduğunu ortaya koymaktadır.

Hacc suresinin 46. ayetinde yer alan "Gözlerin değil, kalplerin kör olduğu" ifadesiyle, "gerçek anlamda görebilmenin, gerçeği görebilmenin" ve "akletmenin" yegane vasıtasının "Kalp" ve dolayısıyla "Ruh" olduğu bildirilmektedir.

22/46 E fe lem yesiru fil erdi fe tekune lehum KULUBUN YA'KİLUNE BİHA ev azanun yesmeune biha fe inneha la ta'mel ebsaru ve lakin TA'MEL KULUBULLETİ FİS SUDUR

( O halde yerde gezmiyorlar mı? Onu AKIL ETMEYE KALPLERİ veya onu duymaya kulakları olsun. Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin GÖĞÜSLERİN İÇİNDEKİ O KALPLER KÖR OLUR.  )

"Kör" kelimesi, "Görmeyen" anlamında kullanılagelmiş olsa da bu kelime eski Türkçe'de "Görmek" anlamına gelmektedir. Fransızca'da "Kalp" anlamına gelen "Coeur" ( "Kör" olarak telaffuz edilir. ) kelimesinin de fonetik ve semantik açıdan "Kalp" kelimesiyle olan ilintisi de dikkat çekmektedir. Latince "Corazon" kelimesi de "Kalp" anlamına gelmektedir.

Yukarıdaki ayetin ebced değeri de ( ayeti oluşturan harflerin ebced değerleri toplamı ) 6276 olmaktadır ki bu sayının nümerolojik değeri olan 21 ( 6+2+7+6 = 21 ) sayısı Ruh kelimesinin sembolüdür. Ve Ruh kelimesi Kur'an'da 21 kere tekrarlanmaktadır.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/09/kalp-ve-beyin.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2022/05/gercegi-goren-kalp.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/08/ayetleri-gormeye-kalp-gerek.html


Thursday, October 3, 2024

Aura ... Üflenen Ruhun rengarenk tezahürü

RH kökünden türeme olan  "Ruh" kelimesinin "Rih" ( Rüzgar ) kelimesi ile olan fonetik ve semantik özdeşliğine evvelki bölümlerde değinilmiş ve ruhun, rüzgar gibi, maddeye tesir eden ve onu yönlendiren kelimesel, bilişsel frekans olduğuna değinilmişti. Grekçe'deki "Anemos" ( Rüzgar ) kelimesinin "Animal" ( Hayvan, Canlı, Yaşayan ), "Animate" ( Canlandırmak, Hareketlendirmek ) ve "Enam" ( Canlılar ) kelimeleriyle ortak kökene sahip olması da önem arzetmektedir.

Spiritüalizmde "Aura", "Varlıkların bedenlerini çevreleyen ve ruhsal duruma göre farklı renkler ile temsil olunan enerji alanı" anlamına gelmektedir. Grek kökenli bir kelime olan "Aura" kelimesinin  "Esinti, Nefes, Soluk, Üfleme, Rüzgar" anlamlarını temsil etmesi, "Rab'bin üflediği Ruh" kavramı ile olan ilintiye işaret niteliğindedir.

Varlıkların ruhsal kimliklerinin bir yansıması olan Aura'nın 11 farklı renk yani 11 farklı karakteristik  ile tezahür ettiği belirtilmektedir.

1- Kırmızı: Enerjik ve ateşli
2- Turuncu: Yaratıcı, eylem odaklı ve pozitif
3- Sarı: Güneşli, karizmatik ve kendinden emin
4- Yeşil: Sevgi dolu, şefkatli ve besleyici
5- Pembe: Nazik, şefkatli ve sevgi dolu
6- Mavi: Güçlü, anlayışlı ve akıcı
7- Mor: Sezgisel ve empatik
8- İndigo: Hassas ve empatik
9- Beyaz: Saf, bilge ve ruhsal olarak bağlı
10- Siyah: Yorgun ve keyifsiz
11- Gökkuşağı: Meşgul, enerjik ve kendinden emin


https://www.linkedin.com/pulse/11-aura-colors-meanings-make-me-pure

Kur'an'da "Ruhtan üfleme" ifadesinin, insanın yaratılışı ile ilgili olarak ilk kez geçtiği ayetteki 11 nümerolojisi konu bağlamında dikkat çekmektedir.

15/29 FE (1) İZA (2) SEVVEYTU (3) HU (4) VE (5) NEFAHTU (6) Fİ (7) Hİ (8) MİN (9) RUH (10) İ (11) fe (12) kau (13) lehu (14) sacidin (15) 

( ONU DÜZENLEYİP ŞEKİLLENDİRDİĞİMDE VE İÇİNE RUHUMDAN ÜFLEDİĞİMDE, artık ona yere kapanarak serilin. )

- Ayetin numarası olan 29 sayısının nümerolojik değeri 11 olmaktadır. ( 2+9 = 11 )

- Ayetin, yukarıda büyük harfler ile yazılmış olan ve "ruhtan üfleme" fenomeninden bahsedilen ilk cümlesinde 11 kelime bulunması da dikkat çekmektedir.

Rum suresinin 22. ayetinde, insanların "Renklerinin çeşitliliğinden" bahsedilmekte olup, anılan "Renk" kavramının, kaba madde bedeni temsil eden cilt renginden ziyade "Aura" rengini yani ruhsal kimliği temsil ediyor olması kuvvetle muhtemeldir. ( Ayetlerin çoklu anlamlar barındırdıkları daima hatırlanmalıdır. )

30/22 Ve (1) min (2) ayati (3) hi (4) halku (5) el (6) semavati (7) ve (8) el (9) erdi (10) ve (11) ihtilafu (12) elsineti (13) kum (14) ve (15) ELVANİ (16) KUM (17) inne (18) fi (19) zalike (20) le (21) ayatin (22) li (23) el (24) alimin (25) 

( Ve göklerin, yerin yaratılışı, dillerinizin ve RENKLERİNİZİN çeşitliliği O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle bunda, bilenler için ayetler vardır. )

- Ayetteki "Elvan" ( Renkler ) kelimesinin sıra numarası olan 16 sayısı ile ayet numarası olan 22 sayısının toplamının nümerolojik değeri de 11 sayısını vermektedir. ( 16+22 = 38 ... 3+8 = 11 )

- Ayrıca, ayetin kodunu ( 30/22 ) oluşturan rakamların toplamının, ayetteki "Elvan" ( Renkler ) kelimesinin sıra numarasının ( 16 ) ve ayetteki kelime adedi olan 25 sayısının nümerolojik değerlerinin 7 olması da dikkat çekmektedir. ( İnsanda 7 çakra mevcuttur. )

Ayet kodu 30/22 .... 3+0+2+2 = "7" 
"Elvan" kelimesi sıra numarası 16 .... 16 +6 = "7" 
Ayetteki kelime adedi 25 .... 2+5 = "7" 

Yukarıdaki işlemlerin sonucunda tezahür eden üç adet 7 sayısı, 3x7 = 21 işlemi açısından öne arzetmektedir. Zira 21 sayısı, Ruh'u ve "İkiyi birlemeyi" yani düaliteden üniteye yönelişi simgelemekte olup, "Ruh" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi 21'dir. 

"Ruh" ( رُّوحِ ) kelimesinin ebced değeri olan 214 sayısının nümerolojik değeri de 7 olmaktadır. ( Ra 200 + Vav 6 + Ha 8 = 214 ... 2+1+4 = 7 )

Latince'de "Gün doğumu, Tan zamanı, Şafak vakti" anlamına gelen "Aurora" kelimesinin kök anlamı da "Rüzgar"dır.

Okült ezoterik açıdan büyük anlam atfedilen ve önemli bir simge addedilen "Altın"'ın Latince karşılığının "Aurum" ( Rüzgar ) kelimesi olması da dikkat çekmektedir. "Au" sembolü ile simgelenen Altın'ın grup numarası 11'dir.

Ayrıca bkz.


Thursday, September 26, 2024

Dark Matter ..... Maddenin karanlığından Ruhun aydınlığına

Okült - ezoterik öğeler ve mesajlar içeren filmlerin büyük çoğunluğunda, ilahi kozmik bilgiler hazinesi olan Kur'an'ın referans alındığı görülmektedir. Bu blogda bugüne kadar bu duruma ilişkin muhtelif tespitlere ve analizlere yer verilmiştir.

Mayıs 2024 ayında ilk 9 bölümü vizyona giren "Dark Matter" ( Karanlık Madde ) isimli dizi film, konusu ve içerdiği tasvirler itibarıyla Kur'an ayetlerini yansıtır niteliktedir.

Dizi filmin ana teması kısaca şöyledir.

"Bir bilim insanı, insanlara, kaba madde planı dünyada farklı enkarnasyon süreçlerini yani farklı kişilikleri deneyimletebilen küp ( Kabe! ) şeklinde "siyah" renkli bir "Kutu" inşa etmiştir. Frekans yükseltici psikedelik bir sıvı enjeksiyonu yapılan insanlar söz konusu kutunun içine girip, kapıyı kapattıklarında, iki yöne doğru sayısız "Kapı"dan ( sonsuz olasılık ) oluşan "karanlık" ve başı sonu olmayan bir "Koridor" ( A'raf ( Spatyom ) algılamaktadırlar. Karanlık koridordaki kapılardan herhangi birini açtıklarnda, o anki ruh hallerine yani bilinç ve bilinçaltı seviyesindeki zihinsel durumlarına ( düşüncelerine ) göre oluşturulmuş bir "dünya" ile karşılaşmaktadırlar. Yani korku, endişe ve panik duyguları gibi düşük negatif frekansların tesiri altında olanlar kapıyı hep karanlık ve kederli bir dünyaya açarken, huzur, güven ve sükunet duyguları gibi pozitif frekansların tesiri altında olanlar ise kapıyı aydınlık, ve huzurlu bir dünyaya açmaktadırlar."

Yukarıdaki özete istinaden filmin ana mesajı, insanın düşüncelerinin onun kaderini senarize ettiği yani insanın kendi kaderini düşünceleri vasıtasıyla kendisinin yazdığı yönündedir. Spiritüel bilgilerden ve ayetlerden de hatırlanacağı üzere, kaba madde planı dünyayı ( cehennem ) bir tekamül aşaması olarak deneyimleyen her ruh, dünyada 700-800 kere enkarne olmak ( bedenlenmek ) suretiyle, farklı kişilikleri deneyimler ve tekamülü için gerekli bilgileri edinir. Ruhlar her enkarnasyon süreci sonunda, bir mekan olmayan ancak bir hal olan spatyom ( A'raf  ) safhasına gelirler. A'raf safhasındaki bir ruh, dışarıdan hiçbir tesire maruz bırakılmaz yani bir anlamda yaşam planlarıyla bilişsel ilişiği kesilir ve adeta bir karanlığın ortasında kendisiyle başbaşa kalır. Bir sonraki yaşam planına geçiş öncesi safha olan A'raf halindeki ruha, o ana kadarki enkarnasyonarının değerlendirmesi yaptırılır ve  bir "karşılıklandırma" olarak, düşüncelerinin ve eylemlerinin diğer varlıklar üzerinde yarattığı olumlu veya olumsuz duygular kendisine bizzat deneyimlettirilir. A'raf sürecinin sonuna gelen yani kendisiyle hesaplaşmasını tamamlayan ruh, liyakatına göre ya tekrar kaba madde planında ( cehennemde ) enkarne edilir, ya da üst süptil plana ( cennete ) geçişi sağlanır. ( Bu noktada cennet ve cehennem kavramlarının esasen mekandan ziyade ruhsal hal olduklarını da hatırlamakta fayda bulunmaktadır. Zira düalite gereği her yaşam planının kendi cenneti ve cehennemi mevcuttur. )

Aşağıda, filmdeki tasvirler ve bu tasvirler ile uyumlu olan ayetler yer almaktadır.

1- Kutu ( Ka'be )

5/97 CEALELLEHUL KA'BET EL BEYTEL HARAME KİYAMEN LİN NASİ veş şehral harame vel hedye vel kalaid zalike li ta'lemu ennellahe ya'lemu ma fis semavati ve ma fil erdi ve ennellahe bi kulli şey'in alim

( ALLAH, KABE'Yİ, o hürmet evini, hürmet ayını, hediyeyi ve gerdanlıkları İNSANLAR İÇİN DÜZEN KILDI. Bu, kesinlikle Allah’ın göklerde ne varsa ve yerde ne varsa bildiğini ve kesinlikle Allah’ın her şeyi bildiğini bilmeniz içindir.  )

2- Koridor ( A'raf / Spatyom )

7/46 Ve beynehuma hicab ve alel A'RAFİ ricalun ya'rifune kullen bi simahum ve nadev ashabel cenneti en selamun aleykum LEM YEDHULUHA VE HUM YATMEUN

( Ve onlar arasında perde vardır. A'RAF ( yüksek mevki ) üzerinde hepsini simalarından tanıyan adamlar vardır. Cennet sahiplerine "Selam üzerinize olsun." diye seslenirler. HENÜZ OARAYA GİRMEMİŞLERDİR VE FAKAT UMUT ETMEKTEDİRLER. )

3- Koridordaki Kapılar ( Gökteki Kapılar ) 

78/19 Ve futihatis semau fe kanet EBVABEN

( Ve gök açılmıştır da KAPI KAPI / KAPILAR HALİNDE olmuştur. )

3- Düşünce ve eylemlerin kaderi şekillendirmesi

42/30 Ve MA ESABEKUM MİN MUSİBETİN FE BİMA KESEBET EYDİKUM ve ya'fu an kesir

( VE SİZE MUSİBETTEN NE İSABET EDERSE O ELLERİNİZİN KAZANDIKLARINDAN DOLAYIDIR. O  çoğunu affeder. )

Filmin ismi olan "Dark Matter" ( Karanlık Madde ) ifadesi ise, çekim gücü ile maddeyi içine çeken ve evrenin genişlemesine sebep olan kozmik fenomenden ziyade, madde frekansının düşük ve negatif niteliğini "karanlık" sıfatı ile tasvir eder niteliktedir. Yani insanların, "maddenin karanlığından kurutulup, ruhun aydınlığına kavuşmaları gerektiği" mesajı bir cinas vasıtasıyla verilmekte gibidir.

2/257 ALLAHU veliyyullezine amenu YUHRİCUHUM MİNEZ ZULUMATİ İLEN NUR VELLEZİNE KEFERU evliyauhumut TAĞUTU YUHRİCUNEHUM MİNEN NURİ İLEZ ZULUMATİ  ulaike ashabun nar hum fiha halidun

( ALLAH o inananların dostudur. ONLARI KARANLIKLARDAN AYDINLIĞA ÇIKARIR. O İNKAR EDENLER, onların dostları AZGINDIR Kİ ONLARI AYDINLIKTAN KARANLIKLARA ÇIKARIR. Onlar ateşin sahipleridirler. Onlar onun içinde ebedidirler. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2016/05/kabe-kup.htmlreenkarnasyon meselesi

https://kuranilmi.blogspot.com/2022/08/reenkarnasyon-meselesi.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/02/bedensiz-yasama-hazrlk.html


Monday, September 23, 2024

İki Yol ... Gerçek Din ve Din Addedilen

"Din" kelimesinin "Deyn" ( Borç, Haysiyet ) kelimesinin bir tezahürü olduğuna ve Allah'ın bahşettiği nimetlere karşılık varlıkların yükümlülüğünü ifade ettiğine ve tek ve gerçek dinin İslam ( Teslimiyet, Allah'a teslimiyet ) olduğuna evvelce defaatle değinilmişti. Yine evvelki bölümlerde, halihazırda "farklı dinler" olarak anılan kavramların esasen pratikte tarikatleşmeden yani belirli varlıkları ( melek, haberci, bilgeler vb. ) ilahlaştırmak suretiyle tek olan Allah'tan ve kitaplarından yani "Ruh"tan uzaklaşarak bölünmek olduğuna da değinilmişti.

"-izm" ile biten onlarca kavrama gerek olmadan din kelimesinin derin anlamı, düalite teşkil eden iki temel kelimeyle daha etkin şekilde incelenebilir. Spiritüalizm ( Ruhaniyet / Rahmaniyet ) ve Materyalizm ( Maddiyat / Şeytaniyet ) ...

Spiritüalizm, özün ruh olduğunu, dünya hayatının ve maddenin sadece ruhların tekamülü için sınav niteliğinde geçici bir vasıta olduğunu idrak etmek olarak tanımlanabilir. Spiritüalist yaklaşım maddi olgulardan ( mal, mülk ) ve bu olguların tesiriyle oluşan duygulardan ( iktidar, iştah, şehvet ) uzaklaşarak manevi olgulara ( iyilik, doğruluk, özveri, paylaşım, sevgi ) odaklanmak ve en yüksek değeri manevi olgulara vermekle şekillenir. Misalen, spiritüalist yaklaşım, herhangi bir eylem durumunda, öncelikle o eylemin etki alanındaki tüm varlıkların ruhsal iyiliğini yani huzurunu, mutluluğunu, tatminini hedefler. Dolayısıyla spiritüalizm, nefsani ve maddi arzulardan, hırslardan arınmış, başka varlıkların zafiyetlerini, zarara uğramalarını nefsani fayda vasıtası addetmeyen bir düşünce yapısının temsilidir.

Materyalizm ise, her şeyin maddi olduğunu, yaşamın amacının öncelikle nefsani ve maddi menfaatlerin temini olduğunu, bu amaç uğrunda gerekirse diğer varlıklara zarar verilebileceğini, onların mağdur edilebileceğini düşünmek ve dolayısıyla mal, mülk, iktidar, iştah ve şehvet elde etme yönünde hareket etmek olarak tanımlanabilir.  Dolayısıyla materyalizm, satanizmin diğer ismidir. Ve bugün maalesef, kendisini dindar, inançlı veya "iyi insan" olarak tanımlayan ancak düşünce ve eylem olarak tamamen materyalist yaklaşım sergileyen büyük bir çoğunluğun varlığı söz konusudur.

Din ve inanç üzerine ne kadar kavram üretilirse üretilsin, ne kadar akım oluşturulursa oluşturulsun, işin özü yukarıdaki iki ayrımdan yani "iki yoldan" ibarettir. Bu iki yoldan biri olan ve ilim gerektiren "gerçek din yolu", Beled suresinin aşağıdaki ayet grubunda "Akabet" ( Sarp yokuş ) olarak tanımlanmaktadır. Ve çoğunluğun da "sarp yokuşa" tahammül edemediği bildirilmektedir.

90/8 E lem nec'al lehu ayneyni

( Ona iki göz oluşturmadık mı? )

90/9 Ve lisanen ve şefeteyni

( Ve dil ve iki dudak.  )

90/10 VE HEDEYNAHUM NECDEYNİ

( VE ONU İKİ YOLA YÖNLENDİRDİK. )

90/11 FE LAKTEHAMEL AKABET

( BÖYLECE SARP YOKUŞA TAHAMMÜL EDEMEDİ. )

Aşağıdaki karikatür, "sarp yokuşa tahammül edemeyen çoğunluğu", ilim teması üzerinden tam da ayete uygun şekilde hicvetmektedir.

Karikatürde, "cevap arayan" büyük çoğunluğun, kendilerini "doğruya" ( right ) götürecek olan arka plandaki "sarp yokuşa" ( complex ) tahammül etmek istemediği, "basit ve yanlış" ( simple but wrong ) olan yola yöneldiği tasvir edilmektedir.

Maide suresinin 69. ayetinde, "din" adı altında gruplara ayrılarak birlikten kopmuş olanların, gerçek dine geçebilmeleri için tek yolun  "İyilik yapmak" ve "Allah'a ve ahiret gününe*" inanmak olduğu belirtilmektedir.

* Sembolik bir ifade olan "Ahiret günü" kavramı, dünya hayatında veya dünya hayatı sonrasında varlıklarda tezahür edecek idrak yükselişini, halden hale geçişi ve varlıkların, yaptıkları eylemlerin muhataplarında oluşturduğu ruhsal durumların aynısına maruz bırakılacakları süreci ifade etmektedir.

5/69 İnnellezine amenu vellezine hadu ves sabiune ven nesara MEN AMENE BİLLAHİ VEL YEVMİL AHİRİ  VE AMİLE SALİHAN fe la havfun aleyhim ve la hum yahzenun

( Kesinlikle, o inananlardan, Yahudilerden, Sabiilerden ve Nasıralılardan ALLAH'A VE SONRAKİ GÜNE İNANAN VE İYİLİK YAPAN KİMSELERE, onlara korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler. )

Kevser suresinin 6. ayeti, "din" ve "din addetme" kavramlarına dolaylı misalleme yoluyla işaret etmektedir.

109/6 LEKUM DİNEKUM VE LİYE DİN

( SİZE DİNİNİZ VE BANA DİNİM. )

Yukarıdaki ayette, Allah yolundan sapmış olanların, bu müşrik ve inkarcı yaklaşımlarını "din addetmelerine" işaret edilmektedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2024/07/dinlerin-sonu-geldi-aldatmacas.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/01/dinler-mi-din-mi.html?m=1

Saturday, September 21, 2024

Berberilerin gizemi

Berberiler, Mısır, Libya, Tunus, Cezayir ve Fas'ı içine alan bölgede yaşayan, Kuzey Afrika'nın bilinen en eski yerli halkıdır. 

"Berberi" kelimesi Grek kökenli "Barbaros" kelimesinin bir tezahürüdür. Bu kelime "Yabancı, Başka bir millet veya kültürden olan" anlamına gelmekte olup, aynı zamanda "anlaşılamayan dil, anlaşılamayan konuşmayı" da ifade etmektedir. ( Örnek: İngilizce'deki "Blah Blah", "Babble" kelimeleri gibi... )

Berberiler kendilerini "Amazigh" ( Asil ) ve "Tizzit" olarak da isimlendirmektedirler. 

"Amazigh" kelimesinin İngilizce'deki "Amazing" ( Şaşırtıcı, Hayret verici, İlginç ) kelimesiyle fonetik ve semantik ilintisinin olması muhtemeldir.

"Tizzit" kelimesinin ise, Yahudilerin giydikleri ve "T'zittzit" olarak isimlendirdikleri "düğümlenmiş ritüel saçakları ve püskülleri" ile ilintisi muhtemeldir.

T'zittzit

Berberiler, bir evvelki bölüm olan "Alınlardaki sembolizm" başlıklı bölümdeki konuyla da doğrudan ilintili olup, alın, çene ve el üstü dövmelerine önem vermişlerdir.






Berberiler, reptil ( sürüngen ) sembolizmine de yer vermiş olup, bu sembolizmi bayraklarında da yansıtmışlardır.

Aşağıda yer alan ve 33 harften oluşan Berberi alfabesinin son harfi olan ve reptil ( sürüngen ) sembolizmi* içeren "Yaz" harfi, Berberi bayrağında, Afrika üretimi maskların üzerinde ve Dogon kabilesinin ritüellerinde de yer almaktadır.


Uzun kafalı ve uzun alnında reptil figürü olan bir mask





Dogon kabilesi ritüeli ve başların üzerinde Berberi alfabesinin son harfine benzeyen Reptil sembolizmi ( Bu tasvirler farklı boyut varlıklarının yüceltilmesini ve onların ilah addedilmesini simgelemektedir. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2024/09/alnlardaki-sembolizm.html?m=1

Alınlardaki sembolizm

12000 yıllık olduğu belirtilen Şanlıurfa'daki Karahantepe ören yerinde bulunan aşağıdaki uzun kafalı yüz heykelinin alnındaki çizgiler dikkat çekmektedir.

Zira bazı Afrika kabilelerindeki insanların, alın derilerini yardırarak heykelinkine benzer şekiller oluşturdukları görülmektedir. Bu uygulamanın satanik bir yönü olması kuvvetle muhtemeldir.










Bu durum coğrafyalar arası ilginç bir etkileşimden ziyade farklı boyutlarla olan mistik iletişimi ortaya koymakta gibidir. ( Evvelki bölümlerde, üzerinde reptil ( sürüngen ) figürü yer alan uzun alınlarla tasvir edilmiş masklar  incelenmişti. )

Star Wars film serisinde şeytaniyeti temsil eden Darth Sidius ( Palpatine ) karakteri de alın bölgesinde benzer yarık çizgiler ile sürüngen nitelikli olarak tasvir edilmiştir.


Şanlıurfa ilinde ve insan başlı yılan figürü olan Şahmaran ( Yılanlar Şahı ) karakteriyle meşhur Mardin* ilindeki bazı kadınların alınlarına, çenelerine ve ellerine dövme yaptırmaları da konuyla uyum arzetmektedir  ( * Mar = Yılan ( far. ) + Din ( Din ) ... "Yılan Dini" ) 

Çeneye yapılan dövme, okült sembol olan ve üst boyutlarla iletişimi simgeleyen "Sakal" uzantısının temsili niteliğindedir. Sakal veya çene uzantısı sembolizmi Mısır'daki kral / kraliçe tasvirlerinde, İblis'in sembolü olan Baphomet figüründe ve Karahantepe'de bulunan insan heykelinde mevcuttur. Bu konu, aşağıda linki bulunan "Göbeklitepe'deki heykel ve sakal" başlıklı bölümde incelenmiştir.





"Çene" hususunun, İsra suresinin aşağıdaki ayetinde secde ile ilintili olarak yer alması konu bağlamında dikkat çekmektedir. Çenenin ilahi kozmik iletişimde gizemli bir işlevi olduğu düşüncesi hasıl olmaktadır.

17/107 De ki: "Ona inanın veya inanmayın. Kesinlikle o ondan önce ilim verilenler, onlara okunduğunda çöküp ÇENELERİ üstüne secdeye varırlar ( yere kapanırlar )."

İnsandaki denge ve algı bölgesi olan alın bölgesi, kutsal kitap ayetlerinde de konuyla uyumlu olarak vurgulanmaktadır.

Kur'an;

96/15 Asla, imtina edip vazgeçmezse ALNINI TUTUP, savurarak sürükleriz.

96/16 HATALI, YALANLAMIŞ ALINI

İncil,

66-Revelations-13-16 Küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin sağ eline ya da ALNINA BİR İŞARET VURDURUYORDU.

66-Revelations-20-4 Bazı tahtlar ve bunlara oturanları gördüm. Onlara yargılama yetkisi verilmişti. İsa'ya tanıklık ve Tanrı'nın sözü uğruna başı kesilenlerin canlarını da gördüm. Bunlar, canavara ve heykeline tapmamış, ALINLARINA VE ELLERİNE ONUN İŞARETİNİ ALMAMIŞ OLANLARDI. Hepsi dirilip Mesih'le birlikte bin yıl egemenlik sürdüler.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/10/gobeklitepedeki-heykel-ve-sakal.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2021/09/karahantepedeki-monolitler-dikilitaslar.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2016/12/seytanlarn-baslar.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2016/11/reptilianaliencin.html?m=1