Yunanca bir kelime olan "Theos" kelimesi "Tanrı, İlah" anlamına, "Theist" kelimesi "Tanrıcı, Tanrıdan yana", "Atheist" kelimesi ise "Tanrı karşıtı" anlamına gelmektedir.
Ateizm, iki anlamı içermektedir.
Tanrı'nın var olduğunu ispatlayacak bilginin mevcut olmadığını savunan düşünce kategorisi ise Agnostisizm (Bilinemezcilik) olarak isimlendirilmektedir. Ancak evvelki bölümlerde de incelendiği üzere Yaratıcı'nın varlığı bilimsel bir metod olan Inference Rule (Çıkarsama Kuralı) vasıtasıyla ispatlanabilmektedir. Dolayısıyla "Tanrı'nın varlığı" hususu agnostik düşünce sisteminin kapsamı dışında kalmaktadır.
"Farklı görüşlülerin sohbeti", bir kişinin Tanrı konusundaki düşünsel yaklaşımının şekillenmesine etkin katkı sağlayan vasıtalardan biridir. "Sohbet" kelimesi özellikle kullanılmıştır. Zira aradaki iletişim, karşılıklı anlayış, hoşgörü ve terbiye sınırları içinde olunduğu yani alaycı, küçümseyici, hakaret imalı, küfürlü vb. tutumdan kaçınıldığı, bir tarafın, düşüncesini diğerine zorla, ısrarla kabul ettirme gayretinin olmadığı ve "Ne dersen de umurumda değil" zihniyetiyle ilerlenmediği müddetçe iki tarafa da düşünme, yeniden değerlendirme, düşüncelerini pekiştirme veya değiştirme imkanı vermektedir.
Ateist görüşü özetleyen cümleler ve teist görüşü temsil eden açıklamalar aşağıda yer almaktadır.
1- "Tanrının öğretileri ve kuralları insanlığın özgürlüğünü kısıtlar ve baskıcıdır."
- Yaratılışta her olgu ve olayın tezahür edebilmesi için gerekli maddi (matematik, fizik vb.) kurallar bulunduğu gibi ruhsal kurallar da bulunmaktadır. Kuralları olmayan bir sistemde düzenden, iyilikten, saygıdan, sevgiden ve mutluluktan bahsedilemez. Ayrıca bir kişinin özgürlüğü, diğer bir kişinin zulme uğraması (hakkının ihlal edilmesi ve zarar görmesi) eşiği ile sınırlı olmak zorundadır. Kur'an, objektif bir yaklaşımla incelendiğinde ayetlerin özellikle bu hususta bilgilendirmeler ile dolu olduğu görülmektedir.
2- "Dini kurumlar, dogmalar ve ritüeller toplumda haksızlık ve eşitsizlik yaratır."
- Bu çok doğru bir ifadedir. Kitap ilminin belirli zümreler tarafından bilinçli ve planlı olarak çarpıtılması, kitabın dışlanması suretiyle kitap ile uyumlu olmayan türlü dogmaların ve ritüellerin din kisvesi altında uygulanması ve zihinlere empoze edilmeye çalışılması hususu ayetlerde de özellikle vurgulanmıştır.
3- "İnsan iradesi ve aklı, ilahi otoriteye ihtiyaç duymadan yaşamı yönetebilir."
- Kitabın diğer ismi de "Zikr" yani "Hatırlama / Hatırlatma"dır. Dolayısıyla kitap zaten ahlaki ve sosyal yönden insanın aklında, kalbinde kayıtlı olan bilgileri içermekte ve bir yaşam rehberi niteliğinde olmak üzere insan için hatırlatma işlevi görmektedir. Kitapta yer alan "Hesap görücü olarak nefsin sana yeter." cümlesi temel otoritenin insanın aklı, kalbi yani kendisi olduğunu da ortaya koymaktadır.
4- "Tanrının varlığı, insanlar için bağımlılık ve korku temelli bir kontrol aracıdır."
- Yukarıda değinildiği üzere kontrol aracı insanın aklıdır. "Akala" (Engellemek, Mani olmak) kelimesinden türeme ilan "Akl" (Akıl). kelimesi zaten "Engelleme, Mani olma" anlamına gelmekte olup, insanı yanlıştan uzak tutma işlevi gören oto kontrol mekanizmasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda insanın esas korkması gereken, akıl dışı tutum, düşünce ve davranış içerisinde bulunmak olmalı yani kendisi olmalıdır.
5- "Dini inançlar bilimsel ve akılcı açıklamalarla çelişmekte olup, evrenin ve yaşamın işleyişi doğal nedenlerle açıklanabilir."
- "Dini inanç" ile "Kitap ilmi" farklı unsurlardır. "Kitap ilmi" son derece açık, mantıklı ve bilimsel verilerden müteşekkil olup gerçek ve tek olan dinin ve ilmin kaynağıdır. "Dini inanç" ise içine kaynağı muhtelif her türlü yanlış bilginin ve dogmanın dahil edilebildiği, çoklanabilen ("farklı dinler" ifadesi) ve hatta kitabı dışladığı da görülebilen geniş bir ifadedir.
6- "İnsan ahlakı ve etik değerler, dini öğretiye dayanmak zorunda olmayıp, akıl ve toplumsal sorumluluk yeterlidir."
- Yukarıda da değinildiği üzere, akletmeyi ön plana çıkaran "kitap" zaten ahlaki ve sosyal yönden insanın aklında, kalbinde kayıtlı olan bilgileri içermekte ve bir yaşam rehberi niteliğinde olmak üzere insan için hatırlatma işlevi görmektedir. Ancak, "dini öğreti" kavramı yine semantik farklılık arzetmektedir. Zira muhtelif mecralarda ve mekanlarda "dini öğreti" kisvesi altında kitap ilmi dışı bilgilerin öğretilmeye ve ahlak dışı uygulamaların benimsetilmeye, normalleştirilmeye çalışıldığı hatırlanmalıdır.
7- "Tanrı inancı, özellikle örgütlü dinler aracılığıyla, toplumsal ve bireysel özgürlükleri kısıtlar."
- Din kavramını bir toplum kontrol ve tahakküm aracı olarak kullananlar malum küresel şeytani zümredir. Öte yandan, kitaplarda, insan aklına, kalbine aykırı olabilecek bir sınırlama, kısıtlama yer almamaktadır. Kısıtlama gibi algınabilecek hususların ardında ise ruhsal ve fiziksel faydalar sağlayan bilimsel gerçekler bulunmaktadır.
8- "Dini dogmalar bilimsel ilerlemeyi ve eleştirel düşünceyi engeller."
- Bu doğru bir ifadedir. Zira din kisvesi altında bilimden uzak, dogmatik ve cehalet ürünü öğretilerin telkin edilmeye çalışıldığı malumdur. Eşsiz bir kaynak olan Kur'an ilmi dışına çıkmak, korku, şüphe ve cehaletin tesiri altındaki insanı doğru yoldan sapma riski ile karşı karşıya bırakabilmektedir.
9- "Yaratılış ve ilahi yasalar, insan deneyimi ve mantıkla çelişir."
- Kur'an'da sosyokültürel, ahlaki ve ilmi açıdan deneyim ve mantık ile çelişen bilgi bulunmamakta olup, aksine bu alanlarda insanın ufkunu ve idrak sınırlarını genişleten bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca insanın deneyimi ve mantığı ifadeleri sübjektif ve değişken nitelik arzetmekte olup, kitapta ortak aklın ve kalbin ürünü olan kolektif bilince ve değerlere hitap eden unsurlar yer almaktadır.
10- "Tanrı inancı, suç, savaş, kötülük ve ayrımcılığın meşrulaştırılmasında kullanılmıştır."
- Bu cümle zaten kötü niyetli zihniyetin yani "Allah ve din kavramlarıyla insanlığı aldatmaya çalışan" şeytani zümrenin taktiğini tanımlamaktadır. Yaratılıştan bu yana, nefsaniyetin negatif tesirleri nedeniyle birleşik insanlığı tesis edemeyen insan, suç, savaş, kötülük ve ayrımcılığın kök sebebi olagelmiş ve oluşturduğu kan ve gözyaşı ortamından dolayı daima Yaratıcı'yı sorumlu tutmuştur.
11- "Bilgi, inanç yerine şüphe duyarak, sorgulayarak, araştırarak ve deneyimleyerek öğrenilir."
- İnanç kelimesi, "sorgulamadan ve araştırmadan kabul" anlamına gelen bir kelime değildir. İnanç, yeterli bilgiye, veriye ve ispata dayalı olarak oluşan, akıl ile harmanlanmış bir tatmin duygusudur. Bir olgu veya olay hakkında elinde hiçbir veri olmayan birinin o olgunun veya olayın gerçekliğini kabul etmesi "inanç" değil "dogma"dır.
12- "İnsanlar kendi kaderini belirleme yetisine sahiptir ve tanrısal müdahaleye gerek yoktur."
- Zaten Tanrı tarafından kendisine bilinç verilmiş (kitaptaki "ruhundan üfleme" teşbihi) olan insana, kaderini tayin etme yetisi de verilmiştir. Ayetlerde yer alan "Size isabet eden ellerinizin kazanmış olduğundandır." ifadesi bu gerçeği tanımlamaktadır. İnsanın kararları ve tercihleri yaratılıştan bu yana onun yaşam koşullarını ve kalitesini belirlemektedir.
13- "Dini kurallar olmadan, doğa yasaları ve evrensel etik ilkelerle toplumlar düzenlenebilir."
- Bu noktada "Dini kurallar" ifadesinin kaynağının ne olduğu önem arzetmektedir. Kaynak kitap mıdır, farklı odaklar mıdır?! Öncelikle kitapta yer alan "Dinde zorlama yoktur.", "Size dininiz, bana dinim" ifadeleri kitabın kimseyi herhangi bir kurallar silsilesine zorlamadığının açık göstergesidir. Kitap bir öğüttür, bir rehberdir, bir yardımcıdır, bir yaşam koçudur, bir bilim pınarıdır. İsteyen bu pınardan istediği kadar içer veya susuz olarak yoluna devam eder. Bu da insanın, akıl yoluyla vereceği karardan ve yapacağı seçimden ibarettir.
14- "Yaratıcı, ölüme ve acıya dayalı bir sistem yarattığı için zalim niteliği taşımakta ve kitaptaki "rahman ve rahim" nitelemesiyle çelişmektedir."
- Ölüm ve acı gibi kavramlar esas itibarıyla insanlığı tekamüle götüren araçlardır. Her "ölümün" yeni bir "olum" olduğuna, esasen varlıklar için yaratılışta "sonlanma" diye bir kavramın olmadığına sadece "halden hale geçişlerin", "yenilenmelerin", "yaratılış döngülerinin" olduğuna evvelki bölümlerde değinilmiştir. "Acı" kelimesi ise düalite ilkesinin bir gereği olup, idrakli varlıkları ruhsal tekamüle sevkeden önemli bir vasıtadır. Acıyı bilmeyenin veya deneyimlemeyenin mutluluğu anlaması, algılaması mümkün müdür? Kötüyü bilmeyenin veya deneyimlemeyenin iyiliği anlaması, algılaması mümkün müdür?
15- "Tanrı, sistemi kendisi yaratmasına rağmen kötülüklerden dolayı insanı suçlaması nedeniyle inkarcı ve sorumsuzdur."
- Kendisine ruhtan üflenen yani bilinç verilen insan, yaratılış aşamasından bu yana yaptığı seçimler ve aldığı kararlar ile kaderini şekillendirmektedir. Ancak hala ve maalesef, maruz kaldığı olumsuz durumlara ilişkin bilinçsiz bir şekilde kendisi dışındaki her faktörü suçlamaktadır. Ama olumlu bir duruma maruz kaldığında ise kendisine pay çıkarmayı da ihmal etmemektedir. Bu nedenle insanın öncelikle bu münafık (ikiyüzlü) yaklaşımdan kendisini kurtarması gerekmektedir.
16- "Kutsal kitaplardaki kelam ve hitap üslubu emredici ve diktatörcedir."
- Hayatı boyunca kula kulluk ederek, değeri mechul insanların önünde eğilerek ve dünyanın bu acı dolu halinin sebebi olan türlü diktatoryal eylemin doğrudan veya dolaylı destekçisi olarak nefsani ve maddi menfaat arayan insanın, iş kitaba gelince Yaratıcı'yı diktatörlükle suçlaması da yine ikiyüzlü bir tutumdur. Ayrıca Yaratıcı'yı yaratılıştaki bir varlık gibi kabul etmek ve bu yaklaşımla değerlendirmelerde bulunmak da büyük bir yanılgıdır.
17- "İnsanlar, Tanrı kavramını zihinlerinden söküp atmadıkça gerçek mutluluğa erişemeyeceklerdir."
- Bu hususta insan yine kendi kararını verip, seçimini yapmakta özgürdür. Ancak insanın, kalbine yazılmış olmasına rağmen muhtelif vesileler ile sürekli örtmeye, yok saymaya çalıştığı Allah kelimesini silmesi, "söküp atması" mümkün değildir. İnsanın bu yanlış yoldaki gayreti, kendisinin bir öfke, kin ve nefret yumağı haline gelmesine, kendisine ve çevresine zarar vermesine sebep olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Agnostik yaklaşımı özetleyen cümleler ve ilgili açıklamalar aşağıda yer almaktadır.
1- "Tanrı'nın var olduğuna dair yeterli bilgi, kanıt olmadığı için bu iddia bilimsel olarak ispatlanamaz."
- Bilimsel bir kural olan "Inference Rule" (Çıkarsama Kuralı), bir olgunun varlığının, onun etkilerinden anlaşılacağını ve ispatlanacağını ortaya koymaktadır. Yaratılış sistemine ve yaratılmış varlıklara bakılması ve öncelikle insanın aynada kendisine bakması ihtiyaç duyulan "kanıta" ulaşmak ve bir Yaratıcı'nın varlığını idrak etmek için yeterlidir.
2- "Evrim ve bilimsel açıklamalar doğayı ve yaşamı açıklamak için yeterlidir."
- Evrim* yani dönüşüm yaratılışın özüdür. Evrimin varlığını tartışmak zaten abesle iştigaldir ki "bilimsel açıklamaların" kaynağı olan Kur'an'da "yaratılış döngüsünden", "yeni yaratılıştan", "ölüm - olum (diriliş) döngüsünden" sıkça bahsedilmektedir.
(*Buradaki Evrim kelimesi insanın maymundan gelmesi gibi batıl bir tezi temsil etmemektedir.)
3- "Dinler tarih boyunca çelişkili, hatalı veya insan eliyle şekillendirilmiş bilgiler içerir."
- "Dinler" kavramı zaten bu savın özünü oluşturmaktadır. Zira Kur'an'da da ifade edildiği üzere "din tektir." O da iyilik, doğruluk, dürüstlük, adalet, iyi ahlak, merhamet ve sevgidir ki bu kavramlar da zaten "Allah inancı"nın tanımıdır. Ancak, farklı ritüellere, dogmalara dayalı tuhaf ve kötü uygulamalar, kutsal metin olarak lanse edilen yanlış yönlendirici yazılar, kültürel tahakkümler ve tarikatleşmeler "din" adı altında kitlelere sunularak "din" kelimesinin zihinlerdeki anlamı ve etkisi tahrip edilmiş ve olumsuz yönde farklılaştırılmıştır.
4- "Doğaüstü iddialar bilimsel yöntemle test edilemez ve bu nedenle kabul edilemez."
- Bir olgu ve olay tezahür etmişse bu doğal bir fenomendir. Birisi, birileri veya bir topluluk bizzat tanık olmadı veya deneyimlemedi diye herhangi bir olay "imkansız", "iddia edilmiş" veya "doğaüstü" niteliği kazanmaz ki başta da söylendiği üzere "doğaüstü" ifadesi irrasyonel bir ifadedir. Zira, henüz keşfedemediği sonsuz miktarda olgu ve olayın varlığı nedeniyle zaten "doğa" ve "doğal" kelimelerinin anlamını henüz idrak edememiş olan insanın "doğaüstü" diye bir ifade kullanması rasyonel değildir. Öte yandan sıkça kullanılan "bilimsel" kelimesinin anlamı da planlı olarak daraltılmış durumdadır. Bilimin sınırlarından bihaber olan insan, bilgisi, becerisi ve idraki dışında olanı doğrudan "bilimsel olmamakla" niteleyegelmiştir. Oysa ki tüm bilimsel buluşlar, mevcut kalıpların, kabullerin ve mental sınırlamaların ötesindeki düşüncelerin açığa çıkması ile tezahür etmiştir.
5- "Ahlak ve etik, dine ihtiyaç duymadan da toplumsal akıl yoluyla belirlenebilir."
- Gerçek din zaten akla dayalı olarak tezahür eden ve ahlaki ve etik kuralları hatırlatan bir olgudur. Bu hatırlatmaları içeren kitapta "Akıl etmez misiniz?", "Hatırlamaz mısınız? sorularının sıkça tekrarlandığı görülmektedir. Yukarıda da ifade edildiği üzere gerçek ve tek olan dinin en son versiyon kitabı, insanın aklında, kalbinde zaten kayıtlı olan bilgileri aktive etmek ve hatırlatmak işlevini gören eşsiz bir kaynaktır.
6- "Tanrı kavramı ve inancı insan zihninin ürünü olan psikolojik, sosyolojik veya kültürel bir olgu olarak açıklanabilir."
- Doğru. İnsanın, aklında ve kalbinde zaten kayıtlı olan Yaratıcı kavramını hatırlaması ve bilimsel olarak da varlığını idrak etmesi Tanrı bilincinin tezahürüne vasıta olmuştur. Bu bilinç, Yaratılışın kaynak kodlarını içeren eşsiz ilim kaynağı olan Kur'an ile de yazılı hale getirilmiş ve insanın bu "psikolojik, sosyolojik, kültürel olgusu" teyid edilmiştir.
7- "Dualar, mucizeler ve vahiy iddiaları kanıtlanmamıştır."
- Bu sava bir örnek ile karşılık verilebilir. İdraki ve bilgisi kaba madde planı dünyanın düşük frekansları ile sınırlı olan insan, uzayın varlığını bilmesine rağmen uzayın özellikleri ve gizemiyle ilgili çok az şeyi ispatlayabilmiştir. Astronomik çoğu bilgi teori seviyesinde olup "bilimsel" olarak kanıtlanmamıştır. Bu durumda uzayın büyük bir bölümü gerçek değil midir? Uzayın büyük bölümü bir iddiadan mı ibarettir?
8- "Okuma yazması olmayan bir Arap'ın 1400 yıl evvel yazdığı veya yazdırdığı söylenen bir kitap çağdaş bağlamda nasıl ilim kaynağı olabilir?"
Zamanın sadece bir algıdan ibaret olması bir yana, bu noktada önemli olan kitabın içeriğidir. Söz konusu içerik tüm bilim sahalarındaki önemli bilgilerin, teoremlerin ve teorilerin semantik ve nümerik kodlarını barındırmaktadır. Bilimsel buluşların yapılmasına, muhteşem müziklerin bestelenmesine vasıta olan ilahi kozmik tesirler kitabın yazılmasına da vasıta olmuştur. Sırp mucid Nikola Tesla icatlarını, beyninde çakan şimşeklere borçlu olduğunu söylemiştir. Tesla'nın zihninde şimşek çaktıran tesirler Haberci Muhammed'e de kitabı yazdırmıştır.
Hocam iyi akşamlar allahın gücü ve kudreti sonsuz ve nasıllarda onun yaratımı olduğu için bu nasıllara tabi değil diye biliyorum dolayısıyla kendini yok etmiş olabilir mi diye aklıma geliyor.Tanrının gücüne inanıyorum ama bu güç kendini yok edebilir mi?Bir hint metninde"o brahmandır(vs buralar uzuyor tanımlar falan) ve HAYIR kendini yok etmeyecek" deniyordu yani brahman (Allah) kendini yok edebilir mi böyle bir ihtimal varsa yok etmiş mi etmemiş mi asla bilemezdik ya
ReplyDeleteBirde hocam şeytanın ayetler kitabı hakkında ne düşünüyorsunuz?
ReplyDeleteAdı içeriğini özetleyen “Şeytani Ayetler” isimli kitapta, Kur’an’ın ilahi ve ilmi nitelik taşımadığı, şeytani tesirlere maruz kalmış bir insanın bilinçaltının, halüsinasyonlarının ürünü olduğu, vahiy diye bir mekanizmanın söz konusu olmadığı aksine ruhsal bunalım geçirmekte olan bir insanın karmaşık zihinsel durumunun yansımasının söz konusu olduğu, meleklerin hayal ürünü varlıklar olduğu, ayetlerin tarihsel bilgilerden ve dönemin sosyal temalarından ibaret olduğu, islam sürecinin şeytani, sinsi, ve politik bir hareket olduğu yönünde doğrudan veya dolaylı ifadeler bulunmaktadır. Edebi kurguyla bezenerek “akademik eser” kisvesine büründürülmüş bu kitap, Kur’an’ı itibarsızlaştırmaya, değersizleştirmeye, insanları Kur’an’dan soğutmaya ve dolayısıyla birleşik insanlık realitesini tesis etme potansiyeli olan yegane ilim kaynağını tahrip etmeye yönelik olarak kurgulanmış bir yazı bütünü izlenimi vermektedir.
ReplyDeleteAnladım. Peki hocam diğer konu?
DeleteHerhangi bir idrakli varlığın fikir veya bilgi beyan edemeyeceği ve algılama ihtimalinin olmadığı idrakler ötesi bir husustur.
ReplyDeleteTanrıya güvenme , onu sevme vb. temellere dayalıdır bu din. Akılla ulaşıp iman etmemizi söyler. Fikir beyan edemeyeceksek size göre varolup olmadığı belli olmayan bir tanrıya neden inanalım? Ya da tanrı kendisine "kulluk" etmesi için yarattığı bu varlığı "imtihan" ediyor ama daha varolup olmayacağından asla emin olamayacağımız eksik bir akılla mı yaratıyor? Varolup olmadığını bilemeyeceģimiz bir şeye nasıl güvenmemiz gerektiğini söylüyorsunuz?
DeleteSoruya verilmiş olan yanıt, bu yoruma sebep olacak herhangi bir ifade içermemektedir. Kitapta da "hayyul kayyum" kelime ikilisi ile ifade edildiği üzere Yaratıcı daimdir, öncesi ve sonrası yoktur. Yaratıcının olmadığı bir durumda yaratılmış varlıkların mevcudiyetinden de söz edilemez.
ReplyDeleteDaha demin bu konuda hiçbir idrakli varlık fikir beyan edemez dediniz. Şimdi ise fikir beyan ediyorsunuz. Yani açık söyleyin size göre yaratıcı kendini yok edebilir mi?
DeleteFikir ve bilgi beyanı yapılamayacağından bahsedilen husus, soruda ifade edilen “Yaratıcı’nın kendisini yok etmesi” cümlesidir. Tüm varlıklar Yaratıcı’nın mevcudiyetine bağlı olarak var olabildikleri ve varlığın olup, Yaratıcı’nın olmadığı bir durum söz konusu olamayacağı için ilgili sorunun cevabının bir varlık tarafından verilebilmesi mümkün değildir. Yaratıcı’nın tüm yaratılışı yok etmesi ve tüm varlıkların ortadan kalkması sonrasında gerçekleşebilecek ilahi vakalar ile ilgili herhangi bir varlığın fikir beyan edebilmesi mümkün değildir.
ReplyDeleteE yok olmak istese yapamıyor. Bir şeyi isteyip yapamayınca aciz duruma düşmüş olmuyor mu?(bence olmuyor)
Delete