Kaba madde planı dünyada, üniteden iletilen asli tesirler vasıtasıyla, bir insanın maddi ( bedensel, fiziksel ) fonksiyonların işlemekte olması onun sadece "Hayatta olduğunu" ortaya koyar. Ancak "Yaşamak" eylemi, bilindiği üzere, "Hayatta kalmak" eyleminden oldukça farklıdır. Gerçek anlamda "Yaşamak", Allah bilincini her an hissetmek, her düşünce, söylem ve eylemde O'nun doğru yolunun üzerinde olmaya çabalamak, dünyevi, maddi, nefsani ve şehvani frekanslardan daima uzak durmak ve bitmez tükenmez bir enerjiyle ilahi kozmik bilgileri öğrenmeye ve bu yolla ruhsal tekamüle erişmeye çalışmaktır. Elbette ki bir insanın böyle bir hedef edinebilmesi için idrak seviyesinin yükselmiş olması yani belirli bir tekamül seviyesine erişmiş olması gerekir.
Enfal suresinin 42. ayetinde "hayatta kalma" ve "yaşama" kavramları arasındaki fark "Hayy" ( Yaşamak ) kelimesi kullanılmak suretiyle dolaylı olarak bildirilmiştir.
8/42 İz entum bil udvetid dunya ve hum bil udvetil kusva ver rakbu esfele minkum ve lev tevaadtum lahteleftum fil miadi ve lakin li yakdiyellahu emran kane mef'ulen li yehlike men heleke am beyyinetin ve YAHYA MEN HAYYE AN BEYYİNEH ve innellahe le semiun alim
( Zamanında siz vadinin yakınındaydınız ve onlar vadinin uzağındaydılar. Kervan da sizden daha aşağıdaydı. Şayet onlarla vaadleşmiş olsaydınız, vaad hakkında ihtilaf ederdiniz. Lakin Allah' ın, işi yapılası kılması için, helak olan kimsenin apaçık delil üzerinde helak olması ve HAYATTA KALAN KİMSENİN DE APAÇIK DELİL ÜZERİNDE YAŞAMASI İÇİN. Kesinlikle Allah duyandır, bilendir. )
Ayette yer alan "Apaçık delil üzerinde yaşamak" ifadesi yukarıda zikredilen "Allah bilincini" ve O'nun yolunda yapılması gerekenleri tanımlamaktadır.
Bir insanın esas yaratılış amacı hayatta kalmak için mücadele etmesinden mi ibarettir? Elbette ki değil? Öyle olsa vahşi doğada yaşamakta olan ilk çağ insanları ruhsal ( bilişsel ) / idraki açıdan en tekamül etmiş insanlar olurlardı. Dolayısıyla "Hayatta kaldım. Ya sonra?" sorusunun cevabı, ayette de ifade edildiği üzere hayatta kalınması durumunda, ilimle, öğrenmeyle ve Allah bilinciyle dolu bir hayatı yaşamak, edinilen bilgiler vasıtasıyla tıpkı kendisine yapıldığı gibi ve mümkünse maddi karşılık beklemeden diğer insanlara bilgi aktarmak, maddi ve ruhani faydalar temin etmek ve böylelikle Allah sevgisini samimiyetle hissederek ruhsal tatmine ve tekamüle ulaşmaya çalışmaktır.
Gerçek yaşamın maddi değil ruhani ( bilişsel, bilinçsel ) yani ahiri olduğu Kur'an ve İncil ayetlerinde vurgulanmaktadır.
29/64 Ve ma hazihil hayatud dunya illa lehvun ve leib ve inned darel ahirate le hiyel hayevan lev kanu ya'lemun
( Ve bu dünya hayatı eğlence ve oyun haricindeki değildir. Kesinlikle ahiret yurdu, o yaşayandır. Keşke bilmiş olsalardı. )
Aşağıdaki ayette "yaşam kaynağının" maddi olgular değil ruhsal olgular olduğu "Ekmek" ve "Kelime" kelimeleriyle bildirilmiştir.
40 Matthew 4-4 İsa ona şu karşılığı verdi: "'İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı'nın ağzından çıkan her kelimeyle yaşar' diye yazılmıştır."
Gerçek yaşamın, "Allah'ın emirlerini yerine getirmek" olduğu yani doğru, dürüst, yardımsever, iyi ahlaklı, bilgili bir insan olmak olduğu bir ayette şöyle bildirilmektedir.
40 Matthew 19 16 Adamın biri İsa'ya gelip, "Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?" diye sordu.
40 Matthew 19 17 İsa, "Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?" dedi. "İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, O'nun buyruklarını yerine getir."
Bu ayetler "Hayatta kaldım. Ya sonra?" sorusunun cevabı niteliğindedirler.
No comments:
Post a Comment