"Kut" kelimesi Türkçe ve Arapçada ortak kökenli olarak yer alan bir kelime olup "Gıda, Rızık, Azık, Pay" anlamına gelmektedir. Türkçedeki "Gıda" kelimesi de esasen Arapçadaki "Kut" kelimesiyle ilintili olan "Kit'a" ( Hisse, Pay, Parça ) kelimesinin farklı telaffuzlu bir tezahürüdür. "Gıda" kelimesi bilinegelinen anlamı olan "Yenen besin" anlamından çok daha geniş bir anlam kapsamına sahiptir. Bu kelimelerin kökeninde ise "Kat" ( Kesmek, Bölmek, Pay etmek ) kelimesinin bulunuyor olması kuvvetle muhtemeldir.
"İyi" ve "Mal" anlamlarında kullanılan Ingilizcedeki "Good" ve Almancadaki "Gut" kelimeleri de "Kut" kelimesinin tezahürleridir. Ayrıca İngilizcede "Donanım, Gereç" anlamına gelen "Kit" kelimesi de dolaylı anlam ilişkisi itibarıyla "Kit'a / Kut" kelimelerinin bir yansımasıdır.
"Kut / Kit'a" kelimelerinin ayetlerdeki kullanımlarına bazı örnekler şöyledir.
4/85 Men yeşfa şefaaten haseneten yekun lehu nesibun minha ve men yeşfa şefaaten seyyieten yekun lehu kiflun minha ve kanellahu ala kulli şey'in MUKİTA
( Kim güzelliğe vesile olursa, ona ondan nasip olur. Kim kötülüğe vesile olursa ona ondan pay olur. Allah herşeye GIDA VERENDİR, gözetendir. )
Ayetteki "Mukit" ( Gıda veren ) kelimesi, "Kut / Kit'a" kökünün başına "M" ön eki alarak sıfat niteliği kazanmış bir kelimedir.
38/16 Ve kalu rabbena accil lena KİTTana kable yevmil hisab
( Ve "Rab’bimiz, bize PAYımızı hesap gününden önce acele ver." dediler. )
Aşağıdaki ayette "Kut" kelimesinin çoğulu olan "Akvat" kelimesi yer almaktadır.
41/10 Ve ceale fiha ravasiye min fevkiha ve barake fiha ve kaddera fiha AKVATeha fi erbeati eyyam sevaen lis sailin
( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, GIDALARI araştıranlar için dört günde eşit olarak düzenleyerek ölçülendirdi." )
Dolayısıyla Türkçedeki "Kutlu" kelimesi "Gıdalı, Rızıklı, Paylı, Payı verilmiş" anlamlarını taşımaktadır.
"Mut / Mut'a" kelimesi ise Arapça "Ate / Ati" ( Vermek ) kök kelimesinden türemiş olan ve edilgen hal alarak "Fayda" anlamı taşıyan bir kelimedir. "Meta" ( Madde, Mal, Fayda ) kelimesi de aynı kökten türemiş olan ve çok anlamlı olarak kullanılan bir kelimedir.
"Ati" kökünün ayetlerdeki kullanım örnekleri şöyledir.
42/36 Fe ma UTİtum* min şey'in fe metaul hayatid dunya ve ma indellahi hayrun ve ebka lillezine amenu ve ala rabbihim yetevekkelun
( Böylece o VERİLDİğiniz, dünya hayatının faydasıdır. O Allah' ın indindeki, inananlar için ve Rab’lerine dayanıp sığınanlar için daha hayırlıdır ve daha bakidir. )
* Batı dillerindeki "UTIlisation" ( Fayda, Kullanım ) kelimesinin kökünde de Arapça "Uti" ( Verilmiş, Verilen ) kelimesi bulunmaktadır.
3/185 Kulli nefsin zaikatul mevt ve innema tuveffevne ucurakum yevmel kiyameh fe men zuhziha anin nari ve udhilel cennete fe kad faz ve mel hayatud dunya illa METAul ğurur
( Tüm nefisler ölümü tadar. Ve ayağa kalkış gününde ödülleriniz kesinlikle size vefa edilir. Kim ateşten uzaklaştırılıp, cennete sokulursa kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı FAYDA haricindeki değildir. )
11/65 Fe akaruha fe kale TEMETTEU fi darikum selasete eyyam zalike va'dun ğayru mekzub
( Fakat onu boğazladılar da "Yurdunuzda üç gün FAYDALANIN. Bu yalanlanamayacak vaaddir." dedi. )
15/85 Ve ma halaknes semavati vel erda ve ma beynehuma illa bil hakk ve innes saate le ATİYETUN fasfehis safhal cemil
( Ve biz gökleri, yeri ve o onların aralarındakilerini gerçek dışında yaratmadık. Kesinlikle saat VERİLECEKTİR / YETECEKTİR GELECEKTİR. O halde hoşgör, güzel bağışlama ile bağışla, affet. )
Dolayısıyla Türkçedeki "Mutlu" kelimesi esasen "Faydalı, Faydalanmış" anlamını taşımaktadır.
Bu bağlamda, bir dilek ifadesi niteliğinde halk arasında yaygın kullanımı olan "Kutlu ve Mutlu" ifadesinin kökende "Gıdalı / Paylı ve Faydalı / Faydalanmış" anlamını yansıttığı görülmektedir. Bu ifade, fani olan dünyevi, maddi ve nefsani olgulardan bağımsız olarak yani ruh açısından düşünüldüğünde, varlıklara "faydalı pay" olacak yegâne unsurun bâki olan "bilgi, ilim" olduğu sonucuna varılabilmektedir. Zira yapılan sosyopsikolojik analizlerde de, kontrol sistemi tarafından telkin edilen dünyevi, maddi ve fâni unsurların mutluluk vasıtası olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Ruhu "Kutlu ve mutlu" kılmanın yolu Allahu Teala'nın bahşettiği ( verdiği ) ilmi istemek, ilmi artırmak ve ilmi paylaşmaktan geçmektedir. Ebedi tatmin ve saadet ancak böyle tezahür edebilir.
Kur'an'da algılanan anlamıyla "Mutlu" kelimesinin karşılığı "Sa'd" ( Mutlu etmek ) kökünden türemiş olan "Mes'ud" kelimesidir. Yukarıda zikredilen "Saadet" kelimesi de algılanan anlamıyla "Mutluluk" kelimesinin karşılığıdır.
Hud suresinin aşağıdaki ayetinde yer alan cennet tasvirinde mutlululuk, "Allah'ın verdiği ile mesud olmak" ifadesiyle net olarak tanımlanmaktadır. Allah'ın bahşettiklerini idrak etmek hangi yaşam planında ( boyutunda ) olursa olsun varlıklara cenneti hissetme ve deneyimleme imkânı vermektedir
11/108 Ve emmellezine SUİDU fe fil cenneti halidine fiha madametis semavatu vel erdu illa ma şae rabbuk ATAEN ğayra meczuz
( Ve o MESUD olanlar artık cennetin içindedirler. Rab’binin dilemesi hariç, gökler ve yer daim olduğu sürece, kesintisiz BAĞIŞ / VERİLİŞ olarak, onun içinde ebedidirler. )
No comments:
Post a Comment