Çeviri

Sunday, December 29, 2019

Ayetlerden menedilenler ve müjdelenenler

Kibir ateşiyle yanıp tutuşan, dünya maddesini gasp etmiş ve insanların yoksullaşmasına sebep olmuş zalimler ve onlara kulluk edenler, kitapların bu zalimlere özel olarak indirilmiş olması gerektiği yönündeki sapık iddianın da sahipleridirler. Bu durum en açık şekilde  Zuhrud suresinin 31. ayetinde bildirilmektedir.

43/31 - Ve kalu lev la nüzzile hazel kur'anü ala racülin minel karyeteyni azım
( Ve "Bu Kur'an iki büyük şehirden bir adamın üzerine indirilmeli değil miydi?" dediler. )

Kutsal kitaplar ancak, kaba madde alemi dünyadaki cin ve insan şeytanlarının zulmüne maruz kalmış olan tekamül yolcularının idrak edebileceği ilahi kaynaklardır. Zira, cin şeytanlarının tesirine kapılarak nefsinin kölesi olmuş, kalbi kapanmış ve gözü maddi menfaat çokluğu haricindekini görmeyen zalimler kitaplardaki ilmi anlamaktan ve hidayete ermekten menedilmişlerdir. 

7/146 - SEASRİFU AN AYATİYELLEZİNE YETEKEBBERUNE FİL ERDI Bİ ĞAYRİL HAKK ve in yerav külle ayetin la yü'minu biha ve in yerav sebıler rüşdi la yettehızuhü sebıla ve in yerav sebılel ğayyi yettehızuhü sebıla zalike bi ennehüm kezzebu bi ayatina ve kanu anha ğafilın 
( YERDE HAKSIZCA KİBİRLENENLERİ AYETLERİMDEN MEN EDECEĞİM, UZAKLAŞTIRACAĞIM. Onlar bütün ayetleri görseler dahi onlara inanmazlar. Eğer doğru yolu görürlerse onu yol edinmezler. Eğer yanlış yolu görürlerse onu yol edinirler. Bu kesinlikle onların ayetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan habersiz olmalarındandır. )

Bu nedenle tekasür obsesyonuna tutulmuş bu madde bağımlısı zalimler, kitap verilmiş olan inananları daima aşağılamış ve hor görmüşlerdir. 

11/27 - Fe kalel meleüllezıne keferu min kavmihı ma nerake illa beşeran mislena ve MA NERAKE ETTEBEAKE İLLELLEZİNE HÜM ERAZİLUNA bediyer ra'y ve ma nera leküm aleyna min fadlin bel nezunüküm kazibın 
( Onun kavminden ileri gelen o inkarcılar "Biz seni bizlerin aynısı olan insanın haricinde görmeyiz. Baktığımızda REZİLLERİMİZİN* HARİCİNDE SANA TABİ OLAN GÖRMÜYORUZ. Sizlerde üzerimize üstünlük de görmeyiz. Bilakis sizleri yalancılar zannediyoruz." derler. )

* İnananları "Rezil" yani "Aşağılık, Alçak, Adi" olmak ile suçlamaktadırlar.

Firavun da kavmini aşağılaşmış ve tehdit etmiştir.

43/54 - Festehaffe kavmehu fe etauh innehüm kanu kavmen fasikın 
( Böylece kavmini küçümsedi de ona itaat ettiler. Kesinlikle onlar günahkarlar kavmi oldular. )

Kitapların, bir sınav yeri olan kaba madde alemi dünyada mahzun ve mahrum * kalmış inananlara müjde olduğu Kur'an ve İncil'in diğer ayetlerinde de bildirilmektedir. ( * İnananların zalimler tarafından "mahrum" ve "mahzun" olarak sıfatlandırılmalarının sebebi inananların zalimler gibi Allah yolundan saparak gasp, hile, yalan, hırsızlık, zorbalık, ahlaksızlık yoluyla dünya maddesine sahip olma arzusundan arınmış olmalarından kaynaklanmaktadır. "Mahzun" ve "mahrum" kelimeleri zalimlerin aldatıcı kaba madde algısıyla inananlara atfettikleri sıfatlardır. Gerçek anlamda mahzun ve mahrum olanların kendileri olduklarının farkında değillerdir.

2/155 - Ve le neblüvenneküm bi şey'in minel havfi vel cuı ve naksın minel emvali vel enfüsi ves semerat ve beşşiris sabirın
( Ve kesinlikle sizi, korkudan, açlıktan, malların, nefislerin ve meyvelerin, ürünlerin noksanlığından gibi şeylerle sınayacağız. Sabredenleri müjdele. )

40-Matthew-11-5 Körlerin gözleri açılıyor, kötürümler yürüyor, cüzamlılar temiz kılınıyor, sağırlar işitiyor, ölüler diriliyor ve Müjde yoksullara duyuruluyor.

40-Matthew-19-21 İsa ona, "Eğer eksiksiz olmak istiyorsan, git, varını yoğunu sat, parasını yoksullara ver; böylece göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle" dedi.

40-Matthew-19-23 İsa öğrencilerine, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi, "ZENGİN KİŞİ GÖKLERİN EGEMENLİĞİ'NE ZOR GİRECEK. 

40-Matthew-19-24 Yine şunu söyleyeyim ki, devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliği'ne girmesinden daha kolaydır." 





Allah'ın kelamını değiştirmeye çalışanlar

Cinlere kulluk eden müşrik inkarcıların kendilerince en büyük silahları kelimelerin ruhsal ve kozmik gücünü kullanarak insanlara ve kadere ( haşa ) hükmetmektir. Bu amaca ulaşabilmek için Allah kelamını değiştirme girişimine cüret ederek Kur'an'daki kelimeleri cinlerin telkini ve yönlendirmesiyle belirli adetlere göre zikretmek, kelimeleri kullanarak vefk adı verilen büyü figürleri oluşturmak, Kur'an ile çelişen ancak Allah katından iddiasıyla kitaplar yazmak ve kaderi belirlemeye kalkışmak ( haşa ) gibi eylemlerde bulunmaktadırlar.

3/78 - Ve inne minhüm le ferıkan yelvune elsinetehüm bil kitabi Lİ TAHSEBUHÜ MİNEL KİTABİ VE MA HÜVE MİNEL KİTAB VE YEKULÜNE HÜVE MİN İNDALLAHİ VE MA HÜVE MİN İDİLLAH ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya'lemun
( Ve kesinlikle onlardan bölükler, gruplar vardır ki, ONU KİTAPTAN SANMANIZ İÇİN dillerini kitaba doğru bükerler. O KİTAPTAN DEĞİLDİR. "O ALLAH'IN İNDİNDENDİR." DERLER DE O ALLAH'IN İNDİNDEN DEĞİLDİR. Onlar bile bile Allah üzerine yalan söylerler. )

Ancak gerçeğin ve yaratılışın kaynak kodları olan Allahü Teala'nın kelimelerine müdahale etmeye kalkışmak, onları değiştirmeye cüret etmek olası tüm belaları davet etmek ve hazin sonuçlarına maruz kalmak anlamına gelmektedir. Çünkü Allahü Teala, insanlara verdiklerini, onlar o kendilerine verilenleri değiştirmeye, manipüle etmeye, dejenere etmeye kalkışmadıkça değiştirmediğini Enfal suresinin 8/53 kodlu ayetinde bildirmektedir.

8/53 - Zalike (1) bi (2) enne (3) allahe (4) lem (5) yekü (6) müğayyiran (7) nı'meten (8) en'ameha ala kavmin hatta yüğayyiru ma bi enfüsihim ve ennellahe semıun alim  ( Bu, Allah' ın kesinlikle bir kavime verdiği nimeti, onlar nefislerindekini değiştirmedikçe değiştirmemesinden dolayıdır. Kesinlikle Allah duyandır, bilendir. )

"Nimetin değiştirilmesi" kavramını konu alan ayetin kodunda iki adet 8 bulunması ( 8 ve 5+3 = 8 ) ve ayetteki "Nimet" kelimesinin 8. kelime olması değişimin yani yeni döngü başlangıcının nümerik sembolü olan 8 sayısı ile uyum arzetmektedir.

Allah'ın kelamının ( kelimelerinin ) tahrifatını ve bunun sonuçlarını  bildiren ayetler şöyledir.

2/75 - E fe tatmeune en yü'minu leküm ve kad kane ferıkun minhüm yesmeune KELAMELLAHİ sümme YÜHARRİFUNEHU min ba'di ma akaluhü ve hüm ya'lemun
( Böylece size inanmalarını mı ümit edersiniz? Ve onlardan bir kısmı ALLAH'IN KELAMINI işitip akılları erdikten sonra bile bile ONU TAHRİF ETTİLER. )

5/13 - Fe BİMA NAKDİHİM MİSAKAHÜM LEANNAHÜM ve cealna kulubehüm kasiyeh YÜHARRİFUNEL KELİME AN MEVADİHI ve nesu hazzan min ma zükkiru bih ve la tezalü tettaliu ala hainetin minhüm illa kalılen minhüm fa'fü anhüm vasfah innellahe yühıbbül muhsinın 
( SÖZLERİNİ BOZDUKLARI İÇİN ONLARI LANETLEDİK ve kalplerini katılaştırdık. KELİMELERİ TAHRİF EDİP YERLERİNDEN DEĞİŞTİRİRLER. O hatırlatıldıklarından paylanmayı unuttular. Onlardan azı hariç, onlardan hainlik görmeyi gideremezsin. Ancak yine de onları affet ve hoşgör. Kesinlikle Allah iyilik yapanları sever. )

5/41 - Ya eyyüher rasulü la yahzünkellezine yüsariune fil küfri minellezine KALU AMENNA Bİ EFVAHİHİM VE LEM TÜ'MİN KULUBÜHÜM ve minellezine hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk yüharrifunel kelime min ba'di mevadııh yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve in lem tü'tevhü fahzeru ve men yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezine LEM YÜRİDULLAHÜ EN YÜTAHHİRA KULUBEHÜM LEHÜM FİD DÜNYA HIZYÜN VE LEHÜM FİL AHİRATİ AZABÜN AZIM 
( Ey haberci, AĞIZLARIYLA "İNANDIK." DEYİP, KALPLERİYLE İNANMAMIŞ OLANLARDAN ve Yahudilerden inkarda koşarak ilerleyenler seni hüzünlendirmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer kavime kulak verirler. Yerlerine konduktan sonra, kelimeleri tahrif ederler, yerlerini değiştirirler. "Eğer size bu verilirse onu alın, bu verilmezse çekinin, korkun." derler. Allah kimi fitnelemek isterse, sen ona Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın, hükmedemezsin. İşte onlar, ALLAH ONLARIN KALPLERİNİ TEMİZLEMEK İSTEMEZ. ONLARA DÜNYADA ZİLLET VE ONLARA AHİRETTE BÜYÜK AZAP VARDIR. )

Allah'ın kelimelerinin değiştirilemeyeceği ise aşağıdaki ayetlerde açıkça beyan edilmektedir.

6/34 - Ve lekad küzzibet rusülün min kablike fe saberu ala ma küzzibu ve uzu hatta etahüm nasruna ve LA MÜBEDDİLE Lİ KELİMATİLLAH ve lekad caeke min nebeil mürselın
( Ve senden önce de resuller yalanlanmıştı. Onlara yardımımız gelene kadar o yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler. ALLAH'IN KELİMELERİNİ DEĞİŞTİREBİLECEK YOKTUR. Sana, gönderilenlerin haberlerinden gelmiştir. )

6/115 - Ve temmet kelimetü rabbike sıdkan ve adla LA MÜBEDDİLE Lİ KELİMATİH ve hüves semıul alim
( Ve Rab’binin kelimesi doğrulukça ve adaletçe tamamlanmıştır. O’NUN KELİMELERİNİ DEĞİŞTİREBİLECEK YOKTUR. O duyandır, bilendir. )

9/40 - İlla tensuruhü fe kad nesarahüllahü iz ahracehüllezıne keferu saniyesneyni iz hüma fil ğayri iz yekül li sahıbihı la tahzen innallahe meana   fe enzelellahü sekınetehu aleyhi ve eyyedehu bi cünudin lem teravha ve CEALE KELİMETELLEZİNE KEFERUS SÜFLA VE KELİMETÜLLAHİ HİYEL ULYA vallahü azızün hakım ( Eğer siz ona yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Zamanında, o inkarcılar onu çıkardıkları zaman sadece iki kişinin ikincisi iken, mağarada olduklarında arkadaşına "Üzülme, kesinlikle Allah bizimledir." diyordu. Allah onun üzerine sükunetini indirmişti. Onu görmediğiniz ordularla destekleyip kuvvetlendirmişti. O inkarcıların kelimelerini alçak kılmıştı. Allah' ın kelimesi, yüce olan O'dur. Allah yücedir hakimdir. )

9/40 kodlu ayette inkarcı müşriklerin büyü kelimelerinin Allah'ın kelamı karşısında aciz kalmaya ve helak olmaya mahkum olduğu bildirilmektedir.

Kitabı Mukaddes’in ( Bible ) 66. suresi olan Vahiy suresinde ise kutsal yazıların tahrifatını yapanların karşılıklarının azap olduğu bildirilmektedir.

66-Revelations-22-18 Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! HER KİM BU SÖZLERE BİR ŞEY KATARSA, TANRI DA BU KİTAPTA YAZILI BELALARI ONA KATACAKTIR.

66-Revelations-22-19 Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.

Saturday, December 28, 2019

Az Hatırlama, Az Şükür, Az İnanç Sorunu

Kendini müslim ve mü'min addeden her varlığın kendisine karşı dürüst olmak suretiyle teslimiyetinin ve inancının derecesini sorgulaması gerekir. Zira "İnanç" sadece "İnandım." demekten ibaret olmayan, özveri, adanma, zorluklara katlanma, sabır ve mücadele gerektiren bir olgudur. ""İnanç" olgusu, kalbe yerleşmesi, kalben hissedilmeye başlanması ve buna bağlı olarak idrak frekansının yükselerek düşünce, tutum, söylem ve davranışa yansımasıyla tezahür eder. Bu tezahürün söz konusu olmadığı durumda inanç da söz konusu olmaz.

İnanç yoğunluğu veya bir başka deyişle yüksek ruhsal frekans varlıkların özünde bulunan psişik  ve metafizik yeteneklerin de açığa çıkmasını, onlara kaba madde alemi olan dünyada yarı süptil üst boyut olan cenneti deneyimleme imkanı sunar.

Kur'an ve İncil'de "İnancın", "Hatırlamanın" ve "Şükürün" az olması hususuna ilişkin ayetler bulunmaktadır.

5/41 - Ya eyyüher rasulü la yahzünkellezine yüsariune fil küfri minellezine KALU AMENNA Bİ EFVAHİHİM VE LEM TÜ'MİN KULUBÜHÜM ve minellezine hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk yüharrifunel kelime min ba'di mevadııh yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve in lem tü'tevhü fahzeru ve men yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezine lem yüridillahü en yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hızyün ve lehüm fil ahırati azabün azım ( Ey haberci, AĞIZLARIYLA "İNANDIK." DEYİP, KALPLERİYLE İNANMAMIŞ OLANLARDAN ve Yahudilerden inkarda koşarak ilerleyenler seni hüzünlendirmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer kavime kulak verirler. Yerlerine konduktan sonra, kelimeleri tahrif ederler, yerlerini değiştirirler. "Eğer size bu verilirse onu alın, bu verilmezse çekinin, korkun." derler. Allah kimi fitnelemek isterse, sen ona Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın, hükmedemezsin. İşte onlar, Allah onların kalplerini temizlemek istemez. Onlara dünyada zillet ve onlara ahirette büyük azap vardır. )

49/14 - KALETİL A'RABÜ AMENNA KUL LEM TÜ'MİNU ve lakin kulu eslemna ve LEMMA YEDHULİL İMANÜ Fİ KULUBİKÜM ve in tütıy'ullahe ve rasulehu la yelitküm min a'maliküm şey'a innellahe ğafurun rahım ( ARAPLAR "İNANDIK." DEDİLER. DE Kİ: "İNANMADINIZ. Lakin "Teslim olduk." deyin. İNANÇ KALPLERİNİZİN İÇİNE GİRMEDİ. Eğer Allah’a  ve O’nun resulüne itaat ederseniz, size çalışmalarınızdan hiçbir şey eksiltmez. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir." )

26/192 - Ve innehu le tenzılü rabbil alemın ( Ve kesinlikle o alemlerin Rab’binin indirmesidir. )
26/193 - NEZELE BİHİR ruhul emın ( ONU güvenilir ruh İNDİRDİ. )
26/194 - ALA KALBİKE li tekune minel münzirın ( Uyarıcılardan olman için senin KALBİNE, )

Yukarıdaki ayetlerde "İnandık" demenin asla yeterli olmayacağı, öncelikle ruhen teslim olunması, bir portal olan kalplerin indirilen kitaplardaki ilahi bilgilere açılması, bu bilgilerin özümsenmesi ve gereğinin yapılması bildirilmektedir. 

Varlıkların, dinin gerektirdiklerini "az" yapıyor olmaları da Kur'an ayetlerinde "Az Hatırlama", "Az Şükür" ve nihayetinde "Az İnanç" kavramlarıyla bildirilmekte ve tekamül yolcuları uyarılmaktadır.

27/62 - Em men yücıbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yec'alüküm hulefael ard e ilahün meallah KALİLEN MA TEZEKKERUN ( Yoksa o onu çağırdığında, darlıkta olana cevap veren ve kötülüğü kaldırıp açan ve sizi yerin halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte ilah mı var? NE AZ HATIRLIYORSUNUZ.* )

* Ayette yer alan "Zikr" ( Hatırlama ) kavramı, dua esnasında belirli kelimeleri belirli adetlerde tekrarlamanın ötesinde, Allahü Teala'yı, O'nun yüceliğini ve nimetlerini yaşamın her anında hatırlama ve bahşettiklerinden dolayı O'na şükretme olarak algılanmalıdır.

32/9 - Sümme sevvahü ve nefeha fihi min ruhıhı ve ceale lekümüs sem'a vel ebsara vel efideh KALİLEN MA TEŞKÜRUN ( Sonra onu düzenleyip şekillendirdi ve içine ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler ve gönüller oluşturdu. NE AZ ŞÜKREDİYORSUNUZ. )

67/23 - Kul hüvellezi enşeeküm ve ceale lekümus sem'a vel ebsare vel ef'idete KALİLEN MA TEŞKÜRUN ( De ki: "Sizi inşa eden ve size kulaklar, gözler ve gönüller oluşturan O'dur. NE AZ ŞÜKREDİYORSUNUZ" )

69/41 - Ve ma hüve bi kavli şa'ırin KALİLEN MA TÜ'MİNUN ( Ve o şairin sözü değildir. NE AZ İNANIYORSUNUZ. )

69/42 - Ve la bil kavli kahinin KALİLEN MA TEZEKKERUN ( Ve kahinin sözü de değildir. NE AZ HATIRLIYORSUNUZ. )

İncil'de yer alan aşağıdaki ayetlerde ise Mesih İsa'nın öğrencilerini "Kıt İmanlılar" olarak nitelediği ve uyardığına şahit olunmaktadır. Ayetlerde yoğun inancın nelere kadir olduğu ve insanın yüksek psişik ve metafizik yeteneklerini nasıl açığa çıkaracağı açıkça bildirilmektedir.  

40-Matthew-6-30 Bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı'nın sizi de giydireceği çok daha kesin değil mi, ey KIT İMANLILAR?

40-Matthew-6-31 "Öyleyse, 'Ne yiyeceğiz?' 'Ne içeceğiz?' ya da 'Ne giyeceğiz?' diyerek kaygılanmayın.

40-Matthew-8-26 İsa, "Neden korkuyorsunuz, ey KIT İMANLILAR?" dedi. Sonra kalkıp rüzgarı ve gölü azarladı. Ortalık sütliman oldu.*

* Mesih İsa yoğun inancı ve Allahü Teala'nın izniyle doğa olaylarını yönlendirebiliyor.

40-Matthew-14-31 İsa hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, "Ey KIT İMANLI, neden kuşku duydun?" dedi.

40-Matthew-16-8 Bunun farkında olan İsa şöyle dedi: "Ey KIT İMANLILAR! Ekmeğiniz yok diye niçin tartışıyorsunuz?

40-Matthew-16-9 Hâlâ anlamıyor musunuz? Beş ekmekle beş bin kişinin doyduğunu, kaç sepet dolusu yemek fazlası topladığınızı hatırlamıyor musunuz?

40-Matthew-17-20 İsa, "İMANINIZ KIT OLDUĞU İÇİN" karşılığını verdi. "Size doğrusunu söyleyeyim, bir hardal tanesi kadar imanınız olsa şu dağa, 'Buradan şuraya göç' derseniz, göçer; sizin için imkânsız bir şey olmayacaktır." 

42-Luke-12-28 Ey KIT İMANLILAR, bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı'nın sizi de giydireceği çok daha kesindir.

42-Luke-12-29 Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz?' diye düşünüp tasalanmayın.

Aşağıdaki ayette, Allah'ın izni ve Mesih İsa'nın vesilesiyle hasta olan uşağının iyileşeceğine "tam inancı olan" bir yüzbaşının misali verilmektedir. Yüzbaşı, uşağının iyileşeceğine tam olarak inanınca uşak o anda iyileşmektedir. Bu misal, insana ruhundan üfleyen Allahü Teala'nın "Ol." emrinin bir tezahürü niteliğindedir.

40-Matthew-8-13 Sonra İsa yüzbaşıya, "Git, inandığın gibi olsun" dedi. Ve uşak o anda iyileşti.

"İman" ( İnanç ) kelimesiyle aynı fonetik ( M ve N harfleri içeren ) ve semantik köke sahip bazı ilginç kelimeler şöyledir.

I mean ( Kastederim, Manasını veriririm ) ( Arapça "Mana" kelimesi, İngilizce'deki "Mean" kelimesidir. )
Men ( Bir şeyin olmamasından emin hale gelme / getirme, Yasaklama )
Amen ( Amin )
Amentü ( İnanırım )
Immune ( Bağışık, Bağışıklığı olan ) ( Tıp terimi olan bu kelime mikrroplardan ve virüslerden korunmuş olma, emin olma halini tanımlamaktadır. Bu bağlamda "İman" da her türlü sorundan korunmuş olma anlamına işaret etmektedir. )
Amnios Kesesi ( Embriyonun rahimde emin şekilde bulunduğu kese )
Aminoasit ( Organik varlıkları oluşturan proteinlerin temel yapı taşları )
Mono ( Tek, Bir ) ( Allah'ın birliğine çağrışım yapan kelime )
Mana ( Anlam )
Monk ( Keşiş ) ( İngilizce ) ( Kelimenin sonundaki -k eki "gibi olan" anlamını vermektedir. Örnek: Yanak, Çanak, Konak .... )
Moine ( Keşiş ) ( Fransızca )
Mönch ( Keşiş ) ( Almanca ) ( Sondaki -ch eki "gibi olan" anlamını vermektedir. Örnek: Fröhlich ( Keyifli )















Friday, December 27, 2019

Üç Yılan Sembolizmi

"Yılan" kutsal kitaplarda insanı Allah yolundan saptıran ve insanın, anayurdu olan cennetten çıkarılmasına sebebiyet veren cin şeytanı İblis'in sembolik ifadesi olarak yer almaktadır. 

20/20 - Fe elkaha fe iza hiye HAYYETÜN tes'a ( Böylece onu bıraktı da o zaman o koşan YILAN oldu. )
20/21 - Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula ( "Onu yakala ve korkma. Onu ilk önceki haline döndüreceğiz." dedi )

40-Matta-3-7 Ne var ki, birçok Ferisi'yle Saduki'nin vaftiz olmak için kendisine geldiğini gören Yahya onlara şöyle seslendi: "EY ENGEREKLER SOYU! Gelecek gazaptan kaçmak için sizi kim uyardı?

40-Matthew-12-34 Sizi ENGEREKLER SOYU! Kötü olan sizler nasıl iyi sözler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yürekten taşanı söyler.

40-Matthew-23-33 "Sizi YILANLAR, ENGEREKLER SOYU!* Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?

* Reptilian ( Sürüngen ) nitelikli süptil ikinci boyut varlıkları olan cin şeytanlarına işaret edilmektedir.

1-Genesis-3-1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların** en kurnazı YILANDI. YILAN kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu.
1-Genesis-3-2 Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı,
1-Genesis-3-3 "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi."
1-Genesis-3-4 YILAN, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi,
1-Genesis-3-5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız."

** Hayvanlar ikinci boyut varlıkları olup, ayette yılan sembolzimine dayalı olarak cinlerin ikinci boyut varlıklar oldukları bildirilmektedir.

Bugün kilise olarak bilinen bazı mekanlarda cin ve yılan sembolizmiyle karşılaşmak mümkündür. Bunun sebebi, Rab ve Mesih İsa isimlerinin ardına gizlenilerek cin şeytanlarına tapılmasıdır. 

34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel KANU YA'BÜDUNEL CİNN ekseruhüm bihim mü'minun ( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis CİNLERE KULLUK ETMEKTEYDİLER. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. ) 



Vatikan Oditoryumunun dıştan görüntüsü ( Yılan kafası formu )


Vatikan Oditoryumunun içten görüntüsü...( Yılan kafası, gözleri, ağzı ve dişleri )

Satanik okültizmdeki "ÜÇ YILAN" sembolizmi ise Allah'ın birliğini inkar ve O'na ortak koşmayı sembolize eden 666 sayısının yani Teslis'in ( Üçleme ) bir başka sembolik ifadesidir.


Osmanlı kültürüne sızmış "Üç Yılan" sembolizmi - Surname-i Vehbi ( Figür üç yılanın bir kolona sarılmasını resmetmekte ve kontrolü sembolize etmektedir. )


Halkı kontrol eden ve kolona sarılmış "Üç Yılan"


Yunanistan'ın Delfi Tapınağı ören yerindeki "Üç Yılan" kolonu. Kolon 8 metre ( 26 Feet ) yüksekliğinde olup "8" nümerolojisi dikkat çekmektedir. Kolonun tepesindeki üç yılan gövdesi İstanbul'da bulunmaktadır. 





Antik Hipodrom ( At Meydanı ) olarak bilinen Sultanahmet Meydanın'daki "Üç Yılan Kolonu" ( Üst kısmı kırılmıştır. )


Kolonun üst kısmındaki yılan kafalarından biri Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. 






Bazı "Üç Yılan" kolonu resimleri

Bir TV kanalında ekranda sabit olarak yayımlanan aşağıdaki şömine görüntüsünde 3 adet odunun yılan formunda olduğu dikkat çekmektedir. ( Ortadaki 2. odun formu geriye dönmüş ve bakmakta olan ejderha kafasına benzemektedir. )


Göbeklitepe'de yer alan aşağıdaki monolit üzerinde de "Üç Yılan" figürü görülmektedir.


66-Vahiy-13-18 Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, CANAVARA AİT SAYIYI hesaplasın. Çünkü BU SAYI İNSANI*** SİMGELER. SAYISI ALTIYÜZALTMIŞALTIDIR.

*** Öz Varlığından gelen tesirleri cin şeytanı İblis'in negatif kozmik tesirleriyle bloke edilmesinden dolayı cin tesirine kapılarak cinlere kulluk etmeye başlamış olan insan.

4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve kelimetüh elkaha ila meryeme ve ruhun minhü fe aminu billahi ve rusülih ve LA TEKULU SELASEH intehu hayran leküm innemellahü ilahün vahid sübhanehu en yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla
( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O’ndan ruhtur. O halde, Allah’a  ve O’nun resullerine inanın ve ÜÇTÜR DEMEYİN. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki Allah tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )

5/73 - Lekad KEFERALLEZİNE KALU İNNELLAHE SALİSÜ SELASEH ve ma min ilahin illa ilahün vahid ve in lem yentehu an ma yekulune le yemessennellezine keferu minhüm azabün elım
( O "Kesinlikle ALLAH, ÜÇÜN ÜÇÜNCÜSÜDÜR." diyenler inkar etmişlerdir. Tek ilahtan başka ilah yoktur. Eğer o söylediklerinden vazgeçmezlerse, kesinlikle onlardan o inkar edenlere elim azap dokunacaktır. )

Kur'an'da satanistlerin ilah edindikleri 3 puttan bahsedilmektedir. Late, Menat ve Uzza

53/19 - E fe raeytümül LATE vel UZZA ( Artık LAT' ı ve UZZA' yı gördünüz mü? )
53/20 - Ve MENATES SALİSETEL uhra ( Ve diğer ÜÇÜNCÜ olan MENAT' ı? )

"Üç Çatal" figürü de okült satanik bir sembol olarak kullanılmaktadır. "Selasi Şu'abin" ( Üç Çatal ) kavramı Mürselad suresinde yer alır.

77/29 - İntaliku ila ma küntüm bihi tükezzebun ( O yalanlamış olduğunuza gidin. )
77/30 - İntaliku ila zıllin ziy selasi şu'abin ( Üç çatallı gölgeye gidin. )
77/31 - La zalilin ve la yuğniy minel lehebi ( Gölgelendiren değildir ve alevden koruyup fayda vermez. )
77/32 - İnneha termi bi şererin kel kasri  ( Kesinlikle o saray gibi kıvılcımlar atar. )


Bilgisayar teknolojisinde kullanılan USB ( Universal Serial Bus ) cihazının logosu da "Üç Çatal"ı çağrıştırmaktadır.


USb Logosu

"İstanbul" kelimesinin kökeninin "İstemplum" yani "İsa'nın Tapınağı" ( İs = İsa ; Templum = Tapınak ) olmasının kuvvetle muhtemel olduğu "Island ( Ada ) ... İsa'nın Yeri" ve "İstanbul İsmindeki Gizem" başlıklı bölümlerde incelenmişti. Rab veya İsa kelimelerinin ardına gizlenilerek yılan ( şeytan ) sembolizminin yapıldığı düşünüldüğünde ve İstanbul şehrinin ezoterik ve stratejik açıdan önemi dikkate alındığında "Üç Yılan" sembolizminin İstanbul için gündeme gelen "3" yeni projede tezahür ettiği görülmektedir.

1- Üçüncü Havalimanı KONTROL Kulesi ( Yılan formundadır. )


2- Üçüncü Köprü ( İnce uzun yapısıyla yılan formundadır. )

3- Üçüncü Boğaz ( Kanal istanbul ) ( İnce uzun yapısıyla yılan formundadır. )

    1- İstanbul Boğazı
    2- Çanakkale Boğazı
    3- Kanal İstanbul

Kanal İstanbul'un yapılmasıyla birlikte İstanbul ili üçe bölünmüş olacaktır. "Üçe bölünen şehir" ve "Babil" kavramlarının geçtiği aşağıdaki İncil ayeti dikkat çekmektedir. ( Kanal İstanbul Projesinin 2011 yılında duyurulması da 9/11 yani 11 sembolizmi açısından dikkat çekmektedir. )

66-Revelations-16-18 O anda şimşekler çaktı, uğultular, gök gürlemeleri işitildi. Öyle büyük bir deprem oldu ki, yeryüzünde insan oldu olalı bu kadar büyük bir deprem olmamıştı.

66-Revelations-16-19 BÜYÜK KENT ÜÇE BÖLÜNDÜ. Ulusların kentleri yerle bir oldu. Tanrı büyük BABİL'i anımsadı, ona ateşli gazabının şarabını içeren kâseyi verdi.

66-Revelations-16-20 Bütün adalar ortadan kalktı, dağlar yok oldu.

İstanbul’un yeni Babil yapılması gibi bir plan mı söz konusudur? 2020 yılında başlayan yeni TV dizisinin ismi de "Babil"'dir. Filmin afişinde, arkada duran kadınların "kırmızı elbise" giymiş olmaları da İncil'de yer alan Babil Fahişesi'nin elbisesinin tanımına uymaktadır.


66-Revelations-17-4 KADIN, MOR ve KIRMIZI GİYSİLERE bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.

66-Revelations-17-5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.

Ayrıca MARMARA kelimesi iki adet MAR kelimesinden oluşmaktadır. MAR kelimesi "Yılan, Büyük, Ulu, Yüce" anlamlarına gelmektedir. Bölgenin, mevcut iki doğal boğazı içermesi nedeniyle MARMARa ismini almış olması kuvvetle muhtemeldir.

İncil'de yer alan ve "Yücemiz Geldi" anlamına gelen ancak çarpıtılarak "Yılanımız Geldi" olarak da yorumlanabilecek MARANATA kelimesi dikkat çekmektedir. ( Mar* = Yüce, Yılan ; Na = Bizim ; Eta = Geldi )

* "Mar" kelimesi İngilizce'de "Mayor" ( Belediye BAŞKANI ), "Major ( BinBAŞI ), Fransızca'da "Maire" ( Belediye BAŞKANI ) anlamına gelen kelimelerin de köküdür. 

46-1 Corinthians-16-22 Rab'bi sevmeyene lanet olsun. MARANATA!

"Maranata" kelimesinin ilk kez geçtiği ayette, portal ile farklı boyuta geçiş, döngü ve düalitenin sembolü olan  "11" nümerolojisi de bulunmaktadır.

46-1 ... 4+6+1 = "11"
16-22 ... 1+6+2+2 = "11"

Ayrıca Çamlıca Anten Kulesi'nin formu da "yükselen yılan" sembolizmi içermektedir.














Thursday, December 26, 2019

5. Boyuta hazırlık süreci 4. Boyut

Ruhsal celselerden derleme olarak hazırlanmış olan "Ra Bilgileri" kitabında, döngü sonunda Sevgi Planı'na ( Cennet /  Yarı Süptil Alem / 5. Boyut ) hazırlık safhası olan ve kaba madde alemindeki idrak seviyesi yükselmiş, tekamülde ileri giderek kolektif bilincin bir parçası olmuş varlıkların ruhsal ortamı olan 4. boyuta ilişkin bilgiler şöyle aktarılmaktadır.  

"SORU: Teşekkür ederim. Dördüncü yoğunluk derecesindeki koşulları kısaca betimlemeniz mümkün mü?

RA: Sözlerimizi dinlerken, dördüncü yoğunluk derecesini betimleyecek sözcüklerin bulunmadığını da göz önünde tutmanızı istiyoruz. Sadece ne olmadığını açıklayabiliriz, bir de yaklaşık olarak ne olduğunu. Dördüncü yoğunluk derecesinin ötesini betimleyebilecek sözcükler ise iyice azalır ve giderek tümüyle sözcüklerden yoksun kalırız. Dördüncü yoğunluk derecesinin ne olmadığına gelince: Özel olarak tercih edilmedikçe orada sözcükler kullanılmaz. Bedenler ağır kimyasal araçlardan oluşmazlar. Varlık burada kendi içinde uyumsuzluğa düşmez. İnsanlar arasında da uyumsuzluk yoktur. Burada herhangi bir yolla uyumsuzluğa neden olma olanağı da yoktur."

Kaba madde alemi yani 3. boyut olan dünyadayken 4. boyutun süptil deneyimlerini yaşayarak insanın gerçek ruhsal potansiyeline kendilerindeki maddi ve manevi değişimlerle şehadet etme liyakatine erişmiş olan varlıkların içinde bulunacakları ortamdaki ana kriterler bozulamayacak bir uyum, sınırsız özveri, sevginin evvelce hissedilmemiş yönleri, sınırsız ve karşılıksız paylaşım, ilmin üst kademelerine ilerleyiş, bizcillik ve ünite bilinci olacaktır. Bu kriterler, kaba madde alemi varlıklarını Cennet olarak bilinen, Yarı Süptil madde alemine yani 5. boyuta hazırlayacaktır. Kaba madde aleminde ölüm olarak bilinen boyuttan boyuta kaba geçiş halinin, hastalık olarak bilinen uyumsuzlukların, sıcak, soğuk, açlık, susuzluk kavramlarının olmadığı Sevgi Planı, Sirius ve Cennet olarak anılan yarı süptil 5. boyutta varlıklar imajinasyonlarıyla nesnel olgular ve mekanlar oluşturabilecek ve sevginin hiç bilinmeyen derinliklerini deneyimleyerek ve nefsaniyetin az kalmış bakiyelerini de sıfırlayacak ve Vazife Planı'na hazır hale geleceklerdir. Cennetteki durum Taha suresinin aşağıdaki ayetlerinde, nefsaniyetine yenik düşen Adem'in cennetten çıkarılması misali ile izah edilmektedir.

20/117 - Fe kulna ya ademü inne haza adüvvün leke ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel CENNETİ fe teşka ( Böylece, "Ey Adem, kesinlikle bu senin için ve eşin için düşmandır. O halde, kesinlikle sizi CENNETTEN çıkarmasın. Yoksa meşakkat içinde bedbaht olursun." dedik. )

20/118 - İnne leke en LA TECUA FİHA VE LA TA'RA ( Kesinlikle sana ORADA ACIKMAMAN VE ÇIPLAK OLMAMAN vardır. )

20/119 - Ve enneke LA TAZMEU FİHA VE LA TADHA ( Ve kesinlikle sen ORADA SUSAMAZSIN VE SICAKTA YANMAZSIN. )

21/8 - Ve ma cealnahüm CESEDEN LA YE’KÜLUNET TAAME ve ma kanu halidın      ( Ve onları YEMEK YEMEYEN GÖVDELER, vücutlar kılmadık. EBEDİ de değillerdi. ) 

Cennet tasvirine ilişkin İncil'deki ayetlerden biri de şöyledir.

66 Vahiy 21-4 Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı."

Evvelki bölümlerde de incelendiği üzere Fatir suresinin 35/1 kodlu ayetinde yer alan ve "Kanat, Yön, Taraf" anlamlarını taşıyan "Ecnihat" kelimesinin "Boyut" anlamını taşıyor olması kuvvetle muhtemeldir. Zira bu anlam da diğer anlamlar ile uyum arzetmektedir. Dolayısıyla ayette 2., 3. ve 4. boyuttan gönderilen vazifeli varlıklardan ( melekler ) bahsediliyor olması kuvvetle muhtemeldir.

35/1 - El hamdü lillahi fatıris semavati vel erdı CAİLİL MELAKİKETİ RUSÜLEN ÜLİ ECNİHATİN MESNA VE SÜLASE VE RUBA' yezıdü fil halkı ma yeşa' innellahe ala külli şey'in kadır ( Övgü, gökleri ve yeri yoktan yaratan,  MELEKLERİ İKİŞER, ÜÇER, DÖRDER KANATLI RESULLER KILAN Allah içindir. O yaratışta ne dilerse artırır. Kesinlikle Allah herşeye gücü yetendir. )



Habercilerin ve inananların ıstırapları

İnsanlığı tekamül ettirecek olan gerçeği, doğruyu, ilmi ve aydınlığı getirenler,  tarih boyunca zulme uğramışlar ve ıstırap çekmişlerdir. Batıla tapanlar tarafından yapılan bu zulüm halen her alanda aynı şekilde ve şiddette devam etmektedir. Bu duruma en çarpıcı örnek Allahü Teala'nın kelamını, ilmini iletmek ile vazifelendirilmiş olan habercilerin ( Enbiya ) ve inananların maruz kaldıkları zulümdür. Kur'an, yapılan zulmü aşağıdaki başlıklarla bildirmektedir.

1- İnkar
2- Tekzib ( Yalanlama )
3- İstihza ( Alay )
4- İsyan
5- İhrac ( Yurdundan çıkarma )
6- Sücun ( Zindana atma )
7- Katl ( Öldürme )

Aşağıda bu hususu bildiren ayetlerden örnekler yer almaktadır.

2/6 - İnnellezine KEFERU sevaun aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yu’minun 
( O İNKAR EDENLERİ uyarsan da uyarmasan da kesinlikle onlara eştir. İnanmazlar. )

2/10 - Fi kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada ve lehüm azabun elimun bima kanu YEKZİBUN 
( Kalplerinde hastalık vardır. Böylece Allah onlara hastalıklarını artırır ve YALANLAMIŞ OLDUKLARINDAN dolayı elim azap onlaradır. )

2/14 - Ve iza lekullezıne amenu kalu amenna ve iza halev ila şeyatınihim kalu inna meaküm  innema nahnü MÜSTEHZİUN 
( O inananlara rastladıklarında "İnandık." derler. Şeytanları ile yalnız kaldıklarında ise "Kesinlikle biz sizinle birlikteyiz, bizler kesinlikle ALAY EDENLERİZ." derler. )

2/93 - Ve iz ehazna mısakaküm ve rafa'na fevkakümüt tur huzu ma ateynaküm bi kuvvetin vesmeu kalu semı'na ve ASAYNA ve üşribu fı kulubihimül ıcle bi küfrihim kul bi'se ma ye'müruküm bihı ımanüküm in küntüm mü'minın 
( Ve zamanında sözünüzü aldık ve dağı üstünüze yükselttik. O size verdiğimizi kuvvetlice alıp tutun ve onu duyun. "Duyduk ve İSYAN ETTİK" dediler. Buzağıyı kalplerinin içinde inkarlarıyla içirip beslediler. De ki: "Eğer inananlarsanız, ona inanmanız için o size emrettiği ne kötüdür." )

2/85 - Sümme entüm haülai taktülune enfüseküm ve TUHRİCUNE FERİKAN MİNKÜM MİN DİYARİHİM tezaherune aleyhim bil ismi vel udvan ve in ye'tuküm üsara tüfaduhüm ve hüve muharramün aleyküm ıhracühüm e fe tü'minune bi ba’dıl kitabi ve tekfurune bi ba'd fe ma cezaü men yef'alü zalike minküm illa hızyün fil hayatid dünya ve yevmel kıyameti yüraddune ila eşeddil azab ve mallahü bi ğafilin an ma ta'melun 
( Sonra sizler öylesiniz ki nefislerinizi öldürüyorsunuz ve SİZLERDEN BİR KISMINIZI YURTLARINDAN ÇIKARIYORSUNUZ. Onların üzerine günah ve düşmanlıkta dayanışma halinde oluyorsunuz. Eğer size esirler olarak gelirlerse fidyelerini veriyorsunuz. O çıkarılmaları üzerinize haram kılınandı. O halde kitabın bazı kısımlarına inanıyor da bazı kısımlarını inkar mı ediyorsunuz? O sizlerden bunu yapanlar, dünya hayatında zilletin haricinde karşılık almazlar. Ayağa kalkış gününde azabın en şiddetlisine geri döndürülürler. Allah o yaptıklarınızdan habersiz değildir. )

12/35 - Sümme beda lehüm min ba'di ma raevül ayati le YESCÜNÜNNEHU hatta hıyn ( Sonra, o gördükleri ayetlerin ardından, onu belirli zamana kadar kesinlikle ZİNDANA ATMAK* onlara uygun göründü. )

* Haberci Yusuf'un bir kadın iftirasına maruz kalarak zindana atılması misali...

2/91 - Ve iza kıle lehüm aminu bima enzelellahü kalu nü'minü bima ünzile aleyna ve yekfürune bima veraehu ve hüvel hakku müsaddikan li ma meahüm  kul fe lime TAKTÜLUN ENBİYAELLAHİ min kablü in küntüm mü'minın 
( Ve onlara "O Allah’ ın indirdiğine inanın." denildiğinde, "O üzerimize indirilene inanırız." derler. Onun arkasından inkar ederler. O, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak gerçektir. De ki: "Eğer inananlarsanız, o halde neden önceden ALLAH'IN HABERCİLERİNİ ÖLDÜRÜYORDUNUZ." )

İncil

42-Luke-11-49 İşte bunun için Tanrı'nın Bilgeliği şöyle demiştir: 'Ben onlara peygamberler ve elçiler göndereceğim, bunlardan kimini öldürecek, kimine zulmedecekler.'












Wednesday, December 25, 2019

Dua bilinci

Kök anlamı "Çağrı" olan "Dua" kelimesi, Allahü Teala'nın Vehhab ( Bahşeden ) ve Mücib ( İcabet Eden / Cevap Veren ) sıfatlarına tevekkül edilerek O'na iletilen talepler anlamına gelmektedir.

Ancak kişinin duayı nefsani, maddi ve dünyevi arzulara istinaden yapmaması, maddi çokluk beklentisi yerine kendisi ve tüm insanlık için hayırlı olanı talep etmesi gerekmektedir. Zira hayırlı olanın ne olduğunu, tekamül sürecinde hangi sınavların gerektiğini sadece ve sadece Allahü Teala bilmektedir.

Hatırlanacağı üzere kur'an'daki dua cümleleri evvelki bölümlerde incelenmişti. Ancak duaya en güzel örnek hidayetin ve yükselişin kapısını açan bir anahtar niteliği taşıyan Fatiha suresinin ayetleridir. ( "Fatiha" kelimesi "Açılış" ve "Anahtar" anlamlarına gelmektedir. )

1/1 - Bismillahir rahmanir rahim ( Şefkatli, merhametli Allah'ın ismi ile, )
1/2 - El hamdu lillahi rabbil alemin ( Övgü alemlerin Rab’bi Allah içindir.  )
1/3 - Er rahmanir rahim ( Şefkatli, merhametli, )
1/4 - Maliki yevmid din ( Din gününün maliki, )
1/5 - İyyake na’budu ve iyyake nestein ( Ancak sana kulluk ederiz ve ancak sana istekte bulunuruz. )
1/6 - İhdinas sıratel mustakim ( Bizi doğru yola yönlendir. )
1/7 - Sıratallezine en’amte aleyhim gayril magdubi aleyhim ve lad dallin ( O üzerlerine nimet verdiklerinin yoluna, üzerlerine öfke inmemişlerinkine ve sapmamışlarınkine. )

İnkarcı ve münafık müşriklerin duayı nasıl bir aldatma ve gösteriş aracı olarak kullandıkları ise yine 7 ayetten oluşan Maun ( İhtiyaçlık ) suresinin ayetlerinde bildirilmektedir. ( Fatiha ve Maun sureleri dışında Kur'an'da 7 ayetten oluşan başka sure bulunmamaktadır. Bu durum düalitenin sembolü olan "İkili Yedi" kavramı açısından önem arzetmektedir. )

107/1 - E raeytellezi yükezzibü bid din ( O dini yalanlayanı gördün mü? )
107/2 - Fe zalikellezi yedu'ul yetim ( Böylece işte o yetimi iter kakar. )
107/3 - Ve la yehuddu ala taamil miskin ( Ve yoksulun yedirilmesine teşvik etmez, yönlendirmez. )
107/4 - Fe veylün lil müsallin ( O halde vay dua edenler için. )
107/5 - Ellezine hüm an salatihim sahun ( Onlar dualarında habersizdirler. )
107/6 - Ellezine hüm yüraun ( Onlar gösteriş yaparlar. )
107/7 - Ve yemneunel maun ( Ve ihtiyaçlığı, yardımı engelleyip menederler. )


İncil'in aşağıdaki ayetleri de dua sürecine ilişkin bilgiler vermektedir.

40-Matthew-6-5 "Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın. Onlar, insanlar tarafından görülmek için havralarda ve sokak köşelerinde dikilip dua etmeyi severler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. 

40-Matthew-6-6 Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilin ve kapıyı örttüğünüzde gizlide olan Babanız'a dua edin. Gizlide olanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.

40-Matthew-6-7 Dua ettiğinizde, paganlar gibi boş tekrarlar yapmayın. Onlar çok konuşarak duyulacaklarını sanırlar. 

40-Matthew-6-8 Bu nedenle siz onlara benzemeyin. Çünkü Babanız nelere ihtiyaç duyduğunuzu siz daha O'ndan dilemeden önce bilir.

40-Matthew-6-9 "Bu nedenle siz şöyle dua edin: 'Gökteki Babamız*, adın kutsal kılınsın.

40-Matthew-6-10 Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yerde de Senin istediğin olsun.

40-Matthew-6-11 Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver.

40-Matthew-6-12 Ve bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla. 

40-Matthew-6-13 Ve bizi ayartılmaya yönlendirme. Bizi kötü olandan kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve övgü sonsuza dek senindir. Amin'. 


* "Gökteki Baba" ifadesi teşbihi bir ifade olup, Bakara suresinin 2/200 kodlu ayetinde de aynı teşbih yer almaktadır.

2/200 - Fe iza kadaytüm menasikeküm fezkürullahe ke zikriküm abeküm ev eşedde zikra fe minen nasi men yekulü rabbena atina fid dünya ve ma lehu fil ahırati min halak ( İbadetlerinizi tamamladığınızda Allah’ ı, babalarınızı hatırladığınız gibi veya daha şiddetli hatırlayın. İnsanlardan kim "Rab’bimiz bize dünyada ver." derse, ona ahirette nasip yoktur. )




Azabı görünce ...

"Azab" kelimesi dünyada veya ahiretteki "Eziyet, Sıkıntı, Istırab, Büyük Elem" anlamına gelen bir kelimedir. Bir varlığın azab hissetmesine vesile olan temel olgu "Yoksunluk"tur. Sağlık, sevgi, saygı, şefkat, itibar, ve maddi imkânlar yoksunluk olgusunun parametreleridir. Yoksunluk maddi ve manevi olarak tezahür etse de temelinde maneviyat yani ruhsallık bulunmaktadır. 

Şeytanların nefsani telkinleri altında kalarak dünya malını ve maddi imkânlarını toplayıp, onlarla saygınlık ve itibar kazanmaya çalışan zalimlerin durumu çok acı bir örnektir. Zira böylelerinin bilinçaltındaki esas amacı diğer insanlara göre maddesel üstünlüğe sahip olmak değil, diğer insanlarda kıskanma, imrenme, kendi durumuna hayıflanma, hayran olma ve yüceltme duygularının oluşmasını sağlamak, bu duyguların yaydığı negatif enerjiden tatmin olmak, beslenmek ve diğer insanların kendilerini yoksun ve mahrum hissettikleri varsayımıyla keyiflenmektir. Bir başka deyişle aslında maddenin ve maddenin miktarının onlar için önemi yoktur. Önemli olan diğer insanlarda bu negatif duyguları oluşturabilmektir. Dolayısıyla bu negatif duyguları oluşturmak için az miktarda maddesellik veya sıfır maddesellik gerekli olsa anında maddeden vazgeçerler. 

Bu durum mananın yani kelimelerin maddenin özü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 

Mal ve maddi imkân sahibi bu zalimler kendilerinin azaba maruz kalma potansiyelini hissettiklerinde, sözde kendileri için önemli ve değerli olan tüm maddiyatlarını derhal feda edebilirler. Bu durum da esas itibarıyla maddenin onlar için önemi olmadığını ve ne kadar ikiyüzkü olduklarını açıkça göstermektedir. Ancak onlar azabı görene kadar bunu idrak edemezler.

Kur'an ayetleri bu fenomeni şöyle bildirmektedir.

10/54 - Ve LEV ENNE Lİ KÜLLİ NEFSİN ZALEMET MA FİL ETDİ LEFTEDET BİH ve eserrun nedamete lemma raevül azab ve kudiye beynehüm bil kıstı ve hüm la yuzlemun ( Ve şayet kesinlikle YERDE NE VARSA TÜM ZULMETMİŞ NEFİS İÇİN OLSA, AZABI GÖRÜNCE ONU BIRAKIR FEDA EDERDİ ve gizli pişmanlık duyardı. Aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulmedilmezler. )

39/47 - Ve lev enne lillezıne zalemu ma fil erdı cemıan ve mislehu mea hu leftedev bihı min suil AZABİ YEVMEL KIYAMEH yevmel kıyameh ve beda lehüm minellahi ma lem yekunu yahtesibun ( Ve şayet kesinlikle yerde ne varsa ve onun aynısı, bir o kadarı ile birlikte topluca o zulmedenlere olsaydı, AYAĞA KALKIŞ GÜNÜAZABININ kötülüğünden dolayı onu bırakır feda ederlerdi. Onlara Allah’tan, o hesabını yapmış olmadıkları meydana çıkar. )

Cehalet + Gaflet = Dalalet

Allah yolundan sapmanın yani sapıklığın ( Dalalet ) iki önemli bileşeni bulunmaktadır. Cehalet ve Gaflet;

Cehalet = Habersizlik, Bilgisizlik
Gaflet = Dikkatsizlik, Endişesizlik, Vurdumduymazlık, Habersizlik
Dalalet = Sapıklık

Gaflet, cehaletin bir sonucu olarak tezahür eden olgudur. Zira "Cahil Gafleti / Cahil Cesareti" olarak bilinen kavram gaflet ve cehaletin birleşiminden oluşmaktadır. Bu iki olgunun tesiriyle meydana çıkan tutum, düşünce ve davranışlar varlıkları Allah'ın doğru yolundan sapmalarına neden olmaktadır. 

Küresel şeytanların en büyük arzusu insanları cehalet ve gaflet halinde tutarak dalalete ve nihayetinde helake sürüklemektir. Kur'an ayetleri bu üç kavrama ( Cehalet, Gaflet, Dalalet ) özellikle vurgu yapmakta ve cehaletinin farkına varıp tevbe edenlere af yolunu açmaktadır.

CEHALET

4/17 - İnnemet tevbetü alellahi lillezıne ya'melunes sue bi cehaletin sümme yetubune min karıbin fe ülaike yetubüllahü aleyhim ve kanellahü alimen hakıma ( Kesinlikle tevbe o cehaletle kötülük yapanlar için Allah’ ın üzerinedir. Sonra hemen ardından tevbe ederler. Böylece Allah işte onların üzerine tevbe eyler. Allah bilendir hakimdir. )

6/54 - Ve iza caekellezine yü'minune bi ayatina fe kul selamün aleyküm ketebe rabbüküm ala nefsihir rahmete ennehu men amile minküm suen bi cehaletin sümme tabe min ba'dihı ve asleha fe ennehu ğafurun rahım ( Ve ayetlerimize inananlar sana geldikleri zaman De ki: "Selam üzerinize olsun, Rab’biniz nefsine rahmet yazdı. Kesinlikle ki sizden kim cehaletle kötülük yapıp da sonra onun ardından tevbe ederse ve iyileşirse, kesinlikle O affedendir, merhametlidir." )

16/119 - Sümme inne rabbeke lillezıne amilüs sue bi cehaletin sümme tabu min ba'di zalike ve aslehu inne rabbeke min ba'diha le ğafurun rahım ( Sonra kesinlikle Rab’bin, o cehalet ile kötülük yapanlar ve sonra, bunun ardından tevbe edip iyileşenlerledir. Kesinlikle Rab’bin ondan sonra affedendir merhametlidir. )

GAFLET

7/179 - Ve lekad zera'na li cehenneme kesıran minel cinni vel insi lehüm kulubün la yefkahune biha ve lehüm a'yünün la yübsırune biha ve lehüm azanün la yesmeune biha ülaike kel en'ami bel hüm EDALL ülaike hümül ĞAFİLUN ( Ve cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennem için bıraktık. Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibidirler. Bilakis daha da SAPMIŞLARDIR. İşte onlar GAFİLLERDİR, HABERSİZLERDİR. )

10/7 - İnnellezine la yercune likaena ve radu bil hayatid dünya vatmeennu biha vellezine HÜM AN AYATİNA ĞAFİLUN ( Kesinlikle o bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı, hoşnut olanlar, onunla tatmin olanlar ve O AYETLERİMİZDEN GAFİL, HABERSİZ olanlar, )

10/92 - Fel yevme nüneccıke bi bedenike li tekune li men halfeke ayeh ve inne KESİREN MİNEN NAS AN AYATİNA LE ĞAFİLUN ( O halde bugün, o senden sonraki kimselere ayet olması için bedenini kurtaracağız. Kesinlikle İNSANLARDAN ÇOĞU AYETLERİMİZDEN HABERSİZDİRLER. )

16/108 - Ülaikellezine tabeallahü ala kulubihim ve sem'ıhim ve ebsarihim ve ülaike hümül ĞAFİLUN ( İşte onlar Allah' ın, o kalplerinin, kulaklarının ve gözlerinin üzerine mühür bastıklarıdır. İşte onlar, onlar HABERSİZDİRLER. )

46/5 - Ve men edallü min men yed'u min dunillahi men la yestecıbü lehu ila yevmil kıyameti ve hüm an DÜAİHİM ĞAFİLUN ( Ve ayağa kalkış gününe kadar ona cevap veremeyecek olan o Allah’tan başkasını çağırandan daha sapık kimdir? Ve onlar ÇAĞIRMALARINDA, DUALARINDA HABERSİZLERDİR. )

DALALET

7/179 - Ve lekad zera'na li cehenneme kesıran minel cinni vel insi lehüm kulubün la yefkahune biha ve lehüm a'yünün la yübsırune biha ve lehüm azanün la yesmeune biha ülaike kel en'ami bel hüm EDALL ülaike hümül ĞAFİLUN ( Ve cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennem için bıraktık. Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibidirler. Bilakis daha da SAPMIŞLARDIR. İşte onlar GAFİLLERDİR, HABERSİZLERDİR. )

25/44 - Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya'kılun in hüm illa kel en'ami bel hüm EDALLÜ sebıla ( Kesinlikle onların çoğunluğu dinleyecekler veya akıllanacaklar mı sanıyorsun? Kesinlikle onlar ancak hayvan gibidirler. Bilakis onlar yol olarak daha SAPIKTIRLAR. )

28/50 - Fe in lem yestecıbu leke fa'lem ennema YETTEBİUNE EHVAEHÜM ve MEN EDALLÜ min men ittebea hevahü bi ğayri hüden minellah innellahe la yehdil kavmez zalimın ( Artık eğer sana cevap veremezlerse, bil ki kesinlikle heveslerine tabi oluyorlar. Allah’tan yönlendirmesiz olarak, O HEVESİNE TABİ OLAN KİMSEDEN DAHA SAPIK kimdir? Kesinlikle Allah zalimler kavmini yönlendirmez. )




















Tuesday, December 24, 2019

Tek İlah ( İlahen Vahid )

"İlahen vahid" ( Tek ilah ) ifadesi ise Kur'an'da 19 kere* tekrarlanmaktadır. 19 sayısının nümerolojik değeri "1" ( 1+9 = 1 ) olup, bu durum Allah'ın "Birliği" kavramı ve Kur'an'daki 19 fenomeni ile uyum sergilemektedir.

2/133 - Em küntüm şühedae iz hadara ya'kubel mevtü iz kale li benıhi ma ta'büdune min ba'dı kalu na'büdü ilaheke ve ilahe abaike ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka İLAHEN VAHİDA ve nahnü lehu müslimun ( Yoksa ölüm Yakub' a geldiğinde şahitler mi oldunuz? Zamanında oğullarına "Benden sonra neye kulluk edersiniz?" dedi. "Senin ilahına ve senin babaların İbrahim’ in ve İsmail’ in ve İshak’ın ilahına TEK İLAH olarak kulluk ederiz. Bizler O'na teslim olanlarız." dediler. )

2/163 - Ve ilahüküm İLAHÜN VAHİD la ilahe illa hüver rahmanür rahım ( Ve ilahınız TEK İLAHTIR. Şefkatli ve merhametli olan O’nun haricinde ilah yoktur. )

4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve kelimetüh elkaha ila meryeme ve ruhun minhü fe aminu billahi ve rusülih ve la tekulu selaseh intehu hayran leküm innemELLAHÜ İLAHÜN VAHİD sübhanehu en yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla ( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O’ndan ruhtur. O halde, Allah’a  ve O’nun resullerine inanın ve üçtür demeyin. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki ALLAH TEK İLAHTIR. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )

5/73 - Lekad keferallezıne kalu innellahe salisü selaseh ve ma min ilahin illa İLAHÜN VAHİD ve in lem yentehu an ma yekulune le yemessennellezine keferu minhüm azabün elım ( O "Kesinlikle Allah, üçün üçüncüsüdür." diyenler inkar etmişlerdir. TEK İLAHTAN başka ilah yoktur. Eğer o söylediklerinden vazgeçmezlerse, kesinlikle onlardan o inkar edenlere elim azap dokunacaktır. )

6/19 - Kul eyyü şey'in ekberu şehadeh kulillahü şehıdün beynı ve beyneküm ve uhıye ileyye hazel kur'anü li ünziraküm bihı ve men belağ e inneküm le teşhedune enne meallahi aliheten uhra kul la eşhed kul innema hüve ilahün vahıdün ve innenı berıün min ma tüşrikun ( De ki: “Şahitlik olarak hangi şey daha büyüktür?” De ki: "Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur'an, onunla sizi ve o ulaştırılanları uyarmam için vahyedildi. Kesinlikle siz, Allah'la beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik mi edeceksiniz?" De ki:  "Ben şahitlik etmem." de. "Kesinlikle O TEK İLAHTIR. Kesinlikle ben o ortak koştuklarınızdan beriyim." )

9/31 - İttehazu ahbarahüm ve ruhbanehüm erbaben min dunillahi vel mesıhabne meryem ve ma ümiru illa li ya'büdu İLAHEN VAHİDA la ilahe illa hu sübhanehu an ma yüşrikun ( Onlar, Allah’tan başka bilginlerini ve rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i de kendilerine Rabler edindiler. Oysa onlar, TEK İLAH olan Allah’a  kulluk etmeleri haricinde emrolunmamışlardı. O’nun haricinde ilah yoktur. O, onların ortak koştuklarından yücedir. )

14/52 - Haza belağun lin nasi ve li yünzeru bihı ve li ya'lemu ennema hüve İLAHÜN VAHİDÜN ve liyezzekkera ülül elbab ( Bu insanlar için, onunla uyarılmaları, kesinlikle O’nun TEK İLAH olduğunu bilmeleri ve akıl sahiplerinin hatırlamaları için ulaştırmadır. )

16/22 - İlahüküm İLAHÜN VAHİD fellezine la yü'minune bil ahırati kulubühüm münkiratün ve hüm müstekbirun ( İlahınız TEK İLAHTIR. O ahirete inanmayanlar, onların kalpleri kötüdür. Onlar kibirlenirler. )

16/51 - Ve kalellahü la tettehızu ilaheynisneyn innema hüve İLAHÜN VAHİD fe iyyaye ferhebun ( Ve Allah "İki ilah edinmeyin, kesinlikle O TEK İLAHTIR. O halde ancak benden korkun."dedi. )

17/46 - Ve cealna ala kulubihim ekinneten en yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve iza zekerte rabbeke fil kur'ani VAHDEHU vellev ala edbarihim nüfura ( Ve onu anlamasınlar diye kalplerinin üzerine örtüler ve kulaklarının içine ağırlık oluştururuz. Kur'an' da Rab’bini TEK OLARAK hatırladığında, nefretle yüzlerini arkalarına çevirirler. )

18/110 - Kul innema ene beşerun mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm İLAHÜN VAHİD fe men kane yercu likae rabbihı fel ya'mel amelen salihan ve la yüşrik bi ıbadeti rabbihı ehada ( De ki: "Kesinlikle ben aynınız gibi insanım. Bana, kesinlikle ilahınızın TEK İLAH olduğu vahyediliyor. O halde, Rab’bine kavuşmayı ummakta olan kimse, artık iyi iş yapsın ve Rab’bine kullukta hiçbir kimseyi ortak koşmasın." )

21/108 - Kul innema yuha ileyye ennema ilahüküm İLAHÜN VAHİD fe hel entüm müslimun ( De ki: “Kesinlikle bana, ilahınızın kesinlikle TEK İLAH olduğu vahyediliyor. Artık siz teslim olanlar mısınız?" )

22/34 - Ve li külli ümmetin cealna menseken li yezkürüsmellahi ala ma razekahüm min behımetil en'am fe ilahüküm İLAHÜN VAHİDÜN fe lehu eslimu ve beşşiril muhbitın ( Ve her topluluk için, dört ayaklı hayvanlardan onları rızıklandırdıkları üzerine Allah' ın ismini hatırlamaları için ibadet usülü oluşturduk. İlahınız TEK İLAHTIR. O halde O’na teslim olun. Alçakgönüllüleri müjdele. )

37/4 - İnne İLAHEKÜM LE VAHİD ( Kesinlikle İLAHINIZ TEKTİR. )

39/45 - Ve iza zükirALLAHÜ VAHDEHÜşmeezzet kulubüllezıne la yü'minune bil ahırah ve iza zükirallezıne min dunihı iza hüm yestebşirun ( Ve ALLAH TEK OLARAK hatırlandığında, o ahirete inanmayanların kalpleri burkulur. O’ndan başkaları hatırlandığında, o zaman onlar müjdelenirler, sevinirler. )

40/84 - Fe lemma raev be'sena kalu amenna BİLLAHİ VAHDEHU ve kefarna bima künna bihı müşrikın ( Zorluğumuzu, azabımızı  gördüklerinde "ALLAH'IN BİRLİĞİNE, TEKLİĞİNE inandık. O’na ortak koşmuş olduklarımızı inkar ettik." dediler. )

41/6 - Kul innema ene beşerun mislüküm yuha ileyye ennema ilahüküm İLAHÜN VAHİDÜN festekımu ileyhi vestağfiruh ve veylün lil müşrikın ( De ki: "Ben aynınız gibi insanım. Bana kesinlikle ilahınızın TEK İLAH olduğu vahyedildi. O halde O’na doğru yönelin ve af isteyin. Vay o ortak koşanlara." )

60/4 - Kad kanet leküm üsvetun hasenetün fi ibrahime vellezine mea hu iz kalu li kavmihim inna büreaü minküm ve min ma ta'büdune min dunillahi keferna biküm ve beda beynena ve beynekümül adavetü vel bağdau ebeden hatta tü’minu BİLLAHİ VAHDEHU illa kavle ibrahime li ebihi leestağfirenne leke ve ma emlikü leke min allahi min şey'in rabbena aleyke tevekkelna ve ileyke enebna ve ileykel mesır ( İbrahim ve onunla birlikte olanlar hakkında size güzel örnek vardı. Zamanında kavimlerine "Kesinlikle biz sizden ve o Allah’tan başka kulluk ettiklerinizden uzağız. Sizi inkar ettik. Siz Allah’a , O’NUN BİRLİĞİNE inana kadar, bizimle sizin arasında ebediyen düşmanlık ve kin belirdi." dediler. İbrahim’ in babası için olan "Sana kesinlikle af isteyeceğim. Sana Allah’tan hiçbir şeye malik olup güç yetiremem. Rab’bimiz, sana dayanıp sığınırız ve sana yöneliriz. Varış yeri sanadır." sözü hariç. )

IHLAS 112/1 - Kul hüvALLAHÜ EHAD ( De ki: "O ALLAH BİRDİR." )

Not: 38/5 kodlu ayette yer alan ve bir hüküm ifadesi olmayıp müşriklere ait bir soru cümlesi olan "E cealel alihete ilahen vahıda inne haza le şey'üy ucab" ( İlahları tek ilah mı kıldı? Kesinlikle bu acayip şeydir. )" söylemi hariç tutulmuştur.



"İnsana mı inanacağız?"

Şeytanların negatif tesirleriyle Allah'ı ve O'nun ilmini, kitaplarını, resullerini inkar eden  münafık ( ikiyüzlü ) müşriklerin sıklıkla dile getirdikleri söylem "Bir insana mı inanacağız?" söylemidir.

Ancak bu münafık müşrikler insanların kendilerine kulluk etmesini arzuladıkları gibi menfaat beklentilerinin olduğu, sahte ünvanların ardına gizlenmiş insanlara kulluk etmekten de geri durmazlar. Dünyevi menfaat için cehennem ehli insanları ilahlaştıran, onların önünde el pençe divan duranlar, Allah'ın ilmi, O'nun doğru ve dünyevi arzulardan feragat gerektiren yolu ve buna vesile olan vazifeliler ( haberciler, resuller, ilim sahipleri ) söz konusu olduğunda "Siz insansınız. Size mi inanacağız?" diyebilmektedirler.

Bu inkar ve şirk cümleleri Kur'an ayetlerinde de şöyle bildirilmektedir.

17/94 - Ve ma menean nase en yü'minu iz caehümül hüda illa en kalu E BEASELLAHÜ BEŞEREN RASULA ( Ve insanlara yönlendirme geldiğinde, inanmalarına "ALLAH RESUL OLARAK İNSAN MI GÖNDERDİ?" demeleri haricindeki mani olmaz. )

23/47 - Fe kalu E NÜ'MİNU Lİ BEŞERAYNİ MİSLİNA ve kavmühüma lena abidun ( “Kavimleri bize kulluk ederlerken, AYNIMIZDAN OLAN İKİ İNSANA MI İNANACAĞIZ?" dediler. )

64/6 - Zalike bi ennehu kanet te'tihim rusulühüm bil beyyinati fe kalu E BEŞERUN YEHDUNENA fe keferu ve tevellen vestağnallahü vallahü ğaniyyün hamid ( Bu kesinlikle, resullerinin onlara açık deliller getirmiş olmalarındandır. Böylece "BİZİ İNSAN MI YÖNLENDİRECEK?" dediler de inkar ettiler ve yüz çevirdiler. Allah ganiliğini gösterdi. Allah ganidir övülesidir. )

74/25 - İn haza illa KAVLÜL BEŞERİ ( Kesinlikle bu ancak İNSAN SÖZÜDÜR. * )

* Habercinin, iletilmesine vesile kılındığı Kur'an ilmini reddedip "İnsan sözüdür." derler ama kendilerine onca kötülüğü emreden insan şeytanlarının sözlerinden çıkmazlar.






Allah şahit olarak kafidir.

Dünya hayatının o aldatıcı, kapitalist ve emperyalist esaret sistemi içine hapsolmuş insanların en büyük uğraşlarından, hedeflerinden biri de sürekli olarak kendilerini birilerine ispatlama, yaptıklarına şahit arama ve kendilerini o şahitlere beğendirerek menfaat sağlama çabasıdır. Oysa ki temiz kalple, iyi niyetle, gayretle ve karşılık beklentisi olmadan yapılan her çalışma ( Amilus salihat - İyilikler yapanlar ) zaten Allahü Teala ve O'nun vazifelileri tarafından görülmekte ve takdir edilmektedir.

Örneğin bir biliminsanı doğruluğuna inandığı ve gerçekten doğru olan, objektif deliller ile destekli  bir keşfinden dolayı bilim çevreleri tarafından reddedildiğinde ne değişmektedir? Gerçek değişmekte midir? Keşif batıl mı olmaktadır? Elbetteki hayır.

İlimle ve irfanla Allah yolunda cehid ve gayret gösteren inananlar beşer şahide ihtiyaç duymazlar. Zira onlar Allahü Teala'nın en büyük ve yegane şahit olduğunu, O'nun şehadetinin herşeye yettiğini bilirler.

Kur'an ayetlerinde 6 kere tekrarlanan "Kefa billahi şehida" ( Allah şahit olarak kafidir. ) cümlesi bu hususa açıklık getirmekte, inananların ve iyilik yolunda çalışanların kalplerine huzur ve sükunet indirmektedir.

4/79 - Ma esabeke min hasenetin fe minellah ve ma esabeke min seyyietin fe min nefsik ve erselnake lin nasi rasula ve KEFA BİLLAHİ ŞEHİDA ( Sana güzelinden ne isabet ederse Allah’tandır. Sana kötüsünden ne isabet ederse nefsindendir. Seni insanlar için resul olarak gönderdik. ALLAH ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. )

4/166 - Lakinillahü yeşhedü bima enzele ileyke enzelehu bi ılmih vel melaiketü yeşhedun ve KEFA BİLLAHİ ŞEHİDA ( Lakin Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik ederler. ALLAH ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. )

10/29 - Fe KEFA BİLLAHİ ŞEHİDEN beynena ve beyneküm in künna an ıbadetiküm le ğafilın ( Artık ALLAH bizimle sizin aranızda ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. Kesinlikle bizler kulluğunuzdan habersizleriz. )

29/52 - Kul KEFA BİLLAHİ beynı ve beyneküm ŞEHİDA ya'lemü ma fis semavati vel ard vellezine amenu bil batıli ve keferu billahi ülaike hümül hasirun ( De ki: "ALLAH benimle sizin aranızda ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. Göklerde ve yerde ne varsa bilir. O batıla inananlar ve Allah' ı inkar edenler, işte onlar, onlar hasarlananlardır." )

46/8 - Em yekulunefterah kul in ifteraytühu fe la temlikune lı minellahi şey'a hüve a'lemü bima tüfıdune fih KEFA BİHI ŞEHİDEN beynı ve beyneküm ve hüvel ğafurun rahım ( Onu uydurdu. mu derler? De ki: "Eğer onu uydurmuş olsam, Allah’tan bana olacağa ilişkin hiçbir şeye malik olamazsınız. O, O’nun hakkındaki o dalıp gitmelerinizi, yaptıklarınızı bilir. O, benimle sizin aranızda ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. O affedendir merhametlidir." )

48/28 - Hüvellezi ersele rasulehu bil hüda ve dınil hakkı li yuzhirahu aled dıni küllih ve KEFA BİLLAHİ ŞEHİDA ( Resulünü yönlendirmeyle ve gerçek dinle, onu tüm dinlerin üstüne yükseltmesi için gönderen O'dur. ALLAH ŞAHİT OLARAK KAFİDİR. )



Monday, December 23, 2019

Geniş yerde daralmaya maruz kalanlar

Küresel şeytanların kontrol ve tahakküm planları kapsamında olan önemli hususlardan biri de insanların "şehir merkezi" adı verilen belirli konsantrasyon bölgelerinde ( Human Concentration Zones ) toplanmalarının sağlanmasıdır. Şehirleşme ve modernleşme olarak telkin edilen ve günümüzde konut ve ticaret amaçlı yüksek binaların, AVM'lerin inşası, yaygınlaşan raylı ulaşım altyapısı, gözetleme amacıyla her yere tesis edilen kamera  şebekeleriyle kendini gösteren bu sistem, esas itibarıyla insanların geniş alanlara yayılmalarını engellemeyi, toprak üzerindeki tasarruflarını ortadan kaldırmayı  ve onları 7/24 gözetlenebilecekleri ve kontrol altında tutulabilecekleri ortamlara yığmayı hedeflemektedir.

Bugün şehir insanının en büyük sorunu katlanılamaz hale gelen trafik, güneşin doğuşunu ve batışını görmeyi hatta gökyüzünü dahi görmeyi engelleyen yüksek binalar, kaybolan doğal alanlar ve her türlü ihtiyacın giderilmesi için kalabalık içinde bitmek bilmeyen o sıra ve yer kapma mücadelesidir. Dayatılan bu yaşam formatı ve ortamı insanları strese, depresyona sürüklemektedir. Günümüzde şehir insanlarının en çok sarfettiği söylemler "Daraldım", "Bunaldım", "Sıkıldım", "Bıktım" söylemleridir.

Tevbe suresinin 25. ve 118. ayetlerinde, Allah'ın yüceliğinin idrak edilebilmesi için şeytanların baskısı vasıtasıyla vesile kılınan zorluk sınavındaki "Geniş yerdeyken daralmaya maruz kalma" misali bildirilmektedir. 9/118 kodlu ayette fiziki olduğu gibi insanın deneyimlediği ruhsal daralmadan da bahsedilmekte olup, şeytanlardan gelen her türlü darlığın tevbe ederek Allah'a sığınılması, O'nun yüce isminin zikredilmesi, akılla, ilimle ve sabırla mücadele edilmesi suretiyle aşılabileceği de vurgulanmaktadır.

9/25 - Lekad nasarakümüllahü fı mevatıne kesıratin ve yevme hıneynin iz a'cebetküm kesratüküm fe lem tuğni anküm şey'en ve DAKAT ALEYKÜMÜL ERDU BİMA RAHUBET sümme velleytüm müdbirın ( Allah size birçok yerde yardım etti. Huneyn gününde, o zaman kendi çokluğunuz sizi şaşırtmıştı da size hiçbir şeye fayda vermemişti. YER O GENİŞLİĞİNE RAĞMEN SİZE DAR GELMİŞTİ. Sonra arkasına dönenler olarak yüz çevirmiştiniz. )

9/118 - Ve ales selasetillezıne hulifu hatta iza DAKAT ALEYHİMÜL ERDU BİMA RAHUBET VE DAKAT ALEYHİM ENFÜSEHÜM VE ZANNU EN LA MELCEE MİN ALLAHİ illa ileyh sümme tabe aleyhim li yetubu innellahe hüvet tevvabür rahım ( Ve o geride kalan üç kişi üzerine yemin etti. Nihayet o zaman YER, O GENİŞLİĞİNE RAĞMEN ONLARIN ÜZERİNE DARALIP İNCELDİ. NEFİSLERİ DE ONLARIN ÜZERİNE DARALIP İNCELDİ. ALLAH'TAN, O’NUN HARİCİNDE SIĞINILACAK YER OLMADIĞINI KAVRADILAR. Sonra tevbeyi kabul etmek için üzerlerine tevbe eyledi. Kesinlikle Allah, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

Allahü Teala'nın sınav olmak üzere, rızkı genişletip daralttığı da ayetlerde defaatle bildirilmektedir.

39/49 - Fe iza messel insane DURRUN deana sümme iza havvelnahü nı'meten minna kale innema utıtühu ala ılm BEL HİYE FİTNETÜN ve lakinne ekserahüm la ya'lemun ( İnsana DARLIK, SIKINTI dokunduğunda bizi çağırır. Sonra onu bizden nimetle çevrelediğimizde "Kesinlikle o bana ilmim üzere verildi." der. BİLAKİS O SINAVDIR. Lakin onların çoğunluğu bilmezler. )

13/26 - Allahü YEBSÜTUR RİZKA rizka li men yeşaü ve YAKDİR ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta ( Allah, RIZKI dilediği kimseye GENİŞLETİR ve DARALTIR. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında fayda haricindeki değildir. )