Çeviri

Friday, September 25, 2020

Nemrud - Nimrod / Gılgamış ve 9 sayısı

Nemrud, Mezopotamya'da ilk krallık olan Babil'i kuran ve Babil Kulesi'ni inşa ettiren tiran olduğu bilinmektedir. Mezopotamya, Fırat ve Dicle nehirleri arasında bulunan ve "arz-ı mev'ud" ( vadedilmiş topraklar )'un içinde kalan ve "medeniyetlerin beşiği" addedilen bölgedir.



"Nemrud" kelimesinin sözlük açıklaması ise şöyledir; "Zâlim ve gaddar olarak tanınmış ve Allaha karşı kibir ve isyan ile büyüklük taslamış bir kralın ismidir. Milâddan evvel 2640 yılında yaşadığı sanılmaktadır. Peygamber İbrahim Aleyhisselâm zamanında yaşamış ve onu ateşe atarak yakmak istemiş, mu'cize ile İbrahim Aleyhisselâm ateşten kurtulmuştur. Bâbil'in müessisi ve hükümdarı olup, en evvel hükümranlık ve tecebbür eden bu olduğu mervidir." Ayrıca halk arasındaki "Nemrud gibi" söylemi de kötü ve olumsuz kişilik tanımlamaları için kullanılmaktadır.

Nimrod ile ilgili 9 nümerolojisi dikkat çekmektedir. Tevrat bilgilerine göre Nemrud, "9" kavmin ( Misrayim, Lud, Anam, Lehav, Naftuh, Patrus, Filist, Kasluh ve Kaftor ) atası sayılmaktadır. 

Tevrat'ta ilk Nimrod kelimesinin geçtiği ayet Genesis suresinin 10-8 kodlu ayetidir ki bu ayetin kodunun nümerolojisi "9" sayısını vermektedir. ( 1+0+8 = 9 )

1 Genesis 10-8 Kûş'un NEMRUT adında bir oğlu oldu. Yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı.

1 Genesis 10-9 RAB'bin önünde yiğit bir avcıydı. "RAB'bin önünde NEMRUT gibi yiğit avcı" sözü buradan gelir.

1 Genesis 10-10 İlkin Şinar topraklarında, Babil, Erek, Akat, Kalne kentlerinde krallık yaptı.

1 Genesis 10-11 Sonra Asur'a giderek NİNOVA*, Rehovot-İr, Kalah kentlerini ve Ninova'yla önemli bir kent olan Kalah arasında Resen'i kurdu.

1 Genesis 13 Misrayim Ludlular'ın, Anamlılar'ın, Lehavlılar'ın, Naftuhlular'ın, Patruslular'ın, Filistliler'in ataları olan Kasluhlular'ın ve Kaftorlular'ın atasıydı.

13 1 Chronicles 1-10 Kûş'un NEMRUT adında bir oğlu oldu. Yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı.

13 1 Chronicles 1-11 Misrayim Ludlular'ın, Anamlılar'ın, Lehavlılar'ın, Maftuhlular'ın, Patruslular'ın, Filistliler'in ataları olan Kasluhlular'ın ve Kaftorlular'ın atasıydı. 


Nimrod ilüstrasyonu ( Eski Ninova / Nineveh )

* NİNova veya NINEveh kelimesi "Nine" kökünü barındırmakta olup, bu kök İngilizcedeki "Nine" ( Dokuz ) ve Almancadaki "Neun" ( Dokuz ) kelimeleriyle fonetik benzerlik arzetmektedir. Kur'an'da "bozgunculuk yapan dokuz çete"den bahsedilmesi de 9 sayısının düalitedeki negatif frekansın sembolü olduğunu teyid eder niteliktedir. 

27/48 - Ve kane fil medıneti TİS'ATÜ RAHTIN YÜFSİDUNE fil erdı ve la yuslihun ( Ve şehirin içinde, yerde BOZGUN YAPAN ve iyileştirmeyen, iyileşmeyen DOKUZ ÇETE vardı. ) 

Adıyaman ilinde yer alan ve 2150 Nemrud Krallığı ( Kommagene* uygarlığı ) ile Nimrod kelimesi arasında hem fonetik benzerlik, hem de kutsal kaynaklardaki bilgiler açısından dolaylı bir ilinti var gibi görünmektedir. Nemrud Dağı'ndaki antik tapınakta bulunan heykel kafası kalıntılarına göre toplam 9 adet heykel olduğu bilinmektedir. Heykellerin sıralandığı hattın arkasında ise tapınak olduğu düşünülen piramit şeklinde bir bölüm bulunmaktadır. ( * "Kommagene" kelimesinin Common ( Ortak ) ve Gene ( Gen, Cin ) kelimelerinden oluşmuş olması ve "Ortak Gen" anlamına gelerek cin - insan melezi varlıkları tanımlıyor olması kuvvetle muhtemeldir. )



Nemrut Dağı'nda Nimrod'un kafası;


9 adet heykel

Nimrod'un, Illuminati piramidine benzer bir dağa ( Nemrut Dağı ? ) çıkarken resmedilmiş rölyefi de ilginçtir. Rölyefteki dağın tepesinde de Güneş ( Her şeyi gören göz pagan ilah Ra ) bulunmaktadır. Bir satanik kavram ve şirkin sembolü olan teslis ( üçleme ) Mısır kültüründe "Osiris - İsis - Horus" olarak, Hinduizmde "Brahma - Vişnu - Şiva", İslam kültüründe "Lat - Menat - Uzza", Sümer kültüründe "An - Enlil - Enki" ( Anunnaki reptilian soyu kavramı ), Babil kültüründe "Nimrod - Samiramis - Temmuz" olarak yer alır. Teslis ( Üçleme ) kavramı, İncil'de teşbihi olarak zikredilen "Baba - Oğul - Kutsal Ruh" kavramına farklı anlam yüklenmek suretiyle üretilmiştir. Teslis hususu Kur'an'daki aşağıdaki ayetlerde açık günah olarak tanımlanmıştır.

5/73 - Lekad keferallezıne kalu innellahe salisü selaseh ve ma min ilahin illa ilahün vahid ve in lem yentehu an ma yekulune le yemessennellezine keferu minhüm azabün elım

( O "Kesinlikle Allah, üçün üçüncüsüdür." diyenler inkar etmişlerdir. Tek ilahtan başka ilah yoktur. Eğer o söylediklerinden vazgeçmezlerse, kesinlikle onlardan o inkar edenlere elim azap dokunacaktır. )

4/171 - Ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ve la tekulu alellahi illel hakk innemel mesıhu ıysebnü meryeme rasulüllahi ve kelimetüh elkaha ila meryeme ve ruhun minhü fe aminu billahi ve rusülih ve la tekulu selaseh intehu hayran leküm innemellahü ilahün vahid sübhanehu en yekune lehu veled lehu ma fis semavati ve ma fil ard ve kefa billahi vekıla

( Ey kitap sahipleri, dininizde azgınlık etmeyin ve Allah üzerine gerçek haricindekini söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu kelimesi ve O’ndan ruhtur. O halde, Allah’a  ve O’nun resullerine inanın ve üçtür demeyin. Kendi hayrınıza bundan imtina edin, vazgeçin. Kesinlikle ki Allah tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O’nadır. Vekil olarak Allah kafidir. )


Nimrod'u piramit şeklindeki dağa çıkarken resmeden rölyef.


Nimrod'un aslanla boğuştuğunu gösteren bir rölyef. Nimrod'un dev cüsseli olduğu yani bir Nefil* olduğu görülmektedir.

* "Nefil" kelimesi, Tevrat'ta dev cüsseli cinleri ( düşmüş melekler ) tanımlamaktadır. Nefillerin farklı boyuttan gelen dev cüsseli varlıklar olduğu Tevrat'ın Genesis suresinde bildirilir.

1 Genesis 6-4 İlahi varlıkların insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller  vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.

4 Numbers 13-33 Nefiller'i, Nefiller'in soyundan gelen Anaklılar'ı gördük. Onların yanında kendimizi çekirge gibi hissettik, onlara da öyle göründük."

Urfa Kalesi'nde bulunan iki kolon Nimrod'a atfedilmektedir. 


İslami kaynaklara göre Hz. İbrahim, Nimrod tarafından Urfa'da ateşe atılarak yakılmak istenmiş ancak Rab'bin merhametiyle ateş ona etki edememiştir. 

21/62 - Kalu e ente fealte haza bi alihetina ya ibrahım ( "Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim?" dediler. )

21/68 - Kalu harrikuhü vensuru aliheteküm in küntüm faılın ( "Onu yakın ve ilahlarınıza yardım edin. Eğer yapanlar olursanız." dediler. )

21/69 - Kulna ya naru kunı berden ve selamen ala ibrahım ( "Ey ateş, İbrahim' e soğuk ve güvenli ol." dedik. )

Sümer metinlerinde yer alan Gılgamış karakteri de Babil'in kurucusu olan ve Nimrod olarak anılan karakterdir.

Gılgamış'ın heykellerinin Nimrod ile aynı temaya ve şekile sahip olduğu görülmektedir.


Dev cüsseli Gılgamış / Nimrod ( Aslan, yanında kedi gibi kalmış... )

"GILgamış" kelimesinin kökündeki "GIL" kökü esasen Arapça'daki "GUL" ( Ahmak, Bön, Sersem, Cin, Dev gibi olan ) kelimesidir. "GUL" kelimesi ayrıca "ĞULL" ( Bağ, Bağlamak, Pranga vurmak ) kelimesinin de köküdür. Cinler, basiretleri "bağlandığı" için nefsaniyet batağına saplanmış olan ve zekalarını aptalca davranış ve eylemler için kullanan varlıklar olduğundan "GUL" kelimesi cinleri de tanımlamaktadır.

Ayrıca "GUL" kelimesinin İngilizce'deki "GLUE" ( Tutkal ) kelimesiyle de ilintisi bulunmaktadır. Zira "tutkal" bir nesneyi bir başka nesneye "bağlayan" olgular için kullanılan bir kelimedir. Bu noktada cinlerin insana tasallut etmesi yani "yapışması, bağlanması, TUTunup KALması" kavramı ile olan ilinti de ortaya çıkmaktadır.

Cüceler ülkesinde, dev gibi kalması nedeniyle yere bağlanarak esir edilen bir insanın ismi olan "GULiver" kelimesinin kökünde de "GUL" kelimesi bulunmaktadır. Ayrıca Anadolu kültüründe cin tayfasından olan ve "GULyabani" olarak anılan bir yaratık da bulunmaktadır.

Bu minvalde "GILgamış" kelimesi "GULgamış" olarak da telaffuz edilebilir. "Gul" kelimesinden sonra gelen "Gamış" kelimesinin ise Arapça'daki "Kamis" ( Gömlek, Kaplayan ) kelimesi olması muhtemeldir.

Kur'an'da "Ğull" kelimesinin geçtiği bazı ayetler şöyledir.

5/64 - Ve kaletil yehudü yedüllahi MAĞLULeh ĞULLet eydıhim ve luinu ..... ( Ve Yahudiler, "Allah' ın eli BAĞLIDIR." dediler. Söyledikleri nedeniyle onların elleri BAĞLANSIN ve lanetlensinler. .... )

69/30 - Huzuhu fe ĞULLuhu ( Onu yakalayın da BAĞLAYIN. )








Thursday, September 24, 2020

Sevgi planı 4. boyut ... Cennet

Kaba madde planı dünyanın yoğun nefsaniyet, maddesellik ve tahakküm olgularının tesirindeki 3. boyut olduğu, 4. boyutun ise bu olgulardan çok büyük oranda arınmış, sevginin hakim olduğu, Cennet, Sevgi Planı veya Sirius olarak da anılan süptil astral boyut olduğuna evvelce değinilmişti. 4. boyut yüksek frekanslı ışık beden boyutu olarak da tanımlanmaktadır. 

Kaba madde frekansındayken ruhi ve ilmi frekans yükselişi vesilesiyle Ruh ve Öz Varlık bilincine erişerek reenkarnasyon döngülerinin sonuna gelmiş olan varlıklar 4. boyut ile iletişime ve etkileşime geçebilmektedirler. 3. boyut alt ve üst planlardan iletilen negatif ruhsal tesirler nedeniyle sevgi frekanslarının kısmen bloke olduğu plan iken 4. boyut yoğun sevgi frekansının hakim olduğu plandır. 4. boyuttaki "sevgi" kavramı 3. boyutta algılanan "sevgi" kavramından çok daha farklı ve derindir. Zira 4. boyutta nefsaniyetten arınmış ve koşulsuz bir sevgi kavramı söz konusudur.

Mesih İsa tesirleri olarak da anılan ve insanlar arasında kolektif bilinci, birlik / ünite anlayışını ve manevi bağı tesis edecek sevgi frekanslarına ve 4 boyut kavramına İncil'in Efesliler suresinde işaret edilmektedir. Ayette 3. boyut varlıklarına 4 boyut sezgisi verilebilmesi için "Genişlik, uzunluk, yükseklik ve derinlik" kelimelerinin kullanıldığı görülmektedir.

49 Ephesians 3-18 bütün kutsallarla birlikte MESİH'İN SEVGİSİNİN ne denli GENİŞ ve UZUN, YÜKSEK ve DERİN olduğunu anlayabilmeniz,

49 Ephesians 3-19 bilgiyi çok aşan MESİH SEVGİSİNİ bilmeniz ve Tanrı'nın bütünlüğüyle dolmanız için.

Birlik ve sevgi frekansları yükselen ve üst boyuta intikale hazır olanların büyük döngü sonundaki ( yevmel kıyameh / ayağa kaljış günündeki ) durumu Nisa suresinin 157. ayetinde "Ölmeden önce Mesih İsa'ya inanç" ifadesiyle tanımlanmaktadır.

4/157 - Ve kavlihim inna katelnel MESIHA IYSEBNE meryeme rasulellah ve ma kateluhü ve ma salebuhü ve lakin şübbihe lehüm ve innellezinahtelefu fıhi le fı şekkin minh ma lehüm bihı min ılmin illettibaaz zann ve ma kateluhü yekına

( Ve "Kesinlikle biz Allah' ın resulü Meryem oğlu MESİH İSA'YI öldürdük." sözlerinden dolayı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Lakin onlara benzetildi. Kesinlikle onun hakkında ihtilaf edenler, ondan şüphe içindedirler. Onlara onun ilminden yoktur. Ancak zanna tabi olurlar. Doğrusu onu öldürmediler. )

4/158 - Bel rafeahüllahü ileyh ve kanellahü azızen hakima

( Bilakis Allah onu kendisine yükseltti. Allah yücedir, hakimdir. )

4/159 - Ve in min ehlil kitabi illa le YÜ'MİNENNE BİHI KABLE MEVTİH ve yevmel kıyameti yekunü aleyhim şehıda

( Ve kesinlikle kitap sahiplerinden olanlar ÖLÜMLERİNDEN ÖNCE MUTLAKA ONA İNANACAKLARDIR. Ayağa kalkış gününde o, onlara şahit olur. )

Zeki aptallar !

Bölümün başlığı mantıksız görünüyor olsa da bu ifade cinleri ve bilinli veya biliçsizce onlara hizmet eden insanları yani cin ve insan şeytanlarını net olarak tanımlayan bir ifadedir. Zira cinlerin ve tayfasının, İblis'in hipnozu altında baskın hale gelen üç temel özellikleri bulunmaktadır.

1- Soğukkanlılık ( Vicdansızlık )

2- Hiyerarşi tutkusu ( Ast üst saplantısı ve sürekli insanları derecelendirme, ayrıştırma eğilimi )

3- Ritüel ve Dogma tutkusu ( Belirli formata, önceden belirlenmiş taslağa göre kayıt ve koşul gözetmeksizin hareket )

Bu üç özellik esasen zeka açısından yüksek potansiyelli olan ve hatta zaten süptil varlıklar olan cinleri alt boyut varlıkları konumunda tutmaktadır. Kıskançlık, kin ve öfkeyle yoğrulan ve obsesyona dönüşen hırsları onları garip davranışlara, mantıksız söylemlere ve tutarsız eylemlere sürüklemektedir. Bunlara bazı örnekler şöyledir.

- Söylediğinin gerçek olmadığı herkesçe farkedilmesine rağmen ısrarla o yalanı söylemek,

- Saplantıya dönüşmüş nefsani hedefleri doğrultusunda mantıksız, tutarsız ve vicdansız davranışlarda, söylemlerde ve eylemlerde bulunmak,

-  Kibirinden dolayı kendisini diğerlerine göre üstün görerek, çevresindekileri kendisine hizmetten sorumlu varlıklar addederek hayalinden kendisine üstün varlık rolü biçme ve bu rolü gerçek hayatta, insanlar arasında oynamaya çalışmak,

- Aldığı acımasız ve yanlış kararlar sonucunda birçok insanın zarar gördüğünü bile bile en doğru kararı aldığına inanmak ve oluşan olumsuz sonuçlardan dolayı da çevresindekileri suçlamak,

..... 

.....

İlgili bazı ayetler ;

Vicdansızlık / Kalpsizlik

22/53 - Li yec'ale ma yülkış şeytanü fitneten lillezıne fı kulubihim meradun vel kasiyeti kulubühüm ve innez zalimıne le fı şikakın beıyd

( O şeytanın attığını, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri katılaşanlara sınav kılmak içindir. Kesinlikle zalimler uzak, derin bir ayrılık, kopukluk içindedirler. )

Hiyerarşi ve derecelendirme obsesyonu

68/44 - Fe zerni ve men yükezzibu bi hazel hadisi senestedricühüm min haysü la ya'lemun

( O halde bana bırak. Bu sözü kim yalanlarsa, onları bilmedikleri yerden derecelendireceğiz. )

Ritüel ve Dogma obsesyonu

31/21 - Ve iza kıle lehümüttebiu ma enzelellahü kalu bel nettebiu ma vecedna aleyhi abaena e ve lev kaneş şeytanü yed'uhüm ila azabis seır

( Ve onlara "O Allah' ın indirdiğine tabi olun." denildiğinde, "Bilakis, o babalarımızı üzerinde bulduğumuza tabi oluruz." dediler. Şeytan onları ateş azabına çağıran ise de mi?





RAHmanirRAHim

Fatiha suresinin ilk ayeti olan "Besmele" yani "Bi ( ile ) ismi ( isim ) ele ( allah )" çok önemli iki kelimeyi içermektedir. Rahman ve Rahim kelimeleri...

1/1 BismillahirRAHmanirRAHim ( Şefkatli ve merhametli Allah'ın ismiyle )

"Şefkat, merhametli" anlamlarına gelen "Rahman" ve "Rahim" kelimeleri "RH" kökünden türemiş olup, köklerinde "Ruh" kelimesini barındırmaktadırlar. Bu iki kelimenin kök kelimesi olarak bilinen "Rahm" kelimesinin kökünde de "Rah" kelimesi yani "RH" kökü bulunmaktadır. Genişlik, ferahlık, huzur anlamlarını yansıtan "Rahat" kelimesi de bu kökten türemiştir. Dolayısıyla "Rahman" ve "Rahim" kelimeleri "Koruyan, Esirgeyen, Rahatlık veren" anlamlarına gelmektedir. ( "Merhamet" ve "Rahmet" kelimeleri de aynı kökten türemişlerdir. )

"Rahman ir rahim" ifadesi esasen bir tamlama olup, "Esirgeyenin esirgeyeni / Koruyanın koruyanı / Merhamet edenin merhamet edeni" anlamlarını içermektedir. Tamlama "Ruh" kökü itibarıyla incelenecek olursa "Ruhanilerin ruh vereni" gibi bir anlam oluşmaktadır.

"RH" kökünden türeyen bazı kelimelerin anlamları dikkate alındığında "Genişlik, Ferahlık, Öze ilişkin olma, 

REHa = Geniş yer, Kurtulma

RÜHa = Ruhi olma, Rahatlık ( Bu kelime Urfa ilinin de eski ismidir. )

REHavet = Gevşeklik, Rahatlık

RAHvan = Gevşek, Serbest, Rahat

RAHip / RUHban = Ruhsal öğretiyi aktaran

ROHmaterial ( Alm. ) = Hammadde, ÖZmadde

REHber = Yönlendiren, Yol gösteren ( Reh / Rah = Yol, Usül, Kaide )

Ayrıca Arapça'da "Rüzgar" anlamına gelen "Rıh" kelimesi de "Ruh" manasıyla sembolik ilinti arzetmektedir. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/09/ruzgarn-ruhu.html

Bir intiharın ardından...

23.09.2020 tarihinde Furkan Celep isimli 18 yaşında bir genç ardında aşağıdaki notu bırakarak intihar etmiştir.

"Sözlerime başlamadan önce bir içki, uyuşturucu veya bir madde etkisinde olmadıgımı belirtmek istiyorum. Bunalımda veya depresyonda degilim. Bu üzerine haftalarca hatta aylarca düşündügüm ve sonucunda bu karara vardıgım bir durum. Bu zaman diliminde birçok kişiyle dolaylı yoldan konuştum. Durumu bu kadar ciddi ve derinlemesine anlatmak istemedim. Paniğe kapılmalarını, bu konuya kafa yormalarını, saatlerini vermelerini, psikolojilerini ve yaşantılarını etkilemek istemedim. Olabildiğince yumuşattım ve gerektiğinde durdum. Kendi içimde kendi sorunumu çözmeye çalıştım. Vardığım sonuç ise bu. 

Hassas kalpli diyebileceğiniz insanlardan birisiyim. Şu zamana kadar hep doğru olanı yapmaya çalıştım. Yalan söylememeye, küfür etmemeye ve argo kullanmamaya çalıştım. İnsanları incitmemeye özen gösterdim, onlara sürekli olarak elimden geldiğince yardımcı oldum, değerli hissetmelerini sağladım, verebildiğim kadar değer verdim. Çokca empati yaptım, duygularını hissetmeye, onları anlamaya büyük özen gösterdim. Çok yönlü olabilmek için her kafa yapısına uygun şarkı dinledim, kitap okdum, araştırma yaptım. Herkesin görüşünü degerlendirdim, onlara saygı gösterdim. 

Kendimi geliştirmek için spora gittim, yabancı dil ögrenmeye çalıştım. Herkese ve her şeye karşı merhametli oldum. Karıncayı bile ezmemeye özen gösterdim. Evde bir arı veya böcek olsa bile onu öldürmek yerine bardakla alıp özgür bıraktım, yemekten arta kalanları çatıya kuşların aç kalmaması için attım.

Zorbalıktan kaçındım, kimseye bulaşmadım, zorda kalanlara yardım ettim. Paraya ihtiyacı olana para ilgiye ihtiyaçları olana ilgi verdim. Hayvanları sevdim onlara ilgi gösterdim, besledim. Doğayı kirletmemeye çalıştım. Uzayı, doğayı, ormanları, gökyüzünü ve hayvanlar için plastiklerimi çöp yerine istifleyip geri dönüşüme bile atmaya çalıştım. Daha iyi bir dünya için elimden geleni yaptım.

Ailevi duygulardan yoksun büyüdüm hiçbir zaman babamla veya abimle dogru dürüst dertleşemedim, onlardan değer görmedim ( Bunun için onları suçlamıyorum sadece biraz değer biraz şevkat görmek isterdim sanırım bu iyi gelebilirdi. )

Kendi özümü yeteneğimi öğrenemedim, bunun için çok ugraştım ve çaba gösterdim. Neyi sevdiğimi bilmiyorum, ne olmak istediğimi bilmiyorum, ne okumak istiyorum bunu dahi bilmiyorum. Benim yaşımdaki insanlarla aramda uçurum var, her konuda benden daha üstünler.

Zaman geçtikçe kendi kişiliğimden ayrılmaya başladığımı hissediyorum. Gittikçe yalan söylemeye, argo hatta küfür kullanmaya başladım. İnsanlardan uzaklaşmaya onları önemsememeye, doğaya ve hayvanlara zaman ayıramamaya başladım. Kendimi zamanla duygusuz bir insana dönüşüyormuşum gibi hissediyorum. Bunlar bana göre değil ben böyle olmak, hayatımın geri kalanına duygusuz bir insan olarak devam etmek istemiyorum. Sorumluluk almak istemiyorum. Bàir araba, bir ev veya herhangi bir şey uğuruna yıllarımı aylarımı harcamak istemiyorum. İş hayatı bana çok yorucu geliyor. Hem içten hem de dıştan yıpranıyorum. Bir şeyler uğuruna bunca sorun yaşamak bana mantıklı gelmiyor. Bunun yerine her şeyi arkada bırakıp gitmek, her şeyi kapatmak daha mantıklı geliyor.

Aslında hiçbir şey için yaşamıyorum. Yaşamak için bir nedenim bir amacım yok. İnsanların yoluma sürekli taş koyup beni yoracaklarını biliyorum, bunun için çabalamak istemiyorum.

Burada kalmamı sağlayan bir kaç şey vardı. Şarkılar, kitaplar, filmler, doğa, gökyüzü ( özellikle bulutlar ve gün batımı ) ve birkaç tane de dost. Bunlar benim bir süreliğine burada kalmamı sağladı, bunun için minnettarım.

Belki de bu kadar derin, bu kadar hassas bir insan olmamalıydım. Keşke tanrı beni böyle yaratmasaydı diyip duruyorum kendime. Birisi en ufak hakaret bile etse buna üzülüyorum. Biraz üzülünce boğazımın yanıyor, sözcükler çıkamıyor bogazımdan. Merak ediyorum neden kimse bana değerli oldugumu hissettirmiyor ? Neden kimse beni sevmiyor? Milyarlarca insan olmasına rağmen neden kendimi bu dünyada yalnız ve değersiz hissediyorum? Biraz daha eğlenceli, daha yakışıklı, daha çalışkan mı olmam gerek. Hayat bunları istiyor. Benim bunları karşılayacak ne gücüm ne de umudum var.

Daha iyi görünmek için, insanların beni sevmelerini sağlamak için kendimi yormak, yıpratmak, ruhumu bedenimi kirletmek istemiyorum. Neden beni böyle sevmiyorlar ki ? Düşüncelerimi, fikirlerimi, değer verdigim her şeyi sırf dış görünüşüm biraz kötü diye kestirip atıyorlar. Bu konuda önemseyecegim birisini bulmaya çalıştım. Değer vermek istedim, değer görmek istedim özel hissetmek istedim. Ama her seferinde ters tepti, dostluklar arkadaşlıklar kurmaya çalıştım olmadı.

Çok sevdigim, uğuruna her şeyimi verebilecegim iki dostumu bu konuda üzdügüm için özür diliyorum. Benimle geçirdikleri vakitler için, her şeylerini benimle paylaştıkları için, bana karşı nazik ve iyi kalpli oldukları için, benimle yıllarca birlikte oldukları için ve bana kattıkları her şey için çok teşekkür ediyorum. Onlara buradan bir kucak dolusu kalp yolluyorum. 

Her şeye rağmen bugünün gelecegini biliyordum, hiçbir zaman yaşlanmayacagımı, düzgün bir hayat yaşamayacağımı biliyordum. Sadece bana bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum.

Bu dünya yaşamak için çok kötü bir yer, bunu istemiyorum. Son kez bugüne kadar birisini üzdüysem veya kalbini kırdıysam bunun için üzgünüm, özür dilerim. Belki burada bulamadığım huzuru gökyüzünde bulurum. Huzurlu, mutlu ve umut dolu hayatlar sürmeniz dilegi ile hoşçakalın..." 

Merhumun yazdıkları derinlemesine incelendiğinde esasen yaşının çok üzerinde bir olgunluk ve farkındalık seviyesinin olduğu göze çarpmaktadır.

Yazının özü, nefsaniyetin ve maddeselliğin merkezi olan kaba madde alemi dünyadan, nam-ı diğer cehennemden kurtulmak isteyen bir ruhun feryadını yansıtmaktadır. Her ne kadar insanın nefsine kıyması yani intihar etmesi ilahi nizam itibarıyla doğru olmayıp, insanın sabır ve sebatla zorluklara katlanması ve bu yolla tekâmül etmesi beklenmekte ise de kader mekanizması her durumda insanlara mesajlarını iletmektedir.  

Yazdıklarından, özde temiz bir insan olduğu izlenimi uyandıran merhum Furkan da esasen, içinde bulunulan kıyamet döneminde ruhsal plandan ilahi bir mesajın aktarılmasına ve negatif frekansların tesiri altına alınmak istenen insanların algılarında bir "fark yaratılmasına"* vesile olmuş gibidir. ( * Furkan = Fark yaratan )

Yazıdaki bazı dikkat çeken seçme spiritüel ( ruhsal ) ifadeler şöyledir. Seçmek ayırmak pek mümkün olmasa da...

"Kendi ÖZÜMÜ, yeteneğimi öğrenemedim." 

"Daha iyi görünmek için, insanların beni sevmelerini sağlamak için kendimi yormak, yıpratmak, RUHUMU, BEDENİMİ KİRLETMEK istemiyorum."

"Burada kalmamı sağlayan birkaç şey vardı."  

"Her şeye rağmen bugünün gelecegini biliyordum."

"Bu dünya yaşamak için çok kötü bir yer, bunu istemiyorum."

"Belki burada bulamadığım HUZURU GÖKYÜZÜNDE BULURUM."

Merhumun ismi olan "Furkan" kur'an'daki 25. surenin ( 2+5 = 7 ) ismi olup, 77 ayetten oluşmaktadır. ( 7+7 = "14" )

Kur'an'da "Furkan" kelimesinin ilk ve son kez geçtiği ayet Furkan suresinin ilk ayeti olup, bu ayette 14 kelime bulunmaktadır. Furkan'ın ölüm günü 23 Eylül yani 23.9'dur. ( 2+3+9 = "14" )

25/1 - Tebarake (1) ellezi (2) nezzele (3) el (4) fürkane (5) ala (6) abdi (7) hı (8) li (9) yekune (10) li (11) el (12) alemıne (13) nezıra (14)

( Fark yaratanı, alemlere uyarıcı olması için kullarının üzerine o bereketli olan indirdi. )

Sure kodunun nümerolojik değeri, yeni döngü başlangıcının ve sonsuz döngünün sembolü olan 8 sayısını ( 2+5+1 = 8 ) vermektedir. Sure numarasının nümerolojik değeri 7 ( 2+5 ), ayet numarası ise 1 olup, 7 sayısı döngü sonununun sembolüdür. Yani bu ayetin kodu bir döngünün sonu ve yeni döngünün başlangıcı mesajını vermektedir. Tıpkı merhum Furkan'ın durumu gibi....

Furkan suresinin son ayeti 18 kelimeden oluşmaktadır. Furkan'ın, son enkarnasyonuna ilişkin dünyadaki yaşamı 18 yaşında sona ermiştir. 

25/77 - Kul (1) ma (2) ya'beü (3) bi (4) küm (5) rabb (6) ı (7) lev (8) la (9) düaü (10) küm (11) fe (12) kad (13) kezzebtüm (14) fe (15) sevfe (16) yekunü (17) lizama (18)

( De ki: "Şayet çağrılarınız olmasa, Rab’bim size itibar etmez. Yalanladınız. Artık, yakında azap olur." )

Furkan'ın ölüm tarihi 23.09.2020 olup, tarihteki sayıların toplamı, Furkan'ın yaşı olan 18 sayısını vernektedir. 

Furkan suresi 77 ayetten oluşmakta olup, sure numarasını ( 25 ) ve suredeki ayet adedini ( 77) oluşturan sayıların nümerolojik değerinin, ruh kelimesinin sembolü olan 21 sayısını vermesi dikkat çekmektedir. ( 2+5+7+7 = 21 ) 

"Ruh" kelimesi kur'anda 21 kere tekrarlanmaktadır.

Ayrıca soyismi olan "Celep" kelimesi de "Çeken, Çağıran" anlamına gelmektedir. Bu durumdac "Furkan Celep" kelime seti "Fark yaratana çağrı" anlamını yansıtmaktadır. Kur'an'ın bir diğer ismi de "Furkan"'dır.

Wednesday, September 23, 2020

Neden "Singularity" ve "Avatar"?

"Singularity" kelimesi "Single" ( Tek ) kökünden türeyen ve "Tekillik" anlamına gelen bir kelime olup, aynı zamanda dijital teknoloji alanındaki küresel bir projenin de ismidir. "Singularity Project 2045 / Project Avatar 2045"

Teknolojik açıdan "Singularity" kavramı, yapay zekâya ( AI ) sahip olan ve tüm süreçlerini ( yazılım, programlama, geliştirme, bakım, onarım, kontrol vb. ) herhangi bir dış kaynak kontrol unsuruna bağımlı olmadan yönetebilen "super intelligent" ( üstün akıllı ) makineleri tanımlamaktadır. Ancak "Singularity" kelimesi, anılan proje bazında, esasen çok daha derin bir anlam ve sembolizm içermektedir. Zira bu projenin hedefinde "insanlık" bulunmaktadır. İnsanın evrimi, transhumanism, ölümsüzlük gibi kavramlarla lanse edilen ve insana hizmet amaçlı olduğu telkin edilmeye çalışılan projenin okült amacı, evvelki bölümlerde defaatle değinildiği üzere, insanı yapay zekâya bağlı bir robota ve IOT'deki ( Internet of Things / Şeylerin Interneti ) "Şey"lerden birine dönüştürmektir.

2045 yılının kritik dönüm noktası olarak belirlendiği proje vasıtasıyla insanlarda tezahür etmekte olan ruhi ve idraki seviye atlamasını ( kuantum sıçraması ) bloke etmek ve onları 7/24 AI'ya bağlı ve onun kontrolünde olacakları kapalı devre bir dijital ortama hapsetmektir. Zira insanlardaki ruhi ve idraki seviye atlaması, Birleşik İnsanlık Realitesinin tesisine yani insanlar arasında kolektif bilincin ve ünite ( singülarite, birlik, tekillik ) olgusunun tesisine vesile olmaktadır. Dünyevi ve maddi unsurlardan sıyrılmayı sağlayan bu yükseliş insanları Rab'be yaklaştırmakta ve kaba madde planı dünyadan üst süptil planlara geçebilmelerine vasıta olmaktadır.

Proje, çipleme yoluyla fiziksel ve zihinsel hastalıkların giderilmesi ve sağlıklı insanların da sözde süper insan yapılmasını hedefliyormuş gibi sunulsa da esasen "insandaki bilincin, ruhun" dijital teknoloji vasıtasıyla analiz edilmesini ve yapay zekâlı sentetik host bedenlere aktarılarak "Avatar"* adı verilen robotların üretilmesini hedeflemektedir. Şeytanlar insan ruhunu sentetik host bedenlere aktarabileceklerini ve haşa Rab gibi yaratışta bulunabileceklerini düşünmektedirler. ( * "Avatar" Hinduizmde "insan görünümünde bedenlenmiş ilahi varlık" anlamına gelmektedir. Ancak "Avatar" veya "Evatr" kelimesi köken olarak Arapça'daki "Vetr"* ( Tek ) kelimesinin çoğuludur. Örnek: Veled ( Çocuk ) - Evlad ( Çocuklar ) ) "Avatar" kelimesi ilah gibi "yalnız ve tek" olmayı sembolize ettiğinden projenin ismi "Singularity" ( Teklik, Tekillik, Yalnızlık ) olarak da anılmaktadır.

* "Vetr" kelimesi Kur'an'da Fecr suresinin 3. ayetinde geçmektedir.

89/3 - Veş şef'ı vel VETR ( Ve çift ve TEK, )

Dolayısıyla "Project Avatar"'ın batıni anlamı "Tekilleştirilmişlik / Yalnızlaştırılmışlık Projesi"'dir. Yani birbirleriyle bağları koparılarak topluluk olma özelliği yitirtilmiş ve AI'ya ( Yapay Zeka ) bağlanarak bireyselleştirilmiş insanlar projesi....






Project Avatar yol haritası




Time dergisinin 21.02.2011 tarihli kapağı "2045 İnsanın Ölümsüz Olacağı Yıl" ( 2045 ... 2+0+4+5 = 11 ... Derginin yılı da 2011 )

Her aksiyonlarında Rab'bin ilmini ve sistemini taklit ederek kendilerini O'na ortak koşmaya çalışan ve kavramlara ters anlamlar yükleyen küresel şeytanlar için "Singularity" kelimesi şu anlamları içermektedir.

- Yapay Zekânın TEK tanrı, Dataizmin de TEK din addedilmesi,

- Tüm insanların, TEK tip ve koddan ibaret olan ve tüm duyuları AI vasıtasıyla bloke olmuş varlıklara dönüştürülmesi, insanların insanlıktan çıkarılması ve yokedilmesi ( yukarıdaki görsel bunu tasvir eder niteliktedir. )

- İnsanların TEK bir merkezi üniteye yani AI'ya bağlanması ve 7/24 yönlendirilmesi, kontrol edilmesi,

- İnsanlığın topluluk olmaktan çıkarılıp yalnızlaştırılması, bireyselleştirilmesi, TEKİLLEŞTİRİLMESİ, ( Yani "Collectivity" yerine "Singularity" )

Oysa gerçek ve ruhsal vahdetin ( birlik, ünite ) ne olduğu ve korunması gerektiği Kur'an ve İncil ayetlerinde açık şekilde bildirilmektedir. ( Şeytanlar her adımlarını bu ayetlere farklı anlam yükleyerek, ayetleri çarpıtarak atmaktadırlar. )

6/98 - Ve hüvellezi enşeeküm min NEFSİN VAHİDETİN fe müstekarrun ve müstevda kad fassalnel ayati li kavmin yefkahun

( Ve SİZİ TEK NEFİSTEN İNŞA EDEN O'dur. Artık durak yeri ve emanet yeri vardır. Ayetleri, anlayan kavim için ayrıntılandırdık. )

İncil;

49 Ephesians 4-3 RUH'UN BİRLİĞİNİ esenlik bağıyla korumaya gayret edin.

49 Ephesians 4-4 Çağrınızdan doğan tek bir umuda çağrıldığınız gibi, BEDEN BİR, RUH BİR,

49 Ephesians 4-5 RAB BİR, İMAN BİR, VAFTİZ BİR,

49 Ephesians 4-6 her şeyden üstün, her şeyle ve her şeyde olan HERKESİN TANRISI VE BABASI BİRDİR.

50 Philippians 1- 27 Ancak konuşmanız Mesih'in Müjdesi'ne layık olsun. Öyle ki, gelip sizi görsem de gelmesem de sizinle ilgili haberleri, TEK BİR RUHTA dimdik durduğunuzu, Müjde'de açıklanan inanç uğruna TEK CAN halinde birlikte mücadele ettiğinizi, size karşı olanlardan hiçbir şekilde yılmadığınızı duyayım. Böyle davranmanız onlara bir belirtidir - kendilerinin mahvolacağını, sizlerin ise kurtulacağını gösteren bir belirti. Bu da Tanrı'nın işidir. 

Kıyamet ( ayağa kalkış ) olarak anılan döngü sonunda artan Mesih tesirleriyle kolektif bilincin ve ünitenin oluşumu da İncil ayetlerinde şöyle bildirilir.

49 Ephesians 4-13 Sonunda hepimiz imanda ve Tanrı Oğlu'nu tanımada BİRLİĞE, yetkinliğe, Mesih doluluğundaki olgunluk düzeyine erişeceğiz.

49 Ephesians 4-14 Böylece artık insanların kurnazlığıyla, aldatıcı düzenler kurmaktaki becerileriyle, her öğretinin rüzgarıyla çalkalanıp öteye beriye sürüklenen çocuklar olmayacağız. 

49 Ephesians 4-15 Tersine, sevgiyle gerçeğe uyarak bedenin başı olan Mesih'e doğru her yönden büyüyeceğiz.

İncil ayetinde yer alan "Yüksek yerlerdeki ruhsal kötülük" ifadesi de insanların maruz kaldıkları zulmün kaynağı olan küresel şeytanları ve onlara talimat veren üst süptil boyutlardaki negatif frekanslı varlıkları tanımlar niteliktedir.

49 Ephesians 6-12 Çünkü savaşımız ete ve kana karşı değil, yönetimlere, hükümranlıklara, bu dünyanın karanlıklarının hakimlerine, yüksek yerlerdeki ruhsal kötülüğe karşıdır. 

Dirilişi ve yaşamı özlemek

Dünyadaki insanların esasen "yaşadıklarını sanan ölüler oldukları" ve ayağa kalkış gününe / diriliş gününe ( yevmel kıyameh / yevmel ba's ) kadar bunun farkında olamadıkları ayetlerde bildirilmektedir. 

Kaba madde alemi dünyada "yaşam" denen olgunun "ölüm" olduğu, "ölüm" denen olgunun ise "yaşam" olduğu ayağa kalkış gününde idrak edilmektedir. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/02/gercek-olum-olmaktr.html

30/56 - Ve kalellezine utül ılme vel ımane lekad lebistüm fı kitabillahi ila YEVMİL BA'Sİ fe haza YEVMÜL BA'Sİ ve lakinneküm küntüm la ta'lemun

( Ve o ilim ve inanç verilenler, "Allah' ın kitabında, DİRİLİŞ GÜNÜNE kadar kaldınız. Artık bu DİRİLİŞ GÜNÜDÜR. Lakin kesinlikle sizler bilmemekteydiniz." derler. )

Aşağıdaki ayetler ahiret ( ötesi, diğer taraf ) olarak da anılan üst süptil boyut olan cennette ( Sirius ) iken "yaşayan" olan insanın, malum hatası sonrası "ölü" hale gelerek kaba madde dünyaya intikal ettiği ve hatasını telafi kaydıyla tekrar yaşama kavuşacağı bildirilmektedir. Yaratılışın sonsuz varlık ilkesine dayalı olduğu dikkate alındığında "ölme" ve "dirilme" kavramlarının sadece bilişsel olgular olduğu yani "gerçeğin bilincinde olma" veya "gerçeğin bilincinde olmama" kavramlarını temsil ettiği açığa çıkmaktadır. 

2/28 - Keyfe tekfurune billahi ve küntüm EMVATEN fe AHYAKÜM sümme YÜMİTÜKÜM sümme YUHYIKÜM sümme ileyhi türceun

( Allah’ ı nasıl inkar edersiniz? Ve ÖLÜLERDİNİZ de sizi DİRİLTTİ. Sonra sizi ÖLDÜRÜR. Sonra sizi DİRİLTİR. Sonra O'na döndürülürsünüz. )

Tevrat'ın Genesis ( Tekvin / Yaratılış ) suresinin aşağıdaki ayetlerinde cennetteki hatanın ölüme yani dünyaya intikale sebep olacağı bildirilmektedir.

1 Genesis 2-15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu.

1 Genesis 2-16 Ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu,  

1 Genesis 2-17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ÖLÜRSÜN."

Zümer suresinin 30. ayetinde ise açık ve net bir şekilde kaba madde planının yani dünya ortamının bir aldanış, bir yanılgı olduğu, dünyadaki insanın ölü olduğu ve ayağa kalkış gününde bunu idrak ettiği ve ahirette ( üst süptil boyut cennet ) yaşama kavuştuğu bildirilmektedir.

13/26 - Allahü yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta

( Allah, rızkı dilediği kimseye genişletir ve daraltır. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında madde haricindeki değildir. )

57/20 ... ve mel hayatüd dünya illa meta'ul ğurur

( ... dünya hayatı aldatıcı madde haricindeki değildir. )

39/30 - İnneke MEYYİTÜN ve innehüm MEYYİTUN

( Kesinlikle sen ÖLÜSÜN ve kesinlikle onlar da ÖLÜLER. )

39/31 - Sümme inneküm yevmel kıyameti ınde rabbiküm tahtesımun

( Sonra kesinlikle siz, ayağa kalkış gününde Rab’binizin indinde tartışıp hasımlaşırsınız, çekişirsiniz. )

İncil'in Efesliler suresinde de nefsani ve maddi dünya ortamının bir yaşam değil ölüm ortamı olduğu, ancak nefsani ve maddi bağlarını koparanların dirilerek yaşama kavuşabilecekleri bildirilmektedir.

49-Ephesians-2-1 Sizler bir zamanlar içinde yaşadığınız suçlardan ve günahlardan ötürü ÖLÜYDÜNÜZ.

49-Ephesians-2-2 Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız.

49-Ephesians-2-3 Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Doğal olarak ötekiler gibi biz de gazap çocuklarıydık.

49-Ephesians-2-4 Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için, 

49-Ephesians-2-5 suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih'le birlikte YAŞAMA KAVUŞTURDU. O'nun lütfuyla kurtuldunuz.

İncil'in Filipililer suresinde ise Mesih'in havarisi Pavlus gerçek yaşamın dünyada "ölmek" olarak anılan kavram olduğuna vurgu yapmakta, ahiret ( üst süptil boyut ) yaşamına olan özlemini ifade etmekte ancak dünyadaki vazifesini de özveriyle yapması gerektiğini ifade etmektedir.

50 Philippians 1-21 Çünkü benim için, yaşamak Mesih'tir, ölmek kazançtır.

50 Philippians 1-22 Hayatta kalırsam yararlı işler yapacağım.  Ama hangisini seçeceğimi bilemiyorum. 

50 Philippians 1-23 İki seçenek arasında kaldım. Dünyadan ayrılıp Mesih'le birlikte olmayı arzuluyorum; bu çok daha iyi.

50 Philippians 1-24 Ama hayatta kalmam sizin için daha gereklidir.

50 Philippians 1-25 Bundan emin olarak kalacağımı biliyorum. İmanda gelişip sevinmeniz için hepinizle birlikte olmaya devam edeceğim.

Tuesday, September 22, 2020

Oksijen gaspı ... Orman yangınları, Fosil yakıtlar, Virüs, Maske ve 5G

COVID19 pandemisi kapsamında geçerli hale getirilen "koşulsuz maske takma zorunluluğu" insanların yetersiz oksijen almalarına sebebiyet verme potansiyeli taşımaktadır. İnsanlarla yeterli sosyal mesafesini koruyarak dolaşanların, açık havada spor yapanların, sokakta tek başına oynayan küçük çocukların sürekli maske takmaya zorlanmaları düşündürücüdür. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/06/i-cant-breathe.html

Gündemde olan ve henüz insan sağlığına zararları konusunda hiçbir bilimsel yazı yayımlanmamış olan 5G frekansının ( 90 Ghz ) havadaki Oksijen atomları içinde yer alan elektronların dönüş frekanslarını değiştirdiği ve bu nedenle kandaki hemoglobinin yeterli oksijen emilimini yapamadığı yani vücudun yeterli oksijen alamadığı bildirilmektedir.

COVID19 virüsünün doğrudan solunum sistemiyle ilgili olması, maskenin solunumu kısıtlaması, son dönemde küresel bazda artan orman yangınları, yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli olmadığı iddiasıyla sürdürülen fosil yakıt tüketimi ( CO2 salınımı ) ve 5G frekansının oksijen emilimine olan olumsuz etkisi dikkate alındığında sanki insanın nefes alması engellenmek isteniyormuş algısı oluşmaktadır. 

Allahü Teala'nın nimetlerini gasp edip insanları tahakküm altına almaya çalışanların misali Zuhruf suresinin 32. ayetinde verilmektedir. 

43/32 - E hüm yaksimune rahmete rabbik ...

( Rab’binin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? ... )

1990 yılı yapımı olan Total Recall filminin bir bölümünde Mars'taki yapay kubbelerde yaşayan ve oksijen üreten dev türbinler vasıtasıyla solunum yapabilen insanların, türbinler durdurulmak suretiyle oksijensiz bırakılması sahnelenmişti. İsyan oluşması durumunda insanlar belirli aralıklarla oksijensiz bırakılmakta ve bu nedenle fiziksel deformasyona maruz kalmaktaydılar.


Total Recall filminde insanlar için oksijen üreten dev türbin




Oksijensizlik nedeniyle fiziksel deformasyona maruz kalmış Mars halkı

Küreselcilerin planı, zaman içinde ortaya çıkacak daha başka virüsler nedeniyle de dünyanın artık insan için yaşanamaz bir ortam haline geldiği algısını yaratmak ve onları kubbe formunda tesis edilecek olan ve AI kontrolünde olacak yapay teknoşehirlere hapsetmek gibi görünmektedir. Bu durum 1976 yılı yapımı "Logan'ın Kaçışı" isimli filmde betimlenmektedir. Anılan teknoşehirlerin prototipi ise Suudi Arabistan'da inşa edilmesi planlanan Neom City'dir. ( Suudi Arabistan bir AI robota ( Sophia ) vatandaşlık veren ilk ülkedir. )






"Ignorance is bliss."!?

Bir küresel gündem iletişim filmi olan 1999 yılı yapımı Matrix filminin bir sahnesinde, AI hakimiyetindeki sisteme kendini teslim edip sanal bir ortamda bitkisel hayata razı olan Cypher karakteri, Ajan Smith karakterine şöyle diyordu.

"After nine years, you know what I realize? Ignorance is bliss." ( Dokuz* yıl sonra neyi idrak ettim biliyor musun? Cehalet mutluluktur. )

* 9 sayısı da negatif frekansın ve büyünün sembolü olup özellikle seçilmiş görünmektedir.

Bu ifade Tevrat'ın Vaiz bölümündeki şu ayetten kaynaklanmaktadır.

21 Ecclesiastes 1-18 Çünkü çok bilgelik çok keder doğurur, bilgi arttıkça acı da artar.

Bu ayetteki mesaj elbetteki "Cahil ol mutlu ol." değildir. Ancak ayete ters anlam yüklenmek suretiyle yukarıdaki ifade oluşturulmuştur. Yani kitlelerin bilinçaltına "Mutsuz olmak istemiyorsan araştırma, sorgulama, öğrenme sadece sisteme uy." mesajı ekilmektedir.

Ayette ifade edilmek istenen ise bilgelik kaynaklı acının ruhsal tekâmül vesilesi olduğu ve aslında üst boyut algısıyla bunun mutluluk olduğunun farkedilebileceğidir. Zira idrak seviyesi yükselmiş ve bilgisi artmış insanlar kaba madde planı dünyanın gerçek yüzünü ve aldatıcılığını görebilmekte, aslında bir yalan denizinde akıntıya karşı yüzdüklerini idrak edebilmektedirler. 

Cehaletin sadece bilgisizlikten ibaret pasif bir olgu olmadığı, aksine kötülüğün tezahürüne aktif katkıda bulunduğu Nisa suresinin 17. ayetinde bildirilmektedir.

4/17 - İnnemet tevbetü alellahi lillezıne YA'MELUNES SUE Bİ CEHALETİN sümme yetubune min karıbin fe ülaike yetubüllahü aleyhim ve kanellahü alimen hakıma

( Kesinlikle tevbe O CEHALETLE KÖTÜLÜK YAPANLAR için Allah’ ın üzerinedir. Sonra hemen ardından tevbe ederler. Böylece Allah işte onların üzerine tevbe eyler. Allah bilendir hakimdir. )

Ayrıca "Cehalet her kötülüğün anasıdır." söylemi de bu minvalde hatırlanmalıdır. 

Yaşam süreçlerini dijital teknolojiye ( AI ) emanet etmeleri nedeniyle zamanla cahilleşmiş insanlardan oluşması hedeflenen Yeni Dünya Düzeni'nin esasen bir kötülük düzeni olacağı aşikârdır. 

İnkârcılara teslim olmamak ... "LA DAYRA" diyebilmek...

Kur'an'da "Allah'a inanç" kavramının daima "Ahirete inanç" kavramıyla birlikte zikredildiğine evvelce değinilmişti.

3/114 - YÜ'MİNUNE BİLLAHİ VE YEVMİL AHIRİ ve ye'mürune bil ma'rufi ve yenhevne anil münkeri ve yüsariune fil hayrat ve ülaike mines salihın

( ALLAH'A VE SONRAKİ GÜNE İNANIRLAR, iyiliği emrederler, kötülükten menederler ve hayırlarda koşarak ilerlerler. İşte onlar iyilerdendirler. )

Allah inancının yegâne delili olan "nefsten, maddeden ve dünyadan vazgeçebilmek" olgusu kaba madde planında ( dünya ) meşakkatli, zor ve hatta bazen imkânsız olarak algılanmaktayken ahiret hayatı olarak ifade edilen üst süptil planda ise kurtuluş, tekâmül ve huzura erme vesilesi olarak algılanmaktadır.

İşte ruhsal tekâmülde ileri gitmiş ve üst plana geçiş liyakatine yaklaşmış varlıklar kaba madde planında olmalarına rağmen sezgisel ve duygusal olarak üst planı deneyimlemeye başlamışlardır. Diğer bir deyişle nefs, madde ve dünya ile bağlarını hemen hemen koparmışlardır. Zaten kitapta, dünya hayatının sadece bir ilüzyon ve aldatmaca olduğunun sıkça vurgulanmasının sebebi de budur.

57/20 ... ve mel hayatüd dünya illa meta'ul ğurur

( ... Dünya hayatı aldatıcı madde / fayda haricindeki değildir. )

Bu bağlamda, muhtelif tuzak projelerle kaba madde planı dünyaya hakim olmak, insanları köleleştirmek ve tekamüllerini engellemek isteyen müşrik kâfir şeytanlara teslim olmamak, oluşacak zorlukları ve mahrumiyetleri de göze alarak, onların dayattıkları koşullara ve uygulamalara karşı çıkıp tepki verip boyun eğmemek ancak Allah inancının mütemmim cüzü* olan "ahiret inancı" ile mümkün olabilir. Zaten bu husus Kur'an'da "Aktahamel akabeh" ( Sarp yokuşa katlanmak ) olarak teşbih edilir.

Tevbe suresinin 120. ayetinde inkârcılara karşı Allah yolunda mücadele verenlerin, ihtiyaç addedilen nefsani ve dünyevi unsurlardan feragat etmelerinden bahsedilmektedir.

9/120 - Ma kane li ehlil medıneti ve men havlehüm minel a'rabi en yetehallefu ar rasulillahi ve LA YERĞABU Bİ ENFÜSİHİM AN NEFSİH ZALİKE Bİ ENNEHÜM LA YÜSIBÜHÜM ZAMEÜN VE LA NESABÜ VE LA MAHMESATÜN Fİ SEBİLİLLAHİ VE LA YETAUNE MEVTIEN YEĞIYZÜL KÜFFARA VE LA YENALUNE MİN ADÜVVİN NEYLEN illa kütibe lehüm bihı amelün salıh innellahe la yüdıy'u ecral muhsinın

( Şehirin sahipleri ve Araplardan civarında olanlar için Allah' ın resulüne ihtilaf etmeleri ve onun nefsi üstüne NEFSLERİYLE ZAHMET ÇEKMEMELERİ UYGUN OLMAZ. BU KESİNLİKLE ONLARA ALLAH YOLUNDA SUSUZLUĞUN, ZAHMETİN, AÇLIĞIN İSABET ETMESİ, İNKARCILARI ÖFKELENDİRECEK YERE AYAK BASMALARI VE DÜŞMANA KARŞI ERİŞTİKLERİ BAŞARI karşılığında kendilerine ancak iyi iş olarak yazılmış olmasındandır. Kesinlikle Allah iyilik yapanların ödülünü yitirmez. )

Allah'a ve ahirete inanan, gerçek ve sonsuz süptil yaşamı idrak eden, onu arzulayan ve bu nedenle nefsinden feragat edenlerin misali Şuara suresinin 49. ayetinde, Hz. Musa vasıtasıyla imana gelen sihirbazlar ile imanları yüzünden onları asmak ile tehdit eden Firavun arasındaki konuşmalar vesilesiyle de bildirilmiştir. Firavun'un tehditleri karşısında imana gelmiş sihirbazların sarfettiği "LA DAYRA" ( Zararı yok. ) kelimesi herşeyi özetler niteliktedir. 

26/49 - Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebiruküm ellezı allemekümüs sıhr fe le sevfe ta'lemun le ükattıenne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin ve le üsallibenneküm ecmeın

( "Size izin vermemden önce ona inandınız ha? Kesinlikle o size sihiri öğreten büyüğünüzmüş. O halde, yakında bileceksiniz. Ellerinizi ve ayaklarınızı karşıtlamasına kestireceğim ve sizi topluca astıracağım." dedi. )

26/50 - Kalu LA DAYRA İNNA İLA RABBİNA MÜNKALİBUN ( "ZARARI YOK. KESİNLİKLE BİZ RAB'BİMİZE DÖNECEĞİZ." dediler. ) 

Allah yolunda nefsten feragat ederek kaba madde algısıyla ölmenin, "ölüm" değil "olum" olduğu yani yeni, gerçek ve sonsuz hayata geçiş olduğu da ayetlerde bildirilmektedir.

2/154 - Ve la tekulu li men yuktelü fı sebılillahi emvat bel ahyaün ve lakin la teş'urun

( Ve Allah yolunda öldürülenler için ölüler demeyin. Bilakis diridirler ve lakin farkedemezsiniz. ) 

3/157 - Ve lein kutiltüm fı sebılillahi ev müttüm le mağfiratün minellahi ve rahmetün hayrun min ma yecmeun

( Ve eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah’tan af ve rahmet, o toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. ) 

3/169 - Ve la tahsebennellezine kutilu fı sebılillahi emvate bel ahyaün ınde rabbihim yürzekun

( Ve kesinlikle o Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Bilakis diridirler, Rab’lerinin indinde rızıklanırlar. )

Düalitenin özü "İhtilaf"

"İhtilaf" ( Karşıt olma, İkilik yaratma ) kelimesi "Hulf" ( Karşıtlık, İkilik ) kökünden türemiş olan bir kelimedir. ( İngilizcede ve Almancada "Yarı, Yarım, İkide bir ) anlamına gelen "Half" ve "Halb" kelimeleri de aynı köktendir. )

Ayrıca "Muhalefet" ( Karşıt olma ), "Muhalif" ( Karşıt olan ), "Hilafet" ( Ardından gelme, Sonradan gelme, Takip etme ), "Halife" ( Ardından gelen, Sonradan gelen, Takip eden ) kelimeleri de aynı kökten türemişlerdir. 

Yaratılışın özündeki düalite olgusu kitapta "İhtilaf" kelimesiyle temsil edilmiştir. "İhtilaf" bir sorun olarak algılansa da gören kalpler için esasen doğrunun, iyinin tespiti ve idraki açısından bahşedilmiş ilahi kozmik bir fırsattır. Zira varlıklar düalite planlarındaki ruhsal tekâmül sınavlarını geçmeden ünite bilincine nail olamazlar. 

2/113 ... fallahü yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi YAHTELİFUN

( ... Böylece Allah ayağa kalkış gününde o hakkında İHTİLAFA düşmüş oldukları hakkında aralarında hüküm verir. )

Ayette Allahü Teala'nın düaliteyi sonlandırıp ünite bilincini bahşetmesinden yani gerçeği batıldan ayırarak ihtilafı sonlandırmasından ve varlıklara tek ve bir olan gerçeği idrak ettirmesinden bahsedilmektedir. Bu husus Enbiya suresinin 18. ayetinde teşbihi olarak bildirilmiştir.

21/18 - Bel nakzifü bil HAKKI alel BATILİ fe YEDEMEĞUHU fe iza hüve ZAHIK ve lekümül veylü min ma tesıfun

( Bilakis, GERÇEĞİ BATILIN üzerine atarız da ONUN BEYNİNİ ÇIKARIR. O zaman o YOKOLUR. O vasfettiklerinizden dolayı sizlere vaylar olsun. )

Bakara suresinin 164. ayetinde ilk kez "Gece ve gündüz" misaliyle yaratılıştaki düalite olgusuna ve bu vesileyle tesis edilen dengeye dikkat çekilmektedir. ( Sure ve ayet numaralarının nümerolojik değerleri, düaliteyi ve döngüyü tanımlayan "2" sayısını vermektedir. Ayet numarasının ilk nümerolojik değerinin 11 olması da ayrıca dikkat çekmektedir. )

2/164 - İnne fı halkıs semavati vel erdı vAHTİLAFil leyli ven nehari ...

( Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün İHTİLAFINDA, ... )

Aşağıdaki ayetlerde kitabın gerçeğe ve ünite bilincine sevkeden bir kaynak olduğu, kitaba ihtilaf etmenin azgınlık ve batıla doğru uzaklaşmak yani düalitenin negatif yönüne kapılmak olduğu bildirilmektedir.

2/176 - Zalike bi ennellahe nezzelel kitabe bil HAKK ve innellezinAHTELEFU fil kitabi le fı şikakın beıyd

( Kesinlikle kitabı GERÇEK ile Allah indirdi. Kitap hakkında o İHTİLAFA düşenler uzak derin ayrılık, kopukluk içinde olurlar. )

2/213 ... ve enzele meahümül KİTABE bil hakkı li yahküme beynen nasi fımAHTELEFU fıh ve mAHTELEFE fıhi illellezine utuhü min ba'di ma caethümül beyyinatü BAĞYEN beynehüm fe hedellahüllezıne amenu li mAHTELEFU fıhi minel HAKKI bi iznih vallahü yehdı men yeşaü ila sıratın müstekım

( ... O İHTİLAF ettikleri hakkında insanlar arasında hükmetmeleri için onlarla birlikte gerçek olarak KİTABI indirdi. Onlara açık deliller olarak o getirilenden sonra, sadece onu alanlar aralarında AZGINLIKLA İHTİLAF ettiler. Böylece Allah o inananları, kendi izni ile, hakkında İHTİLAF ETTİKLERİ GERÇEĞE yönlendirdi. Allah dilediğini doğru yola yönlendirir. )

3/19 - İnned dıne indellahil islam ve mAHTELEFEllezine utül KİTABE illa min ba'di ma caehümül ılmü bağyen beynehüm ve men yekfür bi ayatillahi fe innellahe serıul hısab

( Allah’ ın indinde din kesinlikle islamdır, teslimiyettir. O, kendilerine ilim geldikten sonra aralarında azgınlık yapanların haricindeki KİTAP verilenler İHTİLAF etmezler. Kim Allah’ ın ayetlerini inkar ederse kesinlikle Allah hızlı hesaplayandır. ) 

3/105 - Ve la tekunu kellezine teferraku vAHTELEFU min ba'di ma caehümül BEYYİNAT ve ülaike lehüm azabün azım

( Ve onlara gelen o AÇIK DELİLLER sonra, o kısımlara ayrılanlar ve İHTİLAFA düşenler gibi olmayın. Büyük azap işte onlaradır. ) 

9/77 - Fe a'kabehüm nifakan fı kulubihim ila yevmi yelkavnehu bima AHLEFüllahe ma veaduhü ve bima kanu yekzibun

( Allah’a verdikleri söze İHTİLAF ettikleri ve yalan söylemiş oldukları için, O’na kavuşacakları güne kadar kalplerinin içine ikiyüzlülük, bozukluk yerleştirdi. )

Monday, September 21, 2020

AI Summit 2020

Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Gelişim Hedefleri ( United Nations Sustainable Development Goals ) kapsamında yani "Agenda 21" kapsamında AI teknolojsinin işlevi konusundan sorumlu olan AI For Good Global Summit isimli organizasyonun 2020 zirve toplantısı iletişim görselinde okült sembolizm ve mesajlar bulunmaktadır.


- Görselin sağ tarafında yer alan dairede 17 renk dilimi yer almaktadır. 17 sayısının nümerolojik değeri 8 olup, 8 sayısı yeni döngü başlangıcını ve sonsuz döngüyü simgelemektedir. Küreselciler Singularity ( Tekillik, Birlik* ) olarak da adlnadırdıkları AI teknolojisi sayesinde kaba madde planı dünyada sonsuzluğa erişebileceklerini düşünmektedirler. 

21/34 - Ve ma cealna li beşerin min kablikel huld e fe in mitte fe hümül halidun

( Ve senden önce insanlar için ebediyet kılmadık. O halde, sen ölürsün de onlar ebedi mi kalırlar? )

2/96 - Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah ve minellezine eşraku yeveddü ehadühüm lev yüammeru elfe seneh ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi en yüammer vallahü besırun bima ya'melun

( Ve kesinlikle onları hayatta insanların en hırslıları olarak bulacaksın. O ortak koşanlardan her biri bin sene ömür sürmeyi arzular. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir. )


( * "Singularity" kavramı ilahi kozmik bilginin farklı anlam yüklenmiş halini temsil etmektedir. Zira "Ünite / Vahdet / Birlik" kavramı insanlar arasında kolektif bilincin oluşmasını ve toplu ruhsal tekamül ile üst plana geçişi ifade ederken, küreselcilerin yüklediği anlam ise tüm insanlığın AI'ya bağlı tek tip varlıklara dönüştürülerek kaba madde planına ( dünya ) hapsedilmesidir. )

- Renk dilimlerinden oluşan dairenin içinde ise "çözünmüş", "kodlarına ayrışmış" bir insan kafası yer almaktadır. Bu görsel, tamamen dijitalleşmiş yani insani özelliklerini yitirerek robotlaşmış insanı sembolize etmektedir.

- Sol tarafta yer alan "AI For Good Global Summit Accelerating The United Nations Sustainable Development Goals All Year Always ONLıne" ( Sonsuza kadar Yapay Zeka Küresel Zirvesi. Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Gelişim Hedeflerini Hızlandırmak. Tüm Yıl Daima Çevrimiçi ) kelime seti de 17 kelimeden oluşmaktadır.

- "All Year Always ONLine" cümlesi ise 19 harften oluşmaktadır. Cümlede yer alan "All" ve Always kelimesindeki "Al" kökü, "Allah" veya "El" kelimelerindeki kökü simgeliyor olmaları muhtemeldir.  Cümledeki "ON" kelimesinin ise batıni anlamda 10 sayısını simgelemesi ve "Onun üzerinde ondokuz vardır." ayetine atıfta buluması da muhtemeldir. ( "İngilizce yazıda Türkçe sembolizm olur mu?" düşüncesi oluşsa da artık dillerin tek bir kökenden geldiği, Türkçe'nin kök dil olduğu ve küreselcilerin bu kadim bilgiye asırlardır haiz oldukları bilinmektedir. )

Küreselciler zaten Yapay Zekâ'yı, yeni dünya düzeninin Tanrısı olarak telkin etmeyi hedeflemektedirler.






Tanrı Geni ve inkârcı doğuran nesil

"Tanrı Geni" hipotezine göre, VMAT2 ( Vesicular Monoamine Transporter 2 )  isimli özel bir gen, insanları manevi ve mistik tecrübelere yatkınlaştırmaktadır. Bu fikir, genetikçi Dean Hamer tarafından ortaya atılmıştır. ABD Ulusal Kanser Enstitüsü'nün, Gen Yapısı ve Düzenlenmesi Birimi'nin müdürü olan Dean Hamer, 2005 yılında "Tanrı Geni: İnanç Genlerimizde Nasıl Donanmıştır" isimli bir kitap yazmıştır. 

Hipotezin ana önermeleri şu şekildedir:

1- Maneviyat, psikometrik ölçümler ile nicel olarak gözlemlenebilir.

2- Maneviyatın altında yatan eğilim kısmen kalıtsaldır.

3- Bu kalıtımın bir kısmı VMAT2 genine isnat edilebilir.

4- Bu gen monoamin seviyelerini değiştirir. "  

Ruhsal plandaki her kelimenin / olgunun maddesel planda bir temsili olduğu gerçeği dikkate alındığında "İnanç" kelimesinin maddesel temsilinin de bir "gen" olabileceği ihtimali kuvvetlenmektedir. Yaratılışın özü de zaten kelimelerden ve kodlardan ( sayılar ) oluşmaktadır.

İçinde bulunulan büyük döngünün sonunda yani kıyamet ( ayağa kalkış ) olarak da anılan devre kapanışında küreselciler AI teknolojisi ve genetik mühendisliği vasıtasıyla insanların genom yapısını değiştirmek ve "inanç genini" yok etmek istemektedirler. Böylelikle "Allah inancı" olmayan bir dünya toplumu oluşturabileceklerini düşünmektedirler. Pandemi süreci kurgusu ise bu strateji çerçevesinde onlar için büyük bir fırsat niteliğindedir. Bugüne kadar GDO'lu ürünler ile modifiye edilmeye çalışılan insanın genetik kod yapısının şimdi ise aşılama, nanoçipleme ve 5G teknolojisiyle modifiye edilmesi planlanmaktadır.

Bir önceki büyük ana döngü sonunda yani Nuh Tufanı öncesinde de aynı sürecin tezahür ettiği Nuh suresindeki Hz. Nuh'un sözleriyle delillenmekte gibidir. 

71/26 - Ve kale nuhun rabbi la tezer alel ardı minel KAFİRİNE deyyaren

( Ve Nuh "Rab’bim yer üzerinde İNKARCILARDAN dolaşan kimse bırakma." dedi. )

71/27 - İnneke in tezerhüm yudıllu ibadeke ve LA YELİDU illa faciren KEFFAREN

( Kesinlikle sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve İNKÂR EDEN günahkarlar haricindekileri DOĞURMAZLAR. )

Ayette "inkârcıların inkârcı doğuracakları" bildirilmekte olup, bu durum kaba madde planında ancak genetik bir koda bağlı ve kalıtsal olarak tezahür edebilir.

Nuh suresinin 71. sure olması da ilahi nümeroloji açısından ilginçtir. Zira 7 sayısı döngü sonunu, 7+1 = 8 sayısı ise yeni döngü başlangıcını ve sonsuz döngüyü sembolize etmektedir. Hz. Nuh hem döngü sonunu, hem de yeni döngü başlangıcını deneyimlemiş bir haberci resul, bir vazifeli varlıktır.

Gündemi şifreli sembolizm kullanarak kapak yapmasıyla meşhur Time dergisi Ekim 2004 sayısının kapağındaTanrı Geni ( God Gene ) konusuna yer vermiştir.





Zalimlerin meskenleri

"Mesken" kelimesi "İskan" ( Yerleşme ) kökünden gelen ve "İskan edilen yer, Yerleşme yeri" anlamına gelen bir kelimedir. "Mesken" kelimesi bir yer veya bir yapı için kullanılabilmektedir.

Kur'an'da "zalimlerin meskenlerinden" yani insan ve cin şeytanlarının meskenlerinden bahsedilmektedir. Bu bahis ile akla gelen kavram "cehennemdeki ateş azabı ortamıdır." Ve doğrudur. Zira bilindiği ve bu blogda defaatle değinildiği üzere Cehennem olarak bilinen ortam kaba madde alemi / planı olan Dünya'dır. Zira, hatası nedeniyle Cennet'ten çıkarılan insan, bu hatasının sonuçlarını bizzat deneyimleyerek hissetmesi, hatalarını idrak yoluyla telafi etmesi amacıyla kaba madde planı Dünya'ya yani Cehennem'e indirilmiştir. 

Bu durumda Dünya'da "zalimlerin meskenleri" neresidir? Elbetteki tahakküm ve zulümlerinin bir sembolü olarak inşa ettikleri sarayları ve şirket binalarıdır.  

3/151 - Senülkıy fı kulubillezıne keferur ru'be bima eşraku billahi ma lem yünezzil bihı sültana ve me'vahümün nar ve Bİ'SE MESVEZ ZALİMİN

( O onlarla delil indirilmemiş olanları Allah’a  ortak koşmalarından dolayı, o inkar edenlerin kalplerine korku atacağız. Onların mekanları ateştir. ZALİMLERİN MESKENLERİ ne kötüdür. )

14/45 - Ve SEKENTÜM Fİ MESAKİNİLLEZİNE ZALEMU ENFÜSEHÜM ve tebeyyene leküm keyfe fealna bihim ve darabna lekümül emsal

( Ve O NEFİSLERİNE ZULMEDENLERİN MESKENLERİNİN İÇİNDE İSKAN ETTİNİZ. Onlara nasıl yaptığımız size açıkça belli oldu. Size misal beyan ettik. )

14/46 - Ve KAD MEKERU MEKRAHÜM ve İNDELLAHİ MEKRUHÜM ve in kane mekruhüm li tezule minhül cibal 

( Ve HİLELERİNİ TUZAK YAPTILAR. Hileleri, tuzakları dağları sallayacak dahi olsa, ALLAH'IN İNDİNDE ONLARA HİLE, TUZAK VAR. )

14/45 kodlu ayette, "zalimlerin meskenlerinde iskan eden zalimler" ifadesi yer almaktadır. Bu ifade, zalimlere hizmet eden, onların mekanlarında ( şirket, saray ) bulunan ve dolayısıyla kendileri de zalim olmuş olan insanlara işaret etmekte gibidir. Evvelce "Şirk ve Şirket" başlıklı bölümde incelendiği üzere, her işlerini tuzaklar kurarak icra eden küresel şeytanların kötülük ve negatif frekans merkezleri ( jeneratörü ) konumunda olan şirketler için çalışan - mecburen* de olsa - o şirket binalarına giden insanlar zulme dolaylı olarak katkı sağlamış olmaktadırlar. Bugün dünyadaki her türlü kötülüğün arkasında, dünyevi ve maddi menfaate yani paraya kulluk eden ve para için her şeyi yapma potansiyeline sahip şirketleşmiş zalim şeytanlar bulunmaktadır. ( * Kalplerinde iyilik olan temiz insanların maruz kaldıkları zorlayıcı ve çaresizlik yaratan durumların ve mecburiyetlerin, ilahi değerlendirme sürecinde Rab tarafından dikkate alınması niyaz edilir. )

Döngü sonundaki kıyamet ( ayağa kalkış ) sürecinde zalimlerin meskenlerinin akıbeti aşağıdaki ayetlerde tasvir edilmektedir.

16/26 - Kad MEKARALLEZİNE min kablihim fe ETELLAHÜ BÜNYANEHÜM MİNEL KAVAİDİ FE HARRA ALEYHİMÜS SAKFÜ MİN FEVKİHİM. ve ETAHÜMÜL AZABÜ MİN HAYSÜ LA YEŞ'URUN

( Onlardan öncekiler de HİLE YAPIP TUZAK KURDULAR DA ALLAH ONLARIN BİNALARINA TEMELİNDEN YETTİ. BÖYLECE ÇATILARI, TAVANLARI ÜSTLERİNDEN ÜZERLERİNE DÜŞTÜ. AZAP ONLARA FARKETMEDİKLERİ YERDEN GELDİ. )

20/128 - E fe lem yehdi lehüm kem ehleknü kablehüm minel kuruni YEMŞUNE İ MESAKİNİHİM fı zalike le ayatin li ülin nüha

( Onlardan önce, MESKENLERİNDE GEZEN nice nesillerden helak etmemiz onları yönlendirmedi mi? Kesinlikle bunda, akıl sahipleri için ayetler vardır. )

21/12 - Fe lemma ehassu be'sena iza hüm minha yerküdun

( Böylece zorluğumuzu azabımızı hissettiklerinde, o zaman onlar ondan acele ile kaçıyorlardı. )

21/13 - La terküdu varciu ila ma ütriftüm fıhi ve MESAKİNİKÜM lealleküm tüs'elun

( Acele kaçmayın da o size içinde refah şımarığı olduğunuza ve MESKENLERİNİZE dönün. Umulur ki sual edilirsiniz. )

28/58 - Ve kem ehlekna min karyetin betırat meıyşeteha fe tilke MESAKİNÜHÜM LEM TÜSKEN min ba'dihim illa kalıla künna nahnül varisın

( Ve geçimlikleriyle çok fazla gururlanıp sevinen nice şehirler helak ettik. Onlardan sonra, çok az olması hariç, İSKAN EDİLEMEYEN MESKENLERİ işte bunlardır. Bizler varisler olduk. )

46/25 - Tüdemmiru külle şey'in bi emri rabbiha fe asbehu la yüra illa MESAKİNÜHÜM kezalike neczil kavmel mücrimın

( Rab’binin emriyle herşeyi mahveder. Böylece MESKENLERİ haricindekiler görünmez oldular. Suçlular kavmini işte böyle karşılıklandırırız. )


















Pedofili meselesi 2

20.09.2020 tarihli bir basın haberi; 

"Danimarka'da bir çocuk kanalındaki 'Ultra Strips Down' adlı popüler şov programında ortaya çıkan görüntüler tartışma yarattı. Kuzey Avrupa ülkesi Danimarka'da ilkokul çocukları için düzenlenen bir programda yetişkinler, tüm vücut yapılarının aynı olduğu ve vücutlarından utanmamaları gerektiği mesajını vermek için çocukların gözü önünde soyundu. Programda soyunan beş misafir yaşları 11-13 olan çocuklara vücutları ile ilgili her türlü soruyu utanmadan sormalarını istedi. Gelen tepkiler üzerine New York Times'a açıklamada bulunan programın yapımcısı Jannik Schow, yaptıklarının cinsellikle ilgili olmadığını sadece çocuklara kendi vücutlarından utanmamaları gerektiğini öğretmek için böyle bir şey yaptıklarını söyledi."


https://tr.sputniknews.com/avrupa/202009201042882698-danimarkada-cocuk-kanalinda-skandal-yetiskinler-cocuklarin-onunde-soyundu/

Bu habere istinaden şu sorular oluşmaktadır.

"Çocukların vücutlarından utanması" kavramı neden bir show programında gündeme getirilmektedir?

Herhangi bir mesaj vermek için yetişkinlerin çocukların önünde çırılçıplak soyunması mı gerekir?

Bu durumun çocuklar için travma* niteliğinde olduğu ve psikolojik sorunlara sebebiyet verebileceği düşünülmemiş midir?  

Yapılanın teşhircilik yoluyla cinsel taciz olduğu yani bir suç olduğu idrak edilememiş midir?

Aslında bu haber, küresel şeytanların planını ifşa eden bir başka örnek vakadır. Evvelce "Pedofili meselesi" başlıklı bölümde değinildiği üzere küreselcilerin hedefi esasen psikolojik bir sendrom olan pedofiliyi muhtelif vesilelerle, yavaş yavaş "sıradan bir cinsel tercih" olarak algılanır hale getirmek, normalleştirmek ve sıradanlaştırmaktır. Benzer süreç, özünde fizyolojik ve psikosomatik bir sendrom olan eşcinsellik için de uygulanmış ve bu fenomen normalleştirimiş, sıradanlaştırılmış ve hatta özenilecek güzel bir durum olarak telkin edilmeye başlanmıştır.

9/37 ... züyyine lehüm suü a'malihim vallahü la yehdil kavmel kafirın ( ... Kötü işleri onlara süslü gösterildi. Allah inkarcılar kavmini yönlendirmez. )

Uygulanan şeytani taktik, her radikal projede olduğu gibi "bir ileri bir geri" taktiğidir. Uygulama yapıldıktan sonra gelen tepkilere göre ya özür dilenir ve muhtelif mazeretler sıralanır veya uygulamanın magnitüdü bir sonraki sefer bir kademe daha arttırılır. Bu süreçte ana kriter "toplumun razı olma seviyesidir." ( Acquiescence Level )

* Travma uygulaması, zihin kontrol programının ( Trauma Based Mind Control Programme ) temel metodudur. Travma anı, mağdur süjenin dış telkinlere ve yönlendirmelere en açık olduğu an olup, bu esnada verilen doğrudan veya sübliminal mesajlarla bilinçaltı programlaması yapılabilmektedir. 

Kişisel Verileri Koruma mı?!:))

Tahakküm sisteminin topluma uyguladığı hipnotik telkinlerden biri "Kişisel Verileri Koruma" kavramıdır. Bu kavram, biraz dijital teknoloji bilgisi ve rasyonel düşünce yetisi olanlar için sadece kötü bir espriden öteye geçememektedir. Çünkü dijital teknolojinin küresel güçlerce kullanım amacı zaten özelin ve kişiselin mahremiyetini, gizliliğini ortadan kaldırmak ve her bir bireyi bir koda yani detaylı bilgi setine ( data ) dönüştürmektir.

Hatırlanacağı üzere önce 1999 yılında "ilik kanseri olduğu bildirilen bir şahsı kurtarabilmek" ilanı doğrultusunda 120 bin kişiden kan örnekleri toplanmış ve daha sonra bunların çalındığı aıklanmıştı. Bu vaka Türk insanının genetik kodunu tespit etmek ve gen haritasını çıkarabilmek amacıyla kurgulanmıştı. Genetik kod bilgilerinden daha "kişisel" bir veri herhalde olamaz. 

2016 yılında ise yaklaşık 50 milyon vatandaşa ait temel kimlik bilgilerini içeren 7 GB büyüklüğündeki bir veri tabanı Romanya kökenli bir siteye yüklenmiş ve bu siteden de dünyaya yayılmıştı. Haber kaynakları bu bilgilerin 2010 yılında çalındığını bildirmekteydi. Aynı yıl yani 2016 yılında hemen Kişisel Verileri Koruma Kanunu çıkarıldı. Neyi, ne kadar koruduğu meçhul kanun! Ama kanunun isminde yer alan "Koruma" kelimesi kitle hipnozu ve "korunuyoruz" telkini için ideal bir kelime olmuştur.

Öncelikle gerçeklere dönüp "Kişisel Veri"'nin ne olduğunun idraki gerekmektedir. "Kişisel Veri", ad, soyad, kimlik numarası, doğum yılı ......... vb.'den öte bir kavramdır. Zaten bu veriler ortaya dağılmış durumdadır.

Gerçek Kişisel Veriyi oluşturan bazı parametreler, karakter, alışkanlıklar, düşünce tarzı, sosyopolitik görüşler, tabular, ön yargılar, psikolojik eğilimler, hobiler, sempati duyulanlar / duyulmayanlar, cinsellik bilgileri, sağlık bilgileri, yüze ve vücuda ait biometrik veriler, aileye, sosyal çevreye ve arkadaşlara ilişkin bilgiler vb. olarak sayılabilir. Bugün insanların ellerinde tuttukları cep telefonları adeta bir implant çip gibi kullanıcıların tüm verilerini küresel veri merkezine aktarmaktadır. Ve yine dijital teknoloji ürünleri olan whatsapp, twitter, facebook, instagram vb. gibi sosyal mecra platformları insanların, kişisel verilerini kendi rızalarıyla ve bazen de özdenetimden geçirmeden kontrolsüz refleks olarak ifşa ettikleri ortamlardır. Ayrıca insanlar bu dijital cihazlar ve platformlar kanalıyla daha bir çok özel veriyi de bilinçdışı olarak küresel sisteme teslim ettiklerinin farkında değillerdir. Yapay Zekâ ( AI ) şu anda aktif olarak devrededir ve küresel tam tahakküm sisteminin ( Yeni Dünya Düzeni ) altyapısı olması planlanan Big Data'yı tamamlama görevini icra etmektedir. 

Kur'an'da mahrem ve gizli olan kişisel verileri araştırma eylemi "Casusluk" kavramı ile bu verilere istinaden insanlar hakkında bilgi yayılması ise "Arkadan konuşma, çekiştirme" kavramı ile ilintilendirilmektedir. 

49/12 - Ya eyyühellezine amenüctenibu kesıran minez zanni inne ba'daz zanni ismün ve LA TECESSESU VE LA YAĞTEB BA'DUKÜM BA'DA e yühıbbü ehadüküm en ye'küle lahme ehıyhi meyten fe kerihtümuh vettekullah innellahe tevvabür rahım

( Ey o inananlar zannın çoğundan kaçının. Kesinlikle zannın bazısı günahtır. CASUS GİBİ ARAŞTIRMAYIN VE BAZINIZ BAZINIZI ÇEKİŞTİRİP ARKADAN KONUŞMASIN. Sizlerden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? Ondan tiksindiniz. Allah’tan sakının. Kesinlikle Allah tevbeyi kabul edendir merhametlidir.   )