İlim üzerine sapmak suretiyle şirk sahasına girmenin en bariz tezahürlerinden biri Yahudi mistisizmi olarak tanımlanan ve "Kabala" ( Kabul ) olarak isimlendirilmiş öğretidir. Bu öğretinin özünü, İbrani alfabesindeki 22 harfi ve sayıları kullanarak Tevrat'taki gizli kodları çözmek ve böylelikle yaratılışın sırrını da çözerek - haşa - ilahi kudrete haiz olabilmek arzusu oluşturmaktadır. Kabala öğretisindeki en belirgin unsur Allah'ın, yaratılmış bir varlık gibi sembolize edilmesi ve hatta insanlaştırılmasıdır. Sefer Yetzirah ( Yaratılış Kitabı )'da yer alan Eş Hayyim ( Hayat Ağacı ) adı verilen ve kürelerden oluşan figür sözde Rab'bin anatomisini! simgelemektedir.
"Kabala", kutsal kitaplarda ve özellikle Kur'an'da semantik ve nümerik olarak kodlanmış ilme ( ilahi kozmik bilgilere ) dayansa da kibirsel nefsani ihtiraslardan motivasyon alan ve "tek yaratıcı Allah" kavramının, yaratılmışların idrakine sığmazlığını hiçe sayan bir öğreti niteliğindedir. Kabala felsefesinin yansıması olan Zionism / Siyonizm ( Tanrıcılık, Tanrı gibi olmacılık ) ve çarpıtılmış Tasavvuf ( Bilgelik ) gibi düşünce akımları da özünde Rab'bi insan gibi bir varlık seviyesine indirgemeyi, insanı O'na şirk koşmayı ve hatta insanı O'ndan üstün görmeyi ( haşa ) hedefleyen öğretilerdir. Bu husus Kur'an ayetlerinde "Heveslerini ilah edinmek" ve "İlim üzerine sapmak" ifadeleriyle tanımlanmaktadır.
45/23 E FE RAEYTE MEN İTTEHAZE İLAHEHU HEVAHU VE EDALLEHULLAHU ALA İLMİN ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala besarihi ğişaveh fe men yehdihi min ba'dillah e fe la tezekkerun
( HEVESİNİ İLAHI EDİNEN KİMSEYİ GÖRMEZ MİSİN? ALLAH ONU İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )
Tevrat'ın aşağıdaki ayetleri, sembolik anlamlı addedilseler dahi konu bağlamında oldukça ilginç ifadeler içermekte ve "İsrail" kelimesinin etimolojisine de işaret etmektedir. "İsrail" kelimesi "İsra" ( Mücadele, Uğraş, Güreş ) ve "İl" ( İlah ) kelimelerinden oluşmakta olup, "İlah ile mücadele eden / uğraşan / güreşen"! anlamlarını içermektedir
1-Genesis-32-24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. BİR ADAM gün ağarıncaya kadar onunla güreşti.
1-Genesis-32-25 YAKUP'U YENEMEYECEĞİNİ ANLAYINCA, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı.
1-Genesis-32-26 ADAM, "Bırak beni, gün ağarıyor" dedi. Yakup, "BENİ KUTSAMADIKÇA SENİ BIRAKMAM" diye yanıtladı.
1-Genesis-32-27 ADAM, "Adın ne?" diye sordu. "Yakup."
1-Genesis-32-28 ADAM, "Artık sana Yakup değil, İSRAİL denecek" dedi, "Çünkü TANRI'YLA, İNSANLARLA GÜREŞİP / MÜCADELE EDİP / UĞRAŞIP YENDİN."
1-Genesis-32-29 Yakup, "Lütfen adını söyler misin?" diye sordu. Ama ADAM, "Neden adımı soruyorsun?" dedi. Sonra Yakup'u kutsadı.
1-Genesis-32-30 Yakup, "TANRI'YLA YÜZYÜZE GÖRÜŞTÜM AMA HAYATIM BAĞIŞLANDI" diyerek oraya Peniel adını verdi.
1-Genesis-32-31 Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu.
1-Genesis-32-32 Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup'un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı.
Yukarıdaki ayet grubu, Maide suresinin 13. ayetini hatırlatır niteliktedir.
5/13 ... ( İsrailoğulları ) Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. KELİMEYİ TAHRİF EDİP YERİNDEN DEĞİŞTİRİRLER. ...
Kitab-ı Mukaddes veya Bible olarak anılan ve Tevrat ile İncil'i içeren kitabın King James Version ( Kral James Versiyonu ) ile daha sonra yayınlanan New International Version ( Yeni Uluslararası Versiyon ) arasındaki farklılıklar da bu bağlamda dikkat çekmektedir. Söz konusu farklılıklar meal kaynaklı olmayıp metin kaynaklıdır. Yani metinde eksiklikler ve değişiklikler görülmektedir. Bu durumun kelimeyi tahrif olarak değerlendirilmesi mümkündür.
İncil'in aşağıdaki ayetinde kitapların tahrif edilmesi hususuna dikkat çekilmektedir.
66-Revelation-22-19 HER KİM BU PEYGAMBERLİK KİTABININ SÖZLERİNDEN BİR ŞEY ÇIKARIRSA, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.
Zuhruf suresinin aşağıdaki ayetinde de insanı Rab'be ortak koşma veya Rab'bi insani unsurlarla tanımlamaya çalışma gafletine işaret edilmektedir.
43/15 Ve cealu lehu min ibadihi cuz'a innel insane le kefurun mubin
( Ve O'na kullarından parçalar oluşturdular. Kesinlikle insan apaçık inkar edendir. )
Allahu Teala, kitaplar vasıtasıyla ilettiği ilmi insanlara, kendilerini O'na ortak koşsunlar, sözde ilah olmaya çalışsınlar diye değil gerçeği sezsinler, birbirlerine faydaları olsun ve ruhsal tekâmül yolculuğunda dayanışma içinde olsunlar diye bahşetmiştir. Doğru, iyi niyetle ve Allah yolunda yapılmayan her türlü ilmi çalışma insanlara acıdan başka bir şey vermeyecektir.
No comments:
Post a Comment