Çeviri

Sunday, August 17, 2025

Olmayanı kaybetme korkusu!

Cennet ve Cehennem kavramlarının birer mekanı değil, bir birim düaliteyi oluşturan, birbirine karşıt ruh hallerini simgelediğine, bu kelimelerin kök anlamları da belirtilerek, evvelki bölümlerde değinilmişti. Dolayısıyla bu kavramları mal, mülk, mekan gibi maddi unsurlarla ilişkilendirmek suretiyle tanımlamaya çalışmak esas itibarıyla ilimsiz bir yaklaşımdır. Tıpkı maddi çokluk içindeki zengin birinin dünya hayatını cennet olarak deneyimlediğini veya maddi azlık içindeki yoksul birinin dünya hayatını cehennem olarak deneyimlediğini düşünmek gibi... 

Bu iki kavramın oluşturduğu düalitenin bir benzeri de Ruh ve Madde düalitesidir. İdraki açıdan Madde, Ruh olmadan yok hükmünde olan bir kavramdır. Madde, ilahi nizamın temel amacı olan Ruh'un tekamülü için takdir edilmiş sınav niteliği arzeden bir araçtan başka bir şey değildir.

Gerçek ve Batıl düalitesi de yaratılışın özü olan Yokluk ve Varlık düalitesinin bir tezahürü niteliğindedir.

Yukarıda da değinildiği üzere, cenneti maddi zenginlikte aramak esasen aşağıdaki ayetin içeriğini temsil eden bir yaklaşımdır.

2/42 Ve GERÇEĞİ BATIL İLE ÖRTMEYİN ve bile bile gerçeği gizlemeyin.

Yani bir başka ifadeyle "Batılı gerçek addetmek" veya "Ruhu madde ile örtmeye çalışmak"tır.

Maddi çokluk, ruhi yokluğu getirdiği gibi, çoklanan maddeyi kaybetme korkusu, yani esasen "olmayanı kaybetme korkusu" kendini "zengin" addeden madde bağımlılarının içine düştükleri cehennemdir.  Zaten "olmayanı kaybetmekten korkmak", olabilecek en büyük hipnoz ve en büyük yanılgıdır. Gerçeği yansıtan bu ifadeler maalesef bazı ilim yoksunları tarafından "züğürt tesellisi", "kıskançlık", "erişilemeyeni kötüleme" vb. minvalinde değerlendirilmektedir.

"Zenginlik" olarak adlandırılagelen çoklanmış maddi imkanları kaybetme korkusuyla çok büyük günahları işleyenlerin varlığı da ayetle sabittir.

17/31 Ve fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. ....

Ayette, maddi imkanlarını kaybetme korkusu yaşayanların, çocuklarını, onları madde ile aldatan şeytanlara adak verdiklerinden bahsedilmektedir. 

Oysa, cennet halini deneyimleyen inananların "ölümden dahi korkmadıkları Firavun'a isyan eden sihirbazlar misaliyle bildirilmektedir.

26/49 "Size izin vermemden önce O'na inandınız ha? Kesinlikle O, size sihiri öğreten büyüğünüzmüş. O halde, yakında bileceksiniz. Ellerinizi ve ayaklarınızı karşıtlamasına kestireceğim ve SİZİ TOPLUCA ASTIRACAĞIM." dedi. 

26/50 "ZARARI YOK. KESİNLİKLE BİZ RAB'BIMİZE DÖNECEĞİZ." DEDİLER.

Yok hükmünde olan maddeyi çoklayarak sözde zenginleşmeye çalışmanın batıl bir obsesyon oldiğu da aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.

74/14 Ve ona imkanları yaydım da yaydım. 

74/15 Sonra daha da artırmamı ümit eder.


102/1 Çokla övünme sizi alıkoydu, oyaladı. 

102/2 Siz kabirlere varıncaya kadar. 

7 comments:

  1. Maddiyat elde etmek için çocukları öldürmeyin diyen tanrı, midelerin doldurulması için bir can ve ruh taşıyan canlıların öldürülmesine ses etmiyor nedense… öte yandan referans verdiğiniz kuran kitabında fiziki ateşle kişiler birçok kez tehdit edilmiştir. Yani insanların cehenneme veya cennete fiziksel nitelik atfetmesi tamamen tanrının mesajıyla ilintili, sevgiler.

    ReplyDelete
  2. Varlıkların ruhsal tekamül süreçleri idrak seviyelerine göre farklılık gösterir. Her varlık ilahi sisteme, kendi idrak seviyesi, nitelikleri ve hasletleri çercevesinde katkı verir. Yaratılıştaki reenkarnasyon döngüleri itibarıyla bir varlığın, "ölüm" adı verilen "halden hale geçişi" esasen onun tekamül yolculuğundaki ilerleme aşamalarından biridir. Öte yandan, esas anlamı derin olan ve "nefsani ihtiyaçlardan arınma uygulaması"nı ifade eden oruç kavramı ayette de zikredilen "yemek yemeyen gövde" olma yolundaki adıma işaret niteliğindedir.

    "İnsanların cehenneme veya cennete fiziksel nitelik atfetmesi" ise kitaptaki sembolizmi idrak edememelerinden veya idrak etmek istememelerinden veya bu sembolizmi insanlar üzerinde nefsani ve tahakküme dayalı bir kontrol mekanizması olarak kullanmak istemelerindendir. "Bağrım yanıyor" diyen birinin bağrında fiziki ateş, "İçim daraldı" diyen birinin iç boyutlarında bir küçülme görmeyi ummak nasıl yanlış bir yaklaşımsa, kitaptaki sembolik ifadeleri ruhsal hal yerine salt fiziki hal olarak değerlendirmek de doğru olmayan bir yaklaşımdır.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hocam değerlendirmelerinizin bir kısmı faydalı. Fakat fırtına tanrısı yahweh'in nasıl yahwe'ye dönüştüğünü bunu esasen nihai hakikatin bir ismi addeden biri olarak açıklamanız gerekir. Kutsal denilen anlatılarda yahwenin bir ölümlü gibi tevrat okuduğu ve ders aldığı anlatılır. Bu aslında bazı yahudi metinlerinde 3 yaşındaki centil(yahudi olmayan halk,ki kibar nazik iyi anlamındaki centilmen buradan gelmiştir)devamı...

      Delete
  3. (Gentil/man,centil olan adam,insan)lara tecavüzü hak gören bir YAHUDİ egregoru olduğu açıktır. Zaten bir fırtına ve savaş tanrısının isminden(cin şeytan sizin tabirinize göre) türemesi yahudi dinlerin savaşa ve katliama sebep olmasını gazzede öldüğü her iki taraf tarafındanda kabul edilen bebeklerin aslında bu katliamdan beslenen bir savaş egregoru yahweyi beslediği de görülüypr. Ya huve ismiyle benzeşmesininde tesadüf bağlamında ele alınması gerekiyor.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bu aynı zamanda yine bu ismi yücelten ve değişik vicdan dışı hareketleri yahudi ırkına hak gören anlatıların kaynağını da açıklıyor nihai hakikat olan tanrıya bu ismi yakıştırmanızı kınıyorum.

      Delete
  4. Kelimelerin anlamlarını bilmek değerlendirme süreçlerinde fayda sağlamaktadır. "Yahveh" kelimesi, Arapça ile ortak dil ailesinden yani Semitik diller ailesinden olan İbranice'deki "Havah" (Olmak) fiilinden türemiş olan ve "Olan, Var olan, Yaşayan, Ebedi olan" anlamlarını temsil eden bir kelimedir ki bu kelime, Arapça bir kelime olan ve Allah'ın esması kapsamında yer alan "Hayy" (Olan, Diri olan, Yaşayan, Varolan) kelimesinin de bir temsilidir. "Ya Huve" (Ey Olan, Var Olan, O olan) kelimesi de batınen ortak fonetik ve semantik kökenin izlerini taşımaktadır. Kelimelere, şirk kapsamında farklı anlamlar yüklenmesi, anlam çarpıtmaları, kelimelerin farklı sembolizmler amaçlı kullanımı her kültürde, her toplulukta maalesef vuku bulmuştur. Evvelce yazılanlardan da anlaşılacağı üzere, söz konusu kelime etimolojik açıdan incelenmiş olup, varlıklar için yegane odak ve dönüş noktası, muhtelif isimler veya sıfatlarla da temsil edilen tek yaratıcı Allah'tır.

    ReplyDelete