“Seçilmişlik” kavramının zihinlerde uyandırdığı ilk algı “özel, farklı, üstün niteliklere haiz olma nedenleriyle “seçilmiş olma” anlamıdır. Oysa ilahi nizamda herhangi bir varlığa atfedilmiş “seçilmişlik” kavramı o varlığın diğerlerine göre olumlu yönde farklılığını, üstünlüğünü veya müstesna özelliğini ifade etmemekte hatta bazı durumlarda tam tersini ifade etmektedir. Bunun sebebi, sınavla tekamül süreçleri sonu itibarıyla yani nihai anlamda, Allah’ın indinde hiçbir varlığın bir diğerine göre farklılık arzetmemesidir.
Bu duruma, kişi bazında başlıca misaller, ümmi (okuma yazması olmayan) olan Hz. Muhammed'in ve cinayet suçunu işlemiş olan Hz. Musa'nın, habercilik sorumluluğu verilmek üzere "seçilmiş" olmalarıdır.
Dolayısıyla “seçilmişlik”, esasen “sorumluluk ile sınanma ve bu yolla tekamül imkanı sağlanması” anlamını içeren bir kavramdır.
İsrailoğulları’nın inkarcılığını konu alan aşağıdaki ayet grubu, “sorunlu olanın” ıslah olabilmesi için “seçilmiş” olması hususunda net teyid içermektedir.
44/30 Ve İSRAİLOĞULLARI'NA alçaltıcı hakir eden azap gönderdik.
44/32 VE ONLARI İLİM ÜZERİNE ALEMLERE ÜSTÜN SEÇTİK.
44/33 Ve onlara içinde apaçık sınav olan ayetlerden verdik.
44/34 Kesinlikle bunlar derler ki,
44/35 Kesinlikle O, ANCAK İLK ÖLÜMÜMÜZDÜR. BİZLER DİRİLENLER DE OLMAYACAĞIZ.
Tevrat’taki şu ayet de, Tevrat’ın indirildiği kavim olan İsrailoğulları’nın (Yahudi kavmi) “seçilmiş” olma kriterinin farklı olduğunu ortaya koymaktadır.
5-Deuteronomy-9-6 Şunu anlayın ki, Tanrınız RAB'bin BU VERİMLİ TOPRAKLARI MÜLK EDİNESİNİZ DİYE SİZE VERMESİNİN NEDENİ DOĞRULUĞUNUZ DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ SİZ DİKBAŞLI BİR HALKSINIZ.
5-Deuteronomy-9-7 "TANRINIZ RAB'Bİ ÇÖLDE NASIL KIZDIRDIĞINIZI ANIMSAYIN, HİÇ UNUTMAYIN. Mısır'dan çıktığınız günden buraya varıncaya dek, RAB'BE SÜREKLİ KARŞI GELDİNİZ.
Tevbe suresinin aşağıdaki ayeti ise Arap kavmi misali üzerinden konu bağlamında teyid arzetmektedir. Zira ayette, Kur’an’ın indirildiği kavim olan Arap kavminin “seçilmiş” olma kriterinin ne olduğuna dolaylı olarak işaret edilmektedir.
9/97 ARAPLAR İNKAR VE İKİYÜZLÜLÜK, BOZUKLUK OLARAK DAHA ŞİDDETLİDİRLER. ALLAH’IN, RESULÜNE İNDİRDİĞİ HUDUTLARI BİLMEMEYE DAHA YATKINDIRLAR. Allah bilendir hakimdir.
İncil’in aşağıdaki ayetinde ise “seçim” hususu, Mesih İsa’nın, “birlikte yemek yediği kişileri seçmesi”ne ilişkin söylemi vasıtasıyla netlik kazanmaktadır.
40-Matthew-9-11 Bunu gören Ferisiler, İsa'nın öğrencilerine, "SİZİN ÖĞRETMENİNİZ NEDEN VERGİ GÖREVLİLERİ VE GÜNAHKARLARLA BİRLİKTE YEMEK YİYOR?" diye sordular.
40-Matthew-9-12 İsa bunu duyunca şöyle dedi: "SAĞLAMLARIN DEĞİL, HASTALARIN HEKİME İHTİYACI VARDIR.”
Netice itibarıyla, “seçimlerden” ibaret olan ruhsal tekamül süreci, insanın da, “seçimlerini” yaparken son derece hassas ve dikkatli olmasını gerektirmektedir.
İnsan ya da herhangi bir varlık “seçim” yapabiliyor olsaydı ortada Kadir-i mutlak bir tanrı anlayışı olmazdı. Kadir-i mutlak tanrı anlayışı, insanın aslında seçim yapamıyor oluşunu farketmesiyle ortaya çıkmış bir kavram. İnsan, kendisi seçim yapamadığını, seçimlerinin aslında sebeplerin sonucu olduğunu farkettiğinde felsefi düzlemde bütün bu sebepleri oluşturan dolayısıyla seçimleri yapan bir varlık olması gerektiğini farketti ve Kadir-i mutlak tanrı düşüncesini yürürlüğe soktu.
ReplyDeleteBu yorumda yer alan ve içerik anlamı ayrı bir analizin konusu olan “İnsan .... “seçim” yapabiliyor olsaydı ortada Kadir-i mutlak bir tanrı anlayışı olmazdı. ..... İnsan ..... gerektiğini farketti ve Kadir-i mutlak tanrı düşüncesini yürürlüğe soktu.” cümlesi semantik tezat içermekle birlikte, insanın, belirli bir düşünceyi oluşturma, aktive etme yönünde karar verebildiğini yani “seçim yapabildiğini” ifade eden bir cümledir.
ReplyDeleteAncak genel içeriği itibarıyla bu yorum, üzerinde düşünülmesi gereken bir hususa da işaret etmektedir. Bu husus, yaratılış sisteminin bir öğesi olan insanın bu sistem içinde neleri seçip, neleri seçemeyeceği, seçimlerinin, kendisine, diğer varlıklara ve nihai olarak sistemin işleyişine nasıl katkı verdiğidir.
İnsanın seçim yapamayacağı hususlar, ilk değerlendirmede, doğmak veya doğmamak yani yaratılmış olmak veya olmamak, doğum zamanı, ölüm zamanı (intihar ise seçim olarak değerlendirilebilir.), organlarının işleyiş mekanizması, içinde bulunacağı yaşam ortamı ve karşılaşacağı olaylar silsilesi vb. olarak algılanabilmektedir. Ancak insan, yaratılış sistemi içindeki akışlara, akli gücünün bir sonucu olan seçimleri vasıtasıyla yön verebilme ve tesir edebilme imkanına sahiptir. Zira, yaşam süreci içinde yapacağı seçimler, onun organlarının sağlıklı olup olmayacağı, nasıl bir yaşam ortamında bulunacağı, nasıl bir yaşam süreceği, ne tür olaylarla karşılaşacağı hususlarında yani kaderi hususunda önemli bir paya sahiptir. Hatta bu “pay”, doğma/yaratılma süreçlerine dahi tesir edebilmektedir. (Bu husus evvelki bölümlerde incelenmiştir.)
Zaten yorumun ana fikri insanın iradesizliği olduğundan her cümleden ve konu başlığından sonra fiilin aslında insana değil onu var edene ait olduğunu tekrar tekrar belirtme gereği duymadım. Cevabını verdiğiniz diğer kısımlara gelirsem; hayır, insanın seçebileceği hiçbir seçenek yoktur ortada. İnsanın eylemleri daima duygularının, aklının ve içinde bulunduğu fiziki gerekliliklerin belli oranlarda karışımıyla oluşan otomatik süreçlerdir. Yukarıda saydıklarımın hiçbiri de insan tarafından var edilmiş hususlar değildir.
DeleteSeçimlerin sonucu olan ve tekamül vasıtası olma özelliği taşıyan farklı düşünce tarzlarının herkese hayırlı olması ümidiyle...
ReplyDelete