Çeviri

Sunday, December 2, 2018

İnsanların Çoğunluğu ...

İlahi bilgileri ve kutsal kitapları bilimsel, objektif ve dogmadan uzak bir yaklaşımla inceleyen, araştıran, anlamaya ve sonuçlara ulaşmaya çalışan insanlar gerçek mü'min ve müslim insanları yani "ilimde derinleşen inançlı kitap ehli" kitlesini oluşturmaktadırlar. Peki bu kitle diğer kitleye göre az mıdır? Çok mudur? Yoksa her iki kitlede eşit sayıya mı sahiptir? Kur'an'da inanan, teslim olan ve bilgi sahibi olan iyi insan kitlesinin azınlık olduğu, çoğunluğun ise 

inanmayan, 
günahkar, 
şükretmeyen, 
müşrik ( şirk koşan ), 
saptıran,
akıl etmeyen,  
cahil, 
zanna tabi olan, 
inkarcı ( kafir ),  
gerçeği bilmeyen, 
gerçek için isteksiz olan 
yalancı,
ve dönenlerden oluştuğu bildirilmektedir. 

Dolayısıyla "çoğunluğun görüşünün, düşüncesinin veya söylediğinin doğru ve haklı olacağı" yönündeki dogmatik inanç ta böylelikle batıl olmaktadır. Bu durum, materyalist, satanist ve müşrik mal tutkunları tarafından kurulmuş ve onlara kulluk eden "çoğunluk" tarafından dogmatik olarak kabul edilmiş mevcut dünya düzeninin de batıl ve aldatıcı olduğunu ortaya koymaktadır. 

İnsanların çoğunluğunun saptırılması misyonunu üstlenmiş olan İblis neferleri, toplumda lider konumunda algılanmak / algılatılmak suretiyle ve muhtelif örgütlenmeler ( finansal, dini, siyasi, sosyal vb. ) vesilesiyle  insanları cemaatler halinde gruplamakta, batıl doktrinler ile saptırmakta ve Allah yolundan uzaklaştırmaktadırlar.

2/100 ..... ekseruhüm la yü'minun ( .... onların çoğunluğu inanmazlar. )

2/109 .... Vedde kesırun min ehlil kitabi lev yerudduneküm min ba'di ımaniküm küffara ( Kitap sahiplerinden çoğu inancınız sonrasında sizi inkarcılara döndürmeyi arzular. )

2/243 ... ekseran nasi la yeşkürun ( insanların çoğunluğu şükretmezler. )

3/110 .... ekseruhümül fasikun ( .... onların çoğunluğu günahkarlardır. )

5/49 ... kesıran minen nasi le fasikun ( .... insanlardan çoğu günahkarlardır. )

5/71 ... amu ve sammu kesırun minhüm ( .... onlardan çoğu kör ve sağır oldular...)

5/81 .... kesıran minhüm fasikun ( .... onlardan çoğu günahkarlardır. )

5/103 .... ekseruhüm la ya'kılun ( .... Onların çoğunluğu akıl etmezler. )

6/37 .... ekserahüm la ya'lemun ( .... onların çoğunluğu bilmezler. )

6/111 .... ekserahüm yechelun ( .... çoğunluğu cahillik ederler. )

6/116 Ve in tütı'eksera men fil erdı yüdılluke an sebılillah in yettebiune illez zanne ve in hüm illa yahrusun ( Ve eğer yerdeki kimselerin çoğunluğuna itaat edersen, seni Allah yolundan saptırırlar. ...)

6/128 Ve yevme yahşurühüm cemıa ya ma'şeral cinni kad isteksertüm minel ins ..... ( Ve onların hepsini topladığı gün, "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunluğunu yoldan çıkardınız." der. .... )

7/131 .... ekserahüm la ya'lemun ( .... çoğunluğu bilmezler.  )

7/187 .... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğu bilmezler. )

8/34 .... ekserahüm la ya'lemun ( .... onların çoğunluğu bilmezler.  )

9/8 .... ekseruhüm fasikun ( .... Onların çoğunluğu günahkarlardır. )

9/34 ... kesıran minel ahbari ver ruhbani le ye'külune emvalen nasi bil batıli ve yesuddune an sebılillah.. ( .... bilginlerin ve rahiplerin bir çoğu insanların mallarını batıl için yerler ve Allah yolundan döndürürler. )

10/36 Ve ma yettebiu ekseruhüm illa zanna innez zanne .... ( Ve onların çoğunluğu zan haricindekine tabi olmazlar. .... )

10/55 .... ekserahüm la ya'lemun ( ....onların çoğunluğu bilmezler. )

10/60 .... ekserahüm la yeşkürun ( .... onların çoğunluğu şükretmezler. )

10/92 ....kesıran minen nasi an ayatina le ğafilun ( .... insanlardan çoğu ayetlerimizden habersizdirler. )

11/17 .... ekseran nasi la yü'minun ( .... insanların çoğunluğu inanmazlar. )

12/21 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

12/38 ... ekseran nasi la yeşkürun ( .... insanların çoğunluğu şükretmezler. )

12/40 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

12/68 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

12/103 Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mü'minın ( Ve şayet şiddetle arzulasan da, insanların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

12/106 Ve ma yü'minü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun ( Ve onların çoğunluğu, ortak koşanlar olmadan Allah’a  inanmazlar. )

13/1 .... ekseran nasi la yü'minun ( .... insanların çoğunluğu inanmazlar. )

16/38 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

16/75 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

16/83 .... ekseruhümül kafirun ( .... Onların çoğunluğu inkarcılardır. )

16/101  ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

17/89 ... eba ekserun nasi illa küfura ( .... insanların çoğunluğu ancak inkarda direttiler. )

17/93 ... eba ekserun nasi illa küfura ( .... insanların çoğunluğu ancak inkarda diretirler )

21/24 .... ekseruhüm la ya'lemunel hakka fe hüm mu'ridun ( .... onların çoğunluğu gerçeği bilmezler de onlar yüz çevirip dönenlerdir. )

23/70 .... ekseruhüm lil hakkı karihun ( .... Onların çoğunluğu gerçek için isteksizdirler, zorlanıp hoşlanmayanlardır. )

25/44 Em tahsebü enne ekserahüm yesmeune ev ya'kılun ..... ( Kesinlikle onların çoğunluğu dinleyecekler veya akıllanacaklar mı sanıyorsun? .... ) 

25/50 .... ekserun nasi illa küfura ( .... Ama insanların çoğunluğu ancak inkar ederek diretti. )

26/8 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildir. )

26/67 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/103 ....  ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildirler. )

26/121 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildirler. )

26/139 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/158 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değildirler. )

26/174 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/190 .... ma kane ekseruhüm mü'minın ( .... Onların çoğunluğu inananlar değillerdir. )

26/223 ... ekseruhüm kazibun ( ... Onların çoğunluğu yalancılardır. )

27/61 ... ekseruhüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

27/73 ... ekserahüm la yeşkürun ( .... Onların çoğunluğu şükretmezler. )

28/13  ... ekseruhüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

28/57 .... eksera hüm la ya’lemun (.... onların çoğunluğu bilmezler. )

29/63 ... ekseruhüm la ya'kilun ( .... Onların çoğunluğu akıl etmezler. )

30/6 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

30/30 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

30/8 .... kesıran minen nasi bi likai rabbihim le kafirun ( ....  insanlardan çoğunluğu Rab’leriyle karşılaşmayı inkar edenlerdir. )

30/42 ... ekseruhüm müşrikın ( .... Onların çoğunluğu ortak koşarlar. )

31/25 ... ekseruhüm la ya'lemun (.... onların çoğunluğu bilmezler. )

34/28 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğu bilmezler. )

34/36 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğu bilmezler. )

34/41 .... ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun ( .... cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı. )

37/71 Ve lekad dalle kablehüm ekserul evvelın ( Ve onlardan önce evvelkilerin çoğunluğu sapmışlardı. )
39/29  ... ekseruhüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

39/49  ... ekserahüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

40/57 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

40/59 ... ekseran nasi la yü'minun ( ....  insanların çoğunluğu inanmazlar. )

40/61 .... ekseran nasi la yeşkürun ( .... insanların çoğunluğu şükretmezler. )

41/4 .... a'rada ekseruhüm fe hüm la yesmeun ( .... Onların çoğunluğu yüz çevirip dönmüşlerdir de onlar duymazlar. )

43/78 .... ekseraküm lil hakkı karihun ( .... çoğunluğunuz gerçek için isteksizsinizdir. )

44/39  ... ekserahüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

45/26 ... ekseran nasi la ya'lemun ( .... insanların çoğunluğu bilmezler. )

49/4 ... ekseruhüm la ya'kılun ( .... Onların çoğunluğu akıl etmezler )

52/47  ... ekserahüm la ya'lemun ( ... onların çoğunluğu bilmezler. )

57/26 ... kesirun minhüm fasikun ( .... onlardan çoğu günahkarlardı. )

57/27 ... kesirun minhüm fasikun ( .... onlardan çoğu günahkarlardı. )

Friday, November 30, 2018

Döngü Sonu Ayetleri

Döngü sonunda kaba madde alemi olan dünyada vuku bulacak olaylar aşağıda yer alan ve "Ve iza ..." ifadesi ile başlayan 25 ayette özetlenmiştir. Özetin 25 ayette yer alması döngü sonunun nümerik ifadesi olan "7" ( 2+5 = 7 ) sayısı açısndan dikkat çekmektedir.

81/1 İzeş şemsu kuvviret ( Güneş dürüldüğünde. )
81/2 Ve izen nücümün kederet ( Ve yıldızlar bulandığında, )
81/3 Ve izel cibalu süyyiret ( Ve dağlar seyirtildiğinde, )
81/4 Ve izel işaru uttılet ( Ve yüklü develer bırakıldığında, )
81/5 Ve izel vühüşü huşiret ( Ve vahşi hayvanlar toplandığında, )
81/6 Ve izel biharu succiret ( Ve denizler ateşlenip kaynatıldığında, )
81/7 Ve izen nüfusu zuvvicet ( Ve nefisler eşleştirildiğinde, )
81/8 Ve izel mev'udetu suilet ( Ve vaadedilmiş kıza sual edildiğinde, )
81/10 Ve izes suhufü nuşiret ( Ve sahifeler yayıldığında, yayımlandığında, )
81/11 Ve izes sema'u kuşitat ( Ve gök soyulup açıldığında, )
81/12 Ve izel cahimü su'iret ( Ve cehennem ateşlendiğinde, )
81/13 Ve izel cennetu uzlifet ( Ve cennet yaklaştırıldığında, )
82/1 İzes semaun fetaret ( Gök yarıldığında, )
82/2 Ve izel kevakibun teseret ( Ve yıldızlar serilip saçıldığında, )
82/3 Ve izel biharu fucciret ( Ve deniz fışkırtılıp akıtıldığında, )
82/4 Ve izel kuburu bu'siret ( Ve kabirlerin içi dışına getirilip görünür olduğunda, )
84/1 İzes semaun şakkat ( Gök yarıldığında, )
84/2 Ve ezinet li rabbiha ve hukkat ( Ve Rab’bine kulak verdiğinde ve boyun eğdiğinde, )
84/3 Ve izel ardu müddet ( Ve yer uzatıldığında, )
84/4 Ve elkat ma fiha ve tehallet ( Ve içinde ne varsa attığında ve boşaldığında, )
84/5 Ve ezinet li rabbiha ve hukkat ( Ve Rab’bine kulak verdiğinde ve boyun eğdiğinde, )
99/1 İza zülziletil erdu zilzaleha ( Yer zelzelesiyle sarsıldığında. )
99/2 Ve ahracetil erdu eskaleha ( Ve yer ağırlıklarını çıkardığında. )
110/1 İza cae nasrullahi vel feth ( Allah' ın yardımı ve açılış geldiğinde, )
110/2 Ve raeyten nase yedhulune fi dinillahi efvace ( Ve insanların Allah' ın dinine bölükler halinde girdiklerini gördüğün zaman. )

İNDallah ( Allah'ın İNDi )

Arapça "İND" kelimesi "Yan, Taraf" anlamlarına geldiği gibi "Hissi ve manevi anlamda zaman ve mekan" anlamına da gelmektedir. Kur'an'da geçen "Allah'ın İndi" veya "İndimiz" ifadeleri Kelime, Ruh veya Madde alemine ( kainat ) ait olmayan, bu alemlerden münezzeh olan ve sonsuzluk kavramını içeren bir ortamı, bir kümeyi tanımlamakta gibidir.  

- "İnd" kelimesi Kur'an'da 197 kere geçmekte olup, bu frekans sayısının nümerolojik değeri "sonsuz yeni döngü"nün nümerik sembolü olan "8" sayısına eşittir. ( 1+9+7 = 17 ... 1+7 = 8 ) 

- "İnd" kelimesinin ilk kez geçtiği ayet ise Bakara suresinin 2/54 kodlu ayetidir. "İnd" kelimesi bu ayetteki 33. kelimedir. Ayet kodunu ve ayetteki kelime adedini oluşturan rakamların toplamlarının nümerolojik değeri yine "8" olmaktadır. ( 2+5+4+3+3 = 17 ... 1+7 = 8 )

"2/54" Ve (1) iz (2) kale (3) musa (4) li (5) kavmi (6) hı (7) ya (8) kavm (9) i (10) inne (11) küm (12) zalemtüm (13) enfüse (14) küm (15) bi (16) ittihazi (17) kümü (18) el (19) ıcle (20) fe (21) tubu (22) ila (23) BARİİ (24) küm (25) fe (26) aktülu (27) enfüse (28) küm (29) zaliküm (30) hayrun (31) leküm (32) İNDE (33) barii (34) küm (35) fe (36) tabe (37) aley (38) küm (39) inne (40) hu (41) hüve (42) et (43) tevvabü (44) er (45) rahim (46) ( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel yaratanınıza tabi olun da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel yaratanınızın İNDİNDE size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

- Ayet kodunun ( 2/54 ) nümerolojik değerinin 11 olması da döngü ve düalite kavramları açısndan önem arzetmektedir. ( 2+5+4 = 11 )

"İND" kelimesi diğer dillerinde de "İçinde, İçi, İçte olan" anlamlarına gelmektedir. 

İNTernal ( İçsel )
ENDoscopy 
ENDülüs / ANDAlucia
ENDokrin ( İç Salgı )


Thursday, November 29, 2018

Hemmazların Zan ve Mal Tutkusu

Arapça'da "Hümeze" kelimesi "Arkadan konuşup çekiştirme", "Hemmaz" ise bu eylemi yapan kişiyi tanımlamaktadır. Her iki kelimenin de kökü olan "Hemz" kelimesi Kur'an'da Kalem ( 68 ) ve Hümeze ( 104 ) surelerinde geçmektedir.  

68/11 HEMMAZİN meşşain bi nemim ( ARKADAN KONUŞUP, ÇEKİŞTİREN, sadece akıl ve mantık )ile gerçeği bulacağını sanan, laf taşıyan. )
68/12 Menna'ın lil hayri mu'tedin esim ( Hayırdan meneden, hudutları aşan günahkar. )
68/13 Utüllin ba'de zalike zenim ( Sert, kaba bundan başka da aşağılık soysuz. )
68/14 En kane za MALİN ve benin ( MALI ve oğulları var diye. )

104/1 Veylün li külli HÜMEZETİN lümezeh ( Vay o ARKADAN KONUŞUP, ÇEKİŞTİREN,lerin hepsi için. )
104/2 Ellezi cemea MALEN ve addedeh ( O MALI toplayan ve onu adet adet sayan, )
104/3 Yahsebü enne MALEHU ahledeh ( MALININ onu ebedi kılacağını sanar. )

Ayetlerde dikkat çeken bir husus, "Hemz" kelimesinin "Mal Tutkusu" kavramı ile birlikte kullanılmış olmasıdır. Hakkında dedikodu yaptıkları ve arkalarından konuştukları insanlara karşı toplumda yanlış intibalar oluşmasına ve itibarlarının sarsılmasına sebebiyet veren "hemmazlar" bu yolla maddi menfaat sağlamayı ummaktadırlar. Hemmaz karakterlerin "Zan" ile yani delili olmadan iftira söylemlerinde bulunma özellikleri de öne çıkmaktadır.

6/116 Ve in tütı'eksera men fil erdı yüdılluke an sebılillah in yettebiune illez ZANNE ve in hüm illa yahrusun ( Ve eğer yerdeki kimselerin çoğunluğuna itaat edersen, seni Allah yolundan saptırırlar. Kesinlikle ancak ZANNA tabi olurlar ve kesinlikle onlar ancak saçmalarlar. )

Ayette "Zan" ile söylemlerde bulunarak insanları saptırmaya çalışan hemmaz kitlenin dünya nüfusunun çoğunluğunu oluşturduğu da vurgulanmaktadır. 

Tur Piramit mi?

"The Great Pyramid. When the Great Pyramid of Egypt was built it was 146 meters (480 feet) tall. Time has worn the pyramid down to 138 meters (455.4 feet) and it still continues to erode. The pyramid was once covered with limestone that was polished and believed to be left white."

http://kingtutone.com/pyramids/information/


Mısır'daki Büyük Giza Piramitinin orijinal yüksekliğinin 146 metre olduğu bilinmektedir. 146 sayısının nümerolojik değeri 11 sayısını ( 1+4+6 = 11 ) vermektedir.

TUR kelimesi Arapça'da "Dağ, Kule" anlamında kullanılmaktadır. TUR kelimesi İngilizce'de TOWER, Fransızca'da TOUR, Almanca'da ise TURM olarak yazılmakta ve "Kule " anlamına gelmektedir. 

Kur'an'da TUR kelimesi ilk kez Bakara suresinin 2/63 kodlu ( 2+6+3 = 11 ) ayetinde 11. kelime olarak geçmektedir.

"2/63" Ve (1) iz (2) ehazna (3) misaka (4) küm (5) ve (6) rafa'na (7) fevka (8) kümü (9) et (10) TUR (11) huzu (12) ma (13) ateyna (14) küm (15) bi (16) kuvvetin (17) ve (18) ezküru (19) ma (20) fı (21) hi (22) lealle (23) küm (24) tettekun (25) ( Ve zamanında sözünüzü aldık ve DAĞI / KULEYİ üstünüze yükselttik. Size o verdiğimizi kuvvetlice alıp tutun ve onun içindekini hatırlayın. Umulur ki sakınırsınız.  )

Ayet kodunun ve TUR kelimesinin ayetteki sıra numarasının 11 nümerolojisi içermesi Kur'an'da geçen TUR kelimesinin Mısır'daki piramidi işaret etmekte olduğu ihtimalini oluşturmaktadır. Zira Mü'minun suresinin 38. ayetinde bildirildiği üzere Firavun, Allah'a şirk koşmak amacıyla Haman'dan YÜKSEK KÖŞK / KULE inşa etmesini istemiştir. ( 11 sayısı ilahi nümerolojide düalite ve döngü* sembolü olup, okült satanizmde ise şirkin yani O'na eş koşmanın sembolüdür. 11 sayısı matematikteki eşit ( = ) işaretine de benzemektedir. )


*”Tur atmak” yani bir döngü tamamlamak deyiminde de TUR kelimesi kullanılmaktadır.

28/"38" Ve kale fir'avnü ya eyyühel meleü ma alemtü leküm min ilahin ğayrı fe evkad li ya hamanü alet tıyni fec'al lı SARHAN leallı ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnühu minel kazibın ( Ve Firavun "Ey ileri gelenler, ben size başka ilah bilmem. Haydi bana çamurun üzerine ateş yak ey Haman. Bana YÜKSEK KÖŞK oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. Kesinlikle ben onu yalancılardan zannederim." dedi. )

Ayet numarasının ( 38 ) nümerolojik değeri yine 11 sayısını vermektedir.











Wednesday, November 28, 2018

Abracadabra ( Ebri Ke Debri ), Büyü, Kırmızı ve Babil Fahişesi

Halk arasında sihir yapabilmek için gerekli olan kelime olarak bilinen ABRACADABRA kelime setinin kökeni Arapça kelimelere ve Allahü Teala'nın yaratış prensibine dayanmaktadır. Sihirbazlığın mekruh olduğu, sihir ile uğraşanların, kadere müdahale ve kaderi değiştirme ihtirası içinde şirk günahına batmış olmalarından dolayı iflah olmayacakları Yunus suresinin 77. ayetinde bildirilmektedir.

10/77 Kale musa e tekulune lil hakkı lemma caeküm e sıhrun haza ve la yüflihus sahırun ( Musa, "Size geldiğinde gerçek için böyle mi dersiniz? Bu sihir midir? Sihirbazlar iflah olmazlar." dedi. )

Şirk koşmak suretiyle sihirle uğraşanlar tarafından meşhur edilmiş ABRACADABRA kelimesinin açılımı EBRİ KE DEBRİ yani EBRİ* ( Yaratırım ) KE ( Gibi ) DEBRİ ** ( Düşünürüm / Konuşurum / Yazarım ) ... "DÜŞÜNDÜĞÜM / KONUŞTUĞUM / YAZDIĞIM GİBİ YARATIRIM" olmaktadır.

* "EBRİ" ( Yaratırım ) fiili BARİ ( Yaratıcı ) kelimesiyle ilintili olup, BARİ kelimesi Haşr suresinin 24. ayetinde şöyle yer almaktadır.

59/24 Hüvallahül halikul BARİül musavvirü lehül esmaül hüsna yüsebbihu lehu ma fis semavati vel ard ve hüvel azizül hakim ( Allah, o YARATAN, var eden, düzenleyip şekil verendir. En güzel isimler O’nadır. Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa, O' nu övgü sözleri ile överler. O yücedir hakimdir. )

** DEBİR" kelimesi "YAZICI" anlamına sahip olmakla birlikte "Debbir" olarak da "Düşünmek, Yönetmek, Düzenlemek" anlamına gelmektedir. "Debr / Debir / Debbir" kök kelimesi Ra'd suresinin 2. ayetinde Allahü Teala'nın tüm işleri yönettiğinin bildirildiği cümlede kullanılmıştır. Ayrıca "Yazı, Kitap" anlamına gelen "Zebur" kelimesi "Debur / Debr" olarak telafuz edilmektedir. Arapça'da Z harfi D olarak telafuz edimektedir.

13/2 Allahüllezı rafeas semavati bi ğayri amedin teravneha sümmesteva alel arşi ve sehharaş şemse vel kamer küllün yecrı li ecelin müsemma yüDEBBİRul emra yüfassılül ayati lealleküm bi likai rabbiküm tukınun ( O Allah, gökleri sütunsuz yükseltendir. Onları görürsünüz. Sonra arş, taht üzerine seviyelendi. Ay’ı ve Güneş’i buyruğuna aldı. Hepsi isimlendirilmiş belirli vade için akarlar. İşleri YÖNETİR. Ayetleri ayrıntılandırır. Umulur ki Rab’binize kavuşmaya kani olursunuz.  )

"Debir" kelimersinin "Yazıcı" anlamını içeren "Yazdığım gibi yaratırım." cümlesi de Tevbe suresinin 36. ayeti ile ilintilidir.

9/36 İnne ıddeş şühuri ındellahisna aşera şehran fı KİTABİLLAHİ YEVME HALEKAS SEMAVATİ VEL ERDA minha erbeatün hurum zaliked dınül kayyimü fe la tazlimu fıhinne enfüseküm ve katilül müşrikıne kaffeten kema yükatiluneküm kaffeh va'lemu ennallahe meal müttekın ( Kesinlikle, Allah indinde ayların adedi oniki aydır. GÖKLERİ VE YERİ YARATTIĞI GÜNKÜ ALLAH YAZISINDA. Onlardan dördü haramdır. Bu daim olan dindir. O halde, onlar hakkında nefislerinize zulmetmeyin. Ortak koşanlarla, sizinle topluca savaştıkları gibi topluca savaşın. Bilin ki, kesinlikle Allah sakınanlarla beraberdir. )

Ayrıca Türkçe'deki BİR kelimesinin de EBRİ ( Yaratırım ) kelimesi kaynaklı olması kuvvetle muhtemeldir. Zira SIFIR olarak tasvir edilebilecek YOKLUK safhasından BİR olarak tasvir edilen YARATILIŞ / VARLIK safhasına geçiş düşünüldüğünde EBRİ ve BİR kelimeleri arasındaki ilinti daha da netleşmektedir.

Ayrıca ALDEBARAN adı verilen, "Red Giant" ( Kırmızı Dev ) safhasında olan yıldızın isminin kökeni Arapça olup, açılımı EL ( Ön ek ) + DEBER ( Yazar / Takip Eder / Yönetir ) +AN ( Gibi olan ) olmaktadır.

                          
                                                                                                                    Aldebaran
                 
Aldebaran yıldızının, okült ezoterik anlamda yine kendisi gibi "kırmızı" olan ve "Red Planet" ( Kırmızı Gezegen ) olarak anılan Mars gezegeniyle ilintili olduğu bilinir.

                              
                                                                                                                          Mars

"Kırmızı", renkler arasında en düşük frekansa sahip olan renktir.

                           

Dolayısıyla "Kırmızı" alt boyutu yani 2. boyutu * temsil eder. Cinlerin ikinci boyut varlıkları oldukları ve sihir gibi işleri telkin ederek insanları saptırdıkları düşünüldüğünde Aldebaran yıldızının ve Mars gezegeninin cinler ve onlara kulluk edenler için neden anlamlı ve sembolik olduğu ortaya çıkmaktadır. ( * Dünyanın rengi mavi olup, 3. boyutu temsil eder. Mor renk ise kaba madde planı olan Dünyanın ötesindeki üst planı temsil eder. )

Trafik ışıklarında da "Kırmızı" renk "Engeli / Engellenmeyi" sembolize etmektedir. Kırmızı kelimesinin İngilizce'deki karşılığı "Red" kelimesidir. "Red" kelimesinin "Reddetmek" fiilindeki "Red" kökü olması kuvvetle muhtemeldir.

Arthur C. Clarke tarafından 1953 yılında yazılan "Childhood's End" ( Çocukluğun Sonu ) isimli romanın film uyarlamasındaki şeytan karakterinin "kırmızı" ile sembolize edilmesi de bu anlamda mesaj içermektedir.



Ayrıca romanın kapağındaki "Sürüngen Gözü" de bir başka cin şeytanı sembolüdür.


2002 yılında vizyona girmiş olan "Red Dragon" ( Kırmızı Ejder ) filminin isminde de şeytan sembolü olan sürüngen ejderin rengi "kırmızı" olarak tasvir edilmektedir. Filmin ana karakteri, insan yeme saplantısı olan cin tasallutundaki bir adamdır.


Kırmızı renk, azgınlığı, isyanı ve negatif enerjiyi içerdiği ve sembolize ettiği için İspanya'daki boğa güreşlerinde boğayı azdırmak için kırmızı bez kullanılmaktadır.


Ahlaksızlığın ve şeytani sapıklığın sembolü olan Babil Fahişesi karakteri de “kırmızı” elbise içinde resmedilmektedir. “Lady in Red” kavramının kaynağı da Babil Fahişesi’dir.


Babil Fahişesi'nin kırmızı renk ile sembolizmi İncil ayetlerine dayanır.

66 Vahiy 17/3 Bundan sonra melek beni Ruh'un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı KIRMIZI bir CANAVARIN üstüne oturmuş bir kadın gördüm.

66 Vahiy 17/4 Kadın, mor ve KIRMIZI giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.

66 Vahiy 17/5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.

66 Vahiy 18/23 Artık sende ( Babil ) hiç kandil ışığı parlamayacak. Sende artık gelin güvey sesi duyulmayacak. Senin tüccarların dünyanın büyükleriydi. Bütün uluslar senin BÜYÜCÜLÜĞÜNLE* yoldan sapmıştı.

* Babil Fahişesi, insanları büyüleyip saptıran şeytanın sembolüdür. Kur'an'ın Nisa ( Kadınlar ) suresinin 117. ayetinde "Şeytan" ile "Kadın" kelimeleri arasında sembolik bir ilintiye dikkat çekilmektedir.

4/117 - İn yed'une min dunihı illa inasa ve in yed'une illa şeytanen merıda ( Kesinlikle onlar, O’nun haricinde ancak kadınları çağırırlar. Kesinlikle ancak asi inatçı şeytanı çağırırlar. )

Ayet numarasının "9" olması da "Aldatma, Yanıltma, Büyüleme ve Doğru Yoldan Saptırma" kavramlarının sembolizmi açısından önemlidir. Bilindiği üzere düalite nümerolojisinde 9 sayısı 6 sayısının tersi olup, negatif enerjiyi sembolize etmektedir. ( Yin Yang sembolündeki gibi. )

Babil Fahişesi pagan kültürde Inanna, Ishtar, Aphrodite, Kybele, Artemis, Diana, Isis, Athena, Venus, Semiramis gibi isimlerle anılmaktadır.

MECUSİ kelimesi "Ateşe Tapanlar" için kullanılan bir terim olup, sihir, büyü anlamına gelen MAGUS / MAGIC kelimelerinin de kökenidir. Cin şeytanları ateş ve kırmızı renk ile sembolize edilmektedirler. Bu kapsamda kırmızı renge haiz Aldebaran yıldızı ve Mars gezegeni cinlerin mekanı ve sihir gücünün kaynağı olarak addedilmektedir. Aşağıdaki resimde, ateş ve sihir kaynağı addedilen Aldebaran'ı veya Mars'ı sembolize eden daire şeklindeki bir alanda ateş yakılmak suretiyle ifa edilen bir Mecusi ayininden enstantane görülmektedir. İçinde ateş yanan daire şeklindeki alan cinler için boyutlar arası geçiş portalı işlevi görmektedir.


MAGUS, daha doğrusu MG kökünden türeyen MAGic, MAGnificient ( Muhteşem ), MAGnitude ( Büyüklük ), MEGA ( Büyük ) kelimeleri hep BÜYÜKLÜK, BÜYÜTME anlamlarını içermektedir. Bu kapsamda BÜYÜ ve BÜYÜK kelimelerinin de aynı ortak köke sahip oldukları ortaya çıkmaktadır. BÜYÜ yapanların BÜYÜK addedilmeleri ve yüceltilmeleri olgusu da bu çerçevede anlam kazanmaktadır.

38. sure olan Sad suresinde ateşten yaratılmış olan İblis'in "büyüklenmesinden" ( ululanmasından ) bahsedilmektedir.

38/75 - Kale ya İBLİSU ma meneake en tescüde li ma halaktü bi yedeyy estekberte em künte minel ALİN ( "Ey İBLİS, seni kuvvetimle yarattığım için yere kapanmaktan ne men etti? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa ULULANALARDAN mı oldun?" dedi. )

38/76 - Kale ene hayrun minh halaktenı min NARİN ve halaktehu min tıyn ( "Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ATEŞTEN yarattın, onu çamurdan yarattın." dedi. )

* İblis, "ateşten" yaratılmış olmayı "büyüklük" unsuru olarak addediyor.

38/82 - Kale fe bi İZZETİKE le uğviyennehüm ecmeın ( "O halde kesinlikle onları ÜSTÜN KUDRETİNLE * topluca azdırırım." dedi. )

* "Üstün Kudret", İblis'in kullandığı ve "büyü" / "büyüklenme" adı verilen ilahi kuvvettir. Bir sınav olarak bahşedilen bu kuvvet İblis ve ona kulluk edenlerin helakına vesile olmaktadır.

44. sure olan Duhan suresinde ise Firavun'un da bir sınav olan ilahi kuvveti O'na şirk koşmak amacıyla kullanmasından bahsedilmektedir.

44/31 - Min fir'avn innehu kane ALİYEN minel müsrifin ( Firavundan. Kesinlikle o ULULANAN müsriflerdendi. )

44/32 - Ve lekadıhternahüm ala ılmin alel alemin ( Ve onları ilim üzerine alemlere üstün seçtik. )

44/33 - Ve ateynahüm minel AYATİ ma fıhi BELAÜN mübin ( Ve onlara içinde apaçık SINAV olan AYETLERDEN verdik. )

Sad suresinin kodunun ( 38 ) nümreolojik değeri 11 ( 3+8 = 11 ), Duhan suresinin kodunun ( 44 )  nümerolojik değeri ise 8 ( 4+4 = 8 ) olması da sonsuz döngü ve düalite ( eş koşma, şirk ) sembolizmi açısından dikkat çekmektedir.







































Monday, November 26, 2018

Tabuti Sekine ve Tarsuslu Saul

Hatırlanacağı üzere, Tarsus' ilçesindeki 82 Evler mahallesindeki 3103 sokaktaki bir evin bulunduğu konumda yapılan kazı çalışmaları bir süre gündemi oluşturmuştu. Kazı çalışmalarına ilişkin farklı iddialar gündeme gelmişti.

Konuya İncil'de yer alan Tarsuslu Saul ve Tabuti Sekine açısından bakıldığında yine 7, 8 ve 11 sayılarınıdan oluşan bir gizem kuşağı ile karşılaşılmaktadır.

2/248 Ve (1) kale (2) lehüm (3) nebiyyü (4) hüm (5) inne (6) ayete (7) mülki (8) hı (9) en (10) ye'tiye (11) kümü (12) et (13) TABUTÜ (14) fı (15) Hİ (16) SEKINETÜN (17) min (18) rabbi (19) küm (20) ve (21) bekıyyetüm (22) min (23) ma (24) terake (25) alü (26) musa (27) ve (28) alü (29) harune (30) tahmilü (31) hü (32) el (33) MELAIKEH (34) inne (35) fı (36) zalike (37) le (38) ayeten (39) leküm (40) in (41) küntüm (42) mü'minın (43)

( Ve habercileri onlara, "O'nun mülkünün, hükümdarlığının ayeti, size içinde Rab’binizden SÜKUNET olan, Musa’ nın ve Harun’ un ailesinin terkettiklerinden bakiye olan TABUTLA gelmesidir. Onu MELEKLERİ taşıyacaktır. Eğer inananlarsanız, bunun içinde kesinlikle size ayet vardır." dedi. )

-"Tabuti Sekine"den bahsedilen ayetin kodunun ( 2/248 ) nümerolojik değeri 7 olmaktadır. ( 2+2+4+8 = 16 ... 1+6 = 7 )

- Ayetteki "Tabut" kelimesi 14. kelime olup, "İkili Yedi" ( 2x7 ) nümerolojisine işaret edilmektedir.

- "Tabutü Sekine"'yi tanımlayan 3. tekil şahıs zamiri "Hİ" ayetteki 16. kelimedir. ( 1+6 = 7 )

- "Sekınet" kelimesi 8. kelimedir.

- "Melaikeh" ( Melekler ) kelimesi 34. kelimedir. ( 3+4 = 7 )

- Ayette 43 kelime bulunmaktadır. ( 4+3 = 7 )

- Tarsus'taki evin bulunduğu sokağın numarası 3103'tür. ( 3+1+0+3 = 7 )

İncil'de "Tarsuslu Saul"'den bahsedilen ilk ayet ise şöyledir.

44 Elçilerin İşleri 9/11 Rab ona, «Kalk» dedi, «Doğru SOKAK denilen sokağa git ve Yahuda'nın evinde SAUL adında TARSUS'LU birini ara. Şu anda orada dua ediyor.

- Bu ayetin kodunu oluşturan 44 ve 9/11 sayıları 8 ve 11 nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir. ( 44 ... 4+4 = 8 ; 9/11 ... 9+1+1 = 11 ) 8 ve 11 sayılarının çarpımı ise 88 sayısını vermekte olup, bu sayı Kur'an'daki "Melek" ve "Şeytan" kelimelerinin tekrar adedine eşittir.

Tarsus’taki ev “82 SOKAK”ta bulunmakta olup, 82 sayısı 8 ve 11 sayıları ile uyum arzetmektedir.

05.02.2018 tarihinde Türk heyeti Vatikan'a bir ziyaret yapmıştır. Ziyaret tarihindeki 7 ve 11 nümerolojisi ilginçtir. ( 05.02 ... 5+2 = 7 ; 2018 ... 2+0+1+8 = 11 )

- Vatikan 44 hektarlık bir alan üzerine kurulu olan Dünya'nın en küçük devletidir. ( 44 ... 4+4 = 8 )

Vatikan ziyareti esnasında heyetin Papa ile fotograf çektirdiği alandaki arka planda görünen tablo oldukça ilginçtir.



Tabloda lahite yani "Tabuta" benzer bir yapı ve çevresinde bitab düşmüş, sanki ölmek üzere olan insanlar resmedilmiştir. Tablodaki insanlar sanki tabuttan salınan bir enerji nedeniyle etkilenmiş gibi görünmektedirler. Tablodaki tabut gizemli enerji kaynağı "Tabuti Sekine"'nin tasviri olabilir.

Arapça "Tarsis" kelimesi "Kurşunla perçinleme, kurşunlaştırma, sağlamlaştırma" anlamına gelmekte olup, "Tarsus" kelimesiyle özdeş olabilir. Kurşun, elektromanyetik radyasyondan koruyan bir elementtir. Zira "Türs"* ve "Tiras" kelimeleri de sırasıyla "Kalkan / Kalkanlar" anlamlarına gelmektedir. Yani Tarsis / Tarsus, kurşundan yapılmış Tabuti Sekine'ye işaret ediyor olabilir. Ashab-ı Kehf mağarasının da Tarsus'ta olduğu rivayet edilmektedir. ( * "Tersane" ( Gemi yapılan yer ) kelimesi de "Türs" kökünden türemiştir. Gemiler, her biri kalkan gibi olan levhaların birleştirilmesinden oluşur. )

Tablodaki tabutun üzerinde de Star Gate'e ( Yıldız Kapısı ) benzeyen bir daire yer almaktadır. Bu figür vasıtasıyla, Tabuti Sekine'nin portal açma ve üst planlara, üst frekans boyutlarına geçiş sağlama kudreti, enerjisi tasvir ediliyor olabilir. Rahman suresinin 55/33 kodlu ayetinde bildirilen, göklerin çaplarından geçebilmek için gerekli olan "Sultan" kelimesi bu anlamda önem arzetmektedir.

55/33 Ya (1) ma'şere (2) el (3) cinni (4) ve (5) el (6) insi (7) in (8) isteta'tüm (9) en (10) tenfüzu (11) min (12) aktari (13) es (14) semavati (15) ve (16) el (17) ardı (18) fe (19) enfüzu (20) la (21) tenfizune (22) illa (23) bi (24) SULTAN (25)

( Ey cin ve insan toplulukları, eğer göklerin ve yerin çaplarından ötesine geçmeye istidatınız varsa, haydi ötesine geçin. KUVVET, DELİL olmadan geçemezsiniz. )

- Ayet kodunun ( 55/33 ) nümerolojik değeri 7 olmaktadır. ( 5+5+3+3 = 16 ... 1+6 = 7 )

- Ayette 25 kelime bulunmaktadır. ( 25 ... 2+5 = 7 )

- Ayetteki "Sultan" kelimesi 25. kelimedir. ( 25 ... 2+5 = 7 )

Tarsuslu Saul ile ilgili olarak da bir kitap aranmakta olabilir. Ve bu kitabın içinde, aynı Tabuti Sekine gibi portal açma özelliği olan bir kod, bir kelime yer alıyor olabilir.

Tevrat'ta yer alan "Antlaşma Sandığı" içinde ilahi yazıların olduğu ve ilahi kudrete haiz bir sandığı tanımlamaktadır.

2 Çıkış 40/20 Antlaşma Levhaları'nı SANDIĞA koydu, SANDIK sırıklarını taktı, BAĞIŞLANMA KAPAĞI'nı sandığın üzerine yerleştirdi.

Yukarıdaki tablodaki sandığın "kapağının" açılmış olduğu ve çevresindekilerin bitkin düşmüş oldukları görülmektedir. Kapağın açılmasıyla yayılan bir enerjinin ( nükleer enerji, radyoaktivite ) varlığı söz konusu gibi görünmektedir.

6 Yeşu 3/4 “Böylece hangi yöne gideceğinizi bileceksiniz. Çünkü daha önce bu yoldan hiç geçmediniz. Ama Antlaşma SANDIĞI’na yaklaşmayın; SANDIKLA aranızda İKİ BİN ARŞIN * kadar bir aralık kalsın.

* 2,000 arşın 1,360 metrelik mesafeye eşit olup, sandığa bu mesafeden daha fazla yaklaşılmamasının öğütlenmesi, sandığın, insan için ölüm tehlikesi içeren yüksek bir enerjiyi ( nükleer enerji, radyoaktivite ) barındırdığı düşüncesini doğurmaktadır.

9 1 Samuel 5/11 Bütün Filist beylerini toplayarak, "İsrail Tanrısı'nın SANDIĞI'nı buradan uzaklaştırın" dediler, "SANDIK yerine geri gönderilsin; öyle ki, BİZİ DE HALKIMIZI DA YOK ETMESİN." Çünkü kentin her yanını ölüm korkusu sarmıştı. Tanrı'nın onlara verdiği ceza çok ağırdı.

19 Mezmurlar 132/8 Çık, ya RAB, yaşayacağın yere, Gücünü simgeleyen SANDIKLA birlikte.


Silisyum ... Zücac

Silisyum, yerkabuğunda en bol bulunan elementler arasında ikinci sırada yer alır. Elektronik cihazların ve entegre devrelerin hammaddesi konumundaki silisyum, bilgisayar sistemlerinin de yapıtaşı niteliğindedir. Teknoloji merkezi Silikon Vadisi, bu sebeple adını silisyumdan almıştır. İngilizce “Silicon” kelimesinin Türkçe karşılığı “Silisyum”dur. CAMın hammaddesi olan kumlar da silisyum içeriği sebebiyle kullanılabilmektedir.

Silisyum periyodik tabloda 4A grubunda ( 14. grup ) ve 3. periyodda yer almakta olup, atom numarası 14, atom ağırlığı ise 28,09'dur. Yerkabuğu, %27,7 oranında silisyum içerir. 



Kur'an'da "Zücac" ( Cam ) kelimesinin geçtiği tek ayet Nur suresinin 24/35 kodlu ayetidir.

24/35 Allahü (1) nuru (2) es (3) semavati (4) ve (5) el (6) ard (7) meselü (8) nuri (9) hı (10) ke (11) mişkatin (12) fı (13) ha (14) mısbah (15) el (16) misbahu (17) fı (18) ZÜCACEH (19) ez ZÜCACETÜ ke enneha kevkebün dürriyyün yukadü min şeceratin mübaraketin zeytunetin la şerkıyyetin ve la ğarbiyyetin yekadü zeytüha yüdıy'ü ve lev lem temseshü nar nurun ala nur yehdillahü li nurihı men yeşa' ve yadribüllahül emsale lin nas vallahü bi külli şey'in alim ( Allah göklerin ve yerin aydınlığıdır. O’nun aydınlığının misali, içinde lamba olan kandil gibidir. Lamba CAMIN içindedir. CAM da, kesinlikle o incili yıldız gibidir. Ne doğuya meyleden, ne batıya meyleden, yağı bereketli olan ağaçtan tutuşturulup yakılır. Şayet ona ateş dokunmasa bile yağı yittikçe yanar. Aydınlık üzerine aydınlıktır. Allah dilediği kimseyi aydınlığına yönlendirir. Allah misalleri insan için beyan eder. Allah herşeyi bilendir. )

- Ayetin kodunun ( 24/35 ) nümerolojik değeri 14 ( 2+4+3+5 ) olup, bu sayı Silisyumun atom numarasına eşittir.

- Ayetteki ilk Zücac ( Cam ) kelimesinin sıra numarası 19 olup, bu sayı Silisyumun atom ağırlığı olan 28,09'un nümerolojik değerine ( 2+8+0+9 = 19 ) eşittir.

- Ayetteki iki Zücac kelimesinin sıra numaralarının ( 19 ve 21 ) nümerolojik toplamları 4 sayısını ( 1+9+2+1 = 13 ... 1+3 = 4 ) vermekte olup, 4 sayısı Silisyumun ait olduğu grup numarasına ( 4A) eşittir.



Sunday, November 25, 2018

İnşirah ile huzur bulmak

Döngü sonuna tanık olunan bu dönemde yükselen kolektif bilinci ve buna bağlı olarak yayılan pozitif enerjiyi engelleyebilmek amacıyla insan ve cin şeytanları tarafından da muhtelif yöntemler  ( söylemler, uygulamalar vb. ) kullanılmak suretiyle negatif enerji yayılmak istenmektedir. Söz konusu bu negatif enerji insanlar üzerinde uykusuzluk, stres, panik atak, depresyon, göğüs daralması, huzursuzluk gibi belirtilerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Bu husus Hicr suresinin 15/97 kodlu ayetinde "Yedıyku Sadr" ( Göğüs Daralması ) olarak belirtilmiştir.

15/97 Ve lekad na'lemü enneke yedıyku sadruke bima yekulun ( Ve kesinlikle senin, onların o söylediklerinden dolayı göğsünün daraldığını biliriz. )

Aynı zamanda "ruhsal uyanışın" da işareti olan bu belirti karşısında Allah Teala'nın bahşedeceği yardım ve buna bağlı olarak inananların nasıl bir tutum ve davranış içerisinde olmaları gerektiği İnşirah ( Genişleme, Açılma ) suresinde anlatılmakta gibidir.

94/1 - E lem neşrah leke sadrek ( Sana göğsünü açıp genişletmedik mi? )
94/2 - Ve vada'na anke vizrek ( Ve senden yükünü indirmedik mi? )
94/3 - Ellezi enkada zahrek ( O sırtına işkence edeni. )
94/4 - Ve refa'na leke zikrek ( Ve sana hatırlanmanı yükseltmedik mi? )
94/5 - Fe inne me'al usri yüsren ( O halde zorlukla birlikte kolaylık vardır. )
94/6 - İnne me'al usri yüsren ( Kesinlikle zorlukla birlikte kolaylık vardır. )
94/7 - Fe iza ferağte fensab ( O halde boş kaldığında çalış yorul. )
94/8 - Ve ila rabbike ferğab ( Ve Rab’bine yönel. )

Ayette, Allahü Teala'nın, yolunda çalışan ve gayret sarfedenlerin göğüslerine genişlik, ferahlık vereceği, her türlü ıstırabı ve sıkıntıyı onlardan uzak tutacağı, ruhsal tekamül için gerekli olan her zorluk deneyimi sonrasında mutlaka kolaylık vereceği bildirilmektedir. Her zorluğun ardından kolaylık olduğu ayette iki defa vurgulanmaktadır. Ayetin son iki ayetinde ise inananların temel sorumluluklarının Rab'lerinden yardım dilemek suretiyle iyilik için daima çalışmak ve emek sarfetmek olduğu bildirilmektedir.

Surede 8 ayet olması da adeta döngüden çıkışı ve yeni başlangıca erişmeyi nünerik olarak sembolize etmektedir.











Saturday, November 24, 2018

Sünnet ... Maddesel mi? Ruhsal mı?

"Sünnet" / "Sünen" kelimesi "Adet, Gelenek, Usül" / "Adetler, Gelenekler, Usüller" anlamına gelen Arapça bir kelimedir. Sünnet kelimesi Kur'an'da Allahü Teala'nın takdir etmiş olduğu, habercileri ve  resulleri kanalıyla insanlara tebliğ ettiği bireysel, toplumsal tutum ve davranış usüllerini ifade etmektedir. Kur'an'da "Sünnet" kelimesinin gerçek anlamı olan "Adet, Gelenek, Usül" anlamında yer aldığı ayetler aşağıdadır. 

3/137 Kad halet min kabliküm SÜNENÜN fe sıru fil erdı fenzuru keyfe kane akıbetül mükezzibın ( Sizden önce de ADETLER, USÜLLER geldi geçti. O halde, yerde gezin de yalancıların sonu nasıl oldu bakın. )

4/26 Yürıdüllahü li yübeyyine leküm ve yehdiyeküm SÜNENellezine min kabliküm ve yetube aleyküm vellahü alimün hakım ( Allah size açıklamayı, sizi o sizden öncekilerin ADETLERİNE, USÜLLERİNE yönlendirmeyi ve üzerinize tevbe eylemeyi ister. Allah bilendir hakimdir. )

8/38 Kul lillezıne keferu in yentehu yuğfer lehüm ma kad selef ve in yeudu fe kad medat SÜNNETül evvelın ( O inkarcılara de ki: "Eğer vazgeçerlerse, onlara o önceden yaptıkları af eylenecek. Eğer dönerlerse evvelkilerin ADETLERİ devam ettirilecektir." )

15/13 La yü'minune bihı ve kad halet SÜNNETül evvelin ( Ona inanmazlar. Oysa, evvelkilerin ADETLERİ geldi geçti. )

17/77 SÜNNETE men kad erselna kableke min rusülina ve la tecidü li SÜNNETina tahvıla ( Resullerimizden o senden önce gönderdiğimiz kimselere ADETLERDİR. ADETİMİZDE değişim, dönüşüm bulamazsın. )

18/55 Ve ma menean nase en yü'minu iz caehümül hüda ve yestağfiru rabbehüm illa en te'tiyehüm SÜNNETül evvelıne ev ye'tiyehümül azabü kubüla ( Ve onlara yönlendirme geldiğinde, insanları inanmalarından ve Rab’lerinden af istemelerinden men eden, evvelkilerin ADETLERİNİN gelmesini veya onlara azabın önlerine, görünür şekilde gelmesini beklemelerinin haricindeki değildir. )

33/38 Ma kane alen nebiyyi min haracin fıma feradallahü leh SÜNNETellahi fillezıne halev min kabl ve kane emrullahi kaderan makdura ( Allah' ın ona farz kıldığı hakkında haberciye zorluk yoktur. O önceden gelip geçenler hakkında Allah' ın ADETİDİR. Allah' ın emri ölçülendirilmiş kaderdir. )

33/62 SÜNNETellahi fillezıne halev min kabl ve len tecide li SÜNNETillahi tebdıla ( O öncekilerin halleri hakkında Allah' ın ADETİ budur. Allah' ın ADETİNİ değiştirmeye yol bulamazsın. )

35/43 İstikbaran fil erdı ve mekras seyyi' ve la yehıykul mekrus seyyiü illa bi ehlih fe hel yenzurune illa SÜNNETel evvelın fe len tecide li SÜNNETillahi tebdıla ve len tecide li SÜNNETillahi tahvıla ( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin ADETLERİNİ mi gözetiyorlar? Allah' ın ADETİNDE değişim bulamazsın. Allah' ın ADETİNDE dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )

40/85 Fe lem yekü yenfeuhüm ımanühüm lemma raev be'sena SÜNNETellahilletı kad halet fı ıbadih ve hasira hünalikel kafirun ( Zorluğumuzu, azabımızı gördüklerindeki inançları onlara fayda sağlamadı. Kulları hakkında Allah' ın ADETİ gelip geçti. İnkarcılar orada hasarlandılar. )

48/23 SÜNNETellahilletı kad halet min kabl ve len tecide li SÜNNETillahi tebdıla ( Allah' ın ADETİ önceden de geldi geçti. Allah' ın ADETİNDE değişiklik bulamazsın. )

"Sünnet" kök kelimesi Kur'an'da 16 kere tekrarlanmaktadır. ( 16 sayısının nümerolojik değeri 7 ( 1+6 ) olmaktadır. 7 sayısı bilindiği üzere bir döngülük, ( periyodluk ) süreçteki frekansı ifade etmektedir. ( 7 nota, 7 renk, 7 gök, 7 çakra vb. ) Dolayısıyla Sünnet kelimesinin Kur'an'daki frekansının 7 olması, ruhsal tekamül için elzem olan yaşam döngüsü içinde defaatle enkarne olarak ( bedenlenerek ) sınav veren insanların Allahü Teala'nın sünnetine tabi olmaları durumuında döngü sonunda üst planlara ( Cennet, Sevgi Planı, Sirius ) geçmeye liyakat kazanacakları bilgisinin nümerik ifadesidir. "Sünnet" ( Adet, Gelenek, Usül ) kelimesi özü itibarıyla döngüsel anlam ihtiva etmektedir. Zira "Adet, Gelenek" kavramları tekrarlanarak ifa edilmekte olan eylemleri tanımlamaktadır.

Ancak Sünnet kelimesi islami kültürde, Kur'an'da yer almayan yorumu ile, "Erkek cinsel organının ucunu örten deri kısmın kesilerek alınması" ritüeli için de kullanılmaktadır. Kur'an'da Sünnet kelimesine böyle bir anlam yüklenmediği gibi, böyle bir teşbih de mevcut değildir. İnsan vücudundan herhangi bir organın veya bölümün ampütasyon işlemi ile alınabilmesi için o organda veya bölümde ölüm tehlikesi yaratan bir dejenerasyon, enfeksiyon veya kangren gelişimi olması gerekmektedir. Böyle bir durum olmamasına rağmen ampütasyon yapılması tıbbi ve cerrahi açıdan kabul edilebilir bir uygulama değildir. Tıbbi ve bilimsel olarak izah edilecek olursa, penisin ucunu örten deri kısmın işlevi, gövde kısmına göre çok daha farklı ve hassas bir yapı arzeden uç kısmı cinsel ilişki haricindeki zamanlarda dış etkenlere ( çarpma ile zedelenme, kesilme, tahriş olma vb. ) karşı korumaktır.

Sünnet uygulamasının olumsuz yönleri aşağıda yer almaktadır.

1- Çocuklara travma yaşatılmaktadır.
2- Vücut, biyolojik işlevi olan ve koruyucu özelliği bulunan bir organdan yoksun bırakılmaktadır.
3- Kur'an'da bulunmayan bir uygulama yapılmaktadır.
4- Allah'ın yaratışı değiştirilmektedir. *

4/119 - Ve le üdıllennehüm ve le ümenniyennehüm ve le amürrannehüm fe le yübettikünne azanel en'ami ve le amürannehüm fe le yüğayyirunne halkallah ve men yettehıziş şeytane veliyyen min dunillahi fe kad hasira husranen mübına ( Ve kesinlikle onları saptıracağım, kesinlikle onları saplantılara, kuruntulara sokacağım. Kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını kesecekler. Kesinlikle onlara emredeceğim de Allah' ın yaratışını değiştirecekler. Kim Allah' ın haricinde şeytanı dost edinirse, apaçık hüsran ile hasarlanmış olur. )

Mülk suresinin 67/3 kodlu ayetinde bildirildiği üzere Allahü Teala'nın yaratışında kusur bulunmamaktadır. ( Haşa )

67/3 Ellezi haleka seb'a semavatin tıbakan MA TERA Fİ HALKIR RAHMANİ MİN TEVAFUTİN ferci'ıl basare hel tera min FUTUR ( Yedi gökleri tabakalar olarak o yarattı. RAHMAN'IN YARATIŞINDA UYGUNSUZLUK GÖREMEZSİN. Haydi gözü döndür. KUSUR görüyor musun? )

Halk arasında "Sünnet" olarak anılan uygulama Yahudi kültüründe yer alan ve Tevrat ayetlerine dayandırılan bir ritüeldir.

1 Tekvin 17-9 Tanrı İBRAHİM'e, "Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız" dedi,

1 Tekvin 17/10 "Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi SÜNNET edilecek.

1 Tekvin 17/11 SÜNNET olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak.

1 Tekvin 17/14 SÜNNET edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir."

"Sünnet" olarak anılan "penisten deri alma" eyleminin satanik bir kan ritüeli olduğu ve bu ritüelde şeytanın sembolü olan yılanın "deri atmasının" sembolize edildiği de bazı kaynaklarda yer almaktadır.

Haberci İbrahim Tevrat'ın Tekvin suresindeki 17-9'dan 17-14'3 kadar olan ayetlerde "Sünnet" kelimesinin gerçek anlamının idraki ile mi sınandı?

2/124 - Ve iz ibtela ibrahıme rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn kale innı caılüke lin nasi imama kale ve min zürriyyetı kale la yenalü ahdiz zalimın ( Ve zamanında Rab’bi İbrahim’ i kelimeler ile sınadı. Böylece onları tamamladı. "Kesinlikle ben seni insanlar için önder kıldım." dedi. "Ve soyumdan da." dedi. "Zalimler ahdime erişemezler." dedi. )

Ayette İbrahim, Rab'den soyundan da önderler kılmasını talep ediyor. Ancak Rab, İbrahim'in soyunda zalimler olduğunu bildiriyor.

Ancak Kur'an ayetlerinin yanlış yorumlanabilmesi bir gerçek olduğu gibi Tevrat ayetlerinin de yanlış yorumlanması mümkün olabilmektedir. Zira Tevrat ayetlerindeki bazı kelimelerin tahrif edildiğine ilişkin Kur'an ayetleri mevcuttur. 

5/41 Ya eyyüher rasulü la yahzünkellezine yusariune minellezine fil küfri minellezine kalu amenna bi efvahihim ve lem tü'min kulubühüm ve MİNELLEZİNE HADU semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk YÜHARRİFUNEL KELİME MİN BA'Dİ MEVADIIH yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve in lem tü'tevhü fahzeru ve men yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezine lem yüridillahü en yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hızyün ve lehüm fil ahırati azabün azım ( Ey haberci, ağızlarıyla "İnandık." deyip, kalpleriyle inanmamış olanlar seni hüzünlendirmesin. O YAHUDİLERDEN OLANLAR yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer kavime kulak verirler. YERLERİNE KONDUKTAN SONRA KELİMELERİ TAHRİF EDERLER, YERLERİNİ DEĞİŞTİRİRLER. "Eğer size bu verilirse onu alın, bu verilmezse çekinin, korkun." derler. Allah kimi fitnelemek isterse, sen ona Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın, hükmedemezsin. İşte onlar, Allah onların kalplerini temizlemek istemez. Onlara dünyada zillet ve onlara ahirette büyük azap vardır. )

Bu bilgilerden sonra akılda şöyle bir düşünce oluşabilir. "Mademki Tevrat ayetleri tahrif edilmiş, ve Tevrat muharrif bir kitap vasfı kazanmış, konu neden Tevrat ayetlerinden örnekler verilmek suretiyle anlatılmaktadır?" Unutulmamalıdır ki Tevrat'ta yer alan tüm bilgilerin, ayetlerin ve kelimelerin tahrif edilmiş olması mümkün değildir. Zira evvelki bölümlerde de değinildiği üzere İblis neferi inkarcı müşriklerin kendilerine ait bir bilgileri, ilimleri olmadığı gibi insan gibi yaratıcılıkları da yoktur. Cin şeytanları sadece matematiksel yetenekleriyle mevcut ilmi ve olguları çarpıtarak insanları aldatırlar ve saptırırlar. Yani yaptıkları sadece Allah'ın ilmini kötülüğe vesile olacak şekilde kullanmaktır. Mevcut olan tüm ilim Allahü Teala'nın bahşettiği ilimdir. Dolayısıyla yapabilecekleri tek eylem kelimeleri çarpıtmak veya onlara farklı anlamlar yüklemek suretiyle yorumlarda bulunmaktan ibaret olmaktadır. Ancak tuzak olarak nitelenen bu eylemi yaparken bile sadece kendilerini aldatmaktadırlar. Zira kalplerine iman yerleşmiş olan ve kalbiyle görmeye muvaffak olmuş müslim insanlar, bu bilgiler içinde neyin doğru, neyin çarpıtılmış olduğunu sezebilmekte, yükselen idrak seviyeleriyle ince detayları algılayabilmekte ve gerekli ayrışımı yapabilmektedirler. Bu noktada vicdan mekanizması işlev görmekte ve bir rehber gibi insanı doğru yöne ve düşünceye sevketmektedir.

İbranice yazılı olan Tevrat'ta "Sünnet" kelimesinin karşılığı "Mulh"/"Mulah"'tır.

İncil'de ise  "Sünnet" kelimesine ilişkin aşağıdaki ayetler yer almakta olup, bu ayetler sıralanmadan önce önce Mesih İsa'nın aşağıdaki söyleminin tam idrak edilmesi büyük önem taşımaktadır.

40 Matta 5-17 "YASA'yı* ya da peygamberleri geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben GEÇERSİZ kılmaya değil, TAMAMLAMAYA geldim.

* ( Tevrat = Töre = Yasa )

"Tamamlamak", eksik olan, yarım kalmış, tam oluşmamış, yanlış anlaşılmaya müsait olan bir olgunun eksiksiz ve tam doğru hale getirilmesidir.

43 Yuhanna 7/22 "Musa size SÜNNETİ buyurduğu için aslında bu, MUSA'DAN DEĞİL, ATALARINIZDAN * KALMADIR. Şabat * Günü birini sünnet edersiniz.

* Şabat kelimesinin anlamı "Yedi"dir. Fransızcada "Sept" kelimesi "Yedi" anlamına gelir. Görüleceği üzere ayette 7 birim frekanslık ( günlük ) döngü sonundaki bir ritüelden bahsedilmektedir. ( Ayet numarasının da 7 olması dikkat çekicidir. )

Mesih İsa, sünnet uygulamasının "Dogmatik" olduğunu Haberci Musa'nın bu yönde bir tebliği olmadığını bildirmektedir. "Dogma"** kavramı Kur'an'da de defaatle "Babalarını üzerinde buldukları" ifadesiyle yer almaktadır.

* 10/78 Kalu e ci'tena li telfitena an ma vecedna aleyhi abaena ve tekune lekümel kibriyaü fil ard ve ma nahnü leküma bi mü'minın ("Sen babalarımızı üzerinde bulduğumuzu bize bıraktırıp kaybettirmek için ve yerde büyüklüğün size olması için mi geldin? Biz size inananlar değiliz." dediler. )

44 Elçilerin İşleri 7/51 «Ey dik kafalılar, yürekleri ve kulakları* SÜNNET edilmemiş olanlar! Siz tıpkı atalarınıza benziyorsunuz, her zaman Kutsal Ruh'a karşı direniyorsunuz.

Ayette, "Sünnet" kavramının "fiziki bir organ kesme" işlemi olmadığı, bu kavramın Allah'ın tebliğ ettiği gibi yaşamak, O'nun istediği tutum ve davranışları sergilemek ve iyi olanı yapmak olduğu bildirilmektedir. Hatta "Kulağın sünnet edilmesi" gibi ironik bir ifade ile Sünnet kavramının fiziki bir ritüeli işaret etmediği vurgulanmaktadır.

* Yukarıda da belirtildiği üzere, Kur'an'ın Bakara suresinin 4/119 kodlu ayetinde "Şeytanın insanlara vesvese vererek hayvanların kulaklarını kestirteceği ve Allah'ın yaratışını değiştirteceği" bildirilmektedir. İncil'deki 44 7/51 kodlu ayette Sünnet ile ilgili "Kulak" misalinin yer alması ve Kur'an'daki 4/119 kodlu ayette "Allah'ın yaratışının değiştirilmesi" kavramının bildirilmesi dikkat çekmektedir.

Aşağıdaki İncil ayetlerinde Yahudiyeli müşriklerin "Sünneti şart koşmalarından" ve Mesih İsa'nın havarilerinden olan Pavlus'un ise "Sünnet olunmaması gerektiğini" öğütlemesinden bahsedilmektedir.

44 Elçilerin İşleri 15/1 Yahudiye'den gelen bazı kişiler Antakya'daki kardeşlere, «Siz Musa'nın töresi uyarınca sünnet olmadıkça kurtulamazsınız» diye öğretiyorlardı.

44 Acts 21-21 «Ne var ki, duyduklarına göre sen diğer uluslar arasında yaşayan bütün Yahudilere, çocuklarını sünnet etmemelerini, törelerimize uymamalarını söylüyor, Musa'nın yasasına sırt çevirmeleri gerektiğini öğretiyormuşsun.

İncil'deki Romalılar suresinin aşağıdaki ayetleri ise Sünnet konusunda çok daha net ifadeler içermektedir.

45 Romalılar 2/26 Bu nedenle, SÜNNETSİZLER Yasa'nın buyruklarına uyarsa, SÜNNETLİ sayılmayacak mı?

45 Romalılar 2/27 Sen Kutsal Yazılar'a ve SÜNNETE sahip olduğun halde Yasa'yı çiğnersen, bedence SÜNNETLİ OLMAYAN ama Yasa'ya uyan kişi seni yargılamayacak mı?

45 Romalılar 2/28 Çünkü ne dıştan Yahudi olan gerçek Yahudi'dir, NE DE GÖRÜNÜŞTE, BEDENSEL OLAN SÜNNET GERÇEK SÜNNETTİR.

45 Romalılar 2/29 Ancak içten Yahudi olan Yahudi'dir. SÜNNET TE YÜREK İLE İLGİLİDİR. YAZILI YASA'NIN DEĞİL RUH'UN İŞİDİR. İçten Yahudi olan kişi, insanların değil, Tanrı'nın övgüsünü kazanır.

Mesih İsa, insanlardaki geleneksel dogmatik anlayışı, kurala dönüşmüş kültürel kalıpları ve önyargıyı da dikkate alarak uygun ve yumuşak bir dille sünnetin "organ kesmek" ile ilgili olmayan ancak ruhsal tekamüle ilişkin bir kavram olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.

Koloseliler suresinin aşağıdaki ayetinde ise “Sünnet”in maddi olmayan yani bedensel olmayan bir kavram olduğu bildirilmektedir.

51 Koloseliler 2-11 Ayrıca Mesih'in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde bedenin benliğinden soyunarak ELLE YAPILMAYAN SÜNNETLE O’NDA SÜNNET EDİLDİNİZ. 

Tevrat'ın Galatyalılar suresinde de Sünnete ilişkin çok net ifadeler yer almaktadır.

48 Galatyalılar 5-11 Bana gelince, kardeşler, eğer hâlâ SÜNNETİ savunuyor olsaydım, bugüne dek baskı görür müydüm? Öyle olsaydı, çarmıh engeli ortadan kalkardı.

48 Galatyalılar 5-12 Aklınızı çelenler keşke kendilerini hadım etseler!