3/16 Ellezine yekulune rabbena innena amenna fağfir lena zunubena ve KİNA AZABEN NAR
( O, "Rab’bimiz kesinlikle biz inandık, o halde bize günahlarımızı affet ve bizi ATEŞİN AZABINDAN KORU." diyenler. )
Bu blogda, yaratılışın kaynak kodları olan kelimelerin ve ayetlerin semantik, nümerolojik ve etimolojik açıdan incelenmesi ve bilimsel veriler ile ilişkilendirilmesi sonucunda ortaya çıkan tespitlere yer verilmektedir.
Coronavirus vakasının küresel pandemi ilân edildiği ve Türkiye'de ilk vakanın tespit edildiği 11 Mart 2020 tarihinin yıldönümü olan 11 Mart 2021 tarihindeki Coronavirus tablosundaki en önemli göstergeler olan "Hasta Sayısı" ve "Vefat Sayısı" rakamları 11 ve 9/11 nümerolojisi içermektedir.
11 Mart 2021 tarihli Coronavirus Tablosu
Hasta Sayısı 821 ... 8+2+1 = "11"
Vefat Sayısı 63 ... 6+3 = "9"
9+1+1 = "11"
Yaratılıştaki kader mekanizması "Yedi birimlik döngüler" esasına göre işlemektedir. Bilindiği üzere 7 sayısı bir döngüdeki frekansı, döngü sonunu ve döngünün tamamlanmasını ifade eden sayıdır. Döngü ise düalite ( ikilik, zıtlık ) olgusunun bir sonucu olarak tezahür etmektedir.
Kur'an'da 7 sayısının "düalite" ve "döngü" kavramlarına işaret ettiği ayetler şöyledir.
65/12 - Allahullezi haleka SEB'A SEMAVATİN VE MİNEL ARDİ MİSLEHUNNE yetenezzelul emru beynehunne li ta'lemu ennallahe ala kulli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi kulli şey'in ilmen ( Allah, o YEDİ GÖKLERİ VE YERDEN DE ONLARIN AYNISINI yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. )
Ayette verilen "Gökte yedi katman ve yerde de yedi katman" mesajı ile "İkili Yedi" ( Seb'an minel mesâni ) kavramına işaret edilmektedir.
15/87 - Ve lekad ateynake SEB'AN MİNEL MESANİ vel kur'anel azim ( Ve biz sana İKİLİLERDEN YEDİYİ ve büyük Kur'an' ı verdik. )
Ayette, yaratılışın kaynak kodlarını içeren Kur'an'ın da "İkili Yedi" prensibine göre oluşturulduğu bildirilmektedir.
69/32 - Summe fi SİLSILETİN zer'uha SEB'UNE zira'an feslukuhu ( Sonra ölçüsü YETMİŞ kol uzunluğu olan ZİNCİRİN içinde, böylece onu sokun. )
Ayette kaba madde planı dünyadaki 70,000 yıllık büyük reenkarnasyon döngüsüne dikkat çekilmektedir. Ayette "Silsilet" ( Zincir ) kelimesinin kullanılmasının sebebi zincirin küçük halkalardan oluşması ve her halkanın da büyük reenkarnasyon döngüsü içindeki küçük döngüleri yani 80-100 yıllık insan ömrünü temsil ediyor olmasıdır. Her ruh, 70,000 yıllık büyük döngü içinde yaklaşık 700 kere ( 700 kere x 100 yıl ) bedenlenmek suretiyle tekâmül için kendisine verilen süreci tamamlamaktadır.
9/80 - İstağfir lehum ev la testağfir lehum in testağfir lehum SEB'İNE MERRATEN fe len yağfirallahu lehum zalike bi ennehum keferu billahi ve rasulih vallahu la yehdil kavmel fasikin ( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için YETMİŞ KERE af istesen de Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )
Ayette 70 kere "af dileme" tekrarından oluşan döngünün tamamlanmasıyla ve Allah'ın izniyle, bir gerçekleşmenin tezahür edebileceği dolaylı ve olumsuz bir misâl ile bildirilnektedir.
12/43 - Ve kalel meliku inni era SEB'A BEKARATİN SİMANİN ye'kuluhunne SEB'UN İCAFUN ve SEB'A SUMBULATİN HUDRİN VE UHARA YABİSAT ya eyyuhel meleu eftuni fi ru'yaye in kuntum lir ru'ya ta'burun ( Ve hükümdar "Kesinlikle ben YEDİ SEMİZ SIĞIR gördüm. Onları YEDİ CILIZ olanı yiyordu. YEDİ YEŞIL BAŞAK VE DİĞERLERİ KURU. Ey ileri gelenler, eğer rüyayı yorumlarsanız bana rüyam hakkında fetva verin, fikir bildirin." dedi. )
12/47 - Kale tezraune SEB'A SİNİNE deeba fe ma hasadtum fe zeruhu fi sumbulihi illa kalilen min ma te'kulun ( "YEDİ SENE usülüne göre ekeceksiniz. Hasat etmeyin de o yediklerinizden azı haricindekileri başağının içinde bırakın." dedi. )
12/48 - Summe ye'ti min ba'di zalike SEB'UN ŞİDADUN ye'kulne ma kaddemtum lehunne illa kalilen min ma tuhsinun ( “Sonra bunun ardından YEDİ ŞİDDETLİ zorlu olanı gelecek. O biriktirip daim kıldıklarınızı, o saklayacaklarınızdan azı haricindekini yiyecek." )
Görüleceği üzere ayetlerde 7 sayısı "düalite" ve "döngü" kavramları misalleri ile birlikte yer almaktadır.
Okült ezoterizmde "Shemitah Cycle" ( Simit* Döngüsü ) olarak anılan kavram "7 yıllık" döngüleri tanımlamaktadır. Küreselci zümre dünyadaki sosyopolitik olayları bu prensibe göre programlamakta ve planlamaktadırlar.
* "Simit" kelimesi dairesel bir yapıyı tanımlamakta olup, daire şeklindeki bir unlu yiyecek olan "Simit"in ismi de bu kavrama dayanmaktadır.
0 yılından itibaren 7 yıllık döngüler bazında hesaplama yapıldığında birçok önemli olayın 7 yıllık döngülerin son yıllarında vuku bulduğu tespit edilebilmektedir.
Örneğin 2002 yılı 286. yedi yıllık döngünün son yılı olup bu yıl;
- ABD kongresi başkan George Bush'a Irak'a saldırı yetkisi vermiştir. Bu gelişme küresel bazda yeni bir sürecin de başlangıcı olmuştur.
- Turkiye'de yapılan siyasi seçimler sonrasında bir döngünün sonuna gelinmiş ve yeni bir döngü başlamıştır. Bu yıl Türkiye açısından tarihi bir değişimin de başlangıç yılı olmuştur.
- "Euro" para birimi sirkülasyona girmiştir.
- Stanford Üniversitesi insan embriyosu klonlayacağını açıklamıştır.
- Bugün bir türevi dünyayı esir almış olan SARS Coronavirus ilk kez Çin, Hong Kong, Tayvan, Kanada ve Singapur'da salgın olarak ortaya çıkmıstır.
Yedi yıl sonra yani 2009 yılında ise dünya çapındaki "2009 Flu Pandemic" ortaya çıkmıştır. Bu pandemi COVID19 öncesinde en çok ölüme sebep olan pandemidir.
Sürekli dillendirilen ve küresel bazda bir döngünün sonlanacağı ve büyük bir değişimin başlayacağı yıl addedilen 2023 yılı ise 289. yedi yıllık döngünün son yılı olma özelliğini taşımaktadır.
Güneş ile Sirius yıldızı her yıl 6 ve "7 TEMMUZ" günlerinde, "14" derece Yengeç burcunda yan yana gelmekte olup, o gün insanın ve diğer canlıların BİR YILLIK kaderlerinin yazıldığına inanılmaktadır.
Güneş ile Sirius yanyana geldiğinde "BİR YILLIK kaderin yazılması" inancı ile Kur'an'daki "HER YIL sınanma" ayeti arasında bir ilinti bulunmakta gibidir. Ayrıca bu fenomende 14 nümerolojisi yani "İkili Yedi" kavramı da dikkat çekmektedir.
9/126 E (1) VE (2) LA (3) YERAVNE (4) ENNE (5) HUM (6) YUFTENUNE (7) Fİ (8) "KULLİ (9) AMİN (10)" MERRATEN (11) EV (12) MERRAT (13) EYNİ (14) summe (15) la (16) yetubune (17) ve (18) la (19) hum (20) yezzekkerun (21)
( ONLAR "HER YIL" BİR VEYA İKİ KERE KENDİLERİNİN KESİNLİKLE SINANDIKLARINI GÖRMÜYORLAR MI? Sonra tevbe etmiyorlar ve onlar hatırlamıyorlar. )
- Güneş ile Sirius'un yanyana geldikleri gün 7 Temmuz yani 7.7 olup, bu tarihte "İkili Yedi" ve 14 ( 7+7 = 14 ) mesajı bulunmaktadır.
- Güneş ile Sisirus'un yanyana gelmeleri Yengeç Burcu'nun "14" derecelik konumunda vuku bulmaktadır.
- "Bir yıllık kaderin yazılması" kavramı ile ilintili gibi olan "Her yıl sınanma" kavramının geçtiği 9/126 kodlu ayetin, büyük harfle yazılmış olan ve "her yıl sınanmak"'tan bahsedilen ilk cümlesinde "14" kelime bulunmaktadır.
Evvelce "Bir intiharın ardından" başlıklı bölümde 23.09.2020 tarihinde henüz 18 yaşındayken intihar eden Furkan Celep'in bıraktığı mektubun içerdiği spiritüel mesaja değinilmişti. Celep bıraktığı mektupta dünya hayatındaki şeytani zorbalık, haksızlık ve ıstırap sistemine değiniyordu.
Bkz.
https://kuranilmi.blogspot.com/2020/09/bir-intiharn-ardndan.html
Basında yer alan yeni bir habere göre Bursa'da Uludağ Üniversitesi'nde kalp cerrahı olarak görev yapan 35 yaşındaki Mustafa Yalçın 16.02.2021 tarihinde intihar etmiştir.
Mustafa Yalçın da ardında bıraktığı altı sayfalık mesajda yine dünya hayatındaki şeytani kölelik sistemine, maruz kaldığı zorbalığa, zulme, baskıya ve haksızlığa değinmiştir. Yalçın'ın bıraktığı mesaj esasen dünya hayatını deneyimleyen insanların şeytani varlıklar ( cin ve insan şeytanları ) tarafından maruz bırakıldıkları negatif frekansı ve ıstırabı tanımlar niteliktedir.
Kaba madde alemi dünyanın aldatıcı niteliği, esasında cehennem olduğu, varlıkları maddiyat ve nefsaniyet frekanslarına maruz bırakan bir tuzak ancak aynı zamanda da gerçeğin idrakini sağlayan ve ruhsal tekamüle vesile olan bir sınav planı olduğu Kur'an'da defaatle zikredilir.
Dünya hayatındaki insan ve cin şeytanları Kur'an'da "Mutekebbir" ( Kibirli ), "Cebbar" ( Zorba ), "Anid" ( İnatçı ) ve "Zalim" kelimeleri vasıtasıyla tasvir edilmektedir.
14/15 - Vesteftehu ve habe kulli CEBBARİN ANİD ( Ve açılışı istediler ve her İNATÇI ZORBA zarara uğradı. )
Mustafa Yalçın bıraktığı mesajda, içinde bulunduğu ortamdaki kibirli, zorba, inatçı ve zalim davranışlara ve buna dayalı bunalımına dikkat çekmektedir. Mesajı aşağıdaki gibidir.
Küreselci okült cemiyetin rehberinin de Kur'an olduğuna ancak Kur'an ilminin, bu zümre tarafından dünyevi ve nefsâni menfaatler uğrunda yani rahmani değil de şeytani amaçlar uğrunda manipüle edilerek kullanıldığına evvelki bölümlerde değinilmişti.
Bu çerçevede okült cemiyetler tarafından Kur'an'da yer almayan bazı üretilmiş kavramlar dünya kültürlerine ve tabi islami kültüre de yerleştirilmiştir. Bunlardan biri de "İsm-i Azam" ( Büyük İsim ) veya masonik terminolojiyle "Hiram'ın Kayıp Kelimesi" kavramıdır.
İsm-i Azam
İsm-i Azam, Kur'an'da ve Esmaül Hüsna ( Güzel İsimler ) olarak bilinen Allah'ın isimlerinde yer aldığı ve varlığa herşeyi yapabilme kudreti verdiğine inanılan bir kelimedir. Bu kelimenin sadece bazı haberciler tarafından bilindiğine inanılmaktadır. Bu inancın temeli ise aşağıdaki ayetlere dayanmaktadır.
2/37 - Fe TELEKKA ademu min rabbihi KELİMÂTİN fe tabe aleyh innehu huvet tevvabur rahim ( Böylece Adem Rab’binden KELİMELER ALDI da onun üzerine tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )
2/124 - Ve iz İBTELÂ ibrahime rabbuhu bi KELİMÂTİN fe etemmehunn kale inni cailuke lin nasi imama kale ve min zurriyyeti kale la yenalu ahdiz zalimin ( Ve zamanında Rab’bi İbrahim’ i KELİMELER İLE SINADI. Böylece onları tamamladı. "Kesinlikle ben seni insanlar için önder kıldım." dedi. "Ve soyumdan da." dedi. "Zalimler ahdime erişemezler." dedi. )
İslaimi kültürde, Kur'an dışı olmak üzere, "İsm-i Azam Duası" diye bir kavram dahi üretilmiştir. Aşağıdaki resimde duanın okunma adedi olarak 111 sayısı zikredilmektedir. 111 sayısı, tıpkı 11 sayısı gibi farklı boyuta geçiş portalının nümerik sembolü olup, okült cemiyetlerde farklı anlamlar da yüklenmek suretiyle sembolik iletişimde kullanılmaktadır.
Hiram'ın Kayıp Kelimesi
Masonik kültürde Hiram, Hz. Süleyman'ın tapınak inşaatında görevlendirdiği başmimar olarak bilinmektedir. Hiram'ın, masonluğun ( duvarcılığın ) yüksek sırlarını içeren "kelimeyi" bildiği ve bu kelimeyi öğrenmek isteyen bir grup duvarcı tarafından öldürüldüğü rivayet edilir. Anılan "kelime" esasen varlığa ilahi kudret kazandıracağına inanılan ve yaratılışın kaynak kodu olan kelimedir. Hikâyeye göre Hiram kendisine tuzak kurup saldıran duvarcılara kelimeyi vermemiş ve öldürülmüştür. O günden bu yana bu kelime "Hiram'ın Kayıp Kelimesi" veya "Hiram'ın Anahtarı*" olarak anılmaktadır.
* "Anahtar" kelimesi spiritüel ve okült ezoterik ilimlerde "Yeni boyuta açılışı" sembolize etmektedir. "Solomon Key" ( Süleyman'ın Anahtarı ), "Hiram Key" ( Hiram'ın Anahtarı ) kavramları hep bu minvaldeki sembollerdir. Kur'an'ın ilk suresinin ismi de "Fatiha" olup, bu kelime "Açılış, Anahtar" anlamına gelmektedir. ( Fatiha suresinin ilk iki ayetinin 11 nümerolojisi açısından ilginç bir gerçeği barındırdığı evvelce "İlahi iletişim sistemi, Heceler ve Frekans ( Titreşim )" başlıklı bölümde incelenmişti. )
Okült cemiyetler asırlardır bu sözde "gizli kelimenin" arayışı içindedirler. Yine masonik kültürde yer alan ve kainatın sırlarına vakıf olmayı sağlayacağına inanılan "Felsefe Taşı" kavramı da aynı kayıp "kelimeyi" temsil etmektedir. "Kayıp Kelime" kavramı okült ezoterik cemiyetlerin temel sembollerinden de bir olmuştur.
Yunus suresinin 82. ayeti de yaratılışın ve gerçeğin kaynak kodunun / kodlarının "kelime / kelimeler" olduğuna işaret etmektedir.
10/82 - Ve yuhikkallahul hakka bi KELİMATİHİ ve lev kerihel mucrimun ( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği KELİMELERİ ile gerçekleştirir. )
Ayet kodunun ( 10/82 ) nümerolojik değeri yaratılışın özü olan düalite, halden hale geçiş ve döngü kavramlarının nümerik sembolü olan 11 sayısını vermektedir. Zira 11 sayısı okült cemiyetlerdeki en önemli sayısal sembollerden biri konumundadır.
Esasen tüm bu arayışın özünde şirke ve hırsa dayalı şeytani frekanslar bulunmaktadır. Sözde böyle bir kelimeyi biliyor olmakla varlıklar üzerinde ilahi bir tahakküm kudretine haiz olunacağına inanılmaktadır. Oysa ki Allahü Teala'nın Kur'an'da bahşettiği her bir kelime ismül azam niteliğindedir. Bu noktada önemli olan hangi kelime olduğundan ziyade kimin, hangi niyetle bu kelimeyi veya kelimeleri kullanacağıdır. Niyet kötü olduktan sonra en önemli kelime dahi zikredilse sonuç olarak şerden, beladan ve helaktan başka bir şey tezahür etmeyecektir. Öte yandan "Allah" kelimesinden daha "azam" bir kelime arayışı da başlı başına abesle iştigal niteliğindedir.
Dolayısıyla iyi, temiz ve pozitif frekanslar ile yapılan okuma ve zikir Allah'ın izniyle zaten varlıklara kendileri için en hayırlı olanın tezahür etmesine vesile olacaktır.
Olgu + Algı = Duygu .... her biri birer bilgi frekansını temsil eden kavramlardan oluşan bu denklem yaşayan varlıkların gerçeklik formülü niteliğindedir. Bir varlığın yaşadığını idrak etmesi yani "Öz Bilince / Öz Farkındalıka haiz olması "Duygu" frekanslarının tezahürü ile mümkün olabilir. Anılan duygu frekanslarından pozitif olanlar Sevgi, Sevinç, Coşku, Huzur, Güven, Rahatlık olarak, negatif olanlar ise Nefret, Üzüntü, Öfke, Hırs, Kıskançlık, Vesvese olarak sıralanabilir.
Yukarıdaki üç kavramın özünü ise yaratılışın da özü olan ilahi "Bilgi" yani "Düşünce / Kelime" oluşturmaktadır. Ruh ve Madde alemi, spritüalizmde "Asli Tesir" olarak da anılan Allah'ın "Bilgi" frekanslarının gücü ile yaratılmıştır. Elbette buradaki "Allah'ın bilgi frekansları" ifadesi insanın sınırlı kelime kapasitesi ile ortaya koyabildiği yetersiz bir ifadeden öteye geçememektedir. Zira tek yaratıcı Allahü Teala'ya ilişkin bir tanımlama veya tasvir yapabilmek yaratılmışlar için imkan dışıdır.
Allah'ın düşünce / kelime frekansı ile "yaratışı" aşağıdaki ayette bildirilmektedir.
2/117 - Bedius semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulu lehu KUN FE YEKUN
( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "OL." DER DE O OLUR. )
İlahi sistemde iki tesir frekansı söz konusudur. Asli Tesir ve Ruhsal Tesir frekansları. Bu tesir frekanslarının işlevleri "insan bedeni" örneği üzerinden tanımlanacak olursa;
Asli Tesirler : Soluma, Acıkma, Hazmetme, Kalp Atışı, Kan Dolaşımı, Yaşlanma, Hastalık vb. ( İnsanın iç organ mekanizması ile ve dışarıdan maruz kalacağı unsurlar ile ilgili tesirlerdir. )
Ruhsal Tesirler : Düşünme, Karar Verme, Dış Organ hareketleri,
Allah'ın insana "ruhundan üflemesi" ifadesi, yaratılışa ilişkin "kelimelerin / bilgilerin" insana aktarılması ve böylelikle insanın "yaşayan varlık" olması anlamını taşımaktadır. Bu noktada "Ruh = Kelime / Bilgi / Bilinç" denklemi oluşmaktadır.
Ayrıca bkz.
https://kuranilmi.blogspot.com/2020/11/ruhbeser-insan-nefs.html
Bu denklemi teyid eden İncil ayeti ise şöyledir.
43- Yuhanna-6-63 Yaşam veren Ruh'tur. Beden bir yarar sağlamaz. Sizlere SÖYLEDİĞİM KELİMELER RUHTUR, YAŞAMDIR.
Yaratılıştaki olguların bilgi frekansları insanda kayıtlıdır. Bir başka deyişle yaratılışın kodları "ruhtan üflenme" esnasında insana aktarılmıştır. Ancak insan, kozmik olarak kriptolanmış bu bilgilere ruhsal tekamül seviyesine göre erişim sağlayabilmektedir. "Üflenen ruh" insanı idrakli varlık haline getirirken ona düşünce frekansı yoluyla "gerçeklik yaratma" yeteneği de kazandırmıştır. Ancak birçok insan henüz bu fenomenin anlamını ve derin içeriğini tam olarak idrak etmiş değildir.
"Gerçek" adı verilen kavram esasen düşünce / kelime frekansının yansımasıdır. Bir başka deyişle insanın düşündüğü kelimeler ne ise yaşadığı, deneyimlediği gerçek de odur. "Hayallerin gerçek olması." ifadesi de esasen gerçeğin özünün hayal yani düşünce / kelime olduğu bilgisini teyid eder niteliktedir. Aşağıdaki ayet de bu hususta açık bilgi vermektedir.
10/82 - Ve YUHİKKallahul HAKKA bi KELİMATİHİ ve lev kerihel mucrimun ( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah GERÇEĞİ KELİMELERİ ile GERÇEKLEŞTİRİR. )
Bugün insanların iletişim aracı olarak kullandıkları mesajlaşma / sosyal iletişim platformları ( mesajlaşma yazılımları ) esasen insanları "bedensiz yaşam deneyimine" tabi tutmaktadır. Zira bu platformlarda kimse birbirini görmemekte, duymamakta, birbirine dokunmamakta ama yazılanlar yani kelimeler vasıtasıyla tüm duyguları yaşamaktadırlar. Sevinci, üzüntüyü, stresi, korkuyu, şaşkınlığı, ferahlamayı vb.... Zaten gerçeklik de bu duygulardan oluşan bir kavram olup, ilâhi nizâm bu vesileyle insanları üst boyuttaki "bedensiz yaşama" hazırlamaktadır. Her ne kadar bu dijital teknoloji küresel şeytanlar tarafından insanın ruhsal tekâmülünü bloke etmek, ruhsal yükselişini engellemek ve onu kaba madde olanı dünyaya hapsetmek amacı doğrultusunda bir tuzak olarak kullanılmaya çalışılsa da Allah'ın tuzağı daima en büyük olduğundan, küreselcilerin tuzak niyetiyle yaptıkları her uygulama esasen insanın tekâmülüne vesile olan bir araca dönüşmektedir.
Rüya fenomeni de bu bağlamda bir gerçeklik teşkil etmektedir. Her türlü duygu frekansı, rüya esnasında deneyimlenmekte ve hatta rüya esnasında bedensel dış organ hareketleri de oluşmaktadır. Dolayısıyla insanın rüya anında yaşadığı da bir başka gerçekliktir. Daha doğrusu yaşam döngüsü süresince deneyimlediği tüm gerçekliklerin bir bölümüdür. Öztürkçe'deki "Dirim" ( Yaşam ) kelimesinin İngilizce'deki "Dream" ( Rüya ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği de aradaki anlam ilintisini ve özdeşliği ispatlar niteliktedir.
Bu çerçevede madde olarak algılanan olgunun da düşünce / kelime frekanslarının bir tezahürü olduğu açıklığa kavuşmaktadır. Ruh, maddeyi ( bedeni ) kullanarak ona tekamül sağlayacak deneyimleri yaşar. Tekamül seviyeleri yükselmiş olan ruhlar, esasen Asli Tesirlerin kontrolünde olan maddenin yapısını veya işleyiş mekanizmasını Allah'ın izni nispetinde kısıtlı seviyede değiştirebilecek tesirler iletebilirler.
Yukarıda insanın düşünce frekansları üretme yoluyla kendisine gerçeklik yaratabileceği ifade edilmeye çalışılmıştır. Zira üst süptil boyutlardaki ( cennet ve ötesi ) süptil varlıklar ( kaba madde beden olmayan / bedensiz varlıklar ) imajinasyonları ( düşünce / kelime frekanslarını ) vasıtasıyla "istedikleri" gerçeklikleri, düşündükleri anda oluşturabilmektedirler. Bu husus Kur'an'da ve İlahi Nizam ve Kainat kitabında aşağıdaki şekilde yer almaktadır.
İlahi Nizam ve Kainat isimli kitapta üst süptil boyuttaki ( cennet ) varlıkların imajinasyonları ile gerçeklik yaratma becerileri aşağıdaki şekilde tanımlanmaktadır.
"Onun için bu plânda dünyada olduğu gibi, zahmet, yorgunluk, ıstırap, didinme, mücadele gibi kaba durumlar yoktur. Burada bütün arzular, ufak bir irade darbesiyle, sadece bir istekle âdeta otomatikman, kendiliğinden oluyormuş gibi tahakkuk ediverir. Meselâ varlık, elindeki yarı süptil maddenin zengin imkânları sayesinde imajinasyonu ile, kendisine bir mekân kurup orada istediği gibi yaşayabilir. Gene kullandığı aynı madde ile istediği şekilleri basit bir imajinasyon faaliyetiyle meydana getirebilir ve onları kendisi için objektif kıymetler hâline sokabilir. Bütün bu ameliyeler esnasında o varlık, insanların yorgunluk dedikleri şeylerin hiçbirisini duymaz."
İşte cehennem* olarak nitelenebilecek olan ve kaba madde frekansının zorluklarından ibaret olan alt boyut ( kaba madde boyutu ) alemi dünya, insana esasen cennet* deneyimi imkânı da veren bir frekanstır, bir okuldur. Bu okulda düşünce frekansı ile maddeden sıyrılma becerisi kazanma eğitimi alınır. Dünya okulunda gerçekliğin maddeye bağlı olmadığı düşünceye bağlı olduğu öğrenilir. "Düşündüğün gerçeğindir." cümlesinin manası idrak edilir ve böylelikle insanlar üst boyuttaki süptil / bedensiz yaşama hazırlanırlar.
* Pozitif düşünce frekansı cenneti yaşatırken, negatif düşünce frekansı cehennemi yaşatır. Cennet kelimesi "Örtülmüş, korunmuş" anlamına gelirken, Cehennem kelimesi "Sıcak, sıkıntılı, bunaltan" anlamına gelmektedir.
Aşağıdaki ayetlerde, "Yemek yemeyen gövde", "Acıkmamak, Susamamak, Üşümemek, Sıcaklanmamak" ifadeleri vasıtasıyla süptil boyuttaki ( cennet ve ötesi ) bedensiz ( süptil hal ) ve sonsuz yaşama ilişkin sezgiler kazandırılmaktadır.
20/117 Fe kulna ya ademu inne haza aduvvun leke ve li zevcike fe la yuhricennekuma minel CENNETİ fe teşka
( Böylece, "Ey Adem, kesinlikle bu senin için ve eşin için düşmandır. O halde, kesinlikle sizi CENNTTEN çıkarmasın. Yoksa meşakkat içinde bedbaht olursun." dedik. )
20/118 İnne leke en LA TECUA fiha ve LA TA'RA
( Kesinlikle sana orada ACIKMAMAN ve ÇIPLAK OLMAMAN vardır. )
20/119 Ve enneke LA TAZMEU fiha ve LA TADHA
( Ve kesinlikle sen orada SUSAMAZSIN ve SICAKTA YANMAZSIN. )
21/8 Ve ma cealnahum CESEDEN LA YE'KULUNET TAAME ve ma kanu HALİDİN
( Ve onları YEMEK YEMEYEN GÖVDELER, vücutlar kılmadık. EBEDİ de değillerdi. )
Furkan suresinin 7. ayetinde de "Melek" ( Bedensiz Süptil Vazifeli Varlık ) kavramı, inkarcıların, resulün "insan olmayan" ve "yemek yemeyen" varlık olması gerektiğini düşünmeleri misaliyle bildirilmektedir.
25/7 Ve kalu ma li hazer rasuli ye'kulut taame ve yemşi fil esvak lev la unzile ileyhi melekun fe yekune mea hu nezira
( Ve "Bu ne resuldur ki yemek yer ve çarşılarda yürür. Üzerine melek indirilmeliydi de onunla birlikte uyarıcı olmalı değil miydi?" dediler. )
Benzer tasvirler İncil'in Vahiy suresinde de yer almaktadır.
66 Revelations 7-16 Artık ACIKMAYACAK, Artık SUSAMAYACAKLAR. Ne güneş ne kavurucu sıcak çarpacak onları.
66 Revelations 7-17 Çünkü tahtın ortasında olan Kuzu onları güdecek Ve yaşam sularının pınarlarına götürecek. Tanrı gözlerinden bütün yaşları silecek."
İlahi nizâmda varlıkların ruhsal tekâmülleri için gerekli olan yegâne unsur, esasen sonsuzluk arzeden "bilgilenme ve bilgiyi artırma" sürecidir. Yeni bilgiyi edinebilmek için mevcut bilginin bir sınır teşkil etmemesi ve tabu haline getirilmemiş olması yani dogmalaşmamış olması gerekir. Spiritüalizmde bu husus "bilgiyi unutmak" olarak anılmaktadır.
İlahi nizâm, temel ilke olan iyilik ve doğruluk frekansları daim olmak üzere, varlıkları sürekli olarak bilgi yağmuru altında tutmaktadır. Her varlık kendi idrak seviyesine göre bu bilgiler ile beslenmekte ve gelişmektedir.
Sembolik özelliği olan "Bilgiyi unutmak" ifadesine Bakara suresinin 106. ayetinde değinilmiştir.
2/106 - Ma NENSAH min AYETİN ev NUNSİHA ne'ti bi hayrin minha ev misliha e lem ta'lem ennellahe ala kulli şey'in kadir
( AYETLERDEN neyi HÜKÜMSÜZ BIRAKIRSAK veya UNUTTURURSAK, ondan daha hayırlısını veya onun aynısını getiririz. Allah' ın kesinlikle herşeye gücü yeten olduğunu bilmez misin? )
Ayette esasen varlıkların, yeni bilgiyi edinebilmeleri için eskisine koşulsuz bağlanmamalarının sağlandığı ve her yeni bilginin de özü daha iyi kavramaya vesile olan hayırlı bir frekans olduğu mesajı verilmekte gibidir.
Şeytanın sinsi tuzaklarla ve seçenek sunarak ( doğru / yanlış ) aldatmasının daha doğrusu "insanın aldanmasını sağlamasının" nedeni, ilahi nizamda doğru davranışın da yanlış davranışın da idrakli varlıkların kendi kararları ile tezahür etmesi ilkesinden kaynaklanmaktadır.
Şeytan insana "yanlış karar verme ve yanlışın farkında olmama ortamı" oluşturur. Sonuçta yanlış kararı veren, aldanan ve hem kendi hem de diğerlerinin mağduriyetine vasıta olan hep insan olmuştur. İşte bu nedenle aslında insanın suçlayacağı hiç bir varlık bulunmamaktadır. Her ne kadar masum bir insan, güveninin, inancının ve iyi niyetinin istismar edilmesi sonucunda aldatılmış ve mağdur edilmiş olsa da ve sanki hiçbir hatası yokmuş gibi görünse de içinde bulunduğu durumun kök sebebi yine kendi verdiği kararlardır. Adem'in misali bu durumun başlangıcı niteliğinde olup, aynı süreç tarih boyunca toplumlar için de aynen geçerli olmuştur ve olmaktadır.
Konuya ilişkin olarak Şu'ra suresinin 30. ayeti oldukça net mesaj içermektedir.
42/30 - Ve ma esabeküm min müsıbetin fe bima kesebet eydıküm ve ya'fu an kesır
( Ve size musibetten ne isabet ederse o ellerinizin kazandıklarındandır. Çoğunu affeder. )
İnsanların ahiretteki ( üst süpyil boyutlar ) ruhsal yaşam yerine kaba madde planı dünyadaki maddesel yaşamı ( nefsani ve maddi arzuların sanal ve aldatıcı tatmini ) tercih etmeleri ve bu nedenle acı ve ıstıraba maruz kalmaları da A'la suresinin aşağıdaki ayetlerinde bildirilmektedir.
87/16 - Bel tü'sirunel hayated dünya ( Bilakis dünya hayatını tercih ediyorsunuz. )
87/17 - Vel'ahıretü hayrün ve ebka ( Ve ahiret daha hayırlıdır ve daha bakidir. )
Kromozom ( Chromosome ) hücrenin içinde yer alan ve varlıkların yaratılış kodlarının kayıtlı olduğu yapılardır. Bir kromozom, "ipliksi" sarmal bir yapıya sahip "iki" adet Kromatitten ( Chromatid ) oluşur.
DNA ise bir Kromatit ipliğini oluşturan ve Base Pairs ( Temel Çiftler ) olarak anılan dört baz nükleotid ( Adenine, Timine, Guanine, Cytosine ) içeren "ikili" sarmal ( helezonik ) bir yapıya sahip DeoksiriboNükleikAsit'tir.
"Chromatid" ( Renkli parçacık ) kelimesinin kökü "Chrome" ( Renk ) kelimesidir. Yaşam formlarının en küçük parçasının isminde "Renk" kelimesinin yer alması dikkat çekmektedir. Zira 2 numaraslı sure olan Bakara suresinin 138. ayetinde "Sıbğatullah" ( Allah'ın Boyası ) ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeyle en güzel boyanın sadece Allah'a mahsus olduğu yani bir anlamda "en güzel yaratışın sadece Allah'a ait olduğu" bildirilmektedir. Arapça'da "Kromozom" kelimesinin karşılığı "Sıbğiy" ( Boyalı ) kelimesidir.
2/138 SIBĞAT (1) allah (2) ve (3) men (4) ahsenü (5) min (6) allahi (7) SIBĞATEN (8) ve (9) nahnü (10) lehu (11) abidun (12)
( Allah’ ın BOYASI ve kim BOYA olarak Allah’tan daha güzeldir. Bizler O'na kulluk ederiz. )
Kromozomun "İkili" bir yapı olduğu ve "bir" Kromatite "bir" Kromatit eklenmesiyle oluştuğu dikate alındığında ayetteki 2 ve 12 nümerolojisi dikkat çekmektedir. Ayrıca spiritüalizmdeki "tekâmül etmiş insandaki 12 sarmallı DNA kavramı" da bu noktada önem kazanmaktadır.
- Ayetin sure kodu 2'dir.
Ayetin sure ve ayet numarasını oluşturan sayıların nümerolojik değerleri sırasıyla 2 ve 3 ( 1+3+8 = 12 ... 1+2 = 3 ) olup bu iki rakam yanyana 23 sayısını oluşturmaktadır. İnsanda 23 kromozom çifti bulunması dikkat çekici bir uyum arzetmektedir.
"Renk" olgusunun tezahürü için "Işık" olgusu gereklidir. Işığın "Spectrumu*" ( Tayfı ) olarak bilinen 7 renk, beyaz ışığın cam prizmadan geçmesiyle oluşmakta ve bu aşamada 1'in 7'ye ayrışması fenomeni gerçekleşmektedir. Spiritiüel açıdan bu fenomen, beyaz ışık olarak tanımlanan süptil Öz Varlığın, kaba madde planındaki 7 çakralı kaba madde insan / beşer / olarak yansımasını temsil etmektedir.
( * "Spectrum" kelimesi "Hayal" anlamına gelmektedir. )
Kuantum fiziğindeki "İp Teorisi"'ne göre evren ipliksi formdaki yapılardan oluşmuş 11 boyutlu bir olgudur. Bu teori "ikili ipliksi yapı olan kromozom ve DNA sarmalı" ile ilintilidir. Komozom "11" sayısındaki gibi iki adet şerit içeren bir form arzetmektedir.
Kur'an'ın "İkili Benzeşik" bir kitap daha daoğrusu "yazı" olduğu ( Kitab = Yazı ) Zümer suresinin 23. ayetinde bildirilmektedir. Bu ayet, yaratılıştaki düal ( ikili ) yapıya dikkat çekmektedir. Kromozom, iki adet benzeşik Kromatitten oluşan "ikili ve benzeşik" bir yapıdır.
39/23 Allahü (1) nezzele (2) ahsene (3) el (4) hadısi (5) KİTABEN (6) MÜTEŞEBİHEN (7) MESANİYE (8) takşeırru (9) min (10) hü (11) cüludü (12) ellezine (13) yahşevne (14) rabbe (15) hüm (16) sümme (17) telınü (18) cüludü (19) hüm (20) ve (21) kulubü (22) hüm (23) ila (24) zikri (25) allah (26) zalike (27) hüde (28) allahi (29) yehdı (30) bi (31) hı (32) men (33) yeşa (34) ve (35) men (36) yudlil (37) allahü (38) fe (39) ma (40) lehu (41) min (42) had (43)
( En güzel sözü, BENZETMELİ İKİLİ KİTAP / YAZI olarak Allah indirdi. O Rab’lerinden korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra Allah' ın hatırlamasına derileri ve kalpleri yumuşar. Bu Allah' ın yönlendirmesidir. Onunla dilediği kimseyi yönlendirir. Allah kimi saptırırsa, artık ona yönlendiriciden yoktur. )
"Alak" kelimesi "LK" kökünden türemiş olan ve köken olarak "Yapışmak, bağlanmak, bitişmek, tutunmak, asılmak, asılmış olmak, tutunmak, ilişmek, ilişik olmak, ilgili olmak" anlamlarını taşıyan bir kelimedir.
"LK" kökünden türemiş olan aşağıdaki kelimelerin özünde hep bu anlamlar bulunmaktadır. ( Kelimelerin etimolojik ( kökensel ) analizlerinde "ünsüz harfler baz alınmaktadır "Alak" kelimesinde "L" ve "K" harfleri kökü oluşturmaktadır. )
MualLaK = Askıda olan, Belirsiz olan
ALaKa = İlgi, Bağ, İlişki
ALaK = Asılı duran, Tutunan, İlişen, Yapışan
MuLaKat = Kavuşma, Karşılaşma, Birleşme, İlişme
MaLiK = İlişkili olan, İlgili olan, İlgisi olan, Sahip olan ( Baştaki "M" harfi "LK" köküne eklenerek kelimeyi sıfat yapıyor ve "İlgisi olan" anlamı oluşturuyor. Benzer bir başka türeme örneği : Aşk - Maşuk )
MüLK = İlgili olunmuş olan, Bağı kurulmuş olan
MeLeK = Bağlı olan, Bağlanmış olan, Rab'be bağlı olan vazifeli varlık
MeLeKe = Tekrarlı uygulamalardan sonra kişiye "bağlanmış olan, yapışmış olan" yeti, yetenek
TeLaKki = Karşılama, Alma, İlişkiye geçme, Temas kurma ( Baştaki "T" harfi "LK" köküne eklenerek kelimeyi isim fiil yapma ekidir. )
ELeCtron = Bağlı - yapışık - ilişkili parçacık ( Atoma bağlı - yapışık - ilişik parçacık ) Bu kelimedeki "Elec" kökü "Alak" köküdür.
Kur'an'ın çok katmanlı semantik yapısı dikkate alındığında Alak suresinin 2. ayetinin bilinebilen aşağıdaki anlamları tezahür etmektedir.
96/2 - Halekal insane min "alak"
- İnsanı "asılı duran"dan / "ilişmiş olan"dan ( embriyo ) yarattı.
- İnsanı "ilgiden" ( sevgi ) yarattı.
- İnsanı "yapışan"dan ( kan pıhtısı ) yarattı.
- İnsanı "yapışık olan"dan ( çamur ) yarattı. .....
.....
* Ayetlerdeki "İmlak" kelimesi "Fakirlik" ve "Mülk Edinme" anlamlarını taşımaktadır. Ayetlerde işaret edilen şeytanlar hazneledikleri maddi unsurları kaybetme korkusuyla çocuklarını İblis'e adak verebilmektedirler. Zira İsra suresinin 31. ayetinde bahsedilen "çocuklarını öldürenlerin" tanımı aynı surenin 100. ayetinde nimetleri gaspetme hırsına kapılmış, gaspettiklerini harcama ve kaybetme korkusu içindeki küresel şeytanlar olarak yapılmaktadır.
95. sure olan "Tin" suresi şöyle başlamaktadır.
95/1 - Ve et TİNİ ve ez ZEYTUN ( Ve İNCİR ve ZEYTİN. )
İlk ayetinin klasik çevirisi yukarıdaki gibi olan 8 ayetlik bu surenin devamındaki ayetlerde ne "incir" ile ne de "zeytin" ile ilintili bir ayet bulunmamakta olup ayetlerde insanın yaratılışından bahsedilmektedir.
95/2 - Ve turi sinin ( Ve Sina Dağı. )
95/3 - Ve hazel beledil emin ( Ve bu güvenli belde. )
95/4 - Lekad halaknel insane fi ahseni takvim ( İnsanı kıvama koymanın en güzeli içinde yarattık. )
95/5 - Sümme redednahü esfele safilin ( Sonra onu aşağıların en aşağısına döndürüp eriştirdik. )
95/6 - İnnellezine amenu ve amilüs salihati fe lehüm ecrün gayru memnun ( Kesinlikle o inananlara ve iyilikler yapanlara, artık kesintisiz ödül kesinlikle onlaradır. )
95/7 - Fe ma yukezzibuke ba'du bid din ( Böylece sonra sana dini ne yalanlatır? )
"Tin" kelimesinin Türkçe'de "Ruh anlamına geldiği ve dillerin ortak kökeni olduğu dikkate alınarak çeviri yapıldığında aşağıdaki durum ortaya çıkmaktadır.
"Ve RUH / FREKANS ve RUHU / FREKANSI olan"
Tîn = Ruh / Frekans
Zeytin / Zeytun ... ZA Tin / ZA Tun* = Ruhu / Frekansı olan *
* "Tune" ( İng. ), "Ton" ( Alm. ), "Tını" ( Trk. ) kelimeleri "Ses, Ezgi, Nağme" anlamlarını yani "Frekans" anlamını içermektedirler. "Ruh" kelimesi de özünde "Rüzgar" anlamını barındıran ve Rab'bin yaratış aşamasında varlıklara "üflediği" bilinç ve bilgi frekansını temsil eden bir kelimedir.
ZA el karn eyn = İki boynuzu olan ( Zülkarneyn )
ZA en nun = Kılıcı / Kalemi olan ( Zünnun )
ZA el eyd = Zel eyd ( Kuvveti olan )
"Za" kelimesi "Sahiplik, Özünde bulunma" anlamına gelmektedir.
"Zeytin / Zeytun" kelimesinin kökü "Zeyt" ( Yağ ) olarak baz alındığında "Zeytin / Zeytun" kelimesi "Yağlı olan, Yağı olan" anlamını taşımaktadır. Ancak "Zeyt" kelimesinin de "Za" ve "İyt" kelimelerinden oluşmuş olma ihtimali bulunmaktadır. "Zaiyt" ... "Zeyt". Bu noktada "Tîn" kelimesinde yer alan "T" ve "İ" harflerinin ve "Tİ" kök hecesinin tezahürü söz konusudur. "Tİ" hecesi ayrıca "ses frekansı" ile ilintili olup 7. notayı temsil eder. Bu nota Türkçe'de "Sİ" olarak telaffuz edilir.
95/8 kodlu ayette "ZeyTUN / ZeyTİN" kelimesinin "Za Tin / Za Tun" kelimelerini temsil ediyor olması ve kelimede yer alan "y" harfinin fonetik akışı sağlamaya yarayan telaffuz amaçlı bir harf işlevi görmesi kuvvetle muhtemeldir.
"Tîn" suresinden sonraki sure yani 96. sure ise "Alak" ( Asılı duran, Kan Pıhtısı, Embriyo) suresidir. Bu iki ardışık sure insanın yaratılışı bağlamında birbirleriyle anlamsal olarak ilintilidir. İnsanın yaratılışı önce "Tîn" ( Ruh / Frekans ) sonra kaba madde "Alak" olarak süreçlendirilmiştir.
"Tîn" kelimesiyle ilgili olarak ayrıca "5G ve Tıyn" başlıklı bölümün de incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Bugün 11.01.2021. Tarihin ayı ve günü "11.1" ... Ezoterik açıdan büyük anlam içeren bu nümerolojiye uygun olan Kur'an ayeti Hud suresinin 11/1 kodlu ayetidir.
11/1 Elif (1) lam (2) ra (3) KİTABÜN (4) uhkimet (5) ayatü (6) hu (7) sümme (8) füssılet (9) min (10) LEDÜN (11) hakımin (12) habır (13)
( Elif lam ra. Ayetleri açık anlamlı kılınmış KİTAP. Sonra hakim ve haberdar olanın İNDİNDEN ayrıntılandırılmıştır. )
"Hud" suresinin 11/1 kodlu ayetinde yer alan "Ledün" ( İnd ) kelimesi de ayetteki 11. kelimedir. "Ledün" kelimesi zaman ve mekandan bağımsız olan ve "Ümmül Kitab" ( Ana Kitap / Ana Yazı ) bilgilerinin kayıtlı olduğu en üst boyutu yani "Rab'bin indini" temsil etmektedir. Yaratılışın kodlarını ihtiva eden bu ilahi kozmik ilme "Ledünn İlmi" adı verilmektedir. 11 sayısının farklı frekanslara / boyutlara geçiş kapısının nümerolojk sembolü olduğu ve 11/1 kodlu ayette Kur'an'a işaret edildiği dikkate alındığında bugün Kur'an okumaya odaklanılmasında büyük fayda olduğu düşünülebilir.
"996 Working Hour System" ( 996 Çalışma Saati Sistemi ) veya kısaca "996 Sistemi" Çin Halk Cumhuriyetindeki şirketlerin insanları çalıştırma saatlerine istinaden ortaya çıkmış bir terimdir. "996 Sistemi", sabah saat 9'dan akşam saat 9'a kadar ve haftanın 6 günü çalışmayı tanımlayan sembolik bir ifadedir. Söz konusu çalışma süresi haftada 72 saat olmaktadır.
10.01.2021 tarihli yukarıdaki basın manşetinde "996 Sistemi'nin insanların ölümüne sebep olduğu" belirtilmektedir.
"996 Sistemi" kavramı nümerolojk olarak incelendiğinde satanik sayı olan 666 sayısına benzer bir sayının varlığı farkedilmektedir. ( 9 sayısının okült nümerolojide negatif enerjinin ve sihirin ( büyünün ) sembolü olduğu ve ayrıca matematiksel bir fenomen olma özelliği taşıdığı evvelce "Sihirli 9 sayısı" başlıklı bölümde incelenmiştir. ) 996 Sistemi'nde haftalık toplam çalışma saati 72 saat olmaktadır. 72 sayısının nümerolojik değeri de "9" ( 7+2 = 9 ) sayısını vermektedir. Ayrıca Kur'an^daki "Cinn" suresinin numarası da 72'dir. ( "Çin" kelimesinin "Cin" kelimesiyle olan fonetik benzerliği ve ilintisi evvelce "Çin fenomeni ve Cin kelimesi" başlıklı bölümde incelenmişti. )
İncil'in 66. suresinin 18 numaralı ayetinde "666" sayısından ve bu sayının "Canavarın sayısı" ve "İnsanı simgeleyen sayı" olduğundan bahsedilmektedir. Bu tanımlamalar şeytanın seçenek sunarak insanı şüpheye ve tereddüte düşürdüğünü ancak insanın yanlış ve kötü seçeneğe meylederek aldandığını ve dolayısıyla nihayetinde kötüyü icra edenin insan olduğunu bildirmektedir.
66 Vahiy 13-18 Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, CANAVARA AİT SAYIYI hesaplasın. Çünkü bu sayı İNSANI simgeler. Sayısı ALTIYÜZALTMIŞALTIdır.
666 sayısının nümerolojik değeri 18 sayısı üzerinden "9" ( 6+6+6 = 18 ... 1+8 = 9 ) olmaktadır. Ayetin sure numarasının 66 olması da 66 ve 9 sayılarına dikkat çekmektedir. Bu sayılar 996 sayısında da yer almaktadır.
Kur'an'ın 99. suresi olan Zilzal suresinin 6. ayetinde "Çalışmak" kelimesinin ana tema olması da "996 Çalışma Saati Sistemi" bağlamında dikkat çekmektedir.
99/6 Yevme (1) izi (2) yasdüru (3) en (4) nasü (5) eştaten (6) li (7) yürav (8) A'MALE (9) hüm (10)
( O gün insanlar, ÇALIŞMALARININ gösterilmesi için bölükler halinde meydana çıkarlar. )
66. sure olan Tahrim suresinin 6. ayetinde ise insanların kendilerini "Ateşten" korumaları gerektiği bildirilmektedir. Bilindiği üzere "Ateş" kelimesi şeytanın tasvirinde kullanılan bir kelimedir.
66/6 Ya (1) eyyü (2) ha (3) ellezine (4) amenu (5) ku (6) enfüse (7) küm (8) ve (9) ehli (10) küm (11) NAREN (12) vekudü (13) ha (14) en (15) nasu (16) ve (17) el (18) hıcaretu (19) aley (20) ha (21) melaiketun (22) ğulazın (23) şidadin (24) la (25) ya'sune (26) allahe (27) ma (28) emere (29) hüm (30) ve (31) yef'alune (32) ma (33) yu'merun (34)