Bu blogda, yaratılışın kaynak kodları olan kelimelerin ve ayetlerin semantik, nümerolojik ve etimolojik açıdan incelenmesi ve bilimsel veriler ile ilişkilendirilmesi sonucunda ortaya çıkan tespitlere yer verilmektedir.
Çeviri
Monday, March 7, 2022
Madde azabı
Sunday, March 6, 2022
Günlük COVID-19 Tablosu'ndaki değişim?!
02.03.2022* tarihinde maske zorunluluğu ve HES kodu uygulaması kaldırılmış olup, anılan durum değişimi tarihi, değişimlerin nümerik sembolü olan 11 sayısı ile yine uyum! arzetmektedir. Tüm Coronavirus pandemisi sürecinde olduğu gibi...
* 2+3+2+2+2 = 11
Ancak dikkat çekici bir başka durum ise yukarıda belirtilen kararın duyurulduğu 2 Mart tarihinden itibaren günlük "Vaka" ve "Vefat" sayılarının, sanki bu kararı bekliyormuşcasına ani bir düşüş sergilemesidir. Bu durum da diğer bir çok benzeri gibi, yaşanılan olayların evvelce hazırlanmış "planların" uygulaması olduğu düşüncesini uyandırabilmektedir.
Savaş ve 11 sayısı devam...
"Pandemi senaryosundaki" 11'lerin şimdi de "Savaş senaryosu" ile gündeme getirildiklerine evvelce "Ritüellerin sayısı 11 "Savaş" ile yine sahnede..." başlıklı bölümde değinilmişti. Bugün basında yer alan bir başka haber bu durumu doğrular niteliktedir.
25.02.2022 tarihindeki basın haberlerinde de savaştaki ilk ölüm sayısının 137 ( 1+3+7 = 11 ) olduğu yer alıyordu.
Tuesday, March 1, 2022
Kadim bir yönetim şekli ... Kleptokrasi
Bilindiği üzere "Kleptomani", "kişinin hırsızlık yapmaktan zevk alması ve obsesif şekilde bu eylemi sürdürmesi " olarak tanımlanan psikolojik bir sendrom bir hastalıktır. Bu sendromdan muzdarip kişiler de "Kleptoman" olarak anılmaktadırlar.
Grek kökenli bir kelime olan "Kleptomani", "Kleptes" ( Hırsız ) ve "Mania" ( Neşe, Zevk, Coşku, İstek, Obsesyon ) kelimelerinden oluşmaktadır. Yani bu kelime "Obsesif hırsızlık coşkusu" olarak da tanımlanabilir.
Yalancılık ve zulmü de içinde barındıran "Kleptomani" sendromu, Kur'an ayetlerindeki "Fi kulubihim merad" ( Kalplerinde hastalık olanlar ) ifadesinin geniş kapsamı içinde yer alan olgulardandır.
2/10 Fi kulubihim meradun fe zadehumullahu merada ve lehum azabun elimun bima kanu yekzibun
( Kalplerinde hastalık vardır. Böylece Allah onlara hastalığı artırır ve yalanlamış olduklarından dolayı elim azap onlaradır. )
"Kleptokrasi" kelimesi ise "Kleptoman"ların daha doğrusu "Kleptokrat"ların hakimiyetindeki yönetim rejimini tanımlamaktadır. Kaynaklarda bu kelimenin biraz daha geniş tanımı şöyledir.
"Kleptokrasi, bir ülkede iktidarı ele geçiren bir ailenin ya da siyasal veya dini grubun, o ülkenin kaynaklarını sistemli olarak soyması demektir ve kısaca hırsızlar rejimi anlamına gelir."
Vikipedi
2/188 Ve la te'kulu emvalekum beynekum bil batili ve tudlu biha ilel hukkami li te'kulu ferikan min emvalin nasi bil ismi ve entum ta'lemun
( Ve mallarınızı aranızda batıl ile boşuna yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını, sizler bile bile günah ile yemek için onlarla hakimlere fidye vermeyin. )
9/34 Ya eyyuhellezine amenu inne kesiran minel ahbari ver ruhbani le ye'kulune emvalen nasi bil batili ve yesuddune an sebilillah vellezine yeknizunez zehebe vel fiddate ve la yunfikuneha fi sebilillahi fe beşşirhum bi azabin elim
( Ey o inananlar, kesinlikle bilginlerin ve rahiplerin bir çoğu insanların mallarını batıl için yerler ve Allah yolundan döndürürler. O, altın ve gümüşü haznedip, onları Allah yolunda harcamayanlar, onları elim azap ile müjdele. )
5/38 Ves sariku ves sarikatu faktau* eydiyehuma cezaen bima keseba nekalen minellah vallahu azizun hakim
( Ve hırsızlık eden erkeğin ve kadının, o kazandıklarına karşılık, Allah’tan şiddetli ibret azabı olarak artık ellerini kesip ayırın*. Allah yücedir hakimdir. )
Ayetteki "Aktau eydiyehum" ( Ellerini kesip ayırın ) ifadesinin çoklu anlamlarından birinin de "hırsızı, hırsızlık yapamayacağı bir hale getirin" anlamı olması kuvvetle muhtemeldir.
Yüce Rab'bimizin, tüm dünya toplumlarını kleptomanların şerrinden koruması niyaz edilir.
Sunday, February 27, 2022
Puppet masters ( Kukla oynatıcıları )
Küresel şirketlerin sahibi konumunda bulunan ve "elit azınlık" olarak da anılan hibrid ( negatif frekanslı süptil boyut varlıklarıyla ilintili ) aileler, Zionism ( Tanrısalcılık ) obsesyonları doğrultusunda, asırlardır tüm devletleri perde arkasından yönetmeye ve küresel gelişmelerin planları doğrultusunda yani küresel tam tahakküm sisteminin tesisine vesile olacak şekilde gerçekleşmesini sağlamaya çalışmaktadırlar.
Bu süreçte kullandıkları metodların en önemlisi metafizik tesirlere dayalı "zihin kontrol" metodudur. Zira bu noktada kontrol altında olması gereken bir kitle olabileceği gibi sadece ilgili ülkelerin başındaki muktedir görünümlü! şahıslar da olabilmektedir. Ve bu nedenledir ki küresel aileler dünya ülkelerinin parlamenter formatta değil totaliter ( istibdadi, diktatöryel ) formatta yönetilmesini istemektedirler. Zira bu yapıda, ilgili ülkedeki muktedirin zihin kontrolü altına alınması tüm ülkenin kontrol altına alınması anlamına gelmektedir. Emrinde ordu bulunan bir yerel muktedir esasen tüm fiziki gücü elinde tutuyor gibi görünse de bu muktedir birilerinin zihin kontrol süjesi konumundaysa yani "Yönlendiricisi / -leri" ( Owner, Master ) var ise tüm kontrol esasen o "Yönlendiriciler"dedir. Bu durumda o muktedir iplerle bağlı bir kukladan öte bir nitelik arzetmez.
Küresel bir kriz vesilesi olarak sahnelen "Rusya'nın Ukrayna'yı işgali" senaryosu da belki gelişimi açısından yukarıda belirtilen açıdan bakılabilecek bir vaka niteliğinde olabilir.
Friday, February 25, 2022
Ritüellerin sayısı 11 "Savaş" ile yine sahnede...
Hatırlanacağı üzere, bir kitle operasyonu olan "Pandemi" ( Coronavirus ) sürecindeki 11 sayısına ilişkin nümerolojik tespitler evvelce "Coronavirus ve 11 ritüeli" başlıklı farklı bölümlerde sunulmuştu.
Tam da pandemi sürecinin sona erme aşamasında olduğu ( hatta sona erdiği ) ve ülkelerin kısıtlamaları kaldırmaya başladıkları bir dönemde yani insanların rahat bir nefes alma sürecine girmeleri aşamasında hemen bir sonraki plan olan "Savaş" aksiyonu ( Rusya - Ukrayna krizi ) devreye alınmış görünmektedir.
Thursday, February 24, 2022
Sıradaki senaryo ... Savaş
Zionism'i* ( Tanrısallık, Şirk ) ilke edinmiş küresel şirketlerin ( elit hibrid ailelerin ) yeni dünya düzeni olarak adlandırdıkları Tek Dünya Devleti'ni resmi olarak kurma yani dünya devletlerini tek merkezden bir konsey vasıtasıyla resmi olarak yönetme ve bu yolla küresel tam tahakküm, tam kontrol ve tam kölelik sistemini tesis etme hedefi doğrultusundaki senarize aksiyonları devam etmektedir. Kadim bir planı temsil eden bu süreçte kullanılan klasik metod da "Travma Bazlı Zihin Kontrol Programı"'dır. Korku frekansı temeline dayalı olan travma, süjenin dış telkinlere açık hale gelmesini sağlayan bir olgudur. Travma anı, bir süjenin kendisine verilen talimat niteliğindeki telkinleri doğrudan kabul etmesine ve tepkisizce icra etmesine vasıta olmaktadır.
* Zionism ... Zi ( Tanrı ) + on ( -sal ) + ism ( -cılık )
Bu nedenle, 2019 yılında düğmeye basılmasıyla yani virüs pandemisi kurgusunun uygulamaya alınmasıyla birlikte 10 senelik yoğun bir kitlesel travma süreci başlatılmıştır. Bu süreçte 2025 ve 2030 yılları kritik atlama taşları niteliğindedir. Küresel bazda kitle travması yaratacak ve kitlesel zihin kontrolüne, zihin programlanmasına vasıta olacak senarize olaylar ardarda ve zaman planına uygun olarak devreye alınmakta ve bu süreçte basın aktif olarak kullanılmaktadır. Virüs pandemisi, aşılama ( mRNA enjeksiyonu ), aşı pasaportu uygulaması, küresel iklim degişikliği algı operasyonu ( orman yangınları vb. ), ekonomik kriz, enerji krizi, gıda krizi ( yapay et, yapay gıda propagandası vb. ), kıtlık gibi gelişmeler küresel aksiyon planının şu ana kadar uygulamaya alınmış bileşenleridir.
Şu anda da sürecin, yine evvelce zaman planı yapılmış ve virüs pandemisinin sona ermesi aşamasında başlatılacak şekilde planlanmış "Savaş" senaryosuyla ( Rusya - Ukrayna krizi ) devam ettiği görülmektedir. Şeytani bir taktik olan Ordo ab Chao ( Kaosa Dayalı Düzen ) ilkesi paralelinde sahnelenen "Savaş" kurgusu da diğer aksiyonlar gibi, planlı ve suni olarak zorlaştırılan küresel ekonomik koşullardaki değişimin sözde rasyonel "sebebe / sebeplere" dayandırılmasına imkan sağlamaktadır. Nihai amaç önce insanların yaşam koşullarını iyice zorlaştırmak, dünyayı insanlara dar etmek, insanları çaresiz ve yardım diler hale getirmek ve ardından da çözüm üretilmiş algısı yaratılarak evvelce planlanan sistem değişikliklerinin devreye alınmasıdır. Bu metod da "Problem, Tepki, Çözüm" metodu olarak anılmaktadır.
Hatırlanacağı üzere 1. Dünya Savaşı Rus Çarlığını sonlandırmak amacıyla, 2. Dünya Savaşı ise İsrail devletinin resmen kurulması amacıyla kurgulanmıştı. Her iki hedef de gerçekleşmiş olup, 1. Dünya Savaşı sonunda Rus Çarlığı yıkılarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ( SSCB ) kurulmuş ve 2. Dünya Savaşı sonunda da İsrail devleti kurulmuştur. ABD'nin ve dahliyle 3. Dünya savaşı kıvamına getirilmek istenen Rusya - Ukrayna krizinin amacı ise Yeni Dünya Düzeni olarak anılan küresel sistem değişikliğini ( Tek Dünya Devleti ideali ) gerçekleştirebilmektir.
Bazı küresel dergilerin kapaklarında yer alan sözde öngörü niteliğinde görünen ancak esasen "önceden plan paylaşımı ve zihin şartlama metodu" ( kadim şeytani ritüel ) niteliği arzeden olay tasvirleri tüm yaşananların birkaç küresel ailenin şeytani ihtiraslarının sonucu olduğunu ispatlar niteliktedir. Son iki yıllık dönemde, aşağıdaki dergilerin kapaklarında virüsten savaşa, küresel ısınmadan doğal afetlere kadar her olaya yer verilmiştir.
Ayrıca bkz. "Denver Havalimanı'ndaki Okült Sembolizm" başlıklı bölüm
Ancak, nefsani ve şeytani frekansların tesirleri altında, dünyevi ve maddi ihtiraslarının kölesi olmuş bozguncu şeytanların bu tuzakları nihayetinde sadece kendilerini helak edecektir. Bu husus Fatir suresinin 43. ayetinde "Allah'ın değişmez âdeti" tanımlamasıyla bildirilmektedir.
35/43 İstikbaran fil erdi ve mekras seyyi' ve la yehiykul mekrus seyyiu illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sunnetel evvelin fe len tecide li sunnetillahi tebdila ve len tecide li sunnetillahi tahvila
( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )
Bakara suresinin 205. ayetinde de iktidar sahibi şeytanların asla ulaşamayacakları sapık hedefleri net bir şekilde tanımlanmaktadır.
2/205 Ve iza tevella sea fil erdi li yufside fiha ve yuhlikel harse ven nesl vallahu la yuhibbul fesada
( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde bozgun yapmak, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez. )
Ve Allahu Teala Nisa suresinin 76. ayetinde azgınlık yolunda savaşan şeytanların tuzaklarının zayıf olduğunu, Allah yolunda savaşan inananların ise nihayetinde muzaffer olacaklarını bildirmektedir.
4/76 Ellezine amenu yukatilune fi sebilillah vellezine keferu yukatilune fi sebilit tağuti fe katilu evliyaeş şeytan inne keydeş şeytani kane daiyfa
( O inananlar Allah yolunda savaşırlar ve o inkar edenler azgının yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Şeytanın tuzağı kesinlikle zayıftır. )
Tuesday, February 22, 2022
Ebrar - Fuccar ve İlliyin - Siccin
Thursday, February 17, 2022
Altın toplama meselesi
Altın, insan ruhu için, tarih boyunca uğruna çok kan ve gözyaşı dökülen bir kaba madde prangası olmuştur. Altına sahip olmayı kitle tahakkümünün temel unsurlarından addeden müşrik şeytanlar Altına ilahi nitelik dahi atfetmişlerdir.
Altın kelimesinin İngilizcedeki karşılığının "Gold" kelimesi olması ve bu kelimenin "God" ( Tanrı ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği, müşrik bir yaklaşımın okült sembolizm içerecek şekilde kelimelere yansımış olduğunu göstermekte gibidir.
Ayrıca Altın yani "Au", elementlerin periyodik tablosunun 6. periyodunun 11. grubunda yer almaktadır. 6 ve 11 sayıları ilahi nümeroloji açısından önemli sayılar olup 6 sayısı yaratış kudretini ve yaratılışı ( 6 günde yaratılış ), 11 sayısı ise düalite, döngü, halden hale geçiş ve farklı boyuta geçiş portalını simgelemektedir. Ve 6 x 11 işleminin 66 sayısını vermesi de şirke dayalı manipülatif bir düzenlemenin mevcudiyetini haber verir niteliktedir. ( Türkçedeki "Altı" ( 6 ) kelimesinin "Altın" kelimesiyle olan benzerliği de konu bağlamında dikkat çekmektedir. )
Tevbe suresinin 34. ayetinde toplum içinde itibarlı addedilen muktedirlerin "altın toplama" eğilimlerinden ve "halkın malını sömürmelerinden" bahsedilmektedir.
9/34 Ya eyyuhellezine amenu inne KESİRAN MİNEL AHBARİ VER RUHBANİ LE YE'KUKUNE EMVALEN NASİ bil batili ve yesuddune an sebilillah VELLEZİNE YEKNİZUNUZ ZEHEBE vel fiddate ve la yunfikuneha fi sebilillahi fe beşşirhum bi azabin elim
( Ey o inananlar, kesinlikle BILGINLERİN VE RAHİPLERİN ÇOĞU İNSANLARIN MALLARINI batıl için YERLER ve Allah yolundan döndürürler. O, ALTIN ve gümüşü HAZNEDİP, onları Allah yolunda harcamayanlar, onları elim azap ile müjdele. )
Al'i İmran suresinin 91. ayetinde kafir müşriklerin altın stokladıkları ve bu maddi çokluğun kendilerini azaptan kurtarabileceğini zannetmeleri dolaylı anlstımla bildirilmektedir.
3/91 İnnellezine keferu ve matu ve hum kuffarun fe LEN YUKBELE MİN EHADİHİM MİL'UL ERDİ ZEHEBEN VE LEVİFTEDA BİH ulaike lehum azabun elimun ve ma lehum min nasirin
( O İNKAR EDENLER ve inkarcı olarak ölenler, ONLARIN HİÇBİRİNDEN YER DOLUSU ALTIN, ŞAYET ONLARI FİDYE VERSELER DAHİ, KABUL EDİLMEZ edilmez. İşte onlar, elim azap onlaradır. Onlara yardımcılardan yoktur. )
Arapçada "Altın" kelimesinin karşılığı "Zeheb" kelimesi olup bu kelimenin "Zehebe" ( Ayrılmak, Uzaklaşmak, Giderilmek ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği, altın gibi dünyevi, maddi ve nefsani unsurların insanı Allah yolundan "uzaklaştıracağı" mesajını batinen vermekte gibidir.
İncil ayetlerinde de "Altın"ın şirk ve kitle sömürü öğesi olduğu hususuna değinilmiştir.
40-Matthew-23-16 "Vay halinize KÖR KILAVUZLAR! Diyorsunuz ki, 'Tapınak üzerine ant içenin andı sayılmaz, ama tapınaktaki ALTIN ÜZERİNE ANT İÇEN, andını yerine getirmek zorundadır.'
40-Matthew-23-17 Budalalar, körler! Hangisi daha önemli, altın mı, altını kutsal kılan tapınak mı?
59-James-5-3 ALTINLARINIZ, gümüşleriniz pas tutmuştur. Onların pası size karşı tanıklık edecek, etinizi ateş gibi yiyecek. BU SON ÇAĞDA SERVETİNİZE SERVET KATTINIZ.
60-1 Peter-1-7 Böylelikle içtenliği kanıtlanan imanınız, İsa Mesih göründüğünde size övgü, yücelik, onur kazandıracak. İMANINIZ, ateşle arıtıldığı halde yok olup giden ALTINDAN DAHA DEĞERLİDİR.
66-Vahiy-9-20 Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. CİNLERE ve göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen ALTIN, gümüş, tunç, taş, tahta putlara TAPMAKTAN VAZGEÇMEDİLER.
1903 yılında, bir okült cemiyet toplantısının basına "sızmış" tutanakları olduğu belirtilmek suretiyle kitap halinde basımı yapılan ancak esasen küresel müşriklerin insanlara karanlık emellerini bildirme ve zihinsel telkin - şartlama yapma vasıtası niteliğinde olan "Siyon Liderlerinin Protokolleri" isimli kitabın "Protokol 2" başlıklı bölümünde şu cümle yer almaktadır.
"Her ne kadar kan ve gözyaşı deryaları içinde TOPLAMAYA mecbur olmuş isek de BASIN SAYESİNDE ALTINI ELİMİZE GEÇİRDİK. Gerçi halkımızın içinden birçoğunu feda ettik ama ALTIN ELİMİZE GEÇTİ. Safımızdan feda edilen her şahıs Allah nazarında bin Yahudi Olmayan şahsa bedeldir."
Yukarıdaki alıntıda "Basın"ın bir kitlesel zihin kontrol ve programlama vasıtası olarak kullanıldığının dolaylı olarak belirtilmiş olması da dikkat çekmektedir.
Wednesday, February 16, 2022
Doğrulama, Tamamlama ve Birleştirme
"Musevi, İsevi ( Hristiyan ), Muhammedi" yani "Musacı, İsacı, Muhammedci" ...
"Yahudiyeli ( Yahudi ), Nasıralı, Müslüman" ...
Bu kelimelerin farklı dinlerin veya farklı dinlere mensubiyetin isimleri olduğu yanılgısı maalesef hala devam etmektedir. Keza bir haberci isminin veya bir yer isminin din ismi olamayacağı gerçeğinin idrakinde hala sorunlar bulunmaktadır.
Yahudiye bir yer ismi olup burada yaşayanlara Yahudi, Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Nasıra ise Celile içinde bulunan bir yer ismi olup burada yaşayanlara da Nasıralı denmiştir. Kur'an'da bu isimler yer almakta ancak bir din ismi olarak asla zikredilmemektedir.
Tek ve yüce yaratıcı Allahu Teala'nın insanlara bahşettiği ve yaratılışın kodları niteliğinde olan ilahi kozmik bilgiler ( ilim ) farklı dönemlerde, farklı idrak seviyelerine hitap edecek ve tek din olan İslâm'ı bildirecek şekilde derin ve çok anlamlı katmanları olan kitaplar halinde, ilgili habercileri vasıtasıyla toplumlara iletilmiştir. Tek dinin yani İslâm'ın ilim hazinesi olan bu kutsal kitapların içerdiği bilgiler de doğal olarak birbirlerini tamamlayıcı, bilgileri ve toplumları birleştirici niteliğe sahiptirler. Ayrıca ilahi kozmik bilgiler kitaplar halinde olduğu gibi sayısı mechul haberciler vasıtasıyla söylemler halinde de insanlara iletilmiştir.
* "İslâm" kelimesi, "Teslimiyet, Selâmet, Kurtuluş" anlamlarını içermekte olup, "Allah'a teslimiyeti" ifade eden ve tek dini tanımlayan kelimedir. "Müslim / Müslüman" kelimesi ise "Teslim olan / Selamete eren" anlamına gelmektedir.
Dinin tek olduğu, kutsal kitapların da dinin bütünlüğünü oluşturan parçalar oldukları ayetlerde defaatle ifade edilmektedir.
En'am suresinin 115. ayetinde ilahi bilgileri içeren kelâmın yani kitap bütünlüğünün Kur'an vasıtasıyla tamamlandığı bildirilmektedir.
6/115 Ve TEMMET KELİMETU RABBIKE sidkan ve adla la mubeddile li kelimatih ve huves semiul alim
( Ve RAB'BİNİN KELİMESİ doğrulukça ve adaletçe TAMAMLANMIŞTIR. O’nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O duyandır, bilendir. )
Fatir suresinin 31. ayetinde Kur'an'ın kendinden önceki kitapları doğrulayıcı olduğu bildirilmektedir.
35/31 Vellezi evhayna ileyke MİNEL KİTABİ huvel hakku MUSADDİKAN Lİ MA BEYNE YEDEYH innellahe bi ibadihi le habirun besir
( Ve sana o KİTAPTAN vahyettiğimiz, ONDAN ÖNCEKİLERİ DOĞRULAYICI olarak gerçektir. Kesinlikle Allah kullarından haberdardır görendir. )
Aşağıdaki ayetlerde ise kutsal kitapların ve dinin bir bütün olduğu, ilimde ve dinde ayrışmak, bütünlüğü bozmak yerine birleşilmesi gerektiği uyarısı yapılmaktadır.
13/21 Vellezine YESİLUNE MA EMERALLAHU BİHİ EN YUSALE ve yahşevne rabbehum ve yehafune suel hisab
( Ve Allah' ın O BİRLEŞTİRİLMESİNİ EMRETTİĞİNİ BİRLEŞTİRENLER ve Rab’lerinden korkup, ürperenler, ürkenler ve hesabın kötülüğünden korkanlar. )
13/25 Vellezine yenkudune ahdellahi min ba'di misakihi ve YAKTAUNE MA EMARALLAHU BİHİ EN YUSALE ve yufsidune fil erdi ulaike lehumul la'netu ve lehum suud dar
( Ve o sözü sonrasında Allah' ın ahdini bozanlar ve ALLAH'IN BİRLEŞTİRİLMESİNİ EMRETTİĞİNİ KESİP AYIRANLAR ve yerde bozgun yapanlar, işte onlar, lanet onlaradır ve kötü yurt onlaradır. )
3/103 VA'TESUMU Bİ HABLILLAHİ** CEMİAN VE LA TEFERRAKU vezkuru ni'metellahi aleykum iz kuntum a'daen fe ellefe beyne kulubikum fe asbahtum bi ni'metihi ihvana ve kuntum ala şefahufratin minen nari fe enkazekum minha kezalike yubeyyinullahu lekum ayatihi leallekum tehtedun
( Ve ALLAH'IN İPİNE** TOPLUCA SARILIP BAĞLANIN. AYRIŞMAYIN. ve Allah’ ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Zamanında düşman olmuştunuz da kalplerinizin arasını birleştirdi. O’nun nimeti ile kardeşler oldunuz. Ateşten çukurun üzerindeydiniz de sizi oradan kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki yönlenirsiniz. )
** "Hablillah" ( Allah'ın İpi ) kavramının simgelediği çoklu anlamlardan birinin de kitaptaki kelimelerin DNA sarmalı misali yaratılışın kodlarını oluşturması olduğu evvelki bölümlerde incelenmişti.
30/32 Minellezine FERRAKU DİNEHUM ve kanu şiyea kulli hizbin bima ledeyhim ferihun
( O onlardan olanlar DİNLERİNİ AYIRDILAR VE GRUPLAR OLDULAR. Her grup, o yanında olanla ferahlayıp sevinir. )
Maide suresinin 46. ayetinde Tevrat'ın ve İncil'in birbirlerini doğruladıkları, tamamladıkları ve bir bütünün parçaları oldukları dolaylı üslupla ifade edilmektedir.
5/46 Ve kaffeyna ala asarihim bi iysebni meryeme MUSADDİKAN li ma beyne yedeyhi minet TEVRATİ ve ateynahul İNCİLE fihi huden ve nurun ve MUSADDİKAN li ma beyne yedeyhi minet TEVRATİ ve huden ve mev'izaten lil muttekin
( Ve onların izleri üzerine, yanlarındaki TEVRAT'I DOĞRULAYICI olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik. Ona içinde yönlendirme ve aydınlık olan ve ondan önce Tevrat' tan olanı DOĞRULAYAN ve sakınanlar için yönlendirme ve öğüt olan İNCİL' i verdik. )
Yahudilik ( Yahudiyelilik ) veya Nasranilik ( Nasıralılık ) isimleri altında dinlerin söz konusu olmadığı, tek dinin islam yani Rab'be teslimiyet olduğu, kutsal kitapların da tek olan dinin yani islamın kozmik bilgi hazineleri olduğu Al'i İmran suresinin 65. ve 67. ayetlerinde Hz. İbrahim'den bahisle vurgulanmaktadır.
3/65 Ya ehlel kitabi lime tuhaccune fi ibrahime ve ma unziletit tevratu vel incilu illa min ba'dih e fe la ta'kilun
( Ey kitap sahipleri, İbrahim hakkında neden tartışıp mücadele ediyorsunuz? Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi. O halde akıl etmez misiniz? )
3/67 Ma kane ibrahimu yehuddiyyen ve la nasraniyyen ve lakin kane hanifen muslima ve ma kane minel muşrikin
( İbrahim Yahudi değildi, Nasıralı da değildi. Lakin birleyip doğruluğa yönelen teslim olandı ve ortak koşanlardan değildi. )
Tüm habercilerin tek din olan islamın resulleri oldukları, tüm kitapların da tek din olan islamın ilim kitapları oldukları Al'i İmran suresinin 84. ve 85. ayetlerinde bildirilmektedir.
3/84 Kul amenna billahi ve ma unzile aleyna ve ma unzile ala ibrahime ve ismaiyle ve ishaka ve ya'kube vel esbati ve ma utiy musa ve iysa ven nebiyyune min rabbihim la nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimun
( De ki: "Allah’a ve bize indirilene, o İbrahim’ e ve İsmail’e , İshak’ a , Yakub’ a ve torunlarına indirilene, o Musa’ ya, İsa’ ya ve habercilere Rab’lerinden verilene inandık. Aralarında onlardan hiçbirini ayırmayız ve bizler O’na teslim olanlarız." )
3/85 Ve men yebteği ğayral islami dinen fe len yukbele minh ve huve fil ahirati minel hasirin
( Ve kim teslimiyetten başkasını din olarak ararsa, ondan kabul edilmez ve o ahirette hasarlananlardandır. )
İncil'de yer alan Hz. İsa'nın şu sözleri de konu bağlamında önem arzetmektedir.
40-Matthew-5-17 "YASA'yı*** ya da peygamberleri geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, TAMAMLAMAYA geldim.
*** "Tevrat" kelimesi Türkçe'deki "Töre" kelimesinin bir tezahürü olup "Kanun, Yasa, Töre" anlamına gelmektedir.
Hayatta kalmak mı? Yaşamak mı?
Kaba madde planı dünyada, üniteden iletilen asli tesirler vasıtasıyla, bir insanın maddi ( bedensel, fiziksel ) fonksiyonların işlemekte olması onun sadece "Hayatta olduğunu" ortaya koyar. Ancak "Yaşamak" eylemi, bilindiği üzere, "Hayatta kalmak" eyleminden oldukça farklıdır. Gerçek anlamda "Yaşamak", Allah bilincini her an hissetmek, her düşünce, söylem ve eylemde O'nun doğru yolunun üzerinde olmaya çabalamak, dünyevi, maddi, nefsani ve şehvani frekanslardan daima uzak durmak ve bitmez tükenmez bir enerjiyle ilahi kozmik bilgileri öğrenmeye ve bu yolla ruhsal tekamüle erişmeye çalışmaktır. Elbette ki bir insanın böyle bir hedef edinebilmesi için idrak seviyesinin yükselmiş olması yani belirli bir tekamül seviyesine erişmiş olması gerekir.
Enfal suresinin 42. ayetinde "hayatta kalma" ve "yaşama" kavramları arasındaki fark "Hayy" ( Yaşamak ) kelimesi kullanılmak suretiyle dolaylı olarak bildirilmiştir.
8/42 İz entum bil udvetid dunya ve hum bil udvetil kusva ver rakbu esfele minkum ve lev tevaadtum lahteleftum fil miadi ve lakin li yakdiyellahu emran kane mef'ulen li yehlike men heleke am beyyinetin ve YAHYA MEN HAYYE AN BEYYİNEH ve innellahe le semiun alim
( Zamanında siz vadinin yakınındaydınız ve onlar vadinin uzağındaydılar. Kervan da sizden daha aşağıdaydı. Şayet onlarla vaadleşmiş olsaydınız, vaad hakkında ihtilaf ederdiniz. Lakin Allah' ın, işi yapılası kılması için, helak olan kimsenin apaçık delil üzerinde helak olması ve HAYATTA KALAN KİMSENİN DE APAÇIK DELİL ÜZERİNDE YAŞAMASI İÇİN. Kesinlikle Allah duyandır, bilendir. )
Örtme ve Gizleme meselesi
"Kafir" kelimesinin çevirilerdeki genel karşılığı "İnkarcı" olmakla birlikte bu kelimenin kökeninde ise "Kefere" ( Örtmek ) kökünden türemiş olan "Örten" anlamı bulunmaktadır. ( Batı dillerinde "Örtmek" anlamına gelen "Cover", "Couvrir" kelimeleri de "Kefere" kelimesiyle ortak köke sahiptirler.
Kur'an ayetlerinde yer alan "Kafir" ( Örten ), "Keferu" / "Yekfurune" ( Örterler ) kelmeleri esasen "Gerçeğin bile bile örtülmesi, Gerçeğin bile bile gizlenmesi" anlamını yansıtmaktadır.
2/6 İnnellezine KEFERU sevaun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum la yu’minun
( O İNKAR EDENLERİ uyarsan da uyarmasan da kesinlikle onlara eştir. İnanmazlar. )
2/19 Ev ke sayyibin mines semai fihi zulumatun ve ra'dun ve berk yec'alune esabiahum fi azanihim mines savaiki hazeral mevt vallahu muhiytun bil KAFİRİN
( Veya içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek olan gökten yağmur bulutu gibidir. Yıldırımlardan ölme çekincesinden, korkusundan, parmaklarını kulaklarının içine götürürler. Allah İNKARCILARI kuşatandır. )
( O Allah’ ın ayetlerini İNKAR EDENLERİ, habercileri haksızca öldürenleri ve insanlardan o ölçüyle, adaletle emredenleri öldürenleri kesinlikle elim azap ile müjdele. )
Tuesday, February 15, 2022
Bedri Ruhselman'ın "Allah" isimli kitabı
Neo-Spiritualisme Expérimental'in ( Deneysel Yeni Ruhçuluğun ) Türkiye'deki öncüsü ve İlahi Nizam ve Kainat isimli kitabın derleyicisi ( kendi ifadesiyle ) olan Dr. Bedri Ruhselman'ın "Allah" kavramının derinliklerini, yüceliklerini ve idraklere sığmazlığını incelemek üzere 1951 yılında kaleme aldığı "Allah" isimli kitabına aşağıdaki linkten ulaşılabilir.
Bedri Ruhselman'ın "Allah" isimli kitabı bu linke tıklayarak indirilebilir.
Büyük bir Allah sevgisine haiz olduğu eserlerindeki ifadelerinden anlaşılan Ruhselman tarafından yazılan söz konusu kitap, Kur'an ilmine uygun nitelikli içeriği, anlatımdaki izah derinliği ve netliği açısından ilim sahibi inananların ilgisini kazanmaya namzettir.
"Düşmanı ayak altına basamak yapmak"?!
58 Hebrews 1-13 Kaldı ki, Tanrı meleklerden hangisine, hangi dönemde, “Düşmanlarını ayaklarının altına basamak yapıncaya dek sağımda otur” demiştir?
İncil'in İbraniler 1-13 kodlu ayetinde yer alan "Düşmanları ayakların altına basamak yapmak" ifadesi, insanın, muhaliflerine herhangi bir vesileyle zulmetmesi veya onları aşağılaması anlamına değil, yaratılıştaki düalite ortamının negatif şeytani frekanslarını ( dünyevi, nefsani, şehvani, maddi ve fani ihtiraslar ) ruhsal tekamül yolunda bir sınav ve pozitif rahmani frekansların açığa çıkmasına bir vasıta olarak kullanabilme yetisine işaret etmektedir.
İnsanları doğru yoldan ( sirat-i mustekim ) uzaklaştırmaya, ayırmaya çalışan şeytani / udvani ( düşmanca ) frekanslar Kur'an ayetlerinde şöyle ifade edilmiştir.
2/168 Ya eyyuhen nasu kulu min ma fil erdi halalen tayyiben ve la tettebiu hutuvatiş şeytan innehu lekum aduvvun mubin
( Ey insanlar o yerde olanlardan helal ve temiz olarak yiyin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Kesinlikle o size apaçık düşmandır. )
( "Öyleyse, beni azdırmandan dolayı, onlara karşı, senin doğru yolunun üstüne oturacağım." dedi. )
8/48 Ve iz zeyyene lehumuş şeytanu a'malehum ve kale la ğalibe lekumul yevme minen nasi ve inni carun lekum .....
( Ve şeytan, onlara çalışmalarını süslü gösterdiği zaman, "Bugün insanlardan size galip gelecek yoktur. Kesinlikle ben size yardımcıyım." dedi. .... )
6/112 Ve kezalike cealna li kulli nebiyyin aduvven şeyatinel insi vel cinni yuhiy ba'duhum ila ba'din zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbuke ma fealuhu fe zerhum ve ma yefterun
( Ve her haberci için insan ve cin şeytanlarını işte böyle düşman kıldık. Onlar birbirlerine aldatıcı süslü sözler vahyederler. Şayet Rab’bin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve o uydurduklarını bırak. )
47/14 E fe men kane ala beyyinetin min rabbihi ke men zuyyine lehu suu amelihi vettebeu ehvaehum
( O halde, Rab’binden deliller üzerinde olan kimse, ona kötü işleri süslü gösterilen ve onların heveslerine tabi olan kimse gibi olur mu? )
Değişimin değişmezliği
Yaratılıştaki her olgu "değişime" muhtaçtır. Tek değişmeyen ise yüce yaratıcı Allahu Teala'nın tekliği, birliği ve algılara sığmazlığıdır.
İlahi nizamın temel ilkesi olan "değişim"i sağlayan mekanizma ise varlıkları, muhtaç oldukları tekâmüle sevkeden ve bu yolda bir vasıta niteliği arzeden "düalite" ve buna bağlı "döngü" kavramlarından oluşmaktadır.
Yaratılıştaki sonsuz değişim gerçeği Bakara suresinin 106. ayetinde, Allah'ın kadir-i mutlak oluşu da vurgulanarak şöyle bildirilmiştir.
2/106 Ma nensah min ayetin ev nunsiha ne'ti bi hayrin minha ev misliha e lem ta'lem ennellahe ala kulli şey'in kadir
( Ayetlerden neyi hükümsüz bırakırsak veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya onun aynısını getiririz. Allah' ın kesinlikle herşeye gücü yeten olduğunu bilmez misin? )
Ayette vurgulanan husus, varlıkların idrak seviyelerindeki değişime göre ayetlerin* anlamlarının ve kapsamlarının da idraki açıdan değişim arzetmesidir. Buna misal olarak, zaman içinde bilgi ve farkındalık seviyesi yükselmiş bir insanın evvelce okuduğu bir ayeti tekrar okuduğunda çok daha farklı anlamları ve mesajları kavrayabilmesi, yakalayabilmesidir. İlahi nizamdaki "değişim" ilkesinin bir tezahürü olan bu durum yukarıdaki ayette "Allah'ın herşeye kadir" olması vurgusuyla tanımlanmıştır.
Bu vesileyle belirtmek gerekir ki, ilahi kelamı ve yaratılış kodlarını içeren farklı isimlerdeki kutsal kitapların ( Tevrat, İncil, Kur'an ) farklı dönemlerde indirilmiş olması da esasen "Farklı dinlerin farklı kitapları olması" durumunu değil "Tek dinin, farklı dönemlerdeki farklı beşeri idrak seviyelerine hitap edecek şekilde indirilmiş ve birbirlerini doğrulayan kitapları" olması durumunu yansıtmaktadır. Zira din tektir, din Allah'a teslimiyettir, tüm melekler, resuller ve nebiler de bu tek dinin habercileridirler, öğretmenleridirler.
* Ayetteki "Ayet" kelimesinin "Kur'an ayeti" dışında da muhtelif anlamları olduğu düşünülmelidir. ( Ayet = İşaret )
İnsan suresinin 28. ayetinde de "Değişim" hususu insan misali vasıtasıyla bildirilmektedir.
76/28 Nahnu halaknahum ve şededna esrehum ve iza şi'na beddelna emsalehum tebdilen
( Onları biz yarattık ve bağlarını şiddetli kıldık. Dilediğimizde onların misallerini mübadele ederek değiştiririz. )
Furkan suresinin 70. ayetinde inananların düşünce, söylem ve eylemlerinin doğru yolda olacak şekilde değiştirildiğinden, düalite vurgusu ( kötülük - iyilik ) vasıtasıyla bahsedilmektedir.
25/70 İlla men tabe ve amene ve amile amelen salihan fe ulaike yubeddilullahu seyyiatihim hasenat ve kanellahu ğafurar rahima
( O tevbe eden, inanan ve iyilikler yapan hariç. Artık Allah, onların kötülüklerini güzellikle değiştirir. Allah affedendir merhametlidir. )
Muhammed suresinin 38. ayetinde ise dünyevi, maddi, nefsani yani şeytani niteliğe sahip negatif frekansların tesirine girmiş olan kavimlerin de belirli bir döngü sonunda helak olacakları ve yeni kavimler ile ikame edilecekleri bildirilmektedir ki bu zaten binlerce yıldır insanların tanık olduğu ve ders almaları umulan döngüsel bir gerçektir.
47/38 Ha entum haulai tud'avne li tunfiku fi sebilillah fe minkum men yebhal vallahul ğaniyyu ve entumul fukara' ve in tetevellev yestebdil kavmen ğayrakum summe la yekunu emsalekum
( Ha sizler işte o Allah yolunda harcamaya çağırılanlarsınız. Sizlerden kimileri cimrilik ediyor. Allah ganidir ve sizler fakirsiniz. Eğer yüz çevirirseniz, sizden başka bir kavime değiştirir. Sonra sizin aynılarınız gibi olmazlar. )
Fatir suresinin 43. ayetinde ise "Değişimin değişmezliği" mesajı, kötülüğün ancak kötülüğü yapan için olumsuz değişime vasıta olacağı ilkesinin yani "Sunnetillah"'ın değişmezliği kavramıyla bildirilmektedir.
35/43 İstikbaran fil erdi ve mekras seyyi' ve la yehiykul mekrus seyyiu illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sunnetel evvelin fe len tecide li sunnetillahi tebdila ve len tecide li sunnetillahi tahvila
( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )
Sunday, February 13, 2022
Tahrif mi? Teşbih mi?
3/7 Huvellezi enzele aleykel kitabe minhu AYATUN MUHKEMATUN hunne ummul kitabi ve UHARU MUTEŞABİHAT fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhubtiğael fitneti vebtiğae te'vilih ve ma ya'lemu te'vilehu illellah ver rasihune fil ilmi yekulune amenna bihi kullun min indi rabbina ve ma yezzekkeru illa ulul elbab
( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan AÇIK ANLAMLI SAGLAM AYETLER vardır. DİĞERLERİ BENZETMELİDİRLER. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak için o benzetilmiş olanlara tabi olurlar. Onun yorumunu Allah haricinde kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akılları olanlar haricindekiler hatırlamaz. )
Al'i İmran suresinin yukarıdaki ayetinde "Muteşabih / Teşbihi" ( Benzetmeli ) ifadeler içeren ayetlerin gerçek anlamlarının müşrikler tarafından kasıtlı olarak saptırıldığı ve bu yolla söylemsel ve yorumsal "Tahrife" sebebiyet verildiği bildirilmektedir.
Kur'an ayetlerinde yer alan "Yuharrifune" ( Tahrif ederler, Değiştirirler ) kelimesi ise ayetlerin yorumlarının değiştirilmesi, çarpıtılması anlamını içermektedir. Ancak bu kelime Tevrat ve İncil ayetlerinin metinlerinin değiştirilmesi anlamını da içeriyor olabilir mi?
5/13 Fe bima nakdihim misakahum leannahum ve cealna kulubehum kasiyeh YUHARRİFUNEL KELİME AN MEVADİİHİ ve nesu hazzan min ma zukkiru bih ve la tezalu tettaliu ala hainetin minhum illa kalilen minhum fa'fu anhum vasfah innellahe yuhibbul muhsinin
( Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. KELİMEYI TAHRİF EDİP YERİNİ DEĞİŞTİRİRLER. O hatırlatıldıklarından paylanmayı, nasiplenmeyi unuttular. Onlardan azı hariç, onlardan hainlik görmeyi gideremezsin. Ancak yine de onları affet ve hoşgör. Kesinlikle Allah iyilik yapanları sever. )
Kutsal kitaplardaki ayetlerde kullanılan bazı önemli kelimeler zahiri ve muhkem anlamları yerine batini, teşbihi ve farklı anlamları ile temsil edilmişlerdir. Bu duruma Kur'an ayetlerinden bazı örnekler şöyledir.
Bakara suresinin 200. ayetinde yer alan "Allah'ı babalarınız gibi hatırlayın." cümlesi elbette Allahu Teala ile bir "Baba oğul ilişkisini" tanımlamamakta, insanda Allah sevgisi algısının oluşturulabilmesi için teşbih içermektedir.
2/200 Fe iza kadaytum menasikekum fezkurullahe ke zikrikum ABEKUM ev eşedde zikra fe minen nasi men yekulu rabbena atina fid dunya ve ma lehu fil ahirati min halak
( İbadetlerinizi tamamladığınızda Allah’ ı, BABALARINIZI hatırladığınız gibi veya daha şiddetli hatırlayın. İnsanlardan kim "Rab’bimiz bize dünyada ver." derse, ona ahirette nasip yoktur. )
Yusuf suresinin 42. ayetinde yer alan "Rabbike" ( Rabbin, Efendin, Öğretmenin ) tamlamasındaki "Rab" kelimesi Allahu Teala'yı değil bir şahısı temsil etmektedir.
12/42 Ve kale lillezi zanne ennehu nacim minhumezkurni inde RABBİKE fe ensahuş şeytanu zikra rabbihi fe lebise fis sicni bid'a sinin
( Ve onlardan, kesinlikle kurtulacağını zannettiğine "Beni EFENDİNİN indinde hatırla." dedi. Ancak, şeytan ona yoldaşını hatırlamayı unutturdu da zindanda daha senelerce kaldı. )
Nur suresinin 32. ayetinde yer alan "İbadikum" ( Hizmetlileriniz, Kullarınız ) kelimesindeki "İbad" ( Kullar ) kelimesi "Allahu Teala ile yarattığı kulları arasındaki Rab - Kul ilişkisi" anlamını değil "İnsanların hizmetlileri, yardımcıları" anlamını içermektedir.
24/32 Ve enkihul eyama minkum ves salihine min İBADİKUM ve imaikum in yekun fukarae yuğnihimullahu min fadlih vallahu vasiun alim
( Ve sizlerden bekarları, HİZMETLİLERİNİZDEN ve yardımcılarınızdan iyileri nikahlayın. Eğer fakir olurlarsa, Allah onları üstünlüğünden ganileştirir, faydalandırır. Allah geniştir bilendir. )
Şura suresinin 51. ayetinde Allahu Tela'nın kelâmını insanlara iletme vasıtalarından bahsedilmektedir. Ayetin son cümlesinde "Resulün vahyetmesi" ifadesi yer almakta olup, buradaki "Resul" ( Gönderilen ) kelimesinin ilahi kelâmı insan olan haberciye Allah'ın izniyle vahiy yoluyla ileten meleği temsil ediyor olması kuvvetle muhtemeldir. Yani "bir insanın bir başka insana vahyetmesi" durumundan bahsedilmemekte olduğu düşünülebilir. ( Ancak En'am suresinin 112. ayetindeki "İnsan ve cin şeytanları birbirlerine aldatıcı süslü sözler vahyederler." ifadesi de hatırlanmalıdır. Bu durum "Vahiy" kelimesinin de teşbihi anlamının tezahürüne bir örnektir. )
42/51 Ve ma kane li beşerin en yukellimehullahu illa vahyen ev min verai hicabin ev YURSİLE RASULEN FE YUHİYE bi iznihi ma yeşa' innehu aliyyun hakim
( Ve Allah' ın insana kelam edip söz söylemesi, vahyen veya perde arkasından olması haricinde olmaz. Veya RESUL GÖNDERİR DE gönderir de izni ile ne dilerse VAHYEDER. Kesinlikle O uludur hakimdir. )
Aşağıda yer alan Tevrat ve İncil ayetlerinde, yukarıdaki Kur'an ayetleri örneklerinde olduğu gibi "Teşbih" mi yoksa "Tahrif" mi olduğu üzerinde düşünmek faydalı olacaktır. Bu ayetlerdeki ifadelerin insanlarda bir algı oluşturabilmek için seçilmiş teşbihi ifadeler olması kuvvetle muhtemeldir.
Tevrat;
19-Psalms-82-1 Tanrı yerini aldı TANRISAL KURULDA , Yargısını açıklıyor İLAHLARIN ortasında:
1 Genesis 32-28 Adam, "Artık sana Yakup değil, İsrail denecek" dedi, "Çünkü TANRI'YLA, İNSANLARLA GÜREŞİP, YENDİN."
İncil;
43-John-10-34 İsa şu karşılığı verdi: "Yasanızda, 'SİZ İLAHLARSINIZ, dedim' diye yazılı değil mi?
43-John-10-35 TANRI, KENDİLERİNE SÖZÜNÜ GÖNDERDİĞİ KİMSELERİ İLAHLAR** DİYE ADLANDIRIR. Kutsal Yazı da geçerliliğini yitirmez.
** Allah, kelâmını nakledenleri Melek, Resul veya Nebi olarak adlandırmaktadır. Zira Tek "ilah" vardır O da Allahu Teala'dır. Dolayısıyla yukarıdaki ayetlerde, tekâmül etmiş süptil vazifeli varlıklara ( melek, resul vb. ) atfen ve bir algı - saygı oluşturabilmek amacıyla "İlah" kelimesinin teşbihi olarak kullanıldığı düşünülebilir. Ayrıca yine yukarıdaki ayetlerde yer alan "Tanrısal Kurul" ifadesinin de Kur'an'daki "Mele-ul Âlâ" ( Yüksek İleri Gelenler / Yüksek Melekler Konseyi ) ifadesinin karşılığı olduğu düşünülebilir.
Yukarıda yer alan Tevrat ve İncil ayetlerindeki ifadelerin yanlış yorumlanmasını önleyici ve Tevrat ve İncil için "musaddik" ( doğrulayıcı ) olan Kur'an ayetleri ise şöyledir.
6/102 Zalikumullahu rabbukum LA İLAHE İLLA HU haliku kulli şey'in fa'buduh ve huve ala kulli şey'invekil
( İşte bu Rab’biniz Allah' tır. O’NUN HARİCİNDE İLAH YOKTUR. O herşeyin yaratanıdır. O halde O’na kulluk edin. O herşeye vekildir. )
3/80 Ve LA YE'MURAKUM EN TETTEHİZUL MELAİKETE VE NEBİYYİNE ERBABA e ye'murukum bil kufri ba'de iz entum muslimun
( Ve SİZE, MELEKLERİ VE HABERCİLERİ RABLER EDİNMENİZİ EMRETMEZ. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı emreder? )
9/31 İTTEHAZU ahbarahum ve ruhbanehum ERBABEN MİN DUNİLLAHİ vel mesihabne meryem ve ma umiru illa li ya'budu ilahen vahida LA İLAHE İLLA HU subhanehu an ma yuşrikun
( Onlar, ALLAH'TAN BAŞKA bilginlerini ve rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i de kendilerine RABLER EDİNDİLER. Oysa onlar, tek ilah olan Allah’a kulluk etmeleri haricinde emrolunmamışlardı. O’NUN HARİCİNDE İLAH YOKTUR. O, onların ortak koştuklarından yücedir. )
17/22 LA TEC'AL MEALLAHİ İLAHEN AHARA fe tak'ude mezmumen mahzula
( ALLAH İLE BİRLİKTE BAŞKA İLAHLAR OLUŞTURMA. Yoksa ayıplanmış ve hakir olarak oturursun. )
23/91 METTEHAZELLAHU MİN VELEDİN VE MA KANE MEA HU MİN İLAHİN izen le zehebe kulli ilahun bima haleka ve leala ba'duhum ala ba'd subhanellahi an ma yasifun
( ALLAH ÇOCUK EDİNMEMİŞTİR. O’NUNLA BİRLİKTE İLAH YOKTUR. Aksi halde her ilahın o yarattıklarından grubu olurdu. Bazıları bazılarına üstün gelirdi. Allah o vasfettiklerinden yücedir. )
Saturday, February 12, 2022
Fatr, Şark ve Felak kelimeleri
Arapça'daki "Şark" kelimesi "Doğu, Parıldamak, Yarmak" anlamlarını yansıtmaktadır. "İnşirak" ( Yarılış ) ve "Şirk" ( Ortak koşma, İkiye yarma, Çoklama ) kelimeleri de ŞRK kökünden türemişlerdir. ( İngilizcedeki "Shark" ( Köpekbalığı ) kelimesi de "Şark" kelimesinin bir tezahürüdür. Zira köpekbalığı dişleriyle "yaran / yaralayan" bir varlıktır. )
"Güneşin doğuşu", "karanlığın ışıkla yarılması" fenomeni olduğundan "Doğu" anlamına gelen "Şark" kelimesi "Parıldamak, Işımak" anlamını da yansıtmaktadır. "Doğum" olayı da esasen bir "Yarılarak oluşum" fenomenidir.
"Fatr" kelimesi ise "Yarmak, Yaratmak" anlamlarına gelmekte olup, sure ismi olan "İnfitar" ( Yarılış ), "Fitrat" ( Yaratılış ) ve "Fatir" ( Yaratıcı ) kelimeleri de FTR kökünden türemiştir. ( İngilizcedeki "Father" ( Baba ) kelimesi de "Fatir" kelimesinin bir tezahürüdür. )
Her iki kelimenin de ( Şark ve Fatr ) Türkçe karşılıklarında "YARmak" anlamının bulunması ve "YAR" kelimesinin "YARatmak" kelimesinin de kökü olması dikkat çekmektedir. Ayrıca "YARgı" kelimesinin anlamının kökeninde de "Bir olgunun içinden bir başka olgu çıkarmak, Olguyu yarmak" anlamı bulunmaktadır. ( Örnek: "Küfreden kişi" olgusundan "Terbiyesiz kişi" olgusunu çıkarmak bir "olgu yarılması" yani "Yargı"dır. ) Aynı şekilde "YARa" kelimesi de "Bir bütünün yarılarak bozulması" anlamını içermektedir.
"Felak" ( Şafak sökmesi, Tan zamanı ) kelimesi de kökeninde "Yarılmak" anlamını içeren bir kelime olup, Güneşin karanlığı yararak ışık, parlaklık vermesini tanımlamaktadır. "İnfilak" ( Yarılma, Patlama ), "Falik"* ( Yaran, Yarıcı ) ve "Fülk" ( Tekne, Suyu yararak giden ) kelimeleri de FLK kökünden türemişlerdir. ( * Latincedeki "Phallus" ( Penis ) kelimesi de "Falik" kökündendir. Argoda penis kelimesinin "Yarak"* olarak anılmasının sebebi de "Falik" kelimesinin anlamına dayanmaktadır. ) ( * "Tar+ak", "Kür+ek", "El+ek" kelimeleri de köke "ek / ak" eki alarak türemiş kelimelerdir. )
Fatr, Şark ve Felak kelimelerinin kökleri olan FTR, ŞRK ve FLK harf setlerinin ayetlerdeki kullanımına örnekler şöyledir.
35/1 El hamdu lillahi FATİR es semavati vel erdi ...
( Övgü, gökleri ve yeri YARATAN Allah içindir. )
6/163 La ŞERİKE leh ve bi zalike umirtu ve ene evvelul muslimin
( O'na ORTAK yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben teslim olanların ilkiyim. )
6/95 İnnellahe FALİK ul habbi ven neva ...
( Tohum tanelerini ve çekirdekleri YARAN kesinlikle Allah' tır. ... )
Monday, February 7, 2022
Rejenerasyon öncesi Dejenerasyon
Büyük döngü sonunun en belirgin özelliklerinden biri de kaba madde planında ( dünya ) ilmi açıdan en yüksek seviyeye ulaşan insan şeytanlarının kendilerini ilah addetmeye başlamaları, buna bağlı olarak muhtelif müdahalelerle tüm doğal işleyişi bozmaları ve genel bir dejenerasyona sebep olmalarıdır. Bu dejenerasyon, yeni döngü başlangıcı ve rejenerasyon öncesinde ilahi nizamın takdir ettiği bir gerekliliktir. Zira ilmi kullanarak insanları tahakküm altına almak ve ilahlaşmak obsesyonu esasen insanın ortaya çıkışından bu yana var olan bir husus olup döngü sonlarında ise bu obsesyon ve buna bağlı dejenerasyon hep maksimum seviyeye ulaşmıştır.
Söz konusu durum bugün küresel şirketlerin "insanlığın ve çevrenin yararına" diye lanse ettikleri ancak esasen sadece "dejenerasyona" hizmet eden projeleriyle açıkça ortaya çıkmaktadır. ( ScopEx, Yapay Et, Programlanabilir Virüsler ve mRNA teknolojisi, Transhumanism, Metaverse, NeuraLink vb. )
Döngü sonu dejenerasyonu hususu "İlahi Nizam ve Kâinat" kitabının aşağıdaki paragrafında çok net bir şekilde izah edilmiştir.
"Dünyadaki inkişafın zirvesine ulaşan insanların bu hâli, kendilerinde öyle bir gurur ve her şeye kaadir olabildikleri iddiası gibi öyle aşırı bir durum yaratmış idi ki bu durum onları, hidrojen âleminin kaba maddeleri içine daha ziyade gömmek suretiyle, dünyanın tabiî şartlarını mûtat dışı yollardan bozmaya mütemayil birtakım hareketlere sevk etti. Gene bunun neticesi olarak onlar lükse, zenginliğe, konfora, maddeperestliğe, hodkâmlığa, her türlü ihtirasa kapıldılar, hidrojen atomunun kaba kombinezonları içine gömüldüler ve bütün saadetlerini bu kombinezonlardan beklediler ki bu da son haddine gelmiş maddî terakki ve inkişafların varlıklarda tevlit ettiği mezbuhane bir çırpınıştı, bir nevi soysuzlaşma idi. Bu soysuzlaşma çok tabiîdir ve vuku bulacak her büyük inkılâbın öncüsüdür."
Casiye suresinin 23. ayetinde, küresel dejenerasyonun müsebbibi olan şeytanların ilim üzerine sapmalarından, heveslerini ve hırslarını ilahlaştırmak suretiyle kendilerini ilahlaştırdıklarından bahsedilmektedir.
45/23 Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahu ve edallehullahu ala ilmin ve hateme ala sem'ihi ve kalbihi ve ceale ala besarihi ğişaveh fe men yehdihi min ba'dillah e fe la tezekkerun
( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )
Bakara suresinin 205. ayetinde de yukarıda anılan dejenerasyona "Fesad" ( Bozgun ) ve "Helak" kelimeleri vasıtasıyla değinilmektedir.
2/205 Ve iza tevella sea fil erdi li yufside fiha ve yuhlikel harse ven nesl vallahu la yuhibbul fesada
( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde bozgun yapmak, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez. )
İlahi Nizam ve Kainat kitabında yer alan aşağıdaki bölümde ise döngü sonundaki dejenerasyon kapsamında ortaya çıkan "hastalıklardan" kanser nitelemesiyle bahsedilmektedir. ( Laboratuar üretimi COVID19 virüsü ve pandemi kurgusu da bu hususun delili niteliğindedir. )
"Bir muhitte inkişaf umumî olarak yürür. O muhiti teşkil eden en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün varlıklar, kendi derecelerine göre inkişaf ederler ve yükselirler. Meselâ, insanlar dünyanın en mütekâmil varlıkları hâline gelirken, dünya plânları dahilinde yaşayan diğer varlıkların her biri de inkişaf imkânlarının üst kademelerine doğru ilerlerler. Bunun en açık misalini kanserler teşkil eder. O zamanki dünyanın son devirlerine doğru, sebebi insanlarca meçhul birtakım hastalıklar başgöstermişti. Bunlardan birisi de kanserdi. İnsanlar arasında kanser vakalarının çoğalması biraz evvel bahsettiğimiz sebebe bağlı, hücrelerde tezahür eden bir soysuzlaşmadır."