Çeviri

Thursday, December 12, 2019

Her ayet bir idrak sınavıdır.

"Ayet" kelimesi "Ay / Ayn" ( Göz, Görüş ) kök kelimesinden türemiş olan ve "Görünür olan, İşaret, Belirti" anlamına gelen bir kelimedir. 

"Ay" kökü aşağıdaki kelimelerde de yer almaktadır.

Ayni = Görünen
Ayna = Gösteren
Aynı = Görünüşü benzeyen
Aynen = Görüş olarak benzer
Ayin = Göz önüne çıkma
Ay = Dünyanın "göz" gibi yuvarlak olan uydusu.
Eye ( İng. "Ay" okunur. ) = Göz
Oeuil (Fra. "Öy" okunur. ) = Göz
Oeuf (Fra. "Ö" okunur. ) = Yumurta
Eier ( Alm. "Ayer" okunur ) = Yumurta*

* Yumurta göz gibi yuvarlak ve elips şekillerini içerir.

Kur'an'daki her ayet esas itibarıyla kalp ile görülmesi gereken gerçekleri ve kozmik ilahi bilgileri içeren birer idrak sınavı niteliğindedir. Dolayısıyla tekamül yolcularının her ayeti zahiri ve batıni anlamlarıyla çok derin düşünmeleri, yorumlamaya çalışmaları ( Her ayetin sonsuz yorumu bulunmaktadır. ) ve sonuçlar çıkarabilmeleri gerekmektedir. Esas itibarıyla kaba madde alemi olan dünyada deneyimlenen her olay, her bilgi, her tutum ve her davranış, ilahi kozmik bir yazılım olan Kur'an'da kodlanmış ayetlerdir. 

4/83 - Ve iza caehüm emrun minel emni evil havfi ezau bih ve lev radduhü iler rasuli ve ila ülil emri minhüm le alimehüllezıne YESTENBİTUNEHU MİNHÜM ve lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu letteba'tümüş şeytane illa kalıla

( Ve onlara güvenden veya korkudan iş geldiğinde, onu bildirirler. Şayet onu resule ve onlardan iş sahiplerine geri döndürselerdi, ONLARDAN SONUÇ ÇIKARABİLENLER onu bilirlerdi. Şayet Allah üzerinize üstünlük, lütuf ve rahmetini vermezse, azınız hariç şeytana tabi olursunuz. )

Duhan suresinin 44/33 kodlu ayetinde her ayetin bir idrak ve akıl sınavı olduğu açıkça bildirilmektedir.

44/33 - Ve ateynahüm minel ayati ma fıhi belaün mübin ( Ve onlara içinde apaçık sınav olan ayetlerden verdik. )

23/30 - İnne fı zalike le ayatin ve in künna le mübtelın ( Bunda kesinlikle ayetler vardır. Kesinlikle biz sınayanlar olduk. )


Varlıkların deneyimledikleri her olayda tekamül sağlayacak ayetler bulunmakta olup, ruhsal tekamül ancak bu ayetlerdeki mesajların akıl ve idrak edilmesi suretiyle gerçekleşebilecektir. Bu hususa ilişkin ayetlerde "Ayetlerin ancak ;

Akıl sahipleri ( Ulil Elbab )
Sakınanlar ( Ellezine Yettekun )
İnananlar ( Mü'minun )
Görenler (
Duyanlar ( Ellezine Yesmeun )
Ahiret azabından korkanlar ( Men Hafe Azabel Ahırah )
Sual edenler ( Araştıranlar )
Fikredenler ( Ellezine Yetefekkerun )
Akledenler ( Ellezine Ya'kılun )
Sabredenler ( Sabirun ) 
Şükredenler ( Şakirun )
Çözmeye Çalışanlar ( Mütevessimın )
Hatırlayanlar ( Ellezine Yezzekkerun )
Bilenler ( Ellezine Ya'lemun )
Kani Olanlar ( Ellezine Yukınun ) 

için geçerli olabileceğini bildiren ayetler şöyledir.

2/164 - İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecrı fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai min main fe ahya bihil erda ba'de mevtiha ve besse fıha min külli dabbetin ve tasrıfir riyahı ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatin li kavmin ya'kılun

( Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün ihtilafında, insanlara faydalı olmalarından dolayı denizde akan o gemilerde, Allah’ ın gökten indirdiği suda, onunla yeri ölümünün sonrasında diriltmesinde, içine debelenenlerin hepsinden göndermesinde, gök ile yer arasında buyruğa alınmış bulutları ve rüzgarları yönlendirip idare etmesinde akıl eden kavim için ayetler vardır. )

3/13 - Kad kane leküm ayetün fı fieteynil tekata fietün tükatilü fı sebılillahi ve uhra kafiratün yeravnehüm misleyhim ra'yel ayn vallahü yüeyyidü bi nasrihı men yeşa inne fı zalike le ıbraten li ülil ebsar

( Kesişip karşılaşan iki toplulukta size ayetler vardı. Bir topluluk Allah yolunda savaşırken diğeri inkarcılardı. Göz görüşü ile onları kendilerinin iki misli görürlerdi. Allah yardımını ile dilediği kimseyi destekler. Bunda, göz sahipleri için kesinlikle ibretler vardır. )

3/49 - Ve rasulen illa benı israıle ennı kad ci'tüküm bi ayetin min rabbiküm ennı ahlüku leküm minet tıyni ke hey'etit tayri fe enfühu fıhi fe yekunü tayran bi iznillah ve übriül ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevta bi iznillah ve ünebbiüküm bima te'külune ve ma teddehırune fı büyutiküm inne fı zalike le ayeten leküm in küntüm mü'minın

( Ve ancak İsrailoğullarına resuldür. "Kesinlikle ben size Rab’binizden ayet getirdim. Kesinlikle ben size, çamurdan kuşun şekli gibi olanı yaratırım. Böylece onun içine üflerim de o Allah’ ın izni ile kuş olur. Doğuştan körü, alacalıyı iyileştiririm. Allah’ ın izni ile ölüyü diriltirim. O yediklerinizi, o evlerinizin içinde biriktirdiklerinizi size haber veririm. Eğer inananlarsanız, kesinlikle bunda size ayetler vardır." )

3/190 - İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari le ayatin li ülil elbab

( Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün ihtilafında akıl sahipleri için kesinlikle ayetler vardır. )

6/99 - Ve hüvellezi enzele mines semai maa fe ahracna bihı nebate külli şey'in fe ahracna minhü hadıran nuhricü minhü habben müterakiba ve minen nahli min tal'iha kınvanün daniyetün ve cennatin min a'nabin vez zeytune ver rummane müştebihen ve ğayra müteşabih ünzuru ila semerihı iza esmera ve yen'ıh inne fı zaliküm le ayatin li kavmin yü'minun

( Ve gökten suyu indiren O'dur. Böylece onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, ondan yeşillik çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş tohum taneleri, tomurcuğundan salkımlar sarkan hurmalar ve üzümden, zeytinden ve nardan benzer ve benzer olmayan bahçeler çıkarırız. Meyvelendikleri zaman meyvelerine ve olgunlaşmalarına bakın. Bunlarda inanan kavim için ayetler vardır. )

10/6 - İnne fıhtilafil leyli ven nehari ve ma halekallahü fis semavati vel erdı le ayatin li kavmin yettekun

( Kesinlikle gecenin ve gündüzün ihtilafında, Allah' ın o göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan kavim için ayetler vardır. )

10/67 - Hüvellezi ceale lekümül leyle li teskunu fıhi ven nehara mübsıra inne fı zalike le ayatin li kavmin yesmeun

( O, size içinde sükunet bulmanız için geceyi ve görüş olarak gündüzü oluşturandır. Kesinlikle bunda duyan kavim için ayetler vardır. )

11/103 - İnne fı zalike le ayeten li men hafe azabel ahırah zalike yevmün mecmuün lehün nasü ve zalike yevmin meşhud

( Ahiret azabından korkanlar için bunda kesinlikle ayetler vardır. Bu onda insanların toplanacağı gündür. Bu, şahit olunan gündür. )

12/7 - Lekad kane fı yusüfe ıhvetihı ayatün lis sailın

( Yusuf’ da, kardeşlerinde, sual edenler için ayetler vardı. )

13/3 - Ve hüvellezi meddel erda ve ceale fıha ravasiye ve enhara ve min küllis semerati ceale fıha zevceynisneyni yuğşil leylen nehar inne fı zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun

( Ve yeri uzatıp döşeyen ve orada dağlar, nehirler ve orada tüm meyvelerden, ürünlerden iki çift eş oluşturan, geceyi gündüze örten O'dur. Kesinlikle bunda, fikreden kavim için ayetler vardır. )

13/4 - Ve fil erdı kıtaun mütecaviratün ve cennatün min a'nabin ve zer'un ve nehıylün sınvanün ve ğayru sınvanin yüska bi main vahıdin ve nüfaddılü ba'daha ala ba'dın fil ükül inne fı zalike le ayatin li kavmin ya'kılun

( Ve yerde komşu kıtalar, tek su ile sulanan üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı budaklı ve çatalsız budaksız hurmalar vardır. Yemişleri birbirlerine üstün kılarız. Kesinlikle bunda, akıl eden kavim için ayetler vardır. )

14/5 - Ve lekad erselna musa bi ayatina en ahric kavmeke minez zulümati ilen nuri ve zekkirhüm bi eyyamillah inne fı zalike le ayatin li külli sabbarin şekur

( Ve Musa' yı, kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkarsın ve onlara Allah' ın günlerini hatırlatsın diye ayetlerimizle gönderdik. Kesinlikle bunda her sabredip şükreden için ayetler vardır. )

15/75 - İnne fı zalike le ayatin lil mütevessimın

( Kesinlikle bunda, çözmeye çalışanlar için ayetler vardır. )

15/77 - İnne fı zalike le ayaten lil mü'minın

( Kesinlikle bunda inananlar için ayetler vardır. )

16/11 - Yünbitü leküm bihiz zer'a vez zeytune ven nehıyle ven a'nabe ve min küllis semarat inne fı zalike le ayeten li kavmin yetefekkerun

( Onunla size ekin, zeytin, hurma, üzüm ve her meyveden bitirip yetiştirdi. Bunda fikreden kavim için kesinlikle ayetler vardır. )

16/12 - Ve sehhara lekümül leyle ven nehara veş şemse vel kamer ven nücumü müsahharatün bi emrih inne fı zalike le ayatin li kavmin ya'kılun

( Ve geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı buyruğunuza verdi. Yıldızlar O’nun emriyle buyruk altındadırlar. Kesinlikle bunda akıl eden kavim için ayetler vardır. )

16/13 - Ve ma zerae leküm fil erdı muhtelifen elvanüh inne fı zalike le ayeten li kavmin yezzekkerun

( Ve yerde, size o renkleri çeşitlilerden ekti, yetiştirdi. Kesinlikle bunda hatırlayan kavim için ayetler vardır. )

16/65 - Vallahü enzele mines semai maen fe ahya bihil erda ba'de mevtiha inne fı zalike le ayaten li kavmin yesmeun

( Ve Allah gökten su indirdi de onunla yeri ölümünden sonra diriltti. Duyan kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

16/67 - Ve min semaratin nehıyli vel a'nabi tettehızune minhü sekeran ve rizkan hasena inne fı zalike le ayeten li kavmin ya'kılun

( Ve hurmanın ve üzümün meyvelerinden, onlardan sarhoşluk veren içkiler ve güzel rızıklar edinirsiniz. Kesinlikle bunda akıl eden kavim için ayetler vardır. )

16/69 - Sümme külı min külles semarati feslükı sübüle rabbike zülüla yahrucü min butuniha şerabün muhtelifün elvanühu fıhi şifaün lin nas inne fı zalike le ayaten li kavmin yetefekkerun

( Sonra tüm meyvelerden ye de Rab’binin yollarına yavaş, yumuşak huylu, boyun eğdirilmiş olarak gir. Onların karınlarından renkleri çeşitli içecekler çıkar. Onlarda insanlar için şifa vardır. Kesinlikle bunda fikreden kavim için ayetler vardır. )

16/79 - E lem yerav ilet tayri müsehharatin fı cevvis sema' ma yümsikühünne illellah inne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Göğün boşluğunda buyruğa alınmış kuşları görmezler mi? Onları Allah haricindeki tutamaz. Kesinlikle bunda inanan kavim için ayetler vardır. )

20/54 - Külu ver'av en'ameküm inne fı zalike le ayatin li ülin nüha

( Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Kesinlikle bunda akıl sahipleri için ayetler vardır. )

20/128 - E fe lem yehdi lehüm kem ehleknü kablehüm minel kuruni yemşune fı mesakinihim inne fı zalike le ayatin li ülin nüha

( Onlardan önce, meskenlerinde gezen nice nesillerden helak etmemiz onları yönlendirmedi mi? Kesinlikle bunda, akıl sahipleri için ayetler vardır. )

27/52 - Fe tilke büyutühüm haviyeten bima zalemu inne fı zalike le ayeten li kavmin ya'lemun

( İşte o zulmetmelerinden dolayı çökmüş, ıssız evleri. Bilen kavim için, kesinlikle bunda ayetler vardır. )

27/86 - E lem yerav enna cealnel leyle li yeskünu fıhi ven nehara mübsıra inne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Geceyi içinde iskan edilmeye ve gündüzü de görmeye nasıl oluşturduğumuzu görmediler mi? İnanan kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

29/24 - Fe ma kane cevabe kavmihı illa en kaluktüluhü ev harrikuhü fe necahüllahü minen nar inne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Kavminin cevabı, "Onu öldürün ve onu yakın." demelerinin haricindeki olmadı. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Kesinlikle bunda inanan kavim için ayetler vardır. )

30/21 - Ve min ayatihı en haleka leküm min enfüsiküm ezvacen li teskünu ileyha ve ceale beyneküm meveddeten ve rahmeh inne fı zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun

( Ve onlara ısınıp sükun bulmanız için size nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve rahmet oluşturması da ayetlerindendir. Fikreden kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

30/22 - Ve min ayatihı halkus semavati vel erdı vahtilafü elsinetiküm ve elvaniküm inne fı zalike le ayatin lil alimın

( Ve göklerin, yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin çeşitliliği O’nun ayetlerindendir. Kesinlikle bunda, bilenler için ayetler vardır. )

30/23 - Ve min ayatihı menamüküm bil leyli ven nehari vebtiğaüküm min fadlih inne fı zalike le ayatin li kavmin yesmeun

( Ve geceleyin uyumanız ve gündüz O’nun üstünlüğünden, lütfundan aramanız O’nun ayetlerindendir. Duyan kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

30/24 - Ve min ayatihı yürıkümül berka havfen ve tamean ve yünezzilü mines semai maen fe yuhyı bihil erda ba'de mevtiha inne fı zalike le ayatin li kavmin ya'kılun

( Ve şimşeği size korku olarak ve umut olarak göstermesi, gökten su indirip de onunla ölümü sonrasında yeri diriltmesi O’nun ayetlerindendir. Akıl eden kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

30/37 - E ve lem yerav ennellahe yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir inne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Kesinlikle Allah' ın, rızkı dilediği kimseye genişlettiğini ve daralttığını görmediler mi? İnanan kavim için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

31/31 - E lem tera ennel fülke tecrı fil bahri bi nı'metillahi li yüriyeküm min ayatih inne fı zalike le ayatin li külli sabbarin şekur

( Size ayetlerinden göstermek için, gemilerin denizde Allah' ın nimeti ile aktığını görmedin mi? Her sabredip şükreden için, kesinlikle bunda ayetler vardır. )

34/19 - Fe kalu rabbena baıd beyne esfarina ve zalemu enfüsehüm fe cealnahüm ehadıse ve mezzaknahüm külle mümezzak inne fı zalike le ayatin li külli sabbarin şekur

( "Rab’bimiz seferlerimizin arasını uzaklaştır." dediler. Nefislerine zulmettiler de onlara sözleri getirdik ve onları tüm parçalara parçaladık. Tüm şükredip sabredenler için bunda kesinlikle ayetler vardır. )

39/42 - Allahü yeteveffel enfüse hıyne mevtiha velletı lem temüt fı menamiha fe yümsikülletı kada aleyhel mevte ve yürsilül uhra ila ecelin müsemma inne fı zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun

( Allah, nefisleri öldüklerinde ve o ölmeyenleri de uykularında vefat ettirir. Böylece, üzerlerine ölüm hükmünü verdiklerini tutar ve isimlendirilmiş belirli vadeye kadar başkalarını gönderir. Kesinlikle bunda fikreden kavim için ayetler vardır. )

39/52 - E ve lem ya'lemu ennellahe yebsütur rizka li men yeşaü ve yakdir enne fı zalike le ayatin li kavmin yü'minun

( Kesinlikle Allah' ın, rızkı dilediği kimseye genişlettiğini ve daralttığını bilmediler mi? Kesinlikle bunda inanan kavim için ayetler vardır. )

42/33 - İn yeşe yüskinir rıha fe yazlelne ravakide ala zahrih inne fı zalike le ayatin li külli sabbarin şekur

( Eğer dilerse, rüzgarı sükun ettirir de yelkenler sırtında durur. Her sabreden şükreden için kesinlikle bunda ayetler vardır. )

45/3 - İnne fis semavati vel erdı le ayatin lil mü'minın

( Kesinlikle göklerde ve yerde inananlar için ayetler vardır. )

45/4 - Ve fı halkıküm ve ma yebüssü min dabbetin ayatün li kavmin yukınun

( Ve sizi yaratmasında ve o debelenenlerden diriltip göndermesinde kani olan kavim için ayetler vardır. )

45/5 - Vahtilafil leyli ven nehari ve ma enzelellahü mines semai min rizkın fe ahya bihil erda ba'de mevtiha ve tasrıfir riyahı ayatün li kavmin ya'kılun

( Ve gece ve gündüzün ihtilafında, Allah' ın gökten rızıktan indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgarı yönlendirip idare etmesinde akıl eden kavim için ayetler vardır. )

45/13 - Ve sehhara leküm ma fis semavati ve ma fil erdı cemıan minh inne fi zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun

( Ve göklerde ne varsa ve yerde ne varsa topluca buyruğunuza verdi. Kesinlikle bunda fikreden kavim için ayetler vardır. )

51/20 - Ve fil erdı ayatun lil mukınin

( Ve kani olanlar için yerde ayetler vardır. )






















































Wednesday, December 11, 2019

Bilişsel Çelişki ( Cognitive Dissonance )

Bilişsel Çelişki Kuramı (Cognitive Dissonance), bireyin sahip olduğu bir inanç, bilgi ya da tutum yine o bireyin sahip olduğu bir başka inanç, bilgi ya da tutumun tersini gerektirmesi durumunda, bireyin bu iki inanç, bilgi ya da tutum arasında çelişkiye düşmesi fenomeni olarak tanımlanmaktadır. Bilişsel çelişki, bireyin sürekli olarak düşünce, tutum ve davranış değişimi halinde olmasına sebebiyet vermektedir. Bu durumun giderilebilmesi için bireyin iradesini kullanması, Kur'an okumak suretiyle ilmini artırması ve vicdan mekanizmasını çalıştırması yeterlidir.

Bilişsel Çelişki fenomeni Kur'an ayetlerinde "Allah'ın yüceliğini bilmelerine ve kabul etmelerine rağmen şeytanların telkinlerine de kanmak suretiyle O'nun yolundan dönenler" misali verilerek ve soru cümleleri kullanılarak bildirilmiştir.

29/61 - Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda ve sehharaş şemse vel kamera le yekulünnellah fe enna yü'fekun 

( Ve eğer onlara "Gökleri ve yeri yaratan, Güneş’i ve Ay’ı buyruğuna alan kimdir?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah." diyecekler. O halde nasıl döndürülüyorlar? )

29/63 - Ve lein seeltehüm men nezzele mines semai maen fe ahya bihil erda min ba'di mevtiha le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya'kılun 

( Ve eğer onlara "Gökten kim su indirdi de onunla, ölümü sonrasında yeri diriltti?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah." diyecekler. De ki: "Tüm övgüler Allah içindir. Bilakis onların çoğunluğu akıl etmezler." )

31/25 - Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya'lemun 

( Ve eğer onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah." diyecekler. De ki: "Övgü Allah içindir." Bilakis onların çoğunluğu bilmezler. )

39/38 - Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kul e fe raeytüm ma ted'une min dunillahi in eradeniyellahü bi durrin hel hünne kaşifatü durrihı ev eradenı bi rahmetin hel hünne mümsikatü rahmetih kul hasbiyellah aleyhi yetevekkelül mütevekkilun

( Ve eğer onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah" diyeceklerdir. De ki: "O halde, o Allah’tan başka çağırdıklarınızı görmez misiniz? Eğer Allah bana darlığı istese, onlar O’nun darlığını açıp kaldırabilirler mi? Veya bana rahmet eylemeyi istese, onlar O’nun rahmetini tutabilirler mi? Allah' ın hesabı bana yeter. Dayanıp sığınanlar O’na dayanıp sığınırlar." )

43/87 - Ve lein seeltehüm men halekahüm le yekulünnellahü fe enna yü'fekun

( Ve eğer onlara "Onları kim yarattı?" diye sual edersen, "Kesinlikle Allah." derler. O halde nasıl döndürülürler? )

Bilişsel Çelişki İncil'de "Kararsızlık" ve "Çift Zihinlilik" kavramlarıyla bildirilmiştir.

59 James 1'7 Her bakımdan değişken, kararsız olan kişi Rab'den bir şey alacağını ummasın.

59 James 1-8 Çift zihinli insan her açıdan tutarsızdır.

"Bilişsel Çelişki" ile "Nifak ( İkiyüzlülük ) kavramları birbirlerinden farklıdır. "İkiyüzlülük" bilinçli ve kasıtlı olarak yapılan nitelikli davranış aldatmasıdır.  


Tuesday, December 10, 2019

İnsan ve Nankörlük

"Nankör" kelimesi "Kendisine yapılan iyiliği ve yardımı görmezden gelen, o iyilik ve yardımla zorluktan kurtulduğunu unutan, inkar eden ve herhangi bir teşekkür ihtiyacı hissetmeyenleri tanınmlayan bir kelimedir. ( "Nankör" kelimesinde "İnkar" kökü yer almaktadır. )

Nankörlük, nefsaniyeti yoğun olan düşük idrak seviyeli varlıklarda zuhur eden bir fenomendir.  İnsanın nankör bir varlık olduğu Adiyat suresinin 100/6 kodlu ayetinde bildirilmektedir.

100/6 - İnnel insane li rabbihı le KENUD 

( Kesinlikle insan Rab’bine NANKÖRDÜR.  )

Nankörlüğün tutumsal ve davranışsal tanımı da Yunus suresinin 10/12 kodlu ayetinde beyan edilmektedir.

10/12 - Ve iza MESSEL İNSANED DURRU DEANNA li cenbihı ev kaıden ev kaima fe LEMMA KEŞEFNA ANHÜ DURRAHU MERRA KE EN LEM YED'UNA İLA DURRİN MESSEH kezalike züyyine lil müsrifıne ma kanu ya'melun 

( Ve İNSANA DARLIK DOKUNDUĞU ZAMAN, yanı üzerindeyken, otururken ve ayakta iken BİZİ ÇAĞIRIR. Ancak, KENDİSİNDEN DARLIĞINI AÇIP GİDERDİĞİMİZDE, SANKİ ONA DOKUNAN O DARLIK İÇİN BİZİ ÇAĞIRMAMIŞ GİBİ GEÇER GİDER. Müsrifler için o yapmış oldukları işte böyle süslendi. )

Rızkın* daralması da genişlemesi de tekamül sürecindeki sınavlardır. ( * Rızk kelimesini her türlü ihtiyaç ve nimet olarak düşünmek gerekir. ) Bu husus aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.

89/15 - Femmel insanü İZA MEBTELAHÜ RABBÜHU fe ekremehu ve na'amehu fe YEKULÜ RABBİ EKREMENİ 

( Böylece insan, RAB'Bİ ONU SINADIĞINDA ona ikramda bulunur ve onu nimetlendirir de "RAB’BİM BANA İKRAM ETTİ." der. )

89/16 - Ve emma İZA MEBTELAHÜ fe kadere aleyhi rizkahu fe YEKULÜ RABBİ EHANENİ 

( Ve ama ONU SINADIĞINDA, onun üzerine rızkını daraltırsa, "RAB'BİM BANA İHANET ETTİ." der. )

13/26 - ALLAHÜ YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ VE YAKDİR ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta

( ALLAH RIZKI DİLEDİĞİ KİMSEYE GENİŞLETİR VE DARALTIR. Dünya hayatıyla ferahlayıp sevinirler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında fayda haricindeki değildir. )

17/30 - İnne RABBEKE YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ VE YAKDİR innehu kane bi ıbadihı habıran besıra

( Kesinlikle RAB'BİN DİLEDİĞİ KİMSELER İÇİN RIZKI GENİŞLETİR, YAYAR VE DARALTIR. Kesinlikle O kullarından haberdardır görendir. )

28/82 - Ve asbehallezıne temennev mekanehu bil emsi yekulune veyke ennellahe YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ min ıbadihı VE YAKDİR lev la en mennellahü aleyna le hasefe bina veyke ennehu la yüflihul kafirun

( Ve dün onun mekanını temenni etmiş olanlar "Demek ki kesinlikle Allah, kullarından DİLEDİĞİ KİMSEYE RIZKI GENİŞLETİR, YAYAR VE DARALTIR. Şayet Allah üzerimize nimet vermeseydi, bizi batırıp yere geçirirdi. Kesinlikle o, inkarcıları iflah etmez." derler. )

29/62 - Allahü YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ min ıbadihı ve YAKDİRU leh innellahe bi külli şey'in alim

( Allah, kullarından DİLEDİĞİ KİMSEYE RIZKI GENİŞLETİR, YAYAR VE ONLARA DARALTIR. Kesinlikle Allah herşeyi bilendir. )

34/36 - Kul inne rabbi YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ VE YAKDİRU ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun

( De ki: "Kesinlikle Rab’bim RIZKI DİLEDİĞİ KİMSEYE GENİŞLETİR VE DARALTIR. Lakin insanların çoğunluğu bilmezler." )

34/39 - Kul inne RABBİ YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ min ıbadihı VE YAKDİRU LEH ve ma enfaktüm min şey'in fe hüve yuhlifüh ve hüve hayrur razikın

( De ki: "Kesinlikle RAB'BİM RIZKI, KULLARINDAN DİLEDİĞİ KİMSEYE GENİŞLETİR VE ONA DARALTIR, KISAR. Eşyadan ne harcarsanız, O onu ikame eder. O rızıklandıranların en hayırlısıdır." )

42/12 - Lehu mekalıdüs semavati vel ard yebsütur YEBSÜTUR RİZKA Lİ MEN YEŞAÜ VE YAKDİR innehu bi külli şey'in alim

( Göklerin ve yerin kilitleri O’nadır. DİLEDİĞİ KİMSEYE RIZKI GENİŞLETİR VE DARALTIR. Kesinlikle o herşeyi bilendir. )




















Kün fe Yekun

Allahü Teala'nın yüce yaratış mekanizmasını tanımlayan "Kün fe yekun" ( "Ol!". Artık o olur. ) ifadesi Kur'an'da "8" kere tekrarlanmaktadır. "8" sayısı yeni döngü başlangıcının, yeni oluşumun sembolü olan sayıdır. 

2/117 - Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN 

( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "OL." DER DE O OLUR. )

"Kün fe yekun" ifadesinin ilk kez geçtiği ayetin kodunun ( 2/117 ) nümerolojik değerinin "11" olması da ( 2+1+1+7 = 11 ), farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan 11 sayısı açısından dikkat çekmektedir.

3/47 - Kalet rabbi enna yekunü lı veledün ve lem yemsesnı beşer kale kezalikillahü yahlüku ma yeşa iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN 

( Rab’bim "Bana nasıl çocuk olur ve bana insan dokunmadı." dedi. "Allah ne dilerse işte böyle yaratır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle "OL." DER DE O OLUR." dedi. )

3/59 - İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem halekahu min türabin sümme kale lehu KÜN FE YEKUN 

( Kesinlikle İsa’ nın misali Allah’ ın indinde Adem’ in misali gibidir. Onu topraktan yarattı ve sonra ona "OL." DEDİ DE O OLDU. )

6/73 - Ve hüvellezi halekas semavati vel erda bil hakk ve yevme yekulü KÜN FE YEKUN kavlühül hakk ve lehül mülkü yevme yünfehu fis sur alimül ğaybi veş şehadeh ve hüvel hakımül habır 

( Ve gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. "OL." DEDİĞİ GÜN O OLUR. O’nun sözü gerçektir. Borunun içine üflendiği gün mülk O'nadır . Gaybı ve şahit olunanı bilendir. O hakimdir haberdardır. )

16/40 - İnnema kavlüna li şey'in iza eradnahü en nekule lehu KÜN FE YEKUN

( Kesinlikle bir şey için sözümüz, onu istediğimizde, ona "OL." DEMEMİZDİR. BÖYLECE O OLUR. )

19/35 - Ma kane lillahi en yettehıze min veledin sübhaneh iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN 

( Allah için çocuk edinmek olmaz. O ondan yücedir. İşi emrettiğinde, kesinlikle ona "OL." DER DE O OLUR. )

36/82 - İnnema emruhu iza erade şey'en en yekule lehu KÜN FE YEKUN 

( Birşey istediğinde, kesinlikle O’nun emri ona "OL." DEMESİDİR. BÖYLECE O OLUR. )

40/68 - Hüvellezi yuhyi ve yümıt fe iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN 

( Dirilten ve öldüren O'dur. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "OL." DER DE OL OLUR. )





















Monday, December 9, 2019

Mülkiyet meselesi

İdrak seviyesi henüz tekâmül sürecinin prensiplerini ve ilahi kozmik ilmi kavramaya müsait olmayan varlıkların en büyük saplantısı "Mülkiyet" saplantısıdır. Allah'ın nimetlerini gasp etmek suretiyle, nimetler üzerinde eşit hakka sahip diğer insanları yoksun ve mağdur etmeye çalışmak ve bu yolla insanlar üzerinde tahakküm tesis etmek şirk ( Allah'a ortak koşmak ) olarak tanımlanan en büyük ve affı olmayan günahtır.

Oysa ki Allahü Teala ayetlerinde, özü bilgi / ilim olan "Mülkiyet"'in sadece O'nda olduğunu varlıklar açısından en büyük mülkün ise  bu ilmi aktaran kutsal kitaplar olduğunu ve bu bilgilerin de tüm insanlarla paylaşılması gerektiğini defaatle bildirmektedir.

2/107 - E lem ta'lem ennellahe lehu MÜLKÜS semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi min veliyyin ve la nasır ( Bilmez misin ki göklerin ve yerin MÜLKÜ kesinlikle O’nadır Allah’a dır ve size Allah’tan başka dost ve yardımcı yoktur. )

2/247 .... vallahü yü'tı MÜKEHU men yeşa vallahü vasiun alim ( Allah MÜLKÜNÜ  dilediğine verir. Allah geniştir bilendir. )

2/248 - Ve kale lehüm nebiyyühüm inne ayete MÜLKİHI  en ye'tiyekümüt tabutü fıhi sekınetün min rabbiküm ve bekıyyetün min ma terake alü musa ve alü harune tahmilühül melaikeh inne fı zalike le ayeten leküm in küntüm mü'minın (  Ve habercileri onlara, "O'nun MÜLKÜNÜN, hükümdarlığının ayeti, size içinde Rab’binizden  SÜKUNET olan, Musa’ nın ve Harun’ un ailesinin terkettiklerinden bakiye olan TABUTLA gelmesidir. Onu melekleri taşıyacaktır. Eğer inananlarsanız, bunun içinde kesinlikle size ayet vardır." dedi. )

3/26 - Kulillahümme MALİKEL MÜLKİ tü'til MÜLKE men teşaü ve tenziul MÜLKE min men teşa ve tüızzü men teşaü ve tüzillü men teşa bi yedikel hayr inneke ala külli şey'in kadır ( De ki: "O MÜLKÜN MALİKİ Allah’ tır. MÜLKÜ dilediği kimseye verirsin ve MÜLKÜ dilediğin kimseden azaltırsın. Dilediğin kimseyi aziz edersin ve dilediğin kimseyi zelil edersin. Hayır senin elindedir. Kesinlikle sen herşeye gücü yetensin." )

4/53 - Em lehüm nesıbün minel MÜLKİ fe izen la yü'tunen nase nekıra ( Onlara MÜLKTEN nasip mi var? Öyle olsa insanlara çekirdekteki çukuru bile vermezler. )

4/54 - Em yahsüdunen nase ala ma atahümüllahü min fadlih fe kad ateyna ale ibrahımel KİTABE  vel HIKMETE ve ateynahüm MÜLKEN AZIMA ( Allah’ ın üzerlerine üstünlüğünden lütfundan verdiği insanları mı kıskanırlar? Halbuki İbrahim’ e KİTABI ve SIRRI verdik. Onlara BÜYÜK MÜLK* verdik. )

* Halen cahiliye dönemini deneyimleyenler mülk kelimesinin maddi mal ve fayda olduğunu düşünmektedirler.

52/37 - Em ındehüm HAZAİNU  rabbike em hümül musaytırun ( Rab’binin HAZİNELERİ onların indinde midir? Onlar zorlayıcılar, zorbalar mıdır? )

52/38 - Em lehüm süllemun yestemiune fih fel yeti müstemiuhüm bi sultanin mübin ( Onun hakkında duysunlar diye onlara merdiven mi var? O halde onların duyanları apaçık kuvveti, delili getirsinler. )

52/41 - Em ındehümül ĞAYB fe hüm yektubun ( GAYB onların indinde de onlar mı yazıyorlar? ) 




Friday, December 6, 2019

Kötülüğün Giderilmesi ve Kısasa Kısas Yanılgısı

Kötülüğün ortadan kaldırılması için kötülüğü yapana kötülük yapılması kötülüğü gerçekten ortadan kaldırır mı? Yoksa kötülüğün ve kötünün miktarını mı artırır?

Af ve sabır mekanizması ruhsal tekamül yolculuğunun en önemli vasıtalarıdır. Nefsini bastıran, kibrini yok etmeye çabalayan, sabırda sebat eden ve af mekanizmasının ilahi nimetini idrak etmiş olanlar bu yolculukta çok ileri noktalara yükselebileceklerdir.

Kötüye kötülük yapılması ve kısas hususuna ilişkin bilgiler Kur'an ve İncil ayetlerinde çok açık şekilde verilmektedir.

Kur'an ayetleri;

42/40 - Ve CEZAÜ SEYYİETİN SEYYİETİN MİSLÜHA FE MEN AFA VE ASLEHA fe ecruhu alellah innehu la yühıbbüz zalimın

( Ve KÖTÜLÜĞÜN KARŞILIĞI, AYNISI GİBİ KÖTÜLÜKTÜR. AMA KİM AFFEDERSE VE İYİLEŞTİRİRSE onun ödülü Allah’a dır. Kesinlikle O zalimleri sevmez. )

5/45 - Ve ketebna aleyhim fıha ennen nefse bin nefsi vel ayne bil ayni vel enfe bil enfi vel üzüne bil üzüni ves sinne bis sinni vel cüruha kısas FE MEN TESADDEKA BİHI FE HÜVE KEFFARATÜN LEH ve men lem yahküm bima enzelellahü fe ülaike hümüz zalimun 

( Ve biz onların üzerine onun içinde, nefise nefis, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara kısas yazdık. ARTIK KİM ONU BAĞIŞLARSA, O ONA GÜNAHLARINA KEFFARETTİR. Kim Allah' ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerdir. )

23/96 - İdfa' billetı hiye ahsenüs seyyieh nahnü a'lemü bima yasıfun

( KÖTÜLÜĞÜ O EN GÜZELİYLE SAV. O vasfettiklerinizi bizler biliriz. )

41/34 - Ve la testevil hasenetü ve les seyyieh idfa' billetı hiye ahsenü fe izellezi beyneke ve beynehu adavetün ke ennehu veliyyün hamım 

( VE GÜZELLİK VE KÖTÜLÜK EŞİT DEĞİLDİR. ONU EN GÜZELİYLE SAV. O zaman o seninle kendi arasında düşmanlık olan, kesinlikle o sıcak samimi arkadaş gibi olur. )

İncil ayetleri;

40-Matthew-5-38 "'Göze göz, dişe diş' dendiğini duydunuz. 

40-Matthew-5-39 Ama ben size diyorum ki, KÖTÜYE KARŞI DİRENMEYİN. SAĞ YANAĞINIZA TOKAT ATAN KİMSEYE ÖBÜR YANAĞINIZI DA ÇEVİRİN. 

40-Matthew-5-40 Size karşı yasa önünde davacı olup mintanınızı almak isteyene abanızı da verin.

40-Matthew-5-41 Kim sizi bin adım yol yürümeye zorlarsa onunla iki bin adım yürüyün.

40-Matthew-5-42 Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin."

40-Matthew-5-43 "'Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin' dendiğini duydunuz.

40-Matthew-5-44 Ama ben size diyorum ki, DÜŞMANLARINIZI SEVİN, SİZE LANET EDENLERİ KUTSAYIN, SİZDEN NEFRET EDENLERE İYİLİK YAPIN, SİZİ İSTİSMAR EDENLER VE SİZE ZULMEDENLER İÇİN DUA EDİN.

""Zulmedene lanet etmek yerine tekâmülü için dua et. Tekâmül yolu zaten ıstıraplıdır." - Dost Baki

Thursday, December 5, 2019

Keruvlar ( Cherubims )

SATRANÇ kelimesi İngilizce'deki STRANGE kelimesi kökenli olup, Strange kelimesinin kökeni ise Sanskritçe'deki CATURANGA kelimesine dayanmaktadır.

CATUR = Dört * 
ANGA = Kol, Uzuv, Unsur 

"Caturanga" = "Dört Kollu / Dört Unsurlu" 

* Fransızca'daki QUATRE ( Dört ) kelimesi de aynı köktendir. 

"Caturanga" kelimesinin Hint ordu düzenini oluşturan 4 unsur olan Savaş Arabaları, Filler, Süvariler ve Piyadelerden kaynaklandığı bilinmektedir. 

İngilizce'de "TUHAF" anlamına gelen ve Caturanga kelimesinin farklı telafuz edilmiş hali olan STRANGE kelimesi dikkate alındığında farklı bir kaynak daha olma olasılığı gündeme gelmektedir.

Tevrat'ın 26. suresi olan ( 2+6 = "8" ) Ezekiel isimli suresinde "Dört Unsurlu" olduğu belirtilen "Keruv" isimli varlıklardan bahsedilmektedir. "Keruv" kelimesi İbranice "Cherub" olarak telafuz edilmektedir.

İlgili ayetler şöyledir.

26 Ezekiel 10-10 DÖRDÜ de birbirine benziyor, iç içe girmiş bir tekerleği andırıyordu. 

26 Ezekiel 10-11 Hareket edince KERUVLAR'ın baktıkları DÖRT YÖNDEN birine doğru, sağa sola dönmeden ilerliyordu. Ön tekerlek nereye yönelirse, öbür tekerlekler de onun ardınca gidiyordu. 

26 Ezekiel 10-12 KERUVLAR'ın bedenleri, sırtları, elleri, KANATLARI ve DÖRDÜNÜN de tekerlekleri çepeçevre gözlerle doluydu. 

26 Ezekiel 10-13 Tekerleklere "Dönen tekerlekler" dendiğini duydum. 

26 Ezekiel 10-14 Her KERUV'un DÖRT YÜZÜ vardı: Birinci yüz öküz yüzüne, ikincisi insan yüzüne, üçüncüsü aslan yüzüne, dördüncüsü kartal yüzüne benziyordu. 

26 Ezekiel 10-15 KERUVLAR YUKARIYA DOĞRU YÜKSELDİ. Bunlar daha önce Kevar Irmağı kıyısında gördüğüm canlı YARATIKLARDI. 

26 Ezekiel 10-16 KERUVLAR hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyor,  KERUVLAR yerden yükselmek için KANATLARINI açınca, tekerlekler de yanlarından ayrılmıyordu. 

26 Ezekiel 10-17 Keruvlar durduğunda onlar da duruyor, KERUVLAR yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü YARATIKLARIN RUHU TEKERLEKLERDEYDİ. 

"Keruv" kelimesi  İngilizcedeki "Curve" ( Kavis ) ve Fransızca'daki "Courbe" ( Kavis ) ve "To Carve" ( Oymak ) kelimeleri de aynı kökten olup, "yay" şeklindeki bir olguyu tanımlamaktadır. "Keçiboynuzu" anlamına gelen "Carob" ( İng. ) ve "Caroube" ( Fra. ) kelimeleri de aynı köktendir. "Keçiboynuzu" "kavis / yay" formundadır. Kur'an'da "Arş" olarak bilinen bu kavram batı dillerinde "Arc" / "Ark" olarak anılmaktadır. Arapça "Kerevet" ( Kerv+et ) kelimesi de "Kerv" kökünden olup "üzerine oturulacak yüksek yer" anlamına gelmektedir.


Keçiboynuzu ( Carob / Caroube )

"Kerevet" kelimesi e "Keruv" kökünden gelmekte olup, "Tahtadan yüksek yer" anlamındadır. 

Kur'an'ın 35. suresi ( 3+5 = "8" ) olan Fatir suresinin 1. ayetinde "Dörder Kanatlı Melekler"den bahsedilmektedir.

35/1 - El hamdü lillahi fatıris semavati vel erdı caılil MELAKETİ rusülen ülı ECNİHATİN mesna ve sülase ve RUBA' yezıdü fil halkı ma yeşa' innellahe ala külli şey'in kadır 

( Övgü, gökleri ve yeri yoktan yaratan, MELEKLERİ ikişer, üçer, DÖRDER KANATLI resuller kılan Allah içindir. O yaratışta ne dilerse artırır. Kesinlikle Allah herşeye gücü yetendir. )

Hakka suresinin 17. ( 1+7 = "8" ) ayetinde "Arş", "Melek" ve "Sekiz" kelimelerinin birlikte yer almaları da konu bağlamında dikkat çekmektedir.

69/17 - Vel meleku ala ercaiha ve yahmilu ARŞE rabbike fevkahüm yevmeizin SEMANİYET

( Ve melek onun çevresindedir. O gün onların SEKİZİ, üstlerinde Rab’binin ARŞINI, tahtını taşırlar. )

"Dört Unsurlu" olgudan bahsedilen her iki surenin numaralarının nümerolojik değerlerinin "8" olması da dikkat çekmektedir. ( "Satranç" tahtası her satırında 8 kare bulunan 8 satırdan oluşmaktadır. )

Kur'an'da "Melek" kelimesi "88" kere tekrarlanmaktadır.

Ayrıca Kitabı Mukaddes'te ( Tevrat + İncil ) "Keruvlar" kelimesi "Cherubims" olarak zikredilmekte olup, "Cherub" kelimesinin "Caravan" ( Karavan / Kervan ) ve "Kariban / Kurban" ( Yakınlaşan ) kelimeleri ile de ilintisi olması muhtemeldir. "Caravan"* ve "Kariban / Kurban" kelimeleri "Yakınlaşma" kök anlamını içermektedir.  ( * "Caravan / Kervan" birbirlerine "yakın" olarak seyredenlerin oluşturduğu kitleye verilen isimdir. )

"Cherub" kelimesinin sözlük anlamı "Melek Çocuk" olarak görülmektedir. Mesih İsa'nın "Keruvlar" ile birlikte resmedildiği eserlerde de İsa'nın çevresinde "çocuk" tasvirleri yer almaktadır.


Nisa suresinin 172. ayetinde de "Mesih" ve "Yakınlaşmış melekler" kavramları birlikte yer almaktadır. "MuKARRABUN" ( Yakınlaşmışlar ) kelimesindeki "Karrabun" kısmı "Karib / Kariban" ( Yakın / Yakınlaşan ) kelimesi ile aynı köktendir. Dolayısıyla "Cherubim" kelimesinin "Karrabun" kelimesinin farklı telaffuz edilmiş hali olması da muhtemeldir.

4/172 Len yestenkifel mesihu en yekune abden lillahi ve lel MELAİKETUL MUKARRABUN ve men yestenkif an ibadetihi ve yestekbir fe seyahşuruhum ileyhi cemia

( Mesih ve YAKINLAŞMIŞ MELEKLER Allah için kul olmaktan çekinmezler. Kim O’na kulluk etmekten çekinir ve kibirlenirse, onların hepsini kendine toplayacaktır. )

"Cehrubims" kelimesi Tevrat'ta ilk kez cennet ( Aden bahçesi ) kavramı ile birlikte geçmekte olup, ayette "Cherubims" kelimesi cennet bahçesinin koruyucuları olarak tanımlanmaktadır.

1 Genesis 3-24 1-Genesis-3-24 So he drove out the man; and he placed at the east of the garden of Eden CHERUBIMS, and a flaming sword which turned every way, to keep the way of the tree of life. 

( Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna KERUVlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi. )

Thursday, November 28, 2019

Island ( Ada ) ... İsa'nın Yeri ?

İngilizce'deki "İsland" kelimesi "Ada" anlamına gelmektedir. Bu kelime "Is" ve "Land" kelimelerinden oluşmaktadır.

Is = İsa
Land = Kara parçası, Toprak, Yer

Island = İsa’nın Yeri

Yukarıda belitilen köken hipotezini destekleyen bir İncil ayeti bulunmaktadır. Kitabı Mukaddes'in 66. suresi yani İncil'in son suresi olan "Vahiy" suresinin başında yer alan aşağıdaki ayet, "İsa", "Ada" ve "Island" kelimeleri ilişkisine ışık tutmakta gibidir.

66-Vahiy-1-9 İsa'ya ait biri olarak sıkıntıda, tanrısal egemenlikte ve sabırda ortağınız ve kardeşiniz olan ben Yuhanna, Tanrı'nın sözü ve İSA'YA TANIKLIK UĞRUNA Patmos denilen ADADA bulunuyordum.

Ayette belirtilen "İsa'ya tanıklık" kavramı İsa'nın tezahürüne ( fiziki bir şahsın ortaya çıkışı değil, vuku bulacak maddi ve manevi gelişmeler sembolize edilmektedir. ) tanıklık anlamına gelmektedir. İsa'nın sembolik tezahürü ile "Ada" kelimesinin ilintilendirilmesi "Island" kelimesinin kökenine işaret etmekte gibidir. Aşağıdaki müteakip ayet ikilisinde İsa'nın tezahürü tasvir edilmektedir.

Bugün Atlantik Okyanusu’nda yer alan “Easter Island”’da ( Paskalya Adası ) yaşayan halkın ismi “Rapa Nui” ( Bizim Rab’bimiz ) olup, “Easter” kelimesi Mesih İsa’nın yeniden doğuşunu / ikinci gelişini sembolize etmekte olup, her yıl kutlanan Paskalya’nın da ana teması Mesih İsa’nın ikinci gelişidir.


66 Vahiy 1-12 Bana sesleneni görmek için arkama döndüm. Döndüğümde YEDİ ALTIN KANDİLLİK

66 Vahiy 1-13 ve bunların ortasında, giysileri ayağına kadar uzanan, göğsüne altın kuşak sarınmış, İNSANOĞLU'na ( İsa ) benzer birini gördüm

Bugün Yunanistan açıklarında yer alan Patmos adası "Dünyanın sonunun başladığı ada." ifadesiyle sembolik olarak nitelendirilmektedir.


Ayrıca Almanca'da "Ada" kelimesinin karşılığı "INSEL" kelimesidir.

Ins = İnsan ( İsa kendisini tüm insanlığı temsil eden "İnsanoğlu" olarak tanįmlamaktadır. )

El = Tanrı

INSEL = Tanrı İnsanı

Bir önceki bölüm olan "Döngü Sonundaki Yediler ve Yedi Kilise" başlıklı bölümde "İstanbul" şehrinin "Yedi Tepeden" oluştuğuna, isim kökünün “Is” ( İsa ) ve “Templum” ( Tapınak ) kelimelerinin birleşimi olan "Istemplum" ( İsa'nın Tapınağı ) kelimesinden kaynaklandığına ve döngü sonunda önemli bir konumu olabileceğinden bahsedilmişti. İncil'de bahsedilen 7 kilise Efes, İzmir, Bergama, Tiyatiraya, Sard, Filadelfiya ve Laodikya'da bulunan kiliselerdir. ( ( Ayrıca Cenevizli’lerin Galata Kulesi’ni onardıktan sonra ona “İsa Kulesi” ismini vermeleri de dikkat çekmektedir. )

İstanbul ilinde yapılması planlanan "Kanal İstanbul" projesinin gerçekleşmesi durumunda İstanbul'un merkezi bir ADAya dönüşecektir. Ve İstanbul'un 7 tepesi bu ada içinde kalacaktır. ( Kanal İstanbul Projesinin 2011 yılında duyurulması da 9/11 yani 11 sembolizmi açısından dikkat çekmektedir. )

İstanbul'un 7 tepesi;

1. Topkapı Sarayı Tepesi
2. Çemberlitaş Tepesi
3. Beyazıt Tepesi
4. Fatih Tepesi
5. Yavuzselim Tepesi
6. Edirnekapı Tepesi
7. Kocamustafapaşa Tepesi

                                                                  İstanbul'un 7 tepesi

                      
Kanal İstanbul sonrasında 7 Tepeyi de içine alacak şekilde oluşacak ADA !

Kur'an'ın Meryem suresinin 19/15 kodlu ayeti İsa'nın yeniden dirilişinden bahsetmektedir.

19/15 - Ve selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve YEVME YÜB'ASÜ HAYYA

( Ve doğduğu gün, öldüğü gün ve DİRİ OLARAK DİRİLECEĞİ GÜN selam üzerine olsun. )

Ayetin kodunun ( 19/15 ) nümerolojik değeri İstanbul'un ( Istemplum ) plakası olan 34 sayısını vermektedir. ( 19+15 = 34 ) ( 34 sayısının nümerolojik değeri de 7 olmaktadır. ( 3+4 = 7 )










Döngü Sonundaki Yediler ve Yedi Kilise

"7" sayısının bir döngülük frekans olduğu, döngü sonunu sembolize ettiği ve kutsal kitaplardaki sistematik 7 nümerolojisi ve sembolizmi evvelki bölümlerde defaatle irdelenmişti. ( 7 nota, 7 renk, 7 gök, 7 çakra, 7 gün .... )

7 sayısı ile ilgili bir başka ilginç fenomen de Kitabı Mukaddes'in ( Tevrat + İncil ) son suresi olan ve "dögü sonundaki olayları haber veren" 66. surede yer alan ve sonlanmaya ilişkin olan "Yedi Kilise", "Yedi Melek", "Yedi Bela", "Yedi Yıldız", "Yedi Kandillik" kavramlarıdır.

66-Vahiy-1-4 Ben Yuhanna'dan, Asya İli'ndeki YEDİ KİLİSEYE selam! Var olan, var olmuş ve gelecek olandan, O'nun tahtının önünde bulunan YEDİ RUHTAN ve ölüler arasından ilk doğan,

66-Vahiy-1-11 Şöyle diyordu; "Alfa ve Omega Ben'im. llk ve son Ben'im. Gördüklerini kitaba yaz ve Asya'daki YEDİ KİLİSEYE, EFES, İZMİR, BERGAMA, TİYATİRA, SART, FİLADELFİYA ve LAODİKYA'ya gönder" dedi.

66 Vahiy 1-12 Bana sesleneni görmek için arkama döndüm. Döndüğümde YEDİ ALTIN KANDİLLİK

66 Vahiy 1-13 ve bunların ortasında, giysileri ayağına kadar uzanan, göğsüne altın kuşak sarınmış, İNSANOĞLU'na ( İsa )  benzer birini gördüm. 

66-Vahiy-1-20 Sağ elimde gördüğün YEDİ YILDIZLA YEDİ ALTIN KANDİLLİĞİN sırrına gelince, YEDİ YILDIZ YEDİ KİLİSENİN MELEKLERİ, YEDİ KANDİLLİKSE YEDİ KİLİSEDİR."

66-Vahiy-8-6 YEDİ MELEK ellerindeki YEDİ BORAZAN çalmaya hazırlandı.

66-Vahiy-10-3 aslanın kükremesini andıran yüksek sesle bağırdı. O bağırınca, YEDİ GÖK GÜRMELESİ dile gelip seslendiler.

66-Vahiy-11-13 Tam o saatte şiddetli bir deprem oldu, kentin onda biri yıkıldı. Depremde YEDİ BİN  kişi can verdi. Geriye kalanlar dehşete kapılıp gökteki Tanrı'yı yücelttiler.

66-Vahiy-12-3 Ardından gökte başka bir belirti göründü: YEDİ BAŞLI, on boynuzlu, kızıl renkli büyük bir ejderhaydı bu. YEDİ BAŞINDA YEDİ TAÇ vardı.

66-Revelations-15-1 Gökte büyük ve şaşılası başka bir belirti gördüm: Son YEDİ BELAYI taşıyan YEDİ MELEKTİ. Çünkü TANRI'NIN ÖFKESİ* BU BELALARLA SON BULUYORDU.

* İçinde bulunulan dönemde her gün şahit olunan ve Allahü Teala'nın öğretisinin tam zıttının tezahürü olan ahlaksızlık, cinayet, hırsızlık, tecavüz, gasp, yalan, aldatma, iftira, zorbalık, kıskançlık, gösteriş, riyaset, mülkiyet ve mal obsesyonu, tahakküm arzusu, ihanet, nankörlük gibi olguların insanlar arasında yaygınlaşması sebebiyle "Tanrı'nın öfkelendiği" bildirilmektedir. Benzer ayetler Kur'an'da da "Gadaballah" ( Allah'ın Öfkesi ) kavramını içerecek şekilde şöyle geçmektedir.

1/"7"* - Sıratallezine en’amte aleyhim GAYRİL MAGDUBİ aleyhim ve lad dallin ( O üzerlerine nimet verdiklerinin yoluna, üzerlerine ÖFKE İNMEMİŞLERİNKİNE ve sapmamışlarınkine. )

2/"61"* ......... ve bau bi ĞADABİN MİNALLAH........ ( ............ ve ALLAH'TAN ÖFKEYE maruz kaldılar. ............ )

* Kur'an'da "Gadab" ( Öfke ) kelimesinin ilk kez Fatiha suresinin "7." ayetinde "Magdub" ( Öfkeye maruz kalmış ) kelimesiyle yer alması döngü sonu ve 7 nümerolojisiyle uyum arzetmektedir. "Gadabin min Allah" ( Allah'tan Öfke ) kavramının ilk kez geçtiği ayetin numarasının nümerolojik değeri de "7" sayısını vermektedir. ( 6+1 = 7 )

İncil'deki döngü sonu ve 7 sayısını içeren ayetlere devam edilecek olursa ;

66-Vahiy-15-6 YEDİ BELAYI taşıyan YEDİ MELEK temiz, parlak keten giysiler giymiş, göğüslerine altın kuşaklar sarınmış olarak tapınaktan çıktı.

66-Vahiy-15-7 Dört yaratıktan biri YEDİ MELEĞE, sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı'nın öfkesiyle dolu YEDİ ALTIN tas verdi.

66-Vahiy-17-9 "Bunu anlamak için bilgelik gerek. YEDİ BAŞ, kadının üzerinde oturduğu YEDİ TEPEDİR**; aynı zamanda YEDİ KRALLIKTIR.

** İstanbul'un "Yedi Tepe"* olduğu ve "İstanbul" kelimesinin "İs ( İsa ) ve "Templum" ( Tapınak ) yani "İsa'nın Tapınağı" anlamına gelme ihtimaline evvelce değinilmişti. İstanbul ilinin plaka kodunun 34 yani nümerolojik olarak "7" ( 3+4 = 7 ) olması da ayrıca ilginç bir durum arzetmektedir.

İstanbul'un 7 tepesi;

1. Topkapı Sarayı Tepesi
2. Çemberlitaş Tepesi
3. Beyazıt Tepesi
4. Fatih Tepesi
5. Yavuzselim Tepesi
6. Edirnekapı Tepesi
7. Kocamustafapaşa Tepesi

Kur'an'ın Meryem suresinin 19/15 kodlu ayeti İsa'nın yeniden dirilişinden bahsetmektedir.

19/15 - Ve selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve YEVME YÜB'ASÜ HAYYA

( Ve doğduğu gün, öldüğü gün ve DİRİ OLARAK DİRİLECEĞİ GÜN selam üzerine olsun. )

Ayetin kodunun ( 19/15 ) nümerolojik değeri İstanbul'un ( Istemplum ) plakası olan 34 sayısını vermektedir. ( 19+15 = 34 )

66-Vahiy-17-11 Yaşamış, ama şimdi yok olan canavarın kendisi SEKİZİNCİ kraldır. O da YEDİLERDEN biridir ve yıkıma gitmektedir.












Wednesday, November 27, 2019

Vahiy mekanizması

"Vahiy" kelimesi ilahi kozmik bilgilerin ( kelimelerin ) Allahü Teala tarafından habercilere / resullere bildirilmesi olarak bilinmektedir. Ancak "Vahiy" kelimesinin kapsamı çok geniş olup, Allah'ın izni çerçevesinde ruhsal idare mekanizmasında vazifeli olan pozitif varlıklar ( melekler ) tarafından tüm varlıklara bilgi aktarımını tanımladığı gibi negatif varlıklar tarafından yapılan bilgi aktarımını da tanımlamaktadır. 

"Vahiy" kelimesinin Kur'an'daki kullanımları incelendiğinde bu durum daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

A- Meleklere Vahiy ;

8/12 - İz YUHIY rabbüke ilel MELAİKETE ennı meaküm fe sebbitüllezıne amenu seülkıy fı kulubillezıne keferur ru'be fadribu fevkal a'nakı vadribu minhüm külle benan

( Zamanında Rab’bin MELEKLERE  "Kesinlikle ben sizinle birlikteyim. İnananlara sebat verin. İnkarcıların kalplerine korku atacağım. O halde boyunlarının üstüne vurun ve onların tüm parmaklarına vurun." diye VAHYEDİYORDU. )

B- Haberciye vahiy;

46/9 - Kul ma küntü bid’an miner rusuli ve ma edri ma yuf’alu bi ve la biküm in ettebiu illa ma YUHA ileyye ve ma ene illa nezirun mubin

( De ki: "Ben resullerin yeganesi, özeli değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmem. Kesinlikle ancak o bana VAHYEDİLENE tabi olurum. Ben apaçık uyarıcı haricindeki değilim." )

C- Şeytanların vahyi;

6/112 - Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvven şeyatınel insi vel cinni YUHIY ba'duhüm ila ba'dın zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbüke ma fealuhü fe zerhüm ve ma yefterun

( Ve her haberci için insan ve cin şeytanlarını işte böyle düşman kıldık. Onlar birbirlerine aldatıcı süslü sözler VAHYEDERLER. Şayet Rab’bin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve o uydurduklarını bırak. )

6/121 - Ve la te'külu min ma lem yüzkerismüllahi aleyhi ve innehu le fısk ve inneş şeyatıne le YUHUNE ila evliyaihim li yücadiluküm ve in eta'tümuhüm inneküm le müşrikun

( Ve üzerlerine Allah' ın ismi hatırlanmamış olanlardan yemeyin. Kesinlikle o günahkarlıktır. Kesinlikle şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için VAHYEDERLER. Eğer onlara itaat ederseniz kesinlikle siz ortak koşanlar olursunuz. )

D- Hayvanlara vahiy;

16/68 - Ve EVHA rabbüke ilen nahli en ittehızı minel cibali büyuten ve mineş şeceri ve min ma ya'rişun

( Ve Rab’bin bal arısına dağlardan, ağaçlardan ve o kurduklarından evler edinmesini VAHYETTİ. )

E- Havarilere* Vahiy

5/111 - Ve iz EVHAYTÜ ilel havariyyıne en aminu bı ve bi rasulı kalu amenna veşhed bi ennena müslimun

( Ve zamanında havarilere "Bana ve resulüme inanın." diye VAHYETTİM. "İnandık ve kesinlikle bizim teslim olanlar olduğumuza şahit ol." dediler.  )

* Havariler, Mesih İsa'nın 11 yardımcısı

Allahü Teala'nın vahiy yöntemleri;

42/51 - Ve ma kane li beşerin en yükellimehüllahü illa VAHYEN ev min verai hıcabin ev YURSİLE RASULEN fe YUHIYE* bi iznihı ma yeşa' innehu aliyyün hakım

( Ve Allah' ın insana kelam edip söz söylemesi, VAHYEN veya perde arkasından olması haricinde olmaz. Veya RESUL GÖNDERİR de izni ile ne dilerse VAHYEDER*. Kesinlikle O uludur hakimdir. )

* Ayette Allah'ın insanlara bilgi iletme yöntemleri arasında, tayin edeceği resullerin ( vazifeli varlıklar ) insanlara vahyetmesi mekanizmasının da bulunduğu görülmektedir.


Monday, November 25, 2019

Kur'an meallerindeki hatalar

"Meâl" kelimesi "Mâna" anlamına gelen Arapça bir kelimedir. Kur'an tercümeleri "Kur'an Meâli" olarak anılagelmektedir. Ancak muteber addedilen Kur'an Meâlleri" incelendiğinde "Mâna"larda yani ayetlerde yer alan Arapça kelimelerin tercümelerinde tutarsızlıklar olduğu gözlemlenmektedir. Zira okuyucuların en sık dile getirdikleri husus meallerdeki bu farklılıklardır.

Meallerin farklılaşmasının temel sebebi meal yazarlarının kelimelerin anlamlarına ilişkin farklı ve sübjektif yorumlarını meallere yansıtmalarıdır. Ayrıca meal yazarları yaptıkları çalışmaları kendi isimleriyle arzetmektedirler. Örnek "Elmalılı Hamdi Yazır Meâli", "Yaşar Nuri Öztürk Meali" gibi. 

Meal yazarları, ayetlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olma, ayetlere anlam derinliği getirme ve etki artışı sağlama düşüncesiyle ayetlerin tercümelerine ilâve kelimeler eklemekte veya ayetlerdeki bazı Arapça kelimeleri esas anlamları dışında tercüme etmektedirler. "Bu böyle tercüme edilirse anlaşılmaz. Şöyle tercüme edeyim veya yorumlayayım ki anlaşılsın." gibi sübjektif bir yaklaşım, iyi niyet içerse dahi, metodoloji ve sistematik açısından hatalı bir yaklaşımdır. Zira her okuyucu, kelimelerin esas anlamlarıyla yapılmış tercümeyi okuma ve vicdan mekanizması aktivasyonuyla kendi yorumunu çıkarmak ile mükelleftir.

Kelime tahrifatına ilişkin Kur'an ayeti şöyledir.

5/13 - Fe bima nakdıhim mısakahüm leannahüm ve cealna kulubehüm kasiyeh yüharrifunel kelime an mevadııhı ...... ( Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri tahrif edip yerlerinden değiştirirler. .... )

İncil'de ise şu ayetler yer alır.

66 Vahiy 22-18 Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Her kim bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. 

66 Vahiy 22-19 Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.

Kur'an başlıbaşına bir okuma ve anlama sınavıdır. Ancak elbette ayetlerin daha iyi anlaşılabilmesi için konuda bilgi derinliğine sahip olanlara danışılabilir. Bu husus zaten Kur'an'da da belirtilmiştir. 

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim FES'ELU EHLEZ ZİKRİ in küntüm la ta'lemun ( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, eğer bilmeyenler iseniz, HATIRLAMA SAHİPLERİNE SUAL EDİN. )

Mealler ile gerçek anlam farklarına ilişkin bazı örnekler sırasıyla ayetin Arapça metni, olması gereken tercümesi, hatalı meal 1, hatalı meal 2 ve açıklama olmak üzere şöyledir. ( Meallerdeki hatalı bölümler büyük harfle yazılarak belirtilmiştir. )

Ayetin Arapçası ve tercümesi

47/4 - Fe iza lekıytümüllezıne keferu fe DARBER RİKAB hatta iza eshantümuhüm fe şüddül vesaka fe imma mennen ba'dü ve imma fidaen hatta tedaal harbü evzaraha zalik ve lev yeşaüllahü lentesara minhüm ve lakin li yeblüve ba'daküm bi ba'd vellezine kutilu fı sebılillahi fe len yüdılle a'malehüm

( O halde o inkar edenlerle karşılaştığınızda BOYUNDURUKLARI VURUN. Nihayet onları güçsüz bırakıp zedeleyip yendiğinizde, bağı şiddetli kılın. Böylece nihayet savaş ağırlıklarını, yüklerini bıraktığınızda, ya sonrasında nimet vererek karşılıksız olarak ve ya da fidye ile. Budur. Şayet Allah dileseydi onlardan intikam alırdı. Lakin bazınızı bazısıyla sınamak içindir. O Allah yolunda öldürülenler, artık onların çalışmalarını saptırmaz. )

Hatalı Meal / -ler

47/4 Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen BOYUNLARINI VURUN. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin. Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz.

47/4 KÜFRE BATMIŞLARLA BURUN BURUNA GELDİĞİNİZDE, BOYUNLAR VURULUR. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öc alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla gözardı edilmeyecektir.

Açıklama : Ayetin Arapça metninde yer alan "Darber Rikab" ifadesi "Boyundurukları Vurun" yani bağlayın, tutsak edin anlamındadır. Zira "Darb" kelimesi "Vurmak / Beyan Etmek / Vurgulamak", "Rikab" kelimesi ise "Boyunduruk, Gözetleme" anlamına gelmektedir. "Rakib" ( Gözetleyen ) ve "Rekabet" ( Boyunduruğa Almak / Köleleştirmek / Gözetlemek ) kelimeleri de "Rikab" kökünden gelmektedir. Dolayısıyla ayette "Kafalarını kesin" anlamına gelen "Boyunlarını vurun" ifadesi yer almamaktadır. Arapça'da "Boyun" anlamına gelen kelime "Unk” ( çoğulu “A’nak” ) kelimesi olup, bu kelime ilgili ayette yer almamaktadır. Ayrıca ayette "Kesmek" kavramından bahsedilmek istenseydi "Kat" fiili "Kattel a’nak" ( Boyunları kesin ) şeklinde kullanılırdı ki bu fiil ve bu ifade de ayette yer almamaktadır. Ayette "Küfre batmışlar", "Burun buruna gelmek" gibi kelime setleri de yer almamaktadır. "Boyunlarına vurmak" kelimesinin yer aldığı örnek bir ayet şöyledir.

8/12 - İz yuhıy rabbüke ilel melaiketi ennı meaküm  fe sebbitüllezıne amenu seülkıy fı kulubillezıne keferur ru'be faDRİBU FEVKAL A'NAKI vadribu minhüm külle benan ( Zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle ben sizinle birlikteyim. İnananlara sebat verin. İnkarcıların kalplerine korku atacağım. O halde BOYUNLARININ ÜSTÜNE VURUN ve onların tüm parmaklarına vurun." diye vahyediyordu. )

Ayetin Arapçası ve tercümesi

27/40 - Kalellezi ındehu ılmün minel kitabi ene atıke bihı KABLE EN YERTEDDE İLEYKE TARFÜK fe lemma raahü müstekırran ındehu kale haza min fadli rabbi li yeblüvenı e eşküru em ekfür ve men şekera fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe inne rabbi ğaniyyün kerım
( Kitaptan o ilmi indinde olan "BAKIŞININ SANA DÖNMESİNDEN ÖNCE ben sana onu getiririm." dedi. Böylece onu indinde yerleşmiş olarak gördüğünde "Bu, şükür mü ederim, inkar mı ederim diye beni sınamak için Rab’bimin üstünlüğündendir, lütfundandır. Kim şükrederse, kesinlikle nefsi için şükreder. Kim inkar ederse, kesinlikle Rab’bim ganidir, faydalıdır yücedir." dedi.

Hatalı Meal / -ler

27/40 Kitaptan ilmi olan kimse ise, "GÖZÜNÜ AÇIP KAPAMADAN, ben onu sana getiririm" dedi. Onu yanıbaşına yerleşivermiş görünce, "Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir." 

27/40 Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, GÖZÜNÜ AÇIP YUMUNCAYA KADAR getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Gani'dir, cömerttir."

Açıklama : Ayette yer alan "Kable en yertedd ileyke tarfük" cümlesi "Bakışının sana geri dönmesinden önce" anlamına gelmektedir. "Göz açıp kapama" anlamına gelen ise "Lemhil besar" kelime setidir. Ve bu kelime seti Kamer suresinin 50. ayetinde ayrıca yer almaktadır.

"Bakışın geri dönmesi" cümlesiyle aslında "görüşün bir sebeple engellenmesi, bloke olması" ifade edilmektedir. Bu durum, göz hizasına gelen bloke edici bir olgu vesilesiyle de olabilir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

9/85 - Ve la tu'cibke emvalühüm ve evladühüm innema YÜRİDÜllahü en yüazzibehüm biha fid dünya ve TEZHEKA ENFÜSÜHÜM ve hüm kafirun

( Ve onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Kesinlikle Allah onlara dünyada onlarla azap vermeyi ve NEFİSLERİNİ inkarcılar olarak ÖLDÜRMEYİ İSTER. )

Hatalı Meal / -ler

9/85 Malları da evlatları da seni imrendirmesin. Allah bunlarla, dünyada onlara azap etmek istiyor. Kafir olarak ÇIKACAKTIR CANLARI.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

4/15 - Vellatı YE'TINEL FAHIŞETE min nisaiküm festeşhidu aleyhinne erbeaten minküm fe in şehidu fe emsikuhünne fil büyuti hatta yeteveffahünnel mevtü ev yec'alellahü lehünne sebıla

( Ve sizlerden dördünüz, o kadınlarınızdan AHLAKSIZLIĞI GETİRENLERE şahitlik etsinler. Eğer şahitlik yaparlarsa, ölüm onları vefat ettirene veya Allah onlara yol verene kadar onları evlerinin içinde tutun. )

4/15 Kadınlarınızdan EŞCİNSELLİK / SEVİCİLİK yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları ölüm canlarını alıncaya kadar ya da Allah kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.

Açıklama : Ayette "Fahişet" kelimesi geçmektedir ki bu kelimenin anlamı "Ahlaksızlık"'tır. Ayetin Arapça'sında "Eşcinsellik / Sevicilik" gibi kelimeler yer almaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

13/31 - Ve lev enne kur'anen süyyirat bihil cibalü ev kuttıat bihil erdu ev küllime bihil mevta bel lillahil emru cemıa e fe lem yey'esillezıne amenu en lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu TÜSIBÜHÜM bima saneu KARİATÜN ev tehullü karıben min darihim hatta ye'tiye va'düllah innellahe la yuhlifül mıad

( Ve şayet kesinlikle Kur'an ki, onunla dağlar gezse veya onunla yer kesilip parçalansa veya ölüler onunla konuşturulsa. Bilakis tüm işler Allah içindir. O halde o inananlar ümit kesip anlamadılar mı ki Allah dileseydi insanları topluca yönlendirirdi ve o inkar edenleri geri durdurmazdı. O ürettiklerinden dolayı onlara ANSIZIN GELEN BELA İSABET EDER veya yurtlarının yakınına konar. Nihayet Allah' ın vaadi gelir. Kesinlikle Allah vaade, vadeye ihtilaf etmez. )

Hatalı Meal / -ler

13/31 Kendisiyle, dağlerin yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah’ındır. İman edenler hala ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde BAŞLARINA GÜLLE-TOKMAK TÜRÜNDEN BELALAR İNMEYE DEVAM EDECEK yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah’ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.

Açıklama : Ayetin Arapçası'nda "Gülle / Tokmak", "Başlarına", "İnmeye", "Devam edecek" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

1/7 - Sıratallezine en’amte aleyhim gayril magdubi aleyhim ve LAD DALLİN

( O üzerlerine nimet verdiklerinin yoluna, üzerlerine öfke inmemişlerinkine ve SAPMAMIŞLARINKİNE. )

Hatalı Meal / -ler

1/7 Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, KARANLIK VE ŞAŞKINLIĞA SAPLANMAMIŞLARIN yoluna...

Açıklama : Ayetteki "Lad Dallin" kelimesi "Sapmamışlarınki" anlamına gelmekte olup, ayette "Karanlık", Şaşkınlık", Saplanmak" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

4/30 - Ve MEN YEF'AL ZALİKE  UDVANEN VE ZULMEN fe sevfe nuslıhi nara ve kane zalike alellahi yesıra

( Ve KİM BUNU DÜŞMANLIKLA VE ZULÜMLE YAPARSA, artık onu yakında ateşe yaslayacağız. Bu Allah’a kolaydır. )

Hatalı Meal / -ler

4/30 KİM, ZULÜM VE TECAVÜZ YOLU İLE BU YASAKLARI İŞLERSE, yakında onu cehennem ateşine atacağız. Onu ateşe atmak da Allah'a pek kolaydır.

4/30 Kim düşmanlık ve zulümle İNTİHAR GÜNAHINI İŞLERSE onu ateşe sokacağız. Bu, Allah için çok da kolaydır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/104 - Ya eyyühellezine amenu la tekulu raına ve kul ünzurna vesmeu ve lil kafirıne azabün elım

( Ey o inananlar, "Bizi gör." demeyin ve "Bize bak." deyin ve dinleyin. Elim azap inkarcılar içindir. )

Hatalı Meal / -ler

2/104  Ey iman edenler! "Raina" demeyin, "unzurna" deyin/ "BİZİ DAVAR GİBİ GÜT" diye konuşmayın, "bize bak diye" konuşun ve dinleyin. Kafirler için korkunç bir azap vardır.

Açıklama : Ayette "Bizi davar gibi güt." cümlesinin karşılığı olacak Arapça bir cümle bukunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

52/1 Vet tur ( Ve Tur )

Hatalı Meal / -ler

52/1 ANDOLSUN Tur'a

Açıklama : Ayette "Andolsun" kelimesinin karşılığı olacak Arapça bir kelime bulunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/32 - Kalu SÜBHANEKE la ilme lena illa ma alemtena inneke entel ALİMÜL HAKİM

( "YÜCESİN sen. O bize öğrettiğinin haricinde bize ilim yoktur. Kesinlikle sen BİLENSİN, HAKİMSİN." dediler. )

Hatalı Meal / -ler

2/32 Dediler ki: "Yücedir ŞANIN senin.Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, YALNIZ SEN Alim'sin, herşeyi EN İYİ ŞEKİLDE bilirsin;Hakim'sin, HERŞEYİN BÜTÜN HİKMETLERİNE SAHİPSİN."

Açıklama : Ayette "Şanın", "Yalnız sen", "En iyi şekilde", Herşeyin bütün hikmetlerine sahipsin." ifadelerinin Arapça karşılıkları bulunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

9/87 - Radu bi en YEKUNU meal HAVALİFİ ve tubia ala kulubihim fe hüm la yefkahun

( Onlar, GERİDE KALANLAR ile birlikte OLMAYA razı oldular. Kalplerine mühür basıldı. Artık onlar anlamazlar. )

Hatalı Meal / -ler

9/87 Onlar, oturanlarla beraber OTURMAKTAN hoşlandılar. Kalblerine mühür vuruldu. Bundan dolayı onlar anlayışsızdırlar.

9/87 Geride kalan KADINLARLA beraber olmayı yeğlediler. Kalpleri üzerine mühür basılmıştır. Artık anlayıp kavrayamazlar.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Oturmak" ve "Kadınlar" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

18/2 - Kayyimen li yünzira be'sen şedıden min ledünhü ve yübeşşiral mü'minınellezine YA'MELUNES SALİHATİ enne lehüm ecran hasena

( O’nun indinden olan şiddetli zorluktan uyarmak ve o İYİLİKLER YAPAN inananları müjdelemek için doğru durur. Kesinlikle onlara güzel ödül vardır. )

Hatalı Meal / -ler

18/2 Onu dosdoğru olarak ki katından gelecek şiddetli azaba karşı uyarsın ve YARARLI İŞLER yapan müminlere kendileri için güzel bir mükafat bulunduğunu müjdelesin.

18/2 Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve BARIŞA YÖNELİK HAYIRLI AMELLER SERGİLEYEN müminlere, kendileri için güzel bir ödül ÖNGÖRÜLDÜĞÜNÜ muştulasın...

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Yararlı işler", "Barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen", "Öngörüldüğünü" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/7 - Hatemallahü ala kulubihim ve ala sem’ıhim ve ala EBSARİHİM ğışaveh ve lehüm azabün azim

( Allah’ ın mühürü onların kalplerinin ve kulaklarının üzerindedir ve GÖZLERİNDE de perde vardır. Büyük azap onlaradır. )

Hatalı Meal / -ler

2/7 Allah onların kalpleri, kulakları üzerine mühür basmıştır.Onların KAFA gözleri üstünde de bir perde vardır.Onlar için KORKUNÇ bir azap öngörülmüştür.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Kafa" ve "Korkunç" kelimeleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/13 - Ve iza kile lehüm aminu kema amenen nasü kalu e nu’minu kema amenes SÜFEHAU e la innehüm hümüs SÜFEHAU ve lakin la ya’lemun

( Ve onlara o inanan insanlar gibi inanın denildiğinde "O akılsızların inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki kesinlikle onlar, onlar akılsızlardır ve lakin bilmezler. )

Hatalı Meal / -ler

2/13 Onlara "İnsanların inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o BEYİNSİZLERİN inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl BEYİNSİZ kendileridir fakat bilmezler.

2/13 Onlara, "insanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "yani biz de KAFASI ÇALIŞMAYAN ZAVALLILAR gibi inanalım mı" derler.Haberiniz olsun ki, KAFASI ÇALIŞMAYAN DÜŞÜK SEVİYELİLER onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Beyinsiz / -ler", "Kafası çalışmayan zavallılar"  ve "Kafası çalışmayan düşük seviyeliler" kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/65 - VE LEKAD ALİMTÜMüllezına'tedev minküm fis SEBTİ fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiın

( Ve sizlerden YEDİ / YEDİNCİ GÜN içinde hududu aşanları BİLDİNİZ. Böylece onlara, "Kovulup reddedilmiş maymunlar olun." dedik. )

Hatalı Meal / -ler

2/65 İçinizden CUMARTESİ GÜNÜ yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. İşte bundan dolayı onlara "sefil maymunlar olun!" dedik.

2/65 YEMİN OLSUN Kİ, içinizden CUMARTESİ GÜNÜNDE azgınlık yapanları siz bilirsinİz. Onlara şöyle dedik: "Aşağılık maymunlar oluverin."

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Cumartesi Günü" ve "Yemin olsun ki" kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır. "Sebt" kelimesi "Yedi" veya "Sabit" anlamına gelmektedir. Ancak ayetteki kullanımı "Yedi / Yedinci Gün" anlamındadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/88 - Ve kalu kulubüna ĞULF bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalılen ma yü'minun

( Ve "Bizim kalplerimiz KILIFLIDIR." dediler. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı lanetledi. Artık çok azı İNANIR. )

Hatalı Meal / -ler

2/88 "Bizim kalblerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah, onları kâfirlikleri yüzünden lanetledi. Bundan dolayı çok az İMANA GELİRLER.

2/88 "Kalplerimiz KABUK TUTMUŞTUR." dediler. Hayır öyle değil. Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir de çok az bir kısmı iman eder.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "İmana gelirler" ve "Kabuk tutmuştur." kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır. "Sebt" kelimesi "Yedi" veya "Sabit" anlamına gelmektedir. Ancak ayetteki kullanımı "Yedi / Yedinci Gün" anlamındadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/100 - E ve KÜLLEMA AHEDU ahden nebezehu ferıkun minhüm bel ekseruhüm la yü'minun

( Ahd olarak HER AHDETTİKLERİNDE onlardan bir kısmı onu bozar atar. Bilakis onların çoğunluğu inanmazlar. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/100 O FASIKLAR HEM BUNLARI TANIMAYACAKLAR, HEM DE ne zaman bir ahd ( amaç, hedef ) ÜZERİNE ANTLAŞMA YAPSALAR, her defasında mutlaka içlerinden bir güruh çıkıp onu bozacak ve atıverecek öyle mi? HATTA AZ BİR GÜRUH DEĞİL, onların çoğu AHİT TANIMAZ İMANSIZLARDIR.

2/100 Bir ahitle söz verdikleri her seferinde, içlerinden bir fırka, ahdi KALDIRIP atmadı mı? Doğrusu şu ki, onların çokları iman etmezler.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/113 - Ve kaletil yehudü leysetin NESAR ala şey'in ve kaletin NESARA leysetil yehudü ala şey'in ve hüm yetlunel kitab kezalike kalellezine la ya'lemune misle kavlihim fallahü yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun

( Ve Yahudiler, "NASIRALILAR bir şeyin üzerinde değiller." dediler ve NASIRALILAR, "Yahudiler bir şeyin üzerinde değiller." dediler. Onlar kitabı da okurlar. İşte o bilmeyenler onların sözlerinin aynısını dediler. Böylece Allah ayağa kalkış gününde o hakkında ihtilafa düşmüş oldukları hakkında aralarında hüküm verir. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/113 Yahudiler dediler ki, "HIRİSTİYANLAR birşey üzerinde değiller", HIRİSTİYANLAR da "Yahudiler bir şey üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

2/113 Yahudiler: "HIRİSTİYANLAR hiçbir şey üzerinde değil." dediler. HIRİSTİYANLAR da: "Yahudiler hiçbir şey üzerinde değil." dediler.Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar.İlimden yoksun olanlar da aynen onların söyledikleri gibi söyledi.Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir.

Açıklama : Kur'An'da "Hristiyan" kelimesi geçmemektedir. Ayetlerde "Yahudiler" ve "NASIRALILAR" kelimeleri geçmektedir ki bu kelimeler "belirli bir coğrafi bölgede yaşayan insanları ifade etmektedir. Yahudiler, Yahudiye'de yaşayanlar, Nasıralılar ise Nasıra'da yaşayanlardır. Kur'an'da "İslam" kelimesinin dışında herhangi bir kelime din ismi olarak yer almamaktadır. Zira dinin tek olduğu ve bunun da "İslam" yani "Allah'a teslimiyet" olduğu ayetlerde defaatle bildirilmektedir. Ancak, inkarcıların farklı kavramları veya olguları kendilerine din edindiklerinden bahis bulunmaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/120 - Ve len terda ankel yehudü ve len nesara hatta tettebia milletehüm kul inne HÜDELLAHİ hüvel HÜDA ve le in itteba'te EHVAEHÜM ba'dellezi caeke minel ılmi ma leke min allahi min veliyyin ve la nasır

( Ve Yahudiler ve Nasıralılar, sen onların milletine tabi olana kadar senden asla hoşlanmazlar. De ki: "YÖNLENDİRME kesinlikle o Allah’ ın YÖNLENDİRMESİDİR." Eğer sen, ilimden sana o getirdiklerimiz sonrasında onların HEVESLERİNE tabi olursan Allah’tan sana dost ve yardımcı yoktur. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/120 Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmazlar.De ki: "Allah'ın kılavuzluğu ERDİRİCİ kılavuzluğun ta kendisidir."İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların BOŞ VE İĞRETİ ARZULARINA uyarsan, Allah katında ne bir Veli'n olur ne de bir yardımcın.

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Erdirici" ve "Boş ve iğreti arzularına" kelimeleri / kelime setleri yer almamaktadır. 

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/130 - Ve men yerğabü an milleti ibrahıme illa men SEFİHE NEFSEH ve lekad ıstafeynahü fid dünya ve innehu fil ahırati le mines salihın

( Ve İbrahim’ in milletinden NEFSİNİ AKILSIZ KILAN haricinde kim yüz çevirir? Onu dünyada seçkin kıldık ve kesinlikle o ahirette de iyilerden olacaktır. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/130 ÖZ BENLİĞİNİ BEYİNSİZLİĞE İTENDEN başka kim, İbrahim'in milletinden yüz çevirir?Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik.Ve o, ahirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...

Açıklama : Ayetin orijinalinde geçen "Nefs" kelimesi "Öz Varlığın bedenle bütünleşerek oluşturduğu insanı ifade eden kavramdır. "Öz Benlik" ise "Öz Varlıktır". Yani evvelce de değinildiği üzere Öz Varlık, süptil madde halinde olan ve nefsi yani bedenli insanı oluşturmak için kaba madde aleminde bedene bürünen varlıktır. Ayrıca mealde yine "Sefih" ( Akılsız ) kelimesinin çevirisi için "Beyinsiz" kelimesinin kullanıldığı görülmektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

2/3 - Ellezine yu’minune bil gaybi ve YUKİMUNES SALATE ve min ma razaknahüm yünfikun

( O gayba inananlar, DUAYA KALKANLAR ve o rızıklandırdıklarımızdan harcayanlar. )

9/84 - Ve LA TÜSALLİ ala ehadin minhüm mate ebeden ve la tekum ala kabrih innehüm keferu billahi ve rasulihı ve matu ve hüm fasikun

( Ve onlardan ölen birine ebediyen DUA ETME ve kabirinde durma. Kesinlikle onlar Allah' ı ve resulünü inkar ettiler. Günahkarlar olarak öldüler. )

Hatalı Meal / -ler ( Ayetin Arapçası'nda yer almayan kelimeler / kelime setleri "Büyük Harfle" yazılmıştır. )

2/3 Onlar ki gaybe ( görünmeyene, sırra, gizeme ) iman edip NAMAZI DÜRÜST KILARLAR ve kendilerine verdiğimiz rızıktan  harcarlar.

2/3 Ki onlar,gayba inananlar, NAMAZI KILANLARDIR. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden başkalarına pay çıkaranlardır.

9/84 Ve onlardan biri ölürse asla NAMAZINI KILMA ve kabirinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Resulünü tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler.

Açıklama : Ayetlerde geçen "Yükımunes Salat" ( Duaya Kalkarlar ) ve "La Tüsalli" ( Dua etme ) ifadelerindeki "Tüsalli" ve "Salat" kelimelerinin kökeni "Salat" ( Dua ) kelimesidir. Kur'an ayetlerinde  "Namaz" kelimesinin doğrudan karşılığı olan Arapça bir kelime bulunmamaktadır. Namaz kavramı "Kıyamus Salah" ( Duaya Kalkma ), "Rüku" ( Eğilme ) ve "Secde / Sücud" ( Yere Kapanma ) eylemleriyle tanımlanmaktadır. "Namaz" kelimesi İranlı pagan zerdüştlerin dili olan Zendcede ( Avesta ) "Tazim için eğilmek" anlamına gelmektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

109/1 - Kul ya eyyühel kafirun

( De ki: "Ey inkarcılar." )

Hatalı Meal / -ler

109/1  De ki: " Ey NANKÖR kafirler!

Açıklama : Ayetin Arapçasında "Nankör" kelimesinin karşılığı olacak bir kelime bukunmamaktadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'vılih ve MA YA'LEMU TE'VILEHU İLLELLAH ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab

( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi yorumlarını aramak  için o benzetilmiş olanlara tabi olurlar. ONUN YORUMUNU ALLAH HARİCİNDE KİMSE BİLMEZ. İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

Hatalı Meal / -ler

3/7 Kitap’ı sana indiren O’dur.Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap’ın anasıdır.Diğer ayetlerse müteşabihlerdir.Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap’ın sadece müteşabih kısmının ardına düşerler. ONUN TEVİLİNİ İSE BİR ALLAH BİLİR, BİR DE İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR. Bunlar, “ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler.Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

Açıklama : Ayette "Onun yorumunu bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar" ifadesi yer almamaktadır. "İlimde derinleşmiş olanlar" ifadesi, bir sonraki cümlenin yani "İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler." cümlesinin öznesi konumundadır.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

19/46 - Kale e rağıbün ente an alihetı ya ibrahım lein lem tentehi le ERCÜMENNEKE vehcürnı meliyya
( "Sen ilahlarıma yüz mü çeviriyorsun? Ey İbrahim, eğer vazgeçip son vermezsen, SENİ KESİNLİKLE KOVACAĞIM. Benden uzun zaman uzaklaş." dedi. )

Hatalı Meal / -ler

19/46 Babası "Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, SENİ MUHAKKAK TAŞLARIM. Haydi uzun bir müddet benden uzak ol" dedi.

19/46 Babası dedi: "Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim! Eğer bu işe son vermezsen, VALLAHİ* SENİ TAŞLARIM. Uzun bir süre uzak kal benden!"

Açıklama : "Recm" kelimesi "Kovmak" anlamına gelmekte olup, kelime kökeninde "Taş" kelimesi bulunmamaktadır. Zira "Taş" kelimesinin Arapça'sı "Hacer" kelimesidir. Meal yazarları "Recm" kelimesini  19/46 kodlu ayette "Taşlamak" olarak kullanırken, 3/36 kodlu ayetteki "Recm" kökünden gelen "Racim" kelimesini doğru olarak yani "Kovulmuş" olarak kullanmaktadırlar. Bu durum açıklanması zor ve farklı düşüncelere sevkeden bir husus olarak tezahür etmektedir. ( * Ayrıca ayetin Arapça metninde "Vallahi" kelimesi de yer almaktadır. )

3/36 - Fe lemma vedaatha kalet rabbi innı veda'tüha ünsa vallahü a'lemü bima vedaat ve leysez zekeru kel ünsa ve innı semmeytüha meryeme ve innı üıyzüha bike ve zürriyyeteha mineş ŞEYTANİR RACİM
( Böylece onu doğurduğunda, "Rab’bim kesinlikle ben onu kız doğurdum." dedi. Allah ne doğurduğunu bilirdi. Erkek kız gibi değildir. Kesinlikle ben onu Meryem olarak isimlendirdim. Ben onu ve soyunu, KOVULMUŞ ŞEYTANDAN sana sığındırırım." dedi. )

Ayetin Arapçası ve tercümesi

24/31 - Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve la yübdıne zınetehünne illa ma zahera minha ve yadribne bi HUMURİHİNNE ala cüyubihinne ......
( Ve inanan kadınlar için gözlerinden sakınmalarını ve ayıplarını korumalarını söyle. Süslerini, onlardan o görünenler haricinde olanları ortaya çıkarmasınlar. ÖRTÜLERİNİ, BEZLERİNİ yakalarının, koyunlarının üzerine dolasınlar. ...... )

Hatalı Meal / -ler

24/31 Mümin kadınlara da söyle Gözlerini korusunlar; namus ve iffetlerini ( temizliklerini ) esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. BAŞ ÖRTÜLERİNİ, yakalarının üzerine örtsünler. ......

24/31 Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsiyet organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zinetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/BAŞÖRTÜLERİNİ göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. .....

Açıklama : Ayette yer alan "Humur" ( Örtüler, Bezler ) kelimesi "Hımar" ( Örtü, Bez ) kelimesinin çoğulu olup, kelime "Ra's" ( Baş ) kelimesini içermemektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

39/30 İnneke meyyitun ve innehum meyyitun

( Kesinlikle sen ölüsün ve kesinlikle onlar da ölüler. )

Hatalı Meal / -ler

39/30 Elbet sen öleceksin ve elbet onlar da ölecekler

39/30 (Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.

39/30 Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler!

Açıklama : "Fiil köklerinin" veya "Sıfatların", gelecek zaman anlamı verebilmeleri için başlarına "LE", "SE" veya "SEVFE" öneklerinden birini almaları gerekir. 

Gelecek zaman anlamı veren "Sıfat" örnekleri; 

6/121 ... innekum LE MUŞRİKUN ( ... kesinlikle siz MÜŞRİKLER OLURSUNUZ / OLACAKSINIZ )

7/90 ... innekum izen LE HASİRUN ( ... kesinlikle siz HASARLANIRSINIZ / HASARLANACAKSINIZ )

7/114 ... innekum LE minel MUKARRABUN ( ... kesinlikle siz YAKINLAŞANLARDAN OLURSUNUZ / OLACAKSINIZ )

Gelecek zaman anlamı veren "Fiil" örnekleri;

12/15 ... LE TUNEBBİENNEHUM bi emrihim haza ... ( ... SEN, kesinlikle onlara bu işlerini HABER VERECEKSİN. ... )

16/55 ... fe SEVFE TA'LEMUN ( ... Artık BİLECEKSİNİZ. )

16/56 ... LE TUS'ELUNE ... ( SUAL EDİLECEKSİNİZ ... )

20/71 ... LE TA'LEMUNNE eyyuna eşeddu azaben ... ( ... hangimizin azap olarak daha şiddetli olduğunu BİLECEKSİNİZ.... )

Şimdiki zaman anlamı veren Sıfat" örnekleri;

11/50 ... in ENTUM MUFTERUN ( ... kesinlikle SİZ UYDURANLARSINIZ. )

43/77 ... İNNEKUM MAKİSUN ( ... KESİNLİKLE SİZ DURANLARSINIZ. )

Dolayısıyla "sıfatlı" olarak "ÖLECEKSİN" anlamı oluşabilmesi için, aşağıdaki 23/15 kodlu ayette olduğu gibi,  "İnneke LE MEYYİTUN" cümlesinin tezahürü gerekir. 

23/15 Summe İNNEKUM ba'de zalike LE MEYYİTUN

( Sonra, KESİNLİKLE SİZ bunun ardından ÖLECEKSİNİZ. )

"Fiilli" olarak "Öleceksin" anlamı oluşabilmesi için ise "SE / SEVFE TEMUT" cümlesinin tezahürü gerekir.

Bu yazıya konu olan Zümer suresinin 30. ayetinde ise gelecek zaman "sıfat" öneki olan "LE" kelimesi bulunmamaktadır.

39/30 İnneke meyyitun ve innehum meyyitun

( Kesinlikle sen ölüsün ve kesinlikle onlar da ölüler. )

Dünya hayatı esasen "Ölüm"dür. Hepimiz yaşadığını sanan "Ölüleriz". O nedenledir ki 57/20 kodlu ayette "... mel hayatud dunya illa meta'ul ğurur" ( ... Dünya hayatı aldatıcı madde / fayda haricindeki değildir. ) ifadesi yer alır. 

Neden böyledir? Çünkü daha başlangıçta insan Rab'be itaatsizlik ettiği için "gerçek yaşamdan menedilmiş ve "gerçek yaşam alemi" olan cennetten çıkarılmıştır.  Kim ki Rab'bin takdiri ile liyakat kazanıp, geri gelmemek üzere ( reenkarne olmamak üzere ) dünyadan ayrılır ve esasen ait olduğu yaşam planına yani üst aleme ( cennete ) geçerse o "Yaşayan" olur. 

Ve bu nedenledir ki "Allah yolunda öldürülenler için ölüler demeyin" emri nazil olmuştur. Zira salih, muhlis ve mu'min kullar için kaba madde alemi dünyadaki "Ölüm" kavramı esasen üst alemdeki "Olum", "Yaşam" anlamına gelmektedir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

50/16 Ve lekad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min HABLİL VERİD

( Ve insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz. Biz ona TOPLARDAMARINDAN daha yakınız. )

Hatalı Meal / -ler

50/16 Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

50/16 Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.

50/16 Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Açıklama: Arapça'da "Şah damarı" kelimesinin karşılığı "Vetin", "Toplardamarın" karşılığı "Verid" kelimesidir.

Ayetin Arapçası ve tercümesi

78/32 Hadaika ve a'naben

( Bahçeler ve üzümler. )

78/33 Ve KEVA'İBE* ETRABEN**

( Ve birbirlerine EŞ ÜZÜM TANELERİ / EŞ ÜZÜM TOMURCUKLARI )

78/34 Ve ke'sen dihakan

( Ve dolu kaseler. )

* "Kevaib" kelimesi "Ka'be / Kaib" ( Tane, Tomurcuk ) kelimesinin çoğuludur.

** "Etrab" ( Denkler, Eşler, Akranlar, Yaşıtlar ) kelimesi de "Tırb" kelimesinin çoğuludur.

Yukarıdaki ayet üçlüsünde "bahçeler", "üzümler" ve "içecekler"den bahis vasıtasıyla nebati nimet tasviri yapılmaktadır.

Hatalı Meal / -ler

78/33 kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar 

78/33 göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, 

78/33 Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.

78/33 Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,

.........
.........
.........

Örnekler böyle sürüp gitmektedir.











Saturday, November 23, 2019

Portal işlevi gören piramitler

Kamer suresinin 54/11 kodlu ayetinde üst boyuta açılan geçiş portalından ( Star Gate ) bahsedildiği, ayet kodunun nümerolojik değerinin, ayet numarasının ve ayetteki kelime adedinin farklı boyuta geçiş portalının ve yeni döngü başlangıcının sembolü olan 8 ve 11 sayılarıyla uyumlu olduğu evvelki bölümlerde incelenmişti. 

"54/11" - Fe (l) fetahna (2) ebvabe (3) es (4) semai (5) bi (6) main (7) münhemir (8) 

( Böylece akıp dökülen su ile göğün kapılarını açtık. )

Star Gate yani farklı boyuta geçiş portalının içi su dolu çember ile tasvir edildiği hatırlanmalıdır.


Dünyadaki önemli piramitlerin yüksekliklerinin nümerolojik değerlerinin hep 11 sayısına eşit olması dikkat çekmektedir.

Büyük Giza Piramidi'nin yüksekliği 146 metredir. ( 1+4+6 = 11 )


Maya kentlerinden Teotihuacan'daki ( New Mexico ) Güneş Piramidi'nin yüksekliği 65 metredir. ( 6+5 = 11 )


İlk Çin imparatorunun piramit şeklindeki mozolesi olan Qin Shi Huang Mausoleum'un yüksekliği 47 metredir. ( 4+7 = 11 )


Dünyanın en yüksek binası olan ve ince uzun piramidal bir forma sahip olan Dubai'deki Burj Khalifa da 830 metredir. ( 8+3+0 = 11 )


Kasas suresinin 28/38 kodlu ayetinde Firavun'un "Rab katına yükselebilmek" ( Üst boyuta geçebilmek için ) için Haman'dan bir köşk ( piramit / portal ) yapmasını istediğinden bahsedilmektedir.

28/38 - Ve kale fir'avnü ya eyyühel meleü ma alemtü leküm min ilahin ğayrı fe evkıd li ya hamanü alet tıyni fec'al lı sarhan leallı ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnühu minel kazibın

( Ve Firavun "Ey ileri gelenler, ben size başka ilah bilmem. Haydi bana çamurun üzerine ateş yak ey Haman. Bana yüksek köşk oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. Kesinlikle ben onu yalancılardan zannederim." dedi. )

Ayet kodunun nümerolojik değerinin 111 sayısını vermesi ( 2+8 = 10 ... 1+0 = 1 ve 3+8 = 11 ) ve ayet numarasının nümerolojik değerinin de 11 olması ( 3+8 = 11 ) dikkat çekmektedir.

Ayrıca ayetteki "fec'al lı sarhan leallı ettaliu ila ilahi musa" ( O halde bana yüksek köşk oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. ) cümlesi de 11 kelimeden oluşmaktadır.

 fe (1) ic'al (2) li (3) ı (4) sarhan (5) leall (6) ı (7) ettaliu (8) ila (9) ilahi (10) musa (11)

Radyo dalgaları ve RA'D

Alman fizikçi Heinrich Rudolph Hertz 1886 yılında elektrik akımının uzaya radyo dalgaları formunda, ışık ve ısı dalgalarına benzer şekilde yansıtılabileceğini göstermiştir. Ses frekansının birimi bu nedenle Hertz olarak kabul edilmiştir. 

Radyo dalgalarının frekansı en fazla 300 gigahertz (GHz) en az ise 30 hertz (Hz) olmaktadır. 300 GHz seviyesindeki ses frekansı 1 mm'lik dalga boyuna, 30 Hz seviyesindeki ses frekansı ise 10,000 km'lik dalga boyuna karşılık gelmektedir. 

Kur'an'da geçen "Ra'd" ( Gök gürültüsü ) kelimesi, "Radyo" kelimesindeki "Rad" kökü ile ilintili gibi görünmektedir. "Radyo" ve "Radius kelimeleri "Rad" kökünden türemişlerdir.

"Ra'd" ( Gök gürültüsü ) bulutlardaki elektrik akımı kaynaklı olarak oluşan yıldırımın oluşturduğu sese verilen isimdir. Gök gürültüsü fenomeninin özü "elektrik akımı ile oluşan ses dalgalarıdır." 

Ra'd kelimesi Kur'an'da ilk kez Bakara suresinin 2/19 kodlu ayetinde 11. kelime olarak geçmektedir. 

"2/19" - Ev (1) ke (2) sayyibin (3) min (4) es (5) semai (6) fı (7) hi (8) zulümatün (9) ve (10) "RA'Dün (11)" ve berk yec'alune esabiahüm fı azanihim mines savaıkı hazeral mevt vallahü mühiytun bil kafirın 

( Veya içinde karanlıklar, GÖK GÜRÜLTÜSÜ ve şimşek olan gökten yağmur bulutu gibidir. Yıldırımlardan ölme çekincesinden, korkusundan, parmaklarını kulaklarının içine götürürler. Allah inkarcıları kuşatandır. ) 

Ayetteki "Ra'd" kelimesinin sıra numarası olan 11 sayısı, radyo dalgalarının maksimum ve minimum ses frekansına göre olan dalga boylarını ifade eden sayılarla nümerolojik uyum arzetmektedir.  

300 GHz için "1 mm" 
30 Hz için "10,000 km" 

"Ra'd" suresi 13. sure olup, bu surede 43 ayet bulunmaktadır. Sure numarasını ve ayet adedini oluşturan sayıların toplamı yine 11 sayısını vermektedir. ( 1+3+4+3 = 11 ) 

Ayrıca "Ra'd" kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodunu oluşturan sayılar ile ayetteki Ra'd kelimesinin sıra numarasını oluşturan sayılar toplandığında "5" sayısı elde edilmektedir. Elektrik akımının uzaya radyo dalgaları halinde yansıtılabileceğinin keşif tarihi olan 1886 sayısının nümerolojik değeri de "5" sayısını vermektedir. ( 1+8+8+6 = 23 ... 2+3 = "5" )