Çeviri

Monday, December 23, 2019

K harfinin dillerde ortak kullanımı

"K" harfi Arapça'da ve Türkçe'de "Gibi olan" anlamına gelmektedir. ( Ayrıca Arapça'da "Sana" anlamına da gelmektedir. )

Arapça Örnekler ;

KE sayyibin = Yağmur bulutu GİBİ
Kellezine teferraku = O kısımlara ayrılanlar GİBİ
KEza = Bunun GİBİ / Böyle

Türkçe Örnekler;

OyuK = Oyulmuş GİBİ
ÇıkıK = Çıkmış GİBİ
SulaK = Sulu GİBİ
KuraK = Kuru GİBİ

Ancak batı dillerinde "K" sesini veren K ve diğer harflerin ( C, Q ) de "Gibi Olan" anlamında kullanıldığı görülmektedir.

Örnekler;

MagnetiC / MagnetiQUE = Mıknatıs GİBİ
ElectroniC / ElectroniQUE = Elektron GİBİ ( Elektronsal )
ComiC / ComiQUE = Komedi GİBİ
PacifiC = Barış GİBİ ( Barışçıl )
MecaniC / MecaniQUE = Makine GİBİ

"Yazı" anlamına gelen "Kİtab" veya "KEtab" kelimesinin "Ke/Ki" ( Gibi ) ve "Tab" ( Mühür, Baskı ) kelimelerinden oluşmuş olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Zira "Kitab" kelimesinin anlamı "Mühür / Baskı Gibi olan" ifadesiyle uyum arzetmektedir.

"Sözcük" anlamına gelen "KElime" kelimesinin de "Ke/Ki" ( Gibi ) ve "Lime" ( Parça, Uzun Dilim ) kelimelerinden oluşmuş olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Zira "Kelime" kelimesinin anlamı "Parça gibi / Uzun dilim gibi" ifadesiyle uyum arzetmektedir. Kelimeler, harflerden oluşmuş dilimler, parçalar gibidirler.













Friday, December 20, 2019

Cinlerin amacı

Cin* adı verilen 2. boyut ( idrak seviyesine göre ) varlıkları esas itibarıyla insan gibi kaba madde özelliğine değil süptil madde özelliğine sahiptirler. Ancak nefsani özelliklerinin yoğunluğu ve tekâmül bilinci yoksunluğu onları insanlara göre alt idraki tekamül safhasında yani 2. boyutta tutmaktadır.

* Cin = Görünmeyen, Gizli ( Cenin, Cünnet ( Kalkan ) kelimeleri de aynı köktendir. )

Cinlerin daha doğrusu cin şeytanlarının insanlara olan düşmanlığının temelinde, Allahü Teala'nın varlıkları nasıl bir tekamül sınavından geçirdiğini tam olarak anlayamamaları, insanın bu minvaldeki konumunu idrak edememeleri ve yoğun nefsaniyetten dolayı insanı kıskanmaları yatmaktadır. İdrak seviyesi düşüklüğüne dayalı bu anlayışsızlık cinleri inkar, isyan ve intikam duygularına sevketmiştir. Allah'a teslim olan cinlerin varlığı bilinse de sonuç itibarıyla 2. boyut idrak seviyesinde olan bu varlıklardan uzak durulması öğütlenmektedir. Örnek: Kedi ve köpek de alt boyut varlıkları olup, insanların dostları olarak bilinirler. Ancak sonuçta "hayvan" olduklarından hiç beklenmedik bir zamanda hiç beklenmedik bir hareketle insana zarar verme potansiyelini daima taşırlar. İnsana zarar veren insanların bulunmasının sebebi ise bu insanların cin tasallutu altında olmalarıdır. 

18/50 - Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa İBLİS KANE MİNEL CİNNİ fe feseka an emri rabbih e fe tettehızunehu ve zürriyyetehu evliyae min dunı ve hüm leküm adüvv bi'se liz zalimıne bedela ( Ve zamanında meleklere "Adem için yere kapanın." dedik de CİNLERDEN OLAN İBLİS hariç yere kapandılar. Böylece o, Rab’binin emri üzerine günah işledi. "O halde onu ve soyunu, onlar size düşmanlarken, benden başka dostlar mı edineceksiniz? Zalimler için ne kötü değişimdir." )

7/12 - Kale ma meneake en la tescüde iz emartük kale ene hayrun minh HALAKTENİ MİN NARİN VE HALAKTEHU MİN TIYN ( “Sana emrettiğim zaman, seni yere kapanmaktan ne men etti?” dedi. “Ben, ondan daha hayırlıyım. BENİ ATEŞTEN YARATTIN, ONU ÇAMURDAN YARATTIN." dedi. )

Ayette cinlerden olan İblis'in söylemi yer almakta olup, İblis, maddesel yaratılış özelliğinden dolayı kendisini insandan üstün gördüğünü ve "kıskançlığını" açıkça ifade etmektedir. ( Çamur = Kaba Madde, Ateş ( Enerji ) = Süptil Madde )

34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel KANU YA'BÜDUNEL CİNN ekseruhüm bihim mü'minun ( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis CİNLERE KULLUK ETMEKTEYDİLER. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

46-1 Korintliler-10-20 Hayır, yok! Dediğim şu: Putperestler kurbanlarını Tanrı'ya değil, CİNLERE SUNUYORLAR. Cinlerle paydaş olmanızı istemem.

66-Vahiy-9-20 Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. CİNLERE ve göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş, tahta putlara TAPMAKTAN vazgeçmediler.

Yukarıdaki Kur’an ve İncil ayetlerinde İblis'in negatif tesirlerine maruz kalmak suretiyle Allah yolundan sapan ve cin tasallutu altında cinlere kulluk eder hale gelmiş insanlardan bahsedilmektedir.

7/16 - Kale fe bima ağveytenı le ak'udenne lehüm sıratakel müstekım ( "Öyleyse, beni azdırmandan dolayı, onlara karşı, senin doğru yolunun üstüne oturacağım." dedi. )

7/17 - Sümme le atiyennehüm min beyni eydıhim ve min halfihim ve an eymanihim ve an şemailihim ve LA TECİDÜ EKSERAHÜM ŞAKİRİN ( Sonra önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara yeteceğim. ONLARIN ÇOĞUNU ŞÜKREDENLERDEN BULMAYACAKSIN. )

Cinlerden olan İblis ayette niyetini açıkça ifade etmektedir. "İnsanları Allah yolundan döndürmek." Dolayısıyla cinlerin amacı insanları yok etmekten ziyade olabildiğince çok insanın çakralarını bloke ederek ruhsal tekamüllerini durdurmak, onları kaba madde alemi dünyada köleleştirmek ve üst boyuta ( Cennet, Sevgi Planı, Sirius ) geçiş liyakatine erişmelerini engellemektir. Böylelikle kendilerince bir zafer ( haşa ) kazanacaklarını ummaktadırlar. Tarih boyunca vuku bulmuş olan kaosların, savaşların, insan kaynaklı felaketlerin müsebbibi cin şeytanları ve onlara kulluk eden insan şeytanlarıdır. Bugün, bilinçli veya bilinçsiz şekilde cinlere kulluk etmekte olan onların neferleri konumundaki küresel çetenin dijital teknolojiyi ve yapay zekayı toplum kontrolü için kullanma yönünde yoğun çabaları bu niyetin göstergelerindendir. Dijital teknoloji ve yapay zeka projelerinin nihai hedefi, insan beyninin merkezi bilgisayara bağlanması suretiyle insanların çakralarının kapatılması, potansiyel psişik yeteneklerinin açığa çıkmasının engellenmesi, insanların robotlaştırılması  ve tam kontrol altına alınmasıdır. Bu hedef, sözde "üstün ve hatta ölümsüz insan" yaratmak amacını güden Transhümanizm  Projesi olarak lanse edilmektedir. Oysa ki insan özünde zaten sonsuz yaşama sahip olan ancak kaba madde alemi dünyada tekamül sürecinin bir bölümünü maddi beden olarak ifa eden sonsuz bir varlık, bir ruhtur.


Cinlerin negatif tesirlerinden korunmanın yegane yolu Kur'an'ı anlayarak, tefekkür ederek, analiz ederek ve içselleştirerek sürekli okumaktır. İlim sahibi inananlar cinlerin en korktukları ve uzak durmak istedikleri varlıklardır.

İnancın temeli bilgidir. Bilgi de kitaplardadır.

Yaratılmış idrakli bir varlığın herhangi bir olguya, kavrama ilişkin inancının oluşabilmesi için öncelikle o olguya, kavrama ilişkin bilgiye haiz olması gerekir. Sadece bilgiyi idrak sürecinden geçiren ve analiz ederek sonuç çıkaran varlıklar gerçek inanç safhasına geçebilmektedirler. 

İnanç, akıl ve kalp yoluyla araştırmayı, bilgi edinmeyi, bilgiyi analiz etmeyi ve sorgulamayı gerektiren ilahi kozmik bir mekanizmadır. Söz konusu bilgiler yani ilimler üzeri ilim ise Allahü Teala tarafından bahşedilmiş olan ve yaratılışın başlangıcından bu yana indirilmiş olan kitaplardadır.

Herhangi bir konuda bilgisi olmayan idrakli bir varlığın o herhangi bir konuya inancının oluşması mümkün değildir. Ancak bilgisi olmamasına rağmen nefsinin heveslerine kapılarak yanlış olanın doğruluğuna inanan, yanlış olanı büyük bir cehid ve gayretle savunan ve hatta aksini düşünen diğer varlıkları düşman olarak gören varlıkların çoğunlukta olması oldukça düşündürücü ve ibret vericidir.

Nisa suresinin 136. ayeti "İnancın" oluşabilmesi için gerekli bileşenleri özetler ken "Kitaba inanç" hususunu da vurgulamaktadır. Zira Allah, Melek ve Resul bilinci ancak kitap ilmi sayesinde oluşmaktadır.

4/136 - Ya eyyühellezine amenu AMİNU billahi ve rasulihı vel KİTABİLLEZİ nezzele ala rasulihı vel kitabillezı enzele min kabl ve men yekfür billahi ve melaiketihı ve KÜTÜBİHI ve rusülihı vel yevmil ahıri fe kad dalle dalalen beıyda ( Ey o inananlar, Allah’a , O’nun resulüne, resulüne indirdiği o kitaba ve daha önce indirdiği o KİTABA İNANIN. Allah' ı, meleklerini, KİTAPLARINI, resullerini ve sonraki günü inkar eden kimse uzak, derin sapıklığa sapmıştır. )

Bilgisiz, ilimsiz bir şekilde insanları saptırmaya çalışanlar da ayetlerde bildirilmiştir.

6/119 - Ve ma leküm en la te'külu min ma zükirasmüllahi aleyhi ve kad fassale leküm ma harrame aleyküm illa madturirtüm ileyh ve inne kesıran le yüdıllune bi ehvaihim Bİ GAYRİ İLM inne rabbeke hüve a'lemü bil mu'tedın  ( Ve size ne oluyor da üzerine Allah' ın ismi hatırlananlardan yemiyorsunuz? O size, ona mecbur kalmanızın haricinde size neyin haram olduğunu ayrıntılı açıklamıştır. Kesinlikle birçokları İLİMSİZCE hevesleriyle saptırırlar. Kesinlikle Rab’bin, o hududu aşanları bilir. )

16/25 - Li yahmilu evzarahüm kamileten yevmel kıyameti ve min evzarillezıne yüdıllunehüm Bİ GAYRİ İLM e la sae ma yezirun ( Ayağa kalkış gününde, ağırlıklarını, yüklerini ve onları İLİMSİZCE saptırmış olanların da ağırlıklarını, yüklerini tamamen yüklenip taşımaları içindir. İyi bilin ki o yüklenip taşıdıkları kötüdür. )

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta'lemun ( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, eğer bilmemekteyseniz, hatırlama sahiplerine sual edin. )

16/44 - Bil beyyinati vez ZÜBÜR ve enzelna ileykez zikra li tübeyyine lin nasi ma nüzzile ileyhim ve leallehüm yetefekkerun ( Açık delillerle ve KİTAPLARLA. İnsanlara, onlara o indirdiğimizi açıklaman için sana hatırlamayı indirdik. Umulur ki fikrederler. )

22/3 - Ve minen nasi men yücadilü fillahi Bİ GAYRİ İLMİN  ve yettebiu külle şeytanin merıd ( Ve insanlardan Allah hakkında İLİMSİZCE mücadele eden kimse, her asi azgın şeytana tabi olur. )

22/8 - Ve minen nasi men yücadilü fillahi Bİ GAYRİ İLMİN ve la hüden ve LA KİTABİN MÜNİR ( Ve insanlardan kimi, İLİMSİZCE, yönlendirme olmadan ve AYDINLATICI KİTAP OLMADAN Allah hakkında mücadele eder. )

30/29 - Bel ittebeallezıne zalemu ehvaehüm bi ğayri ılm fe men yehdı men edallellah ve ma lehüm min nasırın ( Bilakis kesinlikle o zulmedenler ilimsizce heveslerine tabi oldular. Artık, o Allah' ın saptırdığı kimseyi kim yönlendirebilir? Ona yardımcı yoktur. )

31/20 - E lem terav ennellahe sehhara leküm ma fis semavati ve ma fil erdı ve esbeğa aleyküm niamehu zahiraten ve batıneh ve minen nasi men yücadilü fillahi Bİ GAYRİ İLMİN ve la hüden ve LA KİTABİN MÜNİR ( Allah' ın, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa buyruğunuza verdiğini, nimetlerini üzerinize açık, görünür olarak ve gizli olarak yaydığını görmediniz mi? Ve insanlardan, Allah hakkında İLİMSİZCE, yönlendirmesizce ve AYDINLATICI KİTAP OLMADAN mücadele edenler vardır. )





Thursday, December 19, 2019

Ruhsal Tekamül ve İdraki Uyanış Belirtileri

İçinde bulunulan ve Yevmed Din ( Din Günü ), Yevmel Hısab ( Hesap Günü ), Yevmel Fasl ( Ayrışım Günü ), Yevmel Kıyameh ( Ayağa Kalkış Günü ) gibi ifadelerle tanımlanan döngü sonunda hidayete erme sürecini, bilinçsel dönüşümü ve idraki uyanışı ( ayağa kalkış ) deneyimleyen insanlarda tezahür eden başlıca belirtiler şöyledir.

1- Anlamlı ve senkronik rastlantılar ( Belirli bir düşünceyle uyumlu olarak tezahür eden olaylar, karşılaşmalar )

2- Sayısal uyumları tespit etme ( Bazı sayıların, deneyimlenen düşüncelerle, olaylarla, mekanlarla, kişilerle ve objelerle uyumlu olarak dikkat çekmeye başlaması, sayısal senkronizasyon )

3- Sezgilerde ve öngörülerde gelişme ( Vuku bulması muhtemel olayları daha net olarak algılama,  insanların tutum ve düşüncelerini daha net bir şekilde tespit edebilme, farkedebilme )

4-  Telepatik iletişim ve senkronizasyon ( İletişim halinde olunan diğer insanlarla aynı anda aynı şeyleri düşünme ( senkronizasyon ) ve / veya beklenen bir söylemin veya davranışın beklenen zamanda gerçekleşmesi )

5- Hatırlama, öğrenme ve hafıza kapasitesinde artış ( Hafızada kayıtlı anıları, bilgileri daha net hatırlayabilme, unutuldu sanılan bilgilerin gündeme gelmesi, hafızaya eskisinden daha fazla bilgi alınmaya başlandığının ve öğrenme kapasitesinin arttığının hissedilmesi )

6- Bilgiyi artırma, araştırma ve bilgiyi paylaşma isteği ( Bilinmeyene karşı oluşan istek, bilgiyi genişletme ve edinilen bilgiyi paylaşma arzusu )

7- Okuma eğiliminde artış

8- Yalnızlık arzusu ( Çevresel faktörlerden ( olay, mekan, kişi vb. ) bıkkınlık hissetme ve kendi içselliğne çekilerek huzuru ve mutluluğu keşfetme eğilimi )

9- Özgürlük beklentisi ( Mecburiyet sonucu oluşmuş olan maddi ve manevi bağlarından kurtulma beklentisi ve gayreti )

10- Yorgunluk hissinin azalması ve daha enerjik hissetme

11- Öz motivasyon oluşumu ( Evvelce dış etkenlere, güdülere bağlı olarak oluşan motivasyonun kendi kendine, düşünce ve odaklanma yoluyla ortaya çıkması )

12- Rüyaların sıklaşması ve anlamlı hale gelmesi, rüyaların hatırlanabilirliklerinin artması ve kişi tarafından daha anlamlandırılabilir ve yorumlarının daha yapılabilir hale gelmesi 

13- Kötü söylemlere, kötü davranışlara ve haksız, adaletsiz durumlara karşı daha sabırlı, ve affedici bir yaklaşım sergileme

14- Affetme eğilimi ( Yıkıcı değil yapıcı bir yaklaşımın gelişmesi sonucunda olumsuz ve hatalı davranışlara karşı daha affedici olunmaya başlanması )

15- Boş sözlerden, anlamsız ve rutin esprilerden, küfürlü ve kötü konuşmalardan uzak durma eğilimi

16- Daha az uyumak ancak daha enerjik hissetmek

17- Daha az yemeğe başlamak

18- Gözlemci gibi hissetmek ( Olayları deneyimleyen gibi değil de olayların dışında bir gözlemci gibi hissetmeye başlamak )

19- Paylaşma ve yardımlaşma olgusunun gelişmesi ( Başkalarına karşılıksız fayda sağlama ve feragatte bulunma eğiliminin artması )

20- Dünyaya ait değilmiş ve farklı bir boyuta geçmesi gerekiyormuş gibi hissetmeye başlamak ve bu değişime karşı özlem duymak

21- Birlik düşüncesinin oluşumu ( İnsanlar arasında farklılık olmadığı, tüm insanların aslında bir bütün olarak üniteyi ( birliği ) teşkil ettikleri, her bireyin bir diğerinin yansıması olduğunun farkedilmeye başlanması )






Mania ... Emaniy

"Mania" kelimesi psikolojide "Aşırı coşku, istek ve saplantı ( obsesyon )" olarak tanımlanmaktadır. Rasyonel düşünceyi ortadan kaldırma ve olumsuz sonuçlar doğurma potansiyeli olan Obsesyon fenomeni, çoğunlukla Öz Varlık'tan kaba madde bedene iletilmekte olan tesirlerin Obsedör Varlıklar ( Cinler ) tarafından bloke edilmesi ve bu suretle bedenin bu varlıkların yönetimine girmesi sonucu oluşabilmektedir. Bu fenomene "Cin Tasallutu" adı da verilmektedir.

"Mania" kelimesi Kur'an'da da geçen "Emaniy" ( Saplantılı istek ) kelimesinden türemiş bir kelimedir. Bu kelime Fransızca'da "Manie", Almanca'da ise "Manie" olarak yazılmaktadır.

"Emaniyy" kelimesi Kur'an'da 4 ayette yer almaktadır. Ayetlerde "Emaniyy" ( Saplantılı İstek / Obsesyon ) fenomeninin "Kitabın anlaşılmasını engellediği", "Yalana sevkettiği", "Şüphe, fitne ve aldanmaya sebebiyet verdiği" ve "Allah yolundan döndürdüğü" vurgulanmaktadır.

2/78 - Ve minhüm ümmiyyune la ya'lemunel kitabe illa EMANİYYE ve in hüm illa yezunnun ( Onlardan okuma yazma bilmeyenler, kitabı SAPLANTILI İSTEKLERİ haricinde bilmezler. Kesinlikle onlar ancak zannederler. )

2/111 - Ve kalu len yedhulel cennete illa men kane huden ev nesar tilke EMANİYYÜHÜM kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikın ( Ve "O Yahudi olanların veya Nasıralıların haricindekiler cennete giremezler." dediler. Bu onların SAPLANTILI İSTEKLERİDİR. De ki: "Eğer doğrular iseniz delilinizi getirin." )

4/123 - Leyse bi EMANİYYİKÜM ve la EMANİYYİ ehlil kitab men ya'mel suen yücze bihı ve la yecid lehu min dunillahi veliyyen ve la nesıra ( Sizin SAPLANTILI İSTEKLERİNİZE ve kitap sahiplerinin SAPLANTILI İSTEKLERİNE göre değildir. Kötülük yapan kimse, onunla karşılığını alır. Kendisine Allah’tan başka dost ve yardımcı bulamaz. )

57/14 - Yunadunehüm e lem nekun meaküm  kalu bela ve lakinneküm fetentüm enfüseküm ve terabbastüm vertebtum ve ğarretkümül EMANİYYU hatta cae emrullahi ve ğarreküm billahil ğarur ( Onlara seslenirler "Sizinle birlikte olmadık mı?" "Evet. Lakin kesinlikle siz nefislerinizi fitnelediniz, gözlediniz ve şüphelendiniz. Sizi SAPLANTILI İSTEKLERİNİZ aldattı. Nihayet Allah' ın emri geldi. Aldatan sizi Allah ile aldattı." derler. )





Allah’ın nimetleri ve Sonsuzluk kavramı


Matematikte sonsuzluk kavramının sembolü yan yatmış 8 sayısıdır. Bunun sebebiyse 8 sayısının yeni döngü başlangıcının ve yaratılıştaki sonsuz döngünün sembolü olmasıdır.

Kur’an’da sonsuzluk kavramının bildirilme vesilelerinden biri de, Allah’ın nimetleri işaret edilerek kullanılmış olan “La Tuhsu” ( Sayamazsınız ) ifadesidir.

14/34 - Ve ataküm min külli ma seeltümuh VE (1) İN (2) TEUDDU (3) Nİ’MET (4) ALLAHİ (5) LA (6) TUHSU (7) HA (8) innel insane le zalumün keffar ( Ve O’na her sual ettiğinizden size verdi. VE EĞER ALLAH’IN NİMETİNİ SAYARSANIZ ONLARI SAYAMAZSINIZ. Kesinlikle insan zalimdir, inkar edendir. )

16/18 - VE (1) İN (2) TEUDDU (3) Nİ’MET (4) ALLAHİ (5) LA (6) TUHSU (7) HA (8) innellahe le ğafurun rahım ( VE EĞER ALLAH’IN NİMETİNİ SAYARSANIZ ONLARI SAYAMAZSINIZ. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir. )

Ayetlerde yer alan “Ve eğer Allah’ın nimetini sayarsanız, onları sayamazsınız.” cümlesi de, sonsuzluk kavramının sembolü olan 8 sayısıyla uyumlu olarak 8 kelimeden oluşmaktadır.

Duanın kader mekanizmasındaki işlevi


"Ne düşünüyorsan ona dönüşürsün.
 Ne hissediyorsan onu kendine çekersin.
 Ne hayal ediyorsan onu yaratırsın."

Gautama Buddha'ya ait olduğu belirtilen bu cümleler esas itibarıyla, düşüncenin kader mekanizmasındaki işlevini ortaya koyar niteliktedir. Allahü Teala’nın yüce düşüncesi ve kelamının yaratılışın kaynağı olması gibi O’nun ruhundan üflediği idrakli varlıkların imajinasyonları da varoluş süreci içindeki maddi ve manevi olayların, oluşumların vuku bulmasını sağlayan tesirlerdendir. Zira “İrade” ( İstek ) enerjisi, gerçekleşmede en etkili olan unsurdur.

“Dua” ( Çağırma ) kavramı da bu bağlamda önem arzetmektedir. Zira “Davet” kelimesinin de kökü olan “Dua” kelimesi, arzu edilen bir durumun gerçekleşmesi için Rab’be iletilmeye çalışılan talep anlamına geldiği gibi, salt ve öz anlamı itibarıyla da olayların gerçekleşmesine vesile olacak bir enerjiyi de ifade etmektedir.

Konuya ilişkin bilgi İsra suresinin 17/11 kodlu ayetinde yer almaktadır.

17/11 - Ve (1) YED’U (2) el (3) insanü (4) bi (5) eş (6) ŞERRİ (7) DÜAE (8) hu (9) bi (10) el (11) HAYR (12) ve (13) kane (14) el (15) insanü (16) acula (17)

( Ve insan HAYIRI ÇAĞIRDIĞI gibi KÖTÜLÜĞÜ de ÇAĞIRIR. İnsan acelecidir. )

Ayette, insanın bilinçli veya bilinçaltında yaptığı olumlu veya olumsuz duaların ( çağırmalarının, isteklerinin ) kader mekanizmasında işlevi olduğu bildirilmektedir. Huzur ve sükunet halindeyken düşünülen veya söylenen bir olumlu cümlenin olumlu tesirleri olacağı gibi bir öfkeve hiddet anında düşünülen veya söylenen bir olumsuz cümlenin de tesirleri olacağı aşikardır.

Sure numarasının 17 ( 1+7 = 8 ), ayet numarasının ise 11 olması, “8” ve “11” nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir. Zira bilindiği üzere “8” ve “11” sayıları yeni döngü başlangıcı, sonsuz döngü ve düalite kavramlarının nümerik sembolleridir. Kader mekanizması pozitif ve negatif olguların ( tutum, düşünce, davranış, olay ) yani “Hayır” ve “Şerr”in bir döngü formatında dönüşümlü olarak vuku bulmasından ibarettir. Ayette 17 kelime bulunması ve ilk “Dua” kelimesinin 2., son “Dua” kelimesinin ise “8”. kelime olması da yine 8 ve 11 ( 1+1 = 2 ) nümerolojisi açısından uyum sergilemektedir.

Wednesday, December 18, 2019

"Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım."

Allahü Teala ayetlerinde, insanların ilmi yönden daimi bir cehalet içinde olduklarını, içinde bulundukları tabi tutuldukları ruhsal tekamül sürecinin ise bir cehaleti azaltma yolculuğu olduğunu Kur'an'da 5 kere tekrarlanan "Vallahü ya'lemu ve entüm la ta'lemun" ( Allah bilir de sizler bilmezsiniz. ) cümlesiyle bildirir.

2/216 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )
2/232 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )
3/66 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )
16/74 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )
24/19 .......... vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( ............ Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

Cehalet her kötülüğün temelinde yatan sebep olup, "Cehaletini bilmemek de en büyük cehalettir." Bu çerçevede şeytanlar yaydıkları negatif tesirlerle insanların cahil kalmalarını sağlamak ancak onlara sanki cahil değillermiş, biliyorlarmış gibi hissettirmek suretiyle onları isyana ve zulme sürüklemek yönünde büyük bir gayret içindedirler. Bu husus Kur'an'da yine 5 kere tekrarlanan "e tekulune alellahi ma la ta'lemun" ( Allah'a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz? ) cümlesiyle bildirilir.

2/80 ...... em tekulune alellahi ma la ta'lemun ( Allah'a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz? )

2/169 - İnnema ye'müruküm bis sui vel fahşai ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun ( O ( şeytan ) size kesinlikle kötülüğü ve ahlaksızlığı ve Allah’a  o bilmediklerinizi söylemenizi emreder. )

7/28 ...... e tekulune alellahi ma la ta'lemun ( ........... Allah'a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz? )

7/33 - Kul innema harrame rabbiyel fevahışe ma zahera minha ve ma betane vel isme vel bağye bi ğayril hakkı ve en tüşriku billahi ma lem yünezzil bihı sültanen ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun ( De ki: "Rab’bim, ahlaksızlığı, ondan açık ve gizli olanı ve günahları, haksızca azgınlığı, hakkında delil indirmediklerini Allah’a  ortak koşmanızı ve Allah’a  o bilmediklerinizi söylemenizi kesinlikle haram kılmıştır." )

10/68 ....... e tekulune alellahi ma la ta'lemun ( ........... Allah'a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz? )

Cehalet konusundaki bu şeytani gayretin varlığı ise Hacc ve Fetih surelerinin aşağıdaki ayetlerinde "İlimsizce mücadele" ve "Cahiliye gayreti" ifadeleriyle bildirilmektedir.

22/3 - Ve minen nasi men YÜCADİLÜ FİLLAHİ Bİ ĞAYRİ İLMİN ve yettebiu külle şeytanin merıd ( Ve insanlardan ALLAH HAKKINDA İLİMSİZCE MÜCADELE EDEN kimse, her asi azgın şeytana tabi olur. )

48/26 - İz cealellezine keferu fi kulubihimül hamiyyete HAMEYYETEL CAHİLİYYETİ fe enzelellahü sekınetehu ala rasulihi ve alel mü'minıne ve elzemehüm kelimetet takva ve kanu ehakka biha ve ehleha ve kanellahü bi külli şey'in alima ( Zamanında o inkar edenler, kalplerinin içinde CAHİLİYET GAYRETİNİ oluşturmuşlardı. Böylece Allah resulünün üzerine ve inananların üzerine sükunet indirdi. Onlara sakınma kelimesini elzem kıldı. Onu hak ediyorlardı ve ona ehillerdi. Allah herşeyi bilendir. )

İlim sahibi inananların, cahil olmasına rağmen ilim konusunda fikri mücadele içinde olanlara karşı olması gereken yaklaşımlarıysa aşağıdaki ayetlerde bildirilmiştir.

7/199 - Huzil afve ve'mür bil urfi ve A'RİD ANİL CAHİLİN ( Sen affa sarılıp tutun, iyiliği emret ve CAHİLLERDEN YÜZ ÇEVİRİP DÖN. )

25/63 - Ve ıbadür rahmanillezıne yemşune alel erdı hevnen ve İZA HATABEHÜMÜL CAHİLUNE KALU SELAMA ( Ve o yer üzerinde sükunetle, ağırbaşlılıkla yürüyenler Rahman' ın kullarıdırlar. CAHİLLER ONLARA HİTAB ETTİKLERİNDE "SELAM" DERLER. )

28/55 - Ve iza semiul lağve a'radu anhü ve kalu lena a'malüna ve leküm a'malüküm SELAMÜN ALEYKÜM LA NEBTEĞIL CAHİLIN ( Ve yanlış boş söz duyduklarında ona yüz çevirip dönerler. "Bize yaptıklarımız ve size yaptıklarınız. SELAM ÜZERİNİZE. CAHİLLERİ ARAMAYIZ." derler. )


Bu nedenle, inananların öncelikli dualarının "ilimlerinin artırılması yönünde" ve "cehaletten münezzeh olmak yönünde" olması gerekmektedir. Dua niteliğindeki bu ifadeler aşağıdaki ayetlerde yer almaktadır.

2/67 - Ve iz kale musa li kavmihı innellahe ye'müruküm en tezbehu bekarah kalu e tettehızüna hüzüva kale EUZÜ BİLLAHİ EN EKUNE MİNEL CAHİLİN ( Ve zamanında Musa kavmine, "Kesinlikle Allah size sığırı boğazlamanızı emrediyor." dedi. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. "CAHİLLERDEN OLMAKTAN ALLAH'A SIĞINIRIM." dedi. )

20/114 - Fe tealellahül melikül hakk ve la ta'cel bil kur'ani min kabli en yukda ileyke vahyühu ve kul rabbi ZİDNİ İLMA ( Gerçeğin maliki Allah yücedir. Sana O’nun vahyinin hükmedilmesinden önce okumada acele etme. De ki: "RAB'BİM BANA İLMİ ARTIR." )

Cehalet konusundaki bazı güzel sözler de şöyledir.

"Egonun sebebi cehalettir. Çünkü, ne kadar çok bilgi o kadar düşük ego, ne kadar az bilgi o kadar yüksek ego…"

"Hatalı insana hatasını göster, sana teşekkür eder. Cahil kişiye hatasını göster, sana küfür ve hakaret eder."

"Cahil kimsenin yanında, kitap gibi sessiz ol."

"Cahil olanların, merhameti ve lütfu azdır."

"Cahiller, kâmile sen bilmen deyip, anın için kaybettiler irfanı."

"Cehalet, Allah’ın laneti olduğuna göre; bilgi, göklere ulaştırabileceğimiz kanatlardır."  W. Shakespeare

"Cehaletten kurtulmanın yolu; bazı şeylerin cahili olmaktan geçer."  İsmet Özel

"Hala en kötü şey, insanın kendi cehaletini tanımamasıdır." St. Jerome

Disposophobia

Disposophobia, "Elden Çıkarma Korkusu" anlamına gelmekte olup, "Kompülsif Biriktirme / İstifleme Sendromu" olarak bilinen mal biriktirme saplantısına verilen isimdir. Bu sendromun mağduru olanlar maddeye öylesine bağlıdırlar ki maddi ( mal, eşya, para )  azalmanın kendilerini mahvedeceğine, maddi çokluğun ise kendilerini güvence altında tutacağına inanırlar. Cimrilik özelliği de bu sendromu yaşayanların tipik özelliğidir.

Kur'an'da "Mal Biriktirme Obsesyonu" ve cimrilik sendromu muhtelif ayetlerde bildirilmiştir.

3/157 - Ve lein kutiltüm fı sebılillahi ev müttüm le mağfiratün minellahi ve rahmetün hayrun min ma YECMEUN ( Ve eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah’tan af ve rahmet, o TOPLAYIP BİRİKTİRDİKLERİNDEN daha hayırlıdır. )

10/58 - Kul bi fadlillahi ve bi rahmetihı fe bi zalike fel yefrahu hüve hayrun min ma YECMEUN ( De ki: "Allah' ın üstünlüğü ve O’nun rahmetiyle, bunlarla ferahlayıp sevinsinler. O, o TOPLAYIP BİRİKTİRDİKLERİNDEN   daha hayırlıdır." )

43/32 - E hüm yaksimune rahmete rabbik nahnü kasemna beynehüm meıyşetehüm fil hayatid dünya ve rafa'na ba'dahüm fevka ba'dın deracatin li yettehıze ba'duhüm ba'dan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrun min ma YECMEUN ( Rab’binin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında, onların aralarında geçimliklerini biz bölüştürdük. Bazılarının bazılarını buyruk vermek üzere edinmeleri için bazılarını bazılarının üstüne derecelerle yükselttik. Rab’binin rahmeti, o TOPLAYIP BİRİKTİRDİKLERİNDEN daha hayırlıdır. )

104/2 - Ellezi cemea malen ve addedeh ( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )

104/3 - Yahsebü enne malehu ahledeh ( Malının onu ebedi kılacağını sanar. )

17/100 - Kul lev entüm temlikune hazine rahmeti rabbi izen le emsektüm HEŞYETEL İNFAK ve kanel insanü KATURA ( De ki: "Şayet sizler Rab’bimin rahmet hazinesine malik olsaydınız, o zaman dahi HARCAMA VE FAKİRLİK KORKUSUNU tutardınız. İnsan CİMRİDİR." )

59/9 .... ve MEN YUKA ŞUHGA NEFSİHİ fe ulaike hümül müflihun ( ..... KİM NEFSİNİN CİMRİLİĞİNDEN KORUNURSA, artık işte onlar, onlar iflah olurlar. )


Tuesday, December 17, 2019

Ya Eyyühellezine ... ( Ey Onlar ki.. )

Kur'an'da "Ya Eyyühellezine" veya "Ya Eyyühen" ( Ey / Ey Onlar ki ) hitabıyla başlayan toplam 124 ayet bulunmaktadır. ( 1+2+4 = "7" ) 

Bu ayetlerde "Ya Eyyühellezine" / "Ya Eyyühen" ( Ey / Ey O ) ifadesiyle hitap edilen 9 farklı isim / sıfat bulunmaktadır. Bu isim / sıfatlar ve "Ya Eyyühellezine" veya "Ya Eyyühen" ön ekiyle birlikte olan tekrar adetleri ve tekrar adetlerinin nümerolojik değerleri aşağıda yer almaktadır.

Nas ( İnsanlar ) 14 ... 5
Amenu ( İnananlar ) 73 ... 1
Utül Kitab ( Kitap Verilenler ) 5 ... 5
Rasul ( Resul ) 2 ... 2
Nebi ( Haberci ) 14 .... 5
Keferu ( İnkarcılar ) 1 ... 1
Müzemmil ( Örtünen ) 1 ...1 
Müddessir ( Örtüsüne Bürünen ) 1 ... 1 
İnsan ( İnsan ) 2 ... 2

Yukarıdaki isim / sıfatlar, anlamlarına ve tekrar adetlerinin nümerolojik değerlerine göre, 7 nümerolijisine uygun olarak aşağıdaki şekilde gruplanabilmektedir.

Nas + İnsan = 5+2 = 7
Resul + Nebi = 2+5 = 7
Utül Kitab + Müzemmil + Müddessir = 5+1+1 = 7
Amenu = 1
Keferu = 1

İlgili örnek ayetler şöyledir.

2/21 - YA EYYÜHEN NASu'büdu rabbekümüllezı halekaküm vellezine min kabliküm lealleküm tettekun ( EY İNSANLAR, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rab’binize kulluk edin. Umulur ki sakınırsınız. )

2/104 - YA EYYÜHELLEZİNE AMENU la tekulu raına ve kul ünzurna vesmeu ve lil kafirıne azabün elım ( EY O İNANANLAR, "Bizi gör." demeyin ve "Bize bak." deyin ve dinleyin. Elim azap inkarcılar içindir. )

4/47 - YA EYYÜHELLEZİNE UTÜL KİTABE aminu bima nezzelna müsaddikan li ma meaküm  min kabli en natmise vücuhen fe neruddeha ala edbariha ev nel'anehüm ke ma leanna ashabes sebt ve kane emrullahi mef'ula ( EY O KİTAP VERİLENLER, yüzleri silip yok edip de onları arkalarına çevirmemizden veya onları o yedinci gün sahiplerini lanetlediğimiz gibi lanetlememizden önce, o sizinle birlikte olanı doğrulayıcı olarak indirdiğimize inanın. Allah’ ın işi yapılasıdır. )

5/41 - YA EYYÜHER RASULÜ la yahzünkellezine yüsariune fil küfri minellezine kalu amenna bi efvahihim ve lem tü'min kulubühüm ve minellezine hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk yüharrifunel kelime min ba'di mevadııh yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve in lem tü'tevhü fahzeru ve men yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezine lem yüridillahü en yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hızyün ve lehüm fil ahırati azabün azım
( EY HABERCİ, ağızlarıyla "İnandık." deyip, kalpleriyle inanmamış olanlardan ve Yahudilerden inkarda koşarak ilerleyenler seni hüzünlendirmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer kavime kulak verirler. Yerlerine konduktan sonra, kelimeleri tahrif ederler, yerlerini değiştirirler. "Eğer size bu verilirse onu alın, bu verilmezse çekinin, korkun." derler. Allah kimi fitnelemek isterse, sen ona Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın, hükmedemezsin. İşte onlar, Allah onların kalplerini temizlemek istemez. Onlara dünyada zillet ve onlara ahirette büyük azap vardır. )

8/64 - YA EYYÜHEN NEBİYYÜ hasbükellahü ve men ittebeake minel mü'minın ( EY HABERCİ, Allah sana ve inananlardan sana tabi olanlara yeter. )

66/7 - YA EYYÜHELLEZİNE KEFERU la ta'tezirül yevme innema tuczevne ma küntüm ta'melun ( EY O İNKARCILAR, bugün özür dilemeyin. Kesinlikle o yapmakta olduklarınızla karşılıklandırılacaksınız. )

73/1 - YA EYYÜHEL MÜZEMMİLU ( EY ÖRTÜNEN. )

74/1 - YA EYYÜHEL MÜDDESSİRU ( EY ÖRTÜSÜNE BÜRÜNÜP GİZLENEN. )

82/6 - YA EYYÜHEL İNSANU ma ğarreke bi rabbikel kerimi ( EY İNSAN, seni faydalı Rab’bine karşı ne aldattı? )










Allah'ın Mühürü

"Access denied" ( Giriş engellendi / Giriş inkar edildi ) ... Bu ifade bilgisayar teknolojileri ile ilgili olanların anlamını derhal bilecekleri bir ifadedir. Bu ifade kod blokajına bağlı olarak herhangi bir kullanıcının sistemdeki bilgilere erişiminin veya sistemdeki bilgilerin o kullanıcıya akışının, ulaşımının  engellenmesi durumudur.

İlahi bir yazılım olan Kur'an ilmine erişimi engellenmiş varlıkların da mevcut olduğu ise ayetlerde "Hatemallah"* veya  "Taballah"** ( Allah'ın Mühürü ) ifadesiyle bildirilmektedir. Ayetlerde mühürün öncelikle bilgi depolama ve yorumlama ünitesi olan "Kalbe" basıldığı özellikle bildirilmektedir. Ardından da "Kulak", "Göz" ve "Ağız"'a vurulan mühürlerden bahsedilmektedir. Görüleceği üzere inkarcı müşrik satanistlerin tüm iletişim kanalları hidayete kapalı durumdadır. Bu nedenle Allahü Teala şu ayeti indirmiştir.

43/40 - E fe ente tüsmius summe ev tehdil umye ve men kane fı dalalin mübın ( O halde sağıra sen mi duyduracaksın veya körü ve o apaçık sapıklık içinde olan kimseleri sen mi yönlendireceksin? )

39/23 ...... ve men yudlilillahü fe ma lehu min had ( ...... Allah kimi saptırırsa, artık ona yönlendiriciden yoktur. )

* "Hatemallah" kelimesindeki "Hatem" kelimesi aynı zamanda "Son" anlamına da gelmektedir.

** "Taballah" kelimesindeki "Tab" kelimesi "Basmak, Vurmak" anlamına gelmekte olup, bu kelime İngilizce'de "Type", Fransızca'da "Taper", Almanca'da ise "Tippen" olarak telafuz edilmektedir.

"Allah'ın Mühürü" ifadesi "Hatemallah" ve "Taballah" olmak üzere Kur'an'da toplam 16 kere tekrarlanmaktadır. 16 sayısının nümerolojik değeri "7" ( 1+6 = 7 ) olup, "7" sayısı "döngü SONUnun" yani "Sonlanmanın" sembolüdür.

Ayrıca "Hatem" ( Mühür ) kelimesinin ilk kez geçtiği ayet de Bakara suresinin "7." suresidir.

İlgili ayetler aşağıdadır.

2/7 - HATEMALLAHÜ ALA KULUBİHİM kulubihim ve ala sem’ıhim ve ala ebsarihim ğışaveh ve lehüm azabün azim ( ALLAH'IN MÜHÜRÜ onların KALPLERİNİN ve kulaklarının üzerindedir ve gözlerinde de perde vardır. Büyük azap onlaradır. )

4/155 - Fe bima nakdıhim mısakahüm ve küfrihim bi ayatillahi ve katlihimül enbiyae bi ğayri hakkın ve kavlihim kulubüna ğulf bel TABEALLAHÜ aleyha bi küfrihim fe la yü'minune illa kalıla ( Sözlerinden dönmeleri, Allah' ın ayetlerini inkar etmeleri, habercileri haksızca öldürmeleri ve "Kalplerimiz kılıflıdır." sözlerinden dolayı. Bilakis ALLAH, inkarları sebebiyle onların üzerine MÜHÜR BASTI da pek azı hariç inanmazlar. )

6/46 - Kul e raeytüm in ehazellahü sem'aküm ve ebsaraküm ve HATEME ala kulubiküm men ilahün ğayrullahi ye'tıküm bih ünzur keyfe nüsarrifül ayati sümme hüm yasdifun ( De ki: "Görmez düşünmez misiniz? Eğer Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi alsa ve kalplerinize MÜHÜR VURSA, Allah’tan başka onları size getirecek ilah kimdir?" Bak ayetleri nasıl sarfederiz. Sonra onlar yüz çevirirler. )

7/100 - E ve lem yehdi lillezıne yerisunel erda min ba'di ehliha en lev neşaü esabnahüm bi zünubihim ve NATBEU ala kulubihim fe hüm la yesmeun ( Sahiplerinden sonra yere varis olanları şu yönlendirmedi mi? Şayet dilersek onlara da günahlarından dolayı musibetler veririz. Onların kalplerine MÜHÜR BASARIZ da onlar duymazlar. )

7/101 - Tilkel kura nekussu aleyke min enbaiha ve lekad caethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu min kabl kezalike YATBEULLAHÜ ala kulubil kafirın ( İşte sana haberlerinden anlattığımız o şehirler. Resulleri onlara açık deliller getirdiler. Fakat önceden yalanladıklarına inanacak değillerdi. İşte ALLAH, o inkarcıların kalplerine böyle MÜHÜR BASAR. )

9/87 - Radu bi en yekunu meal havalifi ve TUBİA ala kulubihim fe hüm la yefkahun ( Onlar, geride kalanlar ile birlikte olmaya razı oldular. Kalplerine MÜHÜR basıldı. Artık onlar anlamazlar. )

9/93 - İnnemes sebılü alellezine yeste'zinuneke ve hüm ağniya' radu bi en yekunu meal havalifi ve TABEALLAHÜ ala kulubihim fe hüm la ya'lemun ( Kesinlikle yol, gani oldukları halde geride kalanlarla birlikte olmaya razı, hoşnut olan, o senden izin isteyenleredir. ALLAH kalplerine MÜHÜR BASTI da onlar bilmezler. )

10/74 - Sümme beasna min ba'dihı rusülen ila kavmihim fe cauhüm bil beyyinati fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu bihı min kabl kezalike NATBEU ala kulubil mu'tedın ( Sonra, bunun ardından resulleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık deliller ile geldiler de onu önceden yalanladıklarından dolayı ona inanmadılar. İşte hududu aşanların kalplerine böyle MÜHÜR BASARIZ. )

16/108 - Ülaikellezine TABEALLAHÜ ala kulubihim ve sem'ıhim ve ebsarihim ve ülaike hümül ğafilun( İşte onlar Allah' ın, o kalplerinin, kulaklarının ve gözlerinin üzerine MÜHÜR BASTIKLARIDIR. İşte onlar, onlar habersizdirler. )

30/59 - Kezalike YATBEUALLAHÜ ala kulubillezıne la ya'lemun ( Allah o bilmeyenlerin kalplerinin üzerine işte böyle MÜHÜR BASAR. )

36/65 - El yevme NAHTİMÜ ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun ( Bugün ağızlarının üzerine MÜHÜR BASARIZ. Bize elleri kelam edip söz söyler. O kazanmış olduklarına da ayakları şahitlik eder. )

40/35 - Ellezine yücadilune fi ayatillahi bi ğayri sültanin etahüm kebüra makten ındellahi ve ındellezine amenu kezalike YATBEUALLAHÜ ala külli kalbi mütekebbirin cebbar ( Allah' ın ayetleri hakkında o delilsizce mücadele edenler, onlara Allah' ın indinde ve o inananların indinde büyük hiddet öfke yetip gelir. Allah, her kibirli zorba kalbin üzerine işte böyle MÜHÜR BASAR. )

42/24 - Em yekuluneftera alellahi keziba fe in yeşeillahü YAHTİM ala kalbik ve yemhullahül batıle ve yühıkkul hakka bi kelimatih innehu alimün bi zatis sudur ( “Allah’a  yalan uydurdu." mu derler? Eğer Allah dilerse, kalbinin üzerine MÜHÜR BASAR. Allah batılı imha eder ve gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. Kesinlikle O göğüslerin sahip olduğunu bilendir. )

45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve edallehüllahü ala ılmin ve HATEME ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun ( Hevesini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine MÜHÜR BASAR. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

47/16 - Ve minhüm men yestemiu ileyk hatta iza harecu min ındike kalu lillezıne utül ılme maza kale anifen ülaikellezine TABEALLAHÜ ala kulubihim vettebeu ehvaehüm ( Ve onlardan kimi seni dinler. Nihayet indinden çıktıklarında, o ilim verilenlere "Ne dedi demin?" derler. İşte onlar, Allah' ın kalplerine MÜHÜR BASTIKLARI ve heveslerine tabi olanlardır. )

63/3 - Zalike (1) bi (2) enne (3) hüm (4) amenu (5) sümme (6) keferu (7) fe (8) TUBİA (9) ala (10) kulübi (11) him (12) fe (13) hüm (14) la (15) yefkahun (16) ( Bu kesinlikle onların inanıp, sonra inkar etmelerindendir. Böylece kalplerinin üzerine MÜHÜR BASILDI da onlar anlamazlar. )

"Mühür basılması" kavramının son kez geçtiği ayet 16 kelimeden oluşmaktadır. ( 1+6 = 7 )







Monday, December 16, 2019

Maddesel insan Adem ve ruhsal insan İsa

Kur'an'da "Adem" ve "İsa" isimleri 25'er kere tekrarlanmaktadır. 25 sayısının nümerolojik değeri "7" ( 2+5 = 7 ) olup, bu sayı - evvelce de defaatle incelendiği üzere - bir döngülük frekansı sembolize etmektedir. Her iki habercinin isimlerinin Kur'an'daki tekrar adetlerinin eşit olması Al'i İmran suresinin 3/59 kodlu ayetindeki mesaj ile uyum arzetmektedir. Adem ve İsa kelimelerinin birlikte yer aldıkları ilk ayet olan 3/59 kodlu ayet ayrıca Kur'an'da Adem ve İsa kelimelerinin 7. kez tekrarlandıkları ayettir. Ayetteki "Kün" ( Ol! ) kelimesi de 16. kelimedir. ( 1+6 = 7 ) 

3/59 - İnne (1) mesele (2) IYSA (3) ınde (4) allahi (5) ke (6) meseli (7) ADEM (8) haleka (9) hu (10) min (11) türabin (12) sümme (13) kale (14) lehu (15) KÜN (16) fe (17) yekun (18) ( Kesinlikle İSA’ nın misali Allah’ ın indinde ADEM’ in misali gibidir. Onu topraktan yarattı ve sonra ona "Ol." dedi de o oldu. )

Her iki habercinin isimlerinin Kur'an'da 25 kere yani nümerolojik olarak 7 sayısına eşit olacak şekilde geçmesi düalitenin sembolü olan ve evvelce bu blogda defaatle incelenmiş olan "İkili Yedi" kavramı açısından da önem arzetmektedir. Bu noktada "Ruh ve Madde" düalitesi dikkat çekmektedir.

Adem ve İsa insanlık için önemli iki döngüyü temsil etmektedirler. Adem kaba madde alemindeki nefsani ve maddesel insanı, İsa ise tekamül etmiş ve göksel olma liyakatini kazanmış ruhsal insanı sembolize etmektedirler. Zira Adem ve İsa ile ilgili şu Kur'an ayetleri dikkat çekmektedir.

20/115 - Ve lekad ahıdna ila ADEME min kablü fe NESİYE ve LEM NECİD LEHU AZMA ( Ve önceden Adem' e ahdettik de UNUTTU. ONDA AZİM BULAMADIK. )

4/171 .......... innemel mesıhu IYSebnü meryeme rasulüllahi ve KELİMETÜH elkaha ila meryeme ve RUHUN * minhü .......... ( .......... Meryem oğlu İSA Mesih, kesinlikle Allah' ın resulü, Meryem'e atmış olduğu KELİMESİ ve O’ndan RUHTUR......... )

* Kur'an'da "Ruhun minhü" ( O'ndan ruhtur ) ifadesi sadece Mesih İsa için kullanılmıştır. İnsanın yaratılışına ilişkin ayetlerde ise "Nefeha fihi min ruhıhı" ( Ona ruhundan üfledi ) ifadesi yer almaktadır.

Maddesel ( Bedensel ) insan ve Ruhsal ( Göksel ) insan misali İncil ayetlerinde şöyle bildirilmektedir.

46-1 Corinthians-15-42 ÖLÜLERİN DİRİLİŞİ DE BÖYLEDİR. Beden çürümeye mahkûm olarak gömülür, çürümez olarak diriltilir.

46-1 Korintliler-15-44 DOĞAL BEDEN OLARAK GÖMÜLÜR, RUHSAL BEDEN OLARAK DİRİLTİLİR. Doğal beden olduğu gibi, ruhsal beden de vardır.

46-1 Korintliler-15-45 Nitekim şöyle yazılmıştır: "İLK İNSAN ADEM yaşayan can oldu." SON ADEM'se* yaşam veren ruh oldu.

* Son Adem = İsa A.S.

46-1 Korintliler-15-46 Önce ruhsal olan değil, doğal olan geldi. Ruhsal olan sonra geldi.

46-1 Korintliler-15-47 İlk insan YERDEN, yani topraktandır. İkinci insan GÖKTENDİR.

46-1 Korintliler-15-48 Topraktan olan insan nasılsa, topraktan olanlar da öyledir. Göksel insan nasılsa, göksel olanlar da öyledir.

46-1 Korintliler-15-49 Bizler topraktan olana nasıl benzediysek, göksel olana da benzeyeceğiz.




Sunday, December 15, 2019

İflah olanlar

"İflah" kelimesi "Kurtuluşa ermek, Başlangıca erişmek" anlamına gelmekte olup, "Felah" ( Kurtuluş, Refah ) kök kelimesinden türemiş bir kelimedir. Ayrıca "Felâh" olarak telafuz edilen kelime de "Başlangıç" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla "İflah" kelimesi "Kurtularak yeni başlangıca erişme" anlamını içeren bir kelimedir. 

Kur'an'da "İflah" / "Felah" kökünden türemiş olan 40 kelime bulunmaktadır. Bu kelimeler "Müflihun" ( İflah olanlar, Kurtulanlar ) sıfatı ve "Efleha" ( İflah olur ) fiili olarak kullanılmıştır.

Peki kimler iflah olur? Ayetlerde* "iflah olanlar" aşağıdaki ifadelerle belirtilmiştir.

Rab'lerinden yönlendirme üzerinde olanlar.
Allah'tan sakınanlar
Hayıra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men edenler
Faiz yemeyenler
Sabredenler ve bağlananlar
Allah'a vesile arayan ve cihad edenler
Şarap, kumar, dikilitaş ve fal oklarından kaçınanlar
Tartıları ağır gelenler ( İyi amelleri çoğunlukta olanlar )
Allah'ın nimetlerini hatırlayanlar
Haberciye inanan, onu kuvvetlendiren, destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla birlikte indirilen aydınlığı izleyenler
Sebat edenler
Malları ve nefisleriyle cihad edenler
Eğilen, yere kapanan, Rab’bine kulluk eden, hayır yapanlar
İnananlar
Tevbe edenler
"Duyduk ve itaat ettik." diyenler
İyilikler yapanlar
Yakınlığı olana, yoksula, yolda kalmışa hakkını veren, Allah' ın yüzünü isteyenler
Rab’lerinden yönlendirme üzerinde olanlar
Allah'ın grubundan ( Min hizbullah ) olanlar 
Nefsinin cimriliğinden ve kıskançlığından korunanlar
Allah'ı çokça hatırlayanlar
Temizlenenler

* Ayetler : 3/122, 3/159, 3/160, 4/81, 5/11, 5/23, 7/89, 8/2, 8/49, 8/61, 9/129, 10/71, 10/84, 10/85, 11/56, 11/88, 11/123, 12/67, 13/30, 14/11, 14/12, 16/42, 16/99, 18/29, 18/31, 25/58, 26/217, 27/79, 29/59, 39/38, 42/10, 58/10, 60/4, 64/13, 65/3, 67/29
















Saturday, December 14, 2019

Ölümü temenni edebilmek

Yazının başlığı kaba madde alemindeki zahiri maddesel düşünce itibarıyla karışık duygulara sebebiyet verse de batıni ruhsal anlam itibarıyla varlıklar için yaratılışın nihai ve esas amacını özetler niteliktedir. Zira yaratılmış olmak yani varlık olarak tezahür etmiş olmak tekamüle ihtiyacı olmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla her tekamül aşaması bir "Ölüm" vesilesiyle sonuçlanırken aynı zamanda yeni bir tekamül süreci de yeni bir "Olum" ile başlamaktadır. Dillerin kökeni olan Türkçe'deki "Ölüm" kelimesinin "Olum" kelimesiyle olan fonetik benzerliği de "Ölüm"ün aslında yeni bir "Olum" olduğunun işareti niteliğindedir.  

Kaba madde alemi olan dünya hayatında Allah'ın doğru yolundaki yükümlülüklerini yerine getiren varlıklar yani inanan, teslim olan, sabreden, şükreden, iyilikler yapan, sakınan, zekatı veren, duaya kalkan, tevekkül eden, tevbe eden, korkmayan, kitabı okuyan, ilimde derinleşmeye çalışan, akleden, fikreden, düşünen, gören, duyan, anlayan, kötü sözden ve kötü davranıştan uzak duran, ahlaksızlık yapmayan, yalan söylemeyen,  hırsızlık yapmayan, öldürmeyen, doğruluktan ayrılmayan, zulmetmeyen ( haksızlık etmeyen ), adil olan, zorbalık etmeyen, kıskanç olmayan, kin beslemeyen, affeden, hoşgören, inkarcılar ile hudutları aşmadan ilmi seviyede cihad eden ( mücadele eden ), öfkesini bastırabilen ( kazım olan ), nefsine hakim olabilen, zina etmeyen, dedikodu yapmayan, başkalarını araştırmayan varlıklar, bir sonraki aşama olan cennet ( sevgi planı / yarı süptil alem ) deneyimine kendilerini hazır hissetmeye başlamaktadırlar. Ve bilmektedirler ki dünyada "Ölüm" olarak bilinen olgu esas itibarıyla bir üst boyuttaki ( cennet ) yeni "Olum"dur. Bu yeni "Olum", dünyadaki 70,000 yıllık reenkarnasyon döngüsü içinde defaatle kaba madde beden olarak tezahür eden ve farklı deneyimlere, sınavlara tabi tutulan Öz Varlığın, bir üst boyut olan ve sevgi planı olarak da anılan cennette yarı süptil varlık olarak yeniden tezahür etmesinden ibarettir.

Ancak Allah yolundan dönerek ve ilim üzerine saparak şeytanların yoluna tabi olan inkarcı müşrikler ise "Ölmenin" kendileri için ne anlama geldiğini yani ölümün onlar için asla ve asla bir üst boyuta ( cennete ) intikali sağlamayacağını aksine tekrar tekrar ve ıstıraplı şekilde kaba madde alemi olan dünyada ( cehennem ) reenkarne  olma vesilesi olacağını gayet iyi bilmektedirler. Dolayısıyla, yaptıkları kötülüklerden dolayı zaten daimi korku içinde yaşayan bu inkarcıların en büyük korkusu "Ölüm"dür.

Aşağıdaki Kur'an ayetleri inkarcıların ölümden nasıl korktuklarını açıkça bildirmekte ve aksini ispatlamaları için onlara meydan okumaktadır.

2/96 - Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah ve minELLEZİNE EŞRAKU YEVEDDÜ EHADEHÜM LEV YÜAMMERU ELFE SENEHve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi en yüammer vallahü besırun bima ya'melun ( Ve kesinlikle onları hayatta insanların en hırslıları olarak bulacaksın. O ORTAK KOŞANLARDAN HER BİRİ BİN SENE ÖMÜR SÜRMEYİ ARZULAR. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir. )

2/94 - Kul in kanet lekümüd darul ahıratü indellahi halisaten min dunin nasi fe TEMENNEVÜL MEVTE İN KÜMTÜM SADİKIN ( De ki: "Eğer Allah' ın indinde, ahiret yurdu insanların dışında size halis kılınmışsa, o halde, EĞER DOĞRULAR İSENİZ ÖLÜMÜ TEMENNİ EDİN."

2/95 - Ve LEN YETEMMENEVHÜ EBEDEN BİMA KADDEMET EYDİHİM vallahü alimün biz zalimın ( Ve O ELLERİNİN SUNDUĞUNDAN DOLAYI, ONU ASLA EBEDİYEN TEMENNİ EDEMEYECEKLER. Allah zalimleri bilendir. ) 

3/143 - Ve LEKAD KÜNTÜM TEMENNEVNEL MEVTE MİN KABLİ en telkavhü fe kad raeytümuhü ve entüm tenzurun ( Ve SİZLER, ona kavuşmanız öncesinde ÖLÜMÜ TEMENNİ EDİP ARZULAYANLAR OLDUNUZ. Halbuki, onu gördünüz de hala bakıyorsunuz. )

62/6 - Kul ya eyyuhellezine hadu in zeamtüm enneküm evliyau lillahi min dunin nasi FE TEMENNEVÜL MEVTE İN KÜNTÜM SADİKİN ( "Ey o Yahudiler, eğer insanlardan kesinlikle sadece sizin Allah’a  dostlar olduğunuzu sanıyorsanız, EĞER DOĞRULAR İSENİZ ÖLÜMÜ TEMENNİ EDİN" de. )

62/7 - Ve LA YETEMENNEVNEHU EBEDEN BİMA KADDEMET EYDİHİM vallahü alimun biz zalimin ( Ve ONU, O ELLERİNİN SUNDUKLARINDAN DOLAYI EBEDİYEN TEMENNİ EDEMEZLER. Allah zalimleri bilendir. )

Tevrat'ın Job ( Eyüp ) isimli suresindeki şu ayetler de "Ölümü temenni etmek" kavramını ve ilginç ifadeleri içermektedir.

18-Job-3-8 Günleri lanetleyenler,Livyatan’ı* uyandırmaya hazır olanlar,O günü lanetlesin.
18-Job-3-9 Akşamının yıldızları kararsın, Boş yere aydınlığı beklesin,Tan atışını görmesin.
18-Job-3-10 Çünkü sıkıntı yüzü görmemem için anamın rahminin kapılarını üstüme kapamadı.
18-Job-3-11 “NEDEN DOĞARKEN ÖLMEDİM? RAHİMDEN ÇIKARKEN SON SOLUĞUMU VERMEDİM?
18-Job-3-12 Neden beni dizler, emeyim diye memeler karşıladı?
18-Job-3-13 Çünkü şimdi huzur içinde yatmış,uyuyup dinlenmiş olurdum;
18-Job-3-14 Yaptırdıkları kentler şimdi viran olan Dünya kralları ve danışmanlarıyla birlikte,
18-Job-3-15 Evlerini gümüşle dolduran altın sahibi önderlerle birlikte.
18-Job-3-16 Neden düşük bir çocuk gibi,Gün yüzü görmemiş yavrular gibi toprağa gömülmedim?
18-Job-3-17 Orada kötüler kargaşayı bırakır,Yorgunlar rahat eder.
18-Job-3-18 Tutsaklar huzur içinde yaşar, Angaryacının sesini duymazlar.
18-Job-3-19 Küçük de büyük de oradadır, Köle efendisinden özgürdür.
18-Job-3-20 “Niçin sıkıntı çekenlere ışık,Acı içindekilere yaşam verilir?
18-Job-3-21 Oysa onlar gelmeyen ÖLÜMÜ ÖZLER,Onu define arar gibi ararlar;
18-Job-3-22 Mezara kavuşunca neşeden coşar, sevinç bulurlar.

* Kaos yaratan kozmik yılan 


































Alim denilen Zalimler

İlimler üzeri ilim olan yaratılış ilminin yani kutsal kitaplardaki ilmin insanlar tarafından anlaşılması sürecindeki en büyük engellerden biri de ilmin yayılmasının ve geniş kitlelerce anlaşılmasının önüne geçebilmek için planlı ve organize olmak üzere "Alim" sıfatıyla ve hacı, hoca, derviş, şeyh, hazret, efendi, mürşid gibi ünvanlarla zuhur eden veya ettirilen bazı şahıslardır. Bu şahıslar genellikle belirli cemiyetlerin temsilcileri, görevlileri konumunda olup, küresel hedefler ve şahsi, dünyevi menfaatler doğrultusunda kendilerini alim olarak lanse ederek kitleleri etkilemeye ve doğru yoldan döndürüp şeytanın karanlık yollarına saptırmayı hedeflemektedirler. Okuma, araştırma, sorgulama ve bilgileri karşılaştırarak analiz etme yeteneği henüz gelişmemiş olan kitleler de maalesef doğrudan bu sözde alimlerin sözlerine itibar etmek suretiyle onlara tabi olmakta, ilmi ve dini onların sözlerinden ibaret saymaktadırlar. Bu hazin durumun sebebi hem cehalet hem de tembelliktir. 

Kur'an'ı kendi sübjektif algılarına ve menfaatlerine göre yorumlayan, ayetlerdeki birçok gerçeği bilinçli olarak gizleyen bu sözde alimlerin insanları Kur'an'dan ve ilimden uzaklaştırma, kendi maddi dünyevi heveslerine tabi kılma, kendilerine biad ettirmek suretiyle adeta köleleştirme sürecindeki başlıca söylemleri şöyledir.

"Öyle her önüne gelen Kur'an'ı anlayamaz."
"Kur'an'ı ancak alimler anlar."
"Kur'an'ı anlayabilmek için mutlaka bir alime danışılmalıdır." 

şeklinde olmaktadır. Hatta daha da ileri giderek kendi başına Kur'an'ı anlamaya, yorumlamaya çalışmanın günah olduğunu dahi ileri sürebilmektedirler. 

"Alim" kelimesi "Bilen" anlamına gelmekte olup, öğrenmek arzusuyla Kur'an'ı okuyup, araştıran ve ilminin artması için Allah'a dua eden her inananın Allah'ın izniyle zaman içinde "Alim" yani "Bilen" konumuna gelme imkanı bulunmaktadır. Zira ayetlerde sıkça tekrarlanan "E lem ta'lem" ( Bilmez misin? ) sorusu, okumak suretiyle "Bilen" yani "Alim" konumuna gelmenin önemini vurgulamaktadır. 

2/106 - Ma nensah min ayetin ev nünsiha ne'ti bi hayrin minha ev misliha E LEM TA'LEM ennellahe ala külli şey'in kadır ( Ayetlerden neyi hükümsüz bırakırsak veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya onun aynısını getiririz. Allah' ın kesinlikle herşeye gücü yeten olduğunu BİLMEZ MİSİN? )

2/107 - E LEM TA'LEM ennellahe lehu mülküs semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi min veliyyin ve la nasır ( BİLMEZ MİSİN Kİ göklerin ve yerin mülkü kesinlikle O’nadır Allah’a dır ve size Allah’tan başka dost ve yardımcı yoktur. )

Kutsal kitaplar sadece belirli bir zümreye değil haberci resuller vasıtasıyla tüm insanlara verilmiştir. Ayetlerde geçen "Ellezine utül kitab" ( O kitap verilenler ) ifadesi bu hususu açıkça ortaya koymaktadır. 

2/101 - Ve lemma caehüm rasulün min ındillahi müsaddikun li ma meahüm  nebeze ferıkun minELLEZİNE UTÜL KİTAB kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la ya'lemun ( Ve Allah’ ın indinden onlara, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak resul geldiğinde, O KİTAP VERİLENLERden bir kısmı sanki kesinlikle onlar bilmiyorlarmış gibi Allah’ ın kitabını sırtlarının arkasına attılar. )

Dolayısıyla kimsenin kitabı kendi tekeline almaya ve insanları dolaylı söylemlerle ondan uzaklaştırmaya ve mahrum etmeye hakkı bulunmamaktadır. Zira böyle bir girişim "ALİM YERİNE ZALİM OLMAK" ile sonuçlanır.

Kur'an'da bu hususa yönelik ayetler şöyledir.

2/145 - Ve le in eteytellezine utül kitabe bi külli ayetin ma tebiu kıbletek ve ma ba'duhüm bi tabiın kıblete ba'd ve le in itteba'te ehvaehüm min ba'di ma caeke minel İLMİ inneke izen le minez ZALİMIN

( Ve o kitap verilenlere ayetlerin hepsini versen bile kıblene tabi olmazlar. Onlar birbirlerinin kıblelerine de tabi değillerdir. Eğer sen, İLİMDEN sana o getirdiklerimizden sonra onların heveslerine tabi olursan o zaman kesinlikle sen ZALİMLERDEN olursun. )

2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun ( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )

2/146 - ELLEZİNE ATEYNAHÜMÜL KİTABE ya'rifunehu kema ya'rifune ebnaehüm ve inne ferıkan minhüm LE YEKTÜMUNEL HAKKA VE HÜM YA'LEMUN ( O KİTAP VERDİKLERİMİZ, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kesinlikle ONLARDAN BİR KISMI BİLE BİLE GERÇEĞİ GİZLERLER. )

3/23 - E lem tera ilellezine utu nasıben minel kitabi YÜD'AVNE İLA KİTABİLLAHİ Lİ YAHKÜME BEYNEHÜM sümme yetevella ferıkun minhüm ve hüm mu'ridun ( Kitaptan nasip verilenleri görmedin mi? ARALARINDA HÜKÜM VERMESİ İÇİN ALLAH'IN KİTABINA ÇAĞIRILDILAR. Sonra onlardan bir kısmı yüz çevirdiler ve onlar dönenlerdir. )

4/105 - İnna enzelna ileykel KİTABE bil hakkı Lİ TAHKÜME BEYNEN NASİ BİMA ERAKELLAH ve la tekün lil hainıne hasima ( Kesinlikle biz KİTABI sana, İNSANLAR ARASINDA O ALLAH'IN SANA GÖSTERDİĞİ İLE HÜKMETMEN için gerçek olarak indirdik. Hainler için savunucu olma. )

6/114 - E FE ĞAYRALLAHİ EBTEĞIY HAKEMEN VE HÜVELLEZİ ENZELE İLEYKÜMÜL KİTABE MÜFASSALA VELLEZİNE ATEYNAHÜMÜL KİTABE YA'LEMUNE ennehu münezzelün min rabbike bil hakkı fe la tekunenne minel mümterın ( SİZE KİTABI AYRINTILANDIRILMIŞ OLARAK İNDİRDİĞİ HALDE ALLAH'TAN BAŞKA HAKEM Mİ ARAYAYIM? VE O KENDİLERİNE KİTAP VERDİKLERİMİZ, kesinlikle onun gerçekten Rab’lerinden indirilmiş olduğunu BİLİRLER. O halde şüphe edenlerden olma. )

5/43 - VE KEYFE YÜHAKKİMUNEKE VE İNDEHÜMÜT TEVRATÜ FİHA HÜKMÜLLAHİ sümme yetevellevne min ba'di zalik ve ma ülaike bil mü'minın ( VE İÇİNDE ALLAH'IN HÜKMÜ BULUNAN TEVRAT YANLARINDAYKEN SENİ NASIL HAKEM YAPARLAR da sonra, bunun ardından yüz çevirirler? Ve onlar inananlar değillerdir. ) *

* Ayetlerde, Allah'ın hükmünü, ayetlerini içeren Tevrat varken hüküm vermesi için haberciye danışılmasının, onun hakem kılınmasının dahi olumlu bir yaklaşım olmadığı bildirilmektedir. Zira habercilerin görevi kendilerine vahyedileni insanlara aktarmaktır. Bu hususa ilişkin diğer ayetler de şöyledir.

31/2 - Tilke ayatül kitabil hakım ( Bunlar hakim kitabın ayetleridir. )

Ayette Kur'an'ın "hakim" olduğu bildirilmektedir.

6/50 - Kul la ekulü leküm ındı hazainüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü leküm innı melek İN ETTEBİU MA YUHA İLEYY kul hel yestevil a'ma vel besır e fe la tetefekkerun ( De ki: Size Allah' ın hazineleri benim indimdedir." demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Size, kesinlikle ben meleğim de demiyorum. Kesinlikle BEN ANCAK O VAHYEDİLENE TABİ OLUYORUM." De ki: "Kör ile gören eşit seviyede midir? Fikretmez misiniz?" )

46/9 - Kul ma küntü bid’an miner rusuli ve ma edri ma yuf’alu bi ve la biküm İN ETTEBİU MA YUHA İLEYYE ve ma ene illa nezirun mubin ( De ki: "Ben resullerin yeganesi, özeli değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmem. Kesinlikle ANCAK O BANA VAHYEDİLENE TABİ OLURUM.** Ben apaçık uyarıcı haricindeki değilim." )

** Ayette haberci, kendisinin sadece vahyedilene yani kitaba tabi olduğunu bunun dışında bilgisi  ve yorumu olamayacağını bildirmektedir.

Ancak elbette ki ilmini artırma yolunda olan inananların, ilimde derinleşmiş olan ehlez zikr ( hatırlama sahibi ) kardeşlerine danışmaları, karşılıklı fikir alışverişinde bulunarak rabıta sağlamaları ayetlerde de bildirilen bir husustur.

4/162 - Lakinir RASİHUNE FİL İLMİ minhüm vel mü'minune yü'minune bima ünzile ileyke ve ma ünzile min kablike vel mükımınes salate vel mü'tunez zekate vel mü'minune billahi vel yevmil ahır ülaike se nü'tıhim ecran azıma ( Lakin onlardan İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR ve inananlar, sana indirilene ve senden önce indirilenlere inanırlar. Onlar, duaya kalkan, zekatı veren, Allah’a ve sonraki güne inananlardir. İşte onlara büyük ödül vereceğiz. )

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat FE EMMELLEZİNE Fİ KULUBİHİM ZEYĞUN FE YETTEBİUNE MA TEŞABEHE MİNHÜBTİĞAEL FİTNETİ VEBTİĞAE TE'VILİH VE MA YA'LEMU TE'VILEHU İLLELLAH*** VER RASİHUNE FİL İLMİ yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab ( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. AMA O KALPLERİNİN İÇİNDE ŞÜPHE, VESVESE, EĞRİLİK AYRILIK OLANLAR, ONLARDAN FİTNEYİ ARAMAK VE KENDİ YORUMLARINI ARAMAK İÇİN O BENZETİLMİŞ OLANLARA TABİ OLURLAR. ONUN YORUMUNU ALLAH HARİCİNDE KİMSE BİLMEZ.*** İLİMDE DERİNLEŞMİŞ OLANLAR "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

*** Kur'an çok katmanlı ilahi kozmik bir ilim kaynağı olduğundan ve her ayetin bir çok anlamı içermesinden dolayı, ayetlerdeki tüm mesajları ve bilgileri tam olarak anlayabilmek ve yorumlayabilmek yaratılmış hiçbir varlık için mümkün değildir. Varlıklar ancak sonsuz ilim yolunda samimi, gayretli ve mütteki yolcular olmak ile mükelleftirler.

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim FES'ELU EHLEZ ZİKRİ İN KÜNTÜM LA TA'LEMUN ( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, EĞER BİLMEMEKTEYSENİZ, HATIRLAMA SAHİPLERİNE SUAL EDİN. )

Önemle belirtilmesi gerekir ki iyi niyetle, samimiyetle ve temiz kalple bilgisini diğer insanlarla paylaşan, yardımlaşma ve rabıta imkanı yaratan değerli ve gerçek "Alimleri" ( Bilenleri ) bu yazıda belirtilen sözde alimlerden münezzeh kılmak bir mecburiyettir.

Kur'an'ın, yaratılışın kodlarını içeren, çok katmanlı sonsuz bir ilim kaynağı olduğu, onu bilebilmenin, onu anlayabilmenin de ancak sonsuz bir ilmi araştırma yolculuğu olduğu daima hatırlanmalıdır.

GERÇEK ALİMLER, İLİMLERİ ARTTIĞI ORANDA CEHALETLERİNİN DE ARTTIĞININ BİLİNCİNDE OLANLARDIR.

























Friday, December 13, 2019

Şüphe Sendromu

Allah hakkında, O'nun yaratışı ve ilahi nizamı hakkında şüphe duymak esas itibarıyla Paranoya ( Paranoid Kişilik Bozukluğu ) olarak bilinen hastalıktan farksızdır. Paranoya, psikolojik olabildiği gibi beynin ön bölümünde yer alan ve doğru ile yanlışın ayırt edilmesini sağlayan Frontal Korteks'teki dejenerasyona bağlı olarak da ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Paranoidler herkesten, her şeyden şüphe duyarlar ve olmayan bir durumu makul ve mantıklı görünen sebepler öne sürerek anlatabilirler.

Yaratılış, ilahi nizam, melekler, resuller ve kutsal kitaplar konusunda şüphe içinde olan ve gerçeği algılayamayan paranoidler, Çoklu Kişilik Bozukluğu ( Multiple Personality Disorder / MPD ) adı verilen sendromu da sergilerler. Zira  paranoidler zaman zaman ikna olup, zaman zaman aksi yönde düşüncelere kapılabilmekte ve böylece farklı kişilikler sergileyebilmektedirler. ( MPD sendromunu zihin kontrol metodlarıyla da oluşturulabilmekte olup, bu ayrıca incelenmesi gereken bir husustur. )

Kur'an ve İncil'de "Şüphe" hususu inancın ve buna bağlı tekamülün önündeki engellerden en önemlisi olarak vurgulanmaktadır.

2/2 - Zalikel kitabu la raybe fih hüden lil müttekin ( Bu, o hakkında şüphe olmayan, sakınanlar için yönlendirme olan kitaptır. )

2/23 - Ve in küntüm fı raybin min ma nezzelna ala abdina fe'tu bi suratin min mislih ved'u şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikın ( Ve eğer o kulumuza indirdiğimizden şüphe içindeyseniz haydi aynısından bir sure getirin. Eğer doğrular iseniz Allah’tan başka olan şahitlerinizi de çağırın. )

2/147 - El hakku min rabbike fe la tekunenne minel mümterın ( O Rab’binden gerçektir. O halde şüphe edenlerden olma. )

3/60 - El hakku min rabbike fe la tekün minel mümterın ( Gerçek senin Rab’bindendir. O halde şüphecilerden olma. )

6/2 - Hüvellezi halekaküm min tıynin sümme kada ecela ve ecelüm müsemmen ındehu sümme entüm temterun ( Sizi çamurdan yaratan, sonra da vadelendiren O'dur. İsimlendirilmiş belirli vade O’nun indindedir. Sonra siz şüphe ediyorsunuz. )

6/114 - E fe ğayrallahi ebteğıy hakemen ve hüvellezi enzele ileykümül kitabe müfassala vellezine ateynahümül kitabe ya'lemune ennehu münezzelün min rabbike bil hakkı fe la tekunenne minel mümterın ( Size kitabı ayrıntılandırılmış olarak indirdiği halde Allah’tan başka hakem mi arayayım? Ve o kendilerine kitap verdiklerimiz, kesinlikle onun gerçekten Rab’lerinden indirilmiş olduğunu bilirler. O halde şüphe edenlerden olma. )

9/45 - İnnema yeste'zinükellezine la yü'minune billahi vel yevmil ahıri vertabet kulubühüm fe hüm fı raybihim yeteraddedun ( Kesinlikle senden izin isteyenler, o Allah’a ve sonraki güne inanmayanlardır. Onların kalpleri işkillidir, şüphelidir de şüpheleri içinde tereddüt ederler. )

10/94 - Fe in künte fı şekkin min ma enzelna ileyke fes'elillezıne yakraunel kitab min kablike lekad caekel hakku min rabbike fe la tekununne minel mümterın ( Eğer o sana indirdiğimizden şüphe içinde olursan, o senden önce kitabı okumuş olanlara sual et. Sana Rab’binden gerçek geldi. O halde, şüphecilerden olma. )

İncil;

40-Matthew-14-31 İsa hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, "Ey kıt imanlı, neden kuşku duydun?" dedi.

40-Matthew-21-21 İsa onlara şu karşılığı verdi: "Size doğrusunu söyleyeyim, eğer imanınız olur da kuşku duymazsanız, yalnız incir ağacına olanı yapmakla kalmazsınız; şu dağa, 'Kalk, denize atıl' derseniz, dediğiniz olacaktır. 

41-Mark-11-23 Size doğrusunu söyleyeyim, kim şu dağa, 'Kalk, denize atıl!' der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına inanırsa, dileği yerine gelecektir.

45-Romans-4-20 İmansızlık edip Tanrı'nın vaadinden kuşkulanmadı; tersine, imanı güçlendi ve Tanrı'yı yüceltti.

59-James-1-6 Yalnız hiç kuşku duymadan, imanla istesin. Çünkü kuşku duyan kişi rüzgarın sürükleyip savurduğu deniz dalgasına benzer.

59 James 1-7 Her bakımdan değişken, kararsız olan kişi Rab'den bir şey alacağını ummasın.

59 James 1-8 Çift zihinli insan her açıdan tutarsızdır.

İncil ayetlerinde şüphenin, insanın aslında sahip olduğu üstün yeteneklerinin açığa çıkmasını da engellediği bildirilmektedir.











Tekamül yolundaki büyük engel "LAĞV"

Arapça bir kelime olan "Lağv", "Boş, yanlış, asılsız söz" anlamına gelmektedir. Bu kelimenin, günümüz konuşma dilinde "Boş konuşma", "Geyik muhabbeti", "Safsata", "Laf salatası", "Palavra" vb. gibi karşılıkları olduğu söylenebilir. Sosyal Medya adı verilen dijital platform iletişiminin ( whatsapp, facebook, twitter, instagram vb. ) yaygınlaşması ile birlikte insanlar arasında muazzam bir paylaşım kirliliği de hasıl olmuştur. 

Ne amaç ile çekildiği belli olmayan videolar, espri olarak veya normal addedilerek paylaşılan ancak ahlaksız ve müstehcen içerik iletişiminden öteye gidemeyen yazılar, resimler ve videolar, sıradan hale gelmiş küfürlü yazışmalar, aslı ve referans kaynağı olmayan ancak bilgi iletisi mahiyetinde yapılan paylaşımlar adeta insanların tüm zamanını almak ve onları gerçeği farketmekten, yaratılışın amacını anlamaktan, ilahi nizamı algılamaktan, Allahü Teala'nın ayetlerini görmekten, kitabı okumaktan ve ilimden uzak tutmak için obsesör varlıklar ( cinler ) ve onların kaba madde alemi olan dünyadaki ( cehennem ) neferleri tarafından organize edilmiş gibi görünmektedir.

Bilinçli veya bilinçsiz şekilde, gayri ihtiyari olarak, cehaletin bir tezahürü olan "Lağv" akışının içinde yer almanın da esas itibarıyla sakınılması gereken bir husus olduğu hatırlanmalıdır.

İnsanları hidayetten men eden "Lağv" kavramı Kur'an'da defaatle bildirilmekte ve inananlar uyarılmaktadır.

19/62 - La yesmeune fıha LAĞVEN illa selama ve lehüm rizkuhüm fıha* bükraten ve aşiyya

( Orada, selam haricinde BOŞ VE YANLIŞ SÖZ duymazlar. Orada* rızıkları sabah ve akşam onlaradır. )

* Cenneti Adn ( İkamet Bahçeleri / Cennetleri )

23/3 - Vellezine hüm anil LAĞVİ mu'ridun ( Ve onlar YANLIŞ BOŞ SÖZDEN yüz çevirip dönenlerdir. )

25/72 - Vellezine LA YEŞHEDUNEZ ZURA** ve iza merru bil LAĞVİ merru kiram

( Ve onlar YANLIŞ, BOŞ, ASILSIZ, YALAN SÖZE** ŞAHİTLİK ETMEZLER. YANLIŞ, BOŞ SÖZE rastladıklarında iyilikle şerefle geçerler. )

** "Zur" kelimesi ise "Yalan söz" anlamına gelmektedir. Bu noktada "Zur" ve "Lağv"'ın olduğu bir ortamda bilinçli olarak bulunmak yani bunlara şahitlik etmek de sakınılması gereken bir durumdur.

28/55 - Ve iza semiul LAĞVE a'radu anhü ve kalu lena a'malüna ve leküm a'malüküm selamün aleyküm la nebteğıl cahilın

( Ve YANLIŞ BOŞ SÖZ duyduklarında ona yüz çevirip dönerler. "Bize yaptıklarımız ve size yaptıklarınız. Selam üzerinize. Cahilleri  aramayız." derler. )

52/23 - Yetenazeune fiha ke'sen LA LAĞVUN FİHA*** ve la te'sim

( Orada kase kapışırlar. ORADA *** NE YANLIŞ BOŞ SÖZ, ne de günaha sokan söz YOKTUR. )

56/25 - La yesme'une fiha LAĞVEN ve la te'simen ( Orada YANLIŞ BOŞ SÖZ ve günaha sokan söz duymazlar. )

78/35 - La yesme'une fiha LAĞVEN ve la kizzaben ( Orada ne YANLIŞ BOŞ SÖZ, ne de yalan duymazlar. )

*** "Lağv"'ın, cennette varlığına yer olmayan, bir başka deyişle cehennemin ürünü olan bir kavram olduğu ayetlerde açıkça belirtilmektedir.






































İtaat meselesi

İmanın, takvanın ve hidayete erişebilmenin anahtarı öncelikle Allahü Teala'ya ve O'nun vazifelendirdiği varlıklara ( melekler ve resuller ) itaat etmektedir. "İtaat" kelimesi "Uyum" anlamına gelmekte olup, ilahi nizamdaki mükemmel uyumun bir parçası olmayı benimsemek ve ona göre hareket etmek dinin esasıdır. Zira, inanca sahip olduğunu beyan edip de inancın gerektirdiklerini yapmamak yani uyumsuzluk sergilemek doğrudan itaatsizlik anlamına gelmektedir. 

"İtaat" hususu Kur'an ayetlerinde defaatle bildirilmiş ve tanımı açıkça yapılmıştır.

2/285 - Amener rasulü bima ünzile ileyhi min rabbihı vel mü'minun küllün AMENE BİLLAHİ ve MELAİKETİHI ve KÜTÜBÜHI ve RUSÜLİH la nüferriku beyne ehadin min rusülih ve kalu semı'na ve ETA'NA ğufraneke rabbena ve ileykel masır

( Resul kendisine Rab’binden o indirilene inandı. İnananların hepsi ALLAH'A, MELEKLERİNE, KİTABINA, RESULLERİNE İNANDILAR.* "Resullerinden hiçbirini aralarında ayırmayız. Duyduk ve İTAAT ETTİK. Rab’bimiz senin affını dileriz ve varış yeri sanadır." dediler. )

* Ayette ilahi kozmik bilgilerin ( ilmin ) varlıklara iletisindeki akış sırası da bildirilmektedir. Allah'ın vazifelendirdiği ve yetkilendirdiği melekler tarafından ilahi sistemin kodlarının yazıya ( kitaplara ) dönüştürülmesi, bu yazıların ( ilmin ) yine melekler tarafından resullere aktarılması, resuller tarafından da diğer varlıklara aktarılması...

3/32 - Kul ETIY'ULLAHE ver RASUL fe in tevellev fe innellahe la yühıbbül kafirın

( De ki: "ALLAH'A ve RESULE itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz kesinlikle Allah inkarcıları sevmez." )

4/59 - Ya eyyühellezine amenu ETIY'ULLAHE ve ETIY'UR RASULE ve ÜLİL EMRİ** MİNKÜM fe in tenaze'tüm fı şey'in fe rudduhü ilellahi ver rasuli in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahır zalike hayrun ve ahsenü te'vıla

( Ey o inananlar ALLAH'A İTAAT EDİN. RESULE ve SİZLERDEN İŞ SAHİBİNE* İTAAT EDİN. Eğer bir şey hakkında anlaşmazlığa düşer tartışırsanız onu Allah’a  ve resule döndürün. Eğer Allah’a ve sonraki güne inanmakta olursanız, bu daha hayırlıdır ve yorumlanmaya daha güzeldir. )

** "Ülil Emr" ( İş Sahibi ), ilahi nizamda yani Allah'ın doğru yolunda ilim sahibi olarak iş yapmak amacıyla vazifelenmiş varlıklar.

4/80 - MEN YÜTIIR RASULE FE KAD ETAALLAH ve men tevella fe ma erselnake aleyhim hafıyza

( KİM RESULE İTAAT EDERSE BÖYLECE ALLAH'A İTAAT EDER.*** Kim yüz çevirirse, seni onların üzerine koruyucu, gözetici olarak göndermedik. )

*** Çünkü Resul, Allahü Teala'nın yüce kelamını varlıklara bildirmek üzere vazifelendirilmiş bir varlıktır. Bu meyanda, resule itaat yani resul ile uyum, resul vasıtasıyla kelamını ileten Allah'a itaat anlamına gelmektedir. Ayette bahsedilen "resule itaat" kavramı bunun dışında bir anlamı içermemektedir.

Aşağıdaki ayet seti "itaatin özünün Allah'ın kelamına itaat olduğunu" ve "Allah'ın tek vekil olduğunu" Kur'an misaliyle bildirmektedir.

4/81 - Ve YEKULUNE TAATÜN fe iza berazu min ındike beyyete TAİFETÜN MİNHÜM ĞAYRALLEZİ TEKUL vallahü yektübü ma yübeyyitun fe a'rıd anhüm ve tevekkel alellah ve kefa billahi vekıla

( Ve "İTAAT ETTİK." DERLER. Senin yanından meydana çıktıklarında, ONLARDAN BİR GRUP, SÖYLEDİKLERİNİN HARİCİNDEKİNİ KURARLAR, TASARLARLAR. Allah ne kurarlarsa, ne tasarlarlarsa yazar. O halde onlardan yüz çevirip dön. Allah’a  dayanıp sığın. ALLAH VEKİL OLARAK KAFİDİR. )

4/82 - E FE LA YETEDEBBERUNEL KUR'AN ve lev kane min ındi ğayrullahi le vecedu fıhıhtilafen kesıra

( PEKİ KUR'AN'I DÜŞÜNMEZLER Mİ? Ve şayet Allah’tan başkasının indinden olsaydı onun içinde bir çok çelişki bulurlardı. )