Çeviri

Monday, February 17, 2020

Sofofili ve Sofofobi

"Sofofili" ( Sophophilia )* kelimesi "Bilgiseverlik, Bilgiyi sevme, bilgiden zevk alma ve bilgi yoluyla bilgeliğe erişme tutkusu" olarak tanımlanmaktadır. ( Esas itibarıyla "Filosofi / Filozofi" kelimesi de "Bilgiseverlik" anlamına gelmektedir. )

* Sopho = Bilgi ( Homo Sapiens ( Bilen İnsan ) kelimesindeki "Sapiens" kelimesi "Sopho" ( Bilgi ) kökünden gelmektedir. ) ; Philia = Sevgi

"Sofofobi" ( Sophophobia )** kelimesi ise "Bilgi Korkusu, Bilgiden korkma, çekinme" olarak tanımlanmaktadır.

** Sopho = Bilgi ; Phobia = Korku

İlmi ve idraki tekamül yoluyla ruhsal yükseliş arayışı içinde olan her inananın "Sofofil" ( Bilgisever ) olması kaçınılmaz ancak hoş bir mecburiyettir. Ve "ilmi artırma ve bilgilenme" Allahü Teala'nın kullarından öncelikle ifa etmelerini istediği ve destek olarak ruh tesiri sağladığı bir husustur.

Rab'bin isteğinden, ilim arayışından ve ilmin faziletinden zevk alma ve ilimden çekinme, uzak durma hususu kutsal kitaplarda şöyle ifade edilmektedir.

Tevrat

19-Psalms-37-4 RAB'den zevk al, O senin içindeki istekleri yerine getirecektir.

19-Psalms-40-7 O zaman şöyle dedim: "İşte geldim; Kutsal Yazı tomarında benim için yazılmıştır. Ey Tanrım, senin isteğini yapmaktan zevk alırım ben, Yasan yüreğimin derinliğindedir."

19-Psalms-112-1 Övgüler sunun RAB'be! Ne mutlu RAB'den korkan insana, O'nun buyruklarından büyük zevk alana!

20-Proverbs-1-22 "Ey budalalar, budalalığı ne zamana dek seveceksiniz? Alaycılar ne zamana dek alay etmekten zevk alacak? Akılsızlar ne zamana dek bilgiden nefret edecek?

20-Proverbs-2-10 Çünkü yüreğin bilgelikle dolacak, Zevk alacaksın bilgiden.

20 Proverbs 8-10 Gümüş yerine terbiyeyi, Saf altın yerine bilgiyi edinin. 

20 Proverbs 8-11 Çünkü bilgelik mücevherden değerlidir, Dilediğin hiçbir şey onunla kıyaslanamaz.

İncil

42-Luke-7-35 Ne var ki bilgelik, onu benimseyen herkes tarafından doğrulanır."

42-Luke-21-15 Çünkü ben size öyle bir konuşma yeteneği, öyle bir bilgelik vereceğim ki, size karşı çıkanların hiçbiri buna karşı direnemeyecek, bir şey diyemeyecek.

45-Romans-11-33 Tanrı'nın zenginliği ne büyük, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! O'nun yargıları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır!

44-Acts-6-10 Ama İstefan'ın konuşmasındaki bilgeliğe ve Ruh'a karşı koyamadılar.

Kur'an

20/114 - Fe tealellahül melikül hakk ve la ta'cel bil kur'ani min kabli en yukda ileyke vahyühu ve kul rabbi zidnı ılma
Gerçeğin maliki Allah yücedir. Sana O’nun vahyinin hükmedilmesinden önce okumada acele etme. De ki: "Rab’bim bana ilmi artır." )

4/162 - Lakinir rasihune fil ılmi minhüm vel mü'minune yü'minune bima ünzile ileyke ve ma ünzile min kablike vel mükımınes salate vel mü'tunez zekate vel mü'minune billahi vel yevmil ahır ülaike se nü'tıhim ecran azıma
( Lakin onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve inananlar, sana indirilene ve senden önce indirilenlere inanırlar. Onlar, duaya kalkan, zekatı veren, Allah’a ve sonraki güne inananlardir. İşte onlara büyük ödül vereceğiz. )

16/25 - Li yahmilu evzarahüm kamileten yevmel kıyameti ve min evzarillezıne yüdıllunehüm bi ğayri ılm e la sae ma yezirun
( Ayağa kalkış gününde, ağırlıklarını, yüklerini ve onları ilimsizce saptırmış olanların da ağırlıklarını, yüklerini tamamen yüklenip taşımaları içindir. İyi bilin ki o yüklenip taşıdıkları kötüdür. )

22/3 - Ve minen nasi men yücadilü fillahi bi ğayri ılmin ve yettebiu külle şeytanin merıd
( Ve insanlardan Allah hakkında ilimsizce mücadele eden kimse, her asi azgın şeytana tabi olur. )

22/8 - Ve minen nasi men yücadilü fillahi bi ğayri ılmin ve la hüden ve la kitabin münır
( Ve insanlardan kimi, ilimsizce, yönlendirme olmadan ve aydınlatıcı kitap olmadan Allah hakkında mücadele eder. )

30/29 - Bel ittebeallezıne zalemu ehvaehüm bi ğayri ılm fe men yehdı men edallellah ve ma lehüm min nasırın
( Bilakis kesinlikle o zulmedenler ilimsizce heveslerine tabi oldular. Artık, o Allah' ın saptırdığı kimseyi kim yönlendirebilir? Ona yardımcı yoktur. )

Ayette ilimsizlikten, bilgisizlikten dolayı nefsaniyet ürünü heveslerin esiri olan zalimlerden bahsedilmektedir.










Damardaki Evren ve İp Teorisi

13/2 - Allahüllezı rafeas semavati bi ğayri amedin teravneha sümmesteva alel arşi ve sehharaş şemse vel kamer küllün yecrı li ecelin müsemma yüdebbirul emra yüfassılül ayati lealleküm bi likai rabbiküm tukınun
( O Allah, gökleri sütunsuz yükseltendir. Onları görürsünüz. Sonra arş, taht üzerine seviyelendi. Ay’ı ve Güneş’i buyruğuna aldı. Hepsi isimlendirilmiş belirli vade için akarlar. İşleri yönetir. Ayetleri ayrıntılandırır. Umulur ki Rab’binize kavuşmaya kani olursunuz. )

31/29 - E lem tera ennellahe yulicül leyle fin nehari ve yulicün nehara fil leyli ve sehhareş şemsi vel kamera küllün yecrı ila ecelin müsemmen ve ennellahe bima ta'melune habır
( Kesinlikle Allah' ın, geceyi gündüze soktuğunu ve gündüzü geceye soktuğunu görmedin mi? Ve Güneş’i ve Ay’ı buyruğuna almıştır. Hepsi isimlendirilmiş belirli vadeye akarlar. Kesinlikle Allah ne yaptığınızdan haberdardır. )

21/33 - Ve hüvellezi halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer küllün fı felekin yesbehun
( Ve geceyi ve gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O'dur. Hepsi dairede yüzerler. )

Ayetlerde gök cisimlerinin "dairesel akma" eylemi icra ettikleri yani bir yörüngede dönerek ilerleme hareketi gerçekleştirdikleri bildirilmektedir. "Sicim ( İp ) Teorisi" ( String Theory ) uzayın ipliksi bir yapıya sahip olduğunu, çekirdek etrafında dönen atom altı parçacıkların ( elektron, proton, nötron ) ipliksi yapılardan ve evrendeki her maddenin de titreşen enerji ipliklerinden oluştuğunu ifade etmektedir. Evren ile insan vücudunun benzeşik ve hatta özdeş olduğu düşünüldüğünde gök cisimlerinin, büyük bir damarın içinde, bir merkezin etrafında dönerek akan kan hücrelerinin göksel projeksiyonu  oldukları değerlendirilebilir. Zira "Damar" kelimesinin özü "Damir"* kelimesi olup, bu kelime "Uzun ince" anlamına gelmektedir. Damar da bilindiği üzere uzun ve ince bir yapıya sahiptir. Damarlardaki kan dolaşımı da kalp merkezli döngüsel bir patern arzeder. Evrenin boş olmadığı, her noktasının esiri maddenin özü olan Hidrojen ( H ) atomuyla yani suyla kaplı olduğu gerçeği de bu bağlamda önem arzetmektedir.


* 22/27 - Ve ezzin fin nasi bil hacci ye'tuke ricalen ve ala külli DAMİRİN ye'tıne min külli feccin amıyk ( Ve insanlar içinde haccı bildir. Ayaklarıyla yürüyerek ve her derin vadiden yeten tüm İNCELERİN üzerinde sana gelsinler. )

Ayette "inceler" kanalıyla belirli bir noktaya doğru akıştan bahsedilmektedir. Ayetteki zahiri anlam "inananların hac için haberciye gelmeleri" olsa da batıni ve çok katmanlı anlamlar arasında "ipliksi yapıya sahip evrendeki gök cisimlerinin belirli bir yöne doğru akışları" da yer alıyor olabilir.

Kur'an'da "Damar" kelimesi "Habl" yani "İp" kelimesiyle ifade edilmektedir.

50/16 - Ve lekad halaknel insane ve na'lemu ma tuvesvisu bihi nefsuh ve nahnu akrabu ileyhi min HABLil verid
( Ve insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz. Biz ona toplar damar İPinden daha yakınız. )

Habl = İp
Verid = Toplardamar



Kanın evren olduğunu betimleyen bir ilüstrasyon


Damarın içindeki kan hücreleri ve pıhtılaşmayı sağlayan Fibrinlerin ipliksi formları dikkat çekmektedir.

Bu bağlamda "Wormhole" ( Solucan Deliği ) olarak anılan ve uzay zamanda boyutlar arası geçiş vasıtası olduğu düşünülen Kara Deliklerin "ipliksi" yapısı da dikkat çekmektedir.


https://www.dummies.com/education/science/physics/possible-implications-of-string-theory/

Kanın bileşenleri ve konsantrasyon oranları incelendiğinde yine 11 nümerolojisiyle karşılaşılmaktadır.

Plazma %55
Akyuvarlar ve Platletler %1
Alyuvarlar %44

                           

Oranların nümerolojik değerleri sırasıyla 1, 1 ve 8 sayılarını vermekte olup, 8 ve 11 sayıları yeni döngü başlangıcı, sonsuz döngü ve farklı boyuta geçiş portalının nümerolojik sembolleridir.

Bosonik İp ( Sicim ) Teorisi'ne göre evren ( uzay-zaman 26 ( 2+6 = "8" ) boyutlu, Süper İp ( Sicim ) Teorisi'ne göre 10 boyutlu, M Teorisi'ne göre ise 11 boyuttan oluşmaktadır. Bu sayıların hepsi kanın bileşenlerinin konsantrasyon oranlarında mevcuttur.

Ayrıca Kur'an'da sadece iki ayette damar ile ilgili kelimeler olan "Verid" ( Toplardamar ) ve "Vetin" ( Atardamar ) kelimeleridir. Ve bu kelimelerin ayetlerdeki sıra numaralarının toplamının ( 22+7 = 29 )nümerolojik değeri "11" sayısını vermektedir.

50/16 - Ve (1) lekad (2) halakna (3) el (4) insane (5) ve (6) na'lemu (7) ma (8) tuvesvisu (9) bi (10) hi (11) nefsu (12) h (13) ve (14) nahnu (15) akrabu (16) iley (17) hi (18) min (19) habli (20) el (21) verid (22)
( Ve insanı yarattık. Nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz. Biz ona toplardamarından daha yakınız. )
69/46 - Sümme (1) le (2) kata'na (3) min (4) hü (5) el (6) vetin (7)
( Sonra ondan atardamarını keserdik. )

Atardamar ve Toplardamar vasıtasıyla oluşan kan dolaşımı dairesel bir hareket ve döngü oluşturmaktadır. “Verid” ( Toplardamar ) kelimesinin sıra numarası ( 22 ) ve “Vetin” ( Atardamar ) kelimesinin sıra numarasına bölündüğünde, dairesel hareketin temel bileşeni olan “Pi sayısı” değeri olan 3,14 sayısı elde edilmektedir. ( 22/7 = 3,14..... ) “Pi sayısı” başlıklı bölümde de belirtildiği üzere Pi sayısına en yakın sayısal değeri veren işlem 22/7 işlemidir.

Ayrıca DNA'dan ( Deoksiribonükleik Asit ) oluşan kromozomlar "ipliksi" bir yapı arzederler. DNA genellikle "DNA String" ( DNA İpi ) olarak anılır.


DNA String



Schadenfreude Sendromu

"Schadenfreude Sendromu" ( Kötülükten Sevinç Duyma / Zevk Alma Sendromu ), sadizm, narsizm ve psikopati kombinasyonundan oluşan ruhsal durum bozukluğuna verilen isimdir. Bu sendromun özünde "başkasının mağduriyetinden ve ıstırabından zevk alma, sevinç duyma olgusu" bulunmaktadır.

Yeni dünya düzeninin satanist toplumunun temellerini atmaya çalışan küresel şeytanlar, hiçbir değer yargısı olmayan, sadece nefsani arzularının tatmini peşinde koşan, "Do it as you see fit." ilkesini benimsemiş bir genç nesil yaratmaya çabalamaktadırlar. Satanizm de zaten özünde "nefsani arzularına, maddi ve dünyevi heveslerine tapma, onların kulu olma" eğiliminden ibarettir.

Bu çerçevede, filmler, şarkılar ve sosyal medya kanalıyla Schadefreude Sendromu'nu tetikleyecek mesajları, fotoları ve videoları organize bir şekilde yaygınlaştırmaya, esasında bir sendrom olan bu olguyu standard ve genel bir davranış modeline evriltmeye çalışmaktadırlar. Sadece maddi ve nefsani heveslerin peşinde koşan bir toplumun kapitalist-emperyalist şeytanlar tarafından kontrol ve idare altına alınması son derece kolaydır. 

"Schadenfreude Sendromu" kutsal kitaplarda açıkça belirtilmiştir.

Tevrat

20-Proverbs-2-13 Onlar ki karanlık yollarda yürümek için Doğru yoldan ayrılırlar.

20-Proverbs-2-14 Kötülük yapmaktan hoşlanır, Zevk alırlar kötülüğün aşırısından.

20 Proverbs 10-23 Kötülük akılsızlar için eğlence gibidir. Aklı başında olanlar içinse bilgelik aynı şeydir.

31-Obadiah-1-12 Yahudalı kardeşlerinin o kötü gününden Zevk almamalıydın. Başlarına gelen yıkıma sevinmemeli, Sıkıntılı günlerinde onlarla alay etmemeliydin.

31-Obadiah-1-13 Halkım felakete uğradığı gün Kente girmemeliydin, O gün halkımın uğradığı kötülükten zevk almamalı, Malını mülkünü ele geçirmeye kalkmamalıydın.

Kur'an

3/120 - İn temsesküm hasenetün tesü'hüm ve in tüsıbküm seyyietün yefrahu biha ve in tasbiru ve tetteku la yedurruküm keydühüm şey'a innellahe bima ya'melune mühıyt
( Size güzellik ve iyilik dokunması, onları üzer, kederlendirir. Oysa, size kötülük isabet ederse, onunla ferahlayıp sevinirler. Eğer sabrederseniz  ve sakınırsanız, onların hileleri size şey kadar bile zarar veremez. Kesinlikle Allah o yaptıklarını kuşatandır. )

47/14 - E fe men kane ala beyyinetin min rabbihı ke men züyyine lehu suü amelihı vettebeu ehvaehüm
( O halde, Rab’binden deliller üzerinde olan kimse, ona kötü işleri süslü gösterilen ve onların heveslerine tabi olan kimse gibi olur mu? )

25/43 - E raeyte men ittehaze ilahehu hevah e fe ente tekunü aleyhi vekıla
( O hevesini ilahı edineni gördün mü? O halde, sen onun üzerine vekil mi olursun? )





Sunday, February 16, 2020

Değişmez âdetler "Dua" ve "Okuma"

"-izm" ekleriyle biten, farklı isimlere sahip olan ve ortak hedefi Allah yolundan ve doğruluktan uzaklaştırmak olan farklı inanç sistemleri tarih boyunca insanlara telkin edilmeye çalışılmış olup, bugün de medya  ( filmler, müzikler vb. ) kanalıyla insanlara "ibadet usüllerini" ve "kutsal kitaplarını" bırakmaları gerektiği, Allah'ı hissetmenin yolunun rutin ibadet metodları veya kitaplar olmadığı  dolaylı veya doğrudan mesajlarla telkin edilmeye çalışılmaktadır. Oysa bırakılması gereken, dogmatik yaklaşım ve ön yargılı düşünce sistemi olup, ibadet usülünün terkedilmesi yerine ibadetin hissederek, nedenini anlayarak ve samimi bir şekilde yapılması, kutsal kitapların terkedilmesi yerine kitapların derin düşünülerek, anlamaya çalışılarak ve analiz edilerek okunması gerekmektedir. Zira insan, ilahi kozmik bilgilere haiz olduğu, idrak ettiği ve yaşamına yansıttığı oranda tekamül etmekte ve yükselmektedir. Kitaplar bilginin artması için, ibadet usülü ( duaya kalkma ) ise bu bilgilerin  içselleştirilmesi ve anlaşılabilmesi için gerekli konsantrasyon artışı ve frekans yükselmesi için vesile olma özelliğini taşımaktadır. 

Akıl ve kalbin birleşmesiyle vuku bulan döngü sonundaki ruhsal uyanış yani kıyamet ( idraki ayağa kalkış ) döneminde küreselciler, her zamanki gibi, bu süreci de çarpıtmaya ve insanları doğru olmayan yöne yani "dinsizliğe" sevketmeye çalışmaktadırlar. Bu noktadaki "dinsizlik" kavramı herhangi bir değer yargısına bağlı olmadan, hiçbir sınır tanımadan, nefsaniyetin sürüklediği yöne doğru gitmek olarak tanımlanabilir. Satanizmde bu anlayış şu cümleyle özetlenmektedir. "Uygun görüyorsan yap." Zira küreselcilerin nihai hedefleri de zaten satanizmi resmi bir din olarak dünya toplumlarına benimsetebilmektir. İnsanlığı manipüle eden bu kitle, Süleyman Tapınağı'nın yeniden yapılması ve şeytanın da gelip o tapınakta dünya krallığını ilan etmesi gibi maddi ve batıl bir hedefe kilitlenmiş durumdadır. 

Ruhsal tekamül yolcusu olan inançlı insanların ibadet usüllerini değiştirmemeleri aksine geliştirmeleri gerektiği İsra suresinin 77. ayetinde "Sünnetallah" ( Allah'ın adeti ) ifadesiyle bildirilmekte ve "Allah'ın adetlerinin asla değişmeyeceği" bildirilmektedir.

17/77 - Sünnete men kad erselna kableke min rusülina ve la tecidü li sünnetina tahvıla
( Resullerimizden o senden önce gönderdiğimiz kimselere adetlerdir. Adetimizde değişim, dönüşüm bulamazsın. )

İsra suresinin 78-80 aralığındaki ayetlerinde ise "duaya kalkmanın önemi ve zamanlaması" ile "okumanın önemi ve zamanlaması" hususlarında bilgi verilmektedir. Ayrıca bu iki unsurun, kaba madde alemi dünyayı bırakıp üst boyuta ( plan, alem ) geçiş için yegane vesile olduğu da 17/80 kodlu ayette dolaylı olarak bildirilmektedir.

17/78 - Ekımes salate li düluküş şemsi ila ğasekıl leyli ve kur'anel fecr inne kur'anel fecri kane meşhuda
( Güneş’in batışından gecenin karartısına kadar duaya kalk. Tanyeri ağarmasındaki şafak vakti okuması. Kesinlikle şafak vakti okuması şahit olunandır. )

17/79 - Ve minel leyli fe tehecced bihı nafileten leke asa en yeb'aseke rabbüke mekamen mahmuda
( Ve sana zorunlu olmasa da geceden feragat et. Rab’binin seni övülmüş makama göndermesi umulur. )

17/80 - Ve kul rabbi edhılnı müdhale sıdkın ve ahricnı muhrace sıdkın vec'al lı min ledünke sültanen nesıra
( Ve de ki: "Rab’bim beni gireceğim yere doğrulukla sok ve çıkacağım yerden beni doğrulukla çıkar. Benim için indinden yardımcı kuvvet oluştur." )

Allahü Teala'nın sünnetinde ( adetinde ) değişiklik olmadığı ve olamayacağı hususu yanısıra O'nun kelimelerinin de asla değiştirilemeyeceği "La mübeddile li kelimatillah" ( Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek yoktur. ) ifadesiyle bildirilmektedir.

6/34 - Ve lekad küzzibet rusülün min kablike fe saberu ala ma küzzibu ve uzu hatta etahüm nasruna ve la mübeddile li kelimatillah ve lekad caeke min nebeil mürselın
( Ve senden önce de resuller yalanlanmıştı. Onlara yardımımız gelene kadar o yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler. Allah' ın kelimelerini değiştirebilecek yoktur. Sana, gönderilenlerin haberlerinden gelmiştir. )

Ankebut suresinin 45. ayetinde de "Kur'an okumanın" ve "Duaya kalkmanın" ruhsal faydaları net bir şekilde bildirilmektedir.

29/45 - Ütlü ma uhıye ileyke minel kitabi ve ekımıs salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve le zikrullahi ekber vallahü ya'lemü ma tasneun
( O sana kitaptan vahyedileni oku ve duaya kalk. Kesinlikle dua ahlaksızlıktan ve kötülükten, inkardan alıkoyar. Allah' ı hatırlamak en büyüğüdür. Allah o ürettiklerinizi bilir. )


Friday, February 14, 2020

Ünite ve düalitenin ağaç ile sembolizmi

Üniteden düaliteye geçiş / düşüş vakası kitaplarda "Cennetteki yasak ağaca yaklaşılmasının sonucu" olarak tasvir edilmektedir. Tevrat'ta üniteyi sembolize eden olgu "Yaşam ağacı", düaliteyi sembolize eden olgu ise "İyiyi kötüyü bilme ağacı" olarak tanımlanmaktadır. İki ağaç misali ile düalite kavramına dikkat çekilmektedir. "İyiyi kötüyü bilme ağacı" yani "Düalite ağacı" aynı zamanda yoğun nefsaniyete haiz cinlerin soyunu / soyağacını da sembolize etmektedir. 

Yarı süptil alem olan cennetin "olum" ortamı yani gerçek "yaşam" ortamı olduğu, cennetten çıkılarak kaba madde alemi dünyaya inilmesinin ise "zulüm"* ve "ölüm" olduğu Tevrat ve Kur'an ayetlerinde şöyle bildirilmektedir. ( * Söz konusu zulüm insanın kendisine yaptığı zulümdür. )

1-Tekvin-2-9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.

Ayetin kodu olan 2-9, düalite, döngü ve farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan"11" nümerolojisini içermektedir. ( 2+9 = 11 )

1-Tekvin-2-16 Ona, "Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin" diye buyurdu,
1-Tekvin-2-17 "Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün."  

2/35 - Ve kulna ya ademüskün ente ve zevcükel cennete ve küla minha rağaden haysü şi'tüma ve la takraba hazihiş şecerate fe tekuna minez zalimın
( Ve "Ey Adem, sen ve eşin cennette iskan edin. Oradan arzuladığınızca, her nereden dilerseniz bolca yiyin. İşte şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz." dedik. )

Zümer suresinin 30. ayetindeki "sen ölüsün, onlar da ölüler" ifadesi kaba madde alemine inmiş olan insanın durumunu tanımlamaktadır.

39/30 - İnneke meyyitün ve innehüm meyyitun ( Kesinlikle sen ölüsün ve kesinlikle onlar da ölüler. )

Tevrat'ta ve Kur'an'da Adem'in ( İnsan ) düalite kavramının farkına varması vakası "Çıplaklık" misali ile bildirilmektedir. 

1-Tekvin-3-9 RAB Tanrı Adem'e, "Neredesin?" diye seslendi.
1-Tekvin-3-10 Adem, "Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim" dedi.
1-Tekvin-3-11 RAB Tanrı, "Çıplak olduğunu sana kim söyledi?" diye sordu, "Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?"

"Çıplaklık" yani düalite misalinin geçtiği ayetin numarası "11"'dir. 

7/22 - Fe dellahüma bi ğurur fe lemma zakaş şecerate bedet lehüma sev'atühüma ve tafika yahsifani aleyhima min verakıl cenneh ve nadahüma rabbühüma e lem enheküma an tilkümeş şecerati ve ekul leküma inneş şeytane leküma adüvvün mübın
( Böylece onları aldatma ile aşağı sarkıttı. Ağacı tadınca, ayıpları, çirkinlikleri onlara ortaya açığa çıktı. İkisi bahçenin yapraklarından üzerlerini örtüp yamamaya başladılar. Rab’leri onlara seslendi "Ben size o ağaç hakkında hüküm vermedim mi? Ve "Şeytan kesinlikle size apaçık düşmandır" demedim mi?" )

Kur'an'da "Çıplaklık" kavramının yani düalite misalinin geçtiği ayetin kodunun ( 7/22 ) nümerolojik değeri yine "11"'dir. ( 7+2+2 = 11 )

Bakara suresinin 36. ayetinde Adem'in ve İblis'in kaba madde alemine düşüşleri anlatılmaktadır.

2/36 - Fe ezellehümeş şeytanü anha fe ahracehüma min ma kana fıh ve kulnehbitu ba'duküm li ba'dın adüvv ve leküm fil erdı müstekarrun ve metaun ila hıyn
( Böylece şeytan onları oradan kaydırdı da onları içinde olduklarından çıkardı. "Birbirinize düşman olarak inin. Size yerde belirli zamana kadar durak yeri ve fayda vardır." dedik. )

Düalite planına, yani kaba madde alemine ( boyut, alem ) geçişin / inişin bildirildiği ayetin kodunun nümerolojik değeri yine "11"'dir. ( 2+3+6 = 11 )

Thursday, February 13, 2020

1 > 99 ?!

38/23 - İnne (1) haza (2) ehı (3) y (4) lehu (5) tis'un (6) ve (7) tis'une (8) na'ceten (9) ve (10) li (11) iye (12) na'cetün (13) vahıdetün (14) fe (15) kale (16) ekfil (17) nı (18) ha (19) ve azzenı fil hıtab
( Kesinlikle bu benim kardeşim. Ona doksandokuz dişi koyun ve bana bir dişi koyun. "Onu bana ver." dedi. Beni söylemde yendi. )

38/24 - Kale lekad zalemeke bi süali na'cetike ila niacih ve inne kesıran minel huletai le yebğıy ba'du hüm ala ba'dın illelllezine amenu ve amilüs salihati ve kalılün ma hüm ve zanne davudü ennema fetennahü festağfera rabbehü ve harra rakian ve enab

( Senin dişi koyununu, koyunlarına katmayı sual ederek sana zulmetti. Kesinlikle cemiyetten çoğunluk birbirlerine azıyorlar. O inananlar ve iyilikler yapanlar hariç. Onlar da çok az. Davud, onu kesinlikle sınadığımızı anladı da Rab’binden af istedi, eğilerek atıldı ve gerçeğe döndü. )

"Nefsaniyet kaynaklı zulüm" meselesinin sayısal misalle bildirildiği bu ayet oldukça derin bir mesaj içermektedir. Ayette 99 koyunu olmasına rağmen kardeşinin 1 koyununu da isteyen bir zalimden bahsedilmektedir. Zalimlerin tekasür ( çoklama ) obsesyonunun tasviri yanısıra ayette zalimlerin asıl amaçlarının "kendilerindeki çokluktan" ziyade "başkalarındaki yokluk" olduğu bildirilmektedir. Yani ayete dikkat edilirse zalimin kardeşindeki 1 koyun, zalim için 99 koyundan daha değerli hale gelmiştir. Tüm hedefi o 1 koyunu da elde edebilmektir. Zira amacı kardeşinde hiç koyun kalmaması ve kendisine muhtaç hale gelmesidir. Bu noktada 99, 999 veya 9999 sayılarının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Şayet misaldeki zalime, kendisinde sadece 1 koyun olacağı ancak kardeşinde ise hiç koyun olmayacağı söylense derhal bu koşula da rıza gösterecektir. 

Ayette 99 koyun ve 1 koyun olmak üzere toplam 100 koyundan bahsedilmektedir. 100 sayısının nümerolojik değerinin "1" olması ile zalimin o kalan "1" koyunun da peşinde olması arasında okült ve nümerolojik ilinti bulunmaktadır. Zira kalan 1 koyun zalimdeki toplam koyun adedini 100'e tamamlayacak olan unsurdur. Ve zalimin gözü o 1 koyundan başka bir şeyi görmemektedir. Dolayısıyla zalim için 1 = 100 durumu söz konusudur. Bu sayısal durum aslında zalim için bir mesaj içermekte olmasına rağmen o bunu farkedememekte, algılayamamaktadır. İlahi sistem ona, "azdaki çokluğu" farkettirmeye ve ihtiyacının zaten sadece 1 koyun olduğunu fazlasına göz dikmesinin ise zulüm olduğunu bildirmeye çalışmaktadır. Ancak o, şeytanın negatif tesirleri nedeniyle gerçeğe karşı kör, sağır ve dilsiz olduğundan bu mesajı alamamaktadır. 

İşte bugün dünya, o 1 koyunun da peşinde koşan zalimler nedeniyle bir kan ve gözyaşı haznesi haline gelmiştir.

Ayetin ana mesajı içeren ilk üç cümlesinde toplam 19 kelime bulunması ve ayette geçen 99 ve 1 sayılarının nümerolojik toplamlarının 19 sayısını ( 9+9+1 = 19 ) vermesi de hem 19 hem de ayetin ana mesajı olan "1" sayısı açısından dikkat çekmektedir. ( 1+9 = 1 )


Tükenmeyen hazine ... Rab'bin kelimeleri

Harcadıkça tükenmeyen tek hazine Rab'bin insanlara eşit olarak bahşettiği kelimelerdir. Yaratılışın kaynak kodu olan kelimeler, ruhun da maddenin de özü olan kelimeler tohum gibidir. Birini sarfettiğinizde bin tanesi geri gelir. Ancak insan adı verilen kör, sağır, dilsiz varlık kendisine sonsuz olasılığın anahtarını sunan bu eşsiz hazinenin henüz farkında değildir. Kelimeler ile neler yapabileceğinin idrakine henüz varmamış olan insan halen madde saplantısında ısrar etmekte ve kendisini helake sürüklemektedir. Elbette ki bu "helak" de tekamül yolunda olması gereken ve insanların üst boyutlara geçmesine vesile olacak kaçınılmaz bir aşamadır.

Lokman suresinin 27. ayetinde Allah'ın kelimelerinin asla tükenmeyeceği teşbihi bir anlatımla bildirilmektedir.

31/27 - Ve lev enne ma fil erdı min şeceratin aklamün vel bahru yemüddühu min ba'dihı seb'atü ebhurin ma nefidet kelematüllah innellahe azızün hakım
( Ve şayet kesinlikle o yerdeki ağaçlar kalemler olsa ve deniz de ona destek olsa, ondan sonra da yedi deniz, Allah' ın kelimeleri tükenmez. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir. )

Aşağıdaki ayetlerde geçen "Hazinullah / Hazainüllah" ( Allah'ın hazinesi / Allah'ın hazineleri ) , "Hazinu rabb" ( Rab'bin hazinesi ) ve "Hazine rahmeti rabbi" ( Rab'bimin rahmet hazinesi ) ifadeleri de yaratılışın kaynak kodu olan kelimelere dolaylı olarak işaret etmektedir.

6/50 - Kul la ekulü leküm ındı hazainüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü leküm innı melek in ettebiu illa ma yuha ileyy kul hel yestevil a'ma vel besır e fe la tetefekkerun
( De ki: "Size Allah' ın hazineleri benim indimdedir." demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Size, kesinlikle ben meleğim de demiyorum. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi oluyorum." De ki: "Kör ile gören eşit midir? Fikretmez misiniz?" )

11/31 - Ve la ekulü leküm ındı hazinüllahi ve la a'lemül ğaybe ve la ekulü innı melekün ve la ekulü lillezıne tezderı a'yünüküm len yü'tiyehümüllahü hayra allahü a'lemü bima fı enfüsihim innı izen le minez zalimın
( Ve "Ben sizlere Allah' ın hazinesi indimdedir demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Kesinlikle ben meleğim de demiyorum. O gözünüzde hakir olanlar için, Allah onlara asla hayır vermez de demiyorum. O nefislerinin içinde olanı Allah bilir. O zaman kesinlikle ben zalimlerden olurum." )

Hicr suresinin 21. ayetinde geçen "Hazinuşşey" ( Şeyin hazinesi ) yani "Eşyanın hazinesi" kavramı vesilesiyle açık bir şekilde "yaratılmış olan her şeyin hazinesinin yani kaynak kodu olan kelimesinin Rab'bin indinde"olduğu bildirilmektedir. Ayette ayrıca kaynak kod olan kelimelerin belirli sayılarda derlenmek suretiyle yaratılışın tezahür ettiği de "Kaderin malum" ( Bilinen ölçü ) kavramı ile vurgulanmaktadır.

15/21 - Ve in min şey'in illa ındena hazinühu ve ma nünezzilühu illa bi kaderin ma'lum
( Ve hazinesi indimizde olmayan hiçbir şey yoktur. Onu bilinen ölçü haricinde indirmeyiz. )

İsra suresinin 100. ayetinde yer alan "Hazine rahmeti rabbi" ( Rab'bimin rahmet hazinesi ) ifadesi de yine dolaylı olarak kelimelere işaret etmektedir.

17/100 - Kul lev entüm temlikune hazine rahmeti rabbi izen le emsektüm heşyetel infak ve kanel insanü katura
( De ki: "Şayet sizler Rab’bimin rahmet hazinesine malik olsaydınız, o zaman dahi harcama ve fakirlik korkusunu tutardınız. İnsan cimridir." )

38/9 - Em ındehüm hazinü rahmeti rabbikel azızil vehhab
( Yoksa, yüce ve bağışlayan Rab’binin rahmet hazinesi onların yanında mı? )

52/37 - Em ındehüm hazainu rabbike em hümül musaytırun
( Rab’binin hazineleri onların indinde midir? Onlar zorlayıcılar, zorbalar mıdır? )

63/7 - Hümüllezine yekulune la tünfiku ala men inde resulillahi hatta yenfaddu ve lillahi hazainüs semavati vel ardı ve lakinnel münafikın la yefkahun
( Onlar "Onlar gidene kadar, o Allah' ın resulünün indindeki kimselere harcamayın." derler. Göklerin ve yerin hazineleri Allah içindir. Lakin ikiyüzlüler anlamazlar. )












Wednesday, February 12, 2020

Tek cümle ile yaratılış

"Yaratılış, her biri bir öncekinin sonucu, bir sonrakinin sebebi olan ve birbirlerine göre düalite arzeden olguların üniteye ulaşmak üzere tekrarlanan döngülerinden oluşur."

Şeytanın 2T Döngüsü

Düaliteden üniteye uzanan ruhsal tekamül yolculuğundaki en büyük engel "Kısır döngü" veya "Şeytan döngüsü"* olarak da anılan "2T Döngüsü"'dür. Nedir "2T"?

* Almanca'daki "Teufelskreis" kelimesi "Kısırdöngü" anlamına gelmekte olup, kelimenin kök anlamı "Şeytan çemberi"'dir. Bu kavram "Ouroboros" ismindeki "kuyruğunu yiyen yılan" ile sembolize edilmektedir.

Tahrik ve Tatmin ....

Şeytanın yegane silahı, nefsaniyetin meylettiği ancak aslında ihtiyacı olmayan dünyevi ve batıl kaba madde parametreleriyle ( mal, mülk, şöhret, ünvan, tahakküm vb.* ) "Tahrik" etmek,  ardından ruhsal tekamülden ve yükselişten feragat yani Allah yolundan sapma karşılığında bu nefsani unsurların aldatıcı ve geçici "Tatminini" kendisi sağlarmış gibi görünmektir. 

* Bkz:


Helake sürükleyen bir kısır döngüden ibaret olan ve bugün şirketler** vasıtasıyla sistematik olarak yürütülen bu basit ve aldatıcı uygulama Kur'an'da "Fayda sağlamayan ticaret" ve dolaylı olarak "Batan ticaret" ( Ticareten tebur ) olarak misallendirilir.

Bkz.


2/16 - Ülaikellezineşteravüd dalalete bil hüda fe ma rabihat ticaratühüm ve ma kanu muhtedın
( İşte onlar yönlendirme karşılığında sapıklığı satın aldılar da ticaretleri fayda sağlamadı. Yönlendirilenlerden de değillerdi. )

35/29 - İnnellezine yetlune kitaballahi ve ekamus salate ve enfeku min ma razaknahüm sirran ve alaniyeten yercune ticaraten len tebur
( Kesinlikle o Allah' ın kitabını okuyanlar, duaya kalkanlar ve o onları rızıklandırdıklarımızdan gizlice ve açıkça harcayanlar kesinlikle batmayan ticareti umarlar. )

Mesih İsa'nın, İblis'in  "Batan ticaret" teklifini reddedişi İncil'deki şu ayetlerle bildirilir.

40-Matthew-4-8 İblis bu kez İsa'yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O'na bütün görkemiyle dünya krallıklarını göstererek,

40-Matthew-4-9 "Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim" dedi.

40-Matthew-4-10 İsa ona şöyle karşılık verdi: "Çekil git, Şeytan! 'Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin' diye yazılmıştır."

Varlıkların yegane "Tatmin" vesilesinin "Allah'ı hatırlamak" olduğu Ra'd suresinin 28. ayetinde bildirilir.

13/28 - Ellezine amenu ve tatmeinü kulubühüm bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinül kulub
( Onlar inanırlar ve kalpleri, Allah' ın hatırlanması ile tatmin olur. İyi bilin ki, kalpler Allah' ın hatırlanması*** ile  tatmin olur. )

*** "Zikrillah" ( Allah'ın hatırlanması ) kavramı, temel anlamda ilimde derinleşmek, iyilik ve doğruluk uğrunda cehid ve gayret göstermek, daima diğerlerine yardıma odaklı bir yaşam sürmek olarak özetlenebilir.




SUR üflenmesi ve SURiye

Çok katmanlı bir yapıya sahip olan Kur'an'daki her kelime, her cümle ve her ayet birden çok anlam, sembolizm ve mesaj içermekte olup, okuyucusunun idrak, algı ve bilgi seviyesine göre mesajları farklı açılardan ve farklı parametrelerle iletmektedir. Ayetlerde geçen "İlimde derinleşenler" ( Rasihune fil ilm ) kavramı "Kur'an'daki bu anlam derinliğine dikkat çekmektedir. Ancak Kur'an nihai mesaj olarak insanları "tek bir" anlama yani  mutlak doğrunun ve iyinin yuvası olan "üniteye" ( vahdet ) yönlendirmektedir. 

Bu nedenle, Kur'an ayetlerinin içerdiği anlamlar ve mesajlar üzerine yapılan yorumlama çalışmaları, tabudan, önyargıdan, şartlanmadan ve dogmadan arınmış bir bakış açısıyla değerlendirilmeli, sonsuz olasılığın mevcudiyeti göz ardı edilmemelidir.

"Sur" kelimesi "Boru, Uzun Yapı, Sağlam ve Güvenilir" anlamlarını içeren Arapça kökenli bir kelimedir. Bu kelime Kur'an'da "Sure" ( Sure ) ve "Sur / Suri" ( Boru ) kelimelerinin kökü olarak tezahür etmektedir. ( "Kule, Yüksek Yapı" anlamına gelen "Tur" kelimesinin de "Sur" kelimesiyle aynı köke sahip olması kuvvetle muhtemeldir. "Tur" kelimesinin "Türkiye", "Turan" ve "Sirius" ilintisi evvelki bölümlerde incelenmişti. Ayrıca Tevrat'ta geçen ve yer ismi olan "Tyrus" kelimesi Türkçe çeviri de "Sur" olarak yer almaktadır. )

"Sur" kelimesinin "Boru" anlamını içerdiği bilinen "Nefeha fis suri" ( Boruya üflenmesi ) kalıbı, döngü sonunu, toplanmayı ( Haşr, Cem ) yani "BİRleşmeyi" haber veren vaka için kullanılmıştır. Söz konusu ifade "Yevme nüfiha fis suri" ( Borunun içine üflendiği gün ) olarak da geçmektedir. Bu ifadedeki "Yevm" ( Gün ) kavramının aslında bir "Dönemi" tanımladığı hatırlanmalıdır. ( Kur'an'da "1 günün kaba madde alemi dünya algısıyla 1000 yıla karşılık geldiği" bildirilir. )

"Sur" kelimesinin anlamı olan "Boru" kelimesinin öz Türkçedeki "Börü" ( Kurt, Cesur ) kelimesiyle de ilintisi muhtemeldir. Zira "Sirius", Canis Major ( Büyük Köpek ) takımyıldızına ait bir yıldızdır. Destanda Türklere yol gösteren sembolik kurtun ismi "Gökbörü"'dür. "Sur", "Sir", "Tur" köklerinin esasen özdeş olması da dikkat çekmektedir. 

"Nefeha fis suri" ( Boruya üflenmesi ) kalıbı Kur'an'da "10" kere tekrarlanmakta olup, ilk kez geçtiği ayetin numarasının nümerolojik değeri de "10" ( 7+3 = 10 ) sayısını vermektedir. "10" sayısının nümerolojik değeri de "1" olup, bu sayı "Birleşmeyi, Birliği, Üniteyi, Vahdeti" sembolize etmektedir.

6/73 - Ve hüvellezi halekas semavati vel erda bil hakk ve yevme yekulü kün fe yekun kavlühül hakk ve lehül mülkü yevme yünfehu fis sur alimül ğaybi veş şehadeh ve hüvel hakımül habır
( Ve gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. "Ol." dediği gün o olur. O’nun sözü gerçektir. Borunun içine üflendiği gün mülk O'nadır. Gaybı ve şahit olunanı bilendir. O hakimdir haberdardır. )

18/99 - Ve terakna ba'dahüm yevmeizin yemucü fı ba'dın ve nüfiha fis suri fe cema'nahüm cem'a
( Ve o gün, onların bazılarını bazılarının içinde dalgalanmaya terkettik. Borunun içine üflenir de onların hepsini toplarız. )

20/102 - Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin zürka
( Borunun içine üflendiği gün. O gün suçluları masmavi toplarız. )

23/101 - Fe iza nüfiha fis suri fe la ensabe beynehüm yevmeizin ve la yetesaelun
( Borunun içine üflendiğinde, o gün onların aralarında akrabalık kalmaz ve birbirlerini sual edemezler. )

27/87 - Ve yevme yünfehu fis suri fe fezia men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah ve küllün etevhü dahırın
( Ve borunun içine üflendiği gün, Allah' ın diledikleri hariç, o göklerdeki kimseler ve yerdeki kimseler korkarlar, telaşa düşerler. Hepsi alçalarak O’na gelirler. )

36/51 - Ve nüfiha fis suri fe iza hüm minel ecdasi ila rabbihim yensilun
( Ve borunun içine üflenir de o zaman onlar mezarlarından Rab’lerine akın ederler. )

39/68 - Ve nüfiha fis suri fe saıka men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah sümme nüfiha fıhi uhra fe iza hüm kıyamün yenzurun
( Ve borunun içine üflenir. Allah' ın dilediği kimseler hariç, göklerdeki kimseler ve yerdeki kimseler artık helak olurlar. Sonra onun içine tekrar üflenir. Artık o zaman onlar ayağa kalkıp bakarlar. )

50/20 - Ve nufiha fis sur zalike yevmul veıyd ( Ve borunun içine üflenir. Bu vaad edilen gündür. )

69/13 - Fe iza nufiha fis suri nefhatun vahidet ( Böylece borunun içine tek üfleme ile üflendiğinde. )

78/18 - Yevme yunfehu fis suri fe te'tune efvacen ( O gün borunun içine üflenir de bölükler olarak gelirsiniz. )

"Nefeha fis suri" ( Boruya* üflenmesi ) kalıbının "Belirli bir "yere" ruhsal tesirlerin gönderilmesi" anlamını da taşıyor olması muhtemeldir. Zira Allahü Teala'nın "ruhundan üflemesi" bilgisi bu minvalde önemli bir referans olmaktadır. Söz konusu "yer", "SURiye" olabilir mi? ( * "Boru"nun aynı zamanda uzay zamanda açılan ve kozmik bilgi akışı sağlayan bir solucan deliği ( wormhole ) olması durumu da evvelce incelenmişti. )

Sur ( Boru, Yüksek Yapı ) + iye ( gibi olan, -li ) = Boruyla ilgili olan, Borulu olan, Yüksek yapılı olan 

"Suriye" kelimesinin İngilizcedeki karşılığı "SYRia"* kelimesi olup, bu kelimedeki "Syr" kökü, "Boru, Tüp, Şırınga" anlamına gelen "SYRinge" kelimesinde de yer almaktadır.

( * Syria / Suriye kelimesi Assyria / Asur olarak da anılmış olup, "Assyria" kelimesinin "Esiri / Eterik" kelimesiyle ilinitisi de muhtemeldir. Hatırlanacağı üzere "Esiri", "Evreni kaplayan süptil maddenin" ismidir. Bu noktada Suriye'nin "esiri madde" yani "eterik beden" kavramıyla ilintisi de olabilir. )

Suriye, antik çağlardan ve Mesih İsa döneminden beri derin anlam ve önem taşıyan bir yer olma özelliğini korumuştur. Mesih İsa dönemini yansıtan aşağıdaki Celile  Galilee ) haritasında Suriye de görülmektedir. 


İncil'de "Suriye" kelimesi "10" kez tekrarlanmakta olup, ilk kez Matta suresinin 4-24 kodlu ayetinde geçmektedir. Bu ayetin numarasının nümerolojik değeri de "10" sayısını vermektedir. Bu noktada yine "1" nümerolojisi ile karşılaşılmaktadır.

40-Matthew-4-24 Ünü bütün Suriye'ye* yayılmıştı. Türlü hastalıklara yakalanmış bütün hastaları, acı çekenleri, cinlileri, akıl hastalarını, felçlileri O'na getirdiler; ve O onları iyileştirdi.

41-Mark-7-26 Yahudi olmayan bu kadın Suriye-Fenike ırkındandı. Kızından cini kovması için İsa'ya rica etti.

42-Luke-2-2 Bu ilk sayım, Kirinius'un Suriye valiliği zamanında yapıldı.

42-Luke-4-27 Peygamber Elişa'nın zamanında İsrail'de çok sayıda cüzamlı vardı. Bunlardan hiçbiri iyileştirilmedi; yalnız Suriyeli Naaman iyileştirildi."

44-Acts-15-23 Onların eliyle şu mektubu yolladılar: Kardeşleriniz olan biz elçilerle ihtiyarlardan, diğer uluslardan olup Antakya, Suriye ve Kilikya'da bulunan siz kardeşlere selam! 

44-Acts-15-41 Suriye ve Kilikya bölgelerini dolaşarak inanlı topluluklarını pekiştirdi.

44-Acts-18-18 Pavlus Korint'teki kardeşlerin yanında bir süre daha kaldı. Sonra onlarla vedalaştı, Priskila ve Akvila ile birlikte Suriye'ye gitmek üzere gemiyle yola çıktı. Adakta bulunmuş olduğu için Kenhere'de saçlarını kestirmişti.

44-Acts-20-3 Orada üç ay kaldı. Suriye'ye deniz yoluyla gitmek üzereyken Yahudilerin kendisine karşı bir düzen kurması nedeniyle dönüşü Makedonya üzerinden yapmaya karar verdi.

44-Acts-21-3 Kıbrıs'ı görünce güneyinden geçerek Suriye'ye yöneldik ve Sur kentinde karaya çıktık. Gemi, yükünü orada boşaltacaktı.

48-Galatians-1-21 Sonra Suriye ve Kilikya bölgelerine gittim.

* 40-Matthew-4-24 kodlu ayette Mesih İsa'nın Celile'de ortaya çıkışından sonra tesirlerinin Suriye'ye yayıldığından bahsedilmektedir.  

Bu bağlamda, son dönemde müşahade edilen Suriye ile ilgili gelişmeler, "Mesih İsa'nın ikinci gelişi" olarak tanımlanan ancak esas itibarıyla bir şahısın gelişini değil de insanlığın ruhsal ve idraki yükselişini sağlayacak ve kolektif bilinci oluşturacak tesirlerin yani kutsal ruhun tesirlerinin Mesih İsa vasıtasıyla yayılması vakasının habercisi midir? Yayılacak olan veya bir başka deyişle üflenecek olan ruhsal tesirler, döngü sonunun vuku bulmasına ve insanların "toplanmasına, birleştirilmesine" vesile olacak "Sur üflenmesi" vakası ile sembolize edilmiş gibi görünmektedir.

Netflix’in “Messiah” ( Mesih ) isimli dizisinin 01.01.2020 tarihinde vizyona girmesi de bir başka senkronizasyon oluşturmaktadır. İlk sezonu “10” ! bölümden oluşan filmde Suriye odak noktasıdır. ( Hem "1", hem "10", hem de "11" nümerolojisi dikkat çekmektedir. )


Dizide Mesih karakterini canlandıran aktörün isminin "MEHDİ Dehbi" olması da ayrıca ilginç bir durum arzetmektedir.













Tuesday, February 11, 2020

Yapay Zeka meselesi

Evvelce "Transhümanizm ve Yapay Zeka Aldatmacası" başlıklı bölümde de incelenen "Yapay Zeka" konusunu hatırlamak faydalı olacaktır.

"Transhümanizm" ( Süper İnsan ! ) projesinin temel bileşeni olan son dönemde dillere iyice yerleşen "Yapay Zeka" kavramının temelinde insanın implant "Implant Microchip"* teknolojisi vasıtasıyla daimi olarak merkezi bilgisayara bağlanması ve duyularının bloke edilerek uzaktan kontrol edilebilir hale getirilmesi ( robotlaştırılması ) yani Kur’an ifadesiyle “Kör, sağır ve dilsiz” yapılması yatmaktadır. Görülmesi gerekeni göremeyen görülmesi isteneni gören, duyulması gerekeni duyamayan duyulması isteneni duyan, söylenmesi gerekeni söyleyemeyen söylenmesi isteneni söyleyen bir insan kitlesi zaten kör, sağır ve dilsiz hale getirilmiş ve Allah yolundan saptırılmış demektir. Uzun yıllar boyunca “bilgilendirmeyerek cahil tutma” yöntemiyle gerçekleştirilen uygulama, bilgi çağına girilmesi, insanın idrak seviyesinin yükselmesi ve bilgi akış kaynaklarının gelişmesi neticesinde şimdi teknoloji kullanılarak ve "Süper insan", "Hayatın kolaylaşması" vb. söylemleri altında yapılmaya çalışılmaktadır. Bu gelişmelerin, insanın ruhsal ve idraki yükselişi deneyimlediği yeni döngü başlangıcı öncesinde ( döngü sonunda ) yoğunlaşması da ayrıca düşündürücüdür. Zira insanlar metapsişik yeteneklerinin ( durugörü, medyumluk, telekinezi, teleportasyon, çift bedenleme, dedublüman, telepati vb. ) hayal dahi edemeyecekleri seviyede gelişeceği ve maddesellikten sıyrılacağı bir döneme yaklaşmaktadırlar. Ancak küresel şeytanların sistemi ise teknolojiyi kullanarak insanı her zaman olduğu gibi madde alemine hapsetmeye, onu orada tutmaya devam etmeye çabalamaktadır.

2/18 - Summün bükmün umyün fe hüm la yarciun

( Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar dönmezler. )

* İncil'in Vahiy suresinde "Implant Microchip" teknolojisi haber verilmekte gibidir.

66-Vahiy-13-16 Küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin sağ eline ya da alnına bir işaret vurduruyordu.

66-Vahiy-13-17 Öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını ya da adını simgeleyen sayıyı taşımayan ne bir şey satın alabilsin, ne de satabilsin.

Bugün örneğin İsveç'te "sağ ele mikroçip implantasyonu" medya vasıtasıyla yaygınlaşmaya başlamıştır. Ellerine mikroçip implantasyonu yaptıran insanlar, sanki birileri onlara zorla söyletmiş gibi, bu teknoloji sayesinde siber insan olunduğunu, insanlığın bu teknolojiyle kademe atlayacağını, insanın günlük yaşantısında düşünmek zorunda olduğu bir çok şeyi düşünmeyeceğini, hayatın kolaylaşacağını ifade etmişler ancak buna net örnekler verememişlerdir. Özellikle "insanın bir çok şeyi düşünmeyecek olması" söylemi zaten konunun arzettiği tehlikeyi gözler önüne sermektedir. "Düşünmeyen, uzaktan kontrol edilen robotlaşmış insan".... Yani aslında reklamı yapıldığı gibi "süper insan" olmakla değil, insanlık kademesinden aşağıya düşmekle sonuçlanan bir süreç söz konusudur.





Bugün, küresel gündemi ve planları kitlelere telkin etme işlevi gören sinema filmlerinin yanısıra bir çok ürünün reklamında da "Yapay Zeka" kavramına rastlamak mümkündür. Bu reklamlarda yapay zekalı ürün ile insanın "düşünmekle veya gereksiz fiziksel etkinlikle uğraşmayacağı ve bunun da kendisine büyük kolaylık sağlayacağı" telkin edilmeye çalışılmaktadır. Oysa ki yapay zekanın bu şekilde kullanımının, insanı paralize etmekten ve doğal yeteneklerini kullanamaz hale gelmesine sebebiyet vermekten başka bir sonucu olmayacaktır.

Bir diş fırçası reklamının görselleri;





Basında bu diş fırçasının tanıtımı için şu ifadeler kullanılmaktadır.

"Bireysel fırçalama stillerini değerlendirmek ve kullanıcılara daha iyi fırçalama alışkanlıkları kazanmaları için koçluk vermek amacıyla için binlerce kişinin diş fırçalama davranışları hakkındaki bilgileri bir araya getiriyor. Yapay zeka teknolojisi, insanların ağız içinde tam olarak nereleri fırçaladıklarını izliyor ve daha iyi ağız sağlığı için daha fazla dikkat gerektiren alanlar konusunda kişiselleştirilmiş geri bildirim sunuyor. Yapay zeka özellikli ....... teknolojisi, fırçalama alışkanlıklarınızı veya stilinizi değiştirmenizi gerektirmeden kesintisiz şekilde işliyor ve geri planda çalışıyor. Binlerce farklı fırçalama stilinden öğrendiği için de özel bir teknoloji olarak ortaya çıkıyor. Bluetooth bağlantısıyla telefonunuza bağlanan model, en basit tabirle bir sonraki adımda nereyi fırçalamanız gerektiğini, hangi kısımları düzgün fırçalayamadığınızı gösteriyor. Böylece herhangi bir nokta atlanmadan fırçalama işlemi gerçekleştirilebiliyor."

Yani? Basit bir diş fırçalama işleminde dahi insan, hafızasını, düşüncesini, hissiyatını ve görüşünü kullanmaktan alıkonularak dışarıdan yönlendirme yapacak olan dijital sisteme yani bir ekrana bağımlı hale getirilmeye çalışılıyor. Tıpkı insanın, navigasyon programı olmadan evinin yolunu dahi bulamayacak hale getirilmiş olması gibi. Bugün hiç kimse herhangi bir güzergahı aklında tutmak gibi bir gayret sarfetmemektedir. Bu durum telefon numaraları için de geçerlidir. Kimse kimsenin cep telefon numarasını ezbere bilemez hale gelmiştir. İnsan, sürekli olarak arka planda kendisine "ne yapacağını söyleyen" adeta "emir veren" bir sistemin varlığıyla yaşamaya alıştırılmaktadır. Ve bu süreç insanlara "gelişme" olarak telkin edilip algılatılmakta ve bir çok insan da bu durumu kabullenerek sisteme destek vermektedir.

2008 yılı yapımı animatik bir film olan "Wall E" filminde, yaşanamaz hale gelmiş olan dünyadan ayrılarak, bir "şirket" tarafından işletilen bir uzay gemisinde, dijital teknolojinin ( yapay zeka ) esiri olarak yaşamaya başlamış insanlar konu edilmektedir. Filmde insanların tümü obez olarak resmedilmiştir. Yürüyemez ve hatta hareket edemez hale gelmiş, kısa mesafe ulaşımlarını dahi "götürgeçlerle" yapan, uyku ve uyanma saatleri yapay zeka tarafından belirlenen, uyandıkları anda önlerine hemen bir ekran konan ve sistemin istediği görüntülere bakabilen, sistemin istediği bilgileri edinebilen ve sistemin ( yapay zeka ) komutlarıyla yönlenen bir toplum tasvir edilmektedir. ( Filmde esas itibarıyla küresel şeytanların olmasını planladığı dünya toplumu tasvir edilmektedir. )





Dijital Teknolojinin bir ürünü olan Yapay Zeka elbette ki Allahü Teala'nın bahşettiği bir ilim ve O'nun nimetidir. Ancak bu ilim ve nimet gerçekten insanlığın yararına kullanıldığı zaman anlam ve işlevsellik kazanır. Zira özünde nötr olan ilim vasıtasıyla şifa da mümkündür cefa da, inşa da mümkündür imha da... Bu noktada ilme haiz olanın niyeti önem taşımaktadır. Mühendislikte, tıp alanında, astronomide yapay zekanın kullanılması kadar doğru bir yaklaşım olamaz. Ancak bu teknoloji, toplum ve birey kontrolü amaçlı olarak sosyal yaşamın içine entegre edildiğinde, mahremiyet, özgürlük ve kişisel haklar bağlamında sınırların çok iyi belirlenmesi gerekir.

Özünde bir yazılım olan Yapay Zeka, nihayetinde daima birilerinin kontrolünde olan ve olacak bir olgudur. Ancak sanki kontrol dışı ve öz bilinçli ayrı bir varlıkmış gibi "şahsiyetlendirilmeye" ve insan üstü bir kudret ve hatta ilah! gibi algılatılmaya çalışılması oldukça düşündürücüdür. İnsanlığa fayda sağlaması, hizmet etmesi için insan tarafından geliştirilmiş bir teknolojiyi zihinlerde bir tehdit ve korku unsuru olarak, farklı şekilde kodlama gayreti dikat çeken bir noktadır.

Sunday, February 9, 2020

Ayetlerin en büyüklerinden gösterilmesi ve 2023

2023 yılı, sosyoekonomik ve politik açılardan büyük bir değişimin vuku bulacağı bir yıl olarak sıkça zikredilmektedir. Meşhur sanatçı Barış manço'nun 2023 adlı bestesi ve kendisinin de rol aldığı aynı isimli fotoroman bu bağlamda ilginç bir durum arzetmektedir.

2023 yılı okült ezoterik veriler itibarıyla bir özellik arzettiği için mi küresel şeytanlar ve onların yerel temsilcileri tarafından da böylesine gündemde tutulmaktadır? Küreselcilerin planlarının çok ötesinde ve hayırlı değişimlere vesile olacak ilahi kozmik bir olgunun müstakbel tezahürünün, farklı anlam yüklenmek suretiyle iletişimi yapılamakta gibidir. 

İçinde bulunulan 2020 yılında gerçekleşen ve dünya çapında etkili olan deprem, salgın ve savaş gibi gelişmeler dikkate alındığında bir sürecin hızlandığı izlenimi oluşmaktadır.

Taha suresinin 20/20 ve 20/23 kodlu ayetleri konuya ilişkin ilginç bir uyum sergilemektedir.

20/20 - Fe elkaha fe iza hiye hayyetün tes'a ( Böylece onu bıraktı da o zaman o koşan yılan oldu. )*

* Ayette yer alan "yılanın koşması" ifadesi ve ayet kodu 2020 yılında dünyada kötülüğün, bozulmanın ve dejenerasyonun iyice artmaya başlayacağı anlamına mı işaret etmektedir?

20/21 - Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula ( "Onu yakala ve korkma. Onu ilk önceki haline döndüreceğiz." dedi. )
20/22 - Vadmün yedeke ila cenahıke tahrüc beydae min ğayri suin ayeten uhra ( Ve elini koynuna koy. Diğer ayet olarak, kusursuz beyaz çıksın. )

20/23 - Li nüriyeke min ayatinel kübra ( Sana ayetlerimizin en büyüklerinden göstermek için. )**

** 2023 yılında vuku bulacak ilahi kozmik bir olayın haberi mi verilmektedir? 2023 sayısının nümerolojik değeri, döngü sonu kavramının nümerolojik sembolü olan 7 sayısını vermektedir. ( 2+0+2+3 = 7 )

Evvelki bölümlerde de değinildiği üzere 2020 yılında toplu olarak vuku bulan deprem, salgın ve savaş olguları, döngü sonu olayları tanımıyla İncil'in aşağıdaki ayetlerinde de yer almaktadır.

42-Luke-21-10 Sonra onlara şöyle dedi: "Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak.
42-Luke-21-11 Şiddetli depremler, yer yer kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü belirtiler olacak.

İsteğin oluşması, kelimenin tamamlanması ve gerçekleşme

Bir kavramın olguya dönüşebilmesi yani var olması, gerçekleşebilmesi için öncelikle onun olması öncesinde onu "isteyen" ve bu isteği "kelime/-ler" ile ifade eden bir kudretin olması gerekir.

2/253 ...... ve lakinnellahe yef'alü ma yürıd ( ...... ve lakin Allah ne isterse yapar. )
11/107 .... inne rabbeke fe'alün li ma yürıd ( ..... kesinlikle Rab'bin ne isterse yapar. )
22/14 .... innellahe yef'alü ma yürıd ( ..... kesinlikle Allah ne isterse yapar. )

Yaratılışın kaynağının yani ruhun da maddenin de özünün "Kelime" olduğunu bildiren Kur'an ve İncil ayetleri şöyledir.

10/82 - Ve yühıkkallahül hakka bi kelimatihı ve lev kerihel mücrimun
( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. )

43 John 1-1 Başlangıçta Kelime vardı. Kelime Tanrı'yla birlikteydi ve Kelam Tanrı'ydı.
43 John 1-2 Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. 43 John 1 3 Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı.

Kendisi de zaten bir kelime olan "İstek" kavramının vuku bulabilmesi için de yine "Kelime" veya "Kelimelerin" zikredilmesi ( hatırlanması ) gerekir. Bir başka deyişle bir olgunun tezahürü için öncelikle belirli "Kelime" veya "Kelimelerin" hatırlanmalarının "tamamlanması" gerekmektedir.

Bu husus, Kur'an'da aşağıdaki ayetlerde "Rab'bin kelimesinin tamamlanması" kavramı ile misallendirilmiştir.

6/115 - Ve temmet kelimetü rabbike sıdkan ve adla la mübeddile li kelimatih ve hüves semıul alim
8 Ve Rab’binin kelimesi doğrulukça ve adaletçe tamamlanmıştır. O’nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O duyandır, bilendir. )

7/137 - Ve evrasnel kavmellezine kanu yüstad'afune meşarikal erdı ve meğaribehelletı barakna fıha ve temmet kelimetü rabbikel husna ala benı israıle bima saberu ve demmerna ma kane yesneu fir'avnü ve kavmühu ve ma kanu ya'rişun
( Ve o zayıf düşmüş olan kavmi de yerin bereketlendirdiğimiz doğusuna ve batısına varis kıldık. Rab’binin, İsrailoğullarına olan o güzel kelimesi sabırlarından dolayı tamamlandı. Biz de Firavun' un ve kavminin o ürettiklerini ve o yapmış oldukları evleri mahvettik. )

10/33 - Kezalike hakkat kelimetü rabbike alellezine feseku ennehüm la yü'minun
( İşte Rab’binin kelimesi günahkarların üzerine böyle gerçekleşti. Kesinlikle onlar inanmazlar. )

10/96 - İnnellezine hakkat aleyhim kelimetü rabbike la yü'minun
( Kesinlikle o üzerlerine Rab’binin kelimesi gerçekleşmiş olanlar inanmazlar. )

11/119 - İlla men rahıme rabbük ve li zalike halekahüm ve temmet kelimetü rabbike le emleenne cehenneme minel cinneti ven nasi ecmeın
( Rab’binin merhamet ettikleri hariç. Onları bunun için yarattı. Rab’binin "Ben cehennemi cinlerden ve insanlardan topluca, tamamen dolduracağım." kelimesi tamamlandı.)*

* Ayette altı çizili olan bölüm, zaman kavramının olmadığını da dolaylı olarak bildiren bir ifade içermektedir. Zira ayetin bu bölümünde "cennetin ve cehennemin cinlerden ve insanlardan doldurulması" isteğinin zaten kelime olarak tamamlandığı bildirilmektedir. Allah'ın kelime olarak tamamladıkları ise zaten gerçekleşmiş ve olguya, olaya dönüşmüştür. Dolayısıyla Kur'an'da geçen geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman kipleri esas itibarıyla gerçekleşmiş, gerçekleşmekte olan ve gerçekleşecek algısı oluşturan daimi bir döngünün yani "geniş zaman" kipinin tezahürüdür.

39/19 - E fe men hakka aleyhi kelimetül azab e fe ente tünkızü men fin nar
( O halde, üzerine azap kelimesi gerçek olan kimse de mi? Artık ateşte olan kimseyi sen mi kurtaracaksın? )

39/71 - Vesıkallezıne keferu ila cehenneme zümera hatta iza cauha fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha e lem ye'tiküm rusülün minküm yetlune aleyküm ayati rabbiküm ve yünziruneküm likae yevmiküm haza kalu bela velakin hakkat kelimetül azabi alel kafirın
( Ve o inkar edenler bölükler halinde cehenneme sevkedilirler. Nihayet oraya vardıklarında onun kapıları açılır. Oranın toplayıcı bekçileri onlara "Size, Rab’binizin ayetlerini okuyan ve sizi bu gününüzle karşılaşmanız hakkında uyaran, sizden olan resuller gelmedi mi?" derler. "Evet." derler. Lakin azap kelimesi inkarcıların üzerine gerçek olmuştur. )

40/6 - Ve kezalike hakkat kelimetü rabbike alellezine keferu ennehüm ashabün nar
( Ve işte Rab’binin kelimesi o inkar edenlerin üzerine böyle gerçekleşti. Kesinlikle onlar ateşin sahipleridirler. )

42/21 - Em lehüm şürakaü şerau lehüm mined dıni ma lem ye'zen bihillah ve lev la kelimetül fasli le kudıye beynehüm ve innez zalimıne lehüm azabün elım
( Onlara, Allah' ın dinden o izin vermediklerini onlara meşru yol kılan ortaklar mı var? Ve şayet ayrışım kelimesi olmasaydı, onların aralarında hüküm verilirdi. Kesinlikle zalimler, elim azap onlaradır. )

Allahü Teala'nın, insana ruhundan üflediği düşünüldüğünde, insanın "istemesi" durumunda yani isteği ni oluşturan kelimeleri inançla zikretmesi durumunda madde alemi olan kainattta yapamayacağı hiçbir şey olmadığı sonucuna varılabilir. Bu nedenle insanın tekamülüne vesile olacak yegane unsur "kelimelerin" gizemlerini araştırmak, bilinmeyeni sorgulamak ve büyük bir inançla ve samimiyetle olmasını istediklerini kelimeler ile hatırlamak, zikretmektir.

Kur'an'da yer alan "Cennette ne dilerlerse onlaradır." ifadesi, üst süptil planlardaki ( alemlerde ) varlıkların isteğe bağlı olarak imajinasyonla gerçeklik ( realite ) yaratabildikleri bildirilmektedir.

16/31 - Cennatü adnin yedhuluneha tecrı min tahtihel enharu lehüm fıha ma yeşaun kezalike yeczillahül müttekın
( Girdikleri ikamet bahçeleridir. Altlarından nehirler akar. Orada ne dilerlerse onlaradır. Allah sakınanları işte böyle karşılıklandırır. )

Thursday, February 6, 2020

Manyetik kutupların yer değiştirmesi ve Güneş'in batıdan doğması

"Dünya'nın kuzey manyetik kutbu, Kanada'dan Sibirya'ya doğru hızla kayıyor. Manyetik kutup o kadar hızlı yer değiştiriyor ki, ABD Ulusal Jeo-Mekansal Zeka Ajansı ve İngiltere Savunma Coğrafya Merkezi'nden bilim insanları gezegenin manyetik alanını tanımlayan ve tüm modern navigasyon sistemlerinin çalışmasını sağlayan, Dünya Manyetik Modelini güncellemek zorunda kaldıklarını açıkladı." ( Basından 05.02.2020 )


Basında yer alan bu haberler, 1959 yılında deneysel ruhçuluğun Türkiye'deki önderi rahmetli Bedri Ruhselman tarafından "İlahi Nizam ve Kainat" isimli kitap olarak derlenen tebliğlerdeki bilgiler ile ilintilidir. 

"Misafir gezegenden gelen tesir çok kaba ve ağırdır dedik. Binaenaleyh güneş sisteminin en mütekâmil küresi olan dünyanın, ince ve mudil manyetik alanı ile, bu gezegenin kaba manyetik alanı arasında büyük bir kaynaşmazlık mevcut olduğundan, güneş manzumesine gezegenden gelen tesirin en şiddetli sarsıcı neticeleri ve reaksiyonları dünya küresinde görülecektir. Bu hâlin neticesi olarak gezegenin bu kaba manyetik alanının tazyiki altında dünyanın, bugün sabit olan ekseninin 23° 27´lık meyli, 13° daha artacak ve dünyanın ekseni, yörüngesine amut durumdan 36° derece eğri bulunacaktır. Kutupların ilk kayma hareketi misafir gezegenin güneş sistemine gelecek ilk direkt tesirleriyle başlar." ( İlahi Nizam ve Kainat )

Kitapta "Misafir gezegen" olarak bahsedilen, kendi yıldız sistemindeki yörüngesinden ayrılarak Güneş sistemine giriş yapacak olan gezegenin manyetik alanı ile dünyanın manyetik alanının tesirleşmesi sonucunda dünyanın ekseninde oluşmaya başlamış olan açısal değişimin ( eksen kayması ) 13 dereceye kadar ulaşacağı tebliğlerde bildirilmektedir. Bu açısal değişim ( eksen kayması ), manyetik kutupların yer değiştirmesine sebebiyet verecektir. Bugün sıklaşmaya başladığı gözlemlenen depremler, mevsim geçişlerindeki anomaliler ( geç gelen yaz vb. ), salgın hastalıkların artması, ahlaki çöküntünün hızlanması gibi vakalar dünyanın bir devresinin ( döngüsünün ) daha kapanışı öncesinde hasıl olan dejenerasyonun ( soysuzlaşmanın ) tezahürü niteliğindedir.

Bu husus Kur'an'da, "döngüden" ( Ölünün diriltilmesi ) bahsedilen 2/258 kodlu ayette "Güneşin batıdan getirilmesi." ( Güneşin batıdan doğması ) ifadesiyle bildirilmektedir.

2/258 - E lem tera ilellezi hacce ibrahıme fı rabbihı en atahüllahül mülk iz kale ibrahımü rabbiyellezi yuhyı ve yümıtü kale ene uhyı ve ümıt kale ibrahımü fe (1) inne (2) allahe (3) ye'tı (4) bi (5) eş (6) şemsi (7) min (8) el (9) meşrikı (10) fe (11) e'ti (12) bi (13) ha (14) min (15) el (16) mağribi (17) fe bühitellezi kefer vallahü la yehdil kavmez zalimın

( Allah kendisine mülkü, hükümdarlığı verdi diye, İbrahim’ le Rab’binin hakkında o tartışıp mücadele edeni görmedin mi? Zamanında İbrahim "O Rab'bim ki diriltir ve öldürür." dedi. "Ben de diriltirim ve öldürürüm." dedi. "Kesinlikle Allah Güneş’i doğudan getirir, o halde onu batıdan getir." dedi. Böylece o inkar eden şaşırdı. Allah zalimler kavmini yönlendirmez. )

Ayet kodunun nümerolojik değeri "8" sayısını ( 2+2+5+8 = 17 ... 1+7 = 8 ) vermektedir.

Ayetin "Güneşin batıdan getirilmesi" kavramını içeren cümlesinde 17 kelime bulunmaktadır. ( 1+7 = 8 )




Wednesday, February 5, 2020

Sistol - Diastol / Big Crunch - Big Bang / Yaratılış - Yokoluş Döngüsü

Kalbin vücuda kan pompalayabilmesi için kasılmasına ( daralmasına, büzüşmesine ) Sistol, tekrar pompalamak üzere kan toplayabilmesi için gevşemesine ( serbest kalmasına ) ise Diastol adı verilmektedir. Kanın kalp merkezli olarak vücutta dolaşımını ( döngüsünü ) sağlayan Sistol ve Diastol kavramları aynı zamanda bir birim düaliteyi yani döngüyü oluşturmaktadırlar. 


Kalbin kasılması ( sistol ) ve serbest kalması ( diastol )


Yaratılış döngüsünün ( varoluş / yokoluş ) simülasyonu niteliğinde olan elektrokardiogram

Madde alemi olan kainatın ( evren ) mikro simülasyonu niteliğinde olan varlıkların olum ve ölüm döngüsü ( reenkarnasyon döngüsü ) kainatın da bir olum ve ölüm döngüsüne tabi olduğuna işaret eder niteliktedir. Zira kalbin Sistol ( Kasılma ) ve Diastol  ( Gevşeme ) hareketiyle kainata ilişkin Big Bang ( Büyük Patlama ) ve Big Crunch ( Büyük Dürülüş ) kavramları arasında net bir uyum söz konusudur. Big Bang tüm kainatın tek bir tesirle oluşumunu, Big Crunch ise karanlık enerji sebebiyle dürülüşünü yani yokoluşunu ifade eden astronomik kavramlardır.

Diastol ( Gevşeme ) = Big Bang ( Büyük Patlama )
Sistol ( Kasılma ) = Big Crunch ( Büyük Dürülüş )

"Küçük Tansiyon" ve "Büyük Tansiyon" olarak bilinen ve bir döngünün iki bileşeni olan Diastolik ve Sistolik kan basıncı değerlerinin üst sınırları sırasıyla 120 mm hg ( milimetre civa ) ve 80 mm hg'dir. Bu iki değerin toplamı düalitenin, döngünün ve farklı boyuta geçiş portalının nümerolojik sembolü olan "11" sayısını ( 1+2+0+8+0 = 11 ) vermektedir. 


Bu noktada Rum suresinin 11 kelimeden oluşan 11. ayetinin açık bir şekilde "yaratılış döngüsünden" bahsettiği hatırlanmalıdır.

30/11 - Allahü (1) yebdeü (2) el (3) halka (4) sümme (5) yüıydü (6) hu (7) sümme (8) iley (9) hi (10) türceun (11)
( Allah yaratışı ortaya çıkarıp başlatır. Sonra onu tekrarlayıp döndürür. Sonra O'na döndürülürsünüz. )

Aşağıdaki Kur'an ayetlerinde de Big Bang ( Büyük Patlama ), Big Crunch ( Büyük Dürülüşü ) ve Döngü kavramları açık bir şekilde bildirilmektedir.

21/30 - E ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü'minun
( O inkar edenler, gökler ve yer kesinlikle bitişiklerken onları ayırdığımızı ve diri olan herşeyi sudan oluşturduğumuzu görmüyorlar mı? Artık inanmazlar mı? )

21/104 - Yevme (1) natvi (2) es  (3) semae (4) ke (5) tayyi (6) es (7) sicilli (8) li (9) el (10) kütüb (11) kema bede'na evvele halkın nüıydüh va'den aleyna inna künna faılın
( O gün göğü, yazı kütüklerini, tomarlarını dürer gibi düreriz. Onu, ilk yaratmaya başladığımız gibi, üzerimize vaad olarak onu döndürürüz. Kesinlikle biz yapanlar oluruz. )

21/104 kodlu ayetin ilk cümlesi de 11 kelimeden oluşmaktadır. Ayrıca ayetin kodunun nümerolojik değeri de yeni döngü başlangıcı ve sonsuz döngünün sembolü olan "8" sayısını ( 2+1+1+0+4 = 8 ) vermektedir.

Ayrıca bilgisayar yazılım teknolojisinde kullanılan ve karakterlerin sayısal kodlarını temsil eden "Binary Kodları"nın "0" ve "1" sayılarından oluşması da "Varoluş" ve "Yokoluş" döngüsünün bir yansıması niteliğindedir.

0 = Yokluk
1 = Varlık