Bir kavramın olguya dönüşebilmesi yani var olması, gerçekleşebilmesi için öncelikle onun olması öncesinde onu "isteyen" ve bu isteği "kelime/-ler" ile ifade eden bir kudretin olması gerekir.
2/253 ...... ve lakinnellahe yef'alü ma yürıd ( ...... ve lakin Allah ne isterse yapar. )
11/107 .... inne rabbeke fe'alün li ma yürıd ( ..... kesinlikle Rab'bin ne isterse yapar. )
22/14 .... innellahe yef'alü ma yürıd ( ..... kesinlikle Allah ne isterse yapar. )
Yaratılışın kaynağının yani ruhun da maddenin de özünün "Kelime" olduğunu bildiren Kur'an ve İncil ayetleri şöyledir.
Yaratılışın kaynağının yani ruhun da maddenin de özünün "Kelime" olduğunu bildiren Kur'an ve İncil ayetleri şöyledir.
10/82 - Ve yühıkkallahül hakka bi kelimatihı ve lev kerihel mücrimun
( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah gerçeği kelimeleri ile gerçekleştirir. )
43 John 1-1 Başlangıçta Kelime vardı. Kelime Tanrı'yla birlikteydi ve Kelam Tanrı'ydı.
43 John 1-2 Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. 43 John 1 3 Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O'nsuz olmadı.
Kendisi de zaten bir kelime olan "İstek" kavramının vuku bulabilmesi için de yine "Kelime" veya "Kelimelerin" zikredilmesi ( hatırlanması ) gerekir. Bir başka deyişle bir olgunun tezahürü için öncelikle belirli "Kelime" veya "Kelimelerin" hatırlanmalarının "tamamlanması" gerekmektedir.
Bu husus, Kur'an'da aşağıdaki ayetlerde "Rab'bin kelimesinin tamamlanması" kavramı ile misallendirilmiştir.
6/115 - Ve temmet kelimetü rabbike sıdkan ve adla la mübeddile li kelimatih ve hüves semıul alim
8 Ve Rab’binin kelimesi doğrulukça ve adaletçe tamamlanmıştır. O’nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O duyandır, bilendir. )
7/137 - Ve evrasnel kavmellezine kanu yüstad'afune meşarikal erdı ve meğaribehelletı barakna fıha ve temmet kelimetü rabbikel husna ala benı israıle bima saberu ve demmerna ma kane yesneu fir'avnü ve kavmühu ve ma kanu ya'rişun
( Ve o zayıf düşmüş olan kavmi de yerin bereketlendirdiğimiz doğusuna ve batısına varis kıldık. Rab’binin, İsrailoğullarına olan o güzel kelimesi sabırlarından dolayı tamamlandı. Biz de Firavun' un ve kavminin o ürettiklerini ve o yapmış oldukları evleri mahvettik. )
10/33 - Kezalike hakkat kelimetü rabbike alellezine feseku ennehüm la yü'minun
( İşte Rab’binin kelimesi günahkarların üzerine böyle gerçekleşti. Kesinlikle onlar inanmazlar. )
10/96 - İnnellezine hakkat aleyhim kelimetü rabbike la yü'minun
( Kesinlikle o üzerlerine Rab’binin kelimesi gerçekleşmiş olanlar inanmazlar. )
11/119 - İlla men rahıme rabbük ve li zalike halekahüm ve temmet kelimetü rabbike le emleenne cehenneme minel cinneti ven nasi ecmeın
( Rab’binin merhamet ettikleri hariç. Onları bunun için yarattı. Rab’binin "Ben cehennemi cinlerden ve insanlardan topluca, tamamen dolduracağım." kelimesi tamamlandı.)*
* Ayette altı çizili olan bölüm, zaman kavramının olmadığını da dolaylı olarak bildiren bir ifade içermektedir. Zira ayetin bu bölümünde "cennetin ve cehennemin cinlerden ve insanlardan doldurulması" isteğinin zaten kelime olarak tamamlandığı bildirilmektedir. Allah'ın kelime olarak tamamladıkları ise zaten gerçekleşmiş ve olguya, olaya dönüşmüştür. Dolayısıyla Kur'an'da geçen geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman kipleri esas itibarıyla gerçekleşmiş, gerçekleşmekte olan ve gerçekleşecek algısı oluşturan daimi bir döngünün yani "geniş zaman" kipinin tezahürüdür.
39/19 - E fe men hakka aleyhi kelimetül azab e fe ente tünkızü men fin nar
( O halde, üzerine azap kelimesi gerçek olan kimse de mi? Artık ateşte olan kimseyi sen mi kurtaracaksın? )
39/71 - Vesıkallezıne keferu ila cehenneme zümera hatta iza cauha fütihat ebvabüha ve kale lehüm hazenetüha e lem ye'tiküm rusülün minküm yetlune aleyküm ayati rabbiküm ve yünziruneküm likae yevmiküm haza kalu bela velakin hakkat kelimetül azabi alel kafirın
( Ve o inkar edenler bölükler halinde cehenneme sevkedilirler. Nihayet oraya vardıklarında onun kapıları açılır. Oranın toplayıcı bekçileri onlara "Size, Rab’binizin ayetlerini okuyan ve sizi bu gününüzle karşılaşmanız hakkında uyaran, sizden olan resuller gelmedi mi?" derler. "Evet." derler. Lakin azap kelimesi inkarcıların üzerine gerçek olmuştur. )
40/6 - Ve kezalike hakkat kelimetü rabbike alellezine keferu ennehüm ashabün nar
( Ve işte Rab’binin kelimesi o inkar edenlerin üzerine böyle gerçekleşti. Kesinlikle onlar ateşin sahipleridirler. )
42/21 - Em lehüm şürakaü şerau lehüm mined dıni ma lem ye'zen bihillah ve lev la kelimetül fasli le kudıye beynehüm ve innez zalimıne lehüm azabün elım
( Onlara, Allah' ın dinden o izin vermediklerini onlara meşru yol kılan ortaklar mı var? Ve şayet ayrışım kelimesi olmasaydı, onların aralarında hüküm verilirdi. Kesinlikle zalimler, elim azap onlaradır. )
Allahü Teala'nın, insana ruhundan üflediği düşünüldüğünde, insanın "istemesi" durumunda yani isteği ni oluşturan kelimeleri inançla zikretmesi durumunda madde alemi olan kainattta yapamayacağı hiçbir şey olmadığı sonucuna varılabilir. Bu nedenle insanın tekamülüne vesile olacak yegane unsur "kelimelerin" gizemlerini araştırmak, bilinmeyeni sorgulamak ve büyük bir inançla ve samimiyetle olmasını istediklerini kelimeler ile hatırlamak, zikretmektir.
Kur'an'da yer alan "Cennette ne dilerlerse onlaradır." ifadesi, üst süptil planlardaki ( alemlerde ) varlıkların isteğe bağlı olarak imajinasyonla gerçeklik ( realite ) yaratabildikleri bildirilmektedir.
16/31 - Cennatü adnin yedhuluneha tecrı min tahtihel enharu lehüm fıha ma yeşaun kezalike yeczillahül müttekın
( Girdikleri ikamet bahçeleridir. Altlarından nehirler akar. Orada ne dilerlerse onlaradır. Allah sakınanları işte böyle karşılıklandırır. )
Kur'an'da yer alan "Cennette ne dilerlerse onlaradır." ifadesi, üst süptil planlardaki ( alemlerde ) varlıkların isteğe bağlı olarak imajinasyonla gerçeklik ( realite ) yaratabildikleri bildirilmektedir.
16/31 - Cennatü adnin yedhuluneha tecrı min tahtihel enharu lehüm fıha ma yeşaun kezalike yeczillahül müttekın
( Girdikleri ikamet bahçeleridir. Altlarından nehirler akar. Orada ne dilerlerse onlaradır. Allah sakınanları işte böyle karşılıklandırır. )
No comments:
Post a Comment