Çeviri

Monday, December 7, 2020

Ayrıntılar ve Komplo Teorisi meselesi 

"Ayrıntı" anlamına gelen "Detay" kelimesinin esası "Küçük parçalar halinde kesme" anlamına gelen "Détail" kelimesidir. Bir bütünün anlaşılması ve yorumlanabilmesi için onu oluşturan parçaların çok iyi incelenmesi ve analiz edilmesi gerekir.

Halk arasında yaygın olan "Şeytan detayda gizlidir." sözü, insanı yanılgıya sürükleyen ve tuzaklara düşüren temel unsurun detayları, ayrıntıları ihmal etme eğilimi olduğunu ifade etmektedir. Okült satanik cemiyetlerde sembolizm ve kodlama esasına dayalı bir iletişim mekanizmasının olduğu bilinmektedir. Sembolizm tamamen detaya dayalı bir kodlama ve iletişim sistemidir.

Şeytani tuzak operasyonlarının ve detaylarının ifşasına yıllardır "komplo teorisi", bu konuda çalışma yapanlara ise "komplo teorisyeni" denmekte ve itibar edilmemektedir. Bunun sebebi insanın konfor alanından çıkmak istememesi, doğru bildiklerinin yanlış olduğu veya hiç bilmediklerinin varlığı ile yüzleşmekten korkmasıdır. İşte araştırmayı ve gerçeğe ulaşmayı engelleyen bu korku dünyanın, şeytanların kan ve gözyaşı dolu oyun parkı haline gelmesine sebep olmuştur.

"Komplo teorisi" kavramı bile küresel şeytanların ortaya attığı ve hatta filmini ( Conspiracy Theory 1997 ) bile yaptıkları bir kavramdır.

Bugün birçok insan evvelce komplo teorisi olarak nitelendirdiklerini bizzat yaşamakta ve gırtlağına kadar komplonun içine batmış olmasına rağmen bugün ileriye yönelik yapılan tespitleri de hala komplo teorisi olarak nitelendirmektedir. ( Elbetteki ortaya atılan tespitlerin akıl ve mantık çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir. Zira sırf kafa karıştırmak ve kaos yaratmak için hiçbir dayanağı olmayan birçok iddia da ortaya atılmaktadır. )

Örneğin bugün tüm insanlığı adeta kilitleyip esir alan pandemi vakası, 1995 yılında piyasaya sürülen "Illuminati New World Order - Conspiracy Games" ( Aydınlanmışlar Yeni Dünya Düzeni - Komplo Oyunları ) oyun kartlarından birinde "Epidemic" ( Salgın ) başlığıyla yer almaktadır.

Bu kartlarda daha bir çok vaka yer almakta olup birçoğu gerçekleşmiş ve gerçekleşmektedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/02/gaybn-ilmi-onlarda-da-kaderi-onlar-m.html

Yaratılışın kodlarını anlayabilmek ve şeytani güçlerle mücadele edebilmek için gerekli olan ayrıntısal yaklaşıma Kur'an'da FSL kökünden olan "Fasl" ( Ayrışım, Ayrıntı ) kelimesiyle dikkat çekilmektedir.

"Fasl" kökünün ilk kez geçtiği En'am suresinin 55. ayetinde "şeytanların operasyon metodunun ayrıntılı yaklaşım" olduğu dolaylı bir mesaj ile bildirilmektedir. 

6/55 - Ve kezalike NÜFESSİLÜL ayati ve li testebıne sebılül mücrimın ( Ve suçluların yolunu açıklayabilmek için ayetleri işte böyle AYRINTILANDIRIYORUZ. )

Aşağıdaki ayette ise Kur'an'ın kendisini dahi komplo teorisi ve uydurma olarak niteleyip yalanlayanların misali yine "ayrıntı" kelimesi odaklı olarak verilmektedir.

6/57 - Kul innı ala beyyinetin min rabbi ve kezzebtüm bih ma ındı ma testa'cilune bih inil hukmü illa lillah yekussul hakka ve hüve hayrul FASILİN ( De ki: "Kesinlikle ben Rab’bimden apaçık delil üzerindeyim ve siz onu yalanladınız. O acele istediğiniz benim indimde değil. Kesinlikle hüküm Allah' ındır. Gerçeği anlatır. O AYRINTILANDIRANLARIN en hayırlısıdır." )

A'raf suresinin aşağıdaki ayetlerinde Kur'an'daki ilmin anlaşılabilmesi için ayrıntılı yaklaşımın gerekliliği, "kitabın ayrıntılandırılmış olması" ifadesiyle dolaylı olarak bildirilmektedir.

7/52 - Ve lekad ci'nahüm bi kitabin FASSALNAHÜ ala ılmin hüden ve rahmeten li kavmin yü'minun ( Ve onlara ilimle AYRINTILANDIRDIĞIMIZ, inanan kavim için yönlendirme ve rahmet olan kitap getirdik. ) 

7/174 - Ve kezalike NÜFESSİLÜL ayati ve leallehüm yarciun ( Ve ayetleri işte böyle AYRINTILANDIRIYORUZ. Umulur ki dönerler. )

Ayrıntı hususuna bir surenin ismi olan "Fussilet" ( Ayrıntılandırılmış ) kelimesiyle de dikkat çekilmiştir.

41/3 - Kitabün FUSSİLET ayatühu kur'anen arabiyyen li kavmin ya'lemun ( Bilen kavim için, ayetleri Arapça Kur'an olarak AYRINTILANDIRILMIŞ kitap. )

Friday, December 4, 2020

Coronavirus ve 11 ritüeli ( devam 3 ) 

"Pandemiyle mücadele kapsamında, tüm hafta sonunu kapsayan sokağa çıkma kısıtlaması saat 21.00’de başlıyor. Tam 56 saat sürecek kısıtlama sırasında yasak olmayan birçok şey de var. Bugün saat 21.00’den itibaren Pazartesi 05.00’e kadar sokağa çıkmak kısıtlı olacak."

( Basından 04.12.2020 ) 

 Sokağa çıkma kısıtlaması 04.12.2020 tarihinden itibaren başlamaktadır.

0+4+1+2+2+0+2+0 = "11"

Sokağa çıkma kısıtlaması "56" saat sürecektir. 

5+6 = "11"

Diğer ek tespitler;

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, "11" Ağustos 2020 tarihinde yaptığı açıklamada, Sputnik V aşı adayının erken aşamadaki klinik denemelerde kaydettiği olumlu sonuçların ardından "aşı" olarak tescillendiğini ve yaygın kullanımına başlanacağını duyurmuştu.

Rusya Ulusal Varlık Fonu (Sovereign wealth fund), Covid-19'a karşı geliştirilen Sputnik V aşısının ara deneme sonuçlarının, virüsle mücadelede yüzde 92* oranında başarılı olduğunu bildirilmişti. * 9+2 = "11"

Türkiye'nin satın aldığı CoronaVac marka aşıyı üreten Sinovac şirketi Çin'deki lisanslı "11" aşı üreticisinden biridir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/05/coronavirus-ve-11-ritueli.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/11/coronavirus-ve-11-ritueli-devam.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/12/coronavirus-ve-11-ritueli-devam-2.html

Senkronizasyon fenomeni ve Zikir meselesi

Döngü sonunda insanlarda oluşan idraki yükseliş, uyanış ve farkındalığın en belirgin işareti "senkronizasyonlardır". 

"Senkronizasyon" ( Eşzamanlılık ) aynı anda aynı şeyi düşünme, söyleme veya yapma ve buna karşılıklı olarak şahit olma fenomeni olup ilahi mesaj ve yönlendirme içermektedir. Saate bakıldığında sürekli olarak 11:11, 17:17 vb. gibi saatlere denk gelme durumu en belirgin senkronizasyon örnekleri arasında yer almaktadır. Bu deneyim kişiye ilahi nizamdan iletilen kozmik bir mesajdır. Sistem kişiye "Üniteye vesile olacak kolektif bilincin tesisine katkıda bulun ve düşük frekans ile mücadele yoluyla tekamül et." mesajı vermektedir. 

Yaratılışın özünde "Zikir" ( Hatırlama, Tekrarlama ) niteliğindeki döngüsel tekrarlar bulunmaktadır. Gezegenlerin yörüngesel hareketleri, gece ve gündüzün oluşumu, ölüm ve olum ( doğum ), kalp atışı, nefes alıp verme vb. hep bir sonuç doğuran döngüsel zikir hareketleridirler. Astral projeksiyon ( çıkış ) öncesindeki yoğun titreme durumu ve orgazm öncesindeki cinsel zikir hareketi de olusum öncesinde gerekli olan zikir örnekleridir.

Zikirin, oluşuma ve değişime vasıta olduğu Tevbe suresinin 80. ayetinde dolaylı bir misal ile bildirilmektedir.

9/80 İstağfir (1) lehüm (2) ev (3) la (4) testağfir (5) lehüm (6) in (7) testağfir (8) lehüm (9) SEB'INE (10) MERRATEN (11) fe (12) ley (13) yağfir (14) allahü (15) lehüm (16) zalike (17) bi (18) enne (19) hüm (20) keferu (21) bi (22) allahi (23) ve (24) rasuli (25) h (26) ve (27) allahü (28) la (29) yehdi (30) el (31) kavme (32) el (33) fasikın (34)

( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için YETMİŞ KERE af istesen de Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )

Ayette yer alan "Yetmiş kere" ( 7+0 = 7 ) ifadesiyle ve ayette 34 ( 3+4 = 7 ) kelime bulunmasıyla döngü sonunun sembolü olan "7" sayısına da dikkat çekilmektedir. 7 sayısı tamamlanmayı ve akabindeki oluşumu simgelemektedir. Tıpkı yaratılışın 7 günde tamamlanması gibi. Ayrıca ayetin ana mesaj içeren ilk cümlesi 11 kelimeden oluşmakta ve cümledeki "Merraten" ( Kere ) kelimesi 11. kelimedir. ( Hatırlanacağı üzere 11 sayısı farklı hale geçiş portalının nümerik sembolüdür. )

İçinde bulunulan küresel komplo sisteminden kurtulmanın yegane yolu kitlesel ( toplu ) ve senkronik olarak yapılacak inanç dolu zikir seanslarıdır. Şu anda insanlık kadim bir süreç olan insanlarla cinler arasındaki daha doğrusu düşük ve yüksek frekans arasındaki metafik savaşın ( maddi olmayan ruhi olan savaş ) varlığını yoğun şekilde idrak etmektedir. Bu savaş esasen kelimelere dayalı olarak gerçekleşmektedir. Savaşlar, doğal afetler, salgınlar, kıtlıklar hep kelimesel frekansların maddi yansımaları niteliğindedir. Dolayısıyla şu anda pandemi ile devam eden bu frekans savaşında mücadele edebilmenin ve zafere ulaşmanın yegane yolu "toplu ve senkronik zikir" aksiyonudur. Kitlesel odaklanma ve konsantrasyon ile tezahür edebilecek zikir aksiyonu "kalpleri ( ruhları ) birleştiren", maddeye hakim olmaya vasıta olan en güçlü mekanizmadır. 

Haşr suresinin 14. ayetinde "topluca savaş" için "kalplerin birlik olması" ve bunun "akledilmesi" gerekliliği mesajı dolaylı bir misal ile verilmektedir.

59/14 - LA YUKATİLUNEKÜM CEMİAN illa fi kuran muhassenetin ev min verai cüdürin be'sühüm beynehüm şedidun TAHSEBUHÜM CEMİAN VE KULUBÜHÜM ŞETTA zalike bi ennehüm kavmün la ya'kılun

( Sağlam korunmuş üstün şehirlerde veya duvarların arkasında olmaları haricinde sizinle TOPLUCA SAVAŞAMAZLAR. Onların kendi aralarında kötülükleri zorlukları şiddetlidir. TOPLANMIŞ OLDUKLARINI SANARSIN. ONLARIN KALPLERİ DAĞINIKTIR. Bu kesinlikle onların akıl etmeyen kavim olmalarındandır. )

Yukarıda anılan zikir eylemi, olması arzu edilene odaklanmak suretiyle Esmaül Hüsna ( Güzel İsimler ) olarak bilinen Allahü Teala'nın sıfatlarının tekrarlanmasından oluşmaktadır. Ancak bu sıfatlar bilinegeldiği üzere 99 ile sınırlı olmayıp Kur'an bazında tespit edilen 264 sıfat mevcuttur.

Bkz. 

https://kuranilmi.blogspot.com/2017/01/esmaul-husna.html

Bazen insanlar şöyle düşünebilmektedirler. 

"Ben zaten Kur'an okuyorum ve iyi bir insanım. Ayrıca böyle bir zikir olayına ne gerek var ki? Allah koruyacaksa zaten korur."

Maalesef bu düşünce standart insanın her zamanki "konforsal", "üşengeç" ve "zora gelmeyi istemeyen" yaklaşımını yansıtmaktan öteye gidememektedir. Zira ilahi nizam da zaten bu şekilde işlememektedir.

Ra'd suresinin 28. ayetinde "kalbin Allah'ı zikrederek tatmin olması" ifadesi yer almaktadır. Tatmin olmak, tamamlanmak anlamını içermekte olup, kalbin bir birim düalite arzeden her kasılma ve gevşeme ( sistol ve diastol ) hareketi "Allah" kelimesinin zikri niteliğindedir. 

13/28 - Ellezine amenu ve TATMEİNU KULUBÜHÜM bi ZİKRİLLAH  e la bi ZİKRİLLAHİ TATMEİNÜL KULUB 

( Onlar inanırlar ve KALPLERİ, ALLAH'IN ZİKREDİLMESİ ile TATMİN OLUR. İyi bilin ki, KALPLER  ALLAH'IN ZİKREDİLMESİ ile TATMİN OLUR. )

Bakara suresinin 216. ayetinde savaşın gerekliliğine ve insanın mücadeleden kaçınma eğilimine dikkat çekilmektedir. 

2/216 - KÜTİBE ALEYKÜMÜL KITALÜ VE HÜVE KÜRHÜN LEKÜM ve asa en tekrahu şey'en ve hüve hayrun leküm ve asa en tühıbbu şey'en ve hüve şerrun leküm vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun

( SAVAS ÜZERİNİZE YAZILDI. O SİZE ZORLANMADIR, HOŞ OLMAYANDIR. Ve ola ki siz bir şeyi istemezsiniz, bir şeyden hoşlanmazsınız, o size hayırlı olabilir. Ola ki siz bir şeyi seversiniz, o size kötü olabilir. Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

İşte toplu zikir eylemi esasen insanlığa komplo kuran negatif frekanslara karşı verilen kitlesel bir savaştır. Bir savaşta "Herkes kendi bulunduğu yerde kendi çapında savaşsın." diye bir komut olabilir mi? Hayır. Neden? Çünkü savaşta aksiyonlar "toplu", "eşzamanlı" ve "aynı hareketi" içerecek şekilde alınır.

Dolayısıyla şimdi yapılması gereken herkesin çevresindeki insanlarla birlikte eşzamanlı zikir seansları gerçekleştirmesidir.

Wednesday, December 2, 2020

Sihir kelimesi

"Büyü" keimesinin karşılığı olarak kullanılan "Sihr" kelimesi esasen "Zaptetmek, Buyruk altına almak, Hâkim olmak, Zorla ele geçirmek, İtaat ettirmek, Hakir ve zelil etmek" anlamlarını içermektedir.

Büyü operasyonlarının amacı muhtelif frekans iletimi yoluyla süjenin idrak mekanizmasını bloke etmek, hipnotize etmek ve süjeyi sihri yapanın tesirleri altındaki bir robota, köleye dönüştürmektir. 

Tarih boyunca sihir operasyonları insanları tahakküm altına alma obsesyonuna tutulmuş şeytani varlıklar ( insan, cin ) tarafından en sık başvurulan metod olmuştur. Sihir bir varlığın gerçeklerle bağını koparabilmek için uygulanan en etkili metodlardan biridir. Sihir kelimeler, semboller ve ses frekansları vasıtasıyla uygulanabilmektedir. İnsanlık Adem'den bu yana şeytani tesirler vasıtasıyla sihirlenmeye ve hipnozda tutulmaya çalışılmaktadır. Günümüzde muhtelif kitle iletişim mecraları kanalıyla sihirin ve hipnozun şiddeti oldukça yoğunlaşmış durumdadır. Öyle ki çok açık ve sarih gerçekler karşısında dahi ihtilaf ve bölünmeler tezahür edebilmektedir. Buna en net örnek Hicr suresinin 15. ayetindedir. Ayette "sihirin etkisi sarhoşluğa" benzetilmektedir.

15/15 - Le kalu innema sükkirat ebsaruna bel nahnü kavmün meshurun ( "Kesinlikle gözlerimiz sarhoş oldu. Bilakis biz sihirlenmişler kavmiyiz." derlerdi. )

23/89 - Seyekulune lillah kul fe enna tüsharun ( Allah için." diyecekler. De ki: "O halde nasıl sihirlenirsiniz?" )

Sihir ile mücadelenin ve düşük frekans tesirlerinden korunmanın yegane yolu öncelikle yoğun inanca haiz olunması, ayetlerin okunması ve Allah'ın isimlerinin zikredilmesidir.

Sihire ilişkin bilgiler Babil'de iki melek tarafından insanlara bir nefs sınavı olarak aktarılmıştır. 

2/102 - Vettebeu ma tetlüş şeyatınü ala mülki süleyman ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatıne keferu yüallimunen nasas SİHRA ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfur fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel mer'i ve zevcih ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve lekad alimu men işterahü ma lehu fil ahırati min halakın ve le bi'se ma şerav bihı enfüsehüm lev kanu ya'lemun ( Ve o Süleymanın mülkünün ve hükümdarlığının üzerine o şeytanların okuduğuna tabi oldular. Süleyman inkar etmedi ve lakin şeytanlar inkar ettiler. İnsanlara SİHİRİ ve Babil’ de iki melek olan Harut ve Marut’ un üzerine indirileni öğretiyorlardı. "Kesinlikle biz sınavız. O halde inkar etmeyin." diyene kadar ikisi kimseye öğretmezlerdi. Onlardan erkeğin ve eşinin arasını neyin ayırdığını öğrenirlerdi. Onlar onunla Allah’ ın izni olmadıkça kimseye zarar veremezlerdi. Onlara ne zarar verebilir ne fayda vermez öğrenirlerdi. Onu satana ahirette nasip olmadığını bilirlerdi. O nefislerini sattıkları ne kötüdür. Keşke bilmiş olsalardı. )

Ra'd ve Hacc surelerinin aşağıdaki ayetlerinde "Sihr" kelimesi "Buyruğa alma" anlamıyla kullanılmıştır.

13/2 Allahüllezı rafeas semavati bi ğayri amedin teravneha sümmesteva alel arşi ve SEHHARAŞ şemse vel kamer küllün yecrı li ecelin müsemma yüdebbirul emra yüfassılül ayati lealleküm bi likai rabbiküm tukınun ( O Allah, gökleri sütunsuz yükseltendir. Onları görürsünüz. Sonra arş, taht üzerine seviyelendi. Ay’ı ve Güneş’i BUYRUĞUNA ALDI. Hepsi isimlendirilmiş belirli vade için akarlar. İşleri yönetir. Ayetleri ayrıntılandırır. Umulur ki Rab’binize kavuşmaya kani olursunuz. )

22/65 - E lem tera ennellahe SEHHARA LEKÜM ma fil erdı vel fülke tecrı fil bahri bi emrih ve yümsiküs semae en tekaa alel erdı illa bi iznih innellahe bin nasi le raufün rahım ( Görmedin mi ki kesinlikle Allah, o yerde olanları, denizde O’nun emriyle akan gemileri BUYRUĞUNUZA VERDİ. Göğü, izni dışında yerin üzerine düşmesin diye tutar. Kesinlikle Allah insanlara esirgeyendir merhametlidir. )

İnsanları sihirle tahakküm altına almaya çalışan inkarcı müşriklerin, gerçek olduğunu bildikleri kur'an ayetlerini kasten sihirli olmakla itham ettikleri de ayetlerde bildirilmektedir.

27/13 - Fe lemma caethüm ayatüna mübsıraten kalu haza SİHRUN mübın ( Ayetlerimiz onlara görünür olarak geldiğinde "Bu apaçık SİHİRDİR." dediler. )

43/30 - Ve lemma caehümül hakku kalu haza SİHRUN ve inna bihı kafirun ( Ve onlara gerçek geldiğinde "Bu SİHİRDİR. Biz onu kesinlikle inkar ederiz." dediler. ) 

6/7 - Ve lev nezzelna aleyke kitaben fı kırtasin fe lemessuhü bi eydıhim le kalellezine keferu in haza illa SİHRUN mübın ( Ve şayet sana kağıtta yazı indirmiş olsak da ona elleriyle dokunsalar, o inkarcılar "Bu kesinlikle apaçık SİHİRDİR." diyeceklerdir. ) 

7/132 - Ve kalu mehma te'tina bihı min ayetin li TESHARAna biha fe ma nahnü leke bi mü'minın ( Ve "Sen bizi SİHİRLEMEK için ayetten her ne getirirsen getir, biz sana inananlar olmayız." dediler. )

54/2 - Ve in yerav ayeten yu'ridu ve yekulu SİHRUN müstemir ( Ve eğer ayet görseler yüz çevirip dönerler ve "Daim SİHİR." derler. )

74/24 - Fe kale in haza illa SİHRUN yu'seru ( Böylece "Bu ancak öğretilegelen SİHİRDİR." dedi. )

Sihirin gerçek dışılık, yalan ve tuzak esasına dayalı olduğu, cinler ile ilgisi bulunduğu ve sihir uygulaması yapanların iflah olmayacakları aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.

10/77 - Kale musa e tekulune lil hakkı lemma caeküm e SİHRUN haza ve la yüflihus SAHİRUN ( Musa, "Size geldiğinde gerçek için böyle mi dersiniz? Bu SİHİR midir? SİHİRBAZLAR İFLAH OLMAZLAR." dedi. )

20/69 - Ve elkı ma fı yemınike telkaf ma saneu innema saneu keydü SAHİR ve la yüflihus SAHİRU haysü eta ( Ve o sağ elindekini at. Ne ürettilerse yutar. Kesinlikle o ürettikleri SİHİRBAZ tuzağıdır. Her nereye yeterse yetsin SİHİRBAZ iflah olmaz. ) 

38/4 - Ve cabu en caehüm münzirun minhüm ve kalel kafirune haza SAHİRUN KEZZAB ( Ve onlardan uyarıcı geldiğinde şaştılar. İnkarcılar "Bu YALANCI SİHİRBAZDIR." dediler. )

51/39 - Fe tevella bi ruknihi ve kale SAHİRUN ev MECNUN ( Böylece etrafındakilerle, kuvvetli ileri gelenleri ile yüz çevirdi. "SİHİRBAZ veya CİNLİ." dedi. )

51/52 - Kezalike ma etellezine min kablihim min rasulin illa kalu SAHİRUN ev MECNUN ( İşte böyle, o onlardan öncekilere "SİHİRBAZ veya CİNLİ" dedikleri haricinde resul gelmezdi. )

Tuesday, December 1, 2020

Sur üflenmesi ve Aşılama

"Sur" kelimesi "SR köküne haiz olan ve "Şekil, Boru, Yapı, Kale" anlamlarını içeren bir kelimedir. Bu kökten türeyen kelimeler söyledir. "Suret / Süver (ç)" ( Şekil, Yapı / -lar ) "Tasavvur" ( Şekillendirme ) "Savvera" ( Şekillendirdi )

"Sur" kelimesi ayetlerde üç kavramı temsilen yer almaktadır. Ayetler kümesi, Şekil ve Boru.

11/13 - Em yekulunefterah kul fe'tu bi aşri SÜVERİN mislihı müfterayatin ved'u men isteta'tüm min dunillahi in küntüm sadikın ( "Onu uydurdu." mu diyorlar? De ki: "O halde onun aynısından, uydurulmuşundan on SURE getirin. Eğer doğrular iseniz, o Allah’tan başka istidatı olanları da çağırın." )

64/3 - Halekas semavati vel arda bil hakkı ve SAVVEREküm fe ahsene SÜVEREküm ve ileyhil masir ( Gökleri ve yeri gerçekten yarattı. Sizi düzenleyip ŞEKİLLENDİRDİ de ŞEKİLLERİNİZİ güzelleştirdi. Varış yeri O’nadır. )

69/13 - Fe iza nufiha fis SURİ nefhatun vahidet ( Böylece BORUNUN içine tek üfleme ile üflendiğinde. )

Evvelki bölümlerde ayetlerde geçen "Nefeha" ( Üfledi ), "Yenfehu" ( Üfler ), "Yünfehu" ( Üflenir ), "Nufiha" ( Üflendi ) kelimelerinin, "Ruh" olarak tanımlanan "ilahi kozmik bilgilerin" yani "bilincin" maddeye / bedene / beşere aktarımını ifade ettiğine değinilmişti. ( Ayrıca "Üfleme" fiili, düşük veya yüksek frekanslı bilgi aktarımını da tanımlayabilmektedir. )

Kur'an'da "Nefh" ( Üflemek ) fiili üç farklı şekilde yer almaktadır. Beşere üflenme, Boruya üflenme ve Düğümlere üflenme.

38/72 - Fe iza sevveytühu ve NEFAHTÜ fıhi min ruhıy fe kau lehu sacidın ( Böylece onu düzenleyip şekillendirdiğimde ve içine ruhumdan ÜFLEDİĞİMDE artık ona yere kapanarak serilin. ) 

Beşer bir "surettir". Dolayısıyla "sur üflenmesi" ifadesi bir "sur / suret" olan beşere üflenmesi, beşere bilgi / bilinç iletisi anlamına gelmektedir. 

23/101 - Fe iza NÜFİHA fis SURİ fe la ensabe beynehüm yevmeizin ve la yetesaelun ( BORUNUN içine ÜFLENDİĞİNDE, o gün onların aralarında akrabalık kalmaz ve birbirlerini sual edemezler. ) 

50/20 - Ve NUFİHA fis SUR zalike yevmul veıyd ( Ve BORUNUN içine ÜFLENİR. Bu vaad edilen gündür. )

Felak suresinin 4. ayetindeki "dügümlere üfleme" ifadesi, beyindeki aksonlarda yer alan ve veri aktarımı sağlayan Ranvier Düğümlerine frekans ( bilgi ) iletilerek kişinin idrak mekanizmasının bloke edilmesini ( büyü ) tanımlamaktadır. 

Bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2017/10/dugumler-aksonlar.html

113/4 - Ve min şerrin NEFFASSATİ fil ukad ( Ve düğümlerin içine ÜFLEYENLERİN kötülüklerinden. )

İnsanın fiziki yapısı düşünüldüğünde esasen bir "boruya" benzediği idrak edilebilir. Dolayısıyla "Nufiha fis sur" ( Boruya üflenir ) ifadesi aslında "insana ilahi kozmik bilgi aktarımını" simgelemekte gibidir.

Ayrıca batı dillerinde yer alan ve "Boru" anlamı da olan "Sur" kelimesi gibi "SR" köküne haiz "SYRinge", "SERinge" kelimesi de "Boru, Tüp" anlamına gelmekte olup, Türkçede ise "ŞIRınga" olarak telaffuz edilmektedir. "Aşılama" uygulaması da esasen "boruya bilgi aktarımı" olarak tanımlanabilir. Öye yandan pandemi kapsamında gündeme getirilen aşının ismi de "mRNA" ( messenger / mesajcı RNA )'dır. ( mRNA aşısı inaktif virüs yerine genetik materyel kod bilgilerini içeren yeni bir aşı türüdür. )

Aşağıdaki ayet setinde "Boruya üflenme" ve "VAKa" kelimeleri birlikte yer almaktadır. "Aşı" kelimesinin batı dillerindeki karşılığı "VACcine" ( VAKsin okunur. ) kelimesidir. Batıni olarak "Vaccine" kelimesiyle kök açısından fonetik benzerliği olan "Vaka" kelimesi "Aşı" kavramını da simgeliyor olabilir mi? ( Evvelce "Aşılama ve Kısırlık" başlıklı bölümde "Vaccine " kelimesinin etimolojik kökeni "Vak" ( Koruyucu ) kelimesiyle ilintili olarak incelenmişti. )

69/13 - Fe iza NUFİHA fis SURİ NEFHATUN vahidet ( Böylece BORUNUN içine tek ÜFLEME ile ÜFLENDİĞİNDE. )

.....

69/15 - Fe yevmeizin VEKa'atil VAKı'at ( Artık o gün VAKİ olacak olan VAKİ olur. )

Sonuç olarak müşrik küreselciler, "Nufiha fis sur" ( Boruya üflenir ) kavramını "Şırıngaya veri aktarımı" ve şırınga vasıtasıyla da yine bir boru vasfı taşıyan insana veri aktarımı olarak sembolize edip akıllarınca hem Rab'bin ruhundan üflemesi fenomenini taklit etmeye hem de insanlık için döngü sonunu getirmeye mi çalışmaktadırlar?

"Sur üflenmesi" ifadesinin çoklu anlamlarından biri de, döngü sonunda idraki yükselişe, açılıma ( feth ) ve insanlar arasında bir ayrışıma ( Yevmel fasl / Ayrışım günü ) vesilesi olacak "ilahi kozmik bilgilerin iletilmesi" olabilir.

Coronavirus ve 11 ritüeli ( devam 2 ) 

"Aralık ayı içerisinde 20 milyon aşı geleceği ve "11 Aralık'tan sonra sağlık çalışanlarına aşılama başlayacak." 

( Basından 01.12.2020 )

Pandemi kapsamında yine yeni bir uygulama ve başlangıç tarihinde 11 nümerolojisi...

Bu arada 2021 yılından itibaren vergi, ceza ve harçlara %9.11 oranında zam yapılması da hem 11 hem de 9/11 nümerolojisi açısından dikkat çekmektedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/05/coronavirus-ve-11-ritueli.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/11/coronavirus-ve-11-ritueli-devam.html

Ümitsizlik mi? Asla!

Şu anda dünyanın içinde bulunduğu pandemi ortamının bazı insanlarda ümitsizlik frekanslarını aktive etme potansiyeli bulunmaktadır. Ancak Allah inancının temelinde ümitsizliğe düşmemek, korkmamak ve koşullar ne olursa olsun gerçek ve doğruluk mücadelesinden yılmamak bulunmaktadır. Zira ümitsizlik ve korku frekansları İblis'in gıdası niteliğindedir. "İblis" kelimesi de zaten "Ümit yitirten, Mahrum kılan" anlamlarını taşımaktadır. 

15/56 - Kale ve men YAKNETU min rahmeti rabbihı illed dallun 

( "Sapıklardan başka Rab’binin rahmetinden kim ÜMİT KESER?" dedi. )

12/87 - Ya beniyyezhebu fe tehassesu min yusüfe ve ehıyhi ve LA TEY'ESU MİN RAVHİLLAHİ İLLEL KAVMÜL KAFİRUN 

( Ey oğullarım, gidin de Yusuf'u ve kardeşini araştırın. İNKARCILAR KAVMİ HARİCİNDEKİLER ALLAH'IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEZLER. )

Bakara suresinin 214. ayetinde insanın, ruhsal tekamüle ermek suretiyle üst süptil yaşam planına ( cennet ) intikali öncesinde mutlak surette "kötülük ve darlık" olgularını deneyimleyeceği ancak Rab'bin yardımı ile bunların üstesinden geleceği bildirilmektedir.

2/214 - Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ye'tiküm meselüllezıne halev min kabliküm messethümül BE'SAÜ ved DARRAÜ ve ZÜLZİLU hatta yekuler rasulü vellezine amenu mea hu meta nasrullah e la İNNE NASRALLAHİ KARİB )

( Yoksa o sizden önce gelip geçenlerin misali size yetmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara KÖTÜLÜK ve DARLIK dokundu da SARSILDILAR. Nihayet resul ve o onunla birlikte inananlar "Allah’ ın yardımı ne zamandır?" dediler. İyi bilin ki ALLAH'IN YARDIMI KESİNLİKLE YAKINDIR.. )

Nasr ( Yardım ) suresinde "Allah'ın yardımı" kavramına değinilmekte ve bu ilahi yardıma nail olabilmenin yolunun O'nun isimlerini övgüyle zikretmek, af dilemek ve tevbe etmek olduğu bildirilmektedir. 

110/1 - İza cae NASRULLAHİ vel FETH ( ALLAH'IN YARDIMI ve AÇILIŞ geldiğinde, )
110/2 - Ve raeyten nase yedhulune fi dinillahi efvace ( Ve insanların Allah' ın dinine bölükler halinde girdiklerini gördüğün zaman. )
110/3 - Fe sebbih bi hamdi rabbike vestağfirh innehu kane tevvaba ( Böylece Rab’bini övgü sözleriyle öv. O’ndan af iste. Kesinlikle O tevbeyi kabul edendir.  )

Surenin ilk ayetinin kodunun 11/1 olması da farklı hale, farklı boyuta geçiş portalının nümerolojik sembolü olan 11 ve 111 sayıları açısından önem arzetmektedir.

Allahü Teala insanın, şeytandan ve ortaklarından korkmaması gerektiğini aşağıdaki ayetlerde "La Tehaf" ( Korkmayın ) emriyle bildirmektedir. 

3/175 - İnnema zalikümüş şeytanü yühavvifü evliyaehu fe LA TEHAFÜHÜM ve hafuni in küntüm mü'minın
( Kesinlikle bu size şeytandır. Dostlarını korkutur. O halde, eğer inananlar iseniz, ONLARDAN KORKMAYIN da benden korkun. )

20/46 - Kale LA TEHAFA innenı meaküma esmeu ve era ( "KORKMAYIN, kesinlikle ben sizinle birlikteyim, duyarım ve görürüm." dedi. )

20/68 - Kulna LA TEHAF inneke entel a'la ( "KORKMA, kesinlikle sen, sen üstünsün." dedik. )

Fussilet suresinin 30. ayetinde "La Tehaf" ( Korkma ) ve "La Tahzen" ( Üzülme ) emirleri birlikte zikredilmektedir.

41/30 - İnnellezine kalu rabbünellahü sümmestekamu tetenezzelü aleyhimül melaiketü en LA TEHAFU ve LA TAHZENU ve ebşiru bil cennetilletı küntüm tuadun ( Kesinlikle O "Rab’bimiz Allah' tır." diyenlere, sonra doğru olanlara, "KORKMAYIN ve HÜZÜNLENMEYİN. Vaad edilmiş olduğunuz cennet ile müjdelenip sevinin." diye onların üzerine melekler inerler. )

Al'i İmran suresinin 139. ayetinde de "İnancın" en büyük üstünlük ve kudret olduğu ve bu nedenle "Üzülünmemesi" gerektiği bildirilmektedir.

3/139 - Ve la tehinu ve LA TAHZENU ve entümül a'levne in küntüm mü'minın ( Ve gevşemeyin ve HÜZÜNLENMEYİN. Eğer inananlarsanız sizler üstünsünüz. )

Tevbe suresinin 40. ayetinde, inkarcıların saldırılarına maruz kalan resulün mağarada mahsur kalması esnasında yanındaki arkadaşına söyledikleri Allah inancının esasen "Allah'a güvenmek" ve "Üzülmemek" olduğunu bildirmektedir.

9/40 - İlla tensuruhü fe kad nesarahüllahü iz ahracehüllezıne keferu saniyesneyni iz hüma FİL ĞAYRİ * iz yekül li sahıbihı LA TAHZEN İNNALLAHE MEANA   fe enzelellahü sekınetehu aleyhi ve eyyedehu bi cünudin lem teravha ve ceale kelimetellezine keferus süfla ve kelimetüllahi hiyel ulya vallahü azızün hakım

( Eğer siz ona yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Zamanında, o inkarcılar onu çıkardıkları zaman sadece iki kişinin ikincisi iken, MAĞARADA* OLDUKLARINDA arkadaşına "ÜZÜLME, KESİNLİKLE ALLAH BİZİMLEDİR." diyordu. Allah onun üzerine sükunetini indirmişti. Onu görmediğiniz ordularla destekleyip kuvvetlendirmişti. O inkarcıların kelimelerini alçak kılmıştı. Allah' ın kelimesi, yüce olan O'dur. Allah yücedir hakimdir. )

* "Mağarada olmak" ifadesi, bugün pandemi nedeniyle insanların evlerine ( mağaralarına ) kapanmış olmaları olarak da düşünülebilir. Zira pandemi vakası küresel inkarcı şeytanların insanlığa bir saldırısı niteliğindedir.





Nefes ve Nefis 

Yaratılışın "Ruh + Beşer = İnsan = Nefs" denklemiyle ifade edilebileceğine evvelce aynı başlıklı bölümde değinilmişti. "Nefes" ve "Nefs / Nefis" kelimeleri batınen birbirleriyle ilintili gibi görünmektedir. Yaratılış esnasında Rab'bin "maddeye" / "beşere" ( toprağa ) "ruhtan üflemesi" ve maddenin ruh tesiriyle insanı yani nefsi oluşturması fenomeni "maddenin ruhu* soluması" olarak da ifade edilebilir. ( * "Ruh" kelimesi esasen "Rıh" ( Rüzgar ) kelimesinin farklı telaffuz edilmiş halidir. ) 

"Nefs / Nefes" kelimesi "Solumak" anlamına gelmekte olup, "Benlik" anlamıyla bilinen "Nefs / Nefis" kelimesi batınen "Soluyan, Nefes alan" anlamına gelmektedir. Bu minvalde "Ruh", "Rab'bin kelimelerini" yani ilahi kozmik bilgileri ve bilinci, "Üfleme" ise kelimelerin "aktarımını" temsil etmektedir.

15/29 - Fe iza sevveytühu ve NEFAHTÜ FIHİ MİN RUHIY fe kau lehu sacidın ( Onu düzenleyip şekillendirdiğimde ve İÇİNE RUHUMDAN ÜFLEDİĞİMDE, artık ona yere kapanarak serilin. )

38/72 - Fe iza sevveytühu ve NEFAHTÜ FIHİ MİN RUHIY fe kau lehu sacidın ( Böylece onu düzenleyip şekillendirdiğimde ve İÇİNE RUHUMDAN ÜFLEDİĞİMDE artık ona yere kapanarak serilin. )

21/91 - Velletı ahsanet ferceha fe NEFAHNA FİHA MİN RUHİNA ve cealnaha vebneha ayeten lil alemın ( Ve o ayıbını koruyan. ONUN İÇİNE RUHUMUZDAN ÜFLEDİK. Onu ve oğlunu alemler için ayet kıldık. )

32/9 - Sümme sevvahü ve NEFEHA FIHİ MİN RUHIHİ ve ceale lekümüs sem'a vel ebsara vel efideh kalilen ma teşkürun ( Sonra onu düzenleyip şekillendirdi ve İÇİNE RUHUNDAN ÜFLEDİ. Size kulaklar, gözler ve gönüller oluşturdu. Ne az şükrediyorsunuz. )

Tahrim suresinin 12. ayetinde "madde bedene yani beşere üflenen ruhun Rab'bin kelimeleri" olduğu bildirilmektedir.

66/12 Ve meryemebte imranelleti ahsanet ferceha fe NEFAHNA FIHİ MİN RUHİNA  VE SADDEKAT Bİ KELİMATİ RABBİHA ve kutubihi ve kanet minel kanitın ( Ve o ayıbını koruyan İmran kızı Meryem. ONUN İÇİNE RUHUMUZDAN ÜFLEDİK. RAB'BİNİN KELİMELERİNİ ve O’nun kitaplarını DOĞRULADI ve itaat edenlerden oldu. )

Bakara suresinin 37. ayetinde de "Adem'in Rab'binden kelimeler alması" kavramı yer almaktadır.

2/37 - Fe TELEKKA ADEMÜ MİN RABBİHI KELİMATİN fe tabe aleyh innehu hüvet tevvabür rahim ( Böylece ADEM RAB'BİNDEN KELİMELER ALDI da onun üzerine tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir.  )

Tüm bu ayetler kelimenin madde üzerindeki tesirini ve kudretini göstermekte olup, kelimelere odaklanmak suretiyle maddenin ve dolayısıyla nefsin kontrol altına alınabileceğini ispatlamaktadır. Madde olgusundan sıyrılarak nefisten arınabilen varlıklar özü yani ruhu idrak etme yolunda önemli bir adım atmış olmaktadırlar.







Monday, November 30, 2020

Kibir "enayi"liktir.

"Kibir" ( Büyüklenme ) olgusu varlıkları helake götüren en temel ve en düşük frekanstır. İnsanın yaratılışı safhasında İblis'in yaptığı kibirlenme hatasını, onun tesirinde kalarak ve ona tabi olarak devam ettiren insan, kendisini düşük frekans olan kaba madde alemine yani cehenneme hapsetmiş durumdadır.

Kur'an'da "kibirlilerin" durumunu ve akıbetini bildiren bazı ayetler şöyledir.

2/34 - Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba VESTEKBERA ve kane minel kafirın

( Ve zamanında meleklere "Adem için yere kapanın." dedik. Böylece İblis haricinde yere kapandılar. O diretti ve KİBİRENDİ ve inkarcılardan oldu.  )

7/13 - Kale fehbıt minha fe ma yekunü leke en TETEKEBBERA fıha fahruc inneke mines sağırın

( "Öyleyse oradan in. Artık sana orada KİBİRLENMEK olmaz. Haydi çık, kesinlikle sen alçaklardansın." dedi.  )

2/87 - Ve lekad ateyna musel kitabe ve kaffeyna min ba'dihı bir rusüli ve ateyna ıysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhıl kudüs e fe küllema caeküm rasulün bima la tehva enfüsükümÜSTEKBARTÜM fe ferıkan kezzebtüm ve ferıkan taktülun

( Musa’ ya kitabı verdik ve ondan sonra resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya deliller verdik ve onu kutsal ruh ile destekleyip kuvvetlendirdik. O halde resul size o nefislerinizin hoşlanmadığı ile her geldiğinde KİBİRLENECEK de bir kısmını yalanlayacak ve bir kısmını da öldürecek misiniz? )

7/36 - Vellezine kezzebu bi ayatina VESTEKBERU anha ülaike ashabün nar hüm fıha halidun

( Ve o ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara KİBİRLENENLER, işte onlar ateşin sahipleridirler. Onlar orada ebedidirler. )

Kibir batağına saplanmış olan varlıklar diğer varlıkları aşağılık görmekte ve onları "Enayi" yerine koymaktadırlar. Oysa ayetlerle de sabit olduğu üzere esas "Enayi" kendileridir. Zira halk arasında "Aptal, Akılsız, Saf" anlamlarında kullanılan "Enayi" kelimesi "Ene" ( Ben ) ve "yi" ( -ci / gibi olan ) kelimelerinden oluşmakta ve esasen "Benci, Bencil" anlamını taşımaktadır. "Bencillik" her kibirlinin en temel ve ortak niteliğidir. Dolayısıyla sadece kendini ve kendi menfaatini düşünen, kendini diğerlerinden üstün ve ayrıcalıklı addederek bir anlamda şirk günahını işleyenler yukarıdaki ayetlerle de sabit olduğu üzere esas "enayi" olanlar ancak bunu farkedemeyenlerdir.

Sad suresinin 23. ayetinde, doksandokuz koyunu olmasına rağmen kardeşinin bir koyununu da isteyen bir "kibirli enayinin" misali verilmektedir. 

38/23 - İnne haza ehıy lehu tis'un ve tis'une na'ceten ve liye na'cetün vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab

( Kesinlikle bu benim kardeşim. Ona doksandokuz dişi koyun ve bana bir dişi koyun. "Onu bana ver." dedi. Beni söylemde yendi. )

Nimetlerin eşit ve adil dagılımının, daimi paylaşımın ve yardımlaşmanın gerçek bolluk ve refah vesilesi olduğunu idrak edemeyen ve bu nedenle hep kaybetme korkusu içinde olan kibirli inkarcılar ilahi nizamdaki gerçek "enayilerdir".

Bir başka misal de Zuhruf suresinin 54. ayetinde Firavun'un kavmini "küçümsemesini" ve cahil kavmin de ona itaat etmesini konu almaktadır. Firavun, "enayi" kelimesini en net tasvir eden karakterlerden biridir.

43/54 - FESTEHAFFE kavmehu fe etauh innehüm kanu kavmen fasikın

( Böylece kavmini HAFİFE ALIP KÜÇÜMSEDİ de ona itaat ettiler. Kesinlikle onlar günahkarlar kavmi oldular. )

İşte bugün, dünyadaki tüm acı, ıstırap, kan ve gözyaşının yegane müsebbibi de her gün her yerde karşılaşılan bu "enayiler"dir. 

Sunday, November 29, 2020

Dragon kelimesi 

"Dragon" kelimesi, özünde bir yılan olan sürüngen cin şeytanı İblis'i simgeleyen "Ejderha" anlamına gelmektedir. "Dragon" kelimesinin kökü, "Sürüklemek, Süründürmek, Engellemek, Durdurmak, Direnç göstermek, Yavaşlatmak" anlamlarını taşıyan "Drag" ( İng. ) kelimesidir. Dolayısıyla "Dragon" kelimesi özünde "Süründüren, Sürünen, Engelleyen, Durduran" anlamını taşımaktadır.

"Ejderha" kelimesi ise "Ecder" ( Daha büyük ) ve "Ha" ( O ) kelimelerinden oluşmakta olup "Daha büyüğü" anlamına gelmektedir. Bu kelimenin dillerdeki bazı karşılıkları şöyledir.

Dragon ( İng., Fra. )

Drache ( Alm. )

Draco ( Lat. )

"DR" köküne haiz aşağıdaki kelimeler ortak anlamlar içermektedir.

DiRenmek

DiRenç

DuRmak

DuRDuRmak

DuRgun

SüRüklemek ( "S", "Z", "D" ve "T" harfleri dillerde birbirlerini ikame etmektedirler. ) 

SüRtmek / DüRtmek

SüRgün

A'raf suresinin 16. ayetinde yer alan İblis'in sözleri "Dragon" kelimesinin "Engelleme, Durdurma" anlamını net olarak yansıtmaktadır.

7/16 - Kale fe bima ağveytenı le ak'udenne lehüm sıratakel müstekım ( "Öyleyse, beni azdırmandan dolayı, onlara karşı, senin doğru yolunun üstüne oturacağım." dedi. ) 

Ayet kodunun nümerik olarak "İkili Yedi" sembolizmi içermesi de dikkat çekmektedir. ( 7 ve 16 ( 1+6 = 7 ) )

Cin kelimesinin ilk kez geçtiği 6/100 ( 6+1+0+0 = 7 ) kodlu ayette de "Cin" kelimesi 7. kelimedir. İkili Yedi...

6/100 Ve (1) cealu (2) li (3) allahi (4) şürakae (5) el (6) CİNNE (7) ve (8) haleka (9) hüm (10) ve (11) haraku (12) lehu (13) benıne (14) ve (15) benatin (16) bi (17) ğayri (18) ılm (19) sübhane (20) hu (21) ve (22) teala (23) an (24) ma (25) yesıfun (26)

( Ve Allah için CİNLERİ ortaklar kıldılar. Halbuki onları yarattı. İlimsizce O’na oğullar, kızlar uydurdular. O yücedir ve o vasfettiklerinin üzerindedir. )

Ruh+Beşer = İnsan = Nefs

Kaba madde planı dünyada "İnsan" olarak anılan varlığın basite indirgenmiş yaratılış denklemi aşağıdaki gibidir.

Ruh + Beşer* = İnsan = Nefs 

* "Beşer" kelimesi esasen insanın derisini, cildini, maddi kısmını ifade etmekte ve kısaca "Deri" anlamına gelmekte olup, insanın maddi vasfını ifade etmek için de kullanılmaktadır.

Ruhun maddeye tesir iletmesi vasıtasıyla tezahür eden "İnsan" adı verilen varlık, hata yapması, günah işlemesi ve sonra yaptıklarının farkına vararak idrak, hidayet ve tekamül yoluna yani Allah yoluna dönmesi amacıyla yaratılmıştır. Bu süreç ilahi nizamın "bilinçlendirme", "olgunlaştırma" ( kemale erdirme ) ve "üst süptil planlara" hazırlama sürecidir. Kaba madde planı dünyada hidayete ve tekamüle eren her insan Allahü Teala'nın ruhi yansıması, Kur'an ayeti ifadesi ile "Halifesi" ( Takipçisi ) olma liyakatine erişmektedir.

İnsanın hata ve günah ile dolu bir yaşam süreci olacağı henüz yaratılış safhasındayken Allah tarafından meleklere hatırlatılmış ve melekler bu hususu Rab'bin manevi huzurunda dile getirmişlerdir.

2/30 - Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı HALİFEH kalu e tec'alü fıha men YÜFSİDÜ FİHA VE YEFSİKÜD DİMA ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek kale innı a'lemü ma la ta'lemun ( Ve zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle ben yerde HALİFE oluşturacağım." dedi. "Biz seni övgünle överken ve seni kutsarken orada BOZGUN YAPAN, KAN, GÖZYAŞI DÖKEN birini mi oluşturacaksın?" dediler. "Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi bilirim." dedi. ) 

"Ben hiç kan ve gözyaşı dökmedim." diyebilecek bir insan var mıdır? Yoktur. En basit izah ile insan açlığını gidermek için doğrudan veya dolaylı olarak diğer varlıkların kanını dökmektedir. Daha derin izah ile ise insan bilinçli veya bilinçsiz olarak şeytani ekabirlere ( şirket sahibi küresel elitler ) hizmet etmek suretiyle insan kanı ve gözyaşı dökülmesine vesile olmaktadırlar.

"İnsan" kelimesi "İns" ( Başlamak, İçeri alınmak ) ve "an" ( gibi olan ) kelimelerinden oluşmakta ve "Başlayan, İçeri alınan" anlamına gelmekedir. "İnsan" kelimesi ile fonetik benzerliği olsa da etimolojik olarak ilintisi yok gibi görünen "Insane" ( "In" ( -siz/sız ) ve "Sane / Sanus" ( Sağlık ) ) kelimesi içerdiği "Sağlıksız" kök anlamı itibarıyla dolaylı anlamsal ilinti oluşturmaktadır. Zira insanın dünyadaki icraatları "sağlıklı" olmayan bir ruh halinin yansımasıdır. Bu "ruh hastalığı" hususu ayetlerde "Kalbinde hastalık olmak" ifadesiyle zikredilmiştir. Kalp, ruhun kaba madde planındaki temsilidir. Ruhun iyileşebilmesi için maddi ve nefsani düşük frekanslardan arınması gerekmektedir.

2/10 - Fi kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada ve lehüm azabun elimun bima kanu yekzibun ( Kalplerinde HASTALIK vardır. Böylece Allah onlara HASTALIKLARINI artırır ve yalanlamış olduklarından dolayı elim azap onlaradır. )

İnsanın yaratılış sahasından bahsedilen Hicr suresinin 28. ayetinde de insandan "Beşer" olarak bahsedilmektedir. 

15/28 - Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı halikün BEŞERAN min salsalin min hamein mesnun ( Ve zamanında Rab’bin meleklere, "Kesinlikle ben kuru balçıktan, şekillenmiş cıvık çamurdan BEŞER yaratacağım." dedi. ) 

Bakara suresinin 54. ayetinde ise zulmün sebebinin kaba madde planının düşük frekansından ve bundan etkilenen nefsin yanlış faaliyetlerinden kaynaklandığı bildirilmektedir. Zulmün sona ermesi için nefsin ıslah olması gerektiği mecazi anlamdak "Nefsi öldürmek" ifadesiyle zikredilmektedir. 

2/54 - Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe tubu ila bariiküm FAKTÜLU ENFÜSEKÜM zaliküm hayrun leküm inde bariiküm fe tabe aleyküm innehu hüvet tevvabür rahim ( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel yaratanınıza tabi olun da NEFİSLERİNİZİ ÖLDÜRÜN Bu, güzel yaratanınızın indinde size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

Aşağıdaki ayetlerde "İnsan"ın bazı karakteristik nitelikleri belirtilmiştir.

17/11 - Ve yed'ul insanü biş şerri düaehu bil hayr ve kanel insanü ACULA ( Ve insan hayır çağrısıyla kötülüğü de çağırır. İNSAN ACELECİDİR. )

14/34 - Ve ataküm min külli ma seeltümuh ve in teuddu nı'metellahi la tuhsuha innel İNSANE LE ZALUMÜN KEFFAR ( Ve O’na her sual ettiğinizden size verdi. Eğer Allah' ın nimetini sayarsanız onları sayamazsınız. Kesinlikle İNSAN ZALİMDİR, İNKAR EDENDİR. )

33/72 - İnna aradnel emanete ales semavati vel erdı vel cibali fe ebeyne en yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehel İNSAN innehu kane ZALUMEN CEHULA ( Kesinlikle göklere, yere ve dağlara emaneti biz gösterdik de onu yüklenip taşımaya yanaşmadılar, direttiler, çekindiler ve ondan korktular. Onu İNSAN yüklendi. Kesinlikle o ZALİMDİR, CAHİLDİR. )

43/15 - Ve cealu lehu min ıbadihı cüz'a innel İNSANE LE KEFURUN MÜBİN ( Ve O'na kullardan parçalar oluşturdular. Kesinlikle İNSAN APAÇIK İNKAR EDENDİR. )

75/5 - Bel yuridul insanu li yefcure emamehu ( Evet insan kendi önünde günah işlemeyi ister. )

80/17 - Kutilel insanu ma ekferehu ( Öldürülesi insan. Ne inkar edicidir o? )

96/6 - Kella innel insane le yatğa ( Asla, insan kesinlikle azar. )
96/7 - En raahüstağna ( Kendini gani, muhtaç olmayan görür. )

100/6 - İnnel İNSANE li rabbihı le KENUD ( Kesinlikle İNSAN Rab’bine NANKÖRDÜR. )

103/2 - İnnel insane le fi husr ( Kesinlikle insan hasarın, hüsranın içindedir. ) 

Saturday, November 28, 2020

Pandeminin gizli işlevi

İnsanları dijital kölelere dönüştürmek üzere şeytani varlıklar tarafından kurgulanan ve Yeni Dünya Düzeni olarak anılan komplo sisteminin planlanan zamanlamaya göre tesis edilebilmesi için coronavirus pandemisi başlatılmıştır. Planlar kapsamında yer alan aşağıdaki konuların pandemi vesilesiyle hızlandırıldığı görülmektedir.

- Küçük esnafın ve KOBİlerin çökertilmesi ve büyük şirketlerin karlarını katlaması,

- Küçük esnafın ortadan kalkması ve her türlü mal ve hizmet alımının on line alışveriş veya AVM'ler kanalıyla sağlanması ve böylelikle birey hareketlerinin dijital ortamda sürekli takibi,

- Köylünün topraktan koparılması ve tarımın tamamen büyük şirketlerin kontrolüne geçmesi,

- Eğitim sisteminin zayıflatılması ve cahil bir küresel neslin temellerinin atılması ( On line eğitim vb. )

- Ekonomik krizler vasıtasıyla toplumun fakirleştirilmesi,

- İzolasyon zorlamasıyla insanların birbirlerinden uzaklaştırılması ve yalnızlaştırılması,

- Önceden planlanmış olan dijital toplum kontrol uygulamalarının aşamalı olarak devreye sokulması ( Kod uygulamaları, dijital takip vb. )

- Dijital dönüşüm konsepti altında hayatın dijital platforma taşınması,

- Dijital kripto para sisteminin gündeme getirilmesi,

- Sosyal ilişki kavramının yeniden tanımlanması,

- Tek dünya devleti kavramının gündeme getirilmesi,

- DSÖ vasıtasıyla tek merkezden küresel idare sisteminin pilot uygulamasının yapılması,

- Sık denetim ve kısıtlama uygulamaları ( sokağa çıkma yasağı vb. ) vasıtasıyla insanların her eylemleri için resmi makamlardan izin almaya alıştırılması, 

 - İnsanlara polis ve denetim korkusunun zerkedilmesi,

- Sürekli ve koşulsuz maske uygulaması vasıtasıyla susmuş, sinmiş adeta her hareketi için otoriteden izin bekleyen, sorgulamadan itaat eden bir toplum formatı oluşturulması, ( Aşının tam korumayacağı, aşı olunsa bile maske taklması gerekliliğine ilişkin söylemlerin yaygınlaşması da sürecin ne kadar kurgusal olduğunu ispatlar niteliktedir. )

- İnsanların birbirlerinin polisi haline getirilmesi,

- Despotik totaliter bir yönetim tarzı olan sosyalizm görünümlü diktatörlüğün ( Çin modeli ) bir ihtiyaç olduğunun aşamalı olarak benimsettirilmesi,

- Medya kanalıyla sürekli korku, kaos ve panik haberleri verilerek insanların depresif, stresli ve agresif durumda yani düşük frekansta tutulması,

- Düşük frekans yayılımı yoluyla insanların bağışıklık sistemlerinin zayıflatılması,

- Çaresizlik algısı yaratılmaya çalışılması,

- Ölüm kavramının algıda sıradanlaştırılması,

- Evvelce planlanan ID 2020 projesiyle uyumlu olarak ve pandemi sebebine dayandırılarak küresel aşılama yapılması ve böylelikle artık insanların vücut içi faaliyetlerinin de 7/24 kontrol ve takip edilebilir hale gelmesi, 

- Nüfus azaltma ve DNA değiştirme projesinin de aşılama yoluyla hayata geçirilmesi,

- Oluşan dezenformasyon ortamıyla insanlardaki güven duygusunun yokedilmesi,

Ancak unutulmamalıdır ki yukarıdaki hususlar sadece şeytanların tuzak planlarıdır. Yükselen kozmik frekansların ve vazifeli varlıkların da yardımıyla insanların, aralarında kolektif bilinci ve ruhsal birliği tesis etmeleri bu planların başarısız olmasını sağlayacak potansiyele sahiptir.

"Salgın" hususu "İnsan" suresinin 7. ayetinde bildirilmektedir. 7 sayısı döngü sonunun nümerik sembolü olması açısından dikkat çekmektedir. Salgın vasıtasıyla gerçekleşecek bir döngü sonu mu haber verilmektedir? Sure isminin "İnsan" olması da ayrıca önem arzetmektedir.

76/7 Yufune (1) bi (2) en (3) nezri (4) ve (5) yehafune (6) yevmen (7) kane (8) şerru (9) hu (10) MÜSTETİREN(11) 

( Yapılacak işlerini, adaklarını ifa ederler ve kötülüğü SALGIN olan o günden korkarlar. )

Ayrıca ayet kodunun ( 76/7 ) nümerolojik değeri "2" ( 7+6+7 = 20 ... "2" ) sayısnı vermekte olup, ayette de 11 (1+1 = "2" ) kelime bulunmaktadır. Ayetteki "Müstetiren" ( Salgın ) kelimesi 11. kelimedir. Ortaya çıkan iki adet "2" sayısı salgın yılı olan "2020" yılına mı işaret etmektedir?

Nimeti gasp ederek sahte ve dünyevi kuvvete haiz olmuş küresel şeytanların "tuzak planlarını" ve "akıbetlerini" konu alan bazı ayetler şöyledir.

3/54 - Ve mekeru ve mekerallah vallahü hayrul makirın ( Ve tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. )

6/123 - Ve kezalike cealna fı külli karyetin ekabira mücrimıha li yemküru fıha ve ma yemkürune illa bi enfüsihim ve ma yeş'urun ( Ve işte böyle, her şehrin büyüklerini, orada hile yapıp tuzak kurmaları için, oranın suçluları kıldık. Nefislerinden, kendilerinden başkasına hile yapıp tuzak kurmazlar ve farketmezler. )

8/30 - Ve iz yemküru bikellezine keferu li yüsbituke ev yaktüluke ev yuhricuk ve yemkürune ve yemkürullah vallahü hayrul makirın ( Ve zamanında o inkarcılar, seni sabitlemek veya seni öldürmek veya seni çıkarmak için sana tuzak kurarlardı. Onlar tuzak kurarlarken Allah da tuzak kurar. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. )

35/43 - İstikbaran fil erdı ve mekras seyyi' ve la yehıykul mekrus seyyiü illa bi ehlih fe hel yenzurune illa sünnetel evvelın fe len tecide li sünnetillahi tebdıla ve len tecide li sünnetillahi tahvıla ( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. Kötülük tuzağı sahibinin haricindekinin başına geçmez. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )










Friday, November 27, 2020

Zebani ve Zebur kelimeleri

"Zeban" kelimesi Farsça kökenli bir kelime olup, "Dil, Lisan, Lügat, Lehçe" anlamlarına gelmektedir. "Dil"in ince uzun şeklinden dolayı "içine eşya konan ince uzun nesnelere" de "Zeban" veya "Zıbın" ( Örnek: Bebek giysisi ) adı verilmiştir. Ayrıca Türkçe'de yer alan "Zıvanadan çıkmak." ( Çok sinirlenmek, Çıldıracak gibi olmak ) ifadesindeki "Zıvana" kelimesi de "Zeban" veya "Zıbın" kelimesinin farklı telaffuz edilmiş halidir. ( Dillerde B ve V harfleri birbirlerini ikame edebilmektedirler. )

"Zebun" kelimesi ise "Güçsüz, zayıf" anlamlarına gelmekte olup, bu manevi anlam, "Zeban" kelimesinin fiziken "ince" anlamını da içermesinden kaynaklanmaktadır.

İslami kültürdeki sözlüklerde "Zebani" kelimesi "Cehennem'de vazife gören melek, Cehennemlikleri Cehennem'e atmaya vazifeli melekler" anlamlarını yansıtmaktadır. Ancak öz anlam olarak incelendiğinde "Dile gelen, konuşan vazifeli varlık / melek" anlamını içermekte olması kuvvetle muhtemeldir.

"Zebani" kelimesi ilk ve son olarak Alak suresinde yer almaktadır.

96/15 - Kella lein lem yentehi le nesfe'an bin nasıyeh ( ( Asla, imtina edip vazgeçmezse alnı tutup, savurarak sürükleriz. )

96/16 - Nasıyetin kezibetin hatıeh ( ( Hatalı, yalanlamış alını. )

96/17 - Fel yed'u nadiyehu ( O halde o seslendiklerini, ekibini çağırsın. )

96/18 - Se ned'uz ZEBANİYET ( Biz de ZEBANİLERİ çağıracağız. )

"Zebani" kelimesinde 6 harf bulunmakta olup, kelimenin değeri ( kelimeyi oluşturan harflerin Türkçe alfabedeki* sıra değerleri toplamı ) ise 66'dır. Bu durum 666 sayısına işaret etmekte gibidir.

Zeb = Penis, Boynuz

Ani = İki

Yani "İki penisli / İki boynuzlu" anlamı oluşmaktadır. Üst süptil boyut varlıkları, halden hale geçişin ve boyutlar arası geçiş kapısının sembolü olan 11 sayısının bir temsili olan "İki Boynuz" ile resmedilirler.

"Şeytan" kelimesinin kelime değerinin 99 olduğu da hatırlanmalıdır.

* Türkçe alfabe, ağızdan çıkabilecek her ses için ayrı bir harfin mevcut olduğu 29 harflik ( 2+9 = 11 ) özel bir alfabedir.

96/18 Se ned'uz ZEBANİYET

( Biz de ZEBANİLERİ çağıracağız. )

- Ayet numarası 18'dir. ( 6+6+6 = 18 ... 666 )

- Surenin ve ayetin numaralarını oluşturan sayıların nümerolojik değerleri sırasıyla 6 ve 9'dur ki 69 sayısı düalitenin sembolüdür. Ayrıca 6'nın tersi olan 9 vurgusu da mevcuttur.

"Zeban" kelimesinin kökü olan "Zeb" ( İnce uzun, Çizhi ) kelimesi, "Zebur" ( Kitap* ) kelimesinin de köküdür. Bir at cinsi olan "Zebra"ya bu ismin verilme nedeni de bedeninde ince uzun çizgiler bulunmasıdır. ( * "Kitap" kelimesi "Yazı" anlamına gelmekte olup, yazı da "ince çizgilerden" oluşmaktadır. )

4/163 .... ve ateyna davude ZEBURA ( .... ve Dvaud'a da ZEBURu verdik. )

17/55 - Ve rabbüke a'lemü bi men fis semavati vel ard ve lekad faddalna ba'dan nebiyyıne ala ba'dın ve ateyna davude ZEBURA ( Ve Rab’bin o göklerdeki ve yerdeki kimseleri bilir. Bazı habercileri bazılarına üstün kıldik. Davud' a da ZEBUR' u verdik. )

21/105 - Ve lekad ketabna fiz ZEBURİ min ba'diz zikri ennel erda yerisüha ıbadiyas salihun ( Ve hatırlamadan sonra ZEBUR' da yazdık ki kesinlikle yere, ona iyi kullarım varis olurlar. )







Thursday, November 26, 2020

Harflerin kardeşliği 

Esasen tıpkı insanlar gibi kardeş olan harfler birlikte tek bir topluluk, bir aile, bir bütün oluştururlar. Her harf ayrı bir karaktere sahip olsa da özde birdirler. Bu nedenle de dillerde daima birbirlerinin yerlerine geçmeyi, birbirlerine yardım etmeyi severler.

Kelimelerin kök analizlerinde daima "Sessiz" harfler baz alınır. Sessiz harfler, dilin damak ve dişler ile oluşturduğu duruma, dudağın ve gırtlağın hareketlerine göre farklı şekillerde telaffuz edilmektedir.

Harfler telaffuz bazında 8 kategoriye ayrılmaktadırlar.

1- Sadece ağızın ( dudakların ) açılması ile telaffuz edilen ve gırtlak yönlendirmesiyle farklılaşan harfler ( sesli harfler )

A, E, I, İ, O, Ö, U, Ü

2- Dudak açık, dil ise damağa tam yapışık olarak telaffuz edilen harfler

C, Ç, G, K

3- Dudak açık, dil ise damağa kısmen yapışık olarak telaffuz edilen harfler

L, N, R, J, Ş, Y

Bu harfler telaffuz edilirken sesli olarak uzatılabilmektedir. ( rrrrr veya şşşş gibi )

4- Dudak açık, dil ise diş ile temaslı olarak telaffuz edilen harfler

D, S, T, Z

5- Dudağın kapatılması ile telaffuz edilen harfler

B, M, P

6- Dudağın dişler ile teması ile telaffuz edilen harfler

F

7- Gırtlak hareketi ile telaffuz edilen harfler

Ğ, H

8- Sadece dudakların kapanmadan büzülme hareketi ile telaffuz edilen harfler

V ( B harfi bazı dillerde V harfini ikame etmektedir. )

Harflerin dillerde birbirlerini ikame etme durumlarına ilişkin bazı örnekler ise şöyledir.

P - F

J - C - G - Ğ - H - K

T - Y - D - S - Z

V - B

Bu telaffuz farklılığının doğru icra edilmesine "Tilavet" ( Okuma, Usüle uygun sesli okuma ) denmektedir. "Tilavet" kelimesinin kökü "Til" kelimesi olup bu kelimenin İngilizcedeki "Tell" ( Anlatmak ) kelimesinin kökeni olması da kuvvetle muhtemeldir.

2/121 - Ellezine ateynahümül kitabe yetlunehu hakka TİLAVETih ülaike yü'minune bih ve men yekfür bihı fe ülaike hümül hasirun ( O kendilerine kitap verdiklerimiz onu gerçekten TİLAVETİ ile okurlar. İşte onlar ona inanırlar. Kim onu inkar ederse işte onlar hasarlanırlar. ) 

Harfler linguistik ve enformatik terminolojisinde "karakter" olarak da anılmaktadır. Özde bir olmalarına rağmen farklı "karakterlere" sahip olduklarından sanki ihtilaf halindeymiş gibi görünmektedirler. Tıpkı insanlar gibi.... 

Yunus suresinin 19. ayetinde insanların, harfler gibi tek topluluk olmalarına rağmen birbirleriyle ihtilafa düştükleri bildirilmektedir.

10/19 - Ve ma kanen nasü illa ÜMMETEN VAHİDETEN fahtelefu ve lev la kelimetün sebekat min rabbike le kudiye beynehüm fıma fıhi yahtelifun ( Ve insanlar TEK TOPLULUKtan başkası değillerdi de ihtilafa düştüler. Şayet Rab’binden geçmiş kelime olmasaydı, o ihtilaf ettikleri hakkında aralarında hüküm verilirdi. )

Ayetin sure numarası ( 10 ) ile ayet numarasının ( 19 ) toplamı, Türkçe alfabedeki harf adedi olan 29 sayısını vermektedir. 

Atatürk, "Güneş Dil Teorisi - Mu Dili" başlığı altında Türkçeyi incelemiş ve Türkçenin tüm dillerin kökeni olduğuna ilişkin teoriyi desteklemiştir. Telaffuz edilebilecek her hece için ayrı bir karakterin mevcut olduğu Türkçe alfabesinde 29 harf ( 21 sesli, 8 sessiz ) bulunmaktadır. Harf adedini ifade eden 29 sayısının nümerolojik değerinin 11 ( 2+9 ) olması da ayrıca dikkat çekmektedir.

Enfal suresinin 21. ayetinde "Duymak" ve "Duymamak" ifadelerinin birlikte yer alması ve ayet kodunun 8 ve 21 sayılarından oluşması, "Sesli" ve "Sessiz" harflere ve bunların alfabedeki adetlerine ( sesli 8, sessiz 21 adet ) işaret edilmekte olduğu izlenimini oluşturmaktadır. ( Ayrıca 8 sayısı yeni döngü başlangıcının ve sonsuz döngünün, 21 sayısı ise ruhun nümerik sembolleridir. )

8/21 - Ve la tekunu kellezine kalu SEM'INA ve hüm LA YESMEUN ( Ve DUYMADIKLARI halde "DUYDUK." diyenler gibi olmayın. )

"Hurufu mukatta" olarak bilinen ve yaratılışa ilişkin gizli kodları temsil eden harf setlerinin Kur'an'ın 29 suresinde yer alması da ayrıca dikkat çekmektedir.

Wednesday, November 25, 2020

ONE WORLD Trade Center ve Oculus

9/11 vakası olarak anılan 11.09.2001 yılındaki İkiz Kulelerin yıkılması vakası, bugün coronavirus pandemisi vesilesiyle hızlandırılan "Tek Dünya Devleti"nin kurulması hedefi kapsamında bir geçiş kapısı açma gayesiyle ifa edilen "cinlere adak ritüeli" miydi?


Yıkılan İkiz Kuleler

Yıkılan İkiz Kulelerin "anısına", o civara "ONE WORLD Trade Center" inşa edilmiştir. Binaya "One World" ( Tek Dünya ) isminin verilmiş olması da küresel planı ima eder niteliktedir. 

One World Trade Center

One World Trade Center piramit formundaki bir dikilitaştır. Zira piramitler de esasen obelisk ( dikilitaş ) niteliğindedir. Dikilitaşlar, okült amaçlar doğrultusunda yeryüzündeki belirli enerji noktalarına veya bu noktalar birleşme hatlarına ( Ley Hatları ) frekans jeneratörü işlevi görmesi amacıyla ve pagan anlamlar yüklenmek suretiyle inşa edilen yapılardır.

Dikilitaş

                               
                                              
                            Mısır Piramitleri

One WTC 03.11.2014 tarihinde açılmıştır. 3+11 = 14 ve 20"14"

İkiz Kuleler Vakası 11.09.2020 tarihinde gerçekleşmiştir. 1+1+0+9+2+0+2+0 = "14"

"14" sayısı, 2x7 ve 7+7 işlemlerinin sonucu olması nedeniyle, ayetlerde yer alan ve yaratılıştaki düalitenin ve döngülerin sembolü olan "İkili Yedi" ( seb'an minel mesani ) kavramını temsil etmektedir. ( "İkili Yedi" kavramı evvelki bölümlerde detaylı olarak incelenmiştir. )

One WTC binasının yapımına 27 Nisan 2006 tarihinde ( 14 yıl önce ! ) başlanmıştır. 27 ... İkili Yedi

"Nesab" ( Dikilitaş ) kavramının yer aldığı ayetlerin kodlarında da "14" nümerolojisi bulunması dikkat çekmektedir.

5/90 Ya (1) eyyü (2) ha (3) ellezine (4) amenu (5) inne (6) ma (7) el (8) hamru (9) ve (10) el (11) meysiru (12) ve (13) el (14) ENSABÜ (15) ve (16) el (17) ezlamü (18) ricsün (19) min (20) ameli (21) eş (22) şeytani (23) fe (24) ectenibu (25) hü (26) lealle (27) küm (28) tüflihun (29) 

( Ey o inananlar, kesinlikle şarap, kumar, DİKİLİTAŞLAR ve fal okları şeytan çalışmasından, işinden pisliktir. O halde onlardan kaçının. Umulur ki iflah olursunuz. )

5+9+0 = "14"

70/43 Yevme (1) yahrucune (2) min (3) el (4) ecdasi (5) sira'an (6) ke (7) enne (8) hüm (9) ila (10) NUSUBİN (11) yufidun (12) 

( O gün, sanki onlar kesinlikle DİKİLTAŞLARA gönderiliyorlarmış gibi mezarlarından hızlıca çıkarlar. )

7+0+4+3 = "14"

Kur'an'da "Cin" kelimesinin ilk kez geçtiği ve müşriklerin cinlere kulluk ettiklerini bildiren ayetin kodunun nümerolojik değeri ( 6+1+0+0 = "7" ) ve ayetteki "Cin " kelimesinin sıra numarası ( "7" ) da  iki adet yedi tezahürü vesilesiyle "İkili Yedi" kavramına dikkat çekmektedir. Cinn suresinin 72. sure olması da yine bu kavram açısından önem arzetmektedir.

6/100 - 6/100 Ve (1) cealu (2) li (3) allahi (4) şürakae (5) el (6) CİNNE (7) ..... ( Ve Allah için CİNLERİ ortaklar kıldılar. )

One WTC binasının yakınındaki bir alana da "Oculus" ( Göz ) ismi verilmiş olan Horus sembolü dikilmiştir. Horus, şeytanın "herşeyi gören gözünü" sembolize etmektedir. Esasen herşeyi göreb sadece ve sadece Allahü Teala olup, inkarcı müşrikler bu sembolizm ile de şeytanı* Rab'be ortak koşmaktadırlar. ( * "Şeytan" bir sıfat olup, "Şeyt" ( Ateş, Yanma, Helak  ) ve "an" ( gibi olan ) kelimelerinden oluşmakta ve "Yakan, Helak Eden" anlamlarını içermektedir. Şeytan kelimesi Allah yolundan sapmış her türlü varlığı niteleyen genel bir sıfattır. )

                                

  Horus'un sembolü olan "Oculus" ( Göz )

Şahin kafalı Horus

A'raf suresinin aşağıdaki ayetinde şeytanın insanları sürekli gözetlediği bildirilir. Ayet kodunda ( 7/27 ) yine "İkili Yedi" bulunmaktadır.

7/27 - Ya benı ademe la yeftinennekümüş şeytanü kema ahrace ebeveyküm minel cenneti yenziu anhüma libasehüma li yüriyehüma sev'atihima innehu yeraküm hüve ve kabılühu min haysü la teravnehüm inna cealneş şeyatıne evliyae lillezıne la yü'minun ( Ey Ademoğulları, şeytan, ana babanızı, ayıplarını, çirkinliklerini onlara göstermek için onların elbiselerini soyarak onları cennetten çıkardığı gibi sizi de kesinlikle fitnelemesin. Kesinlikle o, o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Kesinlikle biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık. )

Dolayısıyla bir "dikilitaş" olan One WTC ve "göz" sembolü olan Oculus, birlikte tepesinde göz olan ezoterik piramit sembolünü oluşturmaktadırlar.



Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/10/911-ikiz-kuleler-vakas.html



Tuesday, November 24, 2020

Gerçeğin üç aşaması

Alman  filozof Arthur Schopenhauer'ın şu sözü "Gerçek"'in kabulünün ilginç sürecini tanımlamaktadır.

"Her gerçek üç aşamadan geçer. Önce alaylanır, sonra şiddetle reddedilir ve sonunda kendinden delilli olarak kabul edilir."

Aşağıdaki Kur'an ayetleri bu meşhur sözü tasdik eder niteliktedir.

Aşama 1;

6/5 - Fe KAD KEZZEBU BİL HAKKI LEMMA CAEHÜM fe sevfe ye'tıhim enbaü ma kanu bihı yestehziun

( GERÇEK KENDİLERİNE GELDİĞİNDE ONU YALANLADILAR. Artık o alay ettiklerinin haberi yakında onlara gelecektir. )

Aşama 2;

10/93 - Ve lekad bevve'na benı israıle mübevvee sıdkın ve razaknahüm minet tayyibat fe MAHTELEFU HATTA CAEHÜMÜL İLM inne rabbeke yakdıy beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun

( Ve İsrailoğullarını güzel yere yerleştirdik ve onları temizlerinden rızıklandırdık. ONLARA İLİM GELENE KADAR İHTİLAF ETMEDİLER. Kesinlikle Rab’bin ayağa kalkış gününde o ihtilaf etmiş oldukları hakkında aralarında hükmedecektir. )

Aşama 3;

11/96 - Ve lekad erselna musa bi ayatina ve SULTANİN MÜBIN ( Ve Musa' yı ayetlerimiz ve APAÇIK DELİLLER ile gönderdik. )

24/25 - Yevmeizin yüveffıhimüllahü dınehümül hakka ve ya'lemune ennellahe HÜVEL HAKKUL MÜBİN ( O gün Allah onlara dinlerinde gerçekten vefa eder. Kesinlikle Allah' ın, O’NUN APAÇIK GERÇEK olduğunu bilirler. ) 

12/1 - Elif lam ra tilke ayatül kitabil MÜBIN ( Elif lam ra. Bunlar APAÇIK kitabın ayetleridir. )

Cahil zümre, küresel şeytanların insanlara kurdukları sofistike ve sinsi tuzakları ifşa eden ve insanları doğruluğa çağıran gerçeğin savunucularıyla, önce "komplo teorisyeni" sıfatı yapıştırarak alay etmekte, daha sonra bazı deliller netleşmeye başladığında konfor alanlarından çıkma korkusu ile her türlü savı reddetmekte ve en sonunda yani herşey aşikar olduğunda ve artık çok geç olduğunda gerçeği kabul ettmektedirler. Bu fenomen gerçeğin üç aşaması söylemi açısından da önemli bir örnek teşkil etmektedir.






Sunday, November 22, 2020

Fuhuş obsesyonu 

"FHŞ" kökünden türeyen "Fahşa / Fahişet / Fuhş" kelimeleri "Ahlaksızlık, Çirkinlik, Günahkârlık, Uygunsuzluk, Aşırılık" anlamlarını temsil etmektedir. Bu kelime kökünden türemiş ilan "Fahiş / -e" kelimesi de "Ahlaksız olan, Çirkin olan Aşırı olan, Uygunsuz olan" anlamlarını taşımaktadır.

"Fahişe" kelimesinin İngilizcede muhtelif argo karşılıkları bulunmakla birlikte en yaygın olanı "Prostitute" kelimesidir. Bu kelime "Pro" ( Ön, Önde ) ve "Stitute" ( Konum, Yerleşme ) kelimelerinden oluşmakta olup özünde "Satılık olarak önde teşhir edilen" anlamını içermektedir. Para karşılığında cinsel ilişkide bulunan kadınlar bu nedenle "Fahişe" kelimesiyle anılmaktadır.

"Porno" kelimesi ise Grek kökenli bir kelime olup "Fahişe" anlamına gelmektedir. "Porno" kelimesine "Grafi" ( Yazım, Çizim ) kelimesinin eklenmesiyle "Fahişeye ilişkin yazı ve resim" anlamına gelen "Pornografi" kelimesi oluşmaktadır. "Porn" kelimesi özünde "Satmak, Köle satmak" anlamını taşımaktadır. Zira porno sektörü ahlaksızlık yolunda köleleştirilmiş insanların ticaretinin yapıldığı bir bataklık niteliğindedir.

Cin ve insan kaynaklı negatif şeytani tesirlerin temel hedefi varlıkları kaba madde frekansında yani düşük frekansta tutarak ruhsal tekâmüllerini engellemek ve geciktirmektir. Kaba, sert, zulme ve zorbalığa dayalı her olgu düşük frekansın bir tezahürü olup, maddi, aldatıcı ve şehvete dayalı bir olgu olan pornografi de insanları sürekli düşük frekansta tutabilmek için kurgulanmış bir bağımlılık tuzağıdır.

Evvelki bölümlerde de incelenen dört illet ( Mülkiyet, İştah, Şehvet ve Riyaset ) insanları gittikçe daha derine çeken bataklık gibidir. Bu dört illet veya obsesyon unsuru insanı aşamalı olarak daha fazlasını isteyen ama asla tatmin olamayan bir konuma taşımakta ve nihayetinde azgınlık ve sapıklık noktasına getirerek helak etmektedir.

"Fahşa" kavramı esasen cok geniş bir kavram olmakla birlikte akla ilk olarak şehvete dayalı günahları ( zina, hayat kadınlığı, eşcinsellik, ensest ilişki, pedofili vb. ) getirmektedir. Kur'an'da "Fahşa" kavramını konu alan ayetler şöyledir.

2/168 - Ya eyyühen nasü külu min ma fil erdı halalen tayyiben ve LA TETTEBIU HUTUVATİŞ ŞEYTAN innehu leküm adüvvün mübın

( Ey insanlar o yerde olanlardan helal ve temiz olarak yiyin. ŞEYTANIN ADIMLARINA TABİ OLMAYIN. Kesinlikle o size apaçık düşmandır. )

2/268 - Eş ŞEYTANÜ yeidükümül fakra ve YE'MÜRUKÜM BİL FAHŞA vallahü yeıdüküm mağfiraten minhü ve fadla vallahü vasiun alim

( ŞEYTAN size fakirliği, yoksulluğu vaad eder ve size AHLAKSIZLIĞI EMREDER. Allah size kendisinden ve üstünlüğünden affı vaad eder. Allah geniştir bilendir. )

"Fuhuşun" nefse zulüm olduğu Al'i İmran suresinin 135. ayetinde bildirilmektedir. Nefise zulüm, bir varlığın diğer bir varlığa zulmetmesi yoluyla esasen kendisine zulmetmesi olgusudur. Ayette ayrıca hatanın farkında olduktan sonra bile bile ve ısrarla aynı hatayı tekrarlamanın affının olamayacağı da dolaylı olarak bildirilmekte gibidir.

3/135 - Vellezine iza FEALU FAHİŞETEN ev ZALEMU ENFÜSEHÜM ZEKERULLAHE FESTAĞFERU Lİ ZÜNUBİHİM ve men yağfiruz zünube illellah ve LEM YÜSIRRU ALA MA FEALU VE HÜM YA'LEMUN 

( Ve onlar AHLAKSIZLIK YAPTIKLARINDA veya NEFİSLERİNE ZULMETTİKLERİNDE ALLAH'I HATIRLARLAR da günahları için af isterler. Allah’ ın haricinde günahları kim affeder? Ve onlar O YAPTIKLARINDA BİLE BİLE ISRAR ETMEZLER. )

Nisa suresinin 15. ayetinde zina eylemi "Fahişet" olarak ifade edilmiştir.

4/15 - Vellatı ye'tınel FAHİŞETE min nisaiküm festeşhidu aleyhinne erbeaten minküm fe in şehidu fe emsikuhünne fil büyuti hatta yeteveffahünnel mevtü ev yec'alellahü lehünne sebıla

( Ve sizlerden dördünüz, o kadınlarınızdan AHLAKSIZLIĞI getirenlere şahitlik etsinler. Eğer şahitlik yaparlarsa, ölüm onları vefat ettirene veya Allah onlara yol verene kadar onları evlerinin içinde tutun. ) 

17/32 - Ve la takrabüz ZİNA innehu kane FAHİŞEH ve sae sebıla

( Ve ZİNAYA yaklaşmayın. Kesinlikle o AHLAKSIZCADIR ve kötü yoldur. )

Nisa suresinin 22. suresinde aile için ensest ilişkiye dolaylı olarak değinilmiştir.

4/22 - Ve LA TENKÜHU MA NEKEHA ABAÜKÜM MİNEN NİSAİ illa ma kad selef innehu kane FAHİŞETEN ve makta ve sae sebıla

( Ve o önceden oluverenin haricinde, O KADINLARDAN BABALARINIZIN NİKAHLADIKLARINI NİKAHLAMAYIN. Kesinlikle o AHLAKSIZCAYDI, iğrençti ve kötü yoldu. )

En'am suresinin 151. ve A'raf suresinin 33. ayetlerindeki "Fevahişe" ( Ahlaksızlıklar ) kelimesiyle genelleme yapılmıştır.

6/151 - Kul tealev etlü MA HARRAME RABBÜKÜM aleyküm en la tüşriku bihı şey'a ve bil valideyni ıhsana ve la taktülu evladeküm min imlak nahnü nerzükuküm ve iyyahüm ve la takrabül FEVAHİŞE ma zahera minha ve ma betan ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk zaliküm vassaküm bihı lealleküm ta'kılun

( De ki: "Haydi gelin, RAB'BİNİZİN size neleri HARAM KILDIĞINI okuyayım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlikten çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. AHLAKSIZLIKLARIN açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Allah' ın haram kıldığı nefsi haksızca öldürmeyin. Bunlar size emrettikleridir. Umulur ki akıl edersiniz." )

7/33 - Kul innema HARRAME RABBİYEL FEVAHİŞE ma zahera minha ve ma betane vel isme vel bağye bi ğayril hakkı ve en tüşriku billahi ma lem yünezzil bihı sültanen ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun

( De ki: "RAB'BİM, AHLAKSIZLIKLARI, ondan açık ve gizli olanı ve günahları, haksızca azgınlığı, hakkında delil indirmediklerini Allah’a ortak koşmanızı ve Allah’a o bilmediklerinizi söylemenizi kesinlikle HARAM KILMIŞTIR." ) 

Nahl suresinin 90. ayetinde "Ahlaksızlık" kelimesi adeta kendisinin tanımlayan "Kötülük" ve "Azgınlık" kelimeleriyle birlikte kullanılmıştır.

16/90 - İnnellahe ye'müru bil adli vel ıhsani ve ıtai zil kurba ve yenha anil FAHŞAİ vel münkeri vel bağy yeızüküm lealleküm tezekkerun ( Kesinlikle Allah adaleti, iyiliği, yakınlığı olanlara vermeyi, AHLAKSIZLIKTAN, kötülükten ve azgınlıktan men etmeyi emreder. Size öğüt verir. Umulur ki hatırlarsınız. )

A'raf suresinin 28. ayetinde ahlaksız eylemler içinde bulunanların kendilerine haklı sebep yaratmaya çalıştıklarından bahsedilmektedir. Ahlaksızlığı alışkanlık haline getirmiş olanlar bunun bir gelenek, bir ritüel olduğunu ileri sürebilmektedirler. Özellikle okült satanik cemiyetlerde ritüel halini almış ahlaksızca ve sapıkça eylemlerin ifa edildiği bilinmektedir.

7/28 - Ve iza fealu FAHİŞETEN kalu vecedna aleyha abaena vallahü emerana biha kul innellahe la ye'müru bil FAHŞA' e tekulune alellahi ma la ta'lemun ( Ve onlar AHLAKSIZLIK yaptıkları zaman "Babalarımızı onun üzerinde bulduk. Bize onu Allah emretti." derler. De ki: "Kesinlikle Allah AHLAKSIZLIĞI emretmez. Allah’a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz?" )

A'raf, Neml ve Ankebut surelerinin aşağıdaki ayetlerinde "eşcinsellik" "Fahişet" olarak tanmlanmıştır. Bu ayette yer alan "erkeklere gitme" ifadesi, herhangi bir fizyolojik sorunu olmamasına rağmen kadınlarla cinsel ilişkiye girmek yerine, sadece zevk ve farklı deneyim olsun diye erkeklerle "aktif" cinsel ilişkiye girenleri tanımlamakta gibidir. Zira eşcinsellik hormonal bir sorundan da kaynaklanabilen ve tıbbi tedavi gerektiren bir fenomendir. 

7/80 - Ve lutan iz kale li kavmihı ete'tunel FAHİŞETE ma sebekaküm biha min ehadin minel alemın

( Ve Lut zamanında kavmine "Sizden önce o geçmiş alemlerden hiç birinin yapmadığı AHLAKSIZLIĞI MI getiriyorsunuz?" dedi. )

7/81 - İNNEKÜM LE TE'TUNER RİCALE ŞEHVETEN min dunin nisa' bel entüm kavmün müsrifun

( Kesinlikle siz kadınların dışında ŞEHVETLE ERKEKLERE YETİYORSUNUZ. Bilakis siz müsrifler kavmisiniz. )

27/54 - Ve lutan iz kale li kavmihı e te'tunel FAHİŞETE ve entüm tübsırun

( Ve zamanında Lut kavmine "Sizler göre göre AHLAKSIZLIK mı yapıyorsunuz?" dedi. )

27/55 - E İNNEKÜM LE TE'TUNER RİCALE ŞEHVETEN min dunin nisa' bel entüm kavmün techelun

( Kesinlikle siz kadınların dışında, ŞEHVETLE ERKEKLERE Mİ YETİYORSUNUZ? Bilakis sizler cahillik eden kavimsiniz. )

29/28 - Ve lutan iz kale li kavmihı inneküm le te'tunel FAHİŞETE ma sebekaküm biha min ehadin minel alemın

( Ve zamanında Lut kavmine "Kesinlikle siz, alemlerden hiçbirinin onda sizi geçmediği AHLAKSIZLIĞI getiriyorsunuz." dedi. )

29/29 - E inneküm LE TA'TUNER RİCALE ve taktaunes sebıle ve TE'TUNE Fİ NADİKÜMÜL MÜNKER fe ma kane cevabe kavmihı illa en kalu'tina bi azabillahi in künte mines sadikın

( Kesinlikle SİZ ERKEKLERE Mİ YETECEKSİNİZ? Ve yol mu keseceksiniz? Ve TOPLANTILARINIZDA İNKARI VE KÖTÜYÜ MÜ GETİRECEKSİNİZ? Böylece, kavminin cevabı Eğer doğrulardan isen, bize Allah' ın azabını getir." demelerinin haricindeki olmadı. )

Ankebut suresinin 29. ayetinde ahlaksızlıklığın, okült cemiyet toplantıları esnasındaki ritüelistik eylemler olarak tezahür ettiği mesajı verilmekte gibidir.

Yusuf suresinin 24. ayetinde Haberci Yusuf'un, şeyhin kadını ile zina yapma aşamasına geldiği ancak Rab'bin yönlendirmesiyle bu ahlaksızlıktan uzak tutulduğu bldirilmektedir.

12/24 - Ve lekad hemmet bihı ve hemme biha lev la en raa bürhane rabbih kezalike li nasrife anhüs SUE vel FAHŞA' innehu min ıbadinel muhlesın

( Ve ona taammüd etti, meyledip heveslendi. O Rab’binin delilini görmeseydi, o da ona taammüd edecekti, meyledip heveslenecekti. İşte KÖTÜLÜĞÜ ve AHLAKSIZLIĞI ondan böyle ayırmamız içindi. Kesinlikle o samimi kullarımızdandı. )

Nur suresinin 19. ayetinde yer alan "ahlaksızlığın yayılması" kavramı, muhtelif mecralar kanalıyla ahlaksızlığı ve sapıklığı topluma özendirmeye, alıştırmaya yönelik eylemleri tanımlamaktadır. Pornografi bu eylemlerin en önde geleni olarak belirtilebilir.

24/19 - İnnellezine YÜHIBBUNE EN TEŞIAL FAHIŞETÜ fillezıne amenu lehüm azabün elımün fıd dünya vel ahırah vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun

( Kesinlikle o inananlar içinde, AHLAKSIZLIĞIN YAYILMASINI SEVENLERE, dünyada ve ahirette elim azap onlaradır. Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

Şura ve Necm surelerinin aşağıdaki ayetlerinde "Ahlaksızlıklar", "büyük günah" olarak tanımlanmaktadır.

42/37 - Vellezine yectenibune KEBAİRAL İSMİ VEL FEVAHİŞE ve iza ma ğadıbu hüm yağfirun

( Ve onlar BÜYÜK GÜNAHTAN VE AHLAKSIZLIKLARDAN kaçınırlar. Onlar, öfkelendiklerinde onlar affederler. )

53/32 - Ellezine yectenibune KEBAİRAL İSMİ VEL FEVAHİŞE illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah hüve a'lemu biküm iz enşeeküm minel erdı ve iz entüm ecinnetun fi butuni ummehatiküm fe la tüzekku enfüseküm hüve a'lemu bi men itteka

( Onlar BÜYÜK GÜNAHTAN VE AHLAKSIZLIKLARDAN, küçük günahlar haricinde, kaçınırlar. Kesinlikle Rab’binin affı geniştir. Sizi yerden inşa ettiği zamanı ve sizin annelerinizin karınlarında cenin olduğunuz zamanı O bilir. O halde nefislerinizi temize çıkarmayın. O sakınan kimseyi bilir. )

Ankebut suresinin 45. ayetinde "kötülük" ve "inkar" olarak tanımlanan "ahlaksızlıktan" uzak durabilmenin tek yolunun "kitabı okumak", "duaya kalkmak" ve "Allah'ı zikretmek / hatırlamak" olduğu bildirilmektedir..

29/45 - Ütlü ma uhıye ileyke minel kitabi ve ekımıs salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve le zikrullahi ekber vallahü ya'lemü ma tasneun

( O sana kitaptan vahyedileni oku ve duaya kalk. Kesinlikle dua ahlaksızlıktan ve kötülükten, inkardan alıkoyar. Allah' ı hatırlamak en büyüğüdür. Allah o ürettiklerinizi bilir. )


Saturday, November 21, 2020

Önemsiz ve sıradan görme sendromu 

Tarihte önemli keşifler ve icatlar, birçok insanın üzerinde durmadığı, önemsemediği detaylara odaklanan ve hatta hayatını bunlara adayan insanlar tarafından yapılmıştır. Ağaçtan bir elmanın düşmesi, tasın suda yüzmesi gibi sıradan algısı yaratan olgular insanlık tarihine yön veren icatlara vesile olmuşlardır. Dolayısıyla zahiri olandan ziyade batıni olana odaklanmak yegane tekamül vesilesidir.

Yaratılışın kodlarını ve tüm bilimlerin özünü ihtiva eden Kur'an ayetleri de birçok insan tarafından "sıradan", "bilinen", "klişe" ve hatta "uydurma" olarak algılanmaktadır. Oysa ayetlerdeki her bir kelime hatta her bir harf ayrı evrenlere açılan kapılar niteliğindedir.

Bazı insanların Kur'an ayetlerini itibarsızlaştırmak ve sıradanlaştırmak için sarfettikleri örnek cümle ve bu cümlelere verilen Kur'ani cevap aşağıdaki ayetlerde yer almaktadır.

8/31 - Ve iza tütla aleyhim ayatüna kalu kad semı'na lev neşaü le kulna misle haza in haza illa esatırul evvelın ( Ve onlara ayetlerimiz okunduğu zaman, "Duyduk. Dilersek bunun aynısını biz de söyleriz. Kesinlikle bu ancak evvelkilerin masallarıdır." derler. )

11/13 - Em yekulunefterah kul fe'tu bi aşri süverin mislihı müfterayatin ved'u men isteta'tüm min dunillahi in küntüm sadikın ( "Onu uydurdu." mu diyorlar? De ki: "O halde onun aynısından, uydurulmuşundan on sure getirin. Eğer doğrular iseniz, o Allah’tan başka istidatı olanları da çağırın." )

İnsanı, bilgiden ve gelişimden uzak tutan en büyük zaaflar yüzeysellik, detaylandırmama, hafife alma, basit görme ve umursamama olarak sıralanabilir. Bilginin insana en yakın olduğu ancak çoğu insanın ise bilgiden uzak kalmayı tercih ettiği günümüzdeki en önemli sorun üç satırlık bir yazının ilk satırını dahi okumaya üşenme sendromudur. Bu durum bilgiye erişim imkanları genişledikçe ilginin, merakın ve öğrenme gayretinin azalması gibi ilginç bir sonucu ortaya koymaktadır. Bunun temel sebebi oyalayıcı ve dikkat dağıtıcı unsurların da bu gelişen bilgi mecraları ve platformlar içinde yer almasıdır.

Elbette bahsedilen "bilgiye ilgisizlik" fenomeni tüm insanlar için geçerli degildir. Bilgi mecralarının çoğalmasıyla birlikte dezenformasyon olgusunun da çoğalması, insanlarda güvensizlik ve şüphe duygularının yogunlaşmasına sebebiyet vermektedir. Ancak işte esas bu noktada araştırmanın ve doğru bilgiye ulaşma gayretinin önemi ortaya çıkmaktadır. 

Aşağıdaki ayetlerde "basit ve sıradan" yaklaşımlı zihniyet ile "detaycı ve odaklı" zihniyet arasındaki fark zikredilmektedir 

24/15 - İz telekkavnehu bi elsinetiküm ve tekulune bi efvahiküm ma leyse leküm bihı ılmün ve tahsebunehu HEYYİNEN ve hüve ındellahi azım ( Onu dilinize doladığınızda, ağızlarınızla, o size ilmi olmayanı söylüyorsunuz. Onu BASİT, ÖNEMSİZ sanıyorsunuz. O Allah' ın indinde büyüktür. )

Ayette kibirlilerin detaylı bir inceleme yapmadan hatta tam okumadan Kur'an ayetlerini sıradan ve basit addetmeleri misali verilmektedir.

37/12 - Bel ACİBTE ve YESHARUN ( Bilakis sen ŞAŞIRIRSIN, onlar ALAY EDERLER. ) 

Ayette, kibirlilerin ayetlerle alay etmeleri, buna karşın inananların ise ayetler karşısında şaşkınlık, merak ve heyecan duydukları ifade edilmektedir. Aşağıdaki ayetlerde de kibirli bilgisizlerin ayetler karşısındaki klasik davranış paterni zikredilmektedir. 

37/13 - Ve iza zükkiru la yezkürun ( Ve hatırlatıldığında hatırlamazlar. )

37/14 - Ve iza raev ayeten yesteshırun ( Ve ayeti gördüklerinde alay edip eğlenirler. )

Friday, November 20, 2020

Gasp ile tatmin olmaya çalışanlar 

İnsanlar topluluklar halinde yaşamak ve topluluğun menfaati yönünde vazifeler üstlenmek suretiyle ilahi nizamın üst kademelerindeki vazife planlarına hazırlanırlar. Toplumdaki her bir insanın varlık sebebi bir digerinin refahını ve mutluluğunu temin etmek için azimle çalışmak, böylelikle toplumsal refahı sağlamak ve bu vesileyle de yüksek tatmine ulaşmaktır.

İlahi nizamda gerçek tatmine, ancak varlıkların mutluluk ve refahına vesile olmak yoluyla erişilebilir. Zaten bu ilahi mekanizma dolaylı olarak her insanın kendi refahını ve mutluluğunu temin etmesini de sağlamaktadır. Bu temel ilke Furkan suresinin 57. suresinde "haberci resulün ödülünün ( tatmininin ) insanların Rab'be yöneldiklerini görmek olduğu" ifadesiyle bildirilmektedir.

25/57 - Kul ma es'elüküm aleyhi min ECRİN illa men şae en yettehıze ila rabbihı sebıla ( De ki: "Onun üzerine, Rab’lerine doğru yol edinmeyi dileyen kimselerin haricinde, size ÖDÜL sual etmiyorum." )

Ancak nefsaniyetin aklı ve mantığı bloke eden negatif frekanslarına yenik düşen materyalist müşrikler, toplumun menfaatinin aslında kendi menfaatleri olduğunu idrak edemeyip toplumun menfaatlerine değil de sadece kendilerine odaklanarak varlıkların hakkını gasp etmeye başladıklarında o toplumda dejenerasyon da ( soysuzlaşma ) başlar. Şu anda dünya bu süreci çok yoğun bir şekilde deneyimlemektedir.

Nefsani ve maddi olgular batağına saplanmış olan ve sürekli kaybetme korkusu içinde yaşayan materyalist inkarcılar, gasp yoluyla mal biriktirmenin ve çoklamanın kendilerini güvende tutacağına ve böylelikle kaba madde planı dünyada çok uzun ömürlü hatta ölümsüz olabileceklerine inanmaktadırlar. Oysa farkedemedikleri o madde bataklığı* onları her an daha da içine çekmektedir. 

* 6/91 ..... kulillahü sümme zerhüm fı HAVDIhüm yel'abun ( .... De ki: "Allah" Sonra onları BATAKLIKlarının içinde oynamaya bırak. )

Madde ile tatmin olma obsesyonunu konu alan ayetler şöyledir.

104/2 - Ellezi cemea MALEN ve addedeh ( O MALI toplayan ve onu adet adet sayan, ) 

104/3 - Yahsebü enne malehu AHLEDEH ( Malının onu EBEDİ kılacağını sanar. )

102/1 - Elhakümüt TEKASÜR ( Çokla övünme, ÇOKLAMA sizi alıkoydu, oyaladı. )

102/2 - Hatta zürtümül mekabir ( Kabirlere varıncaya kadar. )

21/34 - Ve ma cealna li beşerin min kablikel HULD e fe in mitte fe hümül HALİDUN ( Ve senden önce insanlar için EBEDİYET kılmadık. O halde, sen ölürsün de onlar EBEDİ Mİ kalırlar? )

38/23 - İnne haza ehıy lehu tis'un ve tis'une na'ceten ve liye na'cetün vahıdetün fe kale EKFİLNİHA ve azzenı fil hıtab ( Kesinlikle bu benim kardeşim. Ona doksandokuz dişi koyun ve bana bir dişi koyun. "ONU BANA VER." dedi. Beni söylemde yendi. )

107/3 - Ve la yehuddu ala TAAMİL miskin ( Ve yoksulun YEDİRİLMESİNE teşvik etmez, yönlendirmez. )

107/7 - Ve yemneunel MAUN ( Ve İHTİYAÇLIĞI, yardımı engelleyip menederler. )

2/96 - Ve le tecidennehüm AHRASAN nasi ala hayah ve minellezine eşraku yeveddü ehadühüm lev YÜAMMERU ELFE SENEH ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi en yüammer vallahü besırun bima ya'melun ( Ve kesinlikle onları hayatta insanların EN HIRSLILARI olarak bulacaksın. O ortak koşanlardan her biri BİN SENE ÖMÜR SÜRMEYİ arzular. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir. )

12/107 - E fe EMİNU en te'tiyehüm ğaşiyetüm min azabillahi ev te'tiyehümüs saatü bağteten ve hüm la yeş'urun ( Peki onlara Allah' ın azabından bir örtünün yetmesinden veya onlar farketmezlerken saatin onlara ansızın yetmesinden GÜVENDE MİDİRLER? )

Ruhun madde planındaki temsili olan kalbin, maddi olgular ile değil sadece Allah'ı zikretmek ile yani iyi düşüncede, iyi söylemde ve iyi eylemde bulunmak suretiyle tatmin olabileceği Ra'd suresinin 28. ayetinde bildirilmektedir.

13/28 - Ellezine amenu ve tatmeinü kulubühüm bi zikrillah e la Bİ ZİKRİLLAHİ TATMEİNÜL KULUB ( Onlar inanırlar ve kalpleri, Allah' ın hatırlanması ile tatmin olur. İyi bilin ki, KALPLER ALLAH'IN HATIRLANMASI İLE TATMİN OLUR. )