"Kibir" ( Büyüklenme ) olgusu varlıkları helake götüren en temel ve en düşük frekanstır. İnsanın yaratılışı safhasında İblis'in yaptığı kibirlenme hatasını, onun tesirinde kalarak ve ona tabi olarak devam ettiren insan, kendisini düşük frekans olan kaba madde alemine yani cehenneme hapsetmiş durumdadır.
Kur'an'da "kibirlilerin" durumunu ve akıbetini bildiren bazı ayetler şöyledir.
2/34 - Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba VESTEKBERA ve kane minel kafirın
( Ve zamanında meleklere "Adem için yere kapanın." dedik. Böylece İblis haricinde yere kapandılar. O diretti ve KİBİRENDİ ve inkarcılardan oldu. )
7/13 - Kale fehbıt minha fe ma yekunü leke en TETEKEBBERA fıha fahruc inneke mines sağırın
( "Öyleyse oradan in. Artık sana orada KİBİRLENMEK olmaz. Haydi çık, kesinlikle sen alçaklardansın." dedi. )
2/87 - Ve lekad ateyna musel kitabe ve kaffeyna min ba'dihı bir rusüli ve ateyna ıysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhıl kudüs e fe küllema caeküm rasulün bima la tehva enfüsükümÜSTEKBARTÜM fe ferıkan kezzebtüm ve ferıkan taktülun
( Musa’ ya kitabı verdik ve ondan sonra resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya deliller verdik ve onu kutsal ruh ile destekleyip kuvvetlendirdik. O halde resul size o nefislerinizin hoşlanmadığı ile her geldiğinde KİBİRLENECEK de bir kısmını yalanlayacak ve bir kısmını da öldürecek misiniz? )
7/36 - Vellezine kezzebu bi ayatina VESTEKBERU anha ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
( Ve o ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara KİBİRLENENLER, işte onlar ateşin sahipleridirler. Onlar orada ebedidirler. )
Kibir batağına saplanmış olan varlıklar diğer varlıkları aşağılık görmekte ve onları "Enayi" yerine koymaktadırlar. Oysa ayetlerle de sabit olduğu üzere esas "Enayi" kendileridir. Zira halk arasında "Aptal, Akılsız, Saf" anlamlarında kullanılan "Enayi" kelimesi "Ene" ( Ben ) ve "yi" ( -ci / gibi olan ) kelimelerinden oluşmakta ve esasen "Benci, Bencil" anlamını taşımaktadır. "Bencillik" her kibirlinin en temel ve ortak niteliğidir. Dolayısıyla sadece kendini ve kendi menfaatini düşünen, kendini diğerlerinden üstün ve ayrıcalıklı addederek bir anlamda şirk günahını işleyenler yukarıdaki ayetlerle de sabit olduğu üzere esas "enayi" olanlar ancak bunu farkedemeyenlerdir.
Sad suresinin 23. ayetinde, doksandokuz koyunu olmasına rağmen kardeşinin bir koyununu da isteyen bir "kibirli enayinin" misali verilmektedir.
38/23 - İnne haza ehıy lehu tis'un ve tis'une na'ceten ve liye na'cetün vahıdetün fe kale ekfilnıha ve azzenı fil hıtab
( Kesinlikle bu benim kardeşim. Ona doksandokuz dişi koyun ve bana bir dişi koyun. "Onu bana ver." dedi. Beni söylemde yendi. )
Nimetlerin eşit ve adil dagılımının, daimi paylaşımın ve yardımlaşmanın gerçek bolluk ve refah vesilesi olduğunu idrak edemeyen ve bu nedenle hep kaybetme korkusu içinde olan kibirli inkarcılar ilahi nizamdaki gerçek "enayilerdir".
Bir başka misal de Zuhruf suresinin 54. ayetinde Firavun'un kavmini "küçümsemesini" ve cahil kavmin de ona itaat etmesini konu almaktadır. Firavun, "enayi" kelimesini en net tasvir eden karakterlerden biridir.
43/54 - FESTEHAFFE kavmehu fe etauh innehüm kanu kavmen fasikın
( Böylece kavmini HAFİFE ALIP KÜÇÜMSEDİ de ona itaat ettiler. Kesinlikle onlar günahkarlar kavmi oldular. )
No comments:
Post a Comment