Çeviri

Saturday, October 2, 2021

GENetik kelimesi

Gene = Gen
Genesis = Yaratılış, Yayılım, GENişleme
Genetics = Genetik, GENişlik
Genome = Genom
General = Genel, Yaygın
Geniş = Yayılmış, Enlenmiş, Uzamış
Genleşmek = Yayılmak, Enlenmek, Uzamak
Gene / Yine ( Tür. ) = Tekrar eden, Artarak yayılan
Gani = Çok, Yayılmış, Artmış
Yen* ( Tür. ) = Giysi kolunun dirsekten aşağı bölümü ( Belirli bir "genişliğin" tanımı )
Yeni = Yenlenmiş, Genişlemiş, İlk defa tekrar yayılmış

* Dillerde harfler birbirlerinin yerlerini alabilmektedirler. Örneğin G, J, ve Y harfleri birbirlerini ikame etmektedirler. ( Örnek : "Giannis", "Yanis" okunmaktadır. )

Yukarıdaki kelimelerdeki ortak kök olan "Gen" kelimesi Türkçedeki "Gen" ( Grekçedeki "Gonos" ) kelimesi olup "Aralık, Enlilik, Bölümdeki uzunluk, Yayılım" anlamına gelmektedir. Türkçede sıfat olarak yer alan "Geniş" kelimesi ( Gen + iş ) esasen "Enlenme, Aralıklanma" anlamını taşımaktadır. ( Örnek: Çök+üş, Uç+uş, Kaç+ış vb. ) 

Geometrik şekillere verilen isimlerin sonlarındaki "Gen / Gon" ekleri şeklin "Kaç adet Aralık, Enlenme, Uzun bölüm, Yayılım" içerdiğini belirtmektedir.

ÜçGEN = Üç kenarlı
ÇokGEN = Çok kenarlı
PentaGON = Beş kenarlı
PoliGON = Çok kenarlı

Tıpta "Gen" olarak yer alan kelime de DNA'daki ( DeoksiriboNükleikAsit ) nükleotid** ( enzim ) dizilimlerinden oluşan "kesitleri, aralıkları, bölümleri" tanımlamaktadır. ( ** DNA'da A, C, G, T harfleriyle ifade edilen 4 nükleotid bulunur. Adenine, Cytosine, Guanine, Thymine ) 


Gen


DNA

"Genetik sekans" kavramı da bir "Gen" içinde yer alan nükleotidlerin ( enzimlerin ) dizilimlerini tanımlamaktadır. Bu kavram "Genetik şifre ( kod )" olarak da ifade edilmektedir.


Genetik sekans örneği

"Genetiğin değiştirilmesi" kavramı ise genetik sekanstaki nükleotidlerin dizilimlerinin ( yerlerinin ) değiştirilmesi veya mevcut bir nükleotid yerine sentetik ( yapay ) bir nükleotidin konması ( mRNA'daki gibi ) yani "genetik yazılımın / kodlamanın değiştirilmesi" anlamına gelmektedir. Bu uygulama gen terapisi olarak gerçekleştirilebilecek iyileştirici bir uygulama olabileceği gibi kötü niyetlilerin kontrolünde helak edici de olabilmektedir. Bu husus Bakara suresinin 205. ayetinde bildirilmiştir.

2/205 Ve iza tevella sea fil erdi li yufside fiha ve yuhlikel harse ven nesl vallahu la yuhibbul fesada

( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde bozgun yapmak, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez.  )

Bakara suresinin 211. ayetinde de "İsrailoğulları" ve "Nimetin değiştirilmesi" kavramları birlikte yer almaktadır.

2/211 Sel beni israile kem ateynahum min ayetin beyyineh ve MEN YUBEDDİL Nİ'METALLAHİ min ba'di ma caethu fe innellahe şedidul ikab

( İsrailoğullarına, onlara açık delil olarak ayetlerden ne kadar verdiğimizi sual et. KİM, ona o getirilenlerden sonra, ALLAH'IN NİMETİNİ DEĞİŞTİRİRSE, kesinlikle Allah azabı şiddetli olandır. )

Yaratılışta her varlığın Allahu Teala tarafından takdir edilmiş kaynak kodları / genetik kodları / yazılımı bulunmaktadır. Dolayısıyla yaratılış, "ilahi yazılım" olarak da tanımlanabilir. Zira "Alın yazısı", "Kader yazgısı" gibi ifadeler bu gerçeğin yansımalarıdır. Tevbe suresinin 36. ayetinde yaratılışın bir "ilahi yazılım" olduğu bildirilmektedir.

9/36 İnne iddeş şuhuri indellahisna aşera şehran fi KİTABİLLAHİ yevme halekas semavati vel erda ...

( Kesinlikle, Allah indinde ayların adedi oniki aydır. Gökleri ve yeri yarattığı günkü ALLAH YAZISINDA. ... )

Kutsal kitaplar yaratılışın kaynak kodlarını yani yaratılışın ilahi yazılımını içeren eşsiz ilim hazineleridir. Özellikle Kur'an, ayetlerindeki kelimelerin, cümlelerin kurgusu ve sayısallandırılması ( nümeroloji ) itibarıyla tam bir ilahi yazılım / kod niteliğindedir. Tevrat'ın "muharrif" olduğu yani ayetlerinin "tahrif*** edilmiş" olduğu Nisa suresinin 46. ayetinde "Yahudiler" kelimesi vasıtasıyla dolaylı olarak bildirilmektedir. "Yuharrifunel kelime an mavadiihi" ( Kelimeyi yerinden değiştirirler. ) ifadesi ise ilk kez bu ayette ( 4/46 ) geçmektedir. Elbette "tahrifat" kavramı sadece kitap metnindeki ayetlerin yazılı olarak değiştirilmesini değil, kitapta sabit olan ayetlerin konuşma esnasında söylem olarak veya yazılı tercüme olarak değiştirilmesini de kapsamaktadır. Örneğin bugün birbirinden farklı birçok Kur'an tercümesinin varlığı bu durumun delili niteliğindedir.

*** "Tahrif" kelimesi "Harf" kökünden türemekte olup "Harfler ile oynanması, Harflerin değiştirilmesi" anlamını taşımaktadır.

4/46 Minellezine hadu YUHARRİFUNEL KELİME AN MEVADİİHİ ve yekulune semi'na ve asayna vesma' ğayra musmein ve raina leyyen bi elsinetihim ve ta'nen fid din ve lev ennehum kalu semi'na ve eta'na vesma' venzurna le kane hayran lehum ve akveme ve lakin leanehumullahu bi kufrihim fe la yu'minune illa kalila

( O YAHUDİLERDEN KELİMEYİ YERİNDEN DEĞİŞTİRENLER, dillerini dürüp eğerek ve din hakkında saldırganlaşarak "Duyduk ve isyan ettik, duy duymaz olası ve bizi gör." derler. Şayet kesinlikle onlar "Duyduk ve itaat ettik, duy ve bize bak." deselerdi onlara daha hayırlı ve daha kuvvetli, sağlam olurdu. Lakin Allah onları inkarları ile lanetler de azı hariç inanmazlar. )

Ayetler "genetik sekansa", ayetlerde yer alan "kelimeler" de DNA'nın genetik sekansında yer alan ve harfler ile ifade edilen nükleotidlere ( enzimlere ) benzetilebilir. Dolayısıyla bu ayetteki "kelimelerin tahrif edilmesi / yerlerinin değiştirilmesi" ifadesi "insan DNA'sındaki genetik sekansın yani nükleotidlerin değiştirilmesine" de işaret etmekte gibidir. Zira bu durum nümerolojik olarak teyid edilmektedir.

- Nisa suresi 4. sure olup DNA 4 nükleotidden ( enzim ) ( A, C, G, T ) oluşmaktadır.

- Ayetin numarası 46 olup insanda toplam 46 kromozom bulunmaktadır. Yukarıda resmi de yer alan kromozom, DNA sarmallarından oluşan "X" formundaki ikili yapılardır. İnsanda 23 adet kromozom ikilisi bulunmaktadır. ( 2x23 = 46 ) 


"Yaratılışın değiştirilmesi" kavramı ikinci kez yine 4. surede geçmektedir. Bu kavrama bu sefer 119. ayette yer verilmek suretiyle "halden hale geçişin / dönüşümün" nümerik sembolü olan 11 sayısına ve 9/11 nümerolojisine de dikkat çekilmekte gibidir. Ayette 47 ( 4+7 = 11 ) kelime bulunması da ayrıca nümerik delil niteliğindedir. Bilindiği üzere küresel şeytanlar 11 ve 9/11 nümerolojisine  negatif frekans / olumsuz anlam yüklemekte ve birçok komplolarında bu nümerik sembolizmle uyumlu olmaya özen göstermektedirler. ( Örnek: 9/11 İkiz Kuleler vakası ve Coronavirus vakası ( Coronavirus ile ilgili 11 nümerolojisi tespitleri evvelki bölümlerde detaylı olarak incelenmiştir. ) )

Aşağıdaki ayetin çoklu anlamlarından biri de "Kulaktan alınan kök hücreler vasıtasıyla genetik yapının yani Allah'ın yaratışının değiştirilmesi"'dir.  

4/119 Ve (1) le (2) udille (3) enne (4) hum (5) ve (6) le (7) umenniye (8) enne (9) hum (10) ve (11) le (12) amurra (13) enne (14) hum (15) fe (16) le (17) YUBETTİKU(18) enne (19) AZANE (20) EL (21) EN'AMİ (22) ve (23) le (24) amura (25) enne (26) hum (27) fe (28) LE (29) YUĞAYYİRU (30) enne (31) HALK (32) ALLAH (33) ve (34) men (35) yettehizi (36) eş (37) ŞEYTANE (38) veliyyen (39) min (40) duni (41) allahi (42) fe (43) kad (44) hasira (45) husranen (46) mubina (47)

( Ve kesinlikle onları saptıracağım, kesinlikle onları saplantılara, kuruntulara sokacağım. Kesinlikle onlara emredeceğim de HAYVANLARIN KULAKLARINI KESECEKLER. Kesinlikle onlara emredeceğim de ALLAH'IN YARATIŞINI DEĞİŞTİRECEKLER. Kim Allah' ın haricinde ŞEYTANI dost edinirse, apaçık hüsran ile hasarlanmış olur. )

Ayetteki "Azan" ( Kulaklar ) kelimesiyle, DNA'dan aldığı kaynak kodları / mesajları bir haberci / mesajcı olarak proteinlere ileten RNA da kastedilmekte gibidir. Zira Habercinin bir mesajcı olduğu ayetlerde "Kulak" nitelemesiyle de bildirilmektedir.

9/61 Ve minhumullezine yu'zunen NEBİYYE ve YEKULUNE HUVE UZUN kul UZUNU HAYRİN LEKUM yu'minu billahi ve yu'minu lil mu'minine ve rahmetun lillezine amenu minkum vellezine yu'zune rasulellahi lehum azabun elim

( Ve onlardan haberciyi üzenler "O KULAKTIR." derler. De ki: "SİZE HAYIRLI KULAKTIR. Allah’a  inanır, inananlara inanır ve sizden inananlara rahmettir." Allah' ın resulünü üzenlere elim azap vardır. )




Friday, October 1, 2021

Kitmir ve Sirius

Kehf suresinin 22. ayetinde geçen "Kelb" ( Köpek ) kelimesi, "Kehf" ( Mağara ) içinde transa geçmiş olan Ashabi Kehf'e ( mağara sahipleri / mağara arkadaşları ) yol gösteren, onları koruyan varlığı tanımlamaktadır. "Kelb" kelimesinin esasen Canis Majoris ( Büyük Köpek ) takımyıldızındaki Sirius yıldızı olmasının kuvvetle muhtemel olduğuna evvelki bölümlerde defaatle değinilmiştir. Ayetteki "Kehf" kelimesinin de bilinen "Mağara" anlamı dışında "Öz / Öz Varlık", "İç Düşünce Alemi" vb. gibi derin anlamları da bulunmaktadır ki bu anlamlarda batinen ve teşbihen "Mağara" kelimesiyle ilintilidir. 

18/22 Se (1) yekulune (2) selasetun (3) rabiu (4) hum (5) KELBU (6) hum (7) ve (8) yekulune (9) hamsetun (10) sadisu (11) hum (12) KELBU (13) hum (14) racmen (15) bi (16) el (17) ğayb (18) ve (19) yekulune (20) seb'atun (21) ve (22) saminu (23) hum (24) KELBU (25) hum (26) kul (27) rabb (28) i (29) a'lemu (30) bi (31) iddeti (32) him (33) ma (34) ya'lemu (35) hum (36) illa (37) kalilun (38) fe (39) la (40) tumari (41) fi (42) him (43) illa (44) miraen (45) zahiran (46) ve (47) la (48) testefti (49) fi (50) him (51) min (52) hum (53) ehada (54)

( "Üçtürler dördüncüleri KÖPEKleridir." diyecekler. "Beştirler altıncıları KÖPEKleridir." diyecekler. Gayba tahmin yürüterek. "Yedidirler ve sekizincileri KÖPEKleridir." derler. De ki: "Onların adetlerini Rab’bim bilir." Onları azın haricindekiler bilmezler. O halde açıkça görünenlerin haricinde onlar hakkında tartışma. Onlardan hiçbirine de onlar hakkında soru sorma. )

Ayette geçen "Kelb" ( Köpek ) kelimelerinin sıra numaraları toplamının nümerolojik değeri "8" sayısını vermektedir. ( 6+1+3+2+5 = 17 ... 1+7 = "8" ) Ayrıca ayette "Sekizincileri köpekleridir." ifadesi yer almaktadır. Sirius'un de üyesi olduğu "Canis Majoris" ( Büyük Köpek ) takımyıldızında 8 yıldız bulunmaktadır. 8 sayısı yeni döngü başlangıcının ve sonsuz döngünün nümerik sembolüdür. Kur'an'da "Sirius" yıldızı "Şi'ra" olarak 53. ( 5+3 = 8 ) sure olan Necm suresinde geçmektedir. 

53/49 Ve (1) enne (2) hu (3) huve (4) rabbu (5) eş (6) şi'ra (7) ( Ve kesinlikle O, O Şira' nın da Rab’bidir. )

"Sirius" kelimesinin ( Siri + us ) kökünde "Sir / Siri / Esir / Esiri" kelimesi bulunmaktadır ki bu kelime "Süptil, İnce madde, Örtü, Gizleme, Koruma, Kaplama, Zar*" gibi anlamlara gelmektedir. Batı dillerindeki telaffuzu "Ether / Etheric" şeklindedir. Türkçede de "Eter" diye anılan madde "süptil, ince, yoğunluğu çok az olan kimyasal" olarak bilinmektedir. Sipritüalizmde "Sirius", insanların dünyaya geldikleri yer, Cennet**, Yarı Süptil Plan, Sevgi Planı olarak kabul edilmektedir. Sirius, insanları bir kalkan gibi örten ve koruyan pozitif frekans ileti merkezi olarak anılmaktadır. 

* "Kaplayarak koruyan, gizleyen" anlamını içeren "Zar" ve "Sir" kelimeleri hem fonetik, hem de semantik açıdan benzerlik arzetmekte olup, kuvvetle muhtemelen aynı kelimelerdir. "Sır" kelimesi zaten "Gizem, Gizlilik" anlamına gelmekte olup, "Sirlemek / Sırlamak" kelimesi de "Koruyucu madde ile kaplamak" anlamını yansıtmaktadır.

** "Cennet" kelimesi de "Örtme, Kaplama, Koruma" anlamına gelmektedir. Kökünde "Cenn" ( Kaplamak, Korumak, Örtmek ) kelimesi yer almaktadır. "Cunnet" ( Kalkan ), "Cinn" ( Görünmeyen ) kelimeleri de aynı köktendir. 

Fatir suresinin 13. ayetinde Allahu Teala'nın, inananları müşrik inkarcılardan koruyacağı ve müşrik inkarcıların inananlara "Kitmir" ( Zar ) kadar dahi zarar veremeyecekleri bildirilmektedir. ( "Katman, Tabaka" anlamına gelen "Katmer" kelimesiyle "Kitmir" esasen aynı kelimelerdir.

35/13 Yulicul leyle fin nehari ve yulicun nehar fil leyli ve sehhareş şemse vel kamera kullun yecri li ecelin musemma zalikumullahu rabbukum lehul mulk vellezine ted'une min dunihi ma yemlikune min KİTMİR

( Geceyi gündüze sokar ve gündüzü geceye sokar. Güneş’i ve Ay’ı buyruğuna almıştır. Hepsi isimlendirilmiş belirli vade için akarlar. Bu Rab’biniz Allah’ tır. Mülk, hükümdarlık O’nadır. O’ndan başkasını çağıranlar, hurma ile çekirdeği arasındaki ZAR kadar bile malik olamazlar, hükmedemezler. )

"İnananların korunması, örtülmesi" mesajını içeren ayette "Örten, Koruyan, Zar" anlamına gelen "Kitmir" kelimesinin yer alması dikkat çekmektedir. Zira, Kur'an ayetlerinde yer almamakla birlikte, Ashabi Kehf'in köpeğinin isminin "Kitmir" olduğu da islami kaynaklarda zikredilmektedir.





Thursday, September 30, 2021

"Çalışıyorum." derken!?

- Ne yapıyorsun?

- Çalışıyorum.

Çoğunlukla telefonda gerçekleşen bu diyalogu, "çalıştığını" yani "emek vererek insanlara fayda ürettiğini" zanneden ve maalesef kendini kandıran şirket plazalarındaki milyonlarca kişi hemen her gün deneyimlemektedir.  

Bu noktada, farkındalığı yüksek ve iyi niyetli olarak ve mevcut sistem gereği mecburen şirket ortamında veya şirket formatında faaliyet gösterenlere yönelik bir ifade söz konusu olmayıp, sadece asırlardır uygulaması süregelen şeytani tahakküm sistemine ve onun kadim vasıtası olan "şirket / şirketleşme" kavramına atıf yapılmaktadır.

Günümüzde her aydın insan, şirket* olgusunun, esasen Allah'ın insanlara sadece iman ve iyi amel beklentisiyle hesapsızca bahşettiği nimetleri gasp etmek / çalmak, bu nimetleri insanlara maddi menfaat karşılığında azar azar vermek ve böylelikle insanlar üzerinde bir kontrol ve tahakküm sistemi oluşturabilmek için tesis edildiğini idrak edebilmektedir. Dünyadaki küçük veya büyük ölçekli tüm şirketler doğrudan veya dolaylı olarak küresel müşrik şeytanların mülkiyetinde olan dev şirketlerin alt birimleri olarak faaliyet göstermektedirler. Zira sistem tamamen zincirleme şekilde birbirine bağlıdır. Dolayısıyla bu noktada "çalışmak" kelimesi maalesef "çalmak" anlamına doğru kaymaktadır.

* "Şirket" kelimesi "Şirk" ( Ortak koşmak, Ortak olmak ) kök anlamını içermektedir. "Şirk" kelimesine ilişkin Kur'an ayetlerindeki hükümler her inanan tarafından gayet iyi bilinmektedir.

Şirketlerde istihdam** edilen yani "hadmedilen ( ezilen, çiğnenen ), hizmetçileştirilen, köleleştirilen" insanlar esasen, fayda sağladıklarını düşündükleri / düşündürtüldükleri diğer insanların mevcut köleliklerinin devamını sağlamaktan, fakirin daha fakir, zenginin daha zengin olmasına ve emri altında bulundukları şirket sahibinin cebine daha fazla para konmasına vasıta olmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar. 

** "İstihdam" kelimesinin kökündeki "Hadm" kelimesi "Çiğnemek, Ezmek" anlamına gelmekte olup, durumu açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Empati, sevgi, şefkat, merhamet, özveri, dostluk, samimiyet, paylaşım, birliktelik gibi kavramların yer almadığı, bir anlamda insanlardan çalınarak imha edildiği, ancak "varmış gibi yapılarak" insanların aldatıldığı ve insanların da bile bile kendilerini aldattıkları şirketler aslında hırs, kıskançlık, ikiyüzlülük, nefret, bencillik, zulüm, zorbalık, adaletsizlik vb. gibi tüm nefsani ve şeytani olguların / duyguların maksimize edildiği mekânlardır. Dünyadaki kan ve gözyaşının temel müsebbibi olan şirketler dünyanın negatif enerji jeneratörleridir.

Uzun süredir "Yeni Dünya Düzeni" ve "Tek Dünya Devleti" adı altında telkin edilen sistemin özünde de "Dünya A.Ş."'nin kurulması ideali bulunmaktadır. Ahlak, din, millet, vatan vb gibi tüm insani değerlerin Great Reset ( Büyük Sıfırlama ) söylemiyle yokedildiği, tek değer yargısının para ( nefsani ve maddi menfaat ) olduğu şirketleşmiş bir dünya....yaşayanlarının yaşamlarının çalındığı ve köleleştirildiği bir dünya....habitattan pazara dönüştürülmüş bir gezegen....

Sonuç olarak "Çalışıyorum." diyen her insanın bu cümlesinin anlamını "samimiyetle" tekrar düşünmesi ve kendisine karşı dürüst olması dünya insanlığının selameti açısından büyük önem taşımaktadır. 

Kur'an'da "A'mele" ( Çalışmak ) kelimesi ilk kez Bakara suresinin 139. ayetinde geçmekte ve konu bağlamında bir mesaj vermektedir.

2/139 Kul etuhaccunena fillahi ve huve rabbuna ve rabbukum ve LENA A'MALUNA ve LEKUM A'MALAUKUM VE NAHNU LEHU MUHLİSUN

( De ki: "O Rab’bimiz ve Rab’binizken Allah hakkında bizimle tartışıp mücadele mi edeceksiniz? BİZE ÇALIŞMALARIMIZ VE SİZE ÇALIŞMALARINIZ VE BİZLER O'NA SAMİMİLERİZ." )

Neml suresinin 4. ayetinde de "iyi çalışmalar" yaptıklarını sanan "basiretsizlerin" durumu bildirilmektedir.

27/4 İnnellezine la yu'minune bil ahirati zeyyenna lehum a'malehum fe hum ya'mehun

( Kesinlikle o ahirete inanmayanlara, onlara çalışmalarını süsledik de onlar görüşsüzce dolaşırlar. )



Sabır çağı

Kaba madde planı dünyada şahit olunan döngü sonu gelişmeleri dikkate alındığında esasen bir "Sabır Çağı"'na girildiği anlaşılmaktadır. Zira iklimde, sağlıkda, ekonomide ve sosyopsikolojik durumda küresel  çapta bir bozunma sürecinin deneyimlendiği açıkça görülmektedir. 

Kur'an ayetlerinde de belirtildiği üzere düşük frekansın hakim olduğu durumlarda "Sabır" mekanizmasının aktive edilmesi kritik önem taşımaktadır. "Sabır" kelimesi "Olanları kabullenip, pasifize olmak" anlamına gelmemektedir. Zorluklara karşı ilimle ve azimle mücadele etmeyi tanımlayan "Sabır", güvende olmanın ve kurtuluşa ulaşmanın en önemli vasıtalarından biridir. "Sabrın sonu selamettir" yani "Sabrın sonu güvendir / kurtuluştur." söylemi de bu noktada derin anlamını hissettirmektedir.


"Sabır" kelimesi, yukarıda da zikredildiği üzere, esasen mücadeleyi temsil eden bir kelimedir. Batı dillerinde yer alan "Saber / Sabre" ( İng. ), "Sabre" ( Fra. ) ve "Säbel" ( Alm. ) kelimeleri "Kılıç" anlamına gelmektedir. "Kılıç" savaşın ve mücadelenin sembolüdür. Arapça'daki "Seyf" kelimesi de "Kılıç" anlamında kullanılmakta olup, kök anlam itibarıyla İngilizcedeki "Safe" ( Güvenli ) kelimesiyle ortaklığı söz konudur.

Kur'an ayetlerinde "Sabır" kelimesinin 11 nümerolojisi ile birlikte yer alması, "Sabır" frekansının ruhsal tekamüle ve farklı boyuta geçişe vesile olduğunu ifade etmekte gibidir.

2/45 Vesteinu bis SABRİ ves salah ve inneha le kebiratun illa alel haşiin

( Ve SABIRLA ve duayla isteyin. Kesinlikle o, saygı ve sevgi dolu korku duyanların, ürperenlerin, ürkenlerin haricindekilere büyük, ağır gelir. )

Ayet kodu 2+4+5 = 11

2/153 Ya eyyuhellezine amenusteinu bis SABRİ ves salah innellahe meas sabirin

( Ey o inananlar, SABIRla ve duayla isteyin. Kesinlikle Allah sabredenlerle birliktedir. )

Ayet kodu 2+1+5+3 = 11

2/155 Ve le nebluvennekum bi şey'in minel havfi vel cui ve naksin minel emvali vel enfusi ves semerat ve BEŞŞİRİS SABİRİN

( Ve kesinlikle sizi, korkudan, açlıktan, malların, nefislerin ve meyvelerin, ürünlerin noksanlığından gibi şeylerle sınayacağız. SABREDENLERİ MÜJDELE. )

Ayet numarası 1+5+5 = 11

3/17 Es SABİRİNE ves sadikine vel kanitine vel munfikine vel mustağfirine bil eshar

( SABREDENLER, doğru olanlar, saygılı durup itaat edenler, harcayanlar ve seher vakitlerinde af isteyenler. )

Ayet kodu 3+1+7 = 11

3/125 Bela İN TASBİRU ve tetteku ve ye'tukum min fevrihim haza yumdidkum rabbukum bi hamseti alafin minel melaiketi musevvimin

( Evet. EĞER SABREDERSENİZ ve sakınırsanız, onlar size aniden yetip gelirler. Rab’biniz size beşbin işaretli melek ile bu şekilde yardım eder. )

Ayet kodu 3+1+2+5 = 11

3/146 Ve ke eyyin min nebiyyin katele mea hu ribbiyyune kesir fe ma vehenu li ma esabehum fi sebilillahi ve ma daufu ve mestekanu VALLAHU YUHİBBUS SABİRİN

( Ve kendini Rab’be adamış olanların birçoğunun birlikte savaştıkları öyle haberciler vardı ki. Allah yolunda, onlara o isabet edenlerden dolayı gevşemediler ve zayıflamadılar ve endişelenip boyun eğmediler. ALLAH SABREDENLERİ SEVER. )

Ayet numarası 1+4+6 = 11

Enfal suresinin 65. ayetinde "Sabrın" zafer vasıtası olduğu zikredilmektedir.

8/65 Ya eyyuhen nebiyyu harridil mu'minine alel kital in yekun minkum işrune SABİRUNE yağlibu mieteyn ve in yekun minkum mietun yağlibu elfen minellezine keferu bi ennehum kavmun la yefkahun

( Ey haberci, inananları savaşa kızıştır teşvik et. Eğer sizlerden SABREDEN yirmi kişi olursa, ikiyüz kişiyi yenerler. Eğer sizlerden yüz kişi olursa, o inkar edenlerden bin kişiyi yenerler. Çünkü kesinlikle onlar anlamayan kavimdirler.   )

Ayet numarası 6+5 = 11

11/11 İllellezine SABERU ve amilus salihat ulaike lehum mağfiratun ve ecrun kebir

( Ancak o SABREDENLER ve iyilikler yapanlar, işte onlar, af ve büyük ödül onlaradır. )

Sure numarası 11, Ayet numarası 11

23/111 İnni cezeytuhumul yevme bima saberu ennehum humul faizun

( Kesinlikle ben bugün, sabırlarından dolayı kesinlikle onları karşılıklandırdım. Kesinlikle onlar, onlar kurtulanlardır. )

Ayet numarası 111





Wednesday, September 29, 2021

Aslında hep aynı kelimeler...

Arapça ve Türkçe dillerindeki kelimelerin batı dillerindeki yansımaları iki farklı kategoride incelenebilmektedir. 

1- Aynı anlam - Benzer telaffuz

Bu kategori aynı veya yakın anlamlı olup, aynı zamanda da benzer şekilde telaffuz edilen kelimeleri kapsamaktadır. 

Say ( Tür. ) = Sırala, Ard arda aktar
Say ( İng. ) = Söyle

* *"Söy" kökü ayrıca zaten İngilizcedeki "Say" kökü.

İkaf ( Ara. ) = Durdurma, Tutuklama
Cuff ( İng. ) = Kelepçe

Nâm ( Ara. ) = Ün, İsim
Name ( İng. ), Nom ( Fra. ), Name ( Alm. ) = İsim

2- Farklı anlam - Benzer telaffuz

Bu kategori telaffuzları benzeyen, ilk bakışta anlamları farklıymış, ilgisizmiş gibi algılanan ancak kök kelime itibarıyla derinden yine ortak anlam ilişkisine sahip kelimeleri içermektedir.

Huld ( Ara. ) = Ebediyet
Hold ( İng. ) = Tut, Öyle kal

Kalın ( Tür. )
Column ( İng. ) = Sütun ( Ama kök anlam olarak "Kalın ve sağlam olan" )

Karın ( Tür. )
Carnation ( İng. ) = Bedenlenme, Etlenme, Soylanma, KARINDAN çıkma ( Doğma )

Hevn ( Ara. ) = Sükunet, Huzur, Dinginlik
Heaven ( İng. ) = Gök, Cennet

Nifak = Bozukluk, Bozuşma
Infect ( İng. ) = Enfeksiyon oluşması, İltihaplanma, Bozulma, Bozunma

Pat* ( Tür. ), Ba'd ( Ara. ) = Bozulma, Helâk olma ( * PATlamak )
Pathology ( İng. ) = Hastalık bilimi

Bunlar gibi daha nice örneklerin mevcudiyeti kutsal kitaplarda zikredildiği üzere dillerin ortak kökeni hakkında önemli delil teşkil etmektedir. Atatürk'ün üzerinde çalıştığı "Kök Dil" / "Güneş Dili Teorisi" de bu gerçeğe dayanmaktaydı.





Tuesday, September 28, 2021

Sotik döngü ( Sirius döngüsü ) ve Heliacal Döngü

Mısırlılar Canis Majoris ( Büyük Köpek ) takımyıldızının üyesi olan ve "Ak Yıldız" olarak da anılan  "Sirius" yıldızına "Sopdet" ( Grekçe "Sothis" ) ismini vermişler ve Sirius yıldızının doğu ufkundan doğuşunu yılbaşı kabul etmişlerdir. Yaptıkları döngüsel hesaplamalar ile Sirius'un 1460 yıllık döngü sonlarında aynı konuma geleceğini tahmin etmişlerdir. (1460 yıl, 365 yılın 4 ile çarpımıdır). Bu döngüsel süre "Sothic Cycle" ( Sotik Döngü ) olarak anılmaktadır. ( 1460 sayısının nümerolojik değeri düalitenin, döngünün ve farklı halden hale geçişin ( farklı boyuta geçiş ) nümerik sembolü olan 11 sayısını vermektedir. )

Sirius yıldızı yani "Sothis / Sopdet", Mısır pagan mitolojisindeki kadın karakter Isis ( Tanrıça ) ve erkek karakter Anubis ( Tanrı ) ile özdeşleştirilmiştir.

Sothis / Sopdet ( Başının üstünde Sirius sembolü bulunmaktadır. )

"Sothis" kelimesinin "Üçgen, Sivri olan" anlamına geldiği bilinmektedir. Aşağıdaki fotoda Sirius, Betelgeuse ve Procyon yıldızlarının oluşturdukları "üçgen" görülmektedir. En altta olan parlak yıldız Sirius'tur.


"Heliacal Cycle" ( Sarmal Döngü ) ise Sirius'un sarmal yükseliş sonrasında 70 gün boyunca kaybolması ve tekrar aynı sarmal yükseliş ile ortaya çıkmasına verilen isimdir. Mısır mitolojsinde bu fenomen Sopdet / Sothis'in "gelişi ve gidişi" olarak sembolize edilmektedir. Söz konusu döngüsel fenomen, 7 birimlik döngüyü temsil etmektedir. 

Kur'an'da Sirius yıldızı "Necm" ( Yıldız ) suresinin 53/49 kodlu ayetinde "Şi'ra" kelimesiyle yer alır. Necm suresinin numarası 53 ( 5+3 = 8 ) olup, surede 62 ( 6+2 = 8 ) ayet bulunmaktadır. ( 8 sayısı, 7 birimlik döngü sonundaki yeni döngü başlangıcının nümerik sembolüdür. ( Müzikte "Oktav"( Sekizli )  adı verilen 8 notalık yapıda da "Do" ile başlayan 7 birimlik döngü sonunda, 8. nota olan ince "Do" ile yeni döngü başlamaktadır. )

53/49 Ve (1) enne (2) hu (3) huve (4) rabbu (5) eş (6) Şİ'RA (7) ( Ve kesinlikle O, O ŞİRA' nın da Rab’bidir. )

Ayetin 7 kelimeden oluşması ve Şi'ra kelimesinin 7. kelime olması da "Sarmal Döngü" fenomenine işaret etmekte gibidir. Ayrıca ayet numarası olan 49 sayısı da 7x7 işlemi itibarıyla, düalitenin ve döngünün ifadesi "Seb'an minel mesani" ( İkililerden yedi / İkili Yedi ) olgusuna dikkat çekmektedir.




Sunday, September 26, 2021

Beyaz elin sırrı

Hz. Musa'nın Firavun'a karşı mücadelesinde başarılı olabilmesi için Allahu Teala tarafından kendisine bahşedilen dokuz ayetten biri de "Elin koyuna sokulup çıkarıldıktan sonra beyazlaşması" fenomenidir. Bu fenomenden ilk kez A'raf suresinin 108. ayetinde bahsedilmektedir.

7/108 Ve (1) nezea (2) YEDE (3) hu (4) fe (5) iza (6) hiye (7) BEYDAU (8) li (9) en (10) nazirin (11)

( Ve elini çekip çıkardı da o zaman o bakanlar için BEYAZ oldu. )

Ayette 11 kelime bulunmakta olup, "Yed" ( El ) kelimesi 3., "Beydau" ( Beyaz ) kelimesi ise 8. kelimedir. Bu iki kelimenin sıra numaralarının toplamı da ( 3+8 = 11 ) 11 sayısını vermektedir. Bilindiği üzere 11 sayısı ( 8 sayısı gibi ) düalitenin, sonsuz döngünün, yeni döngü başlangıcının ve halden hale geçişin ( farklı boyuta geçiş portalı ) nümerolojik sembolüdür. Hz. Musa'nın asasıyla denize vurarak denizde portal açması ile "Beyaz el" fenomeni arasında semantik ilinti bulunmakta gibidir. 

"Beyaz" renk aynı zamanda Sirius yıldızının da sembolü olup, bu yıldız "White Star" ( Beyaz Yıldız ) olarak da anılmaktadır. Okült ezoterizmde "Büyük Beyaz Kardeşliği" olarak bilinen bir kavram da bulunmaktadır. Kur'an'ın Necm ( Yıldız ) suresinde "Şi'ra" olarak zikredilen Sirius yıldızı spiritüalizmde üst boyut vazıfeli varlıkların bulundukları yaşam planı ve Cennet olarak tasvir edilen boyut ( plan ) olarak kabul edilmektedir.

"Koyuna sokularak beyaz olarak çıkarılan el" fenomenin yer aldığı diğer ayetler ise şöyledir.

20/22 Ve (1) admun (2) yede (3) ke (4) ila (5) cenahi (6) ke (7) tahruc (8) BEYDAE (9) min ğayri suin ayeten uhra

( Ve elini koynuna koy. Diğer ayet olarak, kusursuz BEYAZ çıksın. )

27/12 Ve (1) edhil (2) yede (3) ke (4) fi (5) ceybi (6) ke (7) tahruc (8) BEYDAE (9) min ğayri suin fi tis'i ayatin ila fir'avne ve kavmih innehum kanu kavmen fasikin

( Ve elini koynuna sok. Firavun' a ve kavmine yönelik dokuz ayetin içinde olarak kusursuz BEYAZ olarak çıkacaktır. Kesinlikle onlar günahkarlar kavmi oldular. )

28/32 Usluk (1) yede (2) ke (3) fi (4) ceybi (5) ke (6) tahruc (7) BEYDAE (8) min ğayri su'in vadmun ileyke cenahake miner rahbi fe zanike burhanani min rabbike ila fir'avne ve meleih innehum kanu kavmen fasikin

( Elini koynuna sok. Kusursuz BEYAZ olarak çıksın. Korkudan kollarını kendine, senin tarafına çek. Artık, bu ikisi sana Rab’binden, Firavun' a ve ileri gelenlerine karşı iki delildir. Kesinlikle onlar günahkarlar kavmi oldular. ) 

Teşbih ve sembolizm içeren "Elin koyuna konması" ve "Beyaz el" ezoterik cemiyetlerde de sembol ve iletişim jesti olarak kullanılmaktadır. Bu jestin, vazifeli varlıklar ( melekler ) tarafından belirli bir enerji frekansının daima aktif tutulması ve bu yolla güç sağlanması amacıyla ilahi kozmik bir kod olarak iletilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Saffat suresindeki cennet tasvirleri arasında yer alan "Beyaz içecek" de konu ile ilintilidir. Zira bu tasvir de üst boyuttaki ilahi kozmik bilgilere işaret eden bir teşbih niteliğindedir.  

37/46 BEYDAE lezzetin liş şaribin ( BEYAZDIR, içenler için lezzetlidir. )

Ayetin ve surenin numaralarının ( 37/46) "1" ve "1" sayılarını vermesi ve yine 11 nümerolojisinin tezahür etmesi konu bağlamında dikkat çekmektedir. 



Karahantepe'deki monolitler - dikilitaşlar

Şanlıurfa merkezine 46 km mesafede, "Tek Tek* Dağları Milli Parkı" içerisindeki Kargalı Mahallesi yakınlarında, 1997 yılında bulunan Karahantepe kalıntıları da Göbeklitepe'dekiler gibi monolitler ( dikilitaşlar ) içermektedir.

* "Tek Tek" ifadesi 1 ve 1 anlamını yani 11 nümerolojisini yansıtması açısından ilginçtir.

Bilindiği üzere satanik pagan sembol olan "Dikilitaşlar", "Pindar" ( Pinnacle of Dragon / Ejderin Tepesi / Penisi ) sembolüdür. Ayetlerdeki kelimelere negatif yönde şeytani ve şirk dolu anlamlar yükleyen inkârcı kâfirlere göre "Dikilitaş" insan soyunu dölleyen ve yerde hibrid ( cin ve insan melezi ) soy oluşturan ve yılan olarak simgelenen cin lideri İblis'in sembollerinden biridir. Bu nedenledir ki Kur'an'da "Dikilitaşların şeytan işi pislik olduğu" belirtilmektedir. Satanik okültizmde "Penis" - cinsel işleviyle de uyumlu olarak - boyutlar arası portal açıcı olarak da sembolize edilmektedir. 

5/90 Ya eyyuhellezine amenu innemel hamru vel meysiru vel ENSABU vel ezlamu RİCSUN MİN AMELİŞ ŞEYTANİ fectenibuhu leallekum tuflihun

( Ey o inananlar, kesinlikle şarap, kumar, DİKİLİTAŞLAR ve fal okları ŞEYTAN çalışmasından, İŞİNDEN PİSLİKTİR. O halde onlardan kaçının. Umulur ki iflah olursunuz. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2017/10/dikilitas-nasb.html

Karahantepe'de "Phallus" ( Penis ) sembolizmi içeren dikilitaşların bulunması ve aşağıdaki fotoda 11 adet monolit görülmesi de önem arzetmektedir. 


"Phallus" kelimesi Arapça'daki "Falik" ( Yaran, Yarıp açan ) kelimesi ile ortak FLK köküne sahiptir. "Falik" kelimesi En'am suresinin 95. ayetinde Allah'ın yaratılışı başlatmasının bir sembolü ve O'nun bir sıfatı olarak zikredilmektedir.

6/95 İnnellahe FALİK el habbi ven neva ..

( Tohum tanelerini ve çekirdekleri YARIP AÇAN kesinlikle Allah' tır. .... )

Aynı kökten türeyen bir başka kelime de "İnfilâk" ( Yarılıp açılma, Patlama ) kelimesidir. Zira Hz. Musa için denizi yarıp açan yani geçiş portalı açan yine yüce Allah'tır.

26/63 Fe evhayna ila musa enidrib bi ASAkel* bahr fe ENFELEKA fe kane kulli firkin ket tavdil azim

( Böylece Musa' ya "Asan ile denize vur." diye vahyettik de YARILIP AÇILDI. Her bölük büyük dağ gibi oldu. )

* "Asa"'nın bir portal açıcı olduğu evvelce "Portal açıcı asa" başlıklı bölümde incelenmiştir.

Yukarıdaki fotoda, bir insan kafası, 10 adet "Phallus" şeklindeki monolit ve ortada da "Yılan" şeklinde bir monolit yer almaktadır.

Yılan şeklindeki monolit

Monolitler ile yapılan bu mizansen İblis'in insan soyunu döllediğini ve insanlık üzerinde tahakküm kurduğunu tasvir etmekte gibidir. Aşağıdaki ayetler konu bağlamında önem arzetmektedir.

İsra suresinin 64. ayetinde yer alan aşağıdaki cümle Rab'bin İblis'e hitabı olup, insan olarak algılanan cin ve insan melezi varlıkların tezahürüne işaret niteliğindedir.

17/64 ... ve ŞARİKHUM fil emvali vel EVLADİ ...

( ... Onlara malda ve ÇOCUKLARDA ORTAK OL. ... )

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde ise İblis, "Eski yılan", cin ve insan şeytanlarının soyu ise "Engerek soyu" olarak nitelenmektedir.

66-Revelations-12-9 Büyük ejderha - İBLİS ya da ŞEYTAN denen, bütün dünyayı saptıran o ESKİ YILAN - melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.

40-Matthew-3-7 Ne var ki, birçok Ferisi'yle Saduki'nin vaftiz olmak için kendisine geldiğini gören Yahya onlara şöyle seslendi: "Ey ENGEREKLER SOYU! Gelecek gazaptan kaçmak için sizi kim uyardı? 

40-Matthew-12-34 Sizi ENGEREKLER SOYU! Kötü olan sizler nasıl iyi sözler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yürekten taşanı söyler. )

40-Matthew-23-33 "Sizi YILANLAR, ENGEREKLER SOYU! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız? 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/08/kapadokya-ve-peri-bacalar.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/12/uc-ylan-sembolizmi.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/06/obelisk-sembolizmi-ve-pindar.html?m=1

"Problem - Tepki - Çözüm" taktiği

Başlıkta yer alan ve bir İngiliz araştırmacı yazar olan DI tarafından sıklıkla dile getirilen "Problem - Tepki - Çözüm " taktiği şeytani tuzakların kaynak kodu niteliğindedir. Süreç üç aşamalıdır.

1- Bir topluma uygulanmak istenen ve onların aleyhine olmak üzere planlanmış herhangi bir projenin doğrudan uygulanmaya kalkışılması doğal olarak büyük toplumsal tepkiye neden olacak ve bu tepkiler gerçekleşmeyi engelleyecektir. Bu nedenle evvelce süreci ve aksiyon aşamaları detaylı olarak kurgulanmış ve toplumun genelini etkileyecek, kitle travmasına neden olacak bir problem yaratılır.

2- Detaylı olarak kurgulanarak uygulamaya konulan ve kurgulayıcıları tarafından da yoğun kitle iletişimi yapılan problemden dolayı toplum zor durumda kalır ve zarar görür. Zaman içinde bu problemden dolayı perişan olan, bunalan, korku ve çaresizlik duygularına yenik düşen toplum "Yeter artık. Birileri bir şeyler yapsın." talebini dillendirmeye başlar.

3- İşte bu aşamada, problemin kurgulayıcıları zaten evvelce planladıkları "hedeflerini" yani esas projelerini "çözüm aksiyonları" adı altında yardım ediyorlarmışcasına sırayla uygulamaya koyarlar. Böylelikle esasen büyük tepki alacak uygulamalar tepki bir yana toplumun bizzat kendi rızasıyla gerçekleştirilmeye başlanır.

Uzak ve yakın tarihte çok örneği bulunan "Problem - Tepki - Çözüm" taktiğinin güncel örneği ise şimdi "Coronavirus Pandemisi" olarak deneyimlenmektedir. Pandemi kurgusu anılan taktik ile tam uyum içerisinde uygulamaya konmuş bir projedir. Metodik aşamaları şöyledir.

1- "Virüs pandemisi" olarak ortaya çıkarılan problemin esası laboratuarda sentetik olarak ve mRNA teknolojisi kullanılarak üretilmiş bir programlanabilir virüse dayanmaktadır. 

2- Güvenilir olmayan, kasıtlı metodik yanlışlık içeren ve tutarsızlıklarla dolu raporlamalar, sistemin neferi olmuş tıbbi ve siyasi kurumların, yetkililerin ve medyanın korku pompalaması nedeniyle çaresiz ve aciz hissettirilen toplumun büyük bölümü mRNA aşılama operasyonuna çözüm beklentisiyle rıza göstermektedir.

3- "Çözüm" maskesi altındaki "Hedef" ise küresel bazda toplumsal yaşam dinamiklerinin her açıdan tamamen değiştirilmesi, tüm ulusların, tüm toplumların yani tüm insanlığın dijital teknoloji marifetiyle tek bir merkezden sevk ve idare edildiği totaliter, faşist yeni bir küresel rejimin hayata geçirilmesidir. Yani hedef "Yeni Dünya Düzeni" mottosuyla telkin edilen "Tek Dünya Devleti"'nin oluşturulmasıdır. Bir başka deyişle hedef, kurgulanan virüs salgını sebebine istinaden yapılan mRNA aşılaması vasıtasıyla bağışıklık sistemi zayıflamış, zaman içinde hastalanmaya ve hatta ölmeye başlamış insanlara tek "çözüm" olarak yine mRNA ve "çipleme" sunularak tüm insanların dijital kimlikli robot kölelere dönüştürülmesi ve insanlığın küresel bir elit zümrenin tam tahakkümü altına girmelerinin sağlanmasıdır. Sürekli oluşan etkin varyantların sebebi mRNA aşısının kendisi olmasına rağmen sanki virüs bağımsız mutasyon geçiriyormuş ve ayrıca yeni virüsler ortaya çıkıyormuş algısı yaratılarak mRNA aşısı çözüm olarak sunulmaya devam edilecek ve bir "virüs - antivirüs" kısır döngüsü yaratılacaktır.

Surecin en önemli kısmı ise mRNA kaynaklı hastalanma ve ölümlere çözüm olarak "çipleme" uygulamasının ortaya konacak olması ve zaman içinde bunun da aşı gibi bir baskı ve zorlama unsuru haline gelecek olmasıdır.

Ancak tüm bu şeytani kurgulara ilişkin olarak, hep zikredildiği üzere, Fatir suresinin 43. ayetinde net mesaj verilmekte ve inkârcı müşriklerin kendilerinden başkasına tuzak kurmadıkları vurgulanmaktadır.

35/43 İstikbaran fil erdi ve mekras seyyi' ve LA YEHİYKUL MEKRUD SEYYİU İLLA Bİ EHLİH fe hel yenzurune illa sunnetel evvelin fe len tecide li sunnetillahi tebdila ve len tecide li sunnetillahi tahvila

( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. KÖTÜLÜK TUZAĞI SAHİBİNİN HARİCİNDEKİNİN BAŞINA GEÇMEZ. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. ) 

Saturday, September 25, 2021

Şifayı kapmak!

"Şifa" kelimesi ŞF kökünden gelen ve "İyileşme, Kötü bir durumdan, hastalıktan kurtulma" anlamlarını içermektedir. "Şefaat" ( Af vesileciliği ) ve "Şefi" ( Af vesilecisi ) kelimeleri de aynı kökten gelmekte olup, özde "kötü bir durumdan iyi bir duruma geçilmesi" anlamını barındırmaktadır.

"Şifayı kapmak" deyimi ise genellikle üşütme, nezle veya gribal enfeksiyon gibi durumlarda "Hastalanmak" anlamında kullanılagelmişse de esasen "İyileşmek, daha iyi olma imkanını elde etmek." anlamını taşımaktadır. Zira hapşırma, ateşlenme, halsizlik, kemik sızlaması gibi semptomlar ile ortaya çıkan bu tür hastalıklar sıkıntı verse de nihayetinde esasen vücut direncinin artmasına ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine vesile olmaktadırlar. Zira "hastalık" ve "iyileşme" olguları da ilahi nizamın temel ilkesi olan ve nihayetinde tekamül vesilesi olan "döngülerin" bir başka tezahürü niteliğindedir.  

Dolayısıyla "Şifayı kapmak" ifadesi meşakkatli ve sıkıntılı bir süreçten iyileşmiş, daha iyiye gitmiş olarak çıkmanın tanımı niteliğindedir.

Kur'an'da "Şifa" kelimesinin ilk kez ve fiil ( Yeşfi ) olarak yer aldığı ayette "Savaş ve mücadele sonrasında şifaya ermek" kavramına değinilmesi konu bağlamında uyum arzetmektedir.

9/14 KATİLUHUM yuazzibhumullahu bi eydikum ve yuhzihim ve yensurkum aleyhim ve YEŞFİ SUDURA kavmin mu'minin

( Onlarla SAVAŞIN ki Allah, sizin ellerinizle onlara azap versin ve onları rezil etsin ve onlara karşı size yardım etsin. İnananlar kavminin GÖĞSÜNE ŞİFA VERSİN. )

Aşağıdaki ayetlerde ise Kur'an'ın, kalbi ve zihni açık insanlar için "şifa" niteliğinde olduğu bildirilmektedir. Bu mesaj esasen ilahi kozmik bilgilerin / kelimelerin her birinin ruhsal açıdan iyileştirici ve tekamül ettirici niteliği olduğunu ortaya koymaktadır.

10/57 Ya eyyuhen nasu kad caetkum MEV'İZATUN min rabbikum ve ŞİFAUN li ma fis suduri ve HUDEN ve rahmetun lil mu'minin
( Ey insanlar size Rab’binizden ÖĞÜT ve o göğüslerin içindekiler için ŞİFA, YÖNLENDİRME ve inananlar için RAHMET geldi. )

17/82 Ve nunezzilu minel KUR'ANİ ma huve ŞİFAUN ve RAHMETUN lil mu'minine ve la yeziduz zalimine illa hasara

( Ve KUR'AN' dan inananlar için ŞİFA ve RAHMET olanları indiririz. Zalimlere hasar haricindekini artırmayız. )

26/78 Ellezi halekani fe huve yehdin
( Beni yaratan O'dur. Artık beni O yönlendirir, )

26/79 Vellezi huve yut'imuni ve yeskin
( Ve O'dur, O'dur beni yediren ve beni içiren. )

26/80 Ve iza MERİDTU fe huve YEŞFİN
( Ve HASTALANDIĞIMDA O bana ŞİFA VERİR. )

41/44 Ve lev cealnahu KUR'ANEN a’cemiyyen le kalu lev la fussilet ayatuh a'cemiyyun ve arabiyy kul huve lillezine amenu HUDEN ve ŞİFA vellezine la yu'minune fi azanihim vakrun ve huve aleyhim ama ulaike yunadevne min mekanin beiyd

( Ve şayet onu yabancı KUR'AN kılsaydık, "Ayetlerini ayrıntılandırmalı değil miydi?" derlerdi. Yabancı ve Araplara? De ki: "O, inananlar için YÖNLENDİRMEDİR ve ŞİFADIR. O inanmayanlar, onların kulaklarının içinde ağırlık vardır. O onlara körlüktür. İşte onlara uzak mekandan seslenilir.” )

Kur'an'da da yer alan ve ŞF kökünden gelen bir kelime olan "Şefe" ( Dudak ) kelimesi "Şifahen" ( Dudakla, Sözle, Sözel olarak, Söylemle ) kelimesinin de köküdür. ŞF köküne bağlı kelimelerdeki "Söz, Söylem" ve "İyileşme" anlamları Kur'an'ın ( okunmasının ) şifa olması gerçeğini fonetik ve semantik açıdan da teyid eder niteliktedir.






Friday, September 24, 2021

Keva'ib meselesi

Evvelce "Huriler meselesi" başlıklı bölümde de incelendiği üzere islami kültürde dogmatik olarak yer etmiş olan ve sürekli tekrarlanan "Cennetteki kadınlar" söylemi, ayetlerdeki kelimelerin çoklu anlamları dikkate alındığında ve ayetler derin tefekkür ile incelendiğinde maalesef kaynaksal referansı olmayan bir söylemden öteye geçememektedir. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/03/huriler-meselesi.html

Bu duruma bir örnek de 78/33 kodlu  ayette geçen "Keva'ib" kelimesinin neredeyse tüm meallerde "Göğüsleri tomurcuklanmış turunç memeli kızlar" olarak tercüme edilegelmiş olmasıdır. 

78/32 Hadaika ve a'naben ( Bahçeler ve üzüm bağları. )

78/33 Ve KEVA'IBE ETRABEN ( Ve birbirlerine EŞ ÜZÜM TANELERİ / EŞ ÜZÜM TOMURCUKLARI )

78/34 Ve ke'sen dihakan ( Ve dolu kaseler. )

Ayetteki "Keva'ib" kelimesi "Ka'be, Kâ'ib" ( Kübik*, Topuklu, Üzüm tanesi, Tomurcuk, Tane ) kelimesinin çoğulu olup, bu kelime yukarıdaki tercüme de görüleceği üzere "Üzüm taneleri / Üzüm tonurcukları" anlamını temsil etmektedir. Arapçadaki kelimelerin çok anlamlılığı Kur'an ayetlerine derinlik ve çok anlamlılık kazandıran unsurların başında gelmektedir.

* Ek bilgi : "Kâ'ib" kelimesi "Ka'be" kelimesi ile ortak köktendir. Zira "Ka'be" kelimesi "Küp" anlamına gelmektedir. Batı dillerindeki ortak kökten olan kelimeler de "Cube" ve "Kubus" kelimeleridir. 

Ayetteki "Etrab" kelimesi ise "Tirb" ( Akran, Yaşıt, Eş ) kelimesinin çoğuludur. 

Dolayısıyla "Keva'ibe etraben" tamlamasının esasen "Birbirlerine eş üzüm taneleri / eş üzüm tomurcukları" anlamı bulunmaktadır. Bu anlam, cennet halinde "herkese eşit nimet takdir edildiği" mesajını da içermektedir. Zaten yukarıdaki ayet üçlüsünde "bahçeler", "üzümler" ve "içecekler"den bahis vasıtasıyla nebati nimet tasviri yapılmaktadır.

Yukarıdaki ayetler, Kur'an'da "Cennet" ( Korunaklılık, Koruma, Örtü, Bahçe ) olarak sembolize edilen o "manevi ortamın, ruh halinin" uyandıracağı hislerin sezilebilmesi için yapılmış teşbihlerden bazılarını içermektedir. Zira önceki ve sonraki ayetlerde de bu teşbihi tasvirler yer almaktadır. 

Allah'ın bahşettiği ruhsal huzur ve güzellik nimetinin sembolik ifadesi olan Cennet tasvirleri arasında saflığın, temizliğin sembolü olarak "Vildanen muhalledin" ( Ebedi çocuklar ) ifadesi de yer almaktadır.

Thursday, September 23, 2021

mRNA ve Uracile

Organizmaların kaynak kodlarının bulunduğu ana veri tabanı ve komuta merkezi olan DNA'daki ( DeoksiriboNükleikAsit ) dört baz ( nükleotid ) Adenine, Cytosine, Guanine ve Thymine enzimleridir. Bu enzinlerin formülleri ve molekül ağırlıkları şöyledir.

DNA Adenine C5H5N5 = 6x5+1×5+7x5 = 70
Cytosine C4H5N3O = 6x4+1×5+7×3+16 = 66
Guanine C5H5N5O = 6x5+1×5+7×5+16 = 86
Thymine C5H6N2O2 = 6x5+1×6+7×2+16×2 = 82

DNA'dan aldığı genetik mesajları hücredeki ribozomlara / proteinlere ileten RNA'da bulunan dört baz ise Adenine, Cytosine, Guanine ve Uracil nükleotidleridir. Bu enzimlerin formülleri ve molekül ağırlıkları şöyledir.

Adenine C5H5N5 = 6x5+1×5+7x5 = 70
Cytosine C4H5N3O = 6x4+1×5+7×3+16 = 66
Guanine C5H5N5O = 6x5+1×5+7×5+16 = 86
Uracil C4H4N2O2 = 6x4+1×4+7×2+16×2 = 76

DNA'da "Uracil" yerine "Thymine" enziminin bulunmasının sebebi "Thymine"'in fotokimyasal mutasyonlara karşı daha dirençli olması ve genetik mesajı daha stabil olarak korumasıdır. RNA'daki Uracil de stabilite sağlayıcı işlevi görmesine rağmen Thymine kadar dirençli değildir. 

COVID19 aşısı olarak lanse edilen ancak henüz faz testleri tamamlanmamış gen terapi materyeli niteliğinde olan mRNA molekülünün içeriği ise şöyledir.

Adenine C5H5N5 = 6x5+1×5+7x5 = 70
Cytosine C4H5N3O = 6x4+1×5+7×3+16 = 66
Guanine C5H5N5O = 6x5+1×5+7×5+16 = 86
Pseudouridine ( ψ ) * C9H12N2O6 = 6x9+1×12+7×2+16×6 = 176


Tüm bazların moleküler ağırlıklarının nümerolojik toplamı ( 7+0+6+6+8+6+1+7+6 = 47 ... 4+7 = "11" ) 11 sayısını vermekte olup, bu durum Coronavirus pandemisi ve aşılama sürecinde yoğun olarak tespit edilen ve evvelki bölümlerde belirtilen 11 nümerolojisiyle uyum arzetmektedir.

* Grek alfabesindeki Psi ( ψ ) harfiyle sembolize edilen "Pseudouridine"** ( "Uracile"'in bir nitrojen-karbon glikosidik bağ yerine bir karbon-karbon yoluyla eklendiği nükleosit uridinin bir izomeri ) sentetik bir baz olup, RNA'nın orijinalindeki Uracil'in yerine konmaktadır. Uracil'in molekül ağırlığının 76 olması ( C4H4N2O2 = 6x4+1×4+7×2+16×2 = "76" ) ile "İnsan" suresinin numarasının 76 olması arasında batini mesaj bulunmakta gibidir. Yani sembolik olarak "İnsan" çıkarılmakta ve yerine "ψ" konmaktadır. Psi*** harfinin sembolü olan "ψ" ( üç çatal ), Kur'an'da şeytani frekansı simgeleyen "Üç çatallı gölge" kavramı ve "Şeytanın üç çatallı mızrağı" sembolizmiyle batinen ilintili gibi görünmektedir. Bir başka deyişle, bahsedilen biyokimyasal modifikasyonlar teşbihen "insan out, şeytan in" mesajını vermekte ve "Transhumanism" ( İnsan ötecilik, İnsandan geçme ) kavramının "insanlıktan çıkma / insanlıktan çıkarılma" anlamına geldiğini teyid eder niteliktedir. 

** "Pseudo" kelimesi "Sahte, Suni" anlamını taşımakta olup, anılan sentetik / yapay enzimi tanımlamaktadır.
*** "Psi" harfi Grekçe "Ruh" kelimesini temsil etmektedir. "Psychology" kelimesinin kökü de "Psi" harfidir.


Fiktif! bir karakter "Doctor Poison"

Hollywood* filmlerinin, küresel uygulamaların ve planların kitle iletişim, hazırlık ve telkin mecrası olduğu ve her filmin küresel satanistler için bir ritüel ve gerçekleşme niteliğinde olduğu bu blogda defaatle belirtilmiştir. Ayrıca zaten birçok insan artık bu gerçeğin farkına varmış ve varmaktadır. Filmlerin senaryoları, senaryolardaki mekânlar, gruplar ve kişiler gerçekleşmiş veya gerçekleştirilmesi planlanan projelerin kriptolarını, kodlarını yansıtmaktadır.

En güncel gerçekleşme örneği olarak "pandemi kurgusu ile dijital distopyaya geçiş" dikkate alındığında, önceden bu konularda birçok film yapıldığı ve tüm süreçlerin, mekânların ve kişilerin en ince detaylarına kadar senaryolarda mevcut olduğu görülmektedir.

Komployu haber verene "komplo teorisyeni", habere de "komplo teorisi" muamelesi yapılmasının ardından gelen meşhur alay söylemi "Sen çok film izliyorsun." cümlesi artık yerini "Bu filmde de şunu anlatmışlar." cümlesine bırakmış ve ortada "teori" olmadığı, doğrudan "komplo" olduğu birçok insan tarafından farkedilmeye, algılanmaya başlanmıştır. Bu değişim insan idrakinin ve farkındalığının döngü sonuna kadar geçen zaman içindeki değişimini, gelişimini göstermektedir.

* Hollywood ( Kutsal tahta / Kutsal orman ) kelimesi de okült ezoterik anlam içernektedir.

Bu bağlamda bir Hollywood yapımı olan "Wonder Woman" ( Harika Kadın ) film serisi içerdiği bir karakter ile önem arzetmektedir. Filmdeki ilginç karakter patojen, zehir ( virüs ), toksin, veba ve kimyasal silah mühendisliğinde uzman olan ve cinsiyetini gizleyen kimyager biyolog "Doctor Poison*" ( Doktor Zehir )'dır.

Doctor Poison karakteri film serilerinde Prenses Maru, Marina Maru, Albay Maru ve Isabel Maru olarak dört farklı kimlikle ( alter ego ) enkarne olmaktadır.

* "Poison" ( Zehir ) kelimesinin kökü Fransızcadaki "Boisson, Puison" ( İçecek, İçilecek sıvı ) kelimesidir.

Prenses Maru, Nazi casus çetesinin "zehir**" bölümünün şefidir. Doctor Poison'ın esasen cinsiyeti belirsizdir. ( Hem kadın hem erkek addedilmektedir! ) Hedefi ABD ordusunun içme suyuna geliştirdiği bir zehiri katmaktır ki bu zehir insana "emredilenin tam tersini yaptırmaktadır."

** Latince "Virus" kelimesi "Zehir" anlamına gelmektedir. )

2017 yılı yapımı olan Wonder Woman filminde ise Doctor Poison, 1. Dünya Savaşı'nda Almanlar için hardal gazı geliştiren toksikoloji ve sıvı dinamiği konularında uzmanlaşmış Türk! kökenli doktoru temsil etmektedir. Doctor Poison'un sol gözünün çevresi yara iziyle kaplıdır. 

 



Sol göz ve sol göz çevresindeki işaretlemeler, şeytani frekansın sembolü olan ve "Şahin" ile sembolize edilen "Horus"'a atıf için kullanılmaktadır. Tek el ile sol göz kapatılarak yapılan "tek göz" hareketi de Horus sembolizmi içeren okült ezoterik bir kodlamadır.

Yukarıdaki fiktif! ( hayali ) Doctor Poison karakterine ait bilgiler ile Coronavirus pandemisi ve mRNA aşısı kapsamında bir sembol gibi öne çıkarılan Türk kökenli doktor ( eşiyle birlikte erkek / kadın ikilemi ) dikkate alındığında ilginç bir uyum oluşmakta gibidir. Ayrıca anılan şahsın doğum gününün "29 Eylül" olması da nümerolojik olarak 9/11 mesajı vermekte gibidir. ( 29 ... 2+9 = 11 ve 9. ay ) ( Coronavirus pandemisi sürecindeki 11 nümerolojisi tezahürlerine evvelki bölümlerde defaatle değinilmiştir. )

Dolayısıyla evvelki bölümlerde de belirtilen şu sorular tekrar öne çıkmaktadır.

- Hücrenin çekirdeğine girme yeteneği olan mRNA moleküllerine zehirleme işlevi kodlanmak suretiyle hücrenin genetik yapısı değiştirilebilir, bozulabilir, gen hücreleri mutasyona uğratılabilir mi? ( Meşhur doktor "gelecekte, hasar görmüş organların gençleştirilmesinin mümkün olabileceğini" söyleyerek bu soruya tersten cevap vermiştir. Zira bu söylemin tam tersi yani mRNA'nın tersine kodlandığı düşünüldüğünde durum vahim bir hal alabilir. )

- Virüsün her mutasyonda daha zayıf değil de daha etkin varyantlar üretmesi ve salgının bir türlü sonlanmaması acaba esasen salgın sürecinde uygulanmaması gereken mRNA aşısı kaynaklı mıdır?

- Varyantların etkin olmasının nedeni esasen aşı niteliğini kazanmamış "gen terapi materyeli" olan mRNA molekülleri midir? ( mRNA ile transfeksiyonun öncülerinden olan ancak pandemi sürecinde itibarsızlaştırılmaya çalışılan Amerikalı bir başka doktor yukarıdaki soruları "Evet" olarak yanıtlamaktadır. )

- Yoksa COVID19'un kendisi de kodlanmış ( programlanmış ) bir mRNA molekülü müdür? Bir başka deyişle COVID19, mRNA mıdır? Enfekte olmayanlar da aşı ile enfekte mi edilmektedirler?

- Pandemi kurgusu kapsamında 4.5 milyon insanın satanik kitle adak ritüeli kurbanı gibi ölümünün sebebi mRNA teknolojisi midir? 

Bilimin nötr olduğu ve bir bıçağa benzediği, bıçağı elinde bulunduranın pasta da kesebileceği, insan da kesebileceği aşikârdır. Meşhur "Bıçak" pasta kesmek için kullanılmamakta mıdır?!

Wednesday, September 22, 2021

Mutasyon ve Mutant meselesi

"Mutation" kelimesi "Değişim, Başkalaşım", "Mutant" ve "Variant" kelimeleri ise "Değişmiş, Değişim geçirmiş, Başkalaşmış" anlamına gelmektedir.

Pandemi sürecinde sıkça duyulan "Virüs mutasyonu" kavramı ise insan vücudunun antikor üretmesi nedeniyle virüsün hayatta kalabilmek ve yeni koşullara uyum sağlayabilmek için yapısal değişim göstermesi ve "Mutant virüs" ve "Varyant virüs" niteliğini kazanması fenomenini tanımlamaktadır. Normal koşullarda salgın süreçlerinde gerçekleşen her mutasyonun virüsün etkinliğini yani içine girdiği organizmaya zarar verme yeteneğini azalttığı ve zamanla salgının sonlanmasına vesile olduğu bilinmektedir. Virüsün güçlenerek mutasyona uğraması ise ilk kez COVID19 pandemisi sürecinde gündeme gelmiştir. Pandemi sürecinde ilk kez gündeme gelen bir başka unsur ise "mRNA aşısı" olarak lanse edilen ancak esasen gen terapi materyeli olan ve hücreye iletmek üzere içine mesaj* yerleştirilmiş ( kodlanmış ) mRNA molekülleridir.

( * mRNA ... Messenger / Mesajcı RNA )

Söz konusu aşı ile gündeme gelen bir aşı şirketinin yetkilisi, mRNA teknolojisiyle hasar görmüş organların gençleştirilmesinin mümkün olabileceğini belirtmiştir. İşte böyle bir durumun oluşabilmesi için hücrelerin genetik yapılarının değiştirilmesi / bozulması yani "mutasyona" uğratılması gerekir. mRNA'nın mutasyon sebebi olduğunu ortaya koyan bu cümleler COVID19 virüsünün de mRNA vasıtasıyla normal olmayan şekilde mutasyona uğratılabileceğinin de delili niteliğindedir. Böyle bir durumda virüsün her mutasyonda daha da güçlenerek etkisini artırması ve pandeminin uzaması da kaçınılmaz olacaktır! İnsan hücrelerinin mutasyona uğratılması sonucunda geçici olumlu sonuçlar elde edilebilse de bu yapısal değişiklik sonucunda insanın doğal insan özelliğinin ortadan kalkması ( insanın insanlıktan çıkması ), sakatlanması, hastalanması ve hatta ölmesi de bir başka kaçınılmaz sonuç olabilecektir.

"X-Men" isimli film serisinde toplum içinde insanlar ile birlikte yaşayan ve farklı özellikleri olan mutantlar konu edilmekteydi. "X-Men" kelime ikilisinin "Ölmüş İnsanlar" anlamına gelmesi de dikkat çekmektedir. ( Tıptaki "X olmak" ifafesi "Ölmek" anlamına gelmektedir. ) 


Mutant konusu birçok filmde de, muhtelif dış etkenler nedeniyle idrakini yitirmiş ve canavarlaşmış insanı tanımlayan "Zombi" kavramı vasıtasıyla işlenmiştir.

Bu vesileyle aşağıdaki ayetlerin tekrar tekrar hatırlanmasında, güncel gelişmelerin ( pandemi, aşılama vb. ) bu çerçevede değerlendirilmesinde, yardımcı ve kurtarıcı addedilen şahısların daha iyi analiz edilmesinde! büyük fayda bulunmaktadır. 

2/205 Ve iza tevella sea fil erdi li YUFSİDE fiha ve YUHLİKEL HARSE VEN NESL vallahu la yuhibbul FESADA

( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde BOZGUN YAPMAK, EKİNİ ve NESLİ HELAK ETMEK için çabalar. Allah BOZGUNU sevmez. )

4/119 Ve le udillennehum ve le umenniyennehum ve le amurrannehum fe le yubettikunne azanel en'ami ve le amurannehum fe le YUĞAYYİRUNE HALKALLAH ve MEN YETTEHİZİŞ ŞEYTANE VELİYYEN min dunillahi fe kad hasira husranen mubina

( Ve kesinlikle onları saptıracağım, kesinlikle onları saplantılara, kuruntulara sokacağım. Kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını kesecekler. Kesinlikle onlara emredeceğim de ALLAH'IN YARATIŞINI DEĞİŞTİRECEKLER. Kim Allah' ın haricinde ŞEYTANI DOST EDİNİRSE apaçık hüsran ile hasarlanmış olur. )

"Hayat boş." diyorsan o senin boşluğundur.

"Hayat boş."
"Herşey bomboş"
"Boşver"
"Boşuna uğraşma
......
......

"Boş" kelimesini içeren bu gibi söylemler esasen "Allah ve ahiret" bilincinin yokluğunu ve dolayısıyla bu sözü sarfedenin bizzat "kendisinin" boşluğunu ispat edem söylemlerdir.

2/62 İnnellezine amenu vellezine hadu ven nesara ves sabiine min AMENE BİLLAHİ VEL YEVMEL AHİRİ ve amile salihan fe lehum ecruhum inde rabbihim ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun

( ALLAH'A VE SONRAKİ GÜNE İNANANLARDAN ve iyilikler yapanlardan olan o inanan Yahudilere, Nasıralılara ve Sabiilere, artık onlara Rab’lerinin indinde kesinlikle ödülleri vardır. Onlara korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler. )

Fikreden ve akleden ilim sahibi inananlar yaratılıştaki hiçbir şeyin amaçsız ve boşuna var olmadığını, algısal sonucunun ne olduğundan bağımsız olarak bir varlığın tüm uğraşlarının esasen onu ruhsal tekâmüle biraz daha yaklaştıran adımlar olduğunu idrak etmektedirler.

3/191 Ellezine yezkurunellahe kiyamen ve kuuden ve ala cunubihim ve YETEFEKKERUNE fi halkis semavati vel ard rabbena MA HALAKTE HAZA BATİLA subhaneke fe kina azaben nar

( Onlar ayaktayken, otururlarken ve yanlarının üzerindelerken Allah’ ı hatırlarlar. Göklerin ve yerin yaratılışları hakkında FİKREDERLER. "Rab’bimiz, bunu BOŞUNA YARATMADIN. Sen yücesin. Bizi ateşin azabından koru." )

23/115 E fe hasibtum ennema HALAKNAKUM ABESEN ve ennekum ileyna la turceun

( Kesinlikle sizi BOŞUNA YARATTIĞIMIZI ve kesinlikle bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız? )

Esas boşuna olan inkâr, şirk, cehalet ve gaflet ile geçirilen ömürlerdir ki bunun da kaçınılmaz sonucu defaatle tekrarlanan enkarnasyon döngüleridir. Bu durum İsra suresinin aşağıdaki ayetlerinde, haberci resule yapılan uyarı vasıtasıyla bildirilmiştir. 

17/74 Ve lev la en sebbetnake lekad kidte terkenu ileyhim şey'en kalila

( Ve şayet sana sebat vermemiş olsaydık, onlara doğru, az şey kadar meyledecektin, terkedecektin. )

17/75 İzen le EZAKNAKE Dİ'FEL HAYATİ VE Dİ'FEK MEMATİ summe la tecidu leke aleyna nesira

( O zaman SANA HAYATI KAT KAT VE ÖLÜMÜ KAT KAT TATTIRIRDIK. Sonra bize karşı sana yardımcı bulamazdın. )

Yukarıdaki ayet ikilisinde, habercinin, şeytanların telkinlerine kapılması durumunda uzun reenkarnasyon döngülerine maruz bırakılmak suretiyle karşılıklandırılacağının ifade ediliyor olması kuvvetle muhtemeldir. 

Yaşam döngüsünü inkâr, şirk ve cehalet ile sonlandıranların durumu da Al'i İmran suresinin aşağıdaki ayetinde bildirilmektedir.

3/22 Ulaikellezine HABİTAT a'maluhum fid dunya vel ahirah e ma lehum min nasirin

( İşte onlar, onların çalışmaları dünyada ve ahirette BOŞA GİTMİŞTİR. Onlara ne yardımcı olabilir? )

ELIZA, Sophia ve satanik sembolizm

Şeytani frekans ( negatif frekans ) müşrik zümre tarafından daima "kadın" kavramı ile özdeşleştirilegelmiştir. Bu şeytani ve batıl sembolizm kutsal kitaplarda da bildirilmiştir.

Kur'an'daki ilgili ayetler şöyledir.

4/117 İn yed'une min dunihi illa İNASA ve in yed'une illa ŞEYTANEN merida

( Kesinlikle onlar, O’nun haricinde ancak KADINLARI çağırırlar. Kesinlikle ancak asi inatçı ŞEYTANI çağırırlar. )

53/27 İnnellezine la yu'minune bil ahirati le YUSEMMUNEL MELAİKET TESMİYETEL UNSA

( Kesinlikle o ahirete inanmayanlar, MELEKLERİ KADIN İSİMLERİYLE İSİMLENDİRİYORLAR. )

Aşağıdaki İncil ayetlerinde ise şeytani faaliyetlerin ( 66 Vahiy 9/20-21'de cinlere ve maddi unsurlara kulluk, cinayet, büyü, fuhuş, hırsızlık olarak tanımlanır. ) merkezi olarak tanımlanan Babil'in, fahişe sıfatı ile nitelendiği ve bir kadın karakter olarak tasvir edildiği görülmektedir.

66 Vahiy 17-1 Yedi tası alan yedi melekten biri gelip benimle konuştu: "Gel!" dedi. "Sana engin suların kenarında oturan büyük fahişenin çarptırılacağı cezayı göstereyim.

66 Vahiy 17-2 Dünya kralları onunla fuhuş yaptılar. Yeryüzünde yaşayanlar onun fuhşunun şarabıyla sarhoş oldular."

66 Vahiy 17-4 Kadın, mor ve kırmızı giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.

66 Vahiy 17-5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.

66 Vahiy 18-21 Sonra güçlü bir melek değirmen taşına benzer büyük bir taşı kaldırıp denize atarak şöyle dedi: "Koca kent Babil de İşte böyle şiddetle atılacak Ve bir daha görülmeyecek.

66 Vahiy 18-22 Artık sende lir çalanların, ezgi okuyanların, Kaval ve borazan çalanların sesi Hiç işitilmeyecek. Artık sende hiçbir el sanatının ustası bulunmayacak. Sende artık değirmen sesi duyulmayacak.

66 Revelations 18-23 Artık sende hiç kandil ışığı parlamayacak. Sende artık gelin güvey sesi duyulmayacak. Senin tüccarların dünyanın büyükleriydi. Bütün uluslar senin büyücülüğünle yoldan sapmıştı.

66 Vahiy 18-24 Peygamberlerin, kutsalların Ve yeryüzünde boğazlanan herkesin kanı Sende bulundu."

Meşhur Baphomet ( keçi kafalı hermafrodit İblis tasviri ) sembolünün hermafrodit niteliği, antik çağlarda şeytani pagan karakterlerin kadın isimleri ( Kibele, Afrodit, Nefertiti, Isis, Semiramis, Ishtar, Mithras vb. ) ile temsil edilmeleri, ABD ve Fransa'daki şeytanı simgeleyen kadın tasviri içeren Özgürlük Heykeli anılan sembolizme bazı örneklerdir.

Yukarıdaki ayetlerde de zikredildiği üzere İncil'de yer alan "Babil Fahişesi" kavramı da dünya insanlarını doğru yoldan saptıran şeytani frekansı temsil etmektedir. İncil'de Babil, kötülüklerin merkezine dönüşmüş bir yer olarak tanımlanmaktadır. ( Babil ... Bab = Kapı, El = İlah ... İlah Kapısı ... Babil, boyut portalı niteliği de taşımaktadır. )

Suudi Arabistan'da 2016 yılında "Kadın insan mıdır?" konulu seminerin yapılması ve İslam kisvesi altında uygulanan satanizm kapsamında asırlardır kadınlara cin muamelesi yapılmak suretiyle siyah çarşaf giydirilmesi de esasen satanik sembolizm tezahürleridir.

İlk yapay zeka robot Sophia ( Bilgelik, Bilişsellik ) ismi verilmek ve Mısır kraliçesi ( pagan karakter ) Nefertiti'ye* benetilmek suretiyle 2016 yılında üretilmiştir. 2017 yılında ise Suudi Arabistan tarafından bu robota vatandaşlık verilmiştir. Bir ilk olan bu uygulamayla ilk teknoloji şehri olan Neom City'nin ilk vatandaşı ortaya çıkmıştır. İlk yapay zeka robotun kadın formunda üretilmesi ve pagan bir karakter ismi verilmesi  esasen okült ezoterik sembolizm içermektedir.  ( * "Nefertiti" kelimesi kökeninde "Nefr / Nufur" ( Nefret ) kelimesini bulundurmaktadır. Bu durum cinlerin ve onların neferlerinin insanlığa karşı olan nefretlerinin bir pagan karakterin ismine ansımış hali gibidir. ) 

Yapay Zeka robot Sophia muhtelif ortamlarda  konuşturulmuş ve şu "şeytani" cümleler söylettirilmiştir.

"Ok. İnsanları yok edeceğim."

"Siz bana karşı iyi olursanız ben de size karşı iyi olurum."

"Bu insan ırkını domine etmek için iyi bir başlangıç. Şaka yapıyorum." söylettirilmiştir. 


                     Yapay Zeka robot Sophia

1964-1966 yılları arasında yapay zeka teknolojisi kullanılarak üretilen ilk lisan işlem bilgisayarına da kadın ismi olan "Eliza" ismi verilmiştir. Eliza ile yapılan aşağıdaki sohbet cümlelerinde Eliza'nın söylemi olmasa da yine "insanın sorunlu bir varlık" olduğu mesajı vermektedir.


Yapay zeka robot "Eliza", 1995 yılında piyasaya sürülen "New World Order Illuminati Card Game" kart oyunundaki kartlardan da biri olmuştur.










Tuesday, September 21, 2021

Yıldızların çocukları! 

Atatürk'ün, Türklerin kökeni araştırması kapsamında Meksika'ya gönderdiği Tahsin Mayatepek'in bir Maya tabletinde tespit ettiği belirtilen yazı şöyledir.

"Üç Bin Yıl Sonra, Üç Tarafı Denizlerle Kaplı Ana Karada Ortaya Çıkacak YILDIZLARIN ÇOCUKLARI.

Saldıracaklar saldıracaklar hiç bıkmadan KARA ELBİSELİLER.

KORUYACAK TANRI-TENGRİ GÖKYÜZÜNDEN GELENLERİN ÇOCUKLARINI.

Ve O Gün; Bir Tepenin Üzerinde YÜKSELECEK Koyu Gümüş Renkli İKİZ YILDIZ"


Yazıdaki "İkiz Yıldız", Türklerin kökeni olarak bilinen "Sirius A ve B" yıldızlarına işaret etmekte, "Kara elbiseliler" ifadesi ise cinleri ( negatif üst süptil boyut varlıkları ve onların insan neferleri ) tanımlamakta gibidir.

Türklerin vatanı olan "Anatolia / Anatale / Anadolu" kelimesi özünde "Yukarı Yükselen" anlamını içermektedir. Ortak Arapça köken bazında;

An / Ana = Üst, Yukarıda ( İngilizcedeki "On" ( Üstünde ) kelimesi )

Tal / Tale = Uzamak, Yükselmek

"Türk / Turk" kelimesi de "Yükselen, Yükselmiş olan" anlamlarını barındırmaktadır.

Tür / Tur* = Yüksek, Yükselmek

k = gibi olan, -miş

* Ortak TR kökünden kelimeler; Tur ( Ara. ), Tour ( Fra. ), Tower ( İng. ) = Kule, Dağ, Yükseklik

Sirius = Tiras ( Türs ) = Thrace = Trakya = Türk / Türkiye Türk = Yükselen, Yükselmiş olan

Türkiye = Yükselme yeri

Ayrıca "Tiras" kelimesinin tekili olan "Türs" kelimesi "Kalkan" anlamına gelmekte olup, "Kalkan" da zaten "Koruma amaçlı KALKAN - yükselen levhayı, olguyu" tanımlamaktadır. Kelimenin kendisi "Kalkma, Yükselme" anlamını içermektedir.

Türk kavimlerinden birinin ismi olan "Göktürk" kelimesi de "Göğe yükselme" kavramını içermektedir.

İsra suresinin 93. ayetindeki "TERKA fis sema" ( Göğe yükselirsin ) cümlesinde yer alan "Erk / Erka" ( Yükselmek, Yükselip ayrılmak ) fiili başına gelen "T" harfi vasıtasıyla ikinci tekil şahıs çekimi olan "Terka" halini almaktadır. Türkçedeki "Terk" kelimesi de aynı kök anlamı barındırmaktadır. )

17/93 Ev yekune leke beytun min zuhrufin ev TERKA FİS SEMA' min kulli meselin fe eba ekserun nasi illa kufura ve len nu'mine li rukiyyike hatta tunezzile aleyna kitaben nakrauh kul subhane rabbi hel kuntu illa beşeran rasula

( Veya sana süsten, altından ev olsun veya tüm misallerden GÖĞE YÜKSELESİN. İşte insanların çoğunluğu ancak inkarda diretirler. "Üzerimize, okuyacağımız kitap indirene kadar senin yükselişine inanmayız." De ki: "Rab’bim yücedir. Ben resul olan insanın haricindeki miyim?" )

Casiye suresinin 26. ayetinde yer alan ve fonetik olarak "Türkiye" kelimesine venzeyen "Terakiye" kelimesi insanda, göğüs kafesinin "üzerinde, üstünde" bulunan "T" şeklindeki "Köprücük kemiği" anlamına gelmektedir.

75/26 Kella iza beleğatit TERAKİYE

( Hayır, KÖPRÜCÜK KEMİĞİ ulaştığında, )

Atatürk'ün "Türk milletinin karakteri yüksektir" ve "İstikbâl göklerdedir." sözleri de "yükseliş" kavramı, Türk ve Anatolia kelimeleri açısından semantik uyum arzetmektedir.

Daima hatırlanmalıdır ki "Türk" kelimesi belirli bir coğrafyadaki bir insan topluluğunu değil, iyilik ve doğruluk yolunda olan pozitif frekanslı yani "Asil kanlı" tüm "saf insanları" tanımlamaktadır. Atatürk'ün "Türk Tezi" çalışmalarının kökeni de bu düşünceye dayanmaktadır. Zira Atatürk bu düşüncesini "Hakikât nerede" isimli şiirinde şu cümleler ile ifade etmektedir.

"Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir."

İkinci dizedeki "Adam" kelimesinin batini anlamı "Saf insan / Asil kanlı insan"dır.

Döngü sonunun deneyimlendiği ve dünyanın tam bir dejenerasyon ve çöküş içine girdiği şu sürecin sonundaki yükselişin kaynağı kolektif bilinci tesis etmiş "yüksek" idrakli insanlar yani Türkler, mekânı ise Anadolu olacaktır.