7 Kasım 2016 Pazartesi

Allah yolunda savaşmak...

"Allah yolunda savaşmak" ( Kıtal fi sebilillah ) kavramı, maddi veya manevi boyutta kötü olana karşı fiziksel veya düşünsel olarak mücadele etmeyi, iyiliği telkin etmeyi, doğruluğun yayılması, batılın ve ahlak dışı olanın uzak tutulması yolunda özveride bulunmayı ve icabı halinde nefsini feda edebilmeyi kapsar.
 
Bu kavram Kur'an'da 12 ayette geçmektedir. 12 sayısı 6+6 toplamından oluşması ve 66 nümerolojisini barındırması açısından önemlidir.
 
* "Allah yolunda savaşmak" kavramının ilk kez geçtiği ayetin kodu 2/190 ( 2+1+9+0 = 12 ), son kez geçtiği ayetin kod numarası 73/20'dir. ( 7+3+2+0 = 12 )
 
* Evvelki yayınlarda ifade edildiği üzere, 2019 yılının genel bir ayağa kalkış ve mücadele yılı olması ayetlerdeki vurgular çerçevesinde kuvvetle muhtemeldir. ( Meryem = Ayaklanma suresi 19. suredir. )
 
* Tevrat, İncil ve Kur'an kelimelerinin kitapta yanyana sıralandığı tek ayet yine "Allah yolunda savaşmak" kavramının geçtiği 9/111 kodlu ( 9+1+1+1 = 12 ) ayettir.
 
( Ayet numarasının 111 olması, Allah'ı birleyen 3 kitaba işaret edilmesi amacını taşıyor olabilir mi?
 
Kitap ehli olan Dünya toplumlarının bir araya gelip, zulme karşı toplu reaksiyon ve direniş göstermesi mesajı veriliyor olabilir mi?
 
Ayrıca ayet numarasını ( 9/111 ) oluşturan rakamlar 2 ve 19 olarak düşünüldüğünde 2019 yılına bir işaret daha olabilir mi? )
 
9/111 kodlu ayette "Allah yolunda savaşmak" ifadesi içindeki Allah kelimesi 20. kelime, ayetteki "Kur'an" kelimesi ise 37. kelimedir. BU sıra numaralarının nümerolojik toplamı ( 2+0+3+7 ) yine 12 sayısını vermektedir.

9/111 – İnne (1) allahe (2) iştera (3) min (4) el (5) mü'minıne (6) enfüse (7) hüm (8) ve (9) emvale (10) hüm (11) bi (12) enne (13) lehümü (14) el (15) cenneh (16) yükatilune (17) fı (18) sebıli (19) allahi (20) fe (21) yaktülune (22) ve (23) yuktelune (24) va'den (25) aley (26) hi (27) hakkan (28) fi (29) et (30) tevratı (31) ve (32) el (33) incili (34) ve (35) el (36) KUR’AN (37) ve (38) men (39) evfa (40) bi (41) ahdi (42) hı (43) fe (44) istebşiru (45) bi (46) bey'I (47) kümü (48) ellezı (49) bay'tüm (50) bi (51) h (52) ve (53) zalike (54) hüve (55) el (56) fevzü (57) el (58) azım (59) ( Kesinlikle Allah, inananlardan, nefislerini ve mallarını, cennetin kesinlikle onlara olmasından dolayı satın aldı. Tevrat' ta, İncil' de ve KUR’AN’da gerçek olduğu gibi, onun üzerine vaad olarak, Allah yolunda savaşacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Ahdine daha vefalı kimdir? O halde yaptığınız alışverişten dolayı müjdeler olsun. İşte bu, o büyük kurtuluştur. )

2/190 Ve katilu fı sebılillahillizıne yükatiluneküm ve la ta'tedu innellahe la yühıbbül mu’tedın ( Ve sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Ve hududu aşmayın. Kesinlikle Allah hudutları aşanları sevmez. )
 
2/244 Ve katilu fı sebılillah va'lemu ennellahe semıun alim ( Ve Allah yolunda savaşın. Bilin ki kesinlikle Allah duyandır, bilendir. )
 
2/246 E lem tera ilel melei min benı israıle min ba'di musa iz kalu li nebiyyin lehümüb'as lena meliken nükatil fı sebılillah kale hel aseytüm in kütibe aleykümül kıtalü en la tükatilu kalu ve ma lena en la nükatile fı sebılillahi ve kad uhricna min diyarina ve ebnaina fe lemma kütibe aleyhimül kıtalü tevellev illa kalılen minhüm vallahü alımün biz zalimın ( Musa’ dan sonra İsrailoğullarından ileri gelenleri görmedin mi? "Onlara karşı bize hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım." dediler. "Asilik mi edersiniz? Eğer üzerinize savaş yazıldıysa savaşmaz mısınız?" dedi. "Ne oluyor bize ki Allah yolunda savaşmayalım? Bizi yurtlarımızdan çocuklarımızdan çıkardılar." dediler. Üzerlerine savaş yazıldığında ise onlardan azı haricinde yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilendir. )
 
3/13 Kad kane leküm ayetün fı fieteynil tekata fietün tükatilü fı sebılillahi ve uhra kafiratün yeravnehüm misleyhim ra'yel ayn vallahü yüeyyidü bi nasrihı men yeşa inne fı zalike le ıbraten li ülil ebsar ( Kesişip karşılaşan iki toplulukta size ayetler vardı. Bir topluluk Allah yolunda savaşırken diğeri inkarcılardı. Göz görüşü ile onları kendilerinin iki misli görürlerdi. Allah yardımını ile dilediği kimseyi destekler. Bunda, göz sahipleri için kesinlikle ibretler vardır. )
 
3/167 Ve li ya'lemellezine nefeku ve kıle lehüm tealev katilu fı sebılillahi ev idfeu kalu lev na'lemü kıtalel letteba'naküm hüm lil küfri yevmeizin akrabü minhüm lil ıman yekulune bi efvahihim ma leyse fı kulubihim vallahü a'lemü bi ma yektümun ( Ve o ikiyüzlülük yapanları bilmesi içindir. Onlara "Allah yolunda savaşa gelin veya müdafaya geçin." denildi. "Şayet savaşmayı bilseydik, size tabi olurduk." dediler. Onlar o gün, inanç yerine inkara onlardan daha yakındırlar. O kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylerler. Allah neyi gizlediklerini bilir. )
 
4/74 Fel yükatil fı sebılillahillezıne yeşrunel hayated dünya bil ahırah ve men yükatil fı sebılillahi fe yuktel ev yağlib fe sevfe nü'tıhi ecran azıma ( O halde o dünya hayatını ahirete satıp değiştirenler Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya yenerse ona yakında büyük ödül veririz. )
 
4/75 Ve ma leküm la tükatilune fı sebılillahi vel müstad'afıne miner ricali ven nisai vel vildanillezıne yekulune rabbena ahricna min hazihil karyetiz zalimi ehlüha vec'al lena min ledünke veliyya vec'al lena min ledünke nesıra ( Ve zayıf erkekler, kadınlar ve çocukları "Rabb' imiz bizi sahipleri zalimler olan bu alemden çıkar ve bize indinden dost getir. Bize indinden yardım getir." derlerken, ne oldu size de Allah yolunda savaşmıyorsunuz? )
 
4/76 Ellezine amenu yükatilune fı sebılillah vellezine keferu yükatilune fı sebılit tağuti fe katilu evliyaeş şeytan inne keydeş şeytani kane daıyfa ( O inananlar Allah yolunda savaşırlar ve o inkar edenler azgının yolunda savaşırlar. O halde Şeytan' ın dostlarıyla savaşın. Şeytan' ın tuzağı kesinlikle zayıftır. )
 
4/84 Fe katil fı sebılillah la tükellefü illa nefseke ve harridıl mü'minın asellahü en yeküffe be'sellezine keferu vallahü eşeddü be'sen ve eşeddü tenkıla ( O halde Allah yolunda savaş. Sen nefsin haricinde mükellef değilsin. İnananları teşvik edip kızıştır. Allah' ın o inkar edenlerin güçlerini çekmesi, kifayetsiz kılması umulur. Allah güç olarak daha şiddetlidir ve ceza verme olarak da daha şiddetlidir. )
 
9/38 Ya eyyühellezine amenu ma leküm iza kıle lekümünfiru fı sebılillahis sakaltüm ilel ard e radıytüm bil hayatid dünya minel ahırah fe ma metaul hayatid dünya fil ahırati illa kalıl ( Ey o inananlar, ne oldu size de "Allah yolunda savaş için seferber olun." dendiğinde yerde ağırlaştınız. Ahiret yerine dünya hayatına mı razı oldunuz? Dünya hayatı faydası ahiretinkine göre azın haricindeki değildir. )
 
9/111 İnnellaheştera minel mü'minıne enfüsehüm ve emvalehüm bi enne lehümül cenneh yükatilune fı sebılillahi fe yaktülune ve yuktelune va'den aleyhi hakkan fit tevratı vel incili vel kur'an ve men evfa bi ahdihı festebşiru bi bey'ıkümüllezı bay'tüm bih ve zalike hüvel fevzül azım ( Kesinlikle Allah, inananlardan, nefislerini ve mallarını, cennetin kesinlikle onlara olmasından dolayı satın aldı. Tevrat' ta, İncil' de ve Kur'an' da gerçek olduğu gibi, onun üzerine vaad olarak, Allah yolunda savaşacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Ahdine daha vefalı kimdir? O halde yaptığınız alışverişten, satın almadan dolayı müjdeler olsun. İşte bu, o büyük kurtuluştur. )
 
73/20 İnne rabbeke ya'lemu enneke tekumu edna min süluseyil leyli ve nısfehu ve sülusehu ve taifetun minellezine meake vallahu yukaddirul leyle ven nehare alime en len tuhsühu fe tabe aleyküm fakreu ma teyessere minel kur'ani alime en seyekunu minküm merda ve aharune yadribune fil ardı yebteğune min fadlillahi ve aharune yukatilune fi sebilillahi fakreu ma teyessere minhu ve ekımus salate ve atüz zekate ve akridullahe kardan hasenen ve ma tukaddimu li enfüsiküm min hayrin teciduhu indallahi hüve hayren ve a'zame ecren vestağfirullahe innallahe ğafurun rahimun ( Kesinlikle Rabb' in, kesinlikle senin ve o seninle birlikte olanlardan grupların gecenin üçte ikisinden azında, yarısında ve onun üçte birinde ayağa kalktığını bilir. Allah geceyi ve gündüzü takdir edip ölçülendirdi. Onu sayamayacağınızı bildi de üzerinize tevbe eyledi. O halde size Kur'an' dan ne kolay gelirse okuyun. Sizlerden hastalar, yerde dolaşıp Allah' ın üstünlüğünden lütfundan arayan diğerleri ve Allah yolunda savaşan diğerleri olacağını bildi. O halde size ondan ne kolay gelirse okuyun, duaya kalkın, zekatı verin ve Allah' a güzel borç olarak borç verin. Nefisleriniz için hayırlısından ne sunduysanız, onu Allah' ın indinde bulursunuz. O ödül olarak daha hayırlıdır ve daha büyüktür. Allah' tan af isteyin. Kesinlikle Allah affedendir merhamet edendir.  )
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

6 Kasım 2016 Pazar

Reptilian....Alien....Cin

Allah'ın insana ruhundan üflemesi, insandan önce yaratılmış olan İblis'in ve onun önderliğindeki cin şeytanlarının kıskançlık ve kibir batağına saplanmalarına neden olmuştur. Cin şeytanları, Allah'ın bir tezahürü olduğunu düşündükleri insana düşman olmuşlar ve insanı yok etmenin, bir anlamda Allah'ı yenmek ( haşa ve istiğfar talebiyle ) olduğu saplantısına kapılmışlardır. Bugün Dünya ortamında insanın çektiği tüm acıların, sıkıntıların ve zorlukların temelinde cinlerin aldatmacası, kurdukları tuzaklar ve onların Allah'a olan isyanları yatmaktadır. Ancak bu duruma da Adem, yani tek nefisten yaratılmış olan insan, yaratılış akabinde İblis'e uyarak kendisi sebebiyet vermiştir.

Cinlerin de, insan gibi soya sahip yaratıklar oldukları ve insanı saptırabilmek için insan soyuna karıştıkları Kur'an'da belirtilmektedir.

Saffat 37/158 - Ve cealu beynehu ve beynel cinneti neseba ve lekad alimetil cinnetü innehüm le muhdarun ( Ve O ve cinler arasında akrabalık oluşturdular. Cinler kesinlikle onların hazırlananlar olacaklarını bilmişlerdi. )

İsra 17/64 - Vestefziz men isteta'te minhüm bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şarikhüm fil emvali vel evladi veıdhüm ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura ( Ve onlardan kime istidatın olursa bağırman ile yerinden oynat, kımıldat. Atlarınla ve yayalarınla üzerlerine yönel. Onlara malda ve çocuklarda ortak ol. Onlara vaad et. Ve Şeytan onlara aldatmanın haricinde vaad etmez. )

Nefsani arzulara kapılarak sapan ve Dünya hayatındaki aldatıcı menfaat için cinleri ilah edinip, onlara kulluk eden insanlar da ayetlerde belirtilmektedir.

Sebe 34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun ( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )
En'am 6/128 - Ve yevme yahşurühüm cemıa ya ma'şeral cinni kad isteksertüm minel ins ve kale evliyaühüm minel insi rabbenestemtea ba'duna bi ba'dın ve belağna ecelenellezi eccelte lena kalen naru mesvaküm halidıne fıha illa ma şaellah inne rabbeke hakımün alim ( Ve onların hepsini topladığı gün, "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunluğunu yoldan çıkardınız." der. İnsanlardan onların dostları olanlar "Rabb' imiz bazımız bazımızdan faydalandık. O bizi vadelendirdiğin vade bize erişti." derler. "Mekanınız ateştir. Orada, Allah' ın dilemesi haricinde, ebedi olursunuz." der. Kesinlikle Rabb' in hakimdir bilendir. )

Al+ien hecelerinden oluşan Alien kelimesi "Tanrısal Olan / Tanrı Gibi Olan" anlamına gelir.

"Al" veya "El" kelimesi Semitik dillerde ( Arapça, İbranice, Aramice ) Tanrı anlamına gelmektedir. ( Örnek : Babil ... Bab+El= Tanrı Kapısı, Emanuel ... İn ( Kesinlikle ) + Mea ( Birlikte ) + Na ( Biz ) + El ( Tanrı ) = Tanrı kesinlikle bizimledir. )

"Ien" kelimesi ise "Gibi olan / İlişkili olan" anlamına gelir. ( Örnek : Technician ( Teknisyen ) = Tenikle ilgili olan, Vegetarian ( Vejetariyen ) ( Bitki gibi olan, bitkiyle ilgili olan ), Magician ( Majisyen ) sihirsel olan, sihirle ilgili olan anlamına gelir.

Bu nedenle, cinlere kulluk eden satanistler tarafından Alien olarak adlandırılan yaratıklar esas itibarıyla cinlerdir.

Kur'an'da "dumansız ateş alevinden" yaratıldıkları belirtilen Cinlerin ( Alienlerin ) materyel ( fiziksel ) ortamdaki tezahürleri "Reptilian" ( Sürüngen ) paterni sergilemektedir. Bu durum Kur'an'da ve İncil'de ve Tevrat'ta açıklanmaktadır.

Sürüngen, İnsan'a düşman olan onu korkutan ve aldatan bir yaratık olarak betimlenmektedir.

Taha 20/19 - Kale elkıha ya musa ( "At onu ey Musa." dedi. )

Taha 20/20 - Fe elkaha fe iza hiye hayyetün tes'a ( Böylece onu bıraktı da o zaman o koşan yılan oldu. )
Taha 20/21 - Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula ( "Onu yakala ve korkma. Onu ilk önceki haline döndüreceğiz." dedi. )

Neml 27/9 - Ya musa innehu enellahül azızül hakım ( Ey Musa, kesinlikle ki ben yüce hakim olan Allah’ ım. )
Neml 27/10 - Ve elkı asak fe lemma raaha tehtezzü ke enneha cannün vella müdbiran ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun ( Ve asanı at. Böylece onu kesinlikle yılan gibi deprenip sürünürken gördüğünde arkasına dönmeden, ardına bakmadan kaçtı. "Ey Musa korkma. Kesinlikle benim. Gönderilenler huzurumda korkmazlar." )

A'raf 7/107 - Fe elka asahü fe iza hiye su'banün mübın ( Böylece asasını attı da o zaman o apaçık ejderha oldu. )

İncil'den;

40 Matta 3/7 Ne var ki, birçok Ferisi'yle Saduki'nin vaftiz olmak için kendisine geldiğini gören Yahya onlara şöyle seslendi: "Ey engerekler soyu! Gelecek gazaptan kaçmak için sizi kim uyardı?
40 Matta 23/33 "Sizi yılanlar, engerekler soyu! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?

43 Yuhanna 3/14 Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu'nun da öylece yukarı kaldırılması gerekir.

47 2 Korintliler 11/3 Ne var ki, yılanın Havva'yı kurnazlığıyla aldatması gibi, düşüncelerinizin Mesih'e olan içten ve pak adanmışlıktan saptırılmasından korkuyorum.

1 Yaratılış 3/1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu.
İnsan beynindeki R Complex olarak adlandırılan alt beyin bölümü Reptilian Brain ( Sürüngen Beyin ) niteliği taşımaktadır.




Şanlıurfa ilinin Hilvan ilçesine bağlı Güluşağı mahallesinin kuzeybatısında bulunan antik Nevali Çori isimli höyükte bulunan ve halen Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen aşağıdaki “yılanlı baş” heykeli de Reptilian Complex ( Sürüngen Kompleksi ) sembolizmi açısından ilginçtir.


Reptilian Beynin ( Sürüngen Beyin ) temel özellikleri hiyerarşi saplantısı, ritüel tutkusu ve soğukkanlılık olarak sıralanabilir. Bu özelliklerin Dünya'daki etkileri aşağıdaki gibidir.
1- Hiyerarşi Saplantısı : Dünya'da insanlar arasındaki ayırımcılık, sınıflandırma, alt üst ilişkileri, dominans, köleleştirme,
2- Ritüel Tutkusu : Tüm sistemin, sömürü amaçlı belirli kurallara göre dizayn edilmesi ve insanların dikte edilen formatta yaşamaya zorlanmaları, mecbur edilmeleri,
3- Soğukkanlılık : Terör olaylarını, kitle katliamlarını ve savaşları organize ederek milyonların ölümüne sebebiyet veren iktidar sahibi malum azınlığın hiçbir şey olmuyormuş veya herşey normalmiş gibi insanların karşısına çıkabilmeleri.






Dogmatizm ( Babalarını üzerinde buldukları... )

Dogmatizm, A Priori ilkeler, çeşitli öğretiler ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayışa verilen isimdir. Bu tür savlara, öğretilere ve inançlara ise dogma adı verilir.
 
Dogmatik düşünce yapısına sahip kimseler, "düşünüle gelmiş olanı", "olması gereken düşünce", "biline gelmiş olanı", "bilinmesi gereken bilgi" olarak kabul ederek, farklı görüşe kapalı, tartışmaya, fikir alışverişine ve gelişme potansiyeline müsaade etmeyen davranış ve tutum sergilerler. Dogmatik yaklaşım ilmi açıdan insanların önündeki en büyük sorun ve Allah yolundaki en büyük engeldir.
 
Allahü Teala, dogmatik yaklaşımı ve bu yaklaşımın nasıl yanlış bir temele dayanmış olabileceğini ayetleriyle açıklamıştır.
 
Bakara 2/170 - Ve iza kıle lehümüttebiu ma enzellellahü kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhi abaena e ve lev kane abaühüm la ya'kılune şey'en ve la yehtedun ( Ve onlara o Allah’ ın indirdiğine tabi olun denildiğinde, "Bilakis babalarımızı o üzerinde bulduklarımıza tabi oluruz." derler. Ya babaları hiçbir şeyi akıl edemeyenler ve yönlendirilmemiş olanlar idiyseler. )
 
Maide 5/104 - Ve iza kıle lehüm tealev ila ma enzelellahü ve iler rasuli kalu hasbüna ma vecedna aleyhi abaena e ve lev kane abaühüm la ya'lemune şey'en ve la yehtedun ( Ve onlara "Allah' ın indirdiğine ve resule gelin." denildiği zaman, "Babalarımızı o üzerinde bulduğumuz bize yeter." derler. Ya babaları bir şey bilmiyorlarsa ve yönlenmemişlerse? )
 
A'raf 7/28 - Ve iza fealu fahışeten kalu vecedna aleyha abaena vallahü emerana biha kul innellahe la ye'müru bil fahşa' e tekulune alellahi ma la ta'lemun ( Ve onlar ahlaksızlık yaptıkları zaman "Babalarımızı onun üzerinde bulduk. Bize onu Allah emretti." derler. "Kesinlikle Allah ahlaksızlığı emretmez. Allah' a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz?" de. )
 
A'raf 7/70 - Kalu eci'tena li na'büdellahe vahdehu ve nezera ma kane ya'büdü abaüna fe'tina bima teıdüna in künte mines sadikın ( "Sen tek Allah' a kulluk etmemiz ve babalarımızın kulluk ettiklerini bırakmamız için mi geldin? O halde, doğrulardan isen o bizi tehdit ettiğini, bize vaad ettiğini bize getir." dediler. )
 
A'raf 7/71 - Kale kad vekaa aleyküm min rabbiküm ricsün ve ğadab e tücadilunenı fı esmain semmeytümuha entüm ve abaüküm ma nezzelellahü biha min sültan fentezıru innı meaküm  minel müntezırın ( "Size Rabb' inizden pislik, azab ve öfke vaki olmuştur. Haklarında Allah' ın delil indirmediği, sizin ve babalarınızın isimlendirdiği isimler hakkında benimle mücadele mi ediyorsunuz? O halde gözetip bekleyin, kesinlikle ben de sizinle beraber gözetenlerden, bekleyenlerdenim." dedi. )
 
Yunus 10/78 - Kalu e ci'tena li telfitena an ma vecedna aleyhi abaena ve tekune lekümel kibriyaü fil ard ve ma nahnü leküma bi mü'minın ( "Sen babalarımızı üzerinde bulduğumuzu bize bıraktırıp kaybettirmek için ve yerde büyüklüğün size olması için mi geldin? Biz size inananlar değiliz." dediler. )
 
Hud 11/62 - Kalu ya salihu kad künte fına mercüvven kable haza etenhana en na'büde ma ya'büdü abaüna ve innena le fı şekkin min ma ted'una ileyhi mürıb ( Ey Salih "Sen bundan önce içimizde ümit edilendin. Bizi o babalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmekten men mi ediyorsun? Ve kesinlikle biz, o bizi çağırdığından vesveseli şüphe içindeyiz." dediler. )
 
Hud 11/87 - Kalu ya şüaybü e salatüke te'müruke en netruke ma ya'büdü abaüna ev en nef'ale fı emvalina ma neşa' inneke le entel halımür raşıd ( "Ey Şuayb, o babalarımızın kulluk ettiklerini terketmemizi veya mallarımızla ne dilersek yapmamızı bırakmayı sana duan mı emrediyor? Kesinlikle sen yumuşaksın, akıllısın." dediler. )
 
 
 
 
 

Delüzyon ( Sanrı, Hezeyan )... Sarhoşluk

Delüzyon, sanrı veya hezeyan, belli bir toplum ve çağ içinde gerçeğe uymayan düşünceyi ve yanlış olduğuna ilişkin bir çok delil bulunan bir olguyu doğru olarak kabullenmeyi tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Psikiyatride ise daha net bir biçimde bir inancın patolojik olduğunu vurgulayan bir terimdir.

Delüzyonlar genel olarak nörolojik veya zihinsel hastalık durumunda ortaya çıksalar da belirli bir hastalıkla ilişkilendirilememiştirler. Gerek fiziksel gerek zihinsel birçok patolojik durumda ortaya çıkabildikleri bilinmektedir. Bununla birlikte, psikotik bozukluklarda, özellikle de şizofrenide, teşhis açısından çok önemlidirler.

Günümüzde toplum içerisindeki bireylerin psikolojisi ve davranışları incelendiğinde daimi gerginlik, tartışma ve kavga eğilimi, asabiyet, meydan okuma, doğru bildiğini mantıksızca savunma, yanlış olanı, açıklamasını yapamayacak şekilde doğru kabul etme ve savunma eğilimi gözlenmektedir. Bu durum, hem delüzyon içindeki kimseler, hem de onlarla aynı ortamda bulunan diğer insanlar için bir üzüntü ve depresyon sebebi olmaktadır.

Farklı bir döneme girildiğinin, bir devir değişikliğinin, belki de kıyamet gününün * habercisi olan bu psikolojik ve mental durum Kur'an ayetlerinde "Sarhoşluk" olarak tanımlanmaktadır. ( Kur'an'daki "Gün" kavramının insan algısındaki gün kavramı ile aynı olmadığı ayetlerde açıklanmaktadır. 1 gün = 1,000 sene veya 1 gün = 50,000 sene gibi )
Hacc 22/1 - Ya eyyühen nasütteku rabbeküm inne zelzeletes saati şey'ün azım ( Ey insanlar, Rabb' inizden sakının. Kesinlikle saatin zelzelesi büyük şeydir. )
Hacc 22/2 - Yevme teravneha tezhelü küllü mürdıatin an ma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase sükara ve ma hüm bi sükara ve lakinne azabellahi şedıd ( Onu göreceğiniz gün, tüm emziren kadınlar o emzirdiklerinden vazgeçerler. Her yük sahibi yükünü düşürüp bırakır. İnsanları sarhoş görürsün de onlar sarhoş değillerdir. Lakin Allah' ın azabı şiddetlidir. )
Delüzyon, İncil ayetlerinde de son günlere ilişkin olarak "Delüzyon / Yanıltıcı İnanç" olarak yer alır.
53 2 Selanikliler 2/9 O adam her türlü mucizede, yanıltıcı belirtilerle harikalarda
53 2 Selanikliler 2/10 ve mahvolanları aldatan her türlü kötülükte sergilenen Şeytan'ın etkinliğiyle gelecek. Mahvolanlar, gerçeği sevmeye ve böylece kurtulmaya yanaşmadıklarından mahvoluyorlar.
53 2 Selanikliler 2/11 İşte bu nedenle Tanrı yalana kanmaları için onların üzerine güçlü bir yanıltıcı inanç gönderiyor.
53 2 Selanikliler 2/12 Öyle ki, gerçeğe inanmayan ve doğrulukdışılıktan hoşlananların hepsi yargılansın.

30 Ekim 2016 Pazar

Dumansız Ateş Alevi ve Masmavi Toplananlar

Kur'an'da cinlerin "dumansız ateş alevinden" yaratıldıkları belirtilmektedir.

Rahman 55/15 - Ve halekal canne min maricin min nar

( Ve cini dumansız ateş alevinden yarattı. )

Ateşin, yanmayı sağlayan temel bileşenlerden olan oksijenin miktarsal oranına gore farklı paternler sergilediği Bunsen Burner adı verilen yanma düzeneğinde yapılan deneylerle tespit edilmiştir. Aşağıdaki resimde farklı oksijen miktarlarına gore oluşan farklı alev paternleri görülmektedir. Çok yoğun oksijenli yanma durumunda ( resimdeki 4 numaralı alev paterni ) durumda "dumansız, sivri şekilli ve mavi renkli bir alev" gözlemlenir.


"Cin" sembolizasyonunun medyada hep "mavi" renk ile ve "sivri" şekil ile yapıldığı görülmektedir. Esas itibarıyla “Mavi” renk göksel meleklerin sembolik rengi olup, cinler melek taklidi yapmak suretiyle insanları kandırmakta ve saptırmaktadır.

İncil'deki şu ayet önemlidir;

48 2 Corinthians 11/14 Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir.

Taha 20/102 - Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimine yevmeizin ZURKA

( Borunun içine üflendiği gün. O gün suçluları MASMAVİ toplarız. )

Taha suresinin 102. ayetindeki “Zurka” ( Masmavi ) kelimesi toplananları değil toplayanları yani Melekleri nitelemektedir. Zürka jelimesi Sirius, Türs, Türk kelimeleriyle aynı köke sahiptir.

Subliminal olarak, "Cinlere kulluk etme", "Dileklerin gerçekleşmesini cinden talep etme" yani Allah'a ortak koşma telkini yapılan çocuk filmlerinde "mavi renk" ve "sivri kulak" tasvirine rastlanmaktadır.




"Cinlere kulluk etme yanılgısı" Kur'an'da aşağıdaki ayetlerde yer almaktadır.

Sebe 34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel KANU YA'BUDUNEL CİNN ekseruhüm bihim mü'minun

( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis CİNLERE KULLUK ETMEKTEYDİLER. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

En'am 6/128 - Ve yevme yahşurühüm cemıa ya ma'şeral cinni kad isteksertüm minel ins ve kale evliyaühüm minel insi rabbenestemtea ba'duna bi ba'dın ve belağna ecelenellezi eccelte lena kalen naru mesvaküm halidıne fıha illa ma şaellah inne rabbeke hakımün alim

( Ve onların hepsini topladığı gün, "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunluğunu yoldan çıkardınız." der. İnsanlardan onların dostları olanlar "Rabb' imiz bazımız bazımızdan faydalandık. O bizi vadelendirdiğin vade bize erişti." derler. "Mekanınız ateştir. Orada, Allah' ın dilemesi haricinde, ebedi olursunuz." der. Kesinlikle Rabb' in hakimdir bilendir. )

İnsanları saptıran cinlerin ve onlara tabi olan insanların suçlular oldukları düşünüldüğünde, kıyamet günündeki toplanma sürecinde "mavi" renkten bahseden Taha suresinin 20/102 kodlu ayeti dikkat çekmektedir.

Taha 20/102 - Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin ZURKA

( Borunun içine üflendiği gün. O gün suçluları MASMAVİ toplarız. )

Avatar filminde Avatar’ ların vücutları «mavi», boyutları «dev» ve kulakları da “sivri” resmedilerek «Cin» tasviri yapılmıştır. ( Avatar'ların dev gibi gösterilmesindeki amaç «Nefil» tasviri yapılmasıdır. Nefiller, Allah'a itaat etmeyip İnsan'ı saptıran Şeytan'ın cin soyundan kabilesidir.


Pagan Hindu Tanrıları’ da «mavi» renkli olarak resmedilirler.




70’ li yıllarda TV’ de yayımlanan Star Trek isimli uzay kurgu bilim filmindeki Mr. Spack karakteri, zun sivri kulakları, mavi kostümü ve okült satanik el işaretleriyle bir cin temsiliydi.



Çocuk dizisindeki "Smurf" karakterleri de aynı tasvir kapsamındadır.



Meşhur Superman karakteri de, "uzaydan gelen", "Güneş ışınları ile özel güçler kazanmış", "Mavi kostümlü", "Kostümünün göğüs kısmında üçgen içinde, yılan formunu andıran S işareti bulunan" bir film kahramanı olarak ortaya çıkarılmıştır. Ancak esas itibarıyla yapılan cin sembolizasyonudur.

Kot pantalon için kullanılan "Blue Jean" ifadesi de cinlere atfen ortaya çıkarılmış bir kavramdır.



Görecelik Teorisi ve Işık Hızı

Albert Einstein tarafından ortaya konmuş olan Görecelik / Görelilik / İzafiyet ( Rölativite ) teorisi, çeşitli fiziki değerlerin gözleme dayalı  ölçümlerinin, gözlemin yapıldığı noktadaki hız, konum ve zamana göre farklılık gösterebileceğini ifade eder. Bu teorinin en bilinen örneklemesi, uzayda geçirilen zaman ile Dünya'da geçirilen zamanın gözlemsel olarak farklılık arzettiğidir.
 
Farklı konumlardaki zaman algısının farklı değerlere karşılık geleceğini ifade eden Görecelik Teorisi Kur'an ayetlerinde de açıklanmaktadır.
 
Hacc 22/47 - Ve yesta'ciluneke bil azabi ve len yuhlifellahü va'deh ve inne yevmen ınde rabbike ke elfi senetin min ma teuddun ( Ve azabı senden acele isterler. Allah vaadine ihtilaf etmez. Kesinlikle Rabb' inin indinde bir gün, o sizin saydıklarınızdan bin sene gibidir. )
 
Mearic 70/4 - Ta'rucül melaiketu ver ruhu ileyhi fi yevmin kane mikdaruhu hamsine elfe senet ( Melekler ve ruh, miktarı ellibin sene olan bir günde O’na çıkarlar. )

İncil;

61 2 Peter 3-8 Sevgili kardeşlerim, şunu unutmayın ki, Rab'bin gözünde bir gün bin yıl, bin yıl bir gün gibidir.


Işık hızı ilk defa dünya dışı gözlem yapılmadan, 1849 yılında Fransız fizikçi Armand Fizeau tarafından ölçülmüştür. Fizeau, 8 km uzaklıktaki bir aynayı kullanarak ışığı yansıtmış, ışık demetinin dönen bir dişli tekerleğin deliklerinden geçerek ilerlemesini sağlamış ve tekerleğin hızını da ışığın dönüşte bir sonraki delikten geçerek görünmesini sağlayacak şekilde artırarak ışık hızını 315,000 km/s olarak ölçmüştür. Daha sonra Leon Foucault, aynı deneyi birden fazla ayna ile daha doğru olarak yapmış ve ışık hızını 298,000 km/s olarak ölçmüştür. Bu teknik ile ışığın suda, havadan daha yavaş ilerlediği de tesbit edilmiştir.
İskoç fizikçi ve matematikçi James Clerk Maxwell' in 1864 yılında elektromanyetik teoriyi açıklamasının ardından ışık hızı ilk defa, boşluktaki magnetik ve elektriksel geçirgenlik sayesinde, dolaylı yollardan ölçülebilme imkanı bulmuştur. Bu yöntemle ilk deney Alman fizikçiler Wilhelm Eduard Weber ve Friedrich Kohlrausch tarafından gerçekleştirilmiştir. 1907 yılında Rosa ve Dorsey aynı yöntemle ışığın hızını 299,788 km/s olarak ölçmüş, 1958 yılında ise Froome, microdalga interferometreyi kullanarak ışık hızını 299,792.5 km/s olarak ölçmüştür. 1970 yılında geliştirilen lazer teknolojisinin sağladığı yüksek spektrum kararlılığı ve caesium sabiti sayesinde ışık hızı bugün artı eksi 1 m/s hata seviyesinde ölçülebilmektedir. En son 1983 yılında yapılan deneylerde ışık hızı 299,792.458 olarak ölçülmüş ve Amerikan Ulusal Standartlar Bürosu tarafından onaylanmıştır.
32/5 Gökten yere işleri düzenleyip yönetir. Sonra o işler, o sizin saydığınızdan miktarı bin sene olan bir günde ona dönerler. ( Yüdebbirul emra mines semai ilel erdı sümme ya'rucü ileyhi fı yevmin kane mıkdaruhu elfe senetim mimma teuddun )
 "1,000 Sene = 1 Gün" yaklaşımı ile yapılan aşağıdaki hesaplama neticesinde ışık hızına eşdeğer bir rakama ulaşılmaktadır.

Hız = Yol / Zaman
Zaman = Dünyada 1 gün = 23 saat 56 dk 4.0906 sn = 86,164.0906 sn
Hız = Yol / 86,164.0906 sn
Yol = 12,000 ay * L     ( 1,000 yıl = 12,000 ay olarak ) ( L = Ayın 27.321661 gün sonra kendi etrafındaki dönüşünü tamamladığındaki rota uzunluğu )
L = v * t                     ( v = ve * cos a )   ( ve = Ayın dünyaya bağıl hızı = 3,682.07 km/saat )
Yol = 12,000 ay * (ve * cos a) * t      ( cos a = 0.89157 )  ( a = dünyanın ayın merkezine göre açısı = 26.92848 derece ) ( t = 27.321661 gün * 24 saat = 655.71986 saat )
Yol = 12,000 ay * (3,682.07 km / saat * 0.89157) * 655.71986 = 25,831,348,035.086 km
Hız = 25,831,348,035.086 km / 86,164.0906 sn = 299,792.49 km/sn

28 Ekim 2016 Cuma

Lucid Sleep ( Açık Bilinçli Uyku ) Hipnotik Fenomen

Abbe Faria, "telkine dayalı" hipnotik trans konusunda bilimsel çalışmaların öncüsü olarak bilinmektedir. Faria 1811 yılında "Lucid Sleep" ( Açık/Berrak/Anlaşılır Uyku ) tanımlamasını yapmıştır. "Lucid Sleep", açık algılı açık, çevresel etkenleri anlama ve farketme yetisi aktif şekildeki uyku hali ( trans ) olarak tanımlanmaktadır.


https://books.google.com.tr/books?id

Goa and Portugal: History and Development
Kur'an'daki Kehf suresinde, Ashabı Kehf'in mağarada trans haline geçmiş olduğu ve bu yöntemle ilahi bilgiler aldıkları evvelki "Trans" başlıklı yayında konu edilmişti.
Kehf suresinde "trans halinde bilgi ekiminden" bahsedilen ayetin kod numarası 18/11'dir. Bu kod sayısal olarak Faria'nın Lucid Sleep tanımlamasını yaptığı yıla denk gelmektedir.

Kehf 18/10 - İz evel fityetü ilel kehfi fe kalu rabbena atina min ledünke rahmeten ve heyyi' lena min emrina raşeda ( Zamanında genç adamlar mağaraya sığındılar da "Rabb' imiz bize indinden rahmet ve işimizden doğruluğa kolaylık ver." dediler. )

Kehf 18/11 - Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinıne adeda ( Böylece mağaranın içinde seneler adediyle kulaklarına vurduk, beyan ettik. )

Kehf 18/12 - Sümme beasnahüm li na'leme eyyül hızbeyni ahsa li ma lebisu emeda ( Sonra bu iki gruptan hangisinin, kaldıkları süreyi daha iyi sayacağını bilmek için onları dirilttik. )

Kehf 18/18 - Ve tahsebühüm eykazan ve hüm rukudün ve nükallibühüm zatel yemıni ve zateş şimali ve kelbühüm basitun ziraayhi bil vesıyd lev ittala'te aleyhim le velleyte minhüm firaran ve le müli'te minhüm ru'ba ( Ve onları uyanık sanırdın ama onlar uykudaydılar. Onları sağa ve sola çevirirdik. Köpekleri ön ayaklarını kapı eşiğine uzatıp yaymıştı. Şayet onları görseydin firar ederek onlardan yüz çevirirdin ve onlardan korku ile doldurulurdun. ) 

SBSL ( Single Bubble Sonoluminiscence ) - ( Tek Kabarcık Sessel Işıması ) ve Cymatic

Yaratılışın, Allahü Teala'nın "Ol" demesi ile gerçekleştiği ayetlerde açıklanmaktadır.

Bakara 2/117 - Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun ( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "Ol." der de o olur.  )
Allahü Teala'nın arşının su üstünde olduğu da yine "yaratılışın" konu edildiği bir başka ayetteki sabit gerçektir.

Hud 11/7 - Ve hüvellezi halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin ve kane arşühu alel mai li yeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve le in kulte inneküm meb'usune min ba'dil mevti le yekulennellezine keferu in haza illa sıhrun mübın ( Ve gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Hanginiz daha güzel iş yapacaksınız diye sınamak için arşı, tahtı su üstündedir. Eğer "Kesinlikle siz ölümün ardından dirileceksiniz." dersen, kesinlikle o inkarcılar "Kesinlikle bu apaçık sihirdir." diyeceklerdir. )

Tevrat'ta ışığın yaratılışı aşağıdaki gibi açıklanır.

1 Yaratılış 1/2 - Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı'nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.

1 Yaratılış 1/3 - Ve Tanrı, "Işık olsun" dedi ve ışık oldu.

Yukarıdaki bilgiler çerçevesinde, ışığın oluşumundaki parametrelerin "Allah'ın Sesi / Kelamı" ve "Su" olduğu görülmektedir. Rabb'in su üstündeki arşının altında, yaratmış olduğu "küre" şeklinde göklerin / evrenlerin olduğu da dikkate alındığında akustik bilimindeki SBSL fenomeni önem arzetmektedir.

SBSL ( Single Bubble Sonoluminiscence ) - ( Tek Kabarcık Sessel Işıması ), içi su dolu cam bir küre içinde salınan bir gaz kabarcığının, ultrasonik ses dalgalarına maruz bırakılması sonucu önce genişlemesi, sonra içine çökmesi ve ışık yayması fenomenidir.

SBSL düzeneği aşağıdaki gibidir.



SBSL deneyi esnasında çekilmiş aşağıdaki foto akustik transducer bağlantısı yapılmış cam küreyi ve içine salınan gaz kabarcığını göstermektedir.


İkinci foto ise ses dalgası iletisi sonrasında "ışık" oluşumunu açıkça göstermektedir.



Ayrıca “Ses” in titreşimlerini ve yapısını inceleyen bilim dalına “cymatic” adı verilmektedir. Maddeyi ve formları oluşturan esas faktörün “ses” olduğu belirtilmektedir.

                                                
 Ses frekanslarına göre oluşturulmuş alfabe

Aşağıda da metal plaka üzerine bırakılmış toz parçacıklarının farklı ses frekanslarına göre oluşturdukları farklı şekiller görülmektedir.












24 Ekim 2016 Pazartesi

Unutmak

Özünde ruhsal bir varlık, bir kelime olan insanın, ıstıraplı madde alemi olan Dünya ortamına düşüşünün temelinde "unutmak" kelimesi yatmaktadır. Allah'ın nimetini, rahmetini ve yüceliğini idrak edip, sonra unutmanın bedeli büyük olmaktadır. Allah yolu azim, sebat ve özveri gerektiren bir yoldur. Bu yolda en büyük mücadele "Şeytan" ile daha doğrusu Şeytan'ın kontrol altına almaya çalıştığı "Nefs" iledir.

Bir sıfat olan ve gerek insanlar için, gerekse cinler için kullanılan "Şeytan" kelimesi "uzaklaştıran" anlamına gelmektedir. Allah'tan uzaklaşmanın temel sebebi ise Şaytan'ın bilinçaltı telkinlerine kapılıp O'nu hatırlamayı unutmaktır. ( * "Kurban" kelimesi de "yakınlaştıran anlamına gelmekte olup, Allah'a yakınlaştıran unsurları ifade etmektedir. )

Allahü Teala "Unutmak" eylemini ve yarattığı sonuçları ayetlerinde çok net ifade etmiş, ilk unutanın da Adem olduğunu vurgulamıştır.
 
Taha 20/115 Ve lekad ahıdna ila ademe min kablü fe nesiye ve lem necid lehu azma ( Ve önceden Adem' e ahdettik de unuttu. Onda azim bulamadık. )
 
Taha 20/126 Kale kezalike etetke ayatüna fe nesıteha ve kezalikel yevme tünsa ( "İşte böyle, sana ayetlerimiz geldi de onları unuttun. Bugün de böyle unutulursun." dedi. )
 
A'raf 7/51 Ellezinettehazu dınehüm lehven ve leıben ve ğarrathümül hayatüd dünya fel yevme nensahüm kema nesu likae yevmihim haza ve ma kanu bi ayatina yechadun ( O dinlerini eğlence ve oyun edinenler ve dünya hayatının kendilerini aldattıkları. Artık bugün onları, o bugünlerine kavuşacaklarını unuttukları gibi ve o ayetlerimizle cihad ettikleri gibi unuturuz. )
 
Tevbe 9/67 El münafikun vel münafikatü ba'duhüm min ba'd ye'mürune bil münkeri ve yenhevne anil ma'rufi ve yakbidune eydiyehüm nesüllahe fe nesiyehüm innel münafikıne hümül fasikun ( İkiyüzlü erkekler ve ikiyüzlü kadınlar, onlar birbirlerindendirler. Kötülüğü emrederler ve iyilikten menederler. Ellerini sıkarak sıkı tutarlar. Allah' ı unuttular. Böylece onlar da unutuldular. Kesinlikle ikiyüzlüler, onlar günahkarlardır. )

19/64 Ve ma netezzelü illa bi emri rabbik lehu ma beyne eydına ve ma halfena ve ma beyne zalik ve ma kane rabbüke nesiyya ( Ve Rabb' inin emri ile olması haricinde inmeyiz. Önümüzde, arkamızda ve bunun arasında ne varsa O’nadır. Rabb' in unutan değildir. )

Casiye 45/34 Ve kılel yevme nensaküm kema nesıtüm likae yevmiküm haza ve me'vakümün naru ve ma leküm min nasırın ( Ve o gün "Sizi, bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi unuttuk." denilir. Yeriniz ateştir. Size yardımcılardan yoktur. )

Mücadele 58/6 Yevme yeb'asühümüllahü cemi'an fe yünebbiuhüm bi ma amilu ahsahüllahu ve nesuhu vallahü ala kulli şey'in şehid ( O gün Allah onları topluca diriltir de onlara o yaptıklarını haber verir. Allah onları saymıştır. O'nu unuttular. Allah herşeye şahittir. )

Mücadele 58/19 İstahveze aleyhimüş şeytanu fe ensahüm zikrallahi ulaike hizbüş şeytan ela inne hizbeş şeytani hümül hasirun ( Şeytan onların üzerini istila etti de onlara Allah' ı hatırlamayı unutturdu. İşte onlar Şeytan' ın grubudurlar. İyi bilin ki, kesinlikle Şeytan' ın grubu, onlar hasarlanırlar. )

Haşr 59/19 Ve la tekunu kellezine nesullahe fe ensahüm enfüsehüm ulaike hümül fasikun ( Ve o Allah' ı unutanlar gibi olmayın. Böylece onlara nefislerini unutturdu. İşte onlar, onlar günahkarlardır. )


 

22 Ekim 2016 Cumartesi

Kan

Kan, atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden (alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) meydana gelmiş kırmızı renkli hayati sıvı olarak tanımlanır.
 
"Dem / Dima" ( Kan / Kanlar ) kelimesi Kur'an'da 10 kere tekrarlanmaktadır. Hayati sıvının frekansının Allah'ın ilahi mühür sayılarından biri olan 10'a denk olması dikkat çekicidir.
 
 
Öte yandan "Kan"'ın 10 temel işlevi bulunmaktadır.
 
1- Dokulara oksijen tedariki ( Alyuvarlarda taşınan hemoglobine bağlı olarak )

2- Soluk verme için hücrelerden akciğerlere karbondioksit tedariki
3- Besinlerin tedariki ( Glükoz, Amino Asitler, Plazma Proteinler )
4- Atıkların yok edilmesi ( Karbondioksit, Üre, Laktik Asit )
5- İmmunolojik işlevler ( Akyuvarların sirkülasyonu, Antimaddeler kanalı ile yabancı maddelerin tespiti. )
6- Pıhtılaşma
7- Mesaj iletme işlevleri ( Hormonların taşınması ve doku hasarlarının sinyalizasyonu )
8- Vücut PH'ının regülasyonu
9- Ana vücut sıcaklığının regülasyonu
10- Hidrolik işlevler

21 Ekim 2016 Cuma

Depresyon

Bazen bir söz, bir davranış veya bir olay insanı depresyona sokabilir. "Depresyon" kelimesi "sıkışma, daralma, baskılama"  anlamına gelir. Günümüzde insanları depresyona sokabilecek faktörler maalesef her geçen gün artmaktadır.

Depresyon sürecinde insan vücudunun fiziki reaksiyonlardan biri de göğüs bölgesinde bir ağırlık, bir daralma hissinin oluşmasıdır. İşte bu durumda insan bazen çıkış yolu bulamayacağını zannederek ümitsizliğe kapılıp, depresyonun daha da artmasına sebebiyet verebilir.
Allahü Teala Kur'an'da "Depresyon" konusuna Hicr ( Çıkış ) suresinin 15/97 kodlu ayetinde değinmektedir. Ayetteki depresyon sebebi "İnkar söylemleridir."
Hicr 15/97 - Ve lekad na'lemü enneke yedıyku sadruke bima yekulun ( Ve kesinlikle senin, onların o söylediklerinden dolayı göğsünün daraldığını biliriz. )
Hicr 15/98 - Fe sebbıh bi hamdi rabbike ve kün mines sacidın ( O halde, Rabb' ini, O' nu övgü sözleri ile öv. Yere kapananlardan ol. )
Depresyondan kurtulmanın, sıkıntı yükünü boşaltmanın, göğüs genişliğine erişmenin ve zorluktan kolaylığa çıkmanın yolunun ise Allah'ı hatırlamak, O'nu övmek ve yolunda gayret sarfetmek olduğuna İnşirah ( Açılış, Genişleme ) suresinde değinmektedir.  

İnşirah 94/1 E lem neşrah leke sadrek ( Sana göğsünü açıp genişletmedik mi? )
İnşirah 94/2 Ve vada'na anke vizrek ( Ve senden yükünü indirmedik mi? )
İnşirah 94/3 Ellezi enkada zahrek ( O sırtına işkence edeni. )
İnşirah 94/4 Ve refa'na leke zikrek ( Ve sana hatırlanmanı yükseltmedik mi? )
İnşirah 94/5 Fe inne me'al usri yüsren ( O halde zorlukla birlikte kolaylık vardır. )
İnşirah 94/6 İnne me'al usri yüsren ( Kesinlikle zorlukla birlikte kolaylık vardır. )
İnşirah 94/7 Fe iza ferağte fensab ( O halde boş kaldığında çalış yorul. )
İnşirah 94/8 Ve ila rabbike ferğab ( Ve Rabb' ine yönel. )

Kalpler...

Kalp adı verilen organın fiziksel görevi, insan vücudunda kan ve oksijen sirkülasyonunu sağlamak ve bedeni canlı tutmaktır. Ancak kalbin gerçek görevi ruhsal açıdan görmeyi, hissetmeyi ve Allah kelamının anlamını özümsemeyi sağlamasıdır. Bir başka deyişle inancın barınağı kalptir. Bu husus Hucurat suresinin 49/14 kodlu ayetinde bildirilmiştir.

49/14 - Kaletil a'rabü amenna kul lem tü'minu ve lakin kulu eslemna ve LEMMA YEDHULİL İMANÜ Fİ KULUBİKÜM ve in tütıy'ullahe ve rasulehu la yelitküm min a'maliküm şey'a innellahe ğafurun rahım ( Araplar "İnandık." dediler. De ki: "İnanmadınız. Lakin "Teslim olduk." deyin. İNANÇ KALPLERİNİZİN İÇİNE GİRMEDİ. Eğer Allah’a  ve O’nun resulüne itaat ederseniz, size çalışmalarınızdan hiçbir şey eksiltmez. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir." )

Allahü Teala, "Kalbin" gerçek işlevini, işlev bozukluğu durumunda Allah yolundan nasıl uzaklaşıldığını bazı ayetlerinde misaller ile açıklamıştır. Öte yandan, Allahü Teala, 13/28 kodlu ayette, insanın mutlu ve huzurlu olabilmesi için kalbinin tatmin olması gerektiğini ve kalplerin de sadece ve sadece "Allah'ı zikretmek" ile gerçekleşeceğini belirtmiştir. Ayrıca 48/4 kodlu ayette de Allahü Teala inananların kalplerine sükunet indirdiğini ve onları huzura erdirdiğini vurgulamaktadır.

Bakara 2/10 - Fi kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada ve lehüm azabun elimun bima kanu yekzibun ( Kalplerinde hastalık vardır. Böylece Allah onlara hastalıklarını artırır ve yalanlamış olduklarından dolayı elim azap onlaradır. )

Bakara 2/88 - Ve kalu kulubüna ğulf bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalılen ma yü'minun (Ve "Bizim kalplerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı lanetledi. Artık çok azı inanır. )

Al'i İmran 3/8 - Rabbena la tüzığ kulubena ba'de iz hedeytena ve heb lena min ledünke rahmeh inneke entel vehhab ( Rabb' imiz, bizi yönlendirdikten sonra kalplerimizi saptırma. Bize indinden rahmet bahşet. Kesinlikle sen, sen bahşedensin. )

Al'i İmran 3/126 - Ve ma cealehüllahü illa büşra leküm ve li tatmeinne kulubüküm bih ve men nasru illa min ındillahil azızil hakım ( Ve Allah’ ın, kalplerinizi onunla tatmin etmek için size o oluşturduğu, müjde haricindeki değildir. Yardım, yüce ve hakim Allah’ ın indinden olmasının haricinde olamaz. )

En'am 6/43 - Fe lev la iz caehüm be'süna tedarrau ve lakin kaset kulubühüm ve zeyyene lehümüş şeytanü ma kanu ya'melun ( Onlara zorluğumuz, azabımız geldiğinde yalvarmalı değiller miydi? Ve lakin kalpleri katılaştı ve Şeytan o yapmış olduklarını onlara süsledi. )
A'raf 7/101 - Tilkel kura nekussu aleyke min enbaiha ve lekad caethüm rusülühüm bil beyyinat fe ma kanu li yü'minu bima kezzebu min kabl kezalike yatbeullahü ala kulubil kafirın ( İşte sana haberlerinden anlattığımız o ülkeler. Resulleri onlara açık deliller getirdiler. Fakat önceden yalanladıklarına inanacak değillerdi. İşte Allah, o inkarcıların kalplerine böyle mühür basar. )
Ra'd 13/28 - Ellezine amenu ve tatmeinü kulubühüm bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinül kulub ( Onlar inanırlar ve kalpleri, Allah' ın hatırlanması ile tatmin olur. İyi bilin ki, kalpler Allah' ın hatırlanması ile  tatmin olur. )
Hacc 22/46 - E fe lem yesıru fil erdı fe tekune lehüm kulubün ya'kılune biha ev azanün yesmeune biha fe inneha la ta'mel ebsaru ve lakin ta'mel kulubülletı fis sudur ( O halde yerde gezmiyorlar mı? Onu akıl etmeye kalpleri veya onu duymaya kulakları olsun. Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin göğüslerin içindeki o kalpler kör olur.  )

Fetih 48/4 - Hüvellezi enzeles sekınete fı kulubil mü'minıne li yezdadu imanen mea ımanihim ve lillahi cünudüs semavati vel ard ve kanellahü alimen hakıma ( İnananların inançlarını inançlarıyla artırmak için kalplerinin içine sükuneti indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları, askerleri Allah içindir. Allah bilendir hakimdir. )

"Kalb / Kulub" ( Kalp / Kalpler ) kelimesinin Kur'an'da 132 kere tekrarlanması nümeroloji açısından ilahi mühür rakamlarından biri olan 6 rakamına işaret etmektedir. Zira 132 sayısının nümerolojik toplamı 1+3+2 = 6 rakamını vermektedir.

"Kalb" kelimesinin Kur'an'daki frekansını gösteren tablo aşağıdaki linktedir.

Kalp Frekans

Ayrıca, bir bebeğin fetal dönemde dakikadaki kalp atış frekansının 120 - 160 arasında olması ve daha sonar 130 seviyelerine inmesi da dikkat çekicidir.

"A normal fetal heart rate (FHR) usually ranges from 120 to 160 beats per minute (bpm) in the in utero period. It is measurable sonographically from around 6 weeks and the normal range varies during gestation, increasing to around 170 bpm at 10 weeks and decreasing from then to around 130 bpm at term."












70 Sayısı

"70" sayısı ilahi mühür niteliğinde olan  7 ve 10 rakamlarının çarpımı olması açısından nümerolojik önem taşımaktadır.
 
Tevbe suresinin 9/80 kodlu ayetinde 70 sayısı, isteğin gerçekleşmesi için yapılacak talebin "tekrar adedi" örneklemesiyle vurgulanmaktadır. Ancak yine de Allahü Teala'nın rızası olmadan hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceği de aynı ayette belirtilmektedir.
 
Tevbe 9/80 - İstağfir lehüm ev la testağfir lehüm in testağfir lehüm seb'ıne merraten fe len yağfirallahü lehüm zalike bi ennehüm keferu billahi ve rasulih vallahü la yehdil kavmel fasikın ( Onlara af iste veya onlara af isteme. Onlar için yetmiş kere af istesen de Allah onlara af eylemeyecektir. Bu, kesinlikle onların Allah' ı ve resulünü inkar etmelerinden dolayıdır. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez. )

Kur'an kelimesi Kur'an'da 70 kere tekrarlanmaktadır. *

Kur'an'ın insan için şifa sağladığı İsra suresinin 17/82 kodlu ayetinde bildirilmektedir.
 
İsra 17/82 - Ve nünezzilü minel kur'ani ma hüve şifaün ve rahmetün lil mü'minıne ve la yezıdüz zalimıne illa hasara ( Ve Kur'an' dan inananlar için şifa ve rahmet olanları indiririz. Zalimlere hasar haricindekini artırmayız. )






 
 
 

Rahimler ( Erham )

"Rahim" çeperleri kaslı içi oyuk bir kadın organı olup, döllenmiş yumurtayı doğum aşamasına kadar barındırmaya yarayan bir organdır.

Evrenin de içinde yumurtalar ( gezegenler ve yıldızlar ) barındıran bir rahim olduğu düşünülebilir.

Allahü Teala, evren kavramını Kur'an'da "Sema / Semavat" ( Gök / Gökler ) olarak tanımlamış ve 7 gök yarattığını belirtmiştir.

Fussilet 41/12 - Fe kadahünne seb'a semavatin fı yevmeyni ve evha fı külli semain emraha ve zeyyennes semaed dünya bi mesabıha ve hıfza zalike takdırul azızil alim ( Böylece onları yedi gökler olarak iki günde koyup oturttu. Her göğe işini vahyetti. En yakın göğü kandillerle, lambalarla süsledik ve koruduk. Bu yüce bilenin ölçüdüdür, takdiridir. )

Kur'an'da biyolojik anlamda "Rahim / Erham" ( Rahim / Rahimler ) kelimesinin 7 kere tekrarlanması, "Gökler" ve "Rahim" kavramları arasındaki yapısal benzerliğin nümerolojik ispatı niteliğindedir. ( "Rahim" kelimesi "rahmet, merhamet" anlamlarının yanısıra "boşluk, oyuk" anlamına gelmekte olup, İngilizcedeki "Room", Almanca'daki "Raum" kelimeleri Rahim kök kelimesinden gelmektedir. Almanca'da "WeltRAUM" kelimesi uzay anlamına gelmektedir. )


Aşağıdaki bilgiler "Rahim" kelimesiyle 7 nümerolojisi arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymaktadır.
 
* Normal bir kadın rahminin uzunluğu 7 cm.dir. ( https://www.babble.com/body-mind/measurements-uterus-ovaries/ )
 
* Kur'an'da "Rahim" kelimesinin ilk kez geçtiği 1/1 kodlu ayetteki Rahim kelimesi 7. kelimedir. ( İlk ayetteki besmelenin son kelimesi )
 
* Normal bir kadında 7 Milyon yumurta bulunmaktadır.
 
* Kur'an'da "Rahim" kelimesi "kadın üreme organı" anlamı dışında ( erham, rahim, türhamun ... ) toplam 158 kere tekrarlanmaktadır. ( 158 ... 1+5+8 = 14 ... 2x7 ikili yedi kavramı )
 
Kur'an'da "Rahim" kelimesinin "kadın üreme organı" anlamında geçtiği 7 ayet aşağıda yer almaktadır.
 
Bakara 2/228 - Vel mütallekatü yeterabbasne bi enfüsihinne selasete kuru ve la yehıllü lehünne en yektumune ma halekallahü fı erhamihinne in künne yü'minne billahi vel yevmil ahır ve büuletühünne ehakku bi raddihinne fı zalike in eradu ıslaha ve lehünne mislüllezı aleyhinne bil ma’rufi ve lir ricali aleyhinne deraceh vallahü azızün hakim ( Ve boşanan kadınlar nefisleri için üç adet süresi beklerler. Eğer Allah’ a ve sonraki güne inanıyorlarsa, Allah’ ın rahimlerinin içinde o yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Eğer iyileştirmeyi isterlerse, kocalarının onları eş yapıp geri almaları bu konuda onların menfaatine daha gerçektir. Onlara olanın aynısı iyilikle onların da üzerinedir. Erkekler için o kadınların üzerine derece vardır. Allah yücedir hakimdir. )
 
Al'i İmran 3/6 - Hüvellezi yüsavviruküm fil erhami keyfe yeşa la ilahe illa hüvel azızül hakım ( O sizi rahimin içinde nasıl dilerse şekillendirir. Yüce hakim olan O’nun haricinde ilah yoktur. )
 
En'am 6/143 - Semaniyete ezvac mined da'nisneyni ve minel ma'zisneyn kul azzekerayni harrame emil ünseyeyni emmeştemelet aleyhi erhamül ünseyeyn nebiunı bi ılmin in küntüm sadikın ( Sekiz eş; koyundan iki ve keçiden iki. "İki erkeği mi haram kıldı yoksa iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığı yavruları mı? Eğer doğru iseniz bana ilimle haber verin." de. )
 
En'am 6/144 - Ve minel ibilisneyni ve minel bekarisneyn kul azzekerayni harrame emil ünseyeyni emmeştemelet aleyhi erhamül ünseyeyn em küntüm şühedae iz vessakümüllahü bi haza fe men azlemü min men iftera alellahi keziben li yüdıllen nase bi ğayri ılm innellahe la yehdil kavmez zalimın ( Ve deveden iki, sığırdan iki. "İki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığı yavruları mı? Allah' ın size böyle emrettiğinde şahitler mi oldunuz? İlimsizce, insanları saptırmak için, Allah' a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Kesinlikle Allah zalimler kavmini yönlendirmez." de. )
 
Ra'd 13/8 - Allahü ya'lemü ma tahmilü küllü ünsa ve ma teğıydul erhamü ve ma tezdad ve küllü şey'in ındehu bi mıkdar ( Allah, her kadının ne yüklenip taşıdığını ve rahimlerin ne azalttığını ve ne artırdığını bilir. O’nun indinde herşey ölçüyledir. )
 
Hacc 22/5 - Ya eyyühen nasü in küntüm fı raybin minel ba'si fe inna halaknaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme min mudğatin muhallekatin ve ğayri muhallekatin li nübeyyine leküm ve nükirru fil erhami ma neşaü ila ecelin müsemmen sümme nuhricüküm tıflen sümme li teblüğu eşüddeküm ve minküm men yüteveffa ve minküm men yüraddü ila erzelil umüri li keyla ya'leme min ba'di ilmin şey'a ve teral erda hamideten fe iza enzelna aleyhel maehtezzet ve rabet ve enbetet min külli zevcin behıc ( Ey insanlar, eğer dirilmeden şüphe içinde iseniz, size açıklamak için, kesinlikle biz sizi topraktan, sonra su damlasından, sonra asılı duran kan pıhtısından, sonra belli olan belli olmayan et parçasından yarattık. Dilediğimiz şekilde belirli vadeye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız. Sonra olgunluğa erişmeniz için sizden kimi vefat ettirilir ve sizden kimi ise, ilimden sonra hiçbir şey bilmemesi için, ömrünün en rezil dönemine erdirilir, döndürülür. Yeri sönmüş kuru görürsün de biz onun üzerine su indirdiğimizde titreşir, hareketlenir ve kabarır. Her güzel eşten bitirip yetiştirir. )
 
Lokman 31/34 - İnnellahe ındehu ılmüs saah ve yünezzilül ğays ve ya'lemü ma fil erham ve ma tedrı nefsün maza teksibü ğada ve ma tedrı nefsün bi eyyi erdın temut innellahe alimün habır ( Kesinlikle Allah' ın, saatin ilmi O’nun indindedir. Yağmuru indirir. Rahimlerin içinde ne varsa bilir. Nefis yarın ne kazanacağını idrak edemez, kavrayamaz. Nefis hangi yerde öleceğini de idrak edemez, kavrayamaz. Kesinlikle Allah bilendir haberdardır. )