Çeviri

Tuesday, February 19, 2019

Vicdan Mekanizmasını Aktive Ettiren Ayetler

"Doğru ile yanlışı ayırt etmeyi ve doğruya yönlenmeyi sağlayan öz bilinç" anlamına gelen "Vicdan" kelimesi köken olarak "Vecd / Vicd" ( Bulmak ) kelimesinden türemiş olup "Bulma / Bulgu / Bulunç" anlamını taşır.

Vicdan kelimesinin batı dillerindeki karşılığı da "Bilinç" anlamını içeren aşağıdaki kelimelerdir.

Conscience ( Fra. / İng. )
Gewissen ( Alm. )

Dolayısıyla Vicdan kelimesi esas itibarıyla "Bilgi / Bulgu" anlamını taşımaktadır.

Yükselmiş idrak seviyesi olarak da tanımlanabilecek olan vicdan asla yalan söylemez, vicdan asla aldatmaz, vicdan asla yanıltmaz. Mesele insanda vicdan mekanizmasının aktif olup olmaması meselesidir. BU olgu halk arasında "vicdanının sesini dinlemek" olarak ifade edilegelmiştir.

Kur'an ayetlerinin bazıları, çok doğal olarak, özel bir dönemdeki koşullara, özel bir coğrafyaya ve o coğrafyadaki kültüre ve topluma hitap edecek şekilde ilahi mesajları iletmektedirler. Genellikle sou işaret oluşturan ve cevapları ancak ve ancak vicdan mekanizması ile bulunabilecek bu ayetler aşağıda yer almaktadır.

1- ELLERİNİZİN MALİK OLDUĞU KADINLAR ( CARİYE )

Muhsanat ( Namuslu Kadın ) ile Emet / Ma Meleket Eyman ( Cariye / Ellerin Malik Olduğu ) ayrımı, dönemin ilkel savaş koşullarında ortaya çıkan duruma ilişkin gündeme gelmiş görünmektedir. Zira Muhsanat ( Namuslu Kadın ) olan bir kadın savaş ortamında eşini ve ailesini kaybetmek suretiyle bir başkasının savaş esiri / cariyesi konumunda kalabilmiştir.

2/221 - Ve la tenkihul müşrikati hatta yü'minn ve le emetün mü'minetün hayrun min müşriketin ve lev a'cebetküm ve la tünkihul müşrikıne hatta yü'minu ve le abdün mü'minün hayrun min müşrikin ve lev a'cebeküm ülaike yed'une ilen nar vallahü yed'u ilel cenneti vel mağfirati bi iznih ve yübeyyinü ayatihı lin nasi leallehüm yetezekkerun

( Ve ortak koşan kadınları onlar inanana kadar nikahlamayın. İnanan cariye, hoşunuza gitse bile ortak koşan kadından daha hayırlıdır. Ortak koşan kadını inanana kadar nikahlamayın. İnanan kul, şayet hoşunuza gitse bile ortak koşandan daha hayırlıdır. İşte onlar ateşe çağırırlar. Allah cennete, kendi izni ile affa çağırır. Ayetlerini insanlara açıklar. Umulur ki onlar hatırlarlar. )

4/24 - Vel muhsanatü minen nisai illa ma meleket eymanüküm kitabellahi aleyküm ve ühılle leküm ma verae zaliküm en tebteğu bi emvaliküm muhsınine ğayra müsafihın fe mestemta'tüm bihı minhünne fe atuhünne ücurahünne ferıdah ve la cünaha aleyküm fıma teradaytüm bihı min ba'dil ferıdah innellahe kane alimen hakıma

( Ve kadınlardan o ellerinizin malik oldukları haricindeki temiz ve namuslu kadınlar. Allah üzerinize yazmıştır. İşte o bunlardan başkalarını, iyilikle, namussuz olmadan mallarınızla aramanızı size helal kılmıştır. O halde onlardan olanlardan faydalanın da onlara ödüllerini farz olarak verin. O farzı yerine getirdikten, kesinleştirdikten sonra onu isteyip kabullenmenizde üzerinize günah yoktur. Kesinlikle Allah bilendir hakimdir. )

4/25 - Ve men lem yestetı' minküm tavlen en yenkihal muhsanatil mü'minati fe min ma meleket eymanüküm min feteyatikümül mü'minat vellahü a'lemü bi ımaniküm ba'duküm min ba'd fenkihuhünne bi izni ehlihinne ve atuhünne ücurahünne bil ma'rufi muhsanatin ğayra müsafihatin ve la müttehızati ahdan fe iza uhsınne fe in eteyne bi fahışetin fe aleyhinne nısfü ma alel muhsanati minel azab zalike li men haşiyel anete minküm ve en tasbiru hayrun leküm vellahü ğafurun rahım

( Ve sizlerden kimin temiz ve namuslu kadınları zenginlikle bollukla nikahlamaya istidatı yoksa, o halde o ellerinizin malik olduğu inanan genç kadınlarınızdan. Allah inancınızı bilir. Sizler birbirinizdensiniz. O halde ailelerinin, sahiplerinin izni ile onları nikahlayın ve namussuz olmayan, ahd ile dost edinmeyen kadınlara, onlara ödüllerini iyilikle, bilinen şekilde verin. Artık temiz ve namuslu olarak evlendiklerinde, eğer ahlaksızlığı getirirlerse, onlara o temiz ve namuslu kadınlara olan azabın yarısıdır. Bu sizlerden o günahtan korkup ürperenler, ürkenler içindir. Sabretmeniz size daha hayırlıdır. Allah affedendir merhametlidir. )

2- EL VE AYAKLARIN KARŞITLAMASINA KESİLMESİ
Aşağıdaki ayette yer alan "Tukatta" ( Kesilmesi ) fiili organın vücuttan "ayrılması" anlamında mıdır? Yoksa "fesada vesile olan el ve ayakların" fesad ile ilişiğinin kesilmesi, fesaddan "ayrılması" mıdır? Yani kişinin fesad ( bozgun ) yapamayacak şekilde izole edilmesi, hapsedilmesi midir? Zira ayette idam ve sürgün müeyyidelerinden de bahis bulunmaktadır.

5/33 - İnnema cezaüllezıne yüharribunellahe ve rasulehu ve yes'avne fil erdı fesaden en yükattelu ev yüsallebu ev tükattaa eydıhim ve ercülühüm min hılafin ev yünfev minel ard zalike lehüm hızyün fid dünya ve lehüm fil ahırati azabün azım

( Kesinlikle ki Allah ve O’nun resulü ile harp eden ve yerde bozgun yaparak asileşenlerin karşılığı, öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının karşıtlamasına kesilmesi veya yerde sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için zillettir. Ahirette büyük azap onlaradır. )

Aşağıdaki ayetteki "Katta'na" fiili "Ayırdık" anlamında kullanılmıştır.

7/168 Ve katta'nahum fil erdi umema minhumus salihune ve minhum dune zalike ve belevnahum bil hasenati ves seyyiati leallehum yarciun

( Ve onları yerde topluluklara ayırdık. Onlardan iyi olanlar da vardı ve onlardan bundan başkaları da. Onları güzelliklerle ve kötülüklerle sınadık. Umulur ki dönerler.  )

Aşağıdaki ayette de "Katta'ne eydiyekum" ( Ellerini kestiler ) ifadesi eli bilekten kesmek değil elde kesik yarası oluşması anlamındadır.

12/31 Fe lemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a'tedet lehunne muttekeen ve atet kulla vahidetin minhunne sikkinen ve kaletihruc aleyhinn fe lemma raeynehu ekbernehu ve katta'ne eydiyehunne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekun kerim

( O kadınların tuzaklarını, dedikodularını duyunca, o kadınlara gönderdi. Onlara sofra hazırladı ve o kadınlardan her birine bıçak verdi. "Çık onların karşısına." dedi. Onu gördüklerinde, onu yüceltip büyüttüler ve ellerini kestiler. "Korku Allah için. Bu insan değildir. Kesinlikle bu faydalı melektir." dediler. )

3- HABERCİYE AİLESİNDEKİ KADINLARIN HELAL KILINMASI

Aşağıdaki ayetler, 500'lü yıllar Arabistan'ındaki savaş ve vahşet ortamında, ailelerini ve eşlerini yitiren kadınların durumlarına ilişkin olarak indirilmiş ayetler olarak değerlendirilebilir. "Eciri verilen eşler" kavramı geçimlikleri verilen kadınlar olarak değerlendirilebilir.

33/50 - Ya eyyühen nebiyyü inna ahlelna leke ezvacekellatı ateyte ücurahünne ve ma meleket yemınüke min ma efaellahü aleyke ve benati ammike ve benati ammatike ve benati halike ve benati halatikellatı hacerne meake vemraeten mü'mineten in vehebet nefseha lin nebiyyi in eraden nebiyyü en yestenkihaha halisaten leke min dunil mü'minın kad alimna ma feradna aleyhim fı ezvacihim ve ma meleket eymanühüm li keyla yekune aleyke harac ve kanellahü ğafurar rahıma

( Ey haberci, ödüllerini verdiğin eşlerini, Allah' ın o sana verdiklerinden elinin malik olduklarını, seninle birlikte hicret eden amcalarının kızlarını, halalarının kızlarını, dayılarının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve kendini haberciye bahşetmiş ve habercinin de onu nikahlamayı istediği inanan kadını, onu inananlar dışında sana halis olarak helal kıldık. Onların eşleri ve o ellerinin malik oldukları hakkında onlara neyi farz kıldığımızı bildik. Senin üzerine zorluk olmaması içindir. Allah affedendir merhametlidir. )

Aşağıdaki ayette, Haberci'nin himayesinde olan kadınlardan Allah yolunda olan veya olmayanlara ilişkin Haberci'nin davranış salahiyeti bildirilmektedir.

33/51 - Türcı men teşaü minhünne ve tü'vı ileyke men teşa' ve men ibteğayte min men azelte fe la cünaha aleyk zalike edna en tekarra a'yünühünne ve la yahzenne ve yerdayne bima ateytehünne küllühünn vallahü ya'lemü ma fı kulubiküm ve kanellahü alimen halıma

( Onlardan dilediğin kimseyi döndürüp geri bırakırsın. Kimi dilersen ve o azledip uzaklaştırdıklarından kimi arzularsan kendine alıkoyarsın. Artık, sana günah değildir. Bu onların gözlerini aydınlatmaya, hüzünlendirmemeye ve o onlara verdiklerin ile hepsinin hoşnut olmalarına en yakındır. Allah kalplerinizin içinde olanı bilir. Allah bilendir yumuşaktır. )

4- HABERCİNİN EVİNE GİRİLMEMESİ

İlahi mesajları alabilmek için sıklıkla trans halinde olan Haberci'nin frekansının bozulmaması için inananların onun evine rasgele zamanlarda girmemeleri istenmiştir. 

33/53 - Ya eyyühellezine amenu la tedhulu büyuten nebiyyi illa en yü'zene leküm  ....

( Ey o inananlar, size yemeğe izin verilmesi haricinde, vaktine bakmadan habercinin evlerine girmeyin.  

5- HABERCİDEN SONRA HABERCİNİN EŞLERİNİN NİKAHLANAMAMASI

Farsça kökenli olan ve "Nekaha" fiilinden türeme "Nikah" kelimesi semantik köken itibarıyla "Bakma, Birine bakma, Gözetme, Bakımını üstlenme" anlamını temsil etmektedir. Ancak bu kelime konuşma dilinde "Evlenmek" anlamında da kullanılagelmiş olup, ayetlerde her iki anlam da tezahür etmektedir.

Ahzab suresinin 53. ayetindeki habercinin eşleri ile ilgili bölümün Arapçası ve genel kabul görmüş Türkçe anlamı şöyledir.

33/53 ... VE MA KANE LEKUM EN TU'ZU RASULELLAHİ VE LA EN TENKİHU EZVACEHU MİN BA'DİHİ EBEDA inne zalikum kane indellahi azima

( VE ALLAH'IN RESULÜNE EZİYET ETMENİZ VE O'NUN ARDINDAN O'NUN EŞLERİNİ NİKAHLAMANIZ SİZE ASLA OLMAZ. Kesinlikle bu, Allah’ın indinde büyüktür. )

Ancak ilgili cümlenin Arapçasındaki gramatik kurgunun, "Nekaha" fiilinin de kök anlamı dikkate alınarak, esasen şöyle olması muhtemeldir.

Cümlenin başında "Ve ma kane lekum" ( Ve size olmaz / Ve siz yapamazsınız ) ifadesi yer almakta olup, hemen ardından bu ifadeye bağlı olan ve "olmayacak, yapılamayacak" olanları temsil eden iki fiil gelmektedir. Bunlar "EN TU'ZU rasulellah" ( Allah'ın resulünü ÜZMENİZ ) ve "LA EN TENKİHU ezvacehu" ( O'nun eşlerini GÖZETMEMENİZ ) cümlelerindeki büyük harfle yazılmış fiillerdir.

Dolayısıyla ayetin ilgili bölümünün Türkçe anlamı şöyle olmakta gibidir.

"VE ALLAH'IN RESULÜNE EZİYET ETMENİZ VE O'NUN ARDINDAN O'NUN EŞLERİNİ GÖZETMEMENİZ* SİZE ASLA OLMAZ."

* Gözetmemeniz, Bakmamanız, Bakımını üstlenmemeniz.

Benzer gibi görünen ancak gramatik farklılık gösteren bir başka ayet de yukarıdaki ayetten bir önceki ayettir. Bu ayette baştaki olumsuzluk ifadesinin "Ma kane lekum" ( Size olmaz ) ifadesi yerine "La yehillu lekum" ( Size helal olmaz ) olduğu görülmektedir.

33/52 LA YEHİLLU leken NİSAU MİN BA'DU VE LA EN TEBEDDELE bihinne min ezvacin ... 

( BUNDAN BAŞKA KADINLAR ve onları eşlerle DEĞİŞTİRMEK sana HELAL OLMAZ. ... )

Ayetin başındaki "La yehillu" ( Helal olmaz ) ifadesi, "ve" bağlacından sonraki "La" ( Olumsuzluk ön eki ) ile, fiil yinelemesi olmadan tekrarlanmaktadır. Dolayısıyla "La yehillu" fiili esasen ayette iki kere tekrarlanmaktadır. Yani "La en tebeddele" cümlesi esasen "La ( yehillu ) en tebeddele" ( Değiştirmek ( helal ) olmaz ) cümlesini temsil etmektedir.

Ancak bölüme konu olan ve yukarıda analizi yapılan bir sonraki ayette ise cümlelerin başındaki "Ma kane lekum" ( Size olmaz ) kalıbı, "olmayacak" olan fiilleri yani "Tu'zu" ( Üzmeniz ) ve "La en tenkihu" ( Nikahlamamanız / Gözetmemeniz ) fiillerini kapsamaktadır.  Şayet cümle "Ma kane lekum en tu'zu ... ve en tenkihu" şeklinde olsaydı, meallerde yer alan "Üzmeniz ve nikahlamanız / gözetmeniz size olmaz" anlamı oluşabilirdi.

6- KADINLARIN MİRAS PAYININ ERKEKLERE GÖRE DAHA AZ OLMASI

Kızlarını diri diri gömen, kadınları kölelik için yaratılmış varlıklar addeden hatta kadınların insan dahi olmadığını düşünen bir toplumda kadına miras payından bahsedilmesi bile büyük bir devrim niteliğindedir.

4/11 Yusiykumullahu fi evladikum liz zekeri mislu hazzil unseyeyn fe in kunne nisaen fevkasneteyni fe lehunne sulusa ma terak ve in kanet vahideten fe lehan nisf ve li ebeveyhi li kulli vahidun minhumes sudusu min ma terake in kane lehu veled fe in lem yekun lehu veledun ve verisehu ebevahu fe li ummihis sulus fe in kane lehu ihvetun fe li ummihis sudus min ba'di vesiyyetin yusiy biha ev deyn abaukum ve ebnaukum la tedrune eyyuhum akrabu lekum nef'a feridaten minellah innellahe kane alimen hakima

( Allah size çocuklarınız hakkında vasiyet eder. Erkek için iki kadının payının aynısı kadardır. Eğer kadınlar ikiden fazla ise, o bırakılanın üçte ikisi onlaradır. Eğer tek ise, yarısı onadır. Eğer çocuğu varsa, ana babaları için, her biri için onlardan o bırakılanın altıda biridir. Onun çocuğu yoksa ve onun varisi ana babası ise bu durumda annesi için üçte birdir. Şayet onun kardeşleri varsa bu durumda annesi için vasiyet edilen vasiyetten veya borcundan sonra altıda birdir. Babanızın ve çocuklarınızın hangisinin size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Allah’tan farzlardır. Kesinlikle Allah bilendir hakimdir.  )

7- ECİRLERİ VERİLEN KADINLARIN HELAL KILINMASI

"Eciri verilen eşler" kavramı geçimlikleri verilen kadınlar olarak değerlendirilebilir.

5/5 - El yevme ühılle lekümüt tayyibat ve taamüllezıne utül kitabe hıllün leküm ve taamüküm hıllün lehüm vel muhsanatü minel mü'minati vel muhsanatü minellezine utül kitabe min kabliküm iza ateytümuhünne ücurahünne muhsınıne ğayra müsafihıne ve la müttehızı ahdan ve men yekfür bil ımani fe kad habita amelühu ve hüve fil ahırati minel hasirın

( Bugün size temizler helal kılındı. O kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helaldir. Sizin yiyeceğiniz de onlara helaldir. Mümin kadınlardan temiz ve namuslu olanlar ve o sizden önce kendilerine kitap verilenlerden hür namuslu olanlar, zina etmeksizin ve ahd ile dost edinmeden iyilikle ödüllerini verdiğinizde size helaldir. Kim inancı inkar ederse, çalışmaları boşa gitmiş olur ve o, ahirette hasarlananlardandır. )

Aşağıdaki ayetler, 500'lü yıllar Arabistan'ındaki savaş ve vahşet ortamında, ailelerini ve eşlerini yitiren kadınların durumlarına ilişkin olarak indirilmiş ayetler olarak değerlendirilebilir. "Eciri verilen eşler" kavramı geçimlikleri verilen kadınlar olarak değerlendirilebilir.

33/50 - Ya eyyühen nebiyyü inna ahlelna leke ezvacekellatı ateyte ücurahünne ve ma meleket yemınüke min ma efaellahü aleyke ve benati ammike ve benati ammatike ve benati halike ve benati halatikellatı hacerne meake vemraeten mü'mineten in vehebet nefseha lin nebiyyi in eraden nebiyyü en yestenkihaha halisaten leke min dunil mü'minın kad alimna ma feradna aleyhim fı ezvacihim ve ma meleket eymanühüm li keyla yekune aleyke harac ve kanellahü ğafurar rahıma

( Ey haberci, ödüllerini verdiğin eşlerini, Allah' ın o sana verdiklerinden elinin malik olduklarını, seninle birlikte hicret eden amcalarının kızlarını, halalarının kızlarını, dayılarının kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve kendini haberciye bahşetmiş ve habercinin de onu nikahlamayı istediği inanan kadını, onu inananlar dışında sana halis olarak helal kıldık. Onların eşleri ve o ellerinin malik oldukları hakkında onlara neyi farz kıldığımızı bildik. Senin üzerine zorluk olmaması içindir. Allah affedendir merhametlidir. )

60/10 - Ya eyyühellezine amenu iza caekümül mü'minatü mühaciratin femtehinuhünne allahü a'lemu bi imanihinne fe in alimtümühünne mu'minatin fe la terci'uhünne ilel küffari la hünne hıllün lehüm ve la hüm yehıllüne lehünne ve atühüm ma enfeku ve la cünaha aleyküm en tenkıhuhünne iza ateytümuhünne ücurehünne ve la tümsiku bi ısamil kevafiri ves'elu ma enfaktüm vel yes’elu ma enfeku zaliküm hükmüllahi yahkümu beyneküm vallahü alimun hakim

( Ey o inananlar, inanan kadınlar ayrılıp çıkarak size geldiklerinde onları imtihan edin. Allah onların inancını bilir. Böylece eğer onların inanan kadınlar olduklarını öğrenirseniz, onları inkar edenlere döndürmeyin. Onlar onlara helal değillerdir. Onlar da o kadınlara helal değillerdir. Onlara ne harcamışlarsa verin. Ödüllerini verdiğinizde onları nikahlamanızda üzerinize günah yoktur. İnkarcı kadınları tutmayın ve ne harcadınızsa sual edin. Ne harcadılarsa sual etsinler. Bu Allah' ın aranızda hükmettiği hükmüdür. Allah bilendir hakimdir. )

8- DÖRT KADIN İLE NİKAHLANABİLME

Öncelikle bu ayette "Yetim"* kelimesi, hem savaşta eşini ve ailesini kaybetmiş kadnları hem de bu kadınların çocuklarını tanımlamaktadır. Yetimlerin ( kadın ve çocuk ) ortada kalmaması ve zarar görmemesi için inananlara, kadınlardan dörde kadar nikah izni verilmiş görünse de kadınlar arasında adaletin sağlanamayacağı vurgulanarak bir eşin yeterli olacağı bildirilmiştir. ( * Yetim kelimesi "Babası ölmüş çocuk" anlamıyla birlikte "Tek, Eşsiz, Yalnız" anlamına da gelmektedir. )

4/3 - Ve in hıftüm en la tuksitu fil YETAMA fenkihu ma tabe leküm minen nisai mesna ve sülase ve ruba' fe in hıftüm en la ta'dilu fe vahıdeten ev ma meleket eymanüküm zalike edna en la teulu

( Ve eğer YETİMLER hakkında adil olmamaktan korkarsanız, o halde o hoşunuza giden kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Ancak, adil olmamaktan korkarsanız, teki veya o ellerinizin malik olduğu olmalıdır. Bu doğruluk haricinde olmamaya en yakındır. )

Zira Nisa suresinin 127. ayetinde "Yetim kadınlar" ve "Zayıf bırakılmış çocuklar" olarak iki ayrı kavram bildirilmektedir. Bu ayrışım 4/3 kodlu ayetteki "Yetimler" kelimesinin "Yetim kadınları" yani savaş vb. gibi sebeplerle eşlerini yitirmiş kadınları tanımlamaktadır.

4/127 - Ve yesteftuneke fin nisa' kulillahü yüftıküm fıhinne ve ma yütla aleyküm fil kitabi fı YETAMEN NİSAİLLATI la tü'tunehünne ma kütibe lehünne ve terğabune en tenkihuhünne vel MÜSTAD'AFINE MİNEL VİLDANİ ve en tekumu lil YETAMA bil kıst ve ma tef'alu min hayrin fe innellahe kane bihı alima

( Ve kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: "Onlar hakkında ve üzerlerine o yazılmış olanı kendilerine vermediğiniz ve onları nikahlanmaya rağbet etmediğiniz YETİM KADINLARA ve ÇOCUKLARDAN ZAYIF BIRAKILANLARA ve YETİMLERE adaletle davranmanız hakkında kitapta size okunan ayetler hakkında Allah size fetva verir. Hayırlısından ne yaparsanız, Kesinlikle Allah onu bilendir." )

9- CİZYE VERİLMESİ

Cizye yani vergi, inkarcıların doğruluk yolunda atacakları adımın sembolü olarak ayette yer almaktadır. Cizye vermeye razı olan inkarcı, bu eylemi ile düşünce, tutum ve davranışının değişeceğini beyan etmektedir. 

9/29 - Katilüllezıne la yü'minune billahi ve la bil yevmil ahıri ve la yühürrimune ma harremallahü ve rasulühu ve la yedınune dınel hakkı minellezine utül kitabe hatta yu'tul cizyete an yedin ve hüm sağırun

( O kitap verilenlerden, Allah’a ve sonraki güne inanmayan, Allah' ın ve resulünün haram kıldığını haram kılmayan ve gerçek dini din edinmeyenlerle, onlar alçalmış olarak elden cizye verene kadar savaşın. )

10- ÖLDÜRME MESELESİ

Yukarıda da bahsedildiği üzere, savaş ortamındaki duruma ilişkin olarak yani kapitalist emperyalist müşriklerin, islamın yayılmasını ve kurdukları tahakküm sisteminin çökmesini engellemek için müslimlere düşünce ve inanç özgürlüğü tanımayıp saldırması durumunda öldürme eyleminin tezahür edebileceği  ancak savaşmayıp barış isteyenlerin üzerine de gidilmemesi gerektiği bildirilmektedir. "Öldürme" talimatının ilk kez geçtiği aşağıdaki ayet ikilisinde bu husus vurgulanmaktadır.

2/190 Ve katilu fi sebilillahillizine yukatilunekum ve la ta'tedu innellahe la yuhibbul mu’tedin

( Ve sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Ve hududu aşmayın. Kesinlikle Allah hudutları aşanları sevmez.  )

2/191 - Vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm ve ahricuhüm min haysü ahracuküm vel fitnetü eşeddü minel katl ve la tükatiluhüm ındel mescidil harami hatta yükatiluküm fıh fe in kateluküm faktüluhüm kezalike cezaül kafirın

( Ve onları her nerede bulursanız, onları öldürün. Onları sizi çıkardıkları yerden çıkarın. Fitne öldürmekten daha şiddetlidir. Onlar Mescid-i Haram’ ın indinde, onun içinde sizinle savaşana kadar onlarla savaşmayın. Eğer sizinle savaşırlarsa onları öldürün. İşte inkarcıların karşılıkları böyledir. )

11- SAVAŞTA ÜSTÜNKEN BARIŞA YANAŞMAMA

Savaş esnasında, inkarcı şeytanların aldatma vesilesi olarak "barış talebinde bulunmalarından"  ve bu yolla kurdukları tuzaktan bahsedilmektedir. Bu durumda inananların dikkatli olmaları, bu tuzağı sezebilmeleri istenmektedir.

47/35 - Fe la tehinu ve ted'u iles selmi ve entümül a'levne vallahü meaküm  ve len yetiraküm a'maleküm

( O halde gevşemeyin ve sizler üstünken barışa çağırmayın. Allah sizinle birliktedir. Çalışmalarınızı size yitirmez. )

12- ERKEKLER İÇİN KADINLAR ÜZERİNE DERECE OLMASI

Ayette, erkelerin kadınlar üzerinde koruyucu, himaye edici ve sahiplenici vazifeleri olduğu, "Derece" kelimesi ile ifade edilmiştir.

2/228 - Vel mütallekatü yeterabbasne bi enfüsihinne selasete kuru ve la yehıllü lehünne en yektumune ma halekallahü fı erhamihinne in künne yü'minne billahi vel yevmil ahır ve büuletühünne ehakku bi raddihinne fı zalike in eradu ıslaha ve lehünne mislüllezı aleyhinne bil ma’rufi ve lir ricali aleyhinne deraceh vallahü azızün hakim

( Ve boşanan kadınlar nefisleri için üç adet süresi beklerler. Eğer Allah’a ve sonraki güne inanıyorlarsa, Allah’ ın rahimlerinin içinde o yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Eğer iyileştirmeyi isterlerse, kocalarının onları eş yapıp geri almaları bu konuda onların menfaatine daha gerçektir. Onlara olanın aynısı iyilikle onların da üzerinedir. Erkekler için o kadınların üzerine derece vardır. Allah yücedir hakimdir. )

Zira Nisa suresinin aşağıdaki ayetinde de erkeklerin kadınlara "Kavvam" ( Koruyucu, Gözetici ) oldukları bildirilmektedir.

4/34 El ricalu kavvamune alen nisai bima faddalellahu ba'dahum ala ba'din ve bima enfeku min emvalihim fes salihatu kanitatun hafizatun lil ğaybi bima hafizallah vellati tehafune nuşuzehunne fe izuhunne vehcuruhunne fil medacii vadribuhunne fe in eta'nekum fe la tebğu aleyhinne sebila innellahe kane aliyyen kebira

( Allah’ın bazılarını bazılarına üstün kılmasından ve mallarından harcamalarından dolayı erkekler kadınlar üzerinde koruyan ve gözetendirler. İyileri, saygılı durup itaat edenler, Allah’ın korumasından dolayı gaybı, gizli olanı koruyanlardır. O geçimsizliklerinden korktuklarınıza, onlara öğüt verin. Onları yataklardan ayırın ve onları uzaklaştırın, onlara beyan edin. Eğer size itaat ederlerse onların üzerine yol aramayın. Kesinlikle Allah uludur, büyüktür. )

13- ZİNA EDENİN DERİSİNE VURULMASI

Toplumsal çöküşün en büyük sebeplerinden ve temel ahlaki sorunlardan biri olan zina durumunda, zina edenlerin yaptıklarından utanmalarının sağlanması amacıyla "derilerine vurulması / dokunulması"  müeyyidesi bildirilmektedir. Bu noktada yine ilgili dönemdeki insanların idrak seviyesi dikkate alınmalıdır. Düşük idrak seviyesindeki varlıkların idraki tekamülleri, hatalı düşünce ve eylemleri durumunda kaba müeyyide tatbiki vesilesiyle sağlanmaktadır. Toplumlardaki idrak seviyesi yükseldikçe müeyyideler de kabalıktan süptilleşmeye doğru değişim arzetmektedir. 

24/2 - Ez zaniyetü vez zanı feclidu külle vahıdin minhüma miete celdetin ve la te'huzküm bihima ra'fetün fı dınillahi in küntüm tü'minune billahi vel yevmil ahır vel yeşhed azabehüma taifetün minel mü'minın 

( Zina eden kadın ve zina eden erkek, onlardan her birinin derisine yüz kez vurun. Eğer Allah’a ve sonraki güne inananlar iseniz, Allah' ın dini hakkında, onlardan dolayı sizi merhamet, acıma almasın. İnananlardan bir grup da onların azaplarına şahitlik etsinler. )

14- LUT'UN KIZLARINI FEDA ETMESİ

11/78 - Ve caehu kavmühu yühraune ileyhi ve min kablü kanu ya'melunes seyyiat kale ya kavmi haülai BENATİ hünne atheru leküm fettekullahe ve la tuhzuni fı dayfı e leyse minküm racülür raşıd Ve önceden kötülükler yapmış olan kavmi ona doğru koşarak geldi.

( "Ey kavmim, işte KIZLARIM, onlar size daha temizdirler. O halde Allah’tan sakının ve beni misafirlerimin önünde hüzünlendirmeyin. Sizden akıllı adam yok mudur?" dedi. )

11/79 - Kalu lekad alimte ma lena fı BENATİKE min hakk ve inneke le ta'lemü ma nurıd

( "Sen de bilirsin ki, bize KIZLARIN  konusunda hak yoktur. Kesinlikle sen ne istediğimizi biliyorsun." dediler. )

Ayetlerde Lut, "Benati" ( Kızlarım) ifadesiyle kavmindeki kızları kastetmiş ve eşcinsel ilişki arzulayan sapmış kavmini doğru yola yönlendirmeye çalışmıştır. Keza ayette "Kavmi" ( Kavmim ) ifadesi de yer almaktadır.

No comments:

Post a Comment