Çeviri

Wednesday, March 5, 2025

Rahman'ın en büyük nimeti "1"

Allah'ın, Kur'an'da "ilk" zikredilen ismi olan "Rahman" kelimesi, 55. surenin de ismi olup, Kur'an'da ismini, Allah'ın isminden almış başka bir sure bulunmamaktadır. 

Rahman kelimesi ilk kez 1. surenin ( Fatiha ) 1. ayetinde zikredilmektedir.

Bu ayeti oluşturan, "Bismillahirrahmanirrahim" 

cümlesi ( بِسْمَِّللاهِالرحْمَنِالره حٌِم ) 19 harften oluşmaktadır. ( 19 ... 1+9 = 10 ... 1 )

Besmele cümlesini oluşturan harfler sırasıyla incelendiğinde, "Rahman" kelimesinin 10. harf olan "Ra" harfinden itibaren tezahür ettiği görülmektedir. ( 10 ... 1 )

Be ( ب ) Sin ( سْ ) Mim ( مَِّ ) Lam ( ل ) Lam ( ل ) Elif ( ا ) Ha ( هِ ) Elif ( ا ) Lam ( ل ) RA ( ر ) HE ( حْ ) MİM ( مَ ) NUN ( نِ ) .....

Kur'an'da besmelenin ikinci ve son kez geçtiği ayet Neml suresinin aşağıdaki ayeti olup, bu ayyetteki "Rahman" kelimesinin son harfi olan "Nun" harfi ayetteki 28. harftir. ( 2+8 = 10 ... 1 )

27/30 İnnehu min suleymane ve innehu bismillahirrahmaNirrahim ( إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ )

( Kesinlikle o Süleyman’dandır. Kesinlikle o şefkatli merhametli Allah’ın ismi iledir. )

Elif ( ا ) Nun (  ) He ( حْ ) Mim ( مَ ) Nun ( نِ ) Sin ( س ) Lam ( ل ) Ya ( ي ) Mim ( مَ ) Elif ( ا ) Nun ( نِ ) Vav ( و ) Elif ( ا ) Nun ( نِ ) He ( حْ ) Be ( ب ) Sin ( سْ ) Mim ( مَِّ ) Lam ( ل ) Lam ( ل ) Elif ( ا ) Ha ( هِ ) Elif ( ا ) Lam ( ل ) RA ( ر ) HE ( حْ ) MİM ( مَ ) NUN ( نِ )

"Rahman" ( رحمن ) kelimesinin ebced değeri olan 298 sayısının nümerolojik değeri 298 olup, bu sayının nümerolojik değeri de 19 üzerinden 1 olmaktadır. ( 19 ... 10 ... 1 )

Ra ( ر ) 200 + Ha ( حْ ) 8 + Mim ( مَ ) 40 + Nun ( نِ ) 50 

= 298 ... 2+9+8 = 19 ... 10 ... "1"

"Rahman" suresi 55. sure olup, bu sayının nümerolojik değeri 1'dir. ( 5+5 = 10 ... "1" )

Rahman suresi ayrıca 10 nümerolojisi açısından da dikkat çekmektedir. Zira tek başına bir ayet oluşturan ve 7 kelimeden oluşan;

Fe bi eyyi alai rabbi kuma tukezziban 

( فَباَيِّءَاَلَءِرَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ )

( O halde Rab'binizin hangi nimetlerini yalanlarsınız? )

cümlesi bu ayette 31 kere tekrarlanmaktadır. Bu iki sayının çarpımı ( 7 kelime x 31 kere ) olan 217 sayısını oluşturan rakamlar, "Allah" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısındaki rakamlardır. Ve her iki sayının da nümerolojik değeri "1" olmaktadır. ( 217 ... 10 ... 1 ve 2701 ... 10 ... 1 )

Sunday, March 2, 2025

Deve Dikeni Harese

"Devedikeni" bitkisi papatyagiller familyasına ait dikenli bir bitkidir.

Bu bitkiye "Devedikeni" denmesinin sebebi, bitkinin halk ağzındaki diğer ismi olan "Harese" ( Hırslanma, Hırs ) kelimesiyle ilintilidir. Bu husus meşhur bir yazarın malum romanında şöyle yer almaktadır.

".... Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. ...."

Aşağıdaki ayetler de, gafil insanın, deveden bir farkının olmadığını yani "hırs" menüsüne doyamadığını teyid etmektedir.

2/96 Ve le tecidennehum AHRASAN nasi ala hayah ve minellezine eşraku yeveddu ehaduhum lev YUAMMERU ELFE SENEH ... 

( Ve kesinlikle onları hayatta insanların en HIRSLILARI olarak bulacaksın. O ortak koşanlardan her biri BİN SENE ÖMÜR SÜRMEYİ arzular. .....

Gafillerin bilinçsiz, hipnotik durumundan bahsedilen Tevbe suresinin aşağıdaki ayeti, ölümüne sebep olacak bir eylemi güzel algılaması nedeniyle eyleminden vazgeçmeyen devenin misalini çağrıştırmaktadır. 

9/37 ... zuyyine lehum suu a'malihim ...

( ... Kötü işleri onlara süslü gösterildi. .... )

Ğaşiye suresinin aşağıdaki ayetinde ise haris inkarcıların durumunun doğrudan gafil deve misaliyle örtüştüğü görülmektedir.

88/6 Leyse lehum ta'amun illa min DARİİ

( Onlara DİKENLİ OT haricinde yiyecek yoktur. ) 

Kur'an ile "Doğal Zeka"

Akıl, veriler arasında anlamsal, sayısal veya şekilsel ilişkileri tespit edebilme, yorumlayabilme ve sonuç çıkarabilme yetisidir.

Zeka ise aklın tanımında yer alan işlemleri gerçekleştirme süresiyle ölçülebilen bir yeti olup, akıl yürütme ( akletme ) hızı olarak da tanımlanabilmektedir.

Örneğin; A, B'den büyük ve C de B'den büyük ise A'nın C'den küçük olduğu sonucuna ulaşabilme akıl ile ilintilidir. Bu sonuca ulaşma süresi ise zeka ile ilintilidir.

Bir muhakeme sorusu 10 deneğe eşzamanlı olarak sorulduğunda ve yanıtlama için belirli bir süre verildiğinde, deneklerin bu soruyu doğru olarak ancak farklı sürelerde yanıtlaması veya bazılarının hiç yanıtlayamaması yine zeka ile ilintili bir durumdur. ( Ancak, elbette ki test esnasında deneklerin psikolojik durumları da performans belirleyici bir etken olabilmektedir. ) 

Bilgisayar sistemlerinin temel etkinlik ve verimlilik kriteri de "hız"dır. En kısa sürede en fazla veriyi işleyebilme olarak da tanımlanan bu kriter, "işlem adedi / süre" oranı ile de ifade edilebilmektedir. Bugün Yapay Zeka'nın iyice gündeme oturmuş olmasının sebeplerinden biri de eşzamanlı olarak çoklu veri işleme kapasitesine yani yüksek işlem hızına sahip kuantum bilgisayarların devreye girmiş olmasıdır.

Ayetlerde Allahu Teala'yı niteleyen ( haşa ) ifadelerden biri de "Seriul hisab" ( Hızlı hesap gören ) ifadesidir ki bu noktada adeta zekanın informatik teknolojisinde kullanımına işaret edilmekte gibidir. Kur'an'daki her ifadenin ve özellikle Allahu Teala ile ilintilendirilmiş niteleyici ( haşa ) kelimelerin, insan için, bilimsel alanlarda bir yönlendirme işlevi gördüğü aşikardır.

"Zeka" ( ذكاء ) kelimesinin ebced değeri olan 721 sayısının, "Allah" kelimesinin Kur'an'daki tekrar sayısı olan 2701 sayısındaki rakamları içermekte olması ve her iki sayının nümerolojik değerinin de 1 olması dikkat çekmektedir.

Kur'an'da, "Zeka" kelimesi, "Saflık, Duruluk, Arınmışlık, Temizlik" anlamında olmak üzere "Yuzekki" ( Temizler, Arıtır ) fiili formunda yer almaktadır. Ancak, "Zeka"nın anlamını temsil eden bu kelimelerin, olumsuz frekanslardan arınarak etkin düşünebilir hale gelmiş olma yani "zeka" kapasitesi artmış olma anlamını dolaylı olarak temsil ediyor olması da muhtemeldir. Zira, "Zeka" kök kelimesinin ilk kez geçtiği aşağıdaki ayetlerde, bu kelimenin "Ayet" ( Kod, İşaret ), "Kitap" ( Yazı, Yazılım ) ve "Hikmet" ( Sır ) kelimeleriyle ilintilendirildiği görülmektedir. İlahi ilmin insanı ruhen temizlediği aşikar olmakla birlikte, bu ayetlerde batıni olarak, Kur'an'ın "zeka geliştirici" niteliğine de işaret edilmekte olması muhtemeldir. Zira, "Zeka" kelimesinin her iki anlama da gelmesinin bir sebebi olmalıdır.

2/129 Rabbena veb'as fihim rasulen minhum yetlu aleyhim AYATikeve yuallimuhumul KİTABE vel HİKMETE ve YUZEKKİhim inneke entel azizul hakim

( Rab’bimiz onların içlerine onlardan resul gönder ki senin AYETLERini onlara okusun, onlara KİTABI ve SIRRI öğretsin, onları TEMİZLESİN. Kesinlikle sen yücesin hakimsin. )

2/151 Kema erselna fikum rasulen minkum yetlu aleykum AYATİnave YUZEKKİkum ve yuallimukumul KİTABE vel HİKMETE ve yuallimukum ma lem tekunu ta'lemun

( O üzerinize ayetlerimizi okuyan, sizi TEMİZLEYEN, sizlere KİTABI ve SIRRI öğreten ve sizlere o bilmiyor olduklarınızı öğreten içinize gönderdiğimiz resul gibi.  )

"Olguların ve olayların, beş duyunun yardımı olmadan doğrudan zihnen algılanması" olarak tanımlanan spiritüel fenomenin ismi olan ""Dururgörü" ( Clairvoyance ) terimindeki "Duru" kelimesi konu bağlamında önem arzetmektedir. 

Bir konuyu, bir durumu "akletme süresinin" zeka ile doğrudan ilintisinin olması gerçeğine ayetlerde de "Kitabı okuduğunuz halde artık akıl etmez misiniz ?" cümlesiyle işaret edilmektedir. 

2/44 E te'murunen nase bil birri ve tensevne enfusekum ve ENTUM TETLUNEL KİTAB E FE LA TA'KİLUN

( İnsanlara iyiliği emredersiniz de nefislerinizi unutur musunuz? KİTABI DA OKUDUĞUNUZ HALDE AKIL ETMEZ MİSİNİZ? )

Bilgi işleyen ( okuyan, inceleyen, analiz eden ) sistemlerin zeka ürettiği düşünüldüğünde, Kur'an'ın, insanların gerçeği "akletmelerini" sağlayan, proses hızlandırıcı" ( zeka geliştirici ) bir işlevi olduğu sonucuna da varılabilmektedir. Ancak geçen bunca süre sonunda toplumların içinde bulunduğu bu hal, insanlığın "akletme süresi" ( zeka ) konusunda zafiyet gösterdiğinin teyidi niteliğindedir. Ve şimdi "Doğal Zekası"nı, "Yapay Zeka" ile ikame etmenin eşiğinde olan insanın hali oldukça düşündürücüdür.

Saturday, March 1, 2025

Gece - Gündüz düalitesi ve 11

Yaratılıştaki düalitenin etkileyici tezahürlerinden biri olan "gece - gündüz" fenomeni Kur'an'da, düalitenin ve döngünün sembolü olan 11 sayısı ile ilintili olarak zikredilmektedir.

Gece ve gündüzün bir düalite teşkil ettiğinin "Ayeteyni" ( İki ayet ) ifadesiyle vurgulandığı ayetin kodundaki rakamların toplamı 11 olmaktadır. ( 1+7+1+2 = 11 )

17/12 Ve cealnel leyle ven nehara AYETEYNİ ...

( Ve geceyi ve gündüzü İKİ AYET kıldık. ... )

Kur'an'da "Leyl" ( Gece ) kelimesi 92 kere, "Nehar" ( Gündüz ) kelimesi ise 56 kere tekrarlanmaktadır. Her iki sayının da nümerolojik değeri 11 olmaktadır. ( 9+2 = 11 ve 5+6 = 11 )

Leyl ( Gece ) suresinin numarası olan 92 sayısının nümerolojik değeri de 11'dir.

Leyl ( لَّيْلَ ) kelimesinin ebced değeri 70, Nehar" ( نَّهَارَ ) kelimesinin ebced değeri ise 256'dır. Bu iki sayının nümerolojik değerlerinin toplamı da ( 7+4 ) 11 sayısını vermektedir. 

Leyl ... Lam 30 + Ya 10 + Lam 30 = 70 ... "7"

Nehar ... Nun 50 + He 5 + Elif 1 + Ra 200 = 256 ... 13 ... "4"

"Leyl" ve "Nehar" kelimelerinin ilk kez birlikte yer aldıkları ayetin numarası olan 164 sayısının nümerolojik değeri de 11'dir.

2/164 İnne fi halkis semavati vel erdi vahtilafil LEYLİ ven NEHARİ vel fulkilleti tecri fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahu mines semai min main fe ahya bihil erda ba'de mevtiha ve besse fiha min kulli dabbetin ve tasrifir riyahi ves sehabil musahhari beynes semai vel erdi le ayatin li kavmin ya'kilun

( Göklerin ve yerin yaratılışında, GECENİN ve GÜNDÜZÜN ihtilafında, insanlara faydalı olmalarından dolayı denizde akan o gemilerde, Allah’ın gökten indirdiği suda, onunla yeri ölümünün sonrasında diriltmesinde, içine debelenenlerin hepsinden göndermesinde, gök ile yer arasında buyruğa alınmış bulutları ve rüzgarları yönlendirip idare etmesinde akıl eden kavim için ayetler vardır. ) 

"Böyle kurallara ne gerek var ki?!"

Bölüm başlığı olan cümle, genellikle kendisini aydın, bilge, özgürlükçü, çağdaş olarak niteleyen belirli bir zümrenin, Kur'an'da, kabul edilmesi ve uyulması istenen ve esasen son derece bilimsel, rasyonel ve disipline edici olan "kurallara"* karşı dile getirdikleri söylemdir. Maalesef kibirin esiri olmuş, kalpleri katılaşmış ve gerçeğe karşı körleşmiş olan bu zümreye göre bu "kurallar" zorlayıcı ve gereksiz olduğu gibi, bunlara itibar etmek de aczin, cehaletin, bilim dışılığın, dogmacılığın, çağın gerisinde kalmışlığın, bağnazlığın ve dar görüşlülüğün tezahürü niteliğindedir. 

* Yaratıcıya, meleklere ( vazifeli üst boyut varlıkları ), habercilere, kitaplara inanç, duaya kalkma ( kıyam, rüku, secde ), oruç tutma, yalandan, ahlaksızlıktan, zararlı maddelerden uzak durma, yardımsever olma vb.

Türkçe kökenli bir kelime olan "Kural" kelimesi, "Kur" ( Oluşturmak, Yapılandırmak ) + al ( ile ilgili ) kelimelerinden oluşmakta ve semantik köken itibarıyla "Oluşum ile ilgili, Yapılandırma ile ilgili" anlamlarını temsil etmektedir. Bir başka deyişle "kural", bir oluşumun, bir yapının tezahürü için "ön koşul"dur. 

Her sistemin oluşumu, belirli temel kurallara dayanır. Bu kurallar olmadan oluşum mümkün değildir. Misalen suyun oluşabilmesi için 2 adet hidrojen atomu ve 1 adet oksijen atomunun reaksiyona girmesi gerekir. "1 adet hidrojen atomu olsa olmaz mı?" sorusunun cevabı "Olmaz!"dır. 

Dolayısıyla tüm yaratılış da belirli kurallara dayanmaktadır. Yıldızların ve gezegenlerin yörüngelerinde dönmesi, yerçekimin varlığı, kalbin belirli bir sayısal düzene göre atması, doğum, ölüm vb. .....

Bu bağlamda, Yaratıcı'nın, idrakli varlık olarak halk ettiği insanlardan isteği, kendilerine muhtelif vasıtalarla ( haberciler, kitaplar vb. ) iletilmiş olan kurallara, "şeklen değil" kalben yani aklen** uymalarıdır. Zira, dünyanın, kitaplarda "cehennem" olarak zikredilen halin bir tezahürü olmasının kök sebebi, insanların büyük çoğunluğunun bu isteği reddetmesidir.

** 22/46 O halde yerde gezmiyorlar mı? Onu AKIL ETMEYE KALPLERİ veya onu duymaya kulakları OLSUN. Kesinlikle gözler kör olmaz ve lakin göğüslerin içindeki o kalpler kör olur.

1999 yılı yapımı olan ve kitlesel telkin işlevi görmüş olan meşhur Matrix filminin son bölümünde Neo karakterinin şu cümleleri, küreselcilerin istedikleri "sapkınlık ve kaos" çağına çağrı niteliğinde olmuştur.

".... bu insanlara, senin onlara göstermek istemediğini göstereceğim. Onlara sensiz bir yaşam göstereceğim. Kuralsız ve kontrolsüz , sınırları ve kısıtlamaları olmayan bir Dünya. ...."

Bugünün dünyasına yani cehenneme bir göz atıldığında, sahtekarlığın, ahlaksızlığın, zorbalığın ve zulmün insanlar tarafından "kurallaştırıldığı" görülmektedir. İnsanın, kendisini, iyiliğe, doğruluğa ve gerçeğe yönlendirecek ilahi "kuralları" gereksiz ve saçma addedip, "bozulmanın" ve "yıkımın" kök sebebi olan ahlaksızlığı, kötülüğü "kurallaştırması" son derece irrasyonel ve trajik bir durumdur.

31/21 Ve onlara "O Allah’ın indirdiğine tabi olun." denildiğinde, "Bilakis, o babalarımızı üzerinde bulduğumuza tabi oluruz." dediler. Şeytan onları ateş azabına çağıran ise de mi? 

Ayrıca bkz.