28 Ağustos 2016 Pazar

Yahudiye ( Yahudi ) - Nasıra ( Nasıralı )

Kur'an'daki Hadu / Yehudü ( Yahudi ) ve Nesara ( Nasıralı ) kelimeleri eski Filistin sınırları içindeki Yahudiye ilinde yaşayan Yahudileri ( Yahudi Halkını ) ve Celile ilinin Nasıra ilçesinde yaşayan Nasıralıları ( Nasıra Halkını ) tanımlamaktadır. Aşağıda eski Filistin haritası yer almaktadır.

 
Yahudi ve Nasıralı kelimelerin geçtiği örnek bir ayet aşağıda yer almaktadır.
 
Bakara 2/62 - İnnellezine amenu vellezine hadu ven nesara ves sabiıne min amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun (  Allah' a ve sonraki güne inananlardan ve iyilikler yapanlardan olan o inanan Yahudilere, Nasıralılara ve yıldıza tapan Sabiilere, artık onlara Rabb' lerinin indinde kesinlikle ödülleri vardır. Onlara korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler. )
 
Ancak, Kur'an mealleri incelendiğinde Nasıralı kelimesi yerine, yanlış bir yaklaşımla, Kur'an'da zikredilmeyen bir kelime olan Hristiyan kelimesinin kullanılmakta olduğu görülmektedir. Hristiyan kelimesi Yunancadaki Hristos ( Okşayan, El Gezidren, Mesheden ) kökünden gelmektedir. Dolayısıyla Hristiyan kelimesi "Meshedenin / Mesihin Taraftarı" anlamına gelmektedir. Batı aleminde İsa için kullanılan Jesus Christ kelimesinin anlamı da Mesih İsa'dır.
 
Öte yandan Yahudilik ve Hristiyanlık kelimeleri maalesef var olan farklı dinler gibi algılanmakta ve algılatılmaktadır. Oysa, yukarıdaki haritada da görüldüğü üzere Yahudiye ve Nasıra kelimeleri sadece coğrafi konum belirten il ve ilçe isimleridir. ( Nasıra kelimesi Yardımcı anlamına gelmektedir. ) Bu coğrafi konumlarda yaşayan Haberciler olan Hz. Musa da Hz. İsa da Allah'ın vahyettiği Tevrat ve İncil kanalıyla tek din olan İslamı ( Allah'a Teslimiyeti ) insanlara tebliğ etmekle görevlendirilmişlerdir.
 
Diğer bir deyişle il ve ilçe isimlerinden din ismi olamayacağı gibi Haberci isminden de din ismi olamaz. Yani Musevilik ( Musacılık ), Hristiyanlık ( Mesihçilik / İsacılık ), Muhammedçilik gibi din olamaz. Bu hususu Allahü Teala şu ayetle belirtmektedir.
 
Al'i İmran 3/80 - Ve la ye'müraküm en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba e ye'müruküm bil küfri ba'de iz entüm müslimun ( Ve size, melekleri ve habercileri Rabler edinmeyi emretmez. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı emreder? )
 
Allahü Teala insan için din olarak "İslamı / Teslimiyeti" seçmiştir.

Maide 5/3 .....................el yevme ekmeltü leküm dıneküm ve etmentü aleyküm nı'metı ve radıytü lekümül islame dına ............. ( Bugün size, dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım. Size din olarak islamı, teslimiyeti istedim...............)
 
Kur'an'da belirtildiği üzere din tektir, teslimiyettir ( İslam ) ve Allah içindir.
 
Al'i İmran 3/19 - İnned dıne indellahil islam ve mahtelefellezine utül kitabe illa min ba'di ma caehümül ılmü bağyen beynehüm ve men yekfür bi ayatillahi fe innellahe serıul hısab Allah’ ın indinde din kesinlikle islamdır, teslimiyettir. O, kendilerine ilim geldikten sonra aralarında azgınlık yapanların haricindeki kitap verilenler ihtilaf etmezler. Kim Allah’ ın ayetlerini inkar ederse kesinlikle Allah hızlı hesap görendir. )
 
Yahudilik, Hristiyanlık vb. gibi isimler altındaki gruplaşmalar, hatta bunların da altında tarikatlara ve  mezheplere ayrışmalar esas itibarıyla dinde doğru bir yol oluşturmamaktadır. 
 
Konuya ilişkin ayet çok açıktır.

En'am 6/159 - İnnellezine ferreku dınehüm ve kanu şiyean leste minhüm fı şey' innema emruhüm ilellahi sümme yünebbiühüm bima kanu yef'alun O dinlerini ayıranlar ve gruplar, bölükler olanlar, onlardan sana asla bir şey yoktur. Kesinlikle onların işi Allah' a kalmıştır. Sonra onlara o yaptıklarını haber verir. )

Ra'd 13/25 - Vellezine yenkudune ahdellahi min ba'di mısakıhı ve yaktaune ma emarallahü bihı en yusale ve yüfsidune fil erdı ülaike lehümül la'netü ve lehüm suüd dar ( Ve o sözü sonrasında Allah' ın ahdini bozanlar ve Allah' ın birleştirilmesini emrettiğini kesip ayıranlar ve yerde bozgun yapanlar, işte onlar, lanet onlaradır ve kötü yurt onlaradır. )

Mü'minun 23/53 - Fe tekkatau emrahüm beynehüm zübüra küllü hızbin bima ledeyhim ferihun Böylece işlerini aralarında kitaplara böldüler. Her grup o yanında olandan dolayı ferahlayıp sevinir. )
 
Mü'minun 23/54 - Fe zerhüm fı ğamratihim hatta hıyn ( O halde belirli zamana kadar onları cehaletlerinin, habersizliklerinin içinde bırak.  )













12 Ağustos 2016 Cuma

Dereceler

Kula kulluk ( biat ) sisteminin yani şirk sisteminin zihinlere telkin edilerek Dünya hayatına egemen olabilmesi için insanlar arasında suni derecelendirme sistemi tesis edilmiştir. Bu sistemin ana kriterleri, hepsi Allah’ın takdiri ve sınav olarak verilmiş olan ve asla insanlar arasında derecelendirme unsuru olamayacak mal, mülk, ünvan, şöhret, zeka ve fiziki görünüm kriterleridir. Oysaki Allah-ü Teala, gerçek derecelendirmenin Allah yolunda gösterilen gayrete, sabıra, ilim arayışına, iyiliklere ve takvaya göre olduğunu ve o gün geldiğinde insanların “Bilmedikleri yerden derecelendirileceklerini” ayetlerinde bildirmektedir. Yaratılıştaki varlıklar tekamül süreçleri içinde üst planlara çıkmak ve farklı varlık niteliği kazanmak suretiyle ilerleme kaydederler. Her üst plana çıkan varlık, o plandaki diğer varlıklarla, aralarında ayrışım ve kademe olmadan, tek bir bütünü teşkil etmek ve işbirliği içinde çalışmak suretiyle alt planlardaki varlıkların tekamüllerine yardım etmek ile mükelleftir. Dolayısyla aynı planda ( örnek Dünya hayatı ) olan varlıkların aralarında bir üstünlük, derece ve kademeden bahsetmek mümkün değildir.

Ayrıca, bir varlık bilinçli olarak "iyi niyetle" ( iyilik yapmak amacıyla ) yapmış olduğu ve bilinçli olarak "kötü niyetle" ( kötülük yapmak amacıyla ) yapmış olduğu eylemlerin durumuna göre derecelendirilir. Derecelendirme, eylemlerinin sonuçlarına göre değildir. Zira sonucu sadece ve sadece Allahü Teala belirler. Bu noktada önemli husus varlığın hangi yönde ve ne miktarda cehid ve gayret gösterdiğidir. Bu husus Mü'minun suresinde "Mevazin" ( Ölçüler / Tartılar ) kelimesiyle bildirilmiştir.

23/102 - Fe men sekulet mevazinühu fe ülaike hümül müflihun ( Artık kimin ölçüleri, tartıları ağır gelirse, işte onlar iflah olurlar. )


23/103 - Ve men haffet mevazınühu fe ülaikellezine hasiru enfüsehüm fı cehenneme halidun ( Ve kimin ölçüleri, tartıları hafif gelirse, işte onlar nefislerini hasarlandırırlar. Cehennemin içinde ebedidirler. )

Kur'an'da da açıkça beyan edilmektedir ki mutlak üstünlük sadece Allah'ındır. O'nun yarattığı tüm varlıklar ise çeşitli özellikleri itibarıyla "birbirlerine üstün kılınmış" olup, nihayetinde hepsi bir bütünü temsil etmektedirler. Yani aslında hepsi "birdirler." 

Örnek 1

Ra'd 13/4 - Ve yerde komşu kıtalar, tek su ile sulanan üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı budaklı ve çatalsız budaksız hurmalar vardır. Yemişleri birbirlerine üstün kılarız. * Kesinlikle bunda, akıl eden kavim için ayetler vardır.

* Hangi yemiş diğerinden üstündür. Elma Armut'tan üstün müdür? Kıyaslama yapılabilir mi? Demek ki ayette vurgulandığı gibi "birbirlerine üstünlük" söz konusudur.

Ayrıca "İnsan üstün yaratıktır." denir. İnsan düşünme yeteneğinin gelişmiş olması kriteri bazında diğer yaratıklara göre üstündür. Peki insan donanımsız olarak doğada yaşayabilir mi? Soğukta kalabilir mi? Beslenebilir mi? Yırtıcı hayvanlara karşı kendini koruyabilir mi? vb. Bu kriterler bazında insan doğadaki en zayıf yaratıktır. Bu durum "üstünlük" kavramının göreceli bir kavram olduğunu ispat eder niteliktedir.

Örnek 2

Bakara 2/253 - İşte o resulleri, bazılarını bazılarına üstün kıldık. Allah onlardan kimiyle konuştu ve bazılarını derecelerle yükseltti. Meryem oğlu İsa’ ya açık deliller verdik. Onu kutsal ruh ile destekleyip kuvvetlendirdik. Şayet Allah dileseydi, o bazıları, onlara getirdiğimiz açık delillerden sonra savaşmazlardı. Lakin ihtilafa düştüler. Böylece onlardan kimi inandı, kimi de inkar etti. Şayet Allah dileseydi savaşmazlardı. Lakin kesinlikle Allah ne isterse yapar.

Bakara 2/136 - "Allah’ a ve o bize indirdiğine ve o İbrahim’e ve İsmail’e ve İshak’a ve Yakub’a ve torunlarına indirdiğine ve o Musa’ ya verilene ve Rabb' lerinden o habercilere verilene inandık. Aralarında onlardan hiçbirini ayırmayız * ve bizler O'na teslim olanlarız." deyin.

* 2/253 kodlu ayette "Resullerin bazılarını bazılarına üstün kıldık." ifadesi ile 2/136 kodlu ayetteki "Habercileri aralarında ayırmayız." ifadesi üstünlüğün karşılıklı olduğunu vurgulamaktadır. Hz. Muhammed'e Kur'an verilirken, Hz. İsa'ya ölüleri diriltme yetisi verilmiştir. Aralarında üstünlükten bahsedilebilir mi? Bu iki haberci kıyaslanabilir mi?

Allahü Teala, Beled suresinin 90/13 kodlu ayetinde insanların birbirleriyle giriştikleri “üstünlük ve hakimiyet kurma yarışını” yani “rekabeti” bırakmaları gerektiğini vurgulamakta, bunun da ancak yoğun iman  gerektiren “sarp yokuş”a katlanmak ile gerçekleşebileceğini belirtmektedir.

Beled 90/10 - Ve hedeynahün necdeyni ( Ve onu iki yola yönlendirdik. )
Beled 90/11 - Fe laktehamel akabet ( Böylece sarp yokuşa tahammül edemedi. )
Beled 90/12 - Ve ma edrake mel akabet ( Ve sarp yokuşun ne olduğunu sana ne kavratıp idrak ettirir? )
Beled 90/13 - Fekkü rekabet ( Boyunduruğu, rekabeti bırakmak. )
Beled 90/14 - Ev ıt'amün fi yevmin zi mesğabet ( Veya açlık, meşakkat gününde yedirmek. )
Beled 90/15 - Yetimen za makrebet ( Yakınlığı olan yetime. )
Beled 90/16 - Ev miskinen za metrebet ( Veya fakirliği olan yoksula. )
Beled 90/17 - Sümme kane minellezine amenu ve tevasav bis sabri ve tevasav bil merhamet
( Sonra sabrı emreden ve merhameti emreden o inananlardan olmak. )
Aşağıdaki diğer ayetler de, "derecelendirme" ve "üstünlük" kavramlarının gerçek anlamlarını özetlemektedir.

Al'i İmran 3/163 - Allah’ ın indinde onların dereceleri vardır. Allah ne yaptıklarını görendir.

Nisa 4/95 - İnananlardan, özürü olmaksızın oturanlar ve Allah yolunda malları ve nefisleri ile cihad edenler eşit seviyede olamazlar. Allah malları ve nefisleri ile mücahit olanları, oturanların üzerine derece olarak üstün kıldı. Allah hepsine güzelliği vaad etti. Allah mücahitleri oturanların üzerine büyük ödül olarak üstün kıldı.

Nisa 4/96 - O’ndan dereceler, af ve rahmet. Allah affedendir merhametlidir.

En'am 6/83 - Ve bu, kavmi üzerine İbrahim'e verdiğimiz delilimizdir. Dilediğimiz kimseyi derecelerle yükseltiriz. Kesinlikle Rabb' in hakimdir, bilendir.

En'am 6/132 - Ve o yaptıklarından hepsi için dereceler vardır. Rabb' in onların yaptıklarından habersiz değildir.

En'am 6/165 - Ve sizi yerin halifeleri kılan ve size o verdikleri ile sizi sınamak için, bazınızı bazınıza derecelerle üstün kılan O'dur. Kesinlikle Rabb' in azabı hızlı olandır. Kesinlikle O affedendir merhametlidir.
A'raf 7/182 - Ve ayetlerimizi yalanlayanlar, onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş derecelendireceğiz.

Enfal 8/4 - İşte onlar gerçek inananlardır. Onlara Rabb' lerinin indinde dereceler, af ve faydalı rızık vardır.

Tevbe 9/20 - O inananlar ve göç edip ayrılanlar, mallarıyla, nefisleriyle Allah yolunda cihad edenler, Allah' ın indinde derece olarak en büyüktürler. Bunlar kurtulanlardır.

Yusuf 12/76 - Böylece Yusuf, kardeşinin saklama kabından önce onların saklama kaplarını aramaya başladı. Sonra onu kardeşinin saklama kabından çıkardı. İşte biz Yusuf'a böyle tuzak kurdurduk. Hükümdarın dininde, Allah' ın dilemesi haricinde, kardeşini alıkoyması olamazdı. Biz dilediğimiz kimseyi derecelerle yükseltiriz. Herkesin üstünde ilim sahibi bilen vardır.

İsra 17/21 - Bak bazılarını bazılarına nasıl üstün kıldık. Ahiret derece olarak daha büyüktür ve üstünlük olarak da daha büyüktür.

Taha 20/75 - Ve O' na, iyilikler yapmış inanan olarak gelen kimseler, işte onlar, onlara yüksek dereceler vardır.

Mü'min 40/15 - Dereceleri arşa, tahta yükseltir. Karşılaşma gününden uyarmak için emrinden ruhu dilediği kimsenin üzerine atar.

Zuhruf 43/32 - Rabb' inin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında, onların aralarında geçimliklerini biz bölüştürdük. Bazılarının bazılarını buyruk vermek üzere edinmeleri için bazılarını bazılarının üstüne derecelerle yükselttik. Rabb' inin rahmeti, o toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.

Ahkaf 46/19 - Ve herkes için, o yaptıklarından ve çalışmalarına vefa edilmesi için dereceler vardır. Onlar zulmedilmezler.

Hadid 57/10 - Ve ne oldu size ki Allah yolunda harcamazsınız? Göklerin ve yerin mirası Allah içindir. Sizlerden, açılıştan önce harcayan ve savaşan eşit olmaz. İşte onlar sonradan harcayanlardan ve savaşanlardan derece olarak daha büyüktürler. Allah hepsine güzelliği vaad etmiştir. Allah ne yaptığınızdan haberdardır.

Mücadele 58/11 - Ey o inananlar, size "Meclislerde yer açın." denildiğinde yer açın. Allah size yer açar. "Kalkın." denildiğinde kalkın ki Allah sizden o inananları ve o ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah ne yaptığınızdan haberdardır.

Kalem 68/44 - O halde bana bırak. Bu sözü kim yalanlarsa, onları bilmedikleri yerden derecelendireceğiz.

Mearic 70/3 - Yüksek mevkiler, dereceler sahibi Allah' tandır.

Yine Kur'an'ın bazı ayetlerinde "Doğru Kademeler"'den ( Kademe Sıdkın ) bahis bulunmaktadır. "Doğru Kademe"...Yani o bilinen dünyevi kriterlere ( mal, mülk, şöhret, fiziki görünüm, zeka vb ) göre yapılmakta olan kademelendirme değil gerçek ve doğru kademelendirme.

Yunus 10/2 - E kane lin nasi aceben en evhayna ila racülin minhüm en enzirin nase ve beşşirillezıne amenu enne lehüm kademe sıdkın ınde rabbihim kalel kafirune inne haza le sahırun mübın ( İnsanları uyarsın ve inananlara Rabb' leri indinde doğru kademelerin kesinlikle onlara olduğunu müjdelesin diye onlardan bir adama vahyetmemiz insanlara acayip mi geldi? İnkarcılar "Kesinlikle bu apaçık sihirbaz." dediler. )












Sünnet meselesi

"Sünnet" kelimesi "Adet, Gelenek, Töre" anlamına gelmektedir. Aklını, bilgisini ve düşünme yeteneğini kullanmayan toplumların karşılaştığı en büyük sorun "Sünnet" adı verilen adetlerden bazılarına, rasyonel, mantıklı, dinen ve vicdanen makul olmamalarına rağmen,  dogmatik şekilde bağlı kalmaları, bu yüzden doğru yolu bulamamaları ve birçok alanda gelişme kaydedememeleridir.

Putperestlik, paganizm, satanik ritüel gibi sıralayabileceğimiz dogmatik eğilimlerin bir örneği de halk arasındaki adı "Sünnet" olan "penis ön derisinin ( prepucium ) ampüte edilmesi ( kesilerek alınması )" uygulamasıdır.



Sünnet uygulaması halen birçok toplumda bir adet / töre olarak süregelmektedir. Oysa, nedeni sorgulanmadan gerçekleştirilen bu uygulama aşağıdaki olumsuz sonuçlara sebebiyet vermektedir.

1- Sünnet olarak anılagelen ön deri ( prepucium ) ampütasyonu çocuklarda travmaya sebep olmaktadır. Doğumdan hemen sonra yapılan uygulamanın dahi bilinçaltında negatif psikolojik etki bıraktığı bilinmektedir.

2- Vücut, biyolojik işlevi olan ve koruyucu özelliği bulunan bir organdan yoksun bırakılmaktadır. Prepucium, cinsel birleşme haricindeki zamanlarda penis ucunu örtmek suretiyle uç kısmı dış etkenlere karşı korumakta, zarar görmesini ve hassasiyetini yitirmesini engellemektedir.

3- Ön deri ( Prepucium ) içerisinde besin konusunda son derece zengin kan damarları ve uyarı konusunda oldukça hassaslaşmış sinir uçları bulunmaktadır. Bunların hepsi düz kasların ( peripenik kas örtüsü veya yeni ismiyle dartos fascia ) içerisine gömülü olarak bulunmakta ve bu kasın lifleri penis boyunca uzanmaktadır. Göz kapaklarının içinde veya yanakların içinde olduğu gibi, penis ön derisi ( prepucium ) altında da mukoza tabakası bulunmaktadır. Bu nedenle ön derinin ampütasyonu cinsel birleşme esnasındaki lübrikasyonun azalmasına neden olmaktadır.

4- Ön deri, penisin diğer kısımları ile iletişimi sağlayan çok sayıda sinir hücresini de içermektedir. Ön derinin ampütasyonu sonrasında penis duyarlılığında azalma oluşmakta, bu da cinsel birleşme etkinliğini olumsuz etkilemektedir.

5- Ön deri ampütasyonu ( Sünnet ) Kur'an'da yer almayan, İncil'de ise işlevi olmadığı bildirilen bir uygulamadır. "Sünnet" kelimesi Kur'an'da "Âdet, Gelenek, Töre" anlamında yer almaktadır. Örnek;

48/23 Sunnetellahilleti kad halet min kabl ve len tecide li sunnetillahi tebdila

( Allah' ın âdeti önceden de geldi geçti. Allah' ın âdetinde değişiklik bulamazsın. )

6- Penis on derisinin alınmasıyla vücut bütünlüğü bozulmakta ve Allah'ın kusursuz yaratışı değiştirilmektedir. *

* 4/119 kodlu ayette şeytanın sözü olarak yer alan "..........Kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını kesecekler. Kesinlikle onlara emredeceğim de Allah' ın yaratışını değiştirecekler......" 

ifadeleri önemli bir uyarı niteliğindedir.

Nedeni sorgulanmadan yapılan "Sünnet"'in yargısız infazdan farkı bulunmamaktadır. Okült satanik sembolizmde sünnet ( prepucium ampütasyonu ) "yılanın deri değiştirmesi"ni sembolize etmektedir. 


Ayrıca sünnet adı altında yapılan "prepucium ampütasyonu" esasen satanik kan ritüeli niteliği de taşımaktadır. Uygulama anında çocuklarda oluşan travma yani korku duygusu kaynaklı negatif frekans insan ve cin şeytanları için adeta besin kaynağı niteliğindedir. Sünnet çocuklarına beyaz elbise giydirilmesi de satanik kan ritüeli sembolizmi içermektedir.


Bu dogmatik tutum, yani  "Yapılagelmiş olan sorgulanmadan yapılmaya devam edilmeli." zihniyeti Kur'an'ın aşağıdaki ayetlerinde çok çarpıcı şekilde açıklanmaktadır.

Bakara 2/170 - Ve iza kıle lehümüttebiu ma enzellellahü kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhi abaena e ve lev kane abaühüm la ya'kılune şey'en ve la yehtedun

( Ve onlara o Allah’ ın indirdiğine tabi olun denildiğinde, "Bilakis babalarımızı o üzerinde bulduklarımıza tabi oluruz." derler. Ya babaları hiçbir şeyi akıl edemeyenler ve yönlendirilmemiş olanlar idiyseler. )

Maide 5/104 - Ve iza kıle lehüm tealev ila ma enzelellahü ve iler rasuli kalu hasbüna ma vecedna aleyhi abaena e ve lev kane abaühüm la ya'lemune şey'en ve la yehtedun

( Ve onlara "Allah' ın indirdiğine ve resule gelin." denildiği zaman, "Babalarımızı o üzerinde bulduğumuz bize yeter." derler. Ya babaları bir şey bilmiyorlarsa ve yönlenmemişlerse? )

A'raf 7/28 - Ve iza fealu fahışeten kalu vecedna aleyha abaena vallahü emerana biha kul innellahe la ye'müru bil fahşa' e tekulune alellahi ma la ta'lemun

( Ve onlar ahlaksızlık yaptıkları zaman "Babalarımızı onun üzerinde bulduk. Bize bunu Allah emretti." derler. "Kesinlikle Allah ahlaksızlığı emretmez. Allah' a o bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz?" de. )

Zuhruf 43/24 - Kale e ve lev ci'tüküm bi ehda min ma vecedtüm aleyhi abaeküm kalu inna bima ürsiltüm bihı kafirun

( "Şayet size, o babalarınızı üzerinde bulduklarınızdan daha doğru yönlendirmeyle geldiysem." dedi. "Kesinlikle biz o birlikte gönderildiğinizi inkar ederiz." dediler. )

A'raf 7/70 - Kalu eci'tena li na'büdellahe vahdehu ve nezera ma kane ya'büdü abaüna fe'tina bima teıdüna in künte mines sadikın

( "Sen tek Allah' a kulluk etmemiz ve babalarımızın kulluk ettiklerini bırakmamız için mi geldin? O halde, doğrulardan isen o bizi tehdit ettiğini, bize vaad ettiğini bize getir." dediler. )

Yunus 10/78 - Kalu e ci'tena li telfitena an ma vecedna aleyhi abaena ve tekune lekümel kibriyaü fil ard ve ma nahnü leküma bi mü'minın

( "Sen babalarımızı üzerinde bulduğumuzu bize bıraktırıp kaybettirmek için ve yerde büyüklüğün size olması için mi geldin? Biz size inananlar değiliz." dediler. )

Hud 11/62 - Kalu ya salihu kad künte fına mercüvven kable haza etenhana en na'büde ma ya'büdü abaüna ve innena le fı şekkin min ma ted'una ileyhi mürıb

( Ey Salih "Sen bundan önce içimizde ümit edilendin. Bizi o babalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmekten men mi ediyorsun? Ve kesinlikle biz, o bizi çağırdığından vesveseli şüphe içindeyiz." dediler. )

Hud 11/87 - Kalu ya şüaybü e salatüke te'müruke en netruke ma ya'büdü abaüna ev en nef'ale fı emvalina ma neşa' inneke le entel halımür raşıd

( "Ey Şuayb, o babalarımızın kulluk ettiklerini terketmemizi veya mallarımızla ne dilersek yapmamızı bırakmayı sana duan mı emrediyor? Kesinlikle sen yumuşaksın, akıllısın." dediler. )

İncil ayetlerinde de sünnetin, gerçek mânâsı dışında kötücül amaçlar doğrultusunda icra edildiği vurgulanmaktadır.

45 Romans 2-26 Bu nedenle,  sünnetsizler Yasa'nın  buyruklarına uyarsa, sünnetli  sayılmayacak mı?

45 Romans 2-27 Sen Kutsal  Yazılar'a ve sünnete sahip olduğun halde Yasa'yı çiğnersen, bedence sünnetli olmayan ama Yasa'ya uyan kişi seni yargılamayacak mı?

45 Romans 2-28 Çünkü ne dıştan Yahudi olan gerçek Yahudi'dir, ne de görünüşte, bedensel olan sünnet gerçek sünnettir.

45 Romans 2-29 Ancak içten Yahudi olan Yahudi'dir. Sünnet de yürekle ilgilidir; yazılı yasanın değil, Ruh'un işidir. İçten Yahudi olan kişi, insanların değil, Tanrı'nın övgüsünü kazanır.

45 Romans 3-1 Öyleyse Yahudi'nin ne üstünlüğü var? Sünnetin yararı nedir?

45 Romans 3-30 Çünkü sünnetlileri imanları sayesinde, sünnetsizleri de aynı imanla aklayacak olan Tanrı tektir.

45 Romans 4-9 Bu mutluluk yalnız sünnetliler için mi, yoksa aynı zamanda sünnetsizler için midir? Diyoruz ki, "İbrahim, imanı sayesinde aklanmış sayıldı."

45 Romans 4-10 Hangi durumda aklanmış sayıldı? Sünnet olduktan sonra mı, sünnetsizken mi? Sünnetliyken değil, sünnetsizken... 

46 1 Corinthians 7-19 Sünnetli olup olmamak önemli değildir. Önemli olan, Tanrı'nın buyruklarını yerine getirmektir.

48 Galatians 6-13 Oysa sünnetlilerin kendileri bile Kutsal Yasa'yı yerine getirmiyor, sizin bedenlerinizle övünebilmek için sünnet olmanızı istiyorlar.

48 Galatians 6-14 Bana gelince, Rabbimiz İsa Mesih'in çarmıhından başka bir şeyle asla övünmem. O'nun çarmıhı aracılığıyla dünya benim için ölüdür, ben de dünya için.

48 Galatians 6-15 Sünnetli olup olmamanın önemi yoktur, önemli olan yeni yaratılıştır.

"Yürü ya kulum!" ??

Maddi açıdan genişliği olan, zengin olarak nitelendirilen insanların diğer insanlara göre daha şanslı ve daha iyi durumda olduklarını nitelemek için kullanılan "Allah yürü ya kulum demiş." söylemini sıkça duyarız. Ancak halk arasında yaygın bu söylem esas itibarıyla bir yanılgıdan ibarettir. Zira Allah'ın kullarına rızıkları genişletmesi de daraltması da O'nun sınavlarındandır.

Dolayısıyla mal ve mülkün fazla olması bir üstünlük belirtisi olmadığı gibi, Allah-ü Teala, özellikle maddi imkanların ( mal ve mülk ) yayılmasının hayırlara vesile olmadığını aksine insanın doğru yoldan uzaklaşması için vesile olduğunu ayetlerinde açıkça belirtmektedir.

En'am 6/44 - Fe lemma nesu ma zükkiru bihı fetahna aleyhim ebvabe külli şey' hatta iza ferihu bima utu ehaznahüm bağteten fe iza hüm müblisun ( O hatırlatılanları unuttuklarında, onlara herşeyin kapısını açtık. Nihayet o verilenlerden dolayı ferahlayıp sevindiklerinde onları ansızın yakaladık. Böylece o zaman onlar ümitsizler oldular. )

Taha 20/131 - Ve la temüddenne ayneyke ila ma metta'na bihı ezvacen minhüm zehratel hayatid dünya li neftinehüm fıh ve rizku rabbike hayrun ve beka ( Ve onlardan eşleri, o faydalandırdıklarımıza gözünü dikme. Onlar, onları sınamamız için dünya hayatının parlaklıklarıdır, süsleridir. Rabb' inin rızıkı daha hayırlıdır ve bakidir. )
 
Mü'minun 23/55 - E yahsebune ennema nümiddühüm bihı min malin ve benın ( Sanıyorlar mı ki, onlara kesinlikle o maldan ve oğuldan yaydıklarımızla, )
 
Mü'minun 23/56 - Nüsariu lehüm fil hayrat bel la yeş'urun ( Onlara hayırlarda koşuyoruz. Bilakis farketmezler. )
 
Mü'minun 23/75 - Ve lev rahımna hüm ve keşefna ma bi him min durrin le leccu fı tuğyani him ya'mehun ( Ve şayet onlara merhamet etseydik ve onlarda darlıktan, sıkıntıdan ne varsa açıp kaldırsaydık, azgınlıklarının içinde görüşsüzce dolaşmaya bocalamaya devam edeceklerdi. )
Şura 42/27 - Ve lev besetallahür rizka li ıbadihı le beğav fil erdı ve lakin yünezzilü bi kaderin ma yeşa' innehu bi ıbadihı habırun besır ( Ve şayet Allah kullarına rızkı bol verseydi, yerde azarlardı. Lakin dilediğini ölçü ile indirir. Kesinlikle O kullarından haberdardır görendir. )

Necm 53/48 - Ve ennehu hüve ağna ve akna ( Ve kesinlikle o, gani kılan da kanaat ettiren de O'dur. )
 

Hamr ( Alkollü İçecek ) - Sükara ( Sarhoş ) / Sekrat ( Sarhoşluk )

Arapça "Şarap" kelimesi "içecek" anlamına gelmekte olup, bilinen anlamı ile alkollü içeceği temsil etmemektedir. "Şurup", "Meşrubat", "Maşraba" aynı kökten gelen ve "içecek" ile ilgili olan kelimelerdir. Arapçada "mayalanmış üzüm suyu" veya "alkollü içecek" anlamında kullanılan kelime "Hamr"' dır. ( Anlaşılması için çeviride "Şarap" kelimesi kullanılmıştır. )

"Sarhoş" anlamına gelen kelime ise Arapça'da "Sükara" kelimesidir. "Sükara" kelimesi özünde "şekerli, şekerlenmiş" anlamını taşır. Zira alkol şeker içermektedir. "Şeker" anlamına gelen İngilizce'deki "Sugar", Fransızca'daki "Sucre" ve Almanca'daki "Zucker" kelimeleri de Arapça'daki "Sükara" kelimesi ile ilintilidir.

Kur'an'da alkollü içeceğin ( Hamr ) ve sarhoşluğun ( Sekrat ) sakınılacak unsurlar olduğu, insanın Hamr konusunda temkinli, takvalı olması ve aklını kullanması gerektiği belirtilmektedir. "Hamr" haram kapsamında bulunmamakta olup, Allah'ın bir nimeti olarak tanımlandığı ayetler bulunmaktadır. Yenmesi, içilmesi haram kapsamında olan olgular "Ölü", "Kan" ve "Domuz Eti"'dir.

Bakara 2/219 - Yes'eluneke anil hamri vel meysir kul fıhima ismün kebirun ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima ve yes'eluneke maza yünfikun kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun

( Sana şaraptan ve kumardan sual ederler. "Onlarda insanlar için büyük günah ve faydalar vardır. Onların günahları faydalarından daha büyüktür." de. Sana neyi harcayacaklarını sual ederler. "Malın fazlasını ve iyisini." de. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki düşünürsünüz. )

Nisa 4/43 - Ya eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm sükara hatta ta'lemu ma tekulune ve la cünüben illa abirı sebılin hatta tağtesilun ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadün minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm innellahe kane afüvven ğafura

( Ey o inananlar, sizler sarhoşken ne söylediğinizi bilene kadar ve yolcu olmanızın haricinde, pisken yıkanıncaya kadar duaya yaklaşmayın. Eğer hastaysanız veya seferdeyseniz veya sizlerden biriniz dışkısından getirirse veya kadınlara dokunup da su bulamazsanız temiz toprağa niyet edin. Böylece yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Kesinlikle Allah affedendir bağışlayandır. )

Maide 5/90 - Ya eyyühellezine amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamü ricsün min ameliş şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihun

( Ey o inananlar, kesinlikle şarap, kumar, dikili taşlar ve fal okları Şeytan çalışmasından, işinden pisliktir. O halde onlardan kaçının. Umulur ki iflah olursunuz. )

Maide 5/91 - İnnema yürıdüş şeytanü en yukıa beynekümül adavete vel bağdae fil hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salah fe hel entüm müntehun

( Kesinlikle Şeytan, şarap ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmayı ve sizi Allah' ı hatırlamaktan ve duadan döndürmeyi ister. Artık vazgeçenler misiniz? )

Nahl 16/67 - Ve min semaratin nehıyli vel a'nabi tettehızune minhü sekeran ve rizkan hasena inne fı zalike le ayeten li kavmin ya'kılu

( Ve hurmanın ve üzümün meyvelerinden, onlardan sarhoşluk veren içkiler ve güzel rızıklar edinirsiniz. Kesinlikle bunda akıl eden kavim için ayetler vardır. )

Muhammed 47/15 - Meselül cennetilletı vüıdel müttekun fıha enharun min main ğayri asin ve enharun min lebenin lem yeteğayyer ta'müh ve enharun min hamrin lezzetin liş şaribın ve enharun min aselin musaffa ve lehüm fıha min küllis semerati ve mağfiratün min rabbihim ke men hüve halidün fin nari ve süku maen hamımen fe kattaa em'aehüm 

( Sakınanlara vaad edilen, içinde bozulup pis kokmayan sular, lezzeti değişmeyen sütten nehirler, içenler için lezzetli şaraptan nehirler, saf baldan nehirler, onlara içinde tüm ürünlerden, meyvelerden ve Rabb' lerinden af olan bahçenin misali, ateşin içinde ebedi olan ve bağırsağını kesen kaynar su içirilen kimseninki gibi midir? )

Mutaffifin 83/24 - Ta'rifu fi vücuhihim nadreten na'im

( Yüzlerinde bolluk nimeti parıltısını tanıyıp tarif edersin. )

Mutaffifin 83/25 - Yuskavne min rahikın mahtum

( Mühürlü saf şaraptan sulanır, içirilir. ) *

* Cennet tasvirinden.



11 Ağustos 2016 Perşembe

Örtünmek : Hımar ve Cilbab

Kadınların "başlarını örtmeleri" hususu islam aleminde daima önemli bir gündem konusu olmuştur. 
 
Konuya ilişkin olarak Kur'an ayetleri incelendiğinde, Allah-ü Teala'nın, "baş örtülmesi" ile özel vurgu * yapmadığı, kadınlardan sadece müstehcen olmayacak şekilde giyinmelerini, açık saçık hallerde olmamalarını, ahlaki tavırlar içerisinde olmalarını ve sakınmalarını istediği görülmektedir.
 
( * Özel vurgu örneği, Maide suresinin 5/6 kodlu ayetinde yer almaktadır. Ayette dua öncesi yıkanması gereken vücut bölgeleri yüz, dirsekler, eller, baş, ayaklar, topuklar olarak vurgulanmaktadır. )

24/31 - Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne ve yahfazne fürucehünne ve la yübdıne zınetehünne illa ma zahera minha ve yadribne bi humurihinne ala cüyubihinne ve la yübdıne zınetehünne illa li büuletihinne ev abaihinne ev abai büuletihinne ev ebaihinne ev ebnai büuletihinne ev ıhvanihinne ev benı ıhvanihinne ev benı ehavatihinne ev nisaihinne ev ma meleket eymanühünne evit tabiıyne ğayri ülil irbeti miner ricali evit tıflillezıne lem yazheru ala avratin nisai ve la yadribne bi ercülihünne li yu'leme ma yuhfıne min zınetihinn ve tubu ilellahi cemıan eyyühel mü'minune lealleküm tüflihun ( Ve inanan kadınlar için gözlerinden sakınmalarını ve ayıplarını korumalarını söyle. Süslerini, onlardan o görünenler haricinde olanları ortaya çıkarmasınlar. Örtülerini, bezlerini yakalarının, koyunlarının üzerine dolasınlar. Süslerini, kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları veya erkek kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya kendi kadınlarının veya o ellerinin malik oldukları veya erkeklerden akıl, kavrayış sahibi olmayan itaatkarlar veya kadınların gizli mahrem yerlerini ele geçiremeyecek olan çocuklar için olması haricinde ortaya çıkarmasınlar. Süslerinden o gizlediklerini bildirmek için ayakları ile vurmasınlar. Topluca Allah' a tevbe edin ey inananlar. Umulur ki iflah olursunuz. ) *

* Ayette öğütlenen, kadınların «örtülerini, bezlerini göğüs / yaka kısmını kapatacak şekilde konumlandırılmalarıdır.» Yani müstehcen özel bölgelerin teşhir edilmemesidir.

Ahzab 33/59 - Ya eyyühen nebiyyü kul li ezvacike ve benatike ve nisail mü'minıne yüdnıne aleyhinne min celabıbihinn zalike edna en yu'rafne fe la yü'zeyn ve kanellahü ğafurar rahıma (  Ey haberci, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına, çarşaflarını, örtülerini üzerlerine yaklaştırmalarını söyle. Bu, tanınmalarına en yakındır. Böylece eziyet edilmezler. Allah affedendir merhametlidir. ) **
 
** Ayette vurgulanan «örtünün / giysinin, vücuda yaklaştırılmak suretiyle, bilinçli veya bilinçsiz olarak açılmasının önlenmesidir.»
Ahzab 33/33 - Ve karne fı büyutikünne ve la teberracne teberrucel cahiliyyetil ula ve ekımmes salate ve atınez zekate ve etı'nellahe ve rasuleh innema yürıdüllahü li yüzhibe ankümür ricse ehlel beyti ve yütahhiraküm tathıra ( Ve evlerinizde durun. Önceki cahiliyetteki gibi süslenip, açılıp saçılarak açık saçık olmayın. Duaya kalkın, zekatı verin ve Allah' a ve O’nun resulüne itaat edin. Kesinlikle Allah, üzerinizden pisliği gidermeyi ve sizi tertemiz yaparak temizlemeyi ister, ev sahipleri. ) ***
Görüleceği üzere örtme / örtünme ile ilgili olarak Kur'an'da iki kelime yer almaktadır. Hımar ve Cilbab.
 
24/31 kodlu ayette geçen «humur» kelimesi örtü anlamına gelen «hımar» kelimesinin çoğulu, 33/59 kodlu ayetteki «celabib» kelimesi ise yine "uzun örtü / çarşaf" anlamına gelen «cilbab» kelimesinin çoğuludur. 
 
Hımar : Sıcak Arap ülkelerinde başı korumak için, kadınlar ve erkekler tarafından örtülen bezdir. 
 
Cilbab : Coğrafi bölgenin iklimine bağlı olarak hem kadınlar, hem erkekler tarafından kullanılan çarşaf niteliğinde yöresel bir giysidir.

Hımarlı kadınlar ve erkekler;
 
 

 
Yukarıdaki resimlerde görüleceği üzere bir dönem Arap kadınları yaka kısımlarında geniş boşluk bırakacak şekilde açık saçık bir giyim halindeydiler. 24/31 kodlu ayette bu duruma ilişkin açık uyarı bulunmaktadır.
 


 
Cilbablı ve Hımarlı erkekler;
 



 

 
 
 
 
 
 

Zekat

"Zekat" kelimesi "temizlik, temizlenme" anlamına gelmektedir. Kur'an'da inanan insanın, Allah'ın kendisine verdiği rızıkları diğer insanlarla karşılıksız olarak paylaşması, malını bağışlayarak yardı eli uzatması durumunda "zekat" vermiş olacağı yani temizleneceği vurgulanmaktadır. 

Kur'an'da, "zekat" ile ilgili belirli bir miktar, ölçü zikredilmemekte, ancak her bireyin kendi imkanları ölçüsünde ve cimrilik yapmadan zekatı ifa etmesi gerektiği belirtilmektedir. Öte yandan "zekat" sadece mal vermek anlamında olmayıp, insanlara sağlanan maddi manevi faydalar ve yardımlar bütünü olarak algılanmalıdır.
Allah'ın insanları imkanları, genişlikleri haricinde sorumlu tutmayacağı da ayetlerde vurgulanmaktadır. Bir örnek ile izah edilecek olursa A kişisinin imkanları 10 birimken, 5 birim zekat ifa ediyorsa ve B kişisinin imkanları 5 birimken 3 birim zekat ifa ediyorsa B kişisinin zekatı Allah'ın indinde daha önde gelmektedir.
İlgili ayetler konuyu detaylı olarak açıklamaktadır. Zekat kelimesinin geçtiği ayetlerde, zekat kelimesinden önce mutlaka "duaya kalkmak" ifadesinin yer aldığı da dikkat çekmektedir.

A'raf 7/42 - Vellezine amenu ve amilus salihati la nükellifü nefsen illa vüs'aha ülaike ashabül cenneh hüm fıha halidun ( Ve o inananlar ve iyilikler yapanlar, biz nefsi genişliği haricinde mükellef kılmayız. İşte onlar bahçenin sahipleridirler. Onlar orada ebedidirler. )

Konuya ilişkin İncil ayetleri de şöyledir.

41-Mark-12-42 Yoksul bir dul kadın da geldi, birkaç kuruş değerinde iki bakır para attı.
41-Mark-12-43 İsa öğrencilerini yanına çağırarak, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi, "Bu yoksul dul kadın kutuya herkesten daha çok para attı.

41-Mark-12-44 Çünkü ötekilerin hepsi, zenginliklerinden artanı attılar. Bu kadın ise yoksulluğuna karşın, varını yoğunu, geçinmek için elinde ne varsa, tümünü verdi."

Meryem 19/31 - Ve cealenı mübaraken eyne ma küntü ve evsanı bis salati vez zekati ma dümtü hayya ( Ve her nerede olursam, beni bereketli kıldı. Diri olarak daim olduğum sürece duayla ve zekatla olmamı vasiyet etti. ) *
* Haberci İsa'nın sözleri

Enbiya 21/73 - Ve cealnahüm eimmeten yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fı'lel hayrati ve ikames salati ve ıtaez zekah ve kanu lena abidın ( Ve emirlerimizle yönlendirsinler diye onları önderler kıldık. Onlara hayırlar yapmayı, duaya kalkmayı ve zekatı vermeyi vahyettik. Bize kulluk edenler oldular. )

Hacc 22/41 - Ellezine in mekkennahüm fil erdı ekamus salate ve atevüz zekate ve emeru bil ma'rufi ve nehev anil münker ve lillahi akıbetül ümur ( Onlar ki, eğer onları yerde imkan vererek muktedir kılsak duaya kalkarlar, zekat verirler, iyiliği emrederler ve kötülükten menederler. İşlerin sonu, sonucu Allah içindir. )

Mü'minun 23/62 - Ve la nükellifü nefsen illa vüs'aha ve ledeyna kitabün yentıku bil hakkı ve hüm la yuzlemun ( Ve nefsi genişliği haricinde mükellef kılmayız. Gerçeği söyleyen kitap yanımızdadır. Onlar zulmedilmezler. )

Nur 24/37 - Ricalün la tülhıhim ticaratün ve la bey'un an zikrillahi ve ikamis salati ve ıtaiz zekati yehafune yevmen tetekallebü fıhil kulubü vel ebsar ( Erkeklerdir ki, ne ticaret, ne de alışveriş onları Allah' ı hatırlamaktan, duaya kalkmaktan, zekatı vermekten alıkoymaz. İçinde kalplerin ve gözlerin dönerek yer değiştireceği günden korkarlar. )

Nur 24/56 - Ve ekımus salate ve atüz zekate ve etıy'ur rasule lealleküm türhamun ( Ve duaya kalkın, zekatı verin ve resule itaat edin. Umulur ki merhamet edilirsiniz. )

Neml 27/3 - Ellezine yükımunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm bil ahırati hüm yukınun ( O duaya kalkanlar, zekatı verenler ve onlar ahirete kanidirler. )

Leyl 92/18 - Ellezi yü'ti malehu yetezekka ( O malını veren temizlenen. )

Allahü Teala zekatın niteliğini, nasıl verilmesi geretiğini de ayetlerinde açıklamaktadır.

Bakara 2/219 - Yes'eluneke anil hamri vel meysir kul fıhima ismün kebirun ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima ve yes'eluneke maza yünfikun kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun ( Sana şaraptan ve kumardan sual ederler. "Onlarda insanlar için büyük günah ve faydalar vardır. Onların günahları faydalarından daha büyüktür." de. Sana neyi harcayacaklarını sual ederler. "Malın fazlasını ve iyisini." de. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki düşünürsünüz. )

Halifelik ?

"Halife" kelimesi, "sonra gelen, öncekinin yerine geçen" anlamına gelmektedir.

Kur'an'da "Halife / Halifeler ( Halifeh / Hulefae - Halaif )" kelimesinin, dine sahip çıkan, emaneti koruyan sonraki inanan insanlar nesli, kavmi anlamında ve çoğul anlamlı olarak geçtiği görülmektedir. Yani, bir kişiye atfedilecek, "Halifelik" diye bir makamın, bir mercinin, bir sıfatın söz konusu olmadığı ayetlerde açıkça beyan edilmektedir.
Bakara 2/30 - Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı halifeh kalu e tec'alü fıha men yüfsidü fıha ve yesfiküd dima ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek kale innı a'lemü ma la ta'lemun ( Ve zamanında Rabb' in meleklere "Kesinlikle ben yerde halife oluşturacağım." dedi. "Biz seni övgünle överken ve seni kutsarken orada bozgun yapan, kan ve gözyaşı döken birini mi oluşturacaksın?" dediler. "Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi bilirim." dedi. )

En'am 6/133 - Ve rabbükel ğaniyyü zür rahmeh in yeşa' yüzhibküm ve yestahlif min ba'diküm ma yeşaü kema enşeeküm min zürriyyeti kavmin aharın ( Ve Rabb' in, ganidir, muhtaç değildir, rahmet sahibidir. Eğer dilerse, sizi giderir ve sizi başka bir kavmin soyundan inşa ettiği gibi sizden sonra dilediğini halife kılar. )
 
En'am 6/165 - Ve hüvellezi cealeküm halaifel erdı ve rafea ba'daküm fevka ba'dın deracatin li yeblüveküm fı ma ataküm inne rabbeke serıul ıkabi ve innehu le ğafurun rahım ( Ve sizi yerin halifeleri kılan ve size o verdikleri ile sizi sınamak için, bazınızı bazınıza derecelerle üstün kılan O'dur. Kesinlikle Rabb' in azabı hızlı olandır. Kesinlikle O affedendir merhametlidir. )

A'raf 7/69 - E ve acibtüm en caeküm zikrun min rabbiküm ala racülin minküm li yünziraküm vezküru iz cealeküm hulefae min ba'di kavmi nuhın ve zadeküm fil halkı bestah fezküru alaellahi lealleküm tüflihun ( “Sizi uyarması için sizden bir adam ile size hatırlatma geldi diye şaşırdınız mı? Hatırlayın, zamanında, Nuh kavminden sonra, sizi halifeler kıldı ve yaratılışta sizi gelişim ve beden olarak artırdı. O halde Allah' ın nimetlerini hatırlayın. Umulur ki iflah olursunuz." )
A'raf 7/74 - Vezküru iz cealeküm hulefae min ba'di adin ve bevveeküm fil erdı tettehızune min sühuliha kusuran ve tenhıtunel cibale büyuta fezküru alaellahi ve la ta'sev fil erdı müfsidın (  Ve hatırlayın ki zamanında Ad'dan sonra sizi halifeler kıldı. Sizi yerde yerleştirdi. Onun düzlüklerinde saraylar ediniyorsunuz ve dağlarında evler yontuyorsunuz. O halde, Allah' ın nimetlerini hatırlayın. Bozguncular olarak yerde asileşmeyin. )
A'raf 7/129 - Kalu uzına min kabli en te'tiyena ve min ba'di ma ci'tena kale asa rabbüküm en yühlike adüvveküm ve yestahlifeküm fil erdı fe yenzura keyfe ta'melun ( Kavmi "Sen bize gelmeden önce eziyet gördük ve sen geldikten sonra da." dediler. "Umulur ki, Rabb' iniz düşmanlarınızı helak eder ve sizi yerde halife kılar ve sizin nasıl iş yaptığınıza bakar." dedi. )

Yunus 10/14 - Sümme cealnaküm halaife fil erdı min ba'dihim li nenzura keyfe ta'melun ( Sonra, onların ardından, nasıl işler yaptığınıza bakmak için sizleri yerde halifeler kıldık. )

Yunus 10/73 - Fe kezzebuhü fe necceynahü ve men mea hu fil fülki ve cealnahüm halaife ve ağraknellezine kezzebu bi ayatina fenzur keyfe kane akıbetül münzerın ( Böylece onu yalanladılar da onu ve geminin içinde onunla birlikte olanları kurtardık. Onları halifeler kıldık. O ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Artık uyarılanların sonu nasıl oldu bak. )

Hud 11/57 - Fe in tevellev fe kad eblağtüküm ma ürsiltü bihı ileyküm ve yestahlifü rabbi kavmen ğayraküm ve la tedurrunehu şey'a inne rabbi ala külli şey'in hafıyz ( Eğer yüz çevirirseniz, ben size o gönderilmiş olduğumu ulaştırırım. Rabb' im sizden başka kavmi halife kılar. O’na şey kadar bile zarar veremezsiniz. Kesinlikle Rabb' im herşeyin üzerinde koruyucudur, gözeticidir. ) 

Nur 24/55 - Veadallahüllezıne amenu minküm ve amilus salihati le yestahlife ennehüm fil erdı kema istahlefe ellezine min kablihim ve le yümekkinenne lehüm dinehümüllezirteda lehüm ve le yübeddilennehüm min ba'di havfihim emna ya'büdunenı la yüşrikune bi şey'a ve men kefera ba'de zalike fe ülaike hümül fasikun ( Allah, sizlerden o inananlara ve iyilikler yapanlara, onları yerde, onlardan öncekileri halife kıldığı gibi kesinlikle halife kılacağını ve onlara beğenip seçtiği dinlerini onlara kesinlikle imkan kılacağını, yerleştirip koruyacağını ve korkularından sonra kesinlikle onları değiştireceğini vaad etti. Çünkü bana kulluk ederler. Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bunun sonrasında inkar ederse, artık işte onlar, onlar günahkarlardır. )

Neml 27/62 - Em men yücıbül mudtarra iza deahü ve yekşifüs sue ve yec'alüküm hulefael ard e ilahün meallah kalılen ma tezekkerun ( Yoksa o onu çağırdığında, darlıkta olana cevap veren ve kötülüğü kaldırıp açan ve sizi yerin halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte ilah mı var? Azdır o hatırlamanız. )

Fatir 35/39 - Hüvellezi cealeküm halaife fil ard fe men kefera fe aleyhi küfruh ve la yezıdül kafirıne küfruhüm ınde rabbihim illa makta ve la yezıdül kafirıne küfruhüm illa hasara ( Sizi yerde halifeler kılan O'dur. O halde kim inkar ederse, inkarı onun üzerinedir. İnkarcıların inkarları, Rabb' lerinin indinde hiddet, buğz haricindekini artırmaz. İnkarcıların inkarları hasar haricindekini artırmaz. )
 









Batmayan Ticaret

"Ticaret", "cari" kökünden gelen ve "akış" anlamında kullanılan bir kelimedir. Yani insanlar arasındaki "mal ve hizmet akışı" olarak nitelendirilebilir. Normal koşullarda insanlar başlangıçta olduğu üzere, "para" denen aldatma aracının kullanımına gereksinim duymadan ürettikleri mal ve hizmetleri, emeklerini mübadele yoluyla karşılıklı faydaya dönüştürüp, yaşam süreçlerini idame ettirebilirler. Her birey kendi kapasitesi ve faaliyet alanı çerçevesinde  içinde yaşadığı topluma hizmet ederek, oluşacak toplam faydaya katkıda bulunur. Yani birisi domates tedarik ederken, diğeri sepet üretir, birisi temizlik işleri ile uğraşırken diğeri öğretmenlik yapabilir. Böylelikle her birey bilgisi, yetisi ve üzerine düşen sorumluluk nispetinde topluma gerekli katkıyı sağlar ve kendi ihtiyaçlarını da oluşan ortak havuzdan giderebilir.

Bir başka deyişle, zaten herkes mal ve hizmet üretimine bizzat katkıda bulunurken ayrıca söz konusu mal ve hizmetlerin bireyler arasında birbirlerine tekrar "para" ile "satılması" son derece irrasyoneldir. Ancak, bu uygulama insanlığı köleleştirmeye çalışan ve Dünya toplumları üzerinde hakimiyet kurmuş kapitalist, emperyalist bir azınlık kitle tarafından başka bir metod yokmuş gibi toplumlara telkin edilmektedir. İşin üzücü yanı, toplumların bu köleliğe ve gaspa ortam yaratan düzene sorgulamadan uyum göstermeye çalışmalarıdır.

Zira, Allah-ü Teala aşağıdaki ayetlerde "Batmayan Gerçek Ticaret"in zekat yani karşılıksız mal vererek temizlenmek ( zekat = temizlik ),  duaya kalkmak, Kur'an'ı okumak, Allah yolunda mücadele etmek olduğunu açıkça beyan etmektedir. 

Tevbe 9/24 - Kul in kane abaüküm ve ebnaüküm ve ıhvanüküm ve ezvacüküm ve aşıratüküm ve emvalü nıkteraftümuha ve ticaratün tahşevne kesadeha ve mesakinü terdavneha ehabbe ileyküm min allahi ve rasulihı ve cihadin fı sebılihı fe terabbesu hatta ye'tiyallahü bi emrih vallahü la yehdil kavmel fasikın

( "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, kesatlığından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, size Allah' tan, resulünden ve onun yolunda cihaddan daha sevimli ise artık Allah emri ile yetene kadar bekleyin. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez." de. )

Nur 24/37 - Ricalün la tülhıhim ticaratün ve la bey'un an zikrillahi ve ikamis salati ve ıtaiz zekati yehafune yevmen tetekallebü fıhil kulubü vel ebsar 

( Erkeklerdir ki, ne ticaret, ne de alışveriş onları Allah' ı hatırlamaktan, duaya kalkmaktan, zekatı  vermekten alıkoymaz. İçinde kalplerin ve gözlerin dönerek yer değiştireceği günden korkarlar. )

Fatir 35/29 - İnnellezine yetlune kitaballahi ve ekamus salate ve enfeku min ma razaknahüm sirran ve alaniyeten yercune ticaraten len tebur

( Kesinlikle o Allah' ın kitabını okuyanlar, duaya kalkanlar ve o onları rızıklandırdıklarımızdan gizlice ve açıkça harcayanlar kesinlikle batmayan ticareti umarlar. )

Saff 61/10 - Ya eyyühellezine amenu hel edülluküm ala ticaretin tünciküm min azabin elim

( Ey o inananlar, sizi, sizi elim azaptan kurtaracak ticarete yönelteyim mi? )

Saff 61/11 - Tu'minune billahi ve resulihi ve tücahidune fi sebilillahi bi emvaliküm ve enfüsiküm zaliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemun

( Allah' a ve O’nun resulüne inanırsınız, Allah yolunda mallarınız ve nefislerinizle cihad edersiniz. Eğer bilenlerseniz, bu size daha hayırlıdır. )

Cuma 62/11 - Ve iza reev ticareten ev lehven infaddu ileyha ve terekuke kaima kul ma indallahi hayrun minel lehvi ve minet ticareh vallahu hayrur razıkin

( Ve ticaret veya eğlence gördüklerinde ona gittiler. Seni ayakta bıraktılar. "O Allah' ın indinde olan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah rızıklandıranların en hayırlısıdır." de. )

Sebe 34/37 - Ve ma emvalüküm ve la evladüküm billetı tükarribüküm ındena zülfa illa men amene ve amile salihan fe ülaike lehüm cezaüd dı'fi bima amilu ve hüm fil ğurufati aminun

( Ve mallarınız ve çocuklarınız sizi indimize yakınlık sağlayarak yaklaştıracak değildir. Ancak o inanmış olanlar ve iyilik yapmış olanlar, işte onlar, o yaptıklarının onlara kat kat karşılığı vardır. Onlar köşkler içinde güvendedirler. )

Özetle;

İnsanlar, birbirlerine karşılıksız fayda sağlamak yerine "faydayı satmak" kavramını zihinlerinden çıkarmadıkları ve her gün marketteki kasadan "düt" diye geçirilen mal gibi şirketlerin kapısından geçtikleri müddetçe şeytanın bu aldatma düzeni daim olacaktır. Zaten kapitalist emperyalist küresel şeytanlar çalışanları "Human Resource" ( İnsan Kaynağı ), "Asset" ( Varlık / Mal ) gibi kelimelerle tanımlamaktadırlar. Bordrolarda "İşverene maliyetiniz .... TL." yazmaktadır. Yani çalışana "Sen malsın." denmektedir. ) 

Her bireyin bir diğerinin faydasına olacak farklı ürünleri, hizmetleri temin etmek için ve zaten birbiri için çalıştığı bir ortamda tekrar birbirlerine dönüp ""Para vermezsen vermem." demeleri çok ilginç bir hipnoz durumu gibi tezahür etmektedir.

Ticaret adı altındaki mevcut hırsızlık, gasp ve sömürü sistemi, şeytanın negatif tesirleri nedeniyle, tarih boyunca öylesine içselleştirilmiş, öylesine kalıplaştırılmış durumdadır ki bunun dışındaki bir sistem ütopik, hayal ürünü ve saçma olarak nitelendirilmektedir. Ancak döngü sonuna gelinen bu dönemde yükselen idrak seviyesi ve tesis edilen kolektif bilinç yeni döngünün başlamasına vesile olacaktır.

Allah'ın Kelimeleri

Yaratılış öncesinde var olan tek varlığın Allah-ü Teala ve O'nun "kelimeleri" olduğu evvelki yayınlarda ifade edilmişti.
 
Kehf ( 18 ) ve Lokman ( 31 ) surelerini  aşağıdaki ayetleri Allah'ın kelimelerinin kudretini,  yüceliğini ve sonsuzluğunu, ilahi mühür olan 10 rakamı ve 19 nümerolojisi ile vurgulamaktadır.

Kehf 18/109 – Kul (1) lev (2) kane (3) el (4) bahru (5) midaden (6) li (7) kelimati (8) rabb (9) i (10) le (11) nefide (12) el (13) bahru (14) kable (15) en (16) tenfede (17) kelimatü (18) rabb (19) i (20) ve (21) lev (22) ci'na (23) bi (24) misli (25) hı (26) mededa (27) ( "Şayet deniz Rabb' imin kelimeleri için mürekkep olsa, Rabb' imin kelimeleri tükenmeden önce deniz tükenecektir. Şayet onun aynısını yardımcı olarak getirsek bile." de. ) 
 
Ayetin, ayet numarasını ( 109 ) ve ayetteki kelime adedini ( 27 ) oluşturan rakamların nümerolojik toplamı 1+0+9+2+7 = 19 ...1+9 = 10
 
Lokman 31/27 - Ve (1) lev (2) enne (3) ma (4) fi (5) el (6) erdı (7) min (8) şeceratin (9) aklamün (10) ve (11) el (12) bahru (13) yemüddü (14) hu (15) min (16) ba'di (17) hı (18) seb'atü (19) ebhurin (20) ma (21) nefidet (22) kelematü (23) allah (24) inne (25) ellahe (26) azızün (27) hakım (28) ( Ve şayet kesinlikle o yerdeki ağaçlar kalemler olsa ve deniz de ona destek olsa, ondan sonra da yedi deniz, Allah' ın kelimeleri tükenmez. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir. ) 
 
Ayetin, ayet numarasını ( 27 ) ve ayetteki kelime adedini ( 28 ) oluşturan rakamların nümerolojik toplamı 2+7+2+8 = 19 ...1+9 = 10




 

Allah'ın Affettikleri ve Affetmedikleri

Allah-ü Teala Kur'an'da "affettiği" ve "affetmediği" düşünce ve davranışları aşağıdaki ayetlerde net bir şekilde belirtmiştir.

Nisa 4/48 - İnnellahe la yağfiru en yüşrake bihı ve yağfiru ma dune zalike li men yeşa' ve men yüşrik billahi fe kad iftera ismen azıma (  Kesinlikle Allah, O'na ortak koşulmasını affetmez. İşte o bundan başkasını dilediği kimseler için affeder. Kim Allah’ a ortak koşarsa büyük günah uydurur. )

Nisa 4/116 - İnnellahe la yağfiru en yüşrake bihı ve yağfiru ma dune zalike li men yeşa ve men yuşrik billahi fe kad dalle dalalen beıyda (  Kesinlikle Allah kendisine ortak koşulmasını affetmez. Bunun haricindekini dilediği kimse için affeder. Allah' a ortak koşan kimse, uzak, derin sapıklığa sapmıştır. )
 
Görülüyorki Allah-ü Teala kendisinden başkasına kulluk edilmesini, kendisinden başkasının ilah addedilmesini yani "Şirk Koşmayı" ( Ortak Koşmayı ) affetmeyeceğini belirtmektedir. Peki, "Ortak Koşmak" kavramının kapsamı nedir? Bunu yine ayetlerle açıklamak mümkündür.

Saffat 37/95 - Kale e ta'büdune ma tenhıtun (  "O yonttuklarınıza mı kulluk ediyorsunuz?" dedi )
* "Yontulanlar" ile insan üretimi olan nesnelerin, malların ifade edildiği düşünüldüğünde "mal tutkusunun", "mala / maddeye bağımlılığın" açık bir "şirk" olduğu ortaya çıkmaktadır.
 
Casiye 45/23 - Fe raeyte men ittehaze ilahehu hevahü ve edallehüllahü ala ılmin ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah fe la tezekkerun Heveslerini ilahı edinen kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah' tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )
* "Hevesler", yani kibir, kendini diğer insanlardan üstün görme, mal ve mülke duyulan arzu, hırs, hükmetme saplantısı, gösteriş gibi unsurlar ilimden yoksun insanların Dünya hayatındaki heveslerini tanımlamaktadır. Esas itibarıyla, insan bu duygulara kapıldığında, en büyük günahı işlediğini yani kendini Allah'a ortak koştuğunun ne yazık ki farkında olamamaktadır.

En'am 6/100 - Ve cealu lillahi şürakael cinne ve halekahüm ve haraku lehu benıne ve benatin bi ğayri ılm sübhanehu ve teala an ma yesıfun ( Ve Allah için cinleri ortaklar kıldılar. Halbuki onları yarattı. İlimsizce ona oğullar, kızlar uydurdular. O yücedir ve o vasfettiklerinin üzerindedir. )
 
Sebe 34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun ( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

Zuhruf 43/15 - Ve cealu lehu min ıbadihı cüz'a innel insane le kefurun mübın (  Ve O'na kullardan parçalar oluşturdular. Kesinlikle insan apaçık inkar edendir. )
 
* Cin şeytanları, insanlara, sadece Dünya hayatının olduğunu, ölümden sonra ahiret yaşamı olmadığını, tüm faydanın ve mutluluğun Dünya hayatında olduğunu telkin ederler ve insanlara yanıltıcı faydalar vadederler. Böylelikle insanların Allah yolundan sapmalarına ve ortak koşmalarına sebep olurlar. Cinlerin bu sahte vaadlerine kapılan insanlar da cinleri, onlara hizmet eden cin insan melezi varlıkları ilah edinirler ve adeta dini bir bağlılıkla ritüeller gerçekleştirerek cinlerden "heveslerini" gerçekleştirmelerini beklerler. ( Çocuk filmlerine konu olan, lambanın içinden çıkıp da "Dile benden ne dilersen." diyen cin betimlemesi, esas itibarıyla cine kulluk etme olgusunun çocuklara sübliminal olarak telkin edilmesi eylemidir. )



9 Ağustos 2016 Salı

Tekasür ve Eşitlik

* Ademoğlunun en büyük yanılgısı, hayattaki amacının en azla yetinebilmek, kanaat etmek ve diğer insanlar ile paylaşmak olduğunu idrak edememesi, aksine daima en çoka ulaşmaya, herkesten daha fazlasına haiz olmaya çabalamasıdır. Oysa ki Allah-ü Teala bu yaklaşımın doğru yol olmadığını Tekasür suresinin aşağıdaki ayetlerinde açıkça belirtmektedir.

Tekasür 102/1 - Elhakümüt tekasür Çokla övünme sizi alıkoydu, oyaladı. )

Tekasür 102/2 - Hatta zürtümül mekabir (  Kabirlere varıncaya kadar. )
 
* Bir araç olan malı toplayıp biriktirmeyi amaç edinen, ihtiyacı olmamasına rağmen sürekli mal satın alan, paylaşmayıp cimrilik yapan, mal varlığı ile diğer insanlara üstünlük, hakimiyet kurduğunu, kudrete haiz olduğunu sanan, insanları mal mülk kriterlerine göre yargılayan, sınıflandıran, islam bilinci gelişmemiş insanlara Allah-ü Teala uyarı niteliğindeki şu ayetler ile sesleniyor.

3/14 Züyyine lin nasi hubbüş şehevati minen nisai vel benıne vel kanatıril mükantarati minez zeheb vel fiddati vel haylil müsevvemeti vel en'ami vel hars zalike metaul hayatid dünya vallahü ındehu husnül meab ( Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca biriktirilmiş altından ve gümüşten, salınmış işaretli atlardan, hayvanlardan,  ekinlerden şehvetle sevilenler insanlar için süslenmiştir. Bunlar dünya hayatının faydasıdır. Allah ki varış yerinin güzellikleri O' nun indindedir. )

3/157 Ve lein kutiltüm fı sebılillahi ev müttüm le mağfiratün minellahi ve rahmetün hayrun min ma yecmeun ( Ve eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah’ tan af ve rahmet, o toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. )

Tevbe 9/35 - Yevme yuhma aleyha fı nari cehenneme fe tükva biha cibahühüm ve cünubühüm ve zuhuruhüm haza ma keneztüm li enfüsiküm fe zuku ma küntüm teknizun ( O gün onların üzerlerinde cehennem ateşi kızdırılır da onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanır. İşte bunlar o nefisleriniz için biriktirip haznettikleriniz. Haydi, o haznetmiş olduklarınızı tadın. )

3/180 Ve la yahsebennellezine yebhalune bi ma atahümüllahü min fadlihı hüve hayran lehüm bel hüve şerrul lehüm seyütavvekune ma behılu bihı yevmel kıyameh ve lillah mırasüs semavati vel ard vallahü bi ma ta'melune habır ( Ve o cimrilik edenler, o Allah’ ın onlara üstünlüğünden lütfundan verdiklerinden dolayı o onlara hayırlıdır sanmasınlar. Bilakis o onlara kötüdür. O cimrilik ettikleri, ayağa kalkış gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah içindir. Allah ne yaptığınızdan haberdardır. )

4/37 Ellezine yebhalune ve ye'mürunen nase bil buhli ve yektümune ma atahümüllahü min fadlih ve a'tedna lil kafirıne azaben mühına ( O cimrilik edenler ve insanlara cimriliği emredenler ve Allah’ ın onlara üstünlüğünden lütfundan verdiğini gizleyenler. İnkarcılar için alçaltıcı hakir eden azap hazırladık. )

10/58 Kul bi fadlillahi ve bi rahmetihı fe bi zalike fel yefrahu hüve hayrun min ma yecmeun ( "Allah' ın üstünlüğü ve O’nun rahmetiyle, bunlarla ferahlayıp sevinsinler. O, o biriktirdiklerinden, topladıklarından daha hayırlıdır." de. )

Fecr 89/19 - Ve te'külunet türase eklen lemmen ( Ve mirası şiddetle, hırsla toplayıp yiyorsunuz. )

Fecr 89/20 - Ve tühıbbunel male hubben cemmen ( Ve malı yığmacasına, toplamacasına sevgiyle seviyorsunuz. )

104/2 Ellezi cemea malen ve addedeh ( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )

104/3 Yahsebü enne malehu ahledeh ( Malının onu ebedi kılacağını sanar. )

* Oysa ki Kur'an'da "Eşitlik" kavramını Allah-ü Teala ne güzel misallendiriyor.
 
16/71 Vallahü faddale ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe mellezine füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi seva' e fe bi nı'metillahi yechadun ( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına vermezler ki onda eşit olsunlar. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? )

41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam sevaen lis sailın ( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, yiyecekleri azıkları, araştıranlar için dört günde eşit olarak düzenleyerek ölçülendirdi." )




 

Allah'ın Sevdikleri ve Sevmedikleri

Allah-ü Teala'nın kullarına karşı koşulsuz sevgisi olduğu ve O'nun sonunda herşeyi affedeceği yönünde bazı görüşler olsa da Kur'an ayetleri bu konuya da açıklık getirmektedir. Allah, kullarına olan sevgisinin, onların Dünya hayatındaki sınav peformanslarına bağlı olduğunu ayetleriyle açıkça beyan etmektedir.

Allah'ın Sevdikleri ( Ayetlerin son cümleleri belirtilmiştir. );

Allah’ın sevdiklerini içeren toplam 16 ayet bulunmaktadır. 1+6 = 7

2/195 ..........innellahe yühıbbül muhsinın ( ....Allah iyilik, güzellik yapanları sever. )

2/222 .........innellahe yühıbbüt tevvabıne ve yühıbbül mütetahhirın ( .....Allah tevbekarları ve temizlenenleri sever. )

3/76 ..........innellahe yühıbbül müttekın ( .....Allah sakınanları sever. )

3/134 ..........vallahü yühıbbül muhsinın ( .....Allah iyilik yapanları sever. )

3/146 ..........vallahü yühıbbüs sabirın ( ......Allah sabredenleri sever. )

3/148 ..........vallahü yühıbbül muhsinın ( .....Allah iyilik yapanları sever. )

3/159 ..........innellahe yühıbbül mütevekkilın ( ......Allah dayanıp sığınanları sever. )

5/13 ..........innellahe yühıbbül muhsinın ( .......Allah iyilik yapanları sever. )

5/42 ..........innellahe yühıbbül muksitın ( ......Allah adil olanları sever. )

5/93 ..........vallahü yühibbül muhsinın ( .......Allah iyilik yapanları sever. )

9/4 ..........innellahe yühıbbül müttekın ( ......Allah sakınanları sever. )

9/7 ..........innellahe yühıbbül müttekın ( ......Allah sakınanları sever. )

9/108 ..........vallahü yühıbbül müttahhirın ( ......Allah temizlenenleri sever. )

49/9 ..........innellahe yühıbbül müksitın ( ......Allah adil olanları sever. )

60/8 ..........innallahe yühıbbül muksitın ( ......Allah adil olanları sever. )

61/4 ..........İnnallahe yühıbbüllezine yükatilune fi sebilihi saffen ( ......Allah, yolunda saflar halinde savaşanları sever. )

Allah'ın Sevmedikleri ( Ayetlerin son cümleleri belirtilmiştir. );

Allah’ın sevmediklerini içeren toplam 22 ayet bulunmaktadır.

2/190 ..........innellahe la yühıbbül mu’tedın ( ...........Allah hudutları aşanları sevmez. )

2/205 ..........vallahü la yühıbbül fesada ( ..............Allah bozgunu sevmez. )

2/276 .........vallahü la yühıbbü külle keffarin esım ( ... Allah günahkar inkarcıların hiçbirini sevmez. )

3/32 ..........innellahe la yühıbbül kafirın ( .....Allah inkarcıları sevmez. )

3/57 ..........vallahü la yühıbbüz zalimın ( .......Allah zalimleri sevmez. )

3/140 ..........vallahü la yühıbbüz zalimın ( .......Allah zalimleri sevmez. )

4/36 ..........innellahe la yühıbbü men kane muhtalen fehura ( ....Allah şımaran, övünen kimseyi sevmez. )

4/107 ..........innellahe la yühıbbü men kane havvanen esıma ( ........Allah hain günahkar olan kimseleri sevmez.

4/148 ..........La yühıbbüllahül cehra bis sui minel kavli illa men zulim ( ...Allah, zulmedilenlerin haricinde, sözden kötü olanın açığa çıkmasını sevmez. )

5/64 ..........vallahü la yühıbbül müfsidın ( ...... Allah bozguncuları sevmez. )

5/87 ..........innellahe le yühıbbül mu'tedın ( ......Allah hududu aşanları sevmez. )

6/141 ..........innehu la yühıbbül müsrifın ( .......O israf edenleri sevmez. )

7/31 ..........innehu la yühıbbül müsrifın ( ......O israf edenleri sevmez. )

7/55 ..........innehu la yühıbbül mu'tedın ( .......O hududu aşanları sevmez. )

8/58 ..........innellahe la yühıbbül hainın ( ......Allah hainleri sevmez. )

16/23 ..........innehu la yühıbbül müstekbirın ( ........O kibirlenenleri sevmez. )

22/38 ..........innellahe la yühıbbü külle havvanin kefur ( .....Allah, inkarcı hainlerin hiçbirini sevmez. )

28/76 ..........innellahe la yühıbbül ferihın ( .......Allah ferahlayıp şımaranları sevmez. )

30/45 ..........innehu la yühıbbül kafirın ( ......O inkarcıları sevmez. )

31/18 ..........innellahe la yühıbbü külle muhtalin fehur ( ....Allah şımaranların, övünenlerin hiçbirini sevmez.)

42/40 ..........innehu la yühıbbüz zalimın ( ......O zalimleri sevmez. )

57/23 ..........vallahü la yühibbu külle muhtalin fehur ( ....Allah şımaranların, övünenlerin hiçbirini sevmez. )














Cüz ?

"Cüz" kelimesi Arapçada "parça, kısım" anlamına gelmektedir. Bu kelime, Kur'an'ın ayrıldığı  30 parçasından her birine verilen isim olarak da kullanılmaktadır.
 
Ancak, Kur'an'ı oluşturan kısımların Sure ve Ayet adı verilen kısımlar olduğu Kur'an'da açıkça belirtilmekte olup, Kur'an'ın "Cüz"lere ayrılmasına ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Zira, "Cüz" yaklaşımı ile yapılan ayırımda, herhangi bir cüz herhangi bir surenin ortasında başlayıp yine başka bir surenin ortasında bitebilmektedir. Kur'an'ın zaten Sure ve Ayet olarak bölümlendirildiği ve surelerin, ayetlerin mevcut yapısal bütünlük içinde, anlamak için okunması gerektiği düşünüldüğünde Cüz uygulamasının sebebine ilişkin bazı soru işaretleri oluşmaktadır.
 
Hicr suresinin aşağıdaki ayetlerindeki ifadeler de konuya ilişkin uyarıcı ve dikkat çekici niteliktedir.

Hicr 15/90 - Kema enzelna alel muktesimın ( O kısımlandırıcıların, bölücülerin üzerine indirdiğimiz gibi. )
Hicr 15/91 - Ellezine cealül kur'ane ıdıyn ( O Kur'an' ı parça parça kılanlara. )
 
Hicr 15/92 - Fe ve rabbike le nes'elennehüm ecmeın ( Böylece ve Rabb' in, kesinlikle onların hepsine topluca sual edeceğiz. )

Hicr 15/93 - An ma kanu ya'melun ( O yapmakta olduklarından dolayı. )