Çeviri

Saturday, February 13, 2021

Bedensiz yaşama hazırlık 

Olgu + Algı = Duygu .... her biri birer bilgi frekansını temsil eden kavramlardan oluşan bu denklem yaşayan varlıkların gerçeklik formülü niteliğindedir. Bir varlığın yaşadığını idrak etmesi yani "Öz Bilince / Öz Farkındalıka haiz olması "Duygu" frekanslarının tezahürü ile mümkün olabilir. Anılan duygu frekanslarından pozitif olanlar Sevgi, Sevinç, Coşku, Huzur, Güven, Rahatlık olarak, negatif olanlar ise  Nefret, Üzüntü, Öfke, Hırs, Kıskançlık, Vesvese olarak sıralanabilir.

Yukarıdaki üç kavramın özünü ise yaratılışın da özü olan ilahi "Bilgi" yani "Düşünce / Kelime" oluşturmaktadır. Ruh ve Madde alemi, spritüalizmde "Asli Tesir" olarak da anılan Allah'ın "Bilgi" frekanslarının gücü ile yaratılmıştır. Elbette buradaki "Allah'ın bilgi frekansları" ifadesi insanın sınırlı kelime kapasitesi ile ortaya koyabildiği yetersiz bir ifadeden öteye geçememektedir. Zira tek yaratıcı Allahü Teala'ya ilişkin bir tanımlama veya tasvir yapabilmek yaratılmışlar için imkan dışıdır. 

Allah'ın düşünce / kelime frekansı ile "yaratışı" aşağıdaki ayette bildirilmektedir.

2/117 - Bedius semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulu lehu KUN FE YEKUN

( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "OL." DER DE O OLUR.  )

İlahi sistemde iki tesir frekansı söz konusudur. Asli Tesir ve Ruhsal Tesir frekansları. Bu tesir frekanslarının işlevleri "insan bedeni" örneği üzerinden tanımlanacak olursa;

Asli Tesirler : Soluma, Acıkma, Hazmetme, Kalp Atışı, Kan Dolaşımı, Yaşlanma, Hastalık vb. ( İnsanın iç organ mekanizması ile ve dışarıdan maruz kalacağı unsurlar ile ilgili tesirlerdir. )

Ruhsal Tesirler : Düşünme, Karar Verme, Dış Organ hareketleri,  

Allah'ın insana "ruhundan üflemesi" ifadesi, yaratılışa ilişkin "kelimelerin / bilgilerin" insana aktarılması ve böylelikle insanın "yaşayan varlık" olması anlamını taşımaktadır. Bu noktada "Ruh = Kelime / Bilgi / Bilinç" denklemi oluşmaktadır. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/11/ruhbeser-insan-nefs.html 

Bu denklemi teyid eden İncil ayeti ise şöyledir.

43- Yuhanna-6-63 Yaşam veren Ruh'tur. Beden bir yarar sağlamaz. Sizlere SÖYLEDİĞİM KELİMELER RUHTUR, YAŞAMDIR.

Yaratılıştaki olguların bilgi frekansları insanda kayıtlıdır. Bir başka deyişle yaratılışın kodları "ruhtan üflenme" esnasında insana aktarılmıştır. Ancak insan, kozmik olarak kriptolanmış bu bilgilere ruhsal tekamül seviyesine göre erişim sağlayabilmektedir. "Üflenen ruh" insanı idrakli varlık haline getirirken ona düşünce frekansı yoluyla "gerçeklik yaratma" yeteneği de kazandırmıştır. Ancak birçok insan henüz bu fenomenin anlamını ve derin içeriğini tam olarak idrak etmiş değildir.

"Gerçek" adı verilen kavram esasen düşünce / kelime frekansının yansımasıdır. Bir başka deyişle insanın düşündüğü kelimeler ne ise yaşadığı, deneyimlediği gerçek de odur. "Hayallerin gerçek olması." ifadesi de esasen  gerçeğin özünün hayal yani düşünce / kelime olduğu bilgisini teyid eder niteliktedir. Aşağıdaki ayet de bu hususta açık bilgi vermektedir.

10/82 - Ve YUHİKKallahul HAKKA bi KELİMATİHİ ve lev kerihel mucrimun ( Ve suçlular hoşlanmasalar da, Allah GERÇEĞİ KELİMELERİ ile GERÇEKLEŞTİRİR. )

Bugün insanların iletişim aracı olarak kullandıkları mesajlaşma / sosyal iletişim platformları ( mesajlaşma yazılımları ) esasen insanları "bedensiz yaşam deneyimine" tabi tutmaktadır. Zira bu platformlarda kimse birbirini görmemekte, duymamakta, birbirine dokunmamakta ama yazılanlar yani kelimeler vasıtasıyla tüm duyguları yaşamaktadırlar. Sevinci, üzüntüyü, stresi, korkuyu, şaşkınlığı, ferahlamayı vb.... Zaten gerçeklik de bu duygulardan oluşan bir kavram olup, ilâhi nizâm bu vesileyle insanları üst boyuttaki "bedensiz yaşama" hazırlamaktadır. Her ne kadar bu dijital teknoloji küresel şeytanlar tarafından insanın ruhsal tekâmülünü bloke etmek, ruhsal yükselişini engellemek ve onu kaba madde olanı dünyaya hapsetmek amacı doğrultusunda bir tuzak olarak kullanılmaya çalışılsa da Allah'ın tuzağı daima en büyük olduğundan, küreselcilerin tuzak niyetiyle yaptıkları her uygulama esasen insanın tekâmülüne vesile olan bir araca dönüşmektedir.

Rüya fenomeni de bu bağlamda bir gerçeklik teşkil etmektedir. Her türlü duygu frekansı, rüya esnasında deneyimlenmekte ve hatta rüya esnasında bedensel dış organ hareketleri de oluşmaktadır. Dolayısıyla insanın rüya anında yaşadığı da bir başka gerçekliktir. Daha doğrusu yaşam döngüsü süresince deneyimlediği tüm gerçekliklerin bir bölümüdür. Öztürkçe'deki "Dirim" ( Yaşam ) kelimesinin İngilizce'deki "Dream" ( Rüya ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği de aradaki anlam ilintisini ve özdeşliği ispatlar niteliktedir.

Bu çerçevede madde olarak algılanan olgunun da düşünce / kelime frekanslarının bir tezahürü olduğu açıklığa kavuşmaktadır. Ruh, maddeyi ( bedeni ) kullanarak ona tekamül sağlayacak deneyimleri yaşar. Tekamül seviyeleri yükselmiş olan ruhlar, esasen Asli Tesirlerin kontrolünde olan maddenin yapısını veya işleyiş mekanizmasını Allah'ın izni nispetinde kısıtlı seviyede değiştirebilecek tesirler iletebilirler. 

Yukarıda insanın düşünce frekansları üretme yoluyla kendisine gerçeklik yaratabileceği ifade edilmeye çalışılmıştır. Zira üst süptil boyutlardaki  ( cennet ve ötesi ) süptil varlıklar ( kaba madde beden olmayan / bedensiz varlıklar )  imajinasyonları ( düşünce / kelime frekanslarını ) vasıtasıyla "istedikleri" gerçeklikleri, düşündükleri anda oluşturabilmektedirler. Bu husus Kur'an'da ve İlahi Nizam ve Kainat kitabında aşağıdaki şekilde yer almaktadır.

39/34 - Lehum ma yeşaune inde rabbihim zalike cezaul muhsinin ( Rab’lerinin indinde ne dilerlerse onlaradır. İyilik yapanların karşılığı budur. )

İlahi Nizam ve Kainat isimli kitapta üst süptil boyuttaki ( cennet ) varlıkların imajinasyonları ile gerçeklik yaratma becerileri aşağıdaki şekilde tanımlanmaktadır.

"Onun için bu plânda dünyada olduğu gibi, zahmet, yorgunluk, ıstırap, didinme, mücadele gibi kaba durumlar yoktur. Burada bütün arzular, ufak bir irade darbesiyle, sadece bir istekle âdeta otomatikman, kendiliğinden oluyormuş gibi tahakkuk ediverir. Meselâ varlık, elindeki yarı süptil maddenin zengin imkânları sayesinde imajinasyonu ile, kendisine bir mekân kurup orada istediği gibi yaşayabilir. Gene kullandığı aynı madde ile istediği şekilleri basit bir imajinasyon faaliyetiyle meydana getirebilir ve onları kendisi için objektif kıymetler hâline sokabilir. Bütün bu ameliyeler esnasında o varlık, insanların yorgunluk dedikleri şeylerin hiçbirisini duymaz."

İşte cehennem* olarak nitelenebilecek olan ve kaba madde frekansının zorluklarından ibaret olan alt boyut ( kaba madde boyutu ) alemi dünya, insana esasen cennet* deneyimi imkânı da veren bir frekanstır, bir okuldur. Bu okulda düşünce frekansı ile maddeden sıyrılma becerisi kazanma eğitimi alınır. Dünya okulunda gerçekliğin maddeye bağlı olmadığı düşünceye bağlı olduğu öğrenilir. "Düşündüğün gerçeğindir." cümlesinin manası idrak edilir ve böylelikle insanlar üst boyuttaki süptil / bedensiz yaşama hazırlanırlar.

* Pozitif düşünce frekansı cenneti yaşatırken, negatif düşünce frekansı cehennemi yaşatır. Cennet kelimesi "Örtülmüş, korunmuş" anlamına gelirken, Cehennem kelimesi "Sıcak, sıkıntılı, bunaltan" anlamına gelmektedir. 

Aşağıdaki ayetlerde, "Yemek yemeyen gövde", "Acıkmamak, Susamamak, Üşümemek, Sıcaklanmamak" ifadeleri vasıtasıyla süptil boyuttaki ( cennet ve ötesi ) bedensiz ( süptil hal ) ve sonsuz yaşama ilişkin sezgiler kazandırılmaktadır. 

20/117 Fe kulna ya ademu inne haza aduvvun leke ve li zevcike fe la yuhricennekuma minel CENNETİ fe teşka

( Böylece, "Ey Adem, kesinlikle bu senin için ve eşin için düşmandır. O halde, kesinlikle sizi CENNTTEN çıkarmasın. Yoksa meşakkat içinde bedbaht olursun." dedik. )

20/118 İnne leke en LA TECUA fiha ve LA TA'RA

( Kesinlikle sana orada ACIKMAMAN ve ÇIPLAK OLMAMAN vardır. )

20/119 Ve enneke LA TAZMEU fiha ve LA TADHA

( Ve kesinlikle sen orada SUSAMAZSIN ve SICAKTA YANMAZSIN. )

21/8 Ve ma cealnahum CESEDEN LA YE'KULUNET TAAME ve ma kanu HALİDİN

( Ve onları YEMEK YEMEYEN GÖVDELER, vücutlar kılmadık. EBEDİ de değillerdi. )

Furkan suresinin 7. ayetinde de "Melek" ( Bedensiz Süptil Vazifeli Varlık ) kavramı, inkarcıların, resulün "insan olmayan" ve "yemek yemeyen" varlık olması gerektiğini düşünmeleri misaliyle bildirilmektedir.

25/7 Ve kalu ma li hazer rasuli ye'kulut taame ve yemşi fil esvak lev la unzile ileyhi melekun fe yekune mea hu nezira

( Ve "Bu ne resuldur ki yemek yer ve çarşılarda yürür. Üzerine melek indirilmeliydi de onunla birlikte uyarıcı olmalı değil miydi?" dediler. )

Benzer tasvirler İncil'in Vahiy suresinde de yer almaktadır.

66 Revelations 7-16 Artık ACIKMAYACAK, Artık SUSAMAYACAKLAR. Ne güneş ne kavurucu sıcak çarpacak onları.

66 Revelations 7-17 Çünkü tahtın ortasında olan Kuzu onları güdecek Ve yaşam sularının pınarlarına götürecek. Tanrı gözlerinden bütün yaşları silecek."






Tuesday, February 9, 2021

Halk ( Yaratış ) = Helak ( Yok oluş ) = Halaka ( Döngü, Daire )

"Yaratılış" ve "Yok oluş"un ilahi nizamın temel düalitesi ve buna bağlı sonsuz "döngüler" silsilesi olduğuna evvelki bölümlerde defaatle değinilmişti. Bu husus Yunus suresinin 34. ayetinde açık bir şekilde bildirilmektedir.

10/34 Kul (1) hel (2) min (3) şurakai (4) kum (5) men (6) yebdeu (7) el (8) HALKA (9) summe (10) yuidu (11) h (12) kul (13) allahu (14) yebdeu (15) el (16) HALKU (17) summe (18) yuidu (19) hu (20) fe (21) enna (22) tu'fekun (23)

( De ki: "Ortaklarınızdan YARATIŞI ortaya çıkarıp başlatan, sonra onu DÖNDÜREN kimse var mıdır?" De ki: "Yaratışı Allah BAŞLATIR sonra onu DÖNDÜRÜR. O halde nasıl döndürülürsünüz?" )

"HLK" kökünden türemiş olan Arapça'daki "Halk" ( Yaratılış ), "Helak" ( Yok oluş ) ve "Halaka"* ( Daire, Döngü ) kelimelerinin fonetik benzerliği de bu gerçeği vurgular niteliktedir. ( * Türkçe'deki "Halka" kelimesi de "Halaka" kelimesinin bir tezahürüdür. )

Ayetin kodunun nümerolojik değeri de yeni döngü başlangıcı ve sonsuz döngü kavramlarının nümerik sembolü olan "8" ( 1+0+3+4 = 8 ) sayısını vermektedir.

Ayette yer alan iki adet "Halk" ( Yaratış ) kelimesinden ilkinin sıra numarası 9, ikincisinin sıra numarası ise 17'dir. Bu iki sayının toplamlarının nümeroloji değeri de "8" sayısını vermektedir. ( 9+1+7 = 17 ... 1+7 = 8 ). Ayetteki ikinci ve son "Halk" kelimesinin sıra numarasının ( 17 ) nümerolojik değeri de "8" sayısını vermektedir.


Sunday, February 7, 2021

Bilgiyi unutmak!? 

İlahi nizâmda varlıkların ruhsal tekâmülleri için gerekli olan yegâne unsur, esasen sonsuzluk arzeden "bilgilenme ve bilgiyi artırma" sürecidir. Yeni bilgiyi edinebilmek için mevcut bilginin bir sınır teşkil etmemesi ve tabu haline getirilmemiş olması yani dogmalaşmamış olması gerekir. Spiritüalizmde bu husus "bilgiyi unutmak" olarak anılmaktadır.

İlahi nizâm, temel ilke olan iyilik ve doğruluk frekansları daim olmak üzere, varlıkları sürekli olarak bilgi yağmuru altında tutmaktadır. Her varlık kendi idrak seviyesine göre bu bilgiler ile beslenmekte ve gelişmektedir.

Sembolik özelliği olan "Bilgiyi unutmak" ifadesine Bakara suresinin 106. ayetinde değinilmiştir.

2/106 - Ma NENSAH min AYETİN ev NUNSİHA ne'ti bi hayrin minha ev misliha e lem ta'lem ennellahe ala kulli şey'in kadir

( AYETLERDEN neyi HÜKÜMSÜZ BIRAKIRSAK veya UNUTTURURSAK, ondan daha hayırlısını veya onun aynısını getiririz. Allah' ın kesinlikle herşeye gücü yeten olduğunu bilmez misin? )

Ayette esasen varlıkların, yeni bilgiyi edinebilmeleri için eskisine koşulsuz bağlanmamalarının sağlandığı ve her yeni bilginin de özü daha iyi kavramaya vesile olan hayırlı bir frekans olduğu mesajı verilmekte gibidir. 

Saturday, January 23, 2021

Tercih ve karar meselesi

Şeytanın sinsi tuzaklarla ve seçenek sunarak ( doğru / yanlış ) aldatmasının daha doğrusu "insanın aldanmasını sağlamasının" nedeni, ilahi nizamda doğru davranışın da yanlış davranışın da idrakli varlıkların kendi kararları ile tezahür etmesi ilkesinden kaynaklanmaktadır. 

Şeytan insana "yanlış karar verme ve yanlışın farkında olmama ortamı" oluşturur. Sonuçta yanlış kararı veren, aldanan ve hem kendi hem de diğerlerinin mağduriyetine vasıta olan hep insan olmuştur. İşte bu nedenle aslında insanın suçlayacağı hiç bir varlık bulunmamaktadır. Her ne kadar masum bir insan, güveninin, inancının ve iyi niyetinin istismar edilmesi sonucunda aldatılmış ve mağdur edilmiş olsa da ve sanki hiçbir hatası yokmuş gibi görünse de içinde bulunduğu durumun kök sebebi yine kendi verdiği kararlardır. Adem'in misali bu durumun başlangıcı niteliğinde olup, aynı süreç tarih boyunca toplumlar için de aynen geçerli olmuştur ve olmaktadır.

Konuya ilişkin olarak Şu'ra suresinin 30. ayeti oldukça net mesaj içermektedir.

42/30 - Ve ma esabeküm min müsıbetin fe bima kesebet eydıküm ve ya'fu an kesır

( Ve size musibetten ne isabet ederse o ellerinizin kazandıklarındandır. Çoğunu affeder. )

İnsanların ahiretteki ( üst süpyil boyutlar ) ruhsal yaşam yerine kaba madde planı dünyadaki maddesel yaşamı ( nefsani ve maddi arzuların sanal ve aldatıcı tatmini ) tercih etmeleri ve bu nedenle acı ve ıstıraba maruz kalmaları da A'la suresinin aşağıdaki ayetlerinde bildirilmektedir.

87/16 - Bel tü'sirunel hayated dünya ( Bilakis dünya hayatını tercih ediyorsunuz. )

87/17 - Vel'ahıretü hayrün ve ebka ( Ve ahiret daha hayırlıdır ve daha bakidir. )



Thursday, January 21, 2021

Kromatit, Kromozom, DNA ve İp Teorisi 

Kromozom ( Chromosome ) hücrenin içinde yer alan ve varlıkların yaratılış kodlarının kayıtlı olduğu yapılardır. Bir kromozom, "ipliksi" sarmal bir yapıya sahip "iki" adet Kromatitten ( Chromatid ) oluşur. 

DNA ise bir Kromatit ipliğini oluşturan ve Base Pairs ( Temel Çiftler ) olarak anılan dört baz nükleotid ( Adenine, Timine, Guanine, Cytosine ) içeren "ikili" sarmal ( helezonik ) bir yapıya sahip DeoksiriboNükleikAsit'tir. 

"Chromatid" ( Renkli parçacık ) kelimesinin kökü "Chrome" ( Renk ) kelimesidir. Yaşam formlarının en küçük parçasının isminde "Renk" kelimesinin yer alması dikkat çekmektedir. Zira 2 numaraslı sure olan Bakara suresinin 138. ayetinde "Sıbğatullah" ( Allah'ın Boyası ) ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeyle en güzel boyanın sadece Allah'a mahsus olduğu yani bir anlamda "en güzel yaratışın sadece Allah'a ait olduğu" bildirilmektedir. Arapça'da "Kromozom" kelimesinin karşılığı "Sıbğiy" ( Boyalı ) kelimesidir.

2/138 SIBĞAT (1) allah (2) ve (3) men (4) ahsenü (5) min (6) allahi (7) SIBĞATEN (8) ve (9) nahnü (10) lehu (11) abidun (12) 

( Allah’ ın BOYASI ve kim BOYA olarak Allah’tan daha güzeldir. Bizler O'na kulluk ederiz. )

Kromozomun "İkili" bir yapı olduğu ve "bir" Kromatite "bir" Kromatit eklenmesiyle oluştuğu dikate alındığında ayetteki 2 ve 12 nümerolojisi dikkat çekmektedir. Ayrıca spiritüalizmdeki "tekâmül etmiş insandaki 12 sarmallı DNA kavramı" da bu noktada önem kazanmaktadır.

- Ayetin sure kodu 2'dir.

- Ayetin numarası 138 olup, bu sayının nümerolojik değeri 12 sayısını vermektedir. 1'den 2'ye geçiş.

- Ayette 12 kelime bulunmaktadır. 

- Ayetteki "Sıbğat" kelimelerinin sıra numaraları ( 1 ve 8 ) ile aetteki kelime adedi ( 12 ) toplandığında yine 12 sayısı elde edilmektedir. 

Ayetin sure ve ayet numarasını oluşturan sayıların nümerolojik değerleri sırasıyla 2 ve 3 ( 1+3+8 = 12 ... 1+2 = 3 ) olup bu iki rakam yanyana 23 sayısını oluşturmaktadır. İnsanda 23 kromozom çifti bulunması dikkat çekici bir uyum arzetmektedir.

"Renk" olgusunun tezahürü için "Işık" olgusu gereklidir. Işığın "Spectrumu*" ( Tayfı ) olarak bilinen 7 renk, beyaz ışığın cam prizmadan geçmesiyle oluşmakta ve bu aşamada 1'in 7'ye ayrışması fenomeni gerçekleşmektedir. Spiritiüel açıdan bu fenomen, beyaz ışık olarak tanımlanan süptil Öz Varlığın, kaba madde planındaki 7 çakralı kaba madde insan / beşer / olarak yansımasını temsil etmektedir.

( * "Spectrum" kelimesi "Hayal" anlamına gelmektedir. )

Kuantum fiziğindeki "İp Teorisi"'ne göre evren ipliksi formdaki yapılardan oluşmuş 11 boyutlu bir olgudur. Bu teori "ikili ipliksi yapı olan kromozom ve DNA sarmalı" ile ilintilidir. Komozom "11" sayısındaki gibi iki adet şerit içeren bir form arzetmektedir. 

Kur'an'ın "İkili Benzeşik" bir kitap daha daoğrusu "yazı" olduğu ( Kitab = Yazı ) Zümer suresinin 23. ayetinde bildirilmektedir. Bu ayet, yaratılıştaki düal ( ikili ) yapıya dikkat çekmektedir. Kromozom, iki adet benzeşik Kromatitten oluşan "ikili ve benzeşik" bir yapıdır.

39/23 Allahü (1) nezzele (2) ahsene (3) el (4) hadısi (5) KİTABEN (6) MÜTEŞEBİHEN (7) MESANİYE (8) takşeırru (9) min (10) hü (11) cüludü (12) ellezine (13) yahşevne (14) rabbe (15) hüm (16) sümme (17) telınü (18) cüludü (19) hüm (20) ve (21) kulubü (22) hüm (23) ila (24) zikri (25) allah (26) zalike (27) hüde (28) allahi (29) yehdı (30) bi (31) hı (32) men (33) yeşa (34) ve (35) men (36) yudlil (37) allahü (38) fe (39) ma (40) lehu (41) min (42) had (43) 

( En güzel sözü, BENZETMELİ İKİLİ KİTAP / YAZI olarak Allah indirdi. O Rab’lerinden korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra Allah' ın hatırlamasına derileri ve kalpleri yumuşar. Bu Allah' ın yönlendirmesidir. Onunla dilediği kimseyi yönlendirir. Allah kimi saptırırsa, artık ona yönlendiriciden yoktur. )

2/138 ve 39/23 kodlu ayetlerdeki "Sıbğat" ( Boya ) ve "Mesaniye" ( İkili ) kelimelerinin ayetlerdeki 8. kelimeler olması da yaratılıştaki "sonsuz yaşam döngüsü" kavramı açısından önem arzetmetedir.


Sunday, January 17, 2021

"Alak" kelimesi ve yaratılışın kökeni

"Alak" kelimesi "LK" kökünden türemiş olan ve köken olarak "Yapışmak, bağlanmak, bitişmek, tutunmak, asılmak, asılmış olmak, tutunmak, ilişmek, ilişik olmak, ilgili olmak" anlamlarını taşıyan bir kelimedir.

"LK" kökünden türemiş olan aşağıdaki kelimelerin özünde hep bu anlamlar bulunmaktadır. ( Kelimelerin etimolojik ( kökensel ) analizlerinde "ünsüz harfler baz alınmaktadır "Alak" kelimesinde "L" ve "K" harfleri kökü oluşturmaktadır. ) 

MualLaK = Askıda olan, Belirsiz olan

ALaKa = İlgi, Bağ, İlişki

ALaK = Asılı duran, Tutunan, İlişen, Yapışan 

MuLaKat = Kavuşma, Karşılaşma, Birleşme, İlişme

MaLiK = İlişkili olan, İlgili olan, İlgisi olan, Sahip olan ( Baştaki "M" harfi "LK" köküne eklenerek kelimeyi sıfat yapıyor ve "İlgisi olan" anlamı oluşturuyor. Benzer bir başka türeme örneği : Aşk - Maşuk )

MüLK = İlgili olunmuş olan, Bağı kurulmuş olan

MeLeK = Bağlı olan, Bağlanmış olan, Rab'be bağlı olan vazifeli varlık

MeLeKe = Tekrarlı uygulamalardan sonra kişiye "bağlanmış olan, yapışmış olan" yeti, yetenek

TeLaKki = Karşılama, Alma, İlişkiye geçme, Temas kurma ( Baştaki "T" harfi "LK" köküne eklenerek kelimeyi isim fiil yapma ekidir. ) 

ELeCtron = Bağlı - yapışık - ilişkili parçacık ( Atoma bağlı - yapışık - ilişik parçacık ) Bu kelimedeki "Elec" kökü "Alak" köküdür. 

Kur'an'ın çok katmanlı semantik yapısı dikkate alındığında Alak suresinin 2. ayetinin bilinebilen aşağıdaki anlamları tezahür etmektedir.

96/2 - Halekal insane min "alak"

- İnsanı "asılı duran"dan / "ilişmiş olan"dan ( embriyo ) yarattı.

- İnsanı "ilgiden" ( sevgi ) yarattı.

- İnsanı "yapışan"dan ( kan pıhtısı ) yarattı.

- İnsanı "yapışık olan"dan ( çamur ) yarattı. .....

.....

Friday, January 15, 2021

Reptilian cin temalı heykeller ve Vigeland Sculpture Park

Aşağıda "reptilian ( sürüngen ), insan ve çocuk" temalı bazı heykeller ve kabartmalara ilişkin fotolar yer almaktadır. İlk fotolar Norveç'in Oslo şehrindeki "Vigeland Sculpture Park" ( Vigeland Heykel Parkı )' a aittir.





Görüleceği üzere "çocuğa şiddet" unsurunun yeraldığı heykellerdeki an tema öfke, nefret, şiddet ve ıstıraptır.



İnsanı zihin kontrolü altına almış ( tasallut etmiş ) bir cin tasviri

İnsan ve cin arasındaki cinsel teması tasvir eden heykeller



Yılanın ( reptilian cin ) çocuk yiyen kral olarak resmedildiği bir rölyef





Heykellerde reptilian cinlerin insanı ve insan neslini kontrol altına almış olması tasvir edilmektedir.

Aşağıdaki fotolar ise İsviçre'nin Bern şehrinde yer alan "Çocuk Yiyen Cin" heykeline aittir.



                        
Heykel çok açık şekilde "çocuk yiyen bir cini" tasvir etmektedir. "Parmak Çocuk" isimli sözde çocuk! romanında "çocuk yiyen bir devin konu edildiği" hatırlanmalıdır.

Kur'an'da ve kutsal metinlerde, nefsani ve dünyevi menfaat ihtirasıyla cinlerin Allah'a ortak koşulması ve"Çocukların şeytanlara adak olarak sunulmasından" ve bunun bir ritüele dönüşmüş olduğundan bahsedilmektedir. Çocuk enerjisi saf ve yüksek frekansın tezahürüdür. Ruhsal anlamda alt boyut varlıkları olmalarına rağmen süptil madde formunda olan ve düşük frekans duyguları ( korku, kin, öfke, nefret, hırs, kıskançlık, zulüm, şiddet vb. ) yayan yoğun nefsaniyete haiz cinler ( sürüngen / reptilian varlıklar ) kaba madde frekansına geçebilmek ve bu frekansta kalabilmek için yüksek nitelikli saf enerjiye yani çocuk enerjisine ihtiyaç duymaktadırlar. Cinler saf, temiz ve iyi frekans içeren olguları tüketerek, yokederek varlıklarını sürdürmektedirler. Bugün dünyadaki kan, gözyaşı, acı ve istırabın temel sebebi, insanların çoğunluğunun nefsani ve dünyevi menfaat beklentisi yanılgısıyla cinlere tabi olması ve bu nedenle frekansının hep düşük seviyede bloke kalmasına sebebiyet vermiş olmasıdır.

( "Cin" kelimesi "Görünmeyen, Örtülü" anlamına gelmekte olup, kaba madde dünya frekansında algılanamayan, görülemeyen varlıkları tanımlamaktadır. ( Cenin ( Embriyo ), Cünnet ( Kalkan ), Cennet ( Örtülü, kaplı olan ) kelimeleri de "Cin" kökündendir. ) )

34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu YA'BÜDUNEL CİNN ekseruhüm bihim mü'minun

( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis CİNLERE KULLUK ETMEKTEYDİLER. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

Reptilian cinler, sihir ve diğer metodlarla zihin kontrolüne aldıkları insanlara yukarıdaki örneklerde olduğu gibi satanik sembolizm içeren yapılar, mekanlar inşa ettirmekte ve şeytani kan ritüelleri icra ettirmektedirler. Kur'an'da bahsi geçen "çocuklarını öldürenler" meselesi de bu konuya dikkat çekmektedir. 

6/151 - Kul tealev etlü ma harrame rabbüküm aleyküm en LA TÜŞRİKU BİHI ŞEY'A ve bil valideyni ıhsana ve LA TAKTÜLU EVLADEKÜM MİN İMLAK* nahnü nerzükuküm ve iyyahüm ve la takrabül fevahışe ma zahera minha ve ma betan ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk zaliküm vassaküm bihı lealleküm ta'kılun 

( De ki: "Haydi gelin, Rab’binizin size neleri haram kıldığını okuyayım. O’NA HİÇBİR ŞEYİ ORTAK KOŞMAYIN, ana babaya iyilik edin, FAKİRLİKTEN / MÜLK EDİNME İSTEĞİNDEN ÇOCUKLARINIZI ÖLDÜRMEYİN. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. Ahlaksızlığın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Allah' ın haram kıldığı nefsi haksızca öldürmeyin. Bunlar size emrettikleridir. Umulur ki akıl edersiniz." ) 

17/31 - Ve LA TAKTÜLU EVLADEKÜM HAŞYETE İMLAK nahnü nerzükuhüm ve iyyaküm inne katlehüm kane hit'en kebira 

( Ve FAKİRLİK KORKUSUYLA / MÜLK EDİNME TALEBİYLE ÇOCUKLARINIZI ÖLDÜRMEYİN. Onları ve sizleri biz rızıklandırırız. Onların öldürülmesi büyük suçtur, günahtır. )

* Ayetlerdeki "İmlak" kelimesi "Fakirlik" ve "Mülk Edinme" anlamlarını taşımaktadır. Ayetlerde işaret edilen şeytanlar hazneledikleri maddi unsurları kaybetme korkusuyla çocuklarını İblis'e adak verebilmektedirler. Zira İsra suresinin 31. ayetinde bahsedilen "çocuklarını öldürenlerin" tanımı aynı surenin 100. ayetinde nimetleri gaspetme hırsına kapılmış, gaspettiklerini harcama ve kaybetme korkusu içindeki küresel şeytanlar olarak yapılmaktadır.


17/100 - Kul lev entüm temlikune HAZİNE rahmeti rabbi izen le emsektüm HEŞYETEL İNFAK ve kanel insanü katura ( De ki: "Şayet sizler Rab’bimin rahmet HAZİNESİNE malik olsaydınız, o zaman dahi HARCAMA ve FAKİRLİK KORKUSUNU tutardınız. İnsan cimridir." )

İncil'in İsaiah suresinin 57-4 kodlu ayetinde de "Çocuklarını kurban edenlerden" bahsedilmektedir.

23 Isaiah 57-4 Siz kiminle alay ediyorsunuz? Kime dudak büküyor, dil çıkarıyorsunuz? Ağaçlar arasında, bol yapraklı her ağacın altında Şehvetle yanıp tutuşan, Vadilerde, kaya kovuklarında ÇOCUKLARINI KURBAN EDEN, İsyan torunları, yalan soyu değil misiniz siz?

Tevrat'ta ise şu ayetler yer almaktadır.

3-Leviticus-18-21 İlah Molek'e* ateşte kurban edilmek üzere çocuklarından hiçbirini vermeyeceksin. Tanrın'ın adına leke getirmeyeceksin. RAB benim.

3-Leviticus-20-3 Kim çocuğunu Molek'e sunarak tapınağımı kirletir, kutsal adıma leke sürerse, ona öfkeyle bakacağım. Onu halkımın arasından atacağım.

* "Molek" kelimesi Arapça'daki "Malik / Melik" ( Malik, Hükümdar ) anlamına gelmektedir. Okült cemiyetlerde ( Örnek : Bohemian Club ) Baykuş figürü ile sembolize edilir.

Bu sapkın adak uygulaması, şirki ve cin şeytanlarına kulluk etmeyi ilke edinmiş satanik cemiyetlerde ve cemaatlerde bugün de aynı şekilde devam ettirilmektedir.

34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu ya'büdunel cinn ekseruhüm bihim mü'minun          

( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis cinlere kulluk etmekteydiler. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )

Peki neden çocuklar? Yukarıda da zikredildiği üzere, çünkü çocuklar yüksek ve saf enerji frekansı kaynağıdırlar. Cinler boyut portalından geçip kaba madde alemi olan dünyada aktif olabilmek için yüksek nitelikli çocuk enerjisine ihtiyaç duymaktadırlar. 

İncil’in şu ayetleri çocuk frekansının yüksek niteliğine ilişkin bilgi vermektedir.

40-Matthew-18-3 "Size doğrusunu söyleyeyim, dönüştürülüp, küçük çocuklar gibi olmadıkça, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz.

40 Matthew 19 14 İsa, "Bırakın çocukları" dedi. "Bana gelmelerine engel olmayın! Çünkü göklerin egemenliği böylelerinindir."

Kur’an’da da çocukların cennetsel varlıklar ve nimetler olduğundan bahsedilir.

56/17 - Yetufu aleyhim veldanun muhalledun ( Onların üzerinde ebedi çocuklar dolaşırlar. )

Monday, January 11, 2021

VetTÎNİ vez ZEYTUN

95. sure olan "Tin" suresi şöyle başlamaktadır.

95/1 - Ve et TİNİ ve ez ZEYTUN ( Ve İNCİR ve ZEYTİN. )

İlk ayetinin klasik çevirisi yukarıdaki gibi olan 8 ayetlik bu surenin devamındaki ayetlerde ne "incir" ile ne de "zeytin" ile ilintili bir ayet bulunmamakta olup ayetlerde insanın yaratılışından bahsedilmektedir.

95/2 - Ve turi sinin ( Ve Sina Dağı. )

95/3 - Ve hazel beledil emin ( Ve bu güvenli belde. )

95/4 - Lekad halaknel insane fi ahseni takvim ( İnsanı kıvama koymanın en güzeli içinde yarattık. )

95/5 - Sümme redednahü esfele safilin ( Sonra onu aşağıların en aşağısına döndürüp eriştirdik. )

95/6 - İnnellezine amenu ve amilüs salihati fe lehüm ecrün gayru memnun ( Kesinlikle o inananlara ve iyilikler yapanlara, artık kesintisiz ödül kesinlikle onlaradır. )

95/7 - Fe ma yukezzibuke ba'du bid din ( Böylece sonra sana dini ne yalanlatır? )

"Tin" kelimesinin Türkçe'de "Ruh anlamına geldiği ve dillerin ortak kökeni olduğu dikkate alınarak çeviri yapıldığında aşağıdaki durum ortaya çıkmaktadır.

"Ve RUH / FREKANS ve RUHU / FREKANSI olan"

Tîn = Ruh / Frekans

Zeytin / Zeytun ... ZA Tin / ZA Tun* = Ruhu / Frekansı olan * 

* "Tune" ( İng. ), "Ton" ( Alm. ), "Tını" ( Trk. ) kelimeleri "Ses, Ezgi, Nağme" anlamlarını yani "Frekans" anlamını içermektedirler. "Ruh" kelimesi de özünde "Rüzgar" anlamını barındıran ve Rab'bin yaratış aşamasında varlıklara "üflediği" bilinç ve bilgi frekansını temsil eden bir kelimedir. 

ZA el karn eyn = İki boynuzu olan ( Zülkarneyn )

ZA en nun = Kılıcı / Kalemi olan ( Zünnun )

ZA el eyd = Zel eyd ( Kuvveti olan )

"Za" kelimesi "Sahiplik, Özünde bulunma" anlamına gelmektedir.

"Zeytin / Zeytun"  kelimesinin kökü "Zeyt" ( Yağ ) olarak baz alındığında "Zeytin / Zeytun" kelimesi "Yağlı olan, Yağı olan" anlamını taşımaktadır. Ancak "Zeyt" kelimesinin de "Za" ve "İyt" kelimelerinden oluşmuş olma ihtimali bulunmaktadır. "Zaiyt" ... "Zeyt". Bu noktada "Tîn" kelimesinde yer alan "T" ve "İ" harflerinin ve "Tİ" kök hecesinin tezahürü söz konusudur. "Tİ" hecesi ayrıca "ses frekansı" ile ilintili olup 7. notayı temsil eder. Bu nota Türkçe'de "Sİ" olarak telaffuz edilir. 

95/8 kodlu ayette "ZeyTUN / ZeyTİN" kelimesinin "Za Tin / Za Tun" kelimelerini temsil ediyor olması ve kelimede yer alan "y" harfinin fonetik akışı sağlamaya yarayan telaffuz amaçlı bir harf işlevi görmesi kuvvetle muhtemeldir.

"Tîn" suresinden sonraki sure yani 96. sure ise  "Alak" ( Asılı duran, Kan Pıhtısı, Embriyo) suresidir. Bu iki ardışık sure insanın yaratılışı bağlamında birbirleriyle anlamsal olarak ilintilidir. İnsanın yaratılışı önce "Tîn" ( Ruh / Frekans ) sonra kaba madde "Alak" olarak süreçlendirilmiştir.

"Tîn" kelimesiyle ilgili olarak ayrıca "5G ve Tıyn" başlıklı bölümün de incelenmesinde fayda bulunmaktadır.

Bugün 11.1 kapılar açılıyor.

Bugün 11.01.2021. Tarihin ayı ve günü "11.1" ... Ezoterik açıdan büyük anlam içeren bu nümerolojiye uygun olan Kur'an ayeti Hud suresinin 11/1 kodlu ayetidir.

11/1 Elif (1) lam (2) ra (3) KİTABÜN (4) uhkimet (5) ayatü (6) hu (7) sümme (8) füssılet (9) min (10) LEDÜN (11) hakımin (12) habır (13) 

( Elif lam ra. Ayetleri açık anlamlı kılınmış KİTAP. Sonra hakim ve haberdar olanın İNDİNDEN ayrıntılandırılmıştır. )

"Hud" suresinin 11/1 kodlu ayetinde yer alan "Ledün" ( İnd ) kelimesi de ayetteki 11. kelimedir. "Ledün" kelimesi zaman ve mekandan bağımsız olan ve "Ümmül Kitab" ( Ana Kitap / Ana Yazı ) bilgilerinin kayıtlı olduğu en üst boyutu yani "Rab'bin indini" temsil etmektedir. Yaratılışın kodlarını ihtiva eden bu ilahi kozmik ilme "Ledünn İlmi" adı verilmektedir. 11 sayısının farklı frekanslara / boyutlara geçiş kapısının nümerolojk sembolü olduğu ve 11/1 kodlu ayette Kur'an'a işaret edildiği dikkate alındığında bugün Kur'an okumaya odaklanılmasında büyük fayda olduğu düşünülebilir.

Ayrıca 11/1 kodlu ayetin başında yer alan "Elif lam ra" huruf setinin Kur'an'da ilk kez geçtiği ayetin kodunda da ( 10/1 ) 11 nümerolojisi bulunmaktadır.

10/1 Elif (1) lam (2) ra (3) tilke (4) ayatü (5) el (6) kitabi (7) el (8) hakım (9)
 
( Elif lam ra. Bunlar hakim kitabın ayetleridir. )




Sunday, January 10, 2021

996 Sistemi ?!

"996 Working Hour System" ( 996 Çalışma Saati Sistemi ) veya kısaca "996 Sistemi" Çin Halk Cumhuriyetindeki şirketlerin insanları çalıştırma saatlerine istinaden ortaya çıkmış bir terimdir. "996 Sistemi", sabah saat 9'dan akşam saat 9'a kadar ve haftanın 6 günü çalışmayı tanımlayan sembolik bir ifadedir. Söz konusu çalışma süresi haftada 72 saat olmaktadır. 

"996 Sistemi"'nin aşağıda yer alan logosunda "hastalanmış bir insan" sembolü bulunması da “ölümüne çalıştırma” esasına dayalı bu şeytani kölelik sisteminin nihai amacını tasvir eder niteliktedir. Cin şeytanlarının nihai amacı insanın idrak mekanizmasını sürekli olarak bloke vaziyette tutmak ve böylelikle insanın ruhsal tekamülünü engellemektir.

                                         

  996 Sistemi'nin logosu



10.01.2021 tarihli yukarıdaki basın manşetinde "996 Sistemi'nin insanların ölümüne sebep olduğu" belirtilmektedir.

"996 Sistemi" kavramı nümerolojk olarak incelendiğinde satanik sayı olan 666 sayısına benzer bir sayının varlığı farkedilmektedir. ( 9 sayısının okült nümerolojide negatif enerjinin ve sihirin ( büyünün ) sembolü olduğu ve ayrıca matematiksel bir fenomen olma özelliği taşıdığı evvelce "Sihirli 9 sayısı" başlıklı bölümde incelenmiştir. ) 996 Sistemi'nde haftalık toplam çalışma saati 72 saat olmaktadır. 72 sayısının nümerolojik değeri de "9" ( 7+2 = 9 ) sayısını vermektedir. Ayrıca Kur'an^daki "Cinn" suresinin numarası da 72'dir. ( "Çin" kelimesinin "Cin" kelimesiyle olan fonetik benzerliği ve ilintisi evvelce "Çin fenomeni ve Cin kelimesi" başlıklı bölümde incelenmişti. )

İncil'in 66. suresinin 18 numaralı ayetinde "666" sayısından ve bu sayının "Canavarın sayısı" ve "İnsanı simgeleyen sayı" olduğundan bahsedilmektedir. Bu tanımlamalar şeytanın seçenek sunarak insanı şüpheye ve tereddüte düşürdüğünü ancak insanın yanlış ve kötü seçeneğe meylederek aldandığını ve dolayısıyla nihayetinde kötüyü icra edenin insan olduğunu bildirmektedir.  

66 Vahiy 13-18 Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, CANAVARA AİT SAYIYI hesaplasın. Çünkü bu sayı İNSANI simgeler. Sayısı ALTIYÜZALTMIŞALTIdır.

666 sayısının nümerolojik değeri 18 sayısı üzerinden "9" ( 6+6+6 = 18 ... 1+8 = 9 ) olmaktadır. Ayetin sure numarasının 66 olması da 66 ve 9 sayılarına dikkat çekmektedir. Bu sayılar 996 sayısında da yer almaktadır. 

Kur'an'ın 99. suresi olan Zilzal suresinin 6. ayetinde "Çalışmak" kelimesinin ana tema olması da "996 Çalışma Saati Sistemi" bağlamında dikkat çekmektedir.

99/6 Yevme (1) izi (2) yasdüru (3) en (4) nasü (5) eştaten (6) li (7) yürav (8) A'MALE (9) hüm (10) 

( O gün insanlar, ÇALIŞMALARININ gösterilmesi için bölükler halinde meydana çıkarlar. )

66. sure olan Tahrim suresinin 6. ayetinde ise insanların kendilerini "Ateşten" korumaları gerektiği bildirilmektedir. Bilindiği üzere "Ateş" kelimesi şeytanın tasvirinde kullanılan bir kelimedir. 

66/6 Ya (1) eyyü (2) ha (3) ellezine (4) amenu (5) ku (6) enfüse (7) küm (8) ve (9) ehli (10) küm (11) NAREN (12) vekudü (13) ha (14) en (15) nasu (16) ve (17) el (18) hıcaretu (19) aley (20) ha (21) melaiketun (22) ğulazın (23) şidadin (24) la (25) ya'sune (26) allahe (27) ma (28) emere (29) hüm (30) ve (31) yef'alune (32) ma (33) yu'merun (34) 

( Ey o inananlar, nefislerinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ATEŞTEN koruyun. Onun üzerinde kaba şiddetli melekler vardır. Allah’a , onlara emrettiğine isyan etmezler. Ne emredildilirse yaparlar. )

Saturday, January 9, 2021

"Şey" kelimesi

"Şey" kelimesi Anlam içermediği düşünülen ve ilgili kelime hatırlanmadığında kullanıldığı bilinen "Şey" kelimesi esasen tüm yaratışı ve yaratılmışları tanımlayan ve batınen derin anlam içeren bir kelimedir. 

"Şey" ( Dilenmiş olan ) kelimesinin Arapça "Şae" ( Dilemek, İstemek ) kökünden gelmekte ve özünde "Dilenmiş, İstenmiş olan" anlamını barındırmakta olması kuvvetle muhtemeldir. Bu durum, yaratışın ve yaratma kudretinin ilahi "düşünce" ve "istek" frekanslarının bir sonucu olduğuna işaret etmektedir.

Şe* = Dilemek, İstemek

y = gibi olan

"Şey" kelimesinin çoğulu ise "Eşya" kelimesidir.

"Şey" kelimesi, yaratışın özünde "İstek" ve dolayısıyla "Düşünce" olgularının bulunduğuna da işaret etmektedir.

"Şey" kelimesi Kur'an'da 285 kere tekrarlanmaktadır. 285 sayısının nümerolojik değerinin 6 olması ( 2+8+5 = 15 ... 1+5 = 6 ) ayetlerde zikredilen "Göklerin ve yerin ALTI günde yaratılması" ifadesiyle uyum arzetmektedir.

"Şey" kelimesi Kur'an'da ilk kez geçtiği 2/20 kodlu ayette "Şa / Şe" ( Dilemek) fiiliyle birlikte yer almaktadır.

2/20 - Yekadül berku yahtafü ebsarahüm küllema edae lehüm meşev fıhi ve iza azleme aleyhim kamu ve lev ŞAellahü le zehebe bi sem'ıhim ve ebsarihim innellahe ala külli ŞEY'in kadir

( Şimşek gözlerini kapıverecek gibi oldu. Onlara her çaktığında, onun içinde yürürler, üzerlerine karanlıklar verdiğinde ayakta dururlar. Şayet Allah DİLERSE kulaklarını gözlerini giderir. Kesinlikle Allah herŞEYe gücü yetendir. )

Ayetin son cümlesi olan "İnnellahe ala külli ŞEYin kâdir" ( Allah her ŞEYe gücü yetendir. ) cümlesinin 6 kelimeden oluşması da "yaratılışın kodu" olan 6 sayısı açısından dikkat çekmektedir.

( İnne (1) allahe (2) ala (3) külli (4) ŞEYin (5) kâdir (6) )

Yaratılış mekanizmasının tanımlandığı Nahl suresinin 40. ayetinde de "Şey" kelimesi "İrad" ( İstemek ) kelimesiyle birlikte yer almaktadır.

16/40 - İnnema kavlüna li ŞEY'in iza ERADANAhü en nekule lehu kün fe yekun

( Kesinlikle bir ŞEY için sözümüz, onu İSTEDİĞİMİZDE, ona "Ol." dememizdir. Böylece o olur. )

"Dilemek, İstemek" için ise öncelikle "Düşünmek" gerekir. "Dilemek" ve "Düşünmek" kelimeleriyle ilintili olan "Şey" kelimesinin İngilizce'deki karşılığı olan "Thing" kelimesinin "Think" ( Düşünmek ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği de bu minvalde önem arzetmektedir.

Müşrik küreselcilerin dünyadaki tüm olguları ( İnsan dahil ) internet ortamında dijital kodlar vasıtasıyla birbirlerine ve nihayetinde merkezi yapay zekâya "bağlama" projesine IOT ( Internet of THINGS / ŞEYlerin İnterneti ) ismini vermelerinin ardında da, her projelerinde olduğu gibi yine Kur'an ilmi, Kur'an kelimeleri bulunmaktadır.



Oysa gerçek "Rabıta" ( Bağlanma ), insanların kalben ( ruhen ) birbirlerine ve nihayetinde de Allah'a bağlanarak tesis edecekleri rabıtadır. Ancak küreselciler dijital platformu bir "sanal rabıta" ve şirk ortamı olarak kullanmayı, insanları Allah bilincinden uzaklaştırıp onları yapay zekânın robotları* haline getirmeyi planlamaktadırlar.

* Evvelki bölümlerde zikredildiği üzere merkezi bir bilgisayara bağlı olarak sevk ve idare edilen cihazı tanımlayan "Robot" kelimesinin köku "Rabt" ( Baglanma ) kelimesidir. ( Robot = Rabıt = Baglanmış olan )

İlki 1982 yılında vizyona giren ve "alien / yaratık" konulu olan filme "Thing" isminin verilmiş olması da konuyla ilintilidir.





Tuesday, January 5, 2021

İnanç Geni

"ABD Ulusal Kanser Enstitüsü‘nde görevli olan Dean Hamer insandaki 35 bin genden hangisinin "inancı etkilediğini" bulmaya çalıştı. Yıllar süren araştırmanın ardından, "MONOAMİN" enzimlerinin salgılanmasını kontrol eden 9 gen üzerinde yoğunlaştı. Bilinci ve inancı yönlendiren genler Amerikalı bilimadamı, 9 genin "en baskın" olanını bulduğunda ise, araştırmasının sonuna geldi. Hamer, VMAT2* geninin inanç kavramını yönlendirdiğini açıklayarak bu gene, "İNANÇ GENİ" adını verdi. Hamer‘e göre, MONOAMİN enzimleri, insanın "bilinç, algılama ve hafıza" gibi duyularını yönlendiriyor. ..... "İnsan hep daha fazla yaşamak ister. Bu nedenle insanoğlundaki iyi genetik özellikler, (doğal seleksiyon yöntemiyle) sonraki nesillere aktarılır. İnanç Geni de iyi bir genetik özellik. Çünkü kendisini koruyan yüce bir varlığa inanan kişiler, hayata daha olumlu bakıyor ve daha uzun yaşıyor. İnsana daha uzun yaşama imkanı verdiği için ‘iyi‘ olarak algılanan bu genetik özellik, nesilden nesile geçti ve zaman içinde inanç kavramı yerleşti. Genin diğer genlerle etkileşimi ve ne kadar baskın olduğu, inancın gücünü belirledi. Yani, bu gen tam çalışmıyorsa kişinin inancı zayıf oluyor. Tersine güçlüyse insanın inancı o ölçüde güçleniyor."

Basından 19.10.2004

* VMAT2 = Vesicular Monoamine Transporter 2






"Ruhun" ve Ruhsal bir olgu olan "İman"ın kaba madde planındaki maddesel projeksiyonun ( yansımasının , tezahürünün ) "DNA" yani "Genler" olduğuna dikkat çeken yukarıdaki basın haberi, evvelki bölümlerde incelenen "İmmünite ve İman" ilişkisini ve "Ruh ve DNA" ilişkisini de destekler niteliktedir.

Haberde yer alan ve enzimlerin ismi olarak belirtilen "Monoamin" kelimesi, "Mono" ( Tek ) ve "Amin" ( İman etmek ) kelimelerinden oluşmakta ve batınen "Tek İman, Tek Olana İman" anlamlarını yansıtmaktadır. Ayrıca madde bedenin yapı taşlarına verilen isim olan "Aminoacid" kelimesinde de "Amin" kökünün yer alması varlıkların kaynak kodlarının "İman / İnanç" olduğunu ispat eder niteliktedir.

Nuh suresinin 27. ayetinde "İnkarcı"lığın genetik bir kod olduğu dolaylı olarak bildirilmekte gibidir. Zira ayette "inkarcı doğurmak" kavramı yer almaktadır.

71/27 İnneke in tezerhum yudillu ibadeke ve la yelidu illa faciren keffaren

( Kesinlikle sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar ve inkar eden günahkar haricindekini doğurmazlar. )

Atatürk'ün "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur." söylemi de yine "genetik koda" işaret etmekte gibidir. Bu söylem inançlı, iyi ve doğru insanların genetik kodlarının inkarcı, kötü ve günahkar insanlara göre farklılık arzettiğine işaret etmekte gibidir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/12/immun-sistemi-cokerterek-iman-yoketmek.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/08/iman-immunite-vesilesidir.html

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/12/spirit-ve-spiral-ruh-ve-dna.html

Friday, January 1, 2021

31.12.2020 ve 11

2020 yılının son gününü temsil eden tarih 31.12.2020 olmuştur. Bu tarihin nümerolojik değeri "11" sayısını ( 3+1+1+2+2+0+2+0 = 11 ) vermektedir. 

11 sayısının halden hale geçişin, boyutlar arası geçişin / geçiş portalının sembolü olduğu düşünüldüğünde 2020 yılının yeni başlangıçlara açılan bir kapı, 1 Ocak ile yani yine "11" ile başlayan 2021 yılının da o kapının ardındaki hayırlar ve güzellikler olduğu inancını yoğunlaştırmakta fayda bulundurmaktadır.



Semum ateşi, Ateş azabı, İkili Yedi ve 9/11

Kur'an'da sıkça tekrarlanan "Azaben nar" ( Ateş azabı ) ifadesi maddi ve manevi açıdan çok geniş bir anlam kapsamına sahiptir. Temel olarak bu kavram "Nefsin, düşük frekanslı icraatlarından dolayı düşük frekans ile karşılıklandırılması" olarak tanımlanabilmektedir. Düşük frekansın varlıklar üzerindeki maddi ve manevi etkisi acı, ıstırab ve yoksunluk duyguları olarak tezahür etmektedir.

Kur'an'da inanan ve iyilikler yapanların döngü sonundaki "ateş azabından" korunacakları diğerlerinin ise bu "ateş azabını" hissedecekleri bildirilmektedir. 

8/14 - Zaliküm fe ZUKUHÜ ve enne lil kafirıne AZABEN NAR ( İşte size budur. O halde onu TADIN. Kesinlikle inkarcılar için ATEŞ AZABI vardır. )

Hicr suresinin 27. ve Tur suresinin 27. ayetlerinde yer alan "Naris semum" ( İçe işleyen zehirli ateş ) ve "Azabes semum" ( İçe işleyen zehir azabı ) kavramları cinleri ve cinler kanalıyla tezahür edecek acı ve ıstırap frekansını tanımlamaktadır. "Semum" kelimesi "Sam Yeli" anlamına gelmekte olup, çölde oluşan bu rüzgarın "içe işleyerek kavurma" özelliği bulunmaktadır. ( "Semum" kelimesinin İngilizcesi "Simoom", Fransızcası "Simoun" ve Almancası "Samum" kelimeleridir. )

15/27 Ve (1) el (2) CANNE (3) halakna (4) hü (5) min (6) kablü (7) min (8) NARİ (9) es (10) SEMUM (11) *

( Ve CİN, onu önceden, İÇE İŞLEYEN ZEHİRLİ ATEŞTEN yarattık. )

52/27 Fe (1) menne (2) allahü (3) aley (4) na (5) ve (6) veka (7) na (8) AZABE (9) es (10) SEMUM (11) * 

( Böylece Allah üzerimize nimet verdi ve bizi İÇE İŞLEYEN ZEHİRLİ ATEŞ AZABINDAN KORUDU. )

"Semum" kelimesi Kur'an'da sadece Hicr ve Tur surelerinin 27. ayetlerinde yer almaktadır. 27 sayısı hem "İkili Yedi" ( 2 ve 7 ) hem de "9" sayısı ( 2+7 = 9 ) sayısı açısından dikkat çekmektedir. Ayrıca Cinn suresinin numarasının 72 olması ve Kur'an'daki ilk "Cinn" kelimesinin En'am suresinin 6/100 ( 6+1+0+0 = "7" ) kodlu ayetinde 7. kelime olarak geçmesi yine "İkili Yedi" kavramına ve "9" sayısına işaret etmekte gibidir. 

6/100 Ve (1) cealu (2) li (3) allahi (4) şürakae (5) el (6) CİNNE (7) ve (8) haleka (9) hüm (10) ve (11) haraku (12) lehu (13) benıne (14) ve (15) benatin (16) bi (17) ğayri (18) ılm (19) sübhane (20) hu (21) ve (22) teala (23) an (24) ma (25) yesıfun (26) 

( Ve Allah için cinleri ortaklar kıldılar. Halbuki onları yarattı. İlimsizce O’na oğullar, kızlar uydurdular. O yücedir ve o vasfettiklerinin üzerindedir. )

En dikkat çekici durum ise yukarıdaki 15/27 ve 52/27 kodlu ayetlerde geçen "Semum" kelimesinin, her iki ayette de "11." ve son kelime olmasıdır. Bu ayetlerde yer alan "Naris semum" ( Semum ateşi ) ve "Azabes semum" ( Semum azabı ) kavramlarındaki "Nar - Semum" ve "Azab - Semum" kelimelerinin sıra numaraları "9" ve "11" olmaktadır. Ayrıca her iki ayetin numarasının ( 27 ) nümerolojik değeri de "9" ( 2+7 = 9 ) olup bu ayetlerdeki "Semum" kelimesi "11." kelimedir. Tüm bu durumlar 9/11 ritüeline ve halden hale geçişin sembolü 11 sayısına işaret etmektedir. 

Ayetlerdeki "Semum" kelimesine ilişkin "İçe işleyerek kavuran, zarar veren ateş" ve "Ateş azabı" tanımlamaları gündemde olan "coronavirus"'e ve "aşılama operasyonuna" işaret ediyor olabilir mi?

Ayrıca bkz.








 

Çölde oluşan Sam Yeli ( Semum )

Enbiya suresinin 69. ayetinde ise inanan ve iyilik yapanların her türlü olumsuzluk durumunda koruma altında olacakları Hz. İbrahim'in misali vasıtasıyla bildirilmektedir.

21/69 - Kulna ya NARU kunı BERDEN ve selamen ala ibrahım ( "Ey ATEŞ , İbrahim' e SOĞUK ve güvenli ol." dedik. )

Ayette düşük frekanslı kötü bir olgunun Allahü Teala'nın rızası doğrultusunda yüksek frekanslı, iyi ve faydalı bir olguya dönüşebildiğine dikkat çekilmektedir.

Ayrıca bkz. "La Tehaf, La Tahzen" ( Korkmayın, hüzünlenmeyin ) başlıklı bölüm. 






Wednesday, December 30, 2020

Coronavirus ve 11 ritüeli ( Devam 4 )

"İngiltere'de Korona virüsün mutasyona uğramış bir türünün tespit edildiği duyuruldu. Dünya Sağlık Örgütü B117 virüsü tehdidine dikkat çekti. İngiliz yetkililer mutasyona uğrayan virüsün, Covid-19 virüsüne göre daha hızlı yayıldığını bildirdi."

Basından 20.12.2020

Mutasyona uğramış virüsün 11 nümerolojisi içerecek şekilde kodlanmış olması dikkat çekmektedir.

B : 2 ( Alfabedeki 2. harf )

117 : 1+1+7 = 9

2+9 = "11"

İmmün sistem ve İman

Arapça "İman" ( İnanç, Güven ) ve batı dillerindeki "Immune"* ( Bağışıklığı olan, Korunan, Muaf olan, Güvende olan ) kelimeleri ortak "MN" köküne sahip olup esasen "Güvende olma, Korunma" anlamını içermektedirler. "Emin" ( Güvenli, Korunaklı ) kelimesi de aynı köktendir.

* "Immune" kelimesi aynı zamanda bir tıp terimi de olup "hastalıklara karşı korunmuş olma" anlamına gelmektedir. Bu kelime Latince "In" ( Olumsuzluk ) ve "Munis" ( Yükümlü ) kelimelerinden oluşmakta  ve "Etkilenmeyen, Muaf, Emin" anlamlarını içermektedir. Dillerin ortak kelime kökenlerine sahip oldukları, harflerin ve kelimelerin farklı telaffuz edilmek suretiyle dillerdeki paylaşımları hatırlanmalıdır.

Şeytani frekansın İMANı yoketme çabasının maddi projeksiyonu, maddi temsili vücuttaki İMMÜN sistemi yoketme girişimidir. Küresel şeytanlar ruhsal bir frekans olan "imanı" ortadan kaldırmanın yolunu maddesel frekans vasıtalarında ( genetik vb. ) aramaktadırlar. DNA'nın kırılması vasıtasıyla genetik kod bozulduğunda yani "immün" sistem çökertildiğinde "imanın" da ortadan kalkacağını düşünmektedirler. Akıllarınca madde bozulunca ruhun da bozulacağı düşüncesinde olan ve bunu gerçekleştirebilmek için son olarak pandemi sürecini ve buna bağlı olarak aşılama** operasyonunu kurgulayan şeytanlar büyük bir yanılgı içindedirler.

** Aşılama, elbetteki viral hastalıklara karşı tıbbi, faydalı ve mantıklı bir çözümdür. Ancak maalesef aşılama sürecini de manipüle etmek isteyen kötü niyetliler mevcuttur.



DNA kırılması ilüstrasyonu

Al'i İmran suresinin 100. ayetinde yer alan "Kitap verilenler" ifadesi Kur'an ilmini kötü amaçla kullanarak "İmanı" ortadan kaldırmak isteyen küresel şeytanları tanımlamaktadır.

3/100 - Ya eyyühellezine amenu in tütıy'u ferıkan minELLEZİNE UTÜL KİTABE yerudduküm ba'de İMANİküm kafirın

( Ey o inananlar, KİTAP VERİLENLERDEN bir kısmına itaat ederseniz, sizi İNANCINIZDAN sonra inkarcılara döndürürler. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/08/iman-immunite-vesilesidir.html



Monday, December 28, 2020

Harut ve Marut

"Hart / Harut" kelimesi Arapça'da "Konileştirme" anlamına, "Mahrut" kelimesi ise "Koni" anlamına gelmektedir. Okült ezoterizmde Babil'in ilahları olarak bilinen ve Anunnaki *olarak isimlendirilmiş farklı boyut varlıkları ile Kur'an'da melek olarak zikredilen ve Babil'de insanlara sihiri öğreten "Harut ve Marut" isimli üst boyut varlıkları arasında ilinti bulunmakta mıdır?

* Anunnaki ... Anunake ... Anu ( Önce, Evvel ) na ( biz ) ke ( sen ) ... "Senden öncekileriz / Senin ananeniz / Senin atanız )

Anunnaki  antik rölyeflerde sağ elinde bir "kozalak" yani bir "konik" nesne tutarken resmedilmiştir. Bu koninin, insanın üst boyutlarla yüksek frekanslı iletişimini sağlayan epifiz bezi ( pineal gland ) olduğu söylenir.


Sağ elinde konik bir nesne ( kozalak / epifiz bezi ) tutan Anunnaki ( Mısır mitolojisindeki kartal kafalı Horus karakterinin benzeri )

2/102 - Vettebeu ma tetlüş ŞEYATİNU ala mülki süleyman ve ma kefera süleymanü ve lakinneş ŞEYATINE keferu yüallimunen nasas sıhra ve ma ünzile alel MELEKEYNİ bi BABİLE HARUTE ve MARUT ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula İNNEMA NAHNU FİTNETUN fe la tekfur fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel mer'i ve zevcih ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve lekad alimu men işterahü ma lehu fil ahırati min halakın ve le bi'se ma şerav bihı enfüsehüm lev kanu ya'lemun

( Ve o Süleymanın mülkünün ve hükümdarlığının üzerine o şeytanların okuduğuna tabi oldular. Süleyman inkar etmedi ve lakin şeytanlar inkar ettiler. İnsanlara sihiri ve BABİL’ de İKİ MELEK olan HARUT ve MARUT’ un üzerine indirileni öğretiyorlardı. "KESİNLİKLE BİZ SINAVIZ. O halde inkar etmeyin." diyene kadar ikisi kimseye öğretmezlerdi. Onlardan erkeğin ve eşinin arasını neyin ayırdığını öğrenirlerdi. Onlar onunla Allah’ ın izni olmadıkça kimseye zarar veremezlerdi. Onlara ne zarar verebilir ne fayda vermez öğrenirlerdi. Onu satana ahirette nasip olmadığını bilirlerdi. O nefislerini sattıkları ne kötüdür. Keşke bilmiş olsalardı. )

Yunus suresinin 77. ayetinde yer alan "La yuflihus sahirin" ( Sihirbazlar iflah olmazlar. ) ifadesi ve yukarıdaki ayetteki Harut ve Marut'un "İnnema nahnu fitnetun" ( Kesinlikle bizler sınavız. ) söylemi dikkate alındığında Rab'bin insanları ne kadar zor sınavlara tabi tuttuğu daha iyi anlaşılmaktadır.  

Kur'an'da iki melek için "Harut ve Marut" veya "Harut ve Mahrut" kelimesi kullanımı suretiyle söz konusu "Koni"  şekline mi işaret edilmektedir? 

Ayrıca Anunnaki adı verilen varlıkların kafalarının konik bir yapı arzettiği de bilinmektedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2016/12/seytanlarn-baslar.html


Anunnakilere ait olduğu söylenen konik formlu kafatasları

Ayrıca 1993 yılı yapımı olan "Coneheads" ( Koni Kafalar ) isimli filmdeki ana karakterler "koni" şeklinde kafalara sahip olan "uzaylılar" idi.


Ayrıca masallardaki sihir! yapan farklı boyut varlığı "Peri Kızı" karakteri de "konik" şapka ile tasvir edilmektedir.






"Peri" kelimesi esasen Fransızcadaki "Périr" ( Yok olmak ) fiilinin geçmiş zaman hali olup "Yok olmuş, Yok olan, Görünmeyen" anlamına gelmektedir.  Arapçadaki "Beri" kelimesi de ortak PR / BR kökünden olup "Kayıt ve hüküm altında OLMAYAN, Zimmeti BULUNMAYAN, Kusuru OLMAYAN" anlamına gelmekte yani kökende "-sızlık, olmama, bulunmama" anlamını temsil etmektedir. ( Örnwk : Beri dur = Yanımda, yakınımda OLMA ) İngilizcedeki "Perish" fiili de aynı kelimenin bir başka tezahürüdür. "Cin" kelimesinin de zaten "Görünmeyen, Örtülmüş, Yok olan" anlamlarına geldiği düşünüldüğünde "Cin = Peri" durumu oluşmaktadır. Yani "Peri Masalı" aslında "Cin Masalı" olmaktadır.

Küresel şeytanlar cinleri sevimli göstermek için "Başında konik! şapkasıyla güzel bir kız çocuğu" resmetmekte ve bu yolla çocukların! frekansına / dünyasına girerek yüksek frekanslı enerji emilimi yapmaktadırlar.





Sunday, December 27, 2020

EMRuNA ... EMaRNA ... mRNA ?!

10/24 .... etaha EMRUNA leylen ev neharan fe cealnaha HASIYDEN ke en lem tağne bil ems kezalike nüfessılül ayati li kavmin yetefekkerun

( .... EMRİMİZ ona ( yer ) gece veya gündüz yetti. Böylece, sanki dün ganilik olmamış gibi onu HASAT EDİLMİŞ kıldık. Fikreden kavim için ayetleri işte böyle ayrıntılandırırız. )

İnsanlara ve cinlere hayır ve şer musibetlerini yine insanlar  ve cinler vasıtasıyla veren ve verdiği tüm musibetlerin nihayette hayırla sonuçlanmasıni sağlayan Allahü Teala Yunus suresinin yukarıdaki ayetinin çoklu anlamlarından birinde "pandemiye dayalı aşıya mı" dikkat çekmektedir.

- Ayetteki "eMRuNA" ( Emrimiz ) kelimesinin "mRNA" ( messenger RiboNuclicAcid ) kelimesiyle olan fonetik benzerliği vasıtasıyla aşıya mı işaret edilmektedir? Bu aşının kitlesel sağlık sorunlarına sebep olma potansiyeli mi bulunmaktadır? Aşının ismindeki "messenger" ( mesajcı ) kelimesi ayetteki "Emruna" ( Emrimiz ) kelimesini mi ikame etmektedir?


- Nüfusu azaltma projesinin batıni temsili ayetteki "Hasat" kelimesi midir?

- Ayetin sonundaki "Fikreden kavim" vurgusu ile bu batıni anlama mı dikkat çekilmektedir?

İsra suresinin 16. ayetinde de anlamsal uyum bulunmakta gibidir. Ayette "Refah şımarıklarına" ( Küresel şeytanlar ) emredildiği ve onların da kan döktüğü ( kıyım yaptığı, öldürdüğü ) bildirilmektedir. Ayetteki "EMARNA" ( Emrederiz ) fiili "mRNA" ile fonetik benzerlik arzetmektedir. Bir sonraki ayette yer alan "KURUNİ" ( Nesiller ) kelimesi ise "CORONA" ( Taç, Soy, Nesil ) kelimesiyle uyumludur. 

17/16 - Ve iza eradna en nühlike karyeten EMARNA mütrafıha fe fesku fıha fe hakka aleyhel kavlü fe demmernaha tedmıra

( Ve şehri helak etmeyi istersek, oradaki refah şımarıklarına EMREDERİZ de orada kan döküp öldürürler. Artık onların üzerine söz gerçek olur da orayı yıkıp mahvederiz. )

17/17 Ve kem ehlekna minel KURUNİ min ba'di nuh ve kefa bi rabbike bi zunubi ibadihi habiran besira

( Ve Nuh' tan sonra NESİLLERden nicesini helak ettik. Rab’bin kullarının günahlarını haber alıp görmeye kafidir. )

"Taç" esasen soyu ( nesli ), soyluluğu, asil soyu simgelemek üzere kraliyetlerde kullanılan bir semboldür. "Coronavirus" yani "Soyvirüsü" veya "Soykırım virüsü" küresel şeytanların insan neslini / soyunu tam tahakküm altına alabilmek için kurguladıkları bir tuzak olup, virüse "Corona" isminin verilmesinin sebebi de sadece taça benzer formda olması değildir. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/02/coronavirus-meselesi.html