Değerli bir okuyucumuzun aşağıda yer alan soruları ruhsal tekamül ( bilinçsel / bilişsel gelişim ) yolculuğunun temel aşamalarına işaret etmesi açısından önem arzetmektedir. Bu soruların en doğru cevabını elbette ki yüce Rab'bimiz bilmektedir. Ancak O'nun bize bahşettiği "Akıl" nimetine ve ayetlerinde sürekli zikrettiği "E fe la ta'kilun" ( Artık akletmez misiniz? ) emrine istinaden aşağıda yer alan hayati sorular hakkında naçizane bir görüş arzedilmesi mümkündür. ( Sorular okuyucumuzun kendi cümleleri ile birebir aktarılmaktadır. )
1- "Kur'an-ı Kerim onu tam anlayacak olan başka bir Ademoğlu için mi gönderilmiş, yoksa günümüz zamanı bizleri Kur'an-ı Kerim'i anlamayacak şekilde mi formatlıyor?"
Yaratılışın kodlarını içeren ve çoklu anlam katmanlarından oluşan Kur'an, ruhsal tekamül sürecinde tüm insanlara yegane ilmi rehber ve sınav vasıtası ( anlama sınavı ) olması amacıyla indirilmiştir. Kur'an'ın bir "anlama sınavı" olmasının nedeni ise yaratılış sisteminde "cehd ( çaba ) olmadan tekamül ( gelişim ) olamayacağı" gerçeğine dayanmaktadır. Şayet insanlar, ayetleri anlamak için çaba göstermezler, araştırmazlar ve Kur'an ilmi yolunda zorluklarla, engellerle mücadele etmezlerse arzuladıkları yükselişe asla nail olamayacaklardır.
Zamandan münezzeh olan Kur'an'ı öğrenme ve anlama çabası sonsuz mutluluk ve tatmine açılan yegane kapı nteliğindedir. Zaten insan için hayatta başka bir mutluluğun, tatminin olması da söz konusu değildir. Bu husus ayet ile de sabittir.
13/28 Ellezine amenu ve tatmeinu kulubuhum bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinul kulub
( Onlar inanırlar ve kalpleri, Allah' ın hatırlanması ile tatmin olur. İyi bilin ki, kalpler Allah' ın hatırlanması ile tatmin olur. )
Bir insanın Kur'an'ı anlama seviyesi, Allahu Teala'nın izni ve rızası doğrultusunda, kader mekanizmasında görevlendirilmiş vazifeli varlıklar ( melekler ) tarafından kendisine iletilecek kozmik tesirlerin yoğunluğuna ve niteliğine bağlıdır. Yaratılmış olan her varlığın, ilahi nizamdaki bir başka varlığın ruhsal tekamülüne vasıta olmak gibi ulvi bir vazifesi bulunmaktadır. Bu vazifeler, varlıkların idrak seviyelerine göre farklılıklar arzetmektedir. Dolayısıyla vazifeli varlıklardan iletilecek tesirlerin niteliği, her varlığın ilgili zamandaki ruhsal ihtiyaçlarına göre belirlenmekte olup, "ilmi ve idraki yükseliş" de "Kur'an ilmini anlama seviyesi" de yine bu tesirlere bağlı olarak belirlenmektedir.
Yaratılıştaki rahmani ( pozitif ) ve şeytani ( negatif ) frekanslar ilahi nizamın düalite ( ikilik, zıtlık ) ilkesinin bir gereği olarak mevcutturlar. Düalite, döngülere, döngüler de çok tekrar vasıtasıyla yükselmeye ve tekamüle vesile olmaktadırlar. Yani bir insanın karşısına çıkan zorluklar ve engeller esasen o insanı zorlayarak ruhsal tekamüle biraz daha yaklaştırmak ve onu biraz daha yükseltmek için ilahi nizam tarafından kurgulanmış senaryolardır. Kur'an ilminin anlaşılmasına yönelik o sonsuz yolculuk da ilahi nizam tarafından benzer şekilde kurgulanmıştır.
2- ""Kur'an-ı Kerim'de herşey apaçık yazmıyor mu? Sembolizm kimin için?"
Yukarıda da değinildiği üzere Kur'an bir sınavdır. Bir "anlama sınavı"dır. Kur'an'daki her kelimenin, her ayetin zahiri ve batini olmak üzere çok katmandan oluşan anlam derinliği bulunmaktadır. Dolayısıyla ayetleri okuyan bir insanın anlayışının ve yorumlarının derinliğini o anki idrak seviyesi belirlemektedir. İnsanın idrak seviyesini yükseltebilmesi de kendi arzusuna, gayretine ve buna bağlı olarak ilahi nizamın ona gerekli tesirleri iletmesine bağlıdır. Bu nedenledir ki her gün zikredilmesi gereken en büyük dua cümlesi "Rabbi zidni ilmi, zidni zikri, zidni imani" ( Rab'bim ilmimi artır, zikrimi artır, inancımı artır." cümlesidir. Mühürsüz kalpler, ağırlıksız kulaklar ve perdesiz gözler için Kur'an bir "nurdur", bir "kitabı mübin" (apaçık kitap )' dir" ( 5/15 .... kad caekum minellahi nurun ve kitabun mubin ( .... Size, Allah’tan aydınlık ve apaçık kitap geldi. )
Kur'an'da "Muhkem" ( Açık anlamlı, Net ) ve "Muteşabih" ( Benzetmeli, Sembolik ) ayetlerin / kelimelerin bulunduğu Al'i İmran suresinin 7. ayetinde de bildirilmektedir.
3/7 Huvellezi enzele aleykel kitabe minhu ayatun muhkematun hunne ummul kitabi ve uharu muteşabihat ....
( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. .... )
3- "Dünyayı yönetmeye çalışan küresel elitler geleceği mi planlıyorlar yoksa planlanılanları tekrarlıyorlar mı? Bu bilgi onlara nasıl geliyor?"
Yukarıda da değinildiği üzere, "şeytani frekanslar" ( negatif tesirler ) esasen ilahi nizamın düaliteye ( ikilik, zılık ) dayalı dengesinin bileşenleridir. "Ünite" ( Vahdet ) ise her inananın sonsuz ruhsal tekamül yolculuğu sonucunda erişmeyi arzuladığı, ikiliğin, zıtlığın bulunmadığı "Rab'bin indi" olarak tanımlanan haldir. "Ünite" sadece ve sadece Allah'a mahsus bir olgu olup, kainattaki yaratılmışlar için ünitenin ancak sezgisine ulaşabilmek belirli bir seviyeye kadar mümkündür.
Yaratılış, düaliteye bağlı döngülerden oluşmakta olup, her deneyimlenen söylem veya eylem, her vuku bulan olgu veya olay esasen evvelce tezahür etmiştir ve sonra da tezahür edecektir. Bu noktada, zaman kavramının olmadığı dikkate alındığında tüm oluşumların tek bir bütün içinde ve tek bir anda mevcut olduğu sonucuna varılabilmektedir. İşte bu tek bir andaki bilgi bütünlüğü spiritüalizmde "Akaşa Kayıtları" ( Akış Kayıtları ), Kur'an'da ise "Ümmül Kitab" ( Ana Kitap ) olarak anılmaktadır. ( Kur'an, Ümmül Kitab'dan indirilmiş bir bölümdür. ) Yani tüm yaratılışın kaynak kodlarının, tüm kozmik bilgilerin bulunduğu tek ve hayallere sığmayacak ilahi veri deposu.
13/39 Yemhullahu ma yeşau ve yusbit ve indehu ummul kitab ( Allah neyi dilerse imha eder ve sabit kılar. Ana kitap O’nun indindedir. )
"Küresel elitler" olarak anılan negatif frekanslı şeytani varlıklar ( cin** ve insan şeytanları ) üst süptil boyutlardaki eşlenikleri ( cinler ) ile kurdukları temaslar sonucunda Kur'an ayetlerinin derinliklerine, ayetlerdeki sembolizme ve kelimelerin batini anlamlarına ilişkin yönlendirmeler, bilimsel buluşlara kaynak oluşturacak kozmik bilgiler ve ilhamlar alabilmektedirler.
( ** "Cinn" kelimesi "Görünmeyen, Örtülü, Gizli" anlamına gelmekte olup, negatif süptil varlıkları ifade etmektedir. Pozitif frekanslı süptil varlıklar ise "melek" olarak anılmaktadırlar. )
Esasen nötr nitelikli olan yani kullanım amacına göre pozitif veya negatif sonuç doğurabilecek olan bu kozmik bilgiler ve yönlendirmeler yoğun konsantrasyon ve samimiyet ile dua seansı yapan, frekansını yüksek tutan insanlara da her daim bahşedilmiş ve bahşedilmektedir. Bu kozmik bilgi aktarımı Kur'an'da "Vahiy" olarak zikredilmektedir. Bu noktada önemli olan husus ilmin insanlığın faydasına mı, zararına mı kullanılacağıdır ki bu da ilahi nizamın bir sınavıdır. Anılan kozmik bilgiler yukarıda da belirtildiği üzere "Akaşa Kayıtları" veya "Ümmül Kitab" ( Ana Kitap ) bilgileri olarak da anılmaktadır.
Nisa suresinin 114. ayetinde üst boyut varlıklarının ( cinler ) insanlara "Necva" ( Fısıltılar ) ile bilgi aktardıkları bildirilmekte ve satanik ritüellere atıfta bulunulmaktadır. Kur'an'da "Necva" ( Fısıltı ) kelimesinin ilk kez geçtiği bu ayetin numarasının 114 olması da 114 sureden oluşan Kur'an'a işaret etmekte gibidir. Ayette "Fısıltıların" çoğunun insanların hayrına olmadığı da vurgulanmaktadır.
4/114 La hayra fi kesirin min necvahum illa men emera bi sadekatin ev ma'rufin ev islahin beynen nas ve men yef'al zalikebtiğae merdatillahi fe sevfe nu'tihi ecran azima
( Doğruluğu veya iyiliği veya insanların arasını iyileştirmeyi emredeninki hariç, onların gizli fısıltılarının çoğunda hayır yoktur. Kim bunları Allah' ın rızasını aramak için yaparsa, yakında ona büyük ödül veririz. )
En'am suresinin 112. ayetinde "insan ve cin şeytanlarının birbirlerine aldatıcı sözler vahyettiklerinden" yani bilgi aktardıklarından bahsedilmektedir.
6/112 Ve kezalike cealna li kulli nebiyyin aduvven şeyatinel insi vel cinni yuhiy ba'duhum ila ba'din zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbuke ma fealuhu fe zerhum ve ma yefterun
( Ve her haberci için insan ve cin şeytanlarını işte böyle düşman kıldık. Onlar birbirlerine aldatıcı süslü sözler vahyederler. Şayet Rab’bin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve o uydurduklarını bırak. )
Kur'an'da "İsterekas sema" ( Kulak hırsızlığı ) olarak anılan kavram, Rab'bin izni ve rızası doğrultusunda cinlerin üst boyutlardan ( frekans ) bilgi alarak dünyadaki inkarcı müşriklere iletmesini ifade etmektedir. Elbette ki bu bilgi aktarımı da bilginin hangi amaçla kullanılacağı açısından bir sınav teşkil etmektedir.
15/16 Ve lekad cealna fis semai burucen ve zeyyennaha lin nazirin
( Ve gökte yıldız kümeleri oluşturduk ve onu bakanlar için süsledik. )
15/17 Ve hafiznaha min kulli şeytanir racim
( Ve onu tüm kovulmuş şeytanlardan koruduk. )
15/18 İlla men isterekas sem'a fe etbeahu şihabun mubin
( O kulak hırsızlığı yapan kimse hariç. Artık onu apaçık kıvılcım takip eder. )
Saffat suresinin aşağıdaki ayetlerinde de, üst boyutlardaki vazifeli varlıkların iletişimine şahit olup, onlardan usülsüzce edindiği bilgileri dünyadaki inkarcı müşriklere ileten cinlerden bahsedilmektedir.
37/8 La yessemmeune ilel meleil a'la ve yukzefune min kulli canib
( Onlar yüksek ileri gelenleri duyamazlar. Her taraftan atılırlar. )
37/10 İlla men hatfel hatfete fe etbeahu şihabun sakib
( Kaptığını kapanlar haricinde. Artık onu delip geçen kıvılcım takip eder. )
No comments:
Post a Comment