Çeviri

Sunday, June 23, 2024

Şeriat meselesi

Son günlerde internetteki video paylaşım kanallarında "Şeriat" temalı tartışmaların yer aldığı ve bu tartışmaların çok farklı boyutlar kazandığı da görülmektedir. Bu nedenle bu bölümde "Şeriat" kelimesi ve Kur'an'daki tezahürü üzerinde durulmuştur.

ŞR ( Şer ) kökünden olan "Şeriat" / "Şir'at" kelimesi semantik köken olarak "Yol, Akış doğrultusu, Doğrultu, Usül, Yöntem" anlamlarını temsil etmekte olup, bu kelime "Doğru olan, Doğru yol, İzlenecek yol, Uyulacak yol" anlamlarında kullanılagelmişlerdir.

Batı dillerindeki "Street" ( Yol, Cadde ) ( İng. ) ve "Straße" ( Yol, Cadde ) ( Alm. ) kelimeleri de "Şeriat" kelimesinin fonetik tezahürleridir.

"Meşru" ( Yola uygun, Doğru yola uygun ) kelimesi de "Şer" kökünden türeme bir sıfattır.

"Yol" anlamındaki "Şer" kökünün Kur'an'da "Şir'at" ( Yol, Usül ) ve "Şeraa" ( Yol yapmak ) olarak yer almakta olduğu ve bu kelimelerin, geçtikleri dört ayette de sadece Kur'an ile ilintilendirildikleri görülmektedir. Yani toplumların sosyal ve ahlaki açıdan izlemesi gereken "yola" ilişkin bilgilerin yegane kaynağının Kur'an olduğu, insanları, nefsani, maddi, dünyevi yani kısaca şeytani heveslerine tabi kılmak isteyenlerin "Şeriat" adı altındaki gerçek dışı telkinlerine ve uygulamalarına itibar edilmemesi gerektiği açıkça bildirilmektedir.

5/48 VE ENZELNA İLEYKEL KİTABE BİL HAKKİ MUSADDİKAN Lİ MA BEYNE YEDEYHİ MİNEL KİTABİ VE MUHAYMİNEN ALEYHİ FAHKUM BEYNEHUM BİMA ENZELELLAHU VE LA TETTEBİ' EHVAEHUM AN MA CAEKE MİNEL HAKK Lİ KULLİN CEALNA MİNKUM ŞİR'ATEN ve minhaca ve lev şaellahu le cealekum ummeten vahideten ve lakin li yebluvekum fi ma atakum festebikul hayrat ilellahi merciukum cemian fe yunebbiukum bima kuntum fihi tahtelifun

( VE SANA DA, KİTAPLARDAN O ONDAN ÖNCEKİLERİ DOĞRULAYAN VE ONLARI KOLLAYAN KİTABI GERÇEK İLE İNDİRDİK. O HALDE, ONLARIN ARALARINDA ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMET. SANA O GERÇEKTEN GELEN ÜZERİNE ONLARIN HEVESLERİNE TABİ OLMA. BİZ SİZLERDEN HERKES İÇİN YOL VE USÜL OLUŞTURDUK. Şayet Allah dileseydi sizi tek topluluk kılardı. Lakin o size verdikleri hakkında sizi sınamak içindi. Öyleyse hayırlara ilerleyin. Hepinizin dönüşü Allah’a dır. Artık, o hakkında ihtilafa düştüklerinizi size o haber verir.  )

42/13 ŞERAA LEKUM MİNED DİNİ ma vessa bihi nuhan vellezi evhayna ileyke ve ma vessayna bihi ibrahime ve musa ve iysa EN EKİMUD DİNE VE LA TETEFERRAKU FİH kebura alel muşrikine ma ted'uhum ileyh allahu yectebi ileyhi men yeşau ve yehdi ileyhi men yunib

( DİNİ AYAKTA TUTASINIZ VE ONUN HAKKINDA AYRIŞIP GRUPLAŞMAYASINIZ DİYE o Nuh’a emrettiklerini, o sana vahyettiklerimizi, o İbrahim’e, Musa’ya, ve İsa’ya emrettiklerimizi SİZE DİNDEN YOL YAPTI. O onları çağırdığın, ortak koşanlara büyük geldi. Allah dilediği kimseyi kendine seçer. Pişman olup gerçeğe yönelen kimseyi kendine yönlendirir. )

42/21 EM LEHUM ŞURAKAU ŞERAU LEHUM MİNED DİNİ MA LEM YE'ZEN BİHİLLAH ve lev la kelimetul fasli le kudiye beynehum ve innez zalimine lehum azabun elim

( ONLARA, ALLAH'IN DİNDEN O İZİN VERMEDİKLERİNİ ONLARA YOL KILAN ORTAKLAR MI VAR? Ve şayet ayrışım kelimesi olmasaydı, onların aralarında hüküm verilirdi. Kesinlikle zalimler, elim azap onlaradır. )

45/18 Summe CEALNAKE ALA ŞERİATİN MİNEL EMRİ FETTEBİ'HA VE LA TETTEBİ'EHVAELLEZİNE LA YA'LEMUN

( Sonra SANA İŞTEN DOĞRU YOL KILDIK. O HALDE INA TABİ OL. O BİLMEYENLERİN HEVESLERİNE TABİ OLMA. )

Kur'an'ın, yegane ve ayrıntılandırılmış hakim kaynak olduğu En'am suresinin 114.  ayetinde bildirilmektedir. Ayette "Kitab" ( Kur'an ) kelimesi "Allah" ile özdeşleştirilmektedir. Ayet numarasının 114 olması da Kur'an'daki sure adedine işaret niteliğindedir.

6/114 E FE ĞAYRALLAHİ EBTEĞİY HAKEMEN VE HUVELLEZİ ENZELE İLEYKUMUL KİTABE MUFASSALA vellezine ateynahumul kitabe ya'lemune ennehu munezzelun min rabbike bil hakki fe la tekunenne minel mumterin

( SİZE KİTABI AYRINTILANDIRILMIŞ OLARAK İNDİRDİĞİ HALDE ALLAH'TAN BAŞKA HAKEM Mİ ARAYAYIM? Ve o kendilerine kitap verdiklerimiz, kesinlikle onun gerçekten Rab’lerinden indirilmiş olduğunu bilirler. O halde şüphe edenlerden olma.  )

Tarih boyunca insanlar, "şeriat" adı altındaki zulüme, zorbalığa maruz kalmış ve Kur'an ile uyuşmayan, gerçeği yansıtmayan kitaplarda "hadis, fıkıh, sünnet" kavramlarına dayandırılan ve en vahimi muktedirlerin nefsani arzularına ve tahakküm ihtiraslarına göre şekillenen türlü düşüncelere ve uygulamalara zorlanmışlardır.

2/79 Vay o kitabı elleriyle yazanlar ve sonra onu az değere satmak için "Bu Allah’ın indindendir." diyenler için. Vay onlara o elleriyle yazdıklarından ve vay onlara o kazandıklarından.

Bu durumun bugün de aynen devam ettiği gözlenmektedir. Oysa ki aşağıdaki ayetler, düşünce ve inanç özgürlüğü kapsamında olan din hususundaki yaklaşımın nasıl olması gerektiğini yoruma gerek olmayacak şekilde, açık olarak bildirmektedir.

2/256 La ikrahe fid dini ...

( Dinde zorlama yoktur. ... )

109/6 Lekum dinukum ve liye din

( Size dininiz ve bana dinim. )

4/140 Ve kad nezzele aleykum fil kitabi en iza semi'tum ayatillahi yukferu biha ve yustehzeu biha fe la tak'udu meahum  hatta yehudu fi hadisin ğayrihi innekum izen misluhum innellahe camiul munafikine vel kafirine fi cehenneme cemia

( Ve Allah size kitapta "Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini duyduğunuz zaman, ondan başka söze yönlenene kadar, o inkarcılarla oturmayın. Aksi halde kesinlikle siz de onların aynısı gibi olursunuz." diye hüküm indirdi. Kesinlikle Allah, ikiyüzlülerin ve inkarcıların hepsini cehennemde toplayacaktır.  )

6/91 ... kulillahu summe zerhum fi havdihum yel'abun

( ... “Allah" de. Sonra onları bataklıklarının içinde oynamaya bırak. )

25/63 Ve ibadur rahmanillezine yemşune alel erdi hevnen ve iza hatabehumul cahilune kalu selama

( Ve o yer üzerinde sükunetle, ağırbaşlılıkla yürüyenler Rahman’ın kullarıdırlar. Cahiller onlara hitab ettiklerinde "Selam." derler. )

6/108 Ve la tesubbullezine yed'une min dunillahi fe yesubbullahe adven bi ğayri ilm ...

( Ve onların o Allah’tan başka çağırdıklarına sövmeyin ki ilimsizce düşmanlıkla Allah’a  sövmesinler. ...  )

Ayetlerde haberciye de uyarılar mevcut olup, kendisinin sadece tebliğ, hatırlatma ve uyarma sorumluluğu olduğu, insanlara vekil veya zorlayıcı olamayacağı bildirilmektedir. 

6/107 Ve lev şaellahu ma eşraku ve ma cealnake aleyhim hafiyza ve MA ENTE ALEYHİM Bİ VEKİL 

( Şayet Allah dileseydi, ortak koşmazlardı. Biz, seni onlar üzerine koruyucu, gözetici kılmadık. SEN ONLARA VEKİL DEĞİLSİN.  )

88/21 Fe zekkir İNNEMA ENTE MUZEKKİR

( O halde hatırlat. KESİNLİKLE SEN HATIRLATICISIN. )

88/22 Leste aleyhim bi MUSAYTİR

( Sen onların üzerinde ZORLAYICI değilsin. )

35/23 İn ente illa NEZİR

( Kesinlikle sen ancak UYARICISIN.  )

No comments:

Post a Comment