Çeviri

Tuesday, June 25, 2024

Agnostisizm meselesi

"Agnostik" kelimesi Grekçe "Agnostos"* ( Bilinmezlik, Bilinemezlik ) kökünden türemiş olan ve "Bilinemezci, Bilinemez gibi olan" anlamlarına gelen bir kelimedir.

* A ( Olumsuzluk ön eki ) + Gnostos ( Tanımak, Bilmek ) = Agnostos ( Tanınamazlık, Bilinemezlik )

Örneğin tıbbi bir terim de olan "Diagnostik" ( Teşhis ) kelimesi, "bir hastalığın sebebinin belirlenmesi" yani "bilinemezliğin ortadan kaldırılması" anlamında kullanılmaktadır.

İnanç akımlarına verilen isimler arasında yer alan "Agnostisizm" ( Bilinemezcilik ) ise tanrının veya tanrısal varlıkların mevcut verilere istinaden bilinemez olduğunu yani varlıklarının veya yokluklarının ispatlanamaz olduğunu savunan felsefi bir görüştür.

Yukarıdaki tanımda yer alan "Tanrı" kelimesinin "Yaratıcı" anlamını temsil ettiği dikkate alındığında, "Agnostisizm" kelimesinin bir "inanç sistemini / inanç akımını" tanımlayıcı bir kavram olarak kullanılmasının bilimsel açıdan doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır. Zira fizikçi Ernest Rutherford'un atomik modellemede yani "atomun varlığını ve çapını, elektronların hareketlerini inceleyerek tespit etme"de kullandığı "Inference Rule" ( Çıkarsama Kuralı ) bu hususta da geçerlidir. "Çıkarsama Kuralı", bir şeyin varlığının, o şeyin tesirlerinden ve tesirlerinin sonuçlarından anlaşılarak bilinmesini tanımlayan bir kavramdır. 

Bu bağlamda, - esasen tartışılması dahi irrasyonel olan - "Tanrı'nın varlığı" ( Haşa ) konusu "Çıkarsama Kuralı" çerçevesinde şöyle neticelendirilebilir. İnsanın, ihtiyaçları doğrultusunda kullanmak için yarattığı daha doğrusu ürettiği eşyalar insanın bilincinin, düşüncesinin, iradesinin, hesabının, kudretinin ve planlamasının bir sonucudur. Dolayısıyla, insanın kendisinin ve insanın içinde bulunduğu evrenin yaratılışının ardında da yüce bir bilinç, düşünce, irade, hesap, kudret ve planlama mevcuttur ki bu da Tanrı'nın varlığının bilimsel ispatıdır.

Dolayısıyla Allah inancı hususunda agnostik olduğunu belirten birinin dayanağı bilimsel değil nefsanidir ve esasen bu yaklaşım inkarın bir yansımasıdır.  

Ayrıca evvelki bölümlerde de değinildiği üzere "İnanç" kavramı da esasen dogmatik bir kavram olmayıp idrake, akletmeye ve delillendirmeye dayalı olarak tezahür etmektedir. Ancak "İnanç" kavramı tarih boyunca hep "Dogmatik kabul / Sorgulamadan kabul" olarak algılanagelmiştir. Oysa zaten "İnanç" kelimesinin Arapça karşılığı olan "İman" kelimesi semantik köken olarak "Güvenmek" anlamını temsil etmektedir ki "Güven", ancak deneyime dayalı ispatlama ve doğrulama vasıtası ile tezahür edebilecek bir olgudur.

Ahkaf, Vakia ve Nuh surelerinin aşağıdaki ayetlerinde insanlar, "Allah'ın yarattıklarına dikkat çekilmek suretiyle" Allah'a inanca çağırılmaktadırlar. Bir başka deyişle insanlar, esası akletmeye dayalı olan "Çıkarsama" yoluyla Allah'a inanca çağırılmaktadırlar.

46/33 Gökleri ve yeri kesinlikle o Allah’ın yarattığını görmezler mi? Ve onları yaratırken yorulmadı. Ölüyü diriltmeye gücü yetendir. Evet, kesinlikle O her şeye gücü yetendir.


56/58 O akıttığınızı gördünüz mü? 

56/59 Onu siz mi yarattınız? Biz miyiz yaratan? 


71/15 Allah’ın yedi gökleri tabakalar olarak nasıl yarattığını görmediniz mi?

Mu'minun suresinin aşağıdaki ayetinde de inancın, ancak akletme yani "Çıkarsama" yoluyla tezahür edebileceği dolaylı olarak bildirilmektedir.

23/80 Ve dirilten ve öldüren O'dur. Gece ve gündüz onun için ihtilaf ederler. Artık akıl etmez misiniz? 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/01/inanc-akmlar-ve-islam.html?m=1

No comments:

Post a Comment