Katar'da 20* Kasım - 18* Aralık 2022 döneminde düzenlenen 22.* FIFA Dünya Kupası'nın sembolü esasen okült ezoterik bir semboldür. ( * 2+0+1+8 = 11 ; 22 ... 2 x 11 ; 20"22" yılı )
Bu blogda, yaratılışın kaynak kodları olan kelimelerin ve ayetlerin semantik, nümerolojik ve etimolojik açıdan incelenmesi ve bilimsel veriler ile ilişkilendirilmesi sonucunda ortaya çıkan tespitlere yer verilmektedir.
Çeviri
Monday, November 21, 2022
Dünya kupasındaki sembolizm!
Tekâmül eğrisi
Varlıkların, kaba madde planı dünyadaki "Var olma arzusu" seviyesi, "frekanslarının" yani tekâmül seviyelerinin de göstergesidir.
Madde planında "Var olma arzusu" yüksek olan madde bağımlısı varlıklar negatif nitelikli düşük frekanslarda titreşmektedirler ki bu frekans seviyesini temsil eden temel olgular korku, öfke, nefret, bencillik, hırs, açgözlülük, saldırganlık, tahakküm, zulüm, zorbalık vb. olarak sıralanabilir. Zira bu varlıklar maddi olguların çokluğunun varlıklarını sürdürebilmeleri için yegane vasıta olduğunu düşünmektedirler.
"Var olma arzusu" düşük olan, madde bağı zayıflamış ve ruhsal yönü açığa çıkmış varlıklar ise pozitif nitelikli yüksek frekanslarda titreşmektedirler ki bu frekans seviyesini temsil eden temel olgular da huzur, hoşgörü, sevgi, yardımseverlik, tevazu, uzlaşı, anlayış, paylaşım, feragat vb. olarak sıralanabilir. ( Zira frekans yükselişi maksimize olan varlıklar kaba madde planı dünyadan üst süptil planlara geçiş yaparlar yani kaba madde planındaki varlıkları sonlanır. )
Dolayısıyla, ayetlerde de yer alan sembolik nitelikli "Ashabul meymenet" ( Sağdakiler ) ve "Ashabul meş'emet" ( Soldakiler ) tanımları gibi varlıklar ruhsal tekâmül seviyelerine göre ayrışmaktadırlar. Varlıkların "Sağ" ve "Sol" sembolizmiyle ayrışımına sebep olan ve bir düalite niteliğinde olan iki farklı zihniyet yapısı aşağıdaki şekilde ifade edilebilir.
Sol = Var olmak için Yok etmek
Sağ = Var etmek için Yok olmak
Dolayısıyla kaba madde planı dünyaya istinaden aşağıdaki gibi bir "Tekamül Eğrisi" grafiği oluşturulabilir. ( Ruhsal tekamül, frekans yükselişiyle doğru orantılıdır. )
Yukarıda zikredilen "Var olma arzusunun düşük olması" ifadesinin "eylemsiz olup, her şeyi bırakıp intihar eğiliminde olmak" anlamına gelmediğini aksine özveri dolu iyi işler yapmak anlamına geldiğini yazmaya esasen gerek olmadığı aşikardır. Bu ifade, "diğerlerinin varlığını kendi varlığından daha çok önemsemek" anlamını temsil etmektedir ki ruhsal tekamül yolculuğunda ilerleyebilmenin yegane koşulu da budur.
Bakara suresinin 154. ayetinde yukarıda değinilen husus "Allah yolunda ölenler" yani iyilik, doğruluk, güzellik uğrunda kaba madde planındaki varlıklarından seve seve vazgeçenlerden bahsedilmektedir.
2/154 Ve la tekulu li men yuktelu fi sebilillahi emvat bel ahyaun ve lakin la teş'urun
( Ve Allah yolunda öldürülenler için ölüler demeyin. Bilakis diridirler ve lakin farkedemezsiniz. )
Al'i İmran suresinin aşağıdaki ayetlerinde ise "Allah'ın bahşedeceği af ve rahmetin" - ki bu kavramlar sonsuz yaşamın kodlarıdır - cehennem niteliğindeki kaba madde planındaki "maddi ve nefsani varoluştan" daha hayırlı olduğu bildirilmekte ve esası "olum" olan aldatıcı "ölüm" olgusunun sadece sonsuz yaşama geçiş için bir vasıta olduğu vurgulanmaktadır.
( Ve eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah’tan af ve rahmet, o toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. )
( Ve kesinlikle o Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Bilakis diridirler, Rab’lerinin indinde rızıklanırlar. )
Ayrıca bkz.
https://kuranilmi.blogspot.com/2019/10/yokluk-makam.html?m=1
Saturday, November 19, 2022
Tersine işleyen derecelendirme sistemi
Bir okul ve sınav niteliğinde olan kaba madde planı dünyaya hakim olan sistemin "terine işleyiş sistemi" olduğu kutsal kitap ayetlerinde belirtilmektedir. Bunun sebebi, evvelki bölümlerde de belirtildiği üzere cin şeytanı İblis'in ve onun neferlerinin de "Munzarin"lerden ( Bakılanlar, Gözetilenler ) olmaları yani söylem ve eylemlerine müsaade edilmişlerden olmalarıdır.
7/14 Kale ENZİRNİ ila yevmi yub'asun
( "Diriltilecekleri güne kadar BANA BAK." dedi. )
7/15 Kale inneke minel MUNZARİN
( "Kesinlikle sen GÖZETİLİP BAKILANLARDANSIN." dedi. )
( Ve kesinlikle o inkar edenler nefisleri için onlara hayırlısından süre verdiğimizi sanmasınlar. KESİNLİKLE, ONLARA GÜNAHLARI ARTIRMALARI İÇİN süre veriyoruz. Alçaltıcı hakir eden azap onlaradır. )
68/44 Fe zerni ve men yukezzibu bi hazel hadisi SE NESTEDRİCUHUM MİN HAYSU LA YA'LEMUN
( O halde bana bırak. Bu sözü kim yalanlarsa, ONLARI BİLMEDİKLERİ YERDEN DERECELENDİRECEĞİZ. )
68/45 Ve umliy lehum inne keydi metin
( Ve ONLARA MÜHLET VERİYORUM. KESİNLİKLE TUZAĞIM SAĞLAMDIR. )
Kasas suresinin 5. ayetinde de haksızlık, adaletsizlik, zulüm, zorbalık ve tuzaklarla imkanları ellerinden alınmışların yani "zayıf bırakılmışların" gerçek anlamda Rab'bin ruhsal nimetini ve rahmetini hakeden ruhsal mirasçılar oldukları bildirilmektedir.
28/5 Ve NURİDU EN NEMUNNE ALELLEZİNESTUD'İFU FİL ERDİ VE NEC'ALEHUM EİMMETEN VE NEC'ALEHUMUL VARİSİN
( Ve YERDE ZAYIF BIRAKILANLARA NİMET VERMEYİ VE ONLARI ÖNDERLER KILMAYI VE ONLARI VARİSLER KILMAYI İSTEDİK. )
Lut kavminin akıbetinden bahsedilen Hud suresinin 82. ayetinde yer alan "Cealna aliyeha safileha" ( Onun üstünü altı kıldık. ) cümlesinin çoklu anlamlarınan biri de "kendilerini âli ( ulu ) addedip kibirlenen zalim muktedirlerin sefiller kılındığıdır."
11/82 Fe lemma cae emruna CEALNA ALİYEHA SAFİLEHA ve emtarna aleyha hicaraten min siccilin mendud
( Emrimiz geldiğinde, ONUN ÜSTÜNÜ ALTI KILDIK. Onların üzerine pişmiş çamurdan istifli taşlar yağdırdık. )
Zuhruf ve Nahl surelerinin aşağıdaki ayetlerinde ilahi kozmik bilgilerin, yerde muhtelif vasıtalarla zenginleşmiş ve muktedir hale gelmiş olanlara verilmesi gerektiğini iddia eden müşrik elitlerden, bu müşriklerin bir sınav olarak kendilerine verilen maddi imkanları, insanları tahakküm altına almak amacıyla kullandıklarından ve Rab'be isyan ettiklerinden bahsedilmektedir.
43/31 Ve kalu lev la nuzzile hazel kur'an ala raculin minel karyeteyni azim
( Ve "Bu Kur'an iki büyük şehirden bir adamın üzerine indirilmeli değil miydi?" dediler. )
43/32 E hum yaksimune rahmete rabbik nahnu kasemna beynehum meiyşetehum fil hayatid dunya ve rafa'na ba'dahum fevka ba'din deracatin li yettehize ba'duhum ba'dan suhriyya ve rahmetu rabbike hayrun min ma yecmeun
( Rab’binin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında, onların aralarında geçimliklerini biz bölüştürdük. Bazılarının bazılarını buyruk vermek üzere edinmeleri için bazılarını bazılarının üstüne derecelerle yükselttik. Rab’binin rahmeti, o toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. )
16/71 Vallahu faddale ba'dakum ala ba'din fir rizk fe mellezine fuddilu bi raddi rizkihim ala ma meleket eymanuhum fe hum fihi seva' e fe bi ni'metillahi yechadun
( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına vermezler ki onda eşit olsunlar. Yani Allah’ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? )
40 Matthew 11-11 Size doğrusunu söyleyeyim, kadından doğanlar arasında Vaftizci Yahya'dan daha üstün biri çıkmamıştır. Bununla birlikte, GÖKLERİN EGEMENLİĞİ'NDE EN KÜÇÜK OLAN ONDAN ÜSTÜNDÜR.
Aşağıdaki İncil ayetlerinde de maddi "Zenginlik"* kavramının esasen olmaması gereken bir kavram olduğu ve kaba madde planının aldatıcı düşük frekanslarına ( maddi ve nefsani unsurlar ) kapılanların, cennet kavramı ile simgelenen üst süptil planlara geçemeyeceği bildirilmektedir. ( * Maddi anlamda zengin olmayı istemek, başkalarının fakir olmasını istemektir. )
40 Matthew 19-23 İsa öğrencilerine, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi, "ZENGİN KİŞİ GÖKLERİN EGEMENLİĞİ'NE ZOR GİRECEK."
40 Matthew 19-24 Yine şunu söyleyeyim ki, DEVENİN İĞNE DELİĞİNDEN GEÇMESİ, ZENGİNİN TANRI EGEMENLİĞİ'NE GİRMESİNDEN DAHA KOLAYDIR."
42 Luke 16-13 "Hiçbir uşak iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. SİZ HEM TANRI'YA, HEM PARAYA KULLUK EDEMEZSİNİZ."
Luke bölümünün aşağıdaki ayet setinde ise, toplumların büyük bölümünü oluşturan maddi menfaat peşinde koşan kitleler tarafından haketmedikleri şekilde itibarlı addedilen zengin muktedirlerden bahsedilmektedir.
42 Luke 6-24 Ama vay halinize, ey zenginler, Çünkü tesellinizi almış bulunuyorsunuz!
42 Luke 6-25 Vay halinize, şimdi karnı tok olan sizler, Çünkü açlık çekeceksiniz! Vay halinize, ey şimdi gülenler, Çünkü yas tutup ağlayacaksınız!
42 Luke 6-26 BÜTÜN İNSANLAR SİZİN İÇİN İYİ SÖZLER SÖYLEDİKLERİ ZAMAN, VAY HALİNİZE! ÇÜNKÜ ONLARIN ATALARI DA SAHTA PEYGAMBERLERE BÖYLE DAVRANDILAR."
Luke bölümünün aşağıdaki ayetlerinde de dünyada temel kibirlenme unsurları olan mal, mülk ve iktidar kavramlarının esasen mekruh oldukları bildirilmektedir.
42 Luke 16-14 Parayı seven Ferisiler bütün bu sözleri duyunca İsa'yla alay etmeye başladılar.
42 Luke 16-15 O da onlara şöyle dedi: "Siz insanlar önünde kendinizi temize çıkarıyorsunuz, ama Tanrı yüreğinizi biliyor. İNSANLARIN GURURLANDIKLARI NE VARSA, TANRI'YA İĞRENÇ GELİR.
James bölümün aşağıdaki ayetlerinde ise tıpkı Kasas suresinin 5. ayetinde olduğu gibi, haksızlık, adaletsizlik, zulüm, zorbalık ve tuzaklarla imkanları ellerinden alınmışların yani "zayıf bırakılmışların" gerçek anlamda Rab'bin ruhsal nimetini ve rahmetini hakeden ruhsal mirasçılar oldukları bildirilmektedir.
59 James 2-5 Dinleyin, sevgili kardeşlerim: TANRI, BU DÜNYADA YOKSUL OLANLARI İMANDA ZENGİNLEŞMEK VE KENDİSİNİ SEVENLERE VAAT ETTİĞİ EGEMENLİĞİN MİRASÇILARI OLMAK ÜZERE SEÇMEDİ Mİ?
Antinatalizm kumpası!
Evvelki bölümlerde de defaatle zikredildiği üzere küresel şeytanlar, merkezcil yönetim esasına dayalı tek dünya devletini kurarak, dünya nüfusunu azaltarak ve yapay zeka güdümlü sentetik insanı ( Human 2.0 ) oluşturarak küresel tam tahakküm sistemini tesis etmek ve insan soyunun ruhsal tekamülünü ve varlığını bloke etmeyi hedeflemektedirler. Bu bağlamda, planladıkları "Great Reset" ( Büyük Sıfırlama ) projesinin alt projelerinden biri olan Coronavirus* Pandemisi'nin ve mRNA enjeksiyonu operasyonunun devreye alınması paralelinde "Antinatalizm" ( Doğum karşıtlığı ) kavramı da kitlelere telkin edilmeye başlanmıştır.
* Evvelki bölümlerde de değinildiği üzere "Corona" kelimesinin kök anlamı "Nesil, Soy" kelimesidir ki bu kelime Kur'an'da "Karn / Kurun*" ( Soy, Nesil, Soylar, Nesiller ) olarak tezahür etmektedir. ( "Corona" kelimesi "Taç" anlamıyla kullanılmakta olsa da zaten "Taç" kelimesi kraliyet "soyunu" temsil etmek üzere kullanılan dairesel takıyı tanımlamaktadır. Dolayısıyla "Coronavirus" batinen "Soy virüsü / Soy kıran virüs" anlamlarını temsil etmektedir. )
Antinatalizm, küreselcilerin ağırlıklı olarak algı operasyonu bazında kurguladıkları iklim krizi, kıtlık, virüs pandemisi vb. senaryoları sebep gösterilmek suretiyle kitlelere telkin edilmeye çalışılmaktadır. Ancak düşünme yeteneğine haiz olanlar "problem ve çözüm" olarak sunulan bu durumun irrasyonelliğini kavramakta zorlanmamaktadırlar.
Küresel şeytanların ( cin ve hibridler ) yukarıda anılan kadim bozgunculuk hedefi Bakara suresinin 205. ayetinde bildirilmiştir.
2/205 Ve iza tevella SEA FİL ERDİ Lİ YUFSİDE FİHA VE YUHLİKEL HARSE VEN NESL vallahu la yuhibbul fesada
( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, YERDE BOZGUN YAPMAK, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEK İÇİN ÇABALAR. Allah bozgunu sevmez. )
Ayette bahsedilen "Ekinin helak edilmesi", tarım alanlarının yok edilmesi ve doğal ürünlerin sentetik ürünler ile ikame edilmesi yoluyla, "Neslin ( soyun ) helak edilmesi" ise öldürme, hasta etme veya kısırlaştırma işlevi kodlanmış olan RNA molekülleri ( virüs veya mRNA aşısı ) veya muhtelif sebeplere ( iklim krizi vb. ) dayandırılmak suretiyle üremenin durdurulmasınin telkini yoluyla gerçekleşmektedir.
Küresel şirketlerin sahibi olan şeytanların "Ekini ve nesli helak etmesi" kavramı ile paralel olan diğer bir Kur'an ifadesi de Nahl suresinin 71. ayetinde geçen "Allah'ın nimetiyle cihad edilmesi" ifadesidir ki burada şeytanların, nimetleri yani ürünleri, nesli ( soyu ) bozarak ( sentetik ürünler, mRNA vb. ) veya nimete erişimi engelleyerek kendilerini Rab'be şirk koşmakta ve isyan etmekte oldukları bildirilmektedir.
16/71 Vallahu faddale ba'dakum ala ba'din fir rizk fe mellezine fuddilu bi raddi rizkihim ala ma meleket eymanuhum fe hum fihi seva' E FE Bİ Nİ'METALLAHİ YECHADUN
( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına vermezler ki onda eşit olsunlar. YANİ ALLAH'IN NİMETİ İLE CİHAD MI EDİYORLAR? )
Bu çerçevede "https://www.stophavingkids.org/"* adresli bir oluşumun aktivist eylemler yapmakta olduğu ve toplumu yönlendirmeye çalıştığı görülmektedir. ( * "Stop having kids" ( Çocuk sahibi olmayı durdurun )
Kasıtlı gasp ve kısıtlama olmadığı müddetçe sonsuz bir döngü içinde oluşan kaynaklar mevcut ve doğacak insanlara yetecek ve artacak kadar olmakla birlikte nüfus & kaynak dengesi de ilahi nizamın mükemmel işleyişi içinde daima sağlanmaktadır.
Aşağıda bazı görselleri yer alan sözde aktivist eylemlerde kullanılan pankartlardaki mesajlar komplo kurgusunun kodları niteliğindedir.
Bilinçsiz ve kontrolsüz olarak gerçekleşen doğumların yanlış olduğu, bu konuda eğitimlerin yaygınlaştırılması gerektiği ve yoksulluk çekmekte olan mevcut çocuklara yardım edilmesinin öncelik arzettiği tartışmasız hususlardır. Ancak konu bağlamında hedeflenen, bu konularda toplumun doğru yönlendirilmesi, eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi değil doğrudan "insanın üremesinin durdurulması"dır. Nihai hedefin bu olması nedeniyle "Antinatalizm" şeytani bir kavram olarak tezahür etmektedir.
Küresel şeytanların kadim misyonu olan insanlığın tam tahakküm altına alınması ve insan soyunun devamlılığının bloke edilmesi hususu, yine küreselcilerin sözcüsü ve iletişim mecrası vazifesini üstlenmiş yazarların yıllar önce yazdıkları "Childhood's End" ( Çocukluğun Sonu ), "Brave New World" ( Cesur Yeni Dünya ), "1984" vb. gibi romanlarda dile getirilmiştir.
Çocuk enerjisi, yüksek frekanslı pozitif enerjidir, sevgi, saflık, temizlik, iyilik, mutluluk, sevinç ve güzellik enerjisidir, halden hale geçiş portalı açan melek enerjisidir. İşte hibrid şeytanlar adeta fotosentez misali, bu pozitif frekansları emip yok etmek suretiyle düşük frekanslı negatif enerjilerin yani nefret, öfke, acı, üzüntü, kaos, kötülük vb.nin açığa çıkmasını istemektedirler. Çünkü negatif enerjiden beslenmekte, güçlerini negatif enerjiden almaktadırlar. Şeytani kan ritüellerinde bebek kurban etme sapkınlığının temelinde şeytanlara kaba madde planı dünyada güç kazandırmak ve bu yolla nefsani ve maddi menfaat elde etme düşüncesi yatmaktadır. Dolayısıyla bebek doğumlarının engellenmesi olabilecek en büyük şeytani kan ritüeli niteliğindedir.
Kutsal kitaplarda "Çocuk" kavramının özellikle vurgulanması bu açıdan önem arzetmektedir. Ayrıca Atatürk'ün sevdiklerine "Çocuk" diye hitab etmesinin, önemli bir milli günü çocuklara armağan etmesinin esasen ruhsal ve batini sebepleri bulunmaktadır.
Kutsal kitaplarda "Çocuk" kelimesi, cennet, göksel egemenliğe giriş gibi kavramların tasvirlerinde yer almaktadır.
Vakia suresindeki cennet tasvirinde "Veldan" ( Çocuklar ) kelimesi yer almaktadır.
56/17 Yetufu aleyhim VELDANUN muhalledun
( Onların üzerinde ebedi ÇOCUKLAR dolaşırlar. )
İsra suresinin 31. ayetinde çoklu mesajlar bulunmaktadır. Ayette hem zengin olmak veya zenginliğini koruyabilmek amacıyla çocuklarını şeytana adak verenlerden, hem de "çocuk doğumunu engelleyenlerden" bahsedilmektedir. Bir çocuğun doğumunun engellenmesi veya çocuk doğurmamanın toplum genelinde insan soyunun devamını bloke edecek şekilde yaygınlaşması da "çocuk katli" ile eşdeğerdir.
17/31 Ve LA TAKTULU EVLADEKUM haşyete imlak nahnu nerzukuhum ve iyyakum inne katlehum kane hit'en kebira
( Ve fakirlik korkusuyla ÇOCUKLARINIZI ÖLDÜRMEYİN. Onları ve sizleri biz rızıklandırırız. Onların öldürülmesi büyük suçtur, günahtır. )
Muzemmil suresinin 17. ayetindeki çoklu anlamlardan biri de döngü sonu vakaları kapsamındaki tezahürlerdir. Ayette, küreselcilerin yaymaya çalıştığı "Antinatalizm" eğilimi batini mesaj olarak ve muteşabih anlatımla bildirilmektedir.
73/17 Fe keyfe tettekune in kefertum yevmen YEC'ALUL VİLDANE ŞİBEN
( Eğer inkar ederseniz artık ÇOCUKLARİ AK SAÇKI İHTİYAR KILAN kılan o günden nasıl sakınacaksınız? )
İncil'in aşağıdaki ayetlerinde de ruhsal tekâmüle erip üst süptil planlara ( cennetler ) geçişin ancak çocuklar kadar günahtan arınmış ve saflaşmış olunmasıyla mümkün olabileceği bildirilmektedir.
40 Matthew 18-3 "Size doğrusunu söyleyeyim, dönüştürülüp, KÜÇÜK ÇOCUKLAR GİBİ OLMADIKÇA, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz.
40 Matthew 19-14 İsa, "BIRAKIN ÇOCUKLARI" dedi. "Bana gelmelerine engel olmayın! Çünkü GÖKLERİN EGEMENLİĞİ BÖYLELERİNİNDİR."
Friday, November 18, 2022
Para ... "Araç" sanılan "Engel"
Allah'ın tüm kullarına hesapsız ve karşılıksız olarak bahşetmiş olduğu maddi ve manevi nimetlerin ( ürün, bilgi vb. ) belirli zümreler tarafından gasp edilmesi veya haiz olunan nimetlerin karşılıksız olarak paylaşılmaması ve insanlara, bir aldatma aracı olan "Para" karşılığında satılması bir başka deyişle "Paran yoksa mahrum kalırsın" denmesi esasen şeytani bir faaliyettir. Zira toplumdaki bireyler yaptıkları farklı farklı faaliyetler ile zaten karşılıklı olarak birbirlerine ürün ve hizmet üretmektedirler. Dolayısıyla herkesin ürün ve hizmetler üzerinde eşit hakkı olduğundan bireylerin ayrıca tekrar birbirlerinden "para" istemeleri irrasyonel bir durum teşkil etmektedir.
Öte yandan, yukarıda ifade edildiği üzere her bireyin bir diğerinin faydasına olacak farklı ürünleri, hizmetleri temin etmek için ve zaten birbiri için çalıştığı bir ortamda tekrar birbirlerine dönüp ""Para vermezsen vermem." demeleri çok ilginç bir hipnoz durumu gibi tezahür etmektedir. Zira şeytani bir kavram olan maddi "zenginlik" kavramının tezahürüne de bu durum sebep olmaktadır. Misalen bir kişinin, insanlığa büyük fayda sağlayacak bir ürün geliştirmesi durumunda, insanların o ürünü talep edecekleri aşikardır. Dolayısıyla ürünü geliştiren kişinin söz konusu ürünü diğer insanlara "satma" koşulu haricinde vermemesi onun zenginleşmesi, buna karşılık olarak da diğer insanların fakirleşmesi anlamına gelecektir.
Bu noktada "Para" kavramının da anlamsızlığı ortaya çıkmaktadır. Zira, ekonomide "Para", emeği simgeleyen, çalışmanın ispatı olan yani bir ürünü veya hizmeti elde etme hakkını ispat eden bir "belge" olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda ürün almak için her para getirenin, hırsızlık yapmadan emek vermiş ve çalışmış olduğu gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır ki bu çıkarımın ne kadar yanlış olduğu aşikardır! Bir başka deyişle "Para" herhangi bir ispat veya sistem koruma aracı değildir. Para bir hipnoz aracıdır. Dolayısıyla yukarıda bahsedildiği üzere paranın olmadığı bir sistem mümkündür. Hırsızlığın, gaspın, zulmün, zorbalığın olmadığı bir sistem ise, insanların, menfaat için bu negatif eğilimlere zaten gerek olmadığını, karşılıklı özveriyle paylaşımın herkes için bolluk aracı olduğunu idrak edebilmeleriyle mümkündür.
"Para" kelimesi köken olarak "Aracıyla, Vasıtasıyla" anlamına geldiği gibi "Karşıt, Zıt, Engel, Mani*" anlamına da gelmektedir. Aşağıdaki kelimelerdeki "Para" kökü buna örnek teşkil etmektedir.
Paratoner = Yıldırım Engelleyici
Paradox = Öğreti Karşıtı
Parapluie = Yağmur Engelleyici
Paranormal = Normal Karşıtı
Arapçadaki "Mani" ( Engel ) kelimesiyle "Money" ( Para ) kelimesinin fonetik benzerliği de ortak semantik kökene yani "Karşıt, Engel" anlamına dayanmaktadır. Dolayısıyla "Para" batini olarak nimete erişimi engelleyen olgu anlamını taşımaktadır.
Nimette eşitlik hususu Nahl suresinin 71. ayetinde açıkça belirtilmiştir.
16/71 Vallahu faddale ba'dakum ala ba'din fir rizk fe mellezine fuddilu bi raddi RİZKİHİM ala ma meleket eymanuhum FE HUM FİHİ SEVA' E FE Bİ Nİ'METALLAHİ YECHADUN
( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar RIZIKLARINI o ellerinin malik olduklarına VERMEZLER Kİ ONDA EŞİT OLSUNLAR. YANİ ALLAH'IN NİMETİ İLE CİHAD MI EDİYORLAR?* )
* "Allah'ın nimetiyle cihad etmek" ifadesi nimetleri insanlara karşı bir silah olarak, bir kontrol unsuru olarak kullanmak anlamını da içermektedir.
Ayette, bazı insanların Rab'bin bir sınav niteliğindeki takdiri sebebiyle, bir şekilde diğerlerine göre farklı veya daha fazla miktarda maddi - manevi nimete haiz olabileceği ancak bunların insanlarla paylaşılması ve eşit konumda olunması gerektiği vurgulanmaktadır.
Fussilet suresinin 10. ayetinde de Rab'bin gıdaları, azıkları tüm insanlar için eşit olacak şekilde bahşettiği bildirilmektedir.
41/10 Ve ceale fiha ravasiye min fevkiha ve barake fiha ve KADDERA FİHA AKVATEHA fi erbeati eyyam SEVAEN LİS SAİLİN
( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, GIDALARI, AZIKLARI, araştıranlar için dört günde EŞİT OLARAK DÜZENLEYEREK ÖLÇÜLENDİRDİ." )
Allahu Teala'nın kullarına rızkı hesapsızca arzettiği de Bakara suresinin 212. ayetinde bildirilmektedir. Bu ifade esasen, zihin manipülasyonuyla tahakküm amaçlı olmak üzere, ekonominin temel ilkesiymiş gibi kitlelere empoze edilen "kıtlık / kıt kaynak" olgularının yokluğunu da ortaya koymaktadır. Yani dünyada herkese fazlasıyla yetecek sonsuz nimet mevcut olup esas sorun bu nimetlere erişimin muhtelif komplolarla engellenmesidir. Bir domates çekirdeğinden bir domates tarlası oluşabilmesi Rab'bin hesapsız nimetinin en güzel misalidir.
2/212 Zuyyine lillezine keferul hayatud dunya ve yesharune minellezine amenu vellezinettekav fevkahum yevmel kiyameh VALLAHU YERZUKU MEN YEŞAU Bİ GAYRİ HİSAB
( Dünya hayatı o inkar edenler için süslendi. O inananlardan alay edinirler. Ayağa kalkış gününde o sakınanlar onların üstlerindedirler. ALAH DİLEDİĞİ KİMSEYİ HESAPSIZCA RIZIKLANDIRIR. )
Arapçada "Mal" kelimesi "Mal" ve "Para" anlamında kullanılmaktadır. Humeze suresinin aşağıdaki ayetlerinde, insanlar üzerinde üstünlük ve tahakküm kurabilmek için muhtelif yollarla "parayı ve malı toplayanlardan" yani nimeti gasp edenlerden ve bu yolla ilahlaşabileceklerini zanneden ve insanları da "mal" addeden kapitalist emperyalist şeytanlardan bahsedilmektedir.
104/2 Ellezi cemea malen ve addedeh
( O malı, parayı toplayan ve onu adet adet sayan, )
104/3 Yahsebu enne malehu ahledeh
( Malının, parasının onu ebedi kılacağını sanar. )
"Ticareten la tebur" ( Batmayan ticaret ) yani "kaybetme riski olmayan" gerçek ticaretin ne olduğu da Fatir suresinde tanımlanmıştır.
35/29 İnnellezine yetlune kitaballahi ve ekamus salate ve enfeku min ma razaknahum sirran ve alaniyeten yercune TİCARATEN LA TEBUR
( Kesinlikle o Allah’ın kitabını okuyanlar, duaya kalkanlar ve o onları rızıklandırdıklarımızdan gizlice ve açıkça harcayanlar kesinlikle BATMAYAN TİCARETİ umarlar. )
Ayette, ticaretin gerçek tanımının "Kitabı okumak, duaya kalkmak ve rızkı karşılık beklemeksizin paylaşmak" olduğu yani esas ticaretin ruhsal bir kavram olduğu net bir ifadeyle bildirilmektedir.
Bu bağlamda Rab'bin zaten tüm insanlar için bahşettiği bir nimetin ( bilgi, ürün, teknik, metod vb. ) muhtelif sebep ve vasıtalarla elde tutulup insanlara ancak "Para" karşılığında verilmesi en basit nitelemeyle zulümdür, şeytanlıktır.
Konuyu dar çerçevede ve bireysel olarak ele alıp "Ben de ticaret yapıyorum. Yani ben de şeytan mıyım şimdi?" diye düşünmek yanıltıcı olmaktadır. Zira bireysel olarak, etik kurallara ve kanunlara uygun bir mikro faaliyet gösterildiği düşünülse de o mikro faaliyetin doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu makro sistem temelden yanlıştır. Ve o makro sistem olmadan mikro faaliyet zaten mümkün değildir. Çünkü mikrosundan makrosuna tüm sistem büyük küresel şirketlerin kontrolünde olmak üzere şeytani bir organizma misali birbirine bağlı durumdadır. Dolayısıyla herhangi bir mikro ticaret faaliyetiyle esasen, tarih boyunca kan ve gözyaşı sebebi olmuş ve bir tahakküm şebekesine dönüşmüş makro ticaret sistemine dolaylı olarak destek verilmiş olunmaktadır.
Yukarıda yazılanlar, dogmatik bir şekilde, "olması gereken" olarak algılatılmış ve toplumlar tarafından kabul edilegelmiş olan bir sistemin analizi niteliğindedir. Ve maalesef şeytani negatif frekansların tesiri altında olan kaba madde planı Dünya var olduğu müddetçe ticaret ve şirket kisvesi altındaki paraya dayalı bu zulüm sistemi de devam edecektir.
Göklerin ve yerin kilitleri
Bu blogdaki bölümlerde 11 sayısının yoğun bir şekilde tezahürünün sebebi bu sayının "Yaratanın ve yaratılışın kodu" niteliğinde olmasıdır. Zira düalitenin ve döngünün nümerik sembolü olan bu sayı temel düalite olan "Yokluk - Varlık" düalitesinin sembolüdür. Döngülerin sebebi de düalite olduğundan 11 sayısı döngünün de sembolüdür. Her döngü sonu ve yeni döngü başlangıcı bir "halden hale geçiş" olduğu için 11 sayısı "boyut portalının ve portalden geçiş"in de sembolüdür. Ayrıca halk arasında kullanılan ve "ani hal değişimini" ifade eden "BİRdenBİRe" ifadesi de 11 sayısınin bir tezahürüdür. Bu sayı, özünde ise "1" mesajını yani Rab'bin her şey üzerindeki idraklere sığmaz kudretini ifade eden "Birlik, Ünite, Vahdet" mesajını barındırmaktadır.
112/1 Kul huvALLAHU EHAD
( De ki: "O ALLAH BİRDİR." )
Dolayısıyla 1 ve 11 sayılarından kaçış yoktur:)
Bu bölümde de ayetlerde geçen "Mekalidus semavat" ( Göklerin kilitleri ) ve "Ala kulubin akfal" ( Kalplerdeki kilitler ) ifadeleri incelenmiştir ki bu ifadeler de "Halden hale geçiş, boyut portalından geçiş vasıtası" kavramlarını sembolize etmektedirler. İlgili ayetlerin "9" ve "11" nümerolojisi içermesi de nümerolojik uyumu ortaya koymaktadır. Ayetler şöyledir;
39/63 Lehu (1) MEKALİDU (2) ES (3) SEMAVATİ (4) VE (5) EL (6) ARD (7) ve (8) ellezine (9) keferu (10) bi (11) ayati (12) allahi (13) ulaike (14) hum (15) el (16) hasirun (17)
( GÖKLERİN VE YERİN KİLİTLERİ O’nadır. O Allah’ın ayetlerini inkar edenler, işte onlar, onlar hasarlanırlar. )
- Ayetin numarasının nümerolojik değeri "9" ( 6+3 = 9 ) olmaktadır.
- Ayetin kodunu oluşturan rakamlar ile ayetteki kelime adedi olan sayıdaki ( 17 ) rakamlar toplandığında elde edilen sayının nümerolojik değeri 11 olmaktadır. ( 3+9+6+3+1+7 = 29 ... 2+9 = 11 )
42/12 Lehu (1) MEKALİDU (2) ES (3) SEMAVATİ (4) ve (5) el (6) ard (7) yebsutu (8) er (9) rizka (10) li (11) men (12) yeşau (13) ve (14) yakdir (15) inne (16) hu (17) bi (18) kulli (19) şey'in (20) alim (21)
( GÖKLERİN VE YERİN KİLİTLERİ ve O’nadır. Dilediği kimseye rızkı genişletir ve daraltır. Kesinlikle o herşeyi bilendir. )
Ayet kodunun nümerolojik değeri "9" sayısını vermektedir. ( 4+2+1+2 = 9 )
47/24 E (1) fe (2) la (3) yetedebberune (4) el (5) kur'ane (6) em (7) ALA (8) KULUBİN (9) AKFALU (10) ha (11)
( Artık Kur'an' ı düşünmezler mi? Yoksa KALPLERİNİN ÜZERİNDE KİLİTLERİ mi var? )
"Kalplerdeki kilitler" ifadesinin geçtiği bu ayetin sure numarası 47 ( 4+7 = 11 ) olup ayette "11" kelime bulunmaktadır.
Yukarıdaki durumlara istinaden ortaya yine "11 ve 9/11" sembolizmi çıkmaktadır.
Barışa girmek!
Kur'an'da "Barış" kelimesi ilk kez "Silm" kelimesi vasıtasıyla Bakara suresinin 208. ayetinde geçmektedir.
2/208 YA (1) EYYU (2) HA (3) ELLEZİNE (4) AMENU (5) UDHULU (6)Fİ (7) ES (8) SİLMİ (9) KAFFEH (10) ve (11) la (12) tettebiu (13) hutuvatu (14) eş (15) şeytan (16) inne (17) hu (18) lekum (19) aduvvun (20) mubin (21)
( EY O İNANANLAR, HEPİNİZ TOPLUCA BARIŞIN İÇİNE GİRİN. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Kesinlikle o sizlere apaçık düşmandır. )
Ayetteki "Udhulu fis silmi" ( Barışın içine girin ) ifadesi bir halden hale geçişi, portalden geçişi simgelemektedir. Ayette, Rab'bin ilahi mühürü niteliğinde olan ve O'nun tekliğini, birliğini simgeleyen 10 sayısının iki farklı şekilde tezahürü vasıtası ile 11 nümerolojisi de tezahür etmektedir.
- Ayetin numarası 208 olup, bu sayının nümerolojik değeri 10 olmaktadır. ( 2+0+8 = 10 )
- Ayetin, esas mesajı veren ve yukarıda büyük harflerle belirtilmiş ilk cümlesinde 10 kelime bulunmaktadır.
"Yurtta sulh*, cihanda sulh" söylemi ilk defa Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Nisan 1931'de millete beyannamesinde şu paragraf içinde dile getirilmiştir:
"Cumhuriyet Halk Fırkasının müstakar umumî siyasetini şu kısa cümle açıkça ifadeye kâfidir zannederim: Yurtta sulh, cihanda sulh için, çalışıyoruz."
* Sulh = Barış
Yukarıdaki söylem 19 kelimeden oluşmaktadır.
"Yurtta sulh, cihanda sulh" ifadesi ise "21" harften oluşmaktadır. "Ruh" kelimesinin Kur'an'daki tekrar afedi olan 21 sayısı hem "Ruh" kelimesinin numerik sembolü hem de "2'den 1'e", "İkiyi birlemek", "Vahdeti ( Üniteyi / Birliği ) İdrak"') kavramlarının sembolüdür.
Öncü spiritüalist Bedri Ruhselman tarafından üst plan tebliğlerinden derlenmiş olan İlahi Nizam ve Kainat kitabında yer alan 19 ( 1+9 = 10 ) kelimelik aşağıdaki cümle de, içerdiği "O ahenkten olmak" ifadesiyle "halden hale geçiş", "bire dönüş" yani ayette ifade edildiği üzere "Barışa giriş" kavramıyla uyum arzetmektedir.
"MADDE İLE SEN, HER ŞEYLE HİÇ OLAN VE BU HER ŞEYİN AHENGİNE UYABİLEN SEN, O AHENKTEN OLACAĞIN ANI ÖZLE!"
Ayrıca bkz.
https://kuranilmi.blogspot.com/2019/01/bars-manconun-numerolojik-gizemi.html?m=1
Ahmed ... Muhammed
Nebi resul Hz. Muhammed'in isminin yer aldığı ayetlerde de 11 nümerolojisi olduğu görülmektedir ki resulün "halden hale geçerek ilahi kozmik bilgileri vahiy yoluyla alması" fenomeni 11 sayısının simgelediği en önemli anlamlardandır.
"Muhammed" ( Övülmüş ) ve "Ahmed" ( Çok Övülmüş ) kelimelerinin yer aldığı ayetler şöyledir;
3/144 Ve (1) ma (2) MUHAMMEDUN (3) illa (4) rasul (5) kad (6) halet (7) min (8) kabli (9) hi (10) er (11) rusul (12) e (13) fe (14) in (15) mate (16) ev (17) kutile (18) e (19) enkalebtum (20) ala (21) a'kabi (22) kum (23) ve (24) men (25) yenkalib (26) ala (27) akibey (28) hi (29) fe (30) len (31) yedurr (32) allahe (33) şey'a (34) ve (35) se (36) yeczi (37) allahu (38) eş (39) şakirin (40)
( Ve MUHAMMED resulün haricindeki değildir. Ondan öncede resuller geldi geçti. O halde, eğer ölürse veya öldürülürse, topuklarınızın üzerinde geriye mi döneceksiniz? Ve kim topuklarının üzerinde, geriye öncesine dönerse, Allah’a şey kadar bile zarar veremez. Allah şükredenleri karşılıklandıracaktır. )
33/40 Ma (1) kane (2) MUHAMMEDUN (3) eba (4) ehadim (5) min (6) ricali (7) kum (8) ve (9) lakin (10) rasule (11) allahi (12) ve (13) hateme (14) en (15) nebiyyin (16) ve (17) kane (18) allahu (19) bi (20) kulli (21) şey'in (22) alima (23)
( MUHAMMED adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Lakin Allah’ın resulüdür ve habercilerin sonuncusudur. Allah herşeyi bilendir. )
47/2 Ve (1) ellezine (2) amenu (3) ve (4) amilu (5) es (6) salihati (7) ve (8) amenu (9) bi (10) ma (11) nuzzile (12) ala (13) MUHAMMEDİN (14) ve (15) huve (16) el (17) hakku (18) min (19) rabbi (20) him (21) keffera (22) an (23) hum (24) seyyiati (25) him (26) ve (27) asleha (28) bale (29) hum (30)
( Ve o inananlar, iyilikler yapanlar ve o MUHAMMED' e indirilene inananlar, o Rab’lerinden gerçektir. Onlara kötülüklerini örter ve durumlarını iyileştirir. )
48/29 MUHAMMEDU (1) er (2) rasulu (3) allah (4) ve (5) ellezine (6) mea (7) hu (8) eşiddau (9) ala (10) el (11) kuffari (12) ruhamau (13) beyne (14) hum (15) tera (16) hum (17) rukkean (18) succeden (19) yebteğune (20) fadlen (21) min (22) allahi (23) ve (24) ridvana (25) sima (26) hum (27) fi (28) vucuhi (29) him (30) min (31) eseri (32) es (33) sucud (34) zalike (35) meselu (36) hum (37) fi (38) et (39) tevrati (40) ve (41) meselu (42) hum (43) fi (44) el (45) incil (46) ke (47) zer'in (48) ahrace (49) şat'e (50) hu (51) fe (52) azera (53) hu (54) fe (55) istağleza (56) fe (57) isteva (58) ala (59) suki (60) hi (61) yu'cibu (62) ez (63) zurraa (64) li (65) yeğiza (66) bi (67) him (68) el (69) kuffar (70) veade (71) allahu (72) ellezine (73) amenu (74) ve (75) amilu (76) es (77) salihati (78) min (79) hum (80) mağfiraten (81) ve (82) ecran (83) azima (84)
( MUHAMMED Allah’ın resulüdür. O onunla birlikte olanlar, inkarcılar üzerine şiddetli, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları eğilmede, yere kapanmada görürsün. Allah’tan üstünlüğü lütfu ve rızayı ararlar. Simaları onların, yüzlerinde yere kapanma izi vardır. Onların Tevrat' ta misalleri böyledir. İncil' de misalleri ise filizini çıkarmış, onu kalınlaştırarak kuvvetlendirmiş de bacakları üzerine istiva etmiş ekin gibidir. Ziraatçilerin hoşuna gider. Onlarla inkarcıları öfkelendirip kızdırmak içindir. Allah o inananlara ve onlardan iyilikler yapanlara af ve büyük ödül vaad etmiştir. )
61/6 Ve (1) iz (2) kale (3) is (4) ibnu (5) meryeme (6) ya (7) beni (8) israile (9) in (10) ni (11) resulu (12) allahi (13) iley (14) kum (15) musaddikan (16) li (17) ma (18) beyne (19) yedey (20) iye (21) min (22) et (23) tevrati (24) ve (25) mubeşşiren (26) bi (27) resulin (28) ye'ti (29) min (30) ba'di (31) i (32) ismu (33) hu (34) AHMEDU (35) fe (36) lemma (37) cae (38) hum (39) bi (40) el (41) beyyinati (42) kalu (43) haza (44) sihrun (45) mubin (46)
( Ve zamanında Meryem oğlu İsa "Ey İsrailoğulları, kesinlikle ben size, Tevrat' tan o benden öncekini doğrulayıcı ve benden sonra ismi AHMED olarak gelecek olan resulü müjdeleyici olarak Allah’ın resulüyüm. Böylece onlara açık deliller ile geldiğinde "Bu apaçık sihirdir." dediler. )
- Resulün ismi olan "Ahmed" ( Çok Övülmüş ) kelimesi ile hem O'nun ismi hem de sıfatı niteliğinde olan "Muhammed" kelimesinin, geçtikleri ayetlerdeki sıra numaraları şöyledir.
3/144'te Muhammed olarak 3. kelime,
33/40'ta Muhammed olarak 3. kelime,
47/2'de Muhammed olarak 14. kelime,
48/29'da Muhammed olarak 1. kelime,
61/6'da Ahmed olarak 35. kelimedir.
Bu sıra numaraların toplamı ( 3+3+14+1+35 = 56 ) olan 56 sayısının nümerolojik değeri 11 sayısını vermektedir. ( 5+6 = 11 )
- Muhammed suresinin sıra numarası 47 ( 4+7 = 11 ) olup bu surede 38 ( 3+8 = 11 ) ayet bulunmaktadır.
- "Muhammed" ( مَحْمَد ) kelimesinin ebced değeri 92 ( 9+2 = 11 )'dir. ( 4 مَ 40 حْ 8 مَ 40 د ) ( 4 dal 40 mim 8 ha 40 mim )
- Resulün ismin "Ahmed" olduğu Saff suresinin 6. ayetinde bildirilmektedir.
61/6 ..... ve mubeşşiren bi resulin ye'ti min ba'di ismu hu AHMEDU .....
( ..... ve benden sonra ismi AHMED olarak gelecek olan resulü müjdeleyici olarak ..... )
"Ahmed" kelimesini oluşturan harflerin Türkçe alfabedeki* sıra değerleri toplamı yani kelimenin nümerolojik değeri de 38 ( 3+8 = 11 ) olmaktadır ( A (1) + h (10) + m (16) + e (6) + d (5) = 38 ) ki bu sayı aynı zamanda Muhammed suresindeki ayet sayısıdır.
* 29 harften ( 2+9 = 11 ) oluşan Türkçe alfabe, telaffuz edilebilecek her ses için ayrı bir harfin bulunduğu özel bir alfabe ve hatta kök dil alfabesidir.
Wednesday, November 16, 2022
"Gökten indiği sanılan KİTAPLAR!?
Bölüm başlığı olan ifade, Atatürk'ün 01.11.1937* tarihinde yaptığı meclis konuşmasının metninde yer alan ifadedir. Konuşmasının ilgili bölümü şöyledir. ( * Anılan tarih 11 nümerolojisi ile uyum arzetmektedir. )
“Fakat, bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmaları ile asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gayipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”
Medyada sıkça görünen ve belirli kitlelerce kanaat önderi addedilen bazı şahıslar Atatürk'ün bu söylemine dayanarak kendisinin "kitapları ve dini reddettiğini", "ateist" olduğunu yani "Allah inancı taşımadığını" iddia etmekte ve TV programlarında buna yönelik beyanlarda bulunmaktadırlar.
Oysa Kur'an'da da öğütlendiği üzere, "ilmi" ve "aklı" ilke edinmiş olan ve milletin de bu ilke doğrultusunda bir değişim ve gelişim göstermesini arzulayan Atatürk'ün bu söyleminde kutsal kitaplara atıf bulunmamakta olup, işaret edilen husus ayetlerde de belirtildiği üzere, hadisçi, fıkıhçı, seyh, mürşid, derviş, gavs, evliya, sufi vb sıfatları kisvesi altındaki din istismarcılarının ilhamla, vahiyle, rüyasında görmek suretiyle veya peygamberle ve hatta Allah'la ( haşa ) konuştuklarını iddia etmek suretiyle risale, külliyat vb. adı altında yazdıkları / yazmakta oldukları ve büyük bir halk kitlesi tarafından "gerçekten gökten gelen bilgiyle, ilahi iletişimle yazıldığı sanılan" şirk ve dalalet kitaplarıdır. Bu bağlamda Atatürk, toplumu saptırmak için bir vasıta olarak kullanılan bu kitapların gökten indirilmediğini belirtmektedir.
İstismarcı müşrikler tarafından din kisvesi altında şeytani kitaplar yazılması hususu Bakara suresinin 79. ayetinde bildirilmektedir.
2/79 FE VEYLUN LİLLEZİNE YEKTUBUNEL KİTABE Bİ EYDİHİM SUMME YEKULUNE HAZA MİN İNDILLAHİ li yeşteru bihi semenen kalila fe veylun lehum min ma ketebet eydihim ve veylun lehum min ma yeksibun
( VAY O KİTABI ELLERİYLE YAZANLAR VE SONRA ONU AZ DEĞERE SATMAK İÇİN "BU ALLAH'IN İNDİNDENDİR." DİYENLER İÇİN. Vay onlara o elleriyle yazdıklarından ve vay onlara o kazandıklarından. )
Yukarıdaki ayette açıkça "Gökten indiği sandırtılan ve sanılan kitaplara ( yazılara )" dikkat çekilmekte ve inananlar uyarılmaktadır.
52/41 Em indehumul ğaybu fe hum yektubun
( Gayb onların indinde de onlar mı yazıyorlar? )
68/47 Em indehumul ğaybu fe hum yektubun
( Gayb onların indinde de onlar mı yazıyorlar? )
Yukarıdaki iki ayette de, "gaybdan haber aldığını", "meleklerle veya peygamberlerle konuştuğunu" iddia ederek kitaplar yazanlara işaret edilmekte ve inananlar uyarılmaktadır.
Şeytani tarikatlere bağlı muhtelif yayın evleri tarafından yayımlanan bu tür kitaplar incelendiğinde içeriklerindeki şirk, cehalet, dalalet ve fahişet dolu ifadeler esef ve hayret ile tespit edilebilmektedir. Kur'an'ın indirilişinden bu yana Kur'an ayetlerinde yer almayan bir çok şeytani söylem ve eylem bu tür kitaplar vasıtasıyla insanlara dinin gereğiymiş gibi empoze edilerek toplum akıldan ve ilimden uzaklaştırılmaya, dogmaya yani sorgulamadan kabule yönlendirilmeye çalışılmıştır. İşte medeni ve yüksek nitelikli bir toplum inşa etme arzusunda ve azminde olan Atatürk'ün öncelikli gayesi milleti akıldan, idrakten ve ilimden uzaklaştırma gayesi güden ve küreselci güçlerin bir insiyatifi olan bu şeytani stratejinin önünü kesmeye çalışmak olmuştur.
Atatürk'ün Allah bilinci ve inancı, Nutuk'ta yer alan muhtelif bölümlerdeki "Tanrı" vurgusu ile de açıkça görülmektedir.
"Salâhattin Bey' in kendisine de aynen şu telgrafı çektirdim. 14.7.1919 31 Amasya'da 5'inci Tümen Komutanlığına Refet Bey 'edir : ......... Kutsal amacımın gerçekleştirilmesi uğrunda gösterilecek ortak gayrette TANRI HEPİMİZİ ZAFERE ULAŞTIRACAKTIR. Gözlerinizden öperim." ( Nutuk - Sayfa 23 )
"Hâmit Bey' in bu telgrafına 21 Temmuz 1919 tarihinde verdiğimiz bir cevapta: "İNŞALLAH her şey olacaktır. Yalnız, milletin güvenebileceği bir kabine kurabilmek için, önce o kabinenin dayanabileceği bir kuvveti meydana getirmek lâzımdır. O da Doğu illeri kongresinin ve onun arkasından da Sivas genel kongresinin toplanması ile gerçekleşecektir" dedik." ( Nutuk - Sayfa 26 )
"Bu telgrafta başlıca şu cümleler vardır : ....... Vatanımızı paylaşma ve yok etme duşüncesini bu kadar açık ve haysiyet kırıcı bir şekilde ortaya koyan bu ifade karşısında titremeyecek duygulu bir insan düşünemiyorum. TANRI'YA BİNLERCE ŞÜKREDELİM Kİ, milletimiz, ruhundaki kahramanlık azmiyle, tarih boyunca sürüp gelen hayat ve varlığını, hiçbir zaman ne kaderin akışına ne de böyle cellâtça hükümlere kurban etmeyecektir." ( Nutuk - Sayfa 35 )
"..... TANRI'YA ŞÜKÜR, yurdumuzdaki millî akımın pek çok gelişmekte, kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu, bizleri sürekli olarak bu noktaya doğru çekiyor ve davet ediyor." ( Nutuk - Sayfa 51 )
".... Pek sayın ve temiz kalpli kardeşim. Abdülkerim Paşa Hazretleri'ne. TANRI'YA ŞÜKÜRLER OLSUN, sağlığım yerindedir." ( Nutuk - Sayfa 94 )
"Cevabımda, ben de böyle başladım : ......... Kurtuluş çaresi ve yaşama ilkesi ancak ve ancak Kuva-yı Milliyenin önderliğinin benimsenmesinde ve millî iradenin hâkim olmasındadır. Bu sağlam ve meşru temelden en küçük bir sapma, ALLAH KORUSUN, devlet, millet ve vatanımız için pek acı bir yıkım getirir." ( Nutuk - Sayfa 95 )
"YÜCE TANRI'YA ŞÜKÜRLER OLSUN, bu gayenin gerçekleştirilmesinde, artık milletimiz her türlü kötü niyet belirtilerini kırmış, bütün kahramanlığı ile dönüşü olmayan kesin adımlarını atmıştır." ( Nutuk - Sayfa 95 )
"....... Lûtfedip bu iki noktadan biri için evet veya hayır şeklinde cevap verirseniz, TANRI VE MİLLET KATINDA bütün asaletiyle değerli kalacağına şüphe olmayan bu asil teşebbüsünüzün bizlerle ilgili yönünü tamamlamış olursunuz." ( Nutuk - Sayfa 97 )
"Merhum Kerim Paşa'nın pek hoşlandığını bildiğim bir ifadeyle "Büyük Hazret" diye söze başladım: ......... Kerim Paşa'nın dokunmuş olduğu noktalara cevap verirken şunları da söyledim : " Pek güzel ve yakın olan TANRI EMRİNİN YERİNE GELMESİ ile, bahtsız ve zulme uğramış asil milletimizin kurtuluşa ve huzura kavuşmasını yüce TANRI'NIN DENİZLER KADAR ENGİN OLAN KORUYUCULUĞUNDAN ÜMİTLE DİLER ve ufukları hep inatçı bir dumanla sarılı olan İstanbul'daki bazı kimselerin gerçeği görmemek için aşağılıkça direnen duygularının eriyip kaybolmasını bekleriz. Milletin asil ruhu da işte böylesine duygularla doludur. Yalnız tekrarlamama müsaadenizi rica ederim ki, evet veya hayır şeklinde karşılık verilmesini istirham ettiğimiz sorular maalesef karşılıksız bırakılmıştır. Azizim, ALLAH'IN ELİ BÜTÜN ELLERDEN ÜSTÜNDÜR. Ancak bununla birlikte güçlükleri yenmeye ve problemleri çözmeye girişenlerin kesinleşmiş bir hedefi olmak gerekti ..." MİLLET, TANRI'NIN BUYRUĞUNU YERİNE GETİRECEKTİR ve buyurduğunuz gibi milletçe elde edeceklerimiz hayırlı ve uğurlu olacaktır. Lûtufkâr dualarınızın eksik edilmemesini rica ederim. GAYRET BİZDEN, YARDIM VE KOLAYLIK ÖLÜMSÜZ TANRI'DANDIR."
( Nutuk - Sayfa 98 )
"Dikkate almak gerekir ki, bu yazıları ben yazmıştım. ....... Yapılan teşebbüsün ve yazılan yazıların ne dereceye kadar önemli noktaları içine aldığı ve nasıl bir dürüst vicdan ve keskin görüşle, yaşanan gerçeklerin kâğıda geçirildiği, elbette TANRI KATINDA ve milletin tarihî değerlendirmesine asaletle bezenmiş bir değer olarak kalacaktır." ( Nutuk - Sayfa 99 )
"Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri'ne Ahmet İzzet Paşa Hazretleri'ne ........ TANRI'YA ŞÜKÜRLER OLSUN, hükûmet ile millet, tam bir görüş birliğine varmış olduklarından, bundan sonra da devam edeceğinden emin bulunduğumuz karşılıklı samimiyet ve olgunluk derecesine ulaşmış olan birlik, kendini, millet ve memleket çıkarlannı garanti edecek şekilde ortaya koyacaktır." ( Nutuk - Sayfa 122 )
"Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal .... yolculuğumuz sırasındaki gözlem ve incelemelerimiz, bizlere, gerçek koruyucu olan ULU TANRI'NIN İLÂHİ LÛTFUYLA TECELLÎ EDEN millî birliğimizin dayanmış olduğu millî teşkilâtın, kökleşmiş, millet ve memleketin geleceğini kurtarmak için gerçekten güvenilir bir kuvvet ve kudret haline gelmiş olduğunu, şükürler olsun gösterdi." ( Nutuk - Sayfa 176 )
"İstanbul'da biribiri ardınca gelen ve âciz kimselerden kurulmuş olan kabineler, şerefsiz, haysiyetsiz ve aşağılık görünüşleriyle, suçsuz ve TANRI'YA BEL BAĞLAMIŞ OLAN MİLLETİN sembolü olarak tanındı;..." ( Nutuk - Sayfa 188 )
"Hey'etimiz de emindir. Ancak, içten ve dıştan gelen bin türlü ihtirasın kaynayıp köpürmesiyle, dirlik ve huzuru tehdit altında bulunan memleketimizin, millî vicdana güven veremeyecek bir kabine başkanına bir dakika bile katlanamayacağını ve TANRI KORUSUN, böyle bir durum ortaya çıkarsa, Osmanlı Devleti'nin tarihinde benzeri görülmemiş fecî olaylara yol açacağını, Padişah Efendimiz Hazretleri'nin yüce eşiğine arz etmeyi vatan borcu sayarız." ( Nutuk - Sayfa 208 )
"Dâvâmızın haklılık ve kutsallığı, bu güç zamanlarda, TANRI'DAN SONRA EN BÜYÜK YARDIMCIMIZDIR. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Hey'et-i Temsiliyesi adına Mustala Kemal" ( Nutuk - Sayfa 218 )
"Vatanımızı ve istiklâlimizi kurtarmak için giriştiğimiz kutsal mücadelede TANRI'NIN YARDIM VE KORUYUCULUĞU BİZİMLEDİR. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal: ( Nutuk - Sayfa 219 )
"1- TANRI'NIN LÜTFUYLA Nisan'ın 23' üncü Cuma günü, cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır. ....... 6 - YÜCE TANRI'DAN TAM BİR BAŞARIYA ULAŞTIRMASI NİYAZ OLUNUR. Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal ( Nutuk - Sayfa 224-225 )
"TANRI'NIN LÜTFUYLA Nisan'ın 23' üncü Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden itibaren askerî ve sivil bütün makamlarla bütün milletin tek mercinin Büyük Millet Meclisi olacağı bilgilerinize sunulur." ( Nutuk - Sayfa 225 )
"Paşa'nın ( Ali İhsan Paşa ) nasıl bir insan olduğunu çok iyi bilen Cemil Bey , pek doğru söylemiştir... ULU TANRI'DAN KIŞ UYKUSUNA YATMIŞ YILANA GÜNEŞ GÖSTERMESİN DİLEĞİNDE BULUNURUM." ( Nutuk - Sayfa 328 )
"Eğer düşmanlar maksatlarında tam bir başarıya ulaşmış olsalardı, ALLAH KORUSUN, bu tasarıya imza koymuş olan efendilerin de doğum yerleri sınır dışında kalabilirdi." ( Nutuk - Sayfa 350 )
"Broşürün 18'inci sayfasının son satırları, Nurettin Paşa' nın TANRI'NIN LÛTFUYLA, vatanı tehlikeden kurtaran büyük zaferin başarıcısı ve yaratıcısı olduğunu, millî tarihe bu defa pek önemli ve benzeri görülmemiş bir şeref ve iftihar sayfası eklemeyi sağlamış bulunduğu....." nu açıklamaya ayrılmıştır." ( Nutuk - Sayfa 359 )
"..... Ancak bu sayede ve TANRI'NIN YARDIMIYLA, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum." ( Nutuk - Sayfa 393 )
"Rauf Bey, kendi görüşünü açıktan açığa söylemekten kaçınıyor. Bilinen birtakım nazariyelerden sözederek : ''Hükûmetlerin yalnız biribirinden farklı iki ana temele dayanarak hareket ettiklerine inanıyorum; bu iki temelden biri mutlakıyet rejimidir'' diyor ve şöyle bir mantık yürütüyor : '' SÖZDE HÜKÜMDAR, HAK VE YETKİSİNİ TANRI'DAN ALIR* VE BU MEŞRULUĞA DAYANARAK HÜKMÜNÜ YÜRÜTÜRMÜŞ." ( Nutuk - Sayfa 397 )
* Atatürk, bu söyleminde "Şirk" ve "Allah ile aldatma" hususuna dikkat çekmiştir.
Ayrıca bkz.
https://kuranilmi.blogspot.com/2021/11/ataturk-ve-safsata-kelimesi.html?m=1
"İkinci insan" ve "Human 2.0" tuzağı
Kutsal kitaplardaki ilahi kozmik bilgileri negatif frekans yayılımı ve kitlesel tahakküm için kullanan küresel şeytanlar, "Human 2.0" kavramını da kutsal kitaba istinaden ancak bu kavrama farklı anlam ve niyet yükleyerek lanse etmişlerdir. "Singularity" ( Tekillik ), "Transhumanism" ( İnsanüstücülük ), "Project Avatar" gibi sözde evrim ve gelişim mesajı veren bu kavramların ardında, insanların, döngü sonu nedeniyle yükselmekte olan frekanslarının ve algılarının ( çakralarının ) bloke edilmesi ve insanlığın düşük frekanslı kaba madde planına ( dünya, cehennem ) hapsedilerek ruhsal tekamülünün ( bilişsel, zihinsel gelişim ) sözde engellenmesi hedefi yatmaktadır. Virüsler ( RNA molekülleri ), mRNA enjeksiyonu, sentetik gıdalar vb. de bu hedef doğrultusunda planlanan büyük projenin bileşenleridir.
Oysa ki ilahi nizamın akış halinde olan kader mekanizması kapsamında insanların ruhsal tekamülü, engellenmesi mümkün olamayacak şekilde hızlanmış olup, ayette de belirtildiği üzere "tuzaklar, sahiplerinin başına geçecektir." Yani kötücül amaçlarla ve insanlığa zarar vermek amacıyla kurguladıkları her tuzak, uygulamaya aldıkları her proje esasen insanlığın ruhsal tekamülü için bir vasıta işlevi görecektir. İşte bu nedenledir ki ayette "Allah'ın tuzağı daha büyüktür." ifadesi yer almaktadır.
Yukarıda deginilen "Human 2.0" yani "İkinci insan" kavramının özü İncil ayetlerinde şöyle bildirilmekte ve insanın özü olan ruha dönüşünden bahsedilmektedir.
46 1 Corinthians 15-44 Doğal beden olarak gömülür, ruhsal beden olarak diriltilir. DOĞAL BEDEN OLDUĞU GİBİ RUHSAL BEDEN DE VARDIR.
46 1 Corinthians 15-45 Nitekim şöyle yazılmıştır: "İLK İNSAN ADEM YAŞAYAN CAN OLDU. SON ADEM'SE YAŞAM VEREN RUH OLDU."
46 1 Corinthians 15-46 ÖNCE ruhsal olan değil, DOĞAL OLAN GELDİ. RUHSAL OLAN SONRA GELDİ.
46 1 Corinthians 15-47 İLK İNSAN YERDEN YANİ TOPRAKTANDIR. İKİNCİ İNSAN GÖKTENDİR.
Söylemlerinde "göksellik" kavramına sıkça değinmiş olan Atatürk'ün yazdığı "İnsan" isimli şiirin içeriği incelendiğinde İncil ayetlerinin benzeri bir mesaj ile karşılaşılmaktadır ki bu durum Atatürk'ün bazı ilahi kozmik bilgilere haiz olduğunu sezdirir niteliktedir.
"Gelenler adamdı, buldukları insandı
İnsan yalnız Tanrının yarattığı mâhluk
İNSAN MAHLUKTAN, ADAM İNSANDAN ÇIKTI.
TANRININ İNSANI YER VE İÇER.
İNSANIN ADAMI DÜŞÜNÜR VE YARATIR."