Çeviri

Tuesday, September 9, 2025

Çarmıh meselesi

1. - 3. yüzyıl aralığı olan Erken Dönem'de Hz. İsa'nın peygamberliğini kabul eden topluluklar, çarmıhın Roma idam yöntemlerinden biri olması nedeniyle olumsuz algı oluşturacağı düşüncesiyle, Hz. İsa’yı doğrudan çarmıhta tasvir etmekten kaçınmışlardır. O dönemde Hz. İsa sembolü olarak balık (ichthys), çapa, iyileştirici simgeler veya iyi çoban figürü gibi daha dolaylı semboller kullanmışlardır.

Ancak 4. yüzyıl başları olan Geç Antik Dönem'de "çarmıhta İsa figürü" sanat ve ikonografide yaygınlaştırılmaya başlanmıştır.

Çarmıhta Hz. İsa (Çarmıh = Car ( Dört) + Mıh (Çivi) = Dört Çivi)

"Çarmıhtaki insan" figürü esasen olumsuz anlamlı ve adeta "ibret olsun" mesajı veren bir sembolizm içermektedir. Zira insanlara "ibret", "üstünlük", "zafer" ve Rab'be de "meydan okuma" niteliği arzeden bir tasvir söz konusu gibidir. Ayrıca bir toplumun, kendileri için en kutsal değerlerden biri olan peygamberini böyle mazlum, mağdur ve mağlup resmetmesi de vicdanen makul görünmemektedir.

O halde, her sosyal yapının içine sızan ve dolaylı olarak o yapıyı kontrol altına alan şeytanlar "çarmıhtaki İsa figürü"nün yaygınlaşmasını ve bir sembol olarak kemikleşmesini sağlayarak batınen bir "zafer" mesajı mı veregelmişlerdirler?

Esasen Çarmıh, Hz. İsa için "yeni döngü" başlatan bir "halden hale geçiş portalı" işlevi görmüştür. İncil'de ilk "Çarmıh" kelimesinin geçtiği ayetin numarası olan 38 sayısının nümerolojik değeri 11'dir.

40-Matthew-10-38 Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir.

Hz. İsa'nın çarmıhının tepesine yazılmış olan INRI akroniminin yani "Iesus Nazarenus, Rex Iudaeorum" (Nasıralı İsa, Yahudilerin Kralı) ifadesinin Latin alfabesine göre ebced değeri 326'dır ki bu sayının nümerolojik değeri de 11 (3+2+6 = 11) sayısı olmaktadır.

Çarmıhın tepesine INRI yazıldığından bahsedilen İncil ayetinin numarası 19-19 olup, bu sayı ikilisinde de 11 nümerolojisi mevcuttur. (19 ... 10 ... "1" ve 19 ... 10 ... "1")

43-John-19-19 Pilatus bir de yafta yazıp çarmıhın üzerine astırdı. Yaftada şöyle yazılıydı: NASIRALI İSA YAHUDİLER'İN KRALI

Hz. İsa'nın, kaba madde planında "ölüm" gibi algılanan ilahi plana geçişi yani esasen "olumu" öncesinde, "insani yönünün yansımasıyla" sarfettiği "Eli, Eli, lema şevakteni" (אֵלִי אֵלִי לָמָה שְׁבָקְתָּנִי) cümlesinin gematria değeri 1019 olup bu sayının nümerolojik değeri de 11 olmaktadır.

40-Matthew-27-46 Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, "Eli, Eli, lema şevaktani?" yani, "Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?" diye bağırdı.

41 (Eli) + 41 (Eli) + 75 (Lema) + 862 (Şevakteni) = 1019 ... 1+0+1+9 = 11

Çarmıhtaki Hz. İsa'nın "ilahi plana geçiş" yaptığının bildirildiği Nisa suresinin aşağıdaki ayetinin 11 kelimeden oluşması da dikkat çekmektedir.

4/158 Bel (1) RAFEA (2) HU (3) ALLAHU (4) İLEY (5) H (6) ve (7) kane (8) allahu (9) azizen (10) hakima (11)

( Bilakis ALLAH O'NU (İSA) KENDİSİNE YÜKSELTTİ. Allah yücedir, hakimdir.  )

Ayetin kodundaki rakamların toplamının nümerolojik değeri 9 (4+1+5+8 = 18 ... 1+8 = 9) olup, bu sayı ayetteki kelime adedi olan 11 sayısıyla birlikte meşhur "9/11" kodunu oluşturmaktadır ki bu kodun nümerolojik değeri de 11'dir.

Hac portalı

"Hacc" (حَجه) kelimesi "Delillendirmek, Güçlü yönelmek, Yoğunlaşmak, Çabalamak; Ziyaret etmek, Bir yere yoğun şekilde yönelmek, Bir mekana gitmek" anlamlarına gelen bir kelime olup, Kur'an'da "Delillendirmek*", "Mücadele etmek, Çabalamak" ve "Ziyaret (Kabe)" anlamlarında yer almaktadır. (* Aynı kökten olan "Huccet" kelimesi "Delil" anlamına gelmektedir.)

"Hacc" kelimesinin ebced değerinin 11 (He 8 + Cim 3 = 11) olması ve düalitenin, döngünün sembolü olan bu sayının simgelediği anlamlardan birinin de "portal açılışı" ve "halden hale geçiş" olması "Kabe ziyareti" anlamındaki "Hacc"ın esasen bir "ruhsal hal değişimi vasıtası" olduğuna işaret niteliğindedir. 

"Hacc" kelimesinin Kur'an'da 11 kere tekrarlanması da ayrıca dikkat çekmektedir. 

2/158 1 kere
2/189 1 kere
2/196 3 kere
2/197 3 kere
3/97   1 kere
9/3     1 kere
22/27 1 kere

Toplam 11 kere

Kur'an'da "El Hacc" kelimesiyle başlayan tek ayet Bakara suresinin aşağıdaki ayetidir.

2/197 EL (1) HACCU (2) eşhurun (3) ma'lumat (4) fe (5) men (6) ferada (7) fi (8) hinne (9) el (10) HACCE (11) fe (12) la (13) rafese (14) ve (15) la (16) fusuka (17) ve (18) la (19) cidale (20) fi (21) el (22) hacc (23) ve (24) ma (25) tef'alu (26) min (27) hayrin (28) ya'lem (29) hu (30) allah (31) ve (32) tezevvedu (33) fe (34) inne (35) hayra (36) el (37) zadi (38) el (39) takva (40) ve (41) itteku (42) ni (43) ya (44) uli (45) el (46) elbab (47)

( HAC bilinen aylardadır. Kim onun içinde HACCI farz ederse, hacda cinsel ilişki, günahkarlık, tartışma mücadele yoktur. Allah, hayırdan ne yaparsanız onu bilir. O halde azıklanın. Sakınmanın çokluğu kesinlikle hayırlıdır. Ey akılları olanlar benden sakının. )

- Ayetin numarası olan 197 sayısının nümerolojik değeri olan 8 sayısının, ayetin ilk iki kelimesi olan "El" ve "Hacc" kelimelerinin sıra numaraları (1 ve 2 ) ile toplamı 11 sayısını vermektedir.

- Haccın tamamlanmasına ilişkin cümledeki "Hacc" kelimesinin sıra numarası da 11'dir.

Ancak, "Hacc" kelimesininin anlamları dikkate alındığında, bu kelimeye, "Kabe ziyareti" anlamı dışında da odaklanılması ilmi açıdan doğru bir yaklaşım olacaktır. Zira, "Hacc" kelimesinin "Mücadele, Çaba" anlamı çerçevesinde, "iyilik, doğruluk, adalet, yüksek ahlak" yolundaki yani Allah yolundaki her türlü "Hacc" da insanın ruhsal hal değişimine girmesine vasıta olmaktadır.

Monday, September 8, 2025

Güneş ve Ay "hesap" iledir.

Güneş ve Ay arasındaki mesafe ortalama olarak 150 milyon km.'dir.

https://www.universetoday.com/articles/how-far-is-the-moon-from-the-sun

Güneş ve Ay'ın "Rab'bin ayetlerinden" olduğunun ifade edildiği Fussilet suresinin aşağıdaki ayeti yukarıdaki bilgiyle nümerik uyum arzetmektedir.

41/37 VE (1) MİN (2) AYATİ (3) Hİ (4) EL (5) LEYLU (6) VE (7) EL (8) NEHARU (9) VE (10) EL (11) ŞEMSU (12) VE (13) EL (14) KAMER (15) la (16) tescudu (17) li (18) el (19) şemsi (20) ve (21) la (22) li (23) el (24) kameri (25) ve (26) uscudu (27) li (28) allah (29) ellezi (30) haleka (31) hunne (32) in (33) kuntum (34) iyya (35) hu (36) ta'budun (37) 

( VE GECE, GÜNDÜZ, GÜNEŞ VE AY O'NUN AYETLERİNDENDİR. Ne Güneş için, ne de Ay için yere kapanmayın. Eğer sadece O’na kulluk etmekteyseniz, onları yaratan Allah için yere kapanın. )

- Ayetin, Güneş ve Ay kelimelerini de içeren ilk cümlesinde 15 kelime bulunmakta olup, "Kamer" (Ay) kelimesi 15. kelimedir.

- Ayetin sure numarasındaki rakamların toplamı da 15 (4+1+3+7 = 15) olup, bu sayıdaki rakamlar, Güneş ve Ay arasındaki mesafeyi milyon km cinsinden ifade eden 150 sayısındaki rakamlardır.

Rahman suresinin aşağıdaki ayetinde ise Güneş ve Ay ile ilgili bir "hesaplamadan" bahsedilmektedir.

55/5 El şemsu vel kameru Bİ HUSBAN 

( Güneş ve Ay HESAP iledir. )

Ayetin çoklu semantik ve nümerik anlamları olmakla birlikte, sure numarasındaki rakamların toplamının 15 (5+5+5 = 15) olması, yine Güneş ile Ay arasındaki mesafeye işaret niteliğindedir.

Ayrıca ayette, nümerik bilgiye işaret eden "Bi husban" (بِحُسْبَانٍۖ) (Hesap ile) kelime grubunun ebced değeri olan 123 sayısının nümerolojik değeri 6 olup, bu sayı yukarıda değinilen 150 ve 15 sayılarının nümerolojik değerine eşittir. (Be 2 + He 8 + Sin 60 + Be 2 + Elif 1 + Nun 50 = 123 ... 1+2+3 = 6)

Sunday, September 7, 2025

Plaza mı "Plazindan" mı?

Latince "Platea" (Geniş yol, Meydan" kelimesinden türeme İspanyolca bir kelime olan ve esasen "Yer" anlamına gelen ancak günlük konuşma dilinde "Yüksek bina" anlamında kullanılan "Plaza" kelimesi "Şirket" kelimesiyle de özdeş hale gelmiştir. Daha detaylı düşünülecek olursa plazaların, insanları içine hapsetmek ve köleleştirmek için kullanılan "yapay habitat"lar, "vivarium"lar yani "cehennemler" oldukları kolaylıkla farkedilebilmektedir. Dolayısıyla "plazalar"ın batıni kuruluş sebebi insanları "mutsuz" etmektir.

Son dönemde yayımlanmaya başlayan bir TV programının oksimoron ismi konu bağlamında dikkat çekmektedir. "PLAZADA MUTLU OLMA REHBERİ"!

İsmi, net bir gerçeği yani "plaza* ortamının mutsuzluk kaynağı" olduğunu ortaya koyan ve "yardımcı olma" amacı güden böyle bir programın yayınlanma nedeninin batıni bir sebebi olabilir mi? Mesela, doğasına aykırı yapay bir ortama hapsedilerek gerçeklikten uzaklaştırılmak ve ruhen pasifize edilmek istenen insana, algı operasyonu vasıtasıyla bu ortamın esasen "olması gereken ve adapte olunması gereken bir ortam olduğu" dolaylı olarak telkin edilmeye çalışılıyor olabilir mi? (*Bu noktada "plaza" kelimesinin hem fiziki "şirket binası ortamı", hem de güncel durumda "dijital ağ" ile oluşturulmuş iş ortamı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.)

Programın tanıtım görselinde ve program içeriğinde yer alan ve aşağıda "bold" olarak yazılmış şu sorular/ifadeler de şirket sisteminin zulme dayalı, sinsi yapısını ortaya koymaktadır. 

"Çok çalışıyorsun ama zam alamıyor musun?"

(Çok çalışıyor, sonuçlar üretiyor, katkı veriyor ancak zam alamıyorsan muhtemelen zulme uğruyorsun.)

"Terfi hayal mi oldu?"

(Neden hayal oldu? Objektif olarak iyi işler yaptın. İlişkilerinde de sorun yok. Niteliklerin de uygun. Neden hayal oldu? Çünkü muhtelif! sebeplerle hakkını başkasına verdiler.)

"Sessiz istifadan nasıl çıkarsın?"

(Çıkmadan önce insanın neden o modda olduğunu hatırlaması gerekir. Zira, objektif yani gerçek bağlamda sürekli haksızlığa, adaletsizliğe ve hatta mobinge uğrayan ve doğal olarak motivasyonunu kaybeden bir insan "sessiz istifa" (ekstra çaba sarfetmeden, yalnızca verilen görevleri asgari düzeyde yapma) moduna girmiş olabilir. Dolayısıyla bu sebeplere dayalı bir sessiz istifadan çıkılabilmesi için adaletin tesisi gerekir ki "plaza" ortamı bunun yeri değildir.)

Pazartesi sendromundan kurtulamıyor musun?

(Esasen yeni bir döngü başlangıcının ilk günü olan Pazartesi gününün bir sendrom olarak algılanması, zaten mevcut "plaza" sisteminin zorlama ve zulümden ibaret bir kötü frekans jeneratörü olduğunun başlı başına delili niteliğindedir.)

Paranın ötesinde mutluluk

(Konu "plaza" yani "iş ortamı" ama "mutluluğun para olmadığı" telkini yapılıyor. Zaten esasen mevcut dahi olmayan ve kadim bir hipnoz ve aldatma aracı olan "para" elbette mutluluk değildir. Hatta evvelki bölümlerde incelendiği üzere tüm kötülüklerin kök sebebidir. Ancak programdaki konu "plaza" yani iş ortamı.... Dolayısıyla adil bir maaş ve geçim düşüncesiyle "plaza"ya gelen insanlar adil olmayan bir ücretlendirmeye maruz kaldıklarında "paranın ötesinde mutluluk" mu düşüneceklerdir? Konu para gibi görünse de esasen uğradıkları haksızlığın sıkıntısını yaşayıp, mücadelesini vermeyecekler midir? Bu zulüm sistemine razı mı olacaklardır? Maalesef istenen budur. Ve bu da batıni bir algı operasyonu ve hipnoz girişimidir.)

"Şikayet ederek mutlu olamayız."

(Şikayet, bir sorunun varlığı durumunda ortaya çıkan ve o sorunun giderilmesini amaçlayan bir iletişim yöntemidir. Dolayısıyla rasyonel ve samimi bir şikayet sürecin iyileşmesine katkı verir. Şikayeti, "kaçınılması gereken" hatta "ayıp" bir olguymuş gibi ve bir "mutluluk engelleyici" unsurmuş gibi algılatmaya çalışmak, insanları, onlara her şeyi dayatabilen sistemin kölesine dönüştürme yolundaki bir taktiktir. Zira "şikayet etme itaat et" mottosuyla özetlenebilecek bu taktiğin özü de sistemin daima "haklı", insanın ise "haksız" olduğu telkinine dayanmaktadır.)

"Çalışanların %68'i stres altında"

(Stres, her türlü psikosomatik hastalığın temeli olan faktördür. Herhangi bir topluluktaki bireylerin %70 seviyesindeki bir bölümünün "stresli" olması, o sistemde çok ciddi bir sorunun bulunduğunu ortaya koyan bir göstergedir.)

"Ailesine zaman ayıramayan beyaz yaka mutsuz oluyor."

("Ailesine zaman ayıramamak." ifadesi zaten başlıbaşına "farkedilmeyen kölelik ve mahpusluk" ve dolayısıyla mutsuzluk durumunu tanımlayan bir cümledir. Zira, bu durumu sağlayan plaza sisteminin yani şirket sisteminin temel işlevlerinden biri de, esasen sanal ve batıl bir yarışa sokulmuş olan insanlar arasındaki aile, dostluk, arkadaşlık, yoldaşlık vb. bağlarını sinsi bir şekilde ortadan kaldırmaktır.)

"Göründüğün kadar varsın."

(Programın ilgili bölümünde verilen mesaj "Sen ne kadar çalışırsan çalış, yeni dünya düzeninin dijital ağ ortamında veya "plaza" ortamında şov yapmadıkça, "ben ben" demedikçe, yaptıklarını göze sokmadıkça, sesini yükseltmedikçe kimse seni görmez, hakkın yenir ve yok olur gidersin." Bu ifadeler bir zulüm ortamının doğrudan tanımı niteliğindedir. Zira objektif bazda iyi işler yapanın, bir yönetsel yapı içerisindeki sorumlu ilgililer tarafından farkedilmemesi, görülmemesi, görülmek istenmemesi ancak ve ancak kötü niyetli ve nefsani sebeplerden kaynaklanır. Yani  bu durum, iyi işler yapmasa da, esasen başarılı olmasa da şov yapıp, göz boyayanların veya ilişkilerini kullananların diğerlerinin önüne rahatlıkla geçebileceği anlamına gelmektedir ki bu fenomen zaten, beyhude mutluluğun arandığı "plaza" ortamının temel kuralı niteliğindedir.)

Programa konuk edilen bir müzisyenin, "insanların stres atmak için müziğe yöneldiklerini ifade etmesi" de mutluluğun plazada değil plazanın dışında olduğunu ayrıca teyid etmektedir.

Her ayet gibi çoklu anlamları olan Saffat suresinin aşağıdaki ayetindeki "Bina" ve "Cehennem" kelimelerinin birbirleriyle ilintili ve birlikte kullanımı, bölümün konusuna sembolik olarak işaret etmekte gibidir.

37/97 "O'na BİNA YAPIN da O'nu CEHENNEMİN İÇİNE ATIN." dediler. 

Haşr suresinin aşağıdaki ayetinde de, insanlığı tahakküm altında tutma obsesyonuna tutulmuş kibirli şeytanların insanla mücadelesinin bölümle ilgili boyutuna da işaret edilmekte gibidir.

59/14 Sağlam korunmuş üstün şehirlerde veya DUVARLARIN ARKASINDA OLMADAN SİZİNLE TOPLUCA SAVAŞAMAZLAR. .....

Şuara suresinin aşağıdaki ayetinde ise insanları, "kurdukları binalara" hapsetmeye çalışan şeytanlara atıfta bulunulmakta gibidir. (Elbetteki ayetin, evvelce de incelenmiş olan çoklu anlamları mevcuttur.)

26/128 Her tepeye ayet BİNA KURAR da abesle mi iştigal edersiniz? 

Küresel dijital dönüşüm ve diğer bazı küresel amaçlar için bir vasıta olarak kurgulannış olan COVID19 pandemisi sonrasında, artık birçok kişi home office (ev ofis) formatında "evden çalışır" hale gelmiş olsa da bu sefer bu durumun getirdiği 7/24 erişilebilirlik nedeniyle "evler plazaya" dönüşmüş durumdadır. Zira esasen küresel sistem, "evden çalışma" kavramının oluşturduğu rahatlık ve huzur algısını maske olarak kullanmak suretiyle, dijital araçları (cep telefonu, tablet vb.) elektronik kelepçeye dönüştürmüş ve zulüm seviyesini daha artırmıştır.

Bu konu ile bağlantılı olarak "Şirk ve Şirket Aldatmacası" başlıklı evvelki bölüm incelenebilir.

Thursday, September 4, 2025

Skotopik görüş ve Nuru Ziya

Latince "Işık gücü, Işık kaynağı" anlamına gelen "Lumen" kelimesi, bir ışık kaynağının toplam görünür ışık akısını yani kaynaktan çıkan ışığın gücünün (toplam miktarının) ölçü birimidir. (Örneğin "1000 lumenlik bir LED ampul" ifadesi ampulun ışık yayma gücünü ifade etmektedir.)

Latince "Işık" anlamına gelen "Lux" kelimesi ise bir yüzeye düşen aydınlık düzeyinin yani yüzeyde algılanan ışık yoğunluğunun ölçü birimidir. (1 lux = 1 lumen / m^2)

Gece görüşü (skotopik görüş) itibarıyla bir insanın görebilmesi için gerekli aydınlık seviyesi yani ışık miktarı 0,001–0,01 lux civarındadır. Yani, görmenin mutlak sınırı 0,001 lux seviyesindedir.

Bakara suresinin aşağıdaki ayeti, insanın "görmesi / görememesi" hususunu "aydınlık / ışık" kelimesiyle birlikte içeren ilk ayet olup, ayette "1" nümerolojisi bulunmaktadır. Kur'an'da "Diya" (Işık) kelimesi ilk kez "Edae" (Aydınlatmak) haliyle bu ayette geçmektedir. 

2/17 Meselu (1) hum (2) ke (3) meseli (4) ellezi (5) istevkade (6) nara (7) fe (8) lemma (9) EDAET (10) ma (11) havle (12) hu (13) zehebe (14) allahu (15) bi (16) nuri (17) him (18) ve (19) terake (20) hum (21) fi (22) zulumatin (23) la (24) yubsirun (25)

( Onların misali o ateş yakmayı isteyenin misali gibidir. Yakıp da çevresindekileri AYDINLATTIĞINDA Allah aydınlıklarını giderir ve onları karanlıkların içinde terkeder de onlar görmezler.  )

- Ayetin kodundaki rakamların toplamının nümerolojik değeri 1 (2+1+7 = 10 ... 1) olmaktadır. Ayrıca bu rakamlar "Allah" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısındaki rakamlardır.)

- Ayetteki "Edaet" (Aydınlattı) kelimesinin sıra numarası olan 10 sayısının nümerolojik değeri de 1'dir. ("Edae" fiilinin kökeni "Diya"* (Işık) kelimesidir.)

- Ayetin kodundaki sayılar ile ayetteki "Edaet" (Aydınlattı) ve "Nur" (Aydınlık) kelimelerinin sıra numaralarının toplamının nümerolojik değeri de "1" olmaktadır. (2+1+7+1+0+1+7 = 19 ... 10 ... 1)

Nur (Aydınlık) suresinin 64 (6+4 = 10 ... 1) ayetten oluşması da konu bağlamında dikkat çekmektedir.

* Kur'an'da "Diya" (Işık) kelimesi kök kelime olarak sadece 1 kere geçmektedir. 

28/71 Kul e raeytum in cealellahu aleykumul leyle sermeden ila yevmil kiyameti men ilahun ğayrullahi ye'tikum bi DİYA’ e fe la tesmeun

( De ki: "Eğer Allah geceyi üzerinize ayağa kalkış gününe kadar daim kılsaydı, size IŞIĞI getirecek ilah Allah’tan başka kimdir görüp düşündünüz mü? O halde duymaz mısınız?" )

- Ayetin sure numarası 28 olup, bu sayının nümerolojik değeri de 1'dir. (2+8 = 10 ... 1) 

- "Diya" (ضِيَٓاءٍۜ) (Işık) kelimesinin ebced değeri olan 811 sayısının nümerolojik değeri de 1'dir. (Dad 800 + Ya 10 + Elif 1 = 811)

"Ziya" olarak da telaffuz edilen "Diya" kelimesi batı dillerinde "Tanrı, İlah" anlamına gelen "Deus" (lat.), "Zeus" (gre.), "Dieu" (fra.) kelimeleriyle ortak kökendendir.

Ezoterik bir cemiyet olan Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği'nin İstanbul'daki merkezinin adresindeki sokak isminin "Nuru Ziya" (Işık Aydınlığı / Tanrı'nın Aydınlığı) olması, bina numarasının ise 111 olması da konu bağlamında dikkat çekmektedir.  

Tuesday, September 2, 2025

"Tekasür" haberleri!

"Forbes milyarderler listesinde Türkiye’den 4 isim yükselişte...

Forbes, 1 Eylül 2025 itibarıyla milyarderler listesini yeniledi. Küresel ölçekte ABD borsalarındaki dalgalanmalar öne çıkarken, Türkiye’den de dört önemli iş insanı servet artışlarıyla dikkat çekti.

Tesla, SpaceX, xAI ve X’ten elde ettiği gelirlerle servetine güç katan Elon Musk, 415,6 milyar dolarlık varlığıyla üst üste 16. ayda da dünyanın en zengin insanı unvanını korudu. Sadece geçen ay servetini 14,4 milyar dolar artıran Musk, rakiplerine fark atmayı sürdürdü.

Listede Google kurucuları Larry Page ve Sergey Brin, hisselerindeki yüzde 9’luk artışla sırasıyla 20,3 milyar ve 15,1 milyar dolarlık ek kazanç sağladı. LVMH’nin güçlü performansı ise Bernard Arnault’u 11,2 milyar dolar yükselişle 7. sıraya taşıdı. ....... "

Basından 01.09.2025

Yukarıdaki haberin içeriğine ve ifade tarzına bakıldığında adeta bir "başarı" temasının vurgulandığı dikkat çekmektedir. "Yükselişte", "Servetine güç kattı", "Dünyanın en zengin insanı ünvanını korudu", "Rakiplerine fark atmayı sürdürdü", "Güçlü performans" vb. ...

Ve haberde neredeyse, esasen bir "kara liste" olan Forbes'un bu listesinde Türkiye'den de temsilcilerin bulunmasının bir gurur kaynağı olduğu ifade edilecek gibidir. 

Dünya Bankası'nın 2024 yılı verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %8,5'i aşırı yoksulluk sınırı olan günde 2,15 doların altında bir gelirle yaşamaktadır. Daha geniş bir yoksulluk tanımına göre ise günde 6,85 doların altında yaşayanların oranı %44'tür. Ancak bu oranın sadece tahmini bir küresel ortalama olduğu, bazı bölgelerde ve farklı ölçüm kriterleriyle bu oranın çok daha yüksek olabileceği yani %50–%60’lara yaklaşabileceği belirtilmektedir. 

Dünya nüfusunun büyük bölümünün imkansızlıklar ve yoksullukla boğuşmasının temel sebebi yukarıda yer alan haberin içeriğidir. Zira "yoksulluk" ancak sistematik ve planlı bir "bozgun" sonucunda tezahür edebilir ki bu husus şu ayette dolaylı olarak bildirilmiştir.

2/11 Ve onlara "YERDE BOZGUN YAPMAYIN." DENİLDİĞİNDE, "Kesinlikle BİZLER İYİLEŞTİRENLERİZ." derler.

2/12 İyi bilin ki kesinlikle ONLAR BOZGUNCULARDIR VE LAKİN FARKETMEZLER.

Şirkin, şirketleşmenin yani şeytaniyetin temel parametresi olan "zenginleşme hırsı" ve "zenginlikte yarışma"  sendromu ayetlerde açıkça tasvir edilmektedir.

Kur'an;

23/55 Sanıyorlar mı ki, onlara kesinlikle o MALDAN VE OĞULDAN YAYDIKLARIMIZLA,

23/56 ONLARA HAYIRLARDA KOŞUYORUZ. Bilakis farketmezler.

-------

57/20 Bilin ki o DÜNYA HAYATI KESİNLİKLE oyundur, eğlencedir, süstür, ARANIZDA ÖVÜNMEDİR, MALLARDAN VE ÇOCUKLARDAN ÇOĞALTMADIR. Bitirip yetiştirdiği, ekincilerin hoşuna giden yağmur misali gibidir. Sonra kırpılmış parça olur. Ahirette şiddetli azap, Allah’tan af ve rıza vardır. DÜNYA HAYATI ALDATICI MADDİ FAYDA HARİCİNDEKİ DEĞİLDİR.

-------

102/1-2 TEKASÜR (Çoklama, Çokla övünme) SİZİ OYALADI.

102/2 Siz KABİRLERE VARINCAYA KADAR.

-------

104/2 O MALI TOPLAYAN VE ONU ADET ADET SAYAN,

104/3 MALININ ONU EBEDİ KILACAĞINI SANAR.

-------

2/96 Ve kesinlikle ONLARI HAYATTA İNSANLARIN EN HIRSLILARI OLARAK BULACAKSIN. O ORTAK KOŞANLARDAN HER BİRİ BİN SENE ÖMÜR SÜRMEYİ ARZULAR. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir.

İncil;

40-Matthew-6-24 .... Siz hem Tanrı'ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz."

42-Luke-18-24 Onun üzüntüsünü gören İsa, "VARLIKLI KİŞİLERİN TANRI EGEMENLİĞİ'NE GİRMESİ NE KADAR GÜÇ!" dedi.

42-Luke-18-25 "Nitekim DEVENİN İĞNE DELİĞİNDEN GEÇMESİ, ZENGİNİN TANRI EGEMENLİĞİ'NE GİRMESİNDEN DAHA KOLAYDIR."

Kur'an;

7/40 O ayetlerimizi YALANLAYANLARA ve onlara KİBİRLENENLERE, ONLARA GÖĞÜN KAPILARI KESİNLİKLE AÇILMAZ. DEVE İĞNE DELİĞİNDEN GEÇENE KADAR CENNETE GİREMEZLER. İşte suçluları böyle karşılıklandırırız.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2025/08/paravirus.html?m=1

Sunday, August 31, 2025

Karman Hattı ve Egzosfer

Deniz seviyesinden 100 km yükseklikte bulunan Kármán* Hattı ile atmosferin en üst katmanı olan ve 10.000 km yükseklikte bulunan  egzosfer dünya ile uzay arasındaki iki farklı sınır hattı olarak kabul edilmektedir.

* Macar asıllı Amerikalı mühendis ve fizikçi Theodore von Kármán'ın soyadından

Karman Hattı'nın sınır olarak kabul edilmesinin sebebi, bir cismin, havanın iyice seyrelmiş olduğu 100 km yükseklikte aerodinamik kaldırma kuvveti (kanatlar) ile havada duramamasıdır. Zira bu yükseklikte kanatların oluşturduğu kaldırma kuvveti artık yeterli olmamakta, cismin yörünge hızıyla hareket etmesi yani bir çeşit uydu gibi davranması gerekmektedir.

Egzosferin diğer bir sınır hattı olarak kabul edilmesinin sebebi ise bu katmanın atmosferin son katmanı olmasıdır.

"İrtifa el semavat" (Göklerin yükseltilmesi) kavramının fiil çekimi olarak yer aldığı, Ra'd suresinin aşağıdaki ayetinin ilk cümlesi yukarıdaki verilerle semantik ve nümerik uyum arzetmektedir.

13/2 ALLAHU (1) ELLEZİ (2) RAFEA (3) EL (4) SEMAVATİ (5) Bİ (6) ĞAYRİ (7) AMEDİN (8) TERAVNE (9) HA (10) summe (11) isteva (12) ala (13) el (14) arşi (15) ve (16) sehhara (17) el (18) şemse (19) ve (20) el (21) kamer (22) kullun (23) yecri (24) li (25) ecelin (26) musemma (27) yudebbiru (28) el (29) emra (30) yufassilu (31) el (32) ayati (33) lealle (34) kum (35) bi (36) likai (37) rabbi (38) kum (39) tukinun (40) 

( ALLAH Kİ, O GÖRDÜĞÜNÜZ GÖKLERİ SÜTUNSUZ YÜKSELTENDİR. Sonra arş, taht üzerine seviyelendi. Ay’ı ve Güneş’i buyruğuna aldı. Hepsi isimlendirilmiş belirli vade için akarlar. İşleri yönetir. Ayetleri ayrıntılandırır. Umulur ki Rab’binize kavuşmaya kani olursunuz.  )

- Ayetin ilk cümlesinde 10 kelime bulunnaktadır ki bu sayının nümerolojik değeri olan 1 sayısı yukarıda zikredilen 100 ve 10.000 sayılarınında nümerolojik değeridir.

- Ayetin kodundaki rakamlarla ayetteki kelim adedini temsil eden sayıdaki rakamların toplamı da 10 olmaktadır. (1+3+2+0+4+0 = 10 ... 1)

Bakara suresinin aşağıdaki ayetinde "göğün bina kılındığı" ifadesi yer almaktadır.

2/22 Ellezi (1) ceale (2) lekum (3) el (4) erda (5) firaşen (6) ve (7) el (8) semae (9) BİNAA (10) ....

( O size yeri döşek ve göğü BİNA yaptı. ....  )

Göğün yüksekliğini simgeleyen "Bina" kelimesinin sıra numarasının 1 olması da konu bağlamında uyum arzetmektedir.


Eceli müsemma (Belirli vade)

Ay, hem kendi eksenindeki aksiyal, hem de Dünya çevresindeki orbital bir tam turluk yani bir döngülük rotasyonunu 27 günde tamamlamaktadır.


https://science.nasa.gov/moon/facts/#:~:text=The%20Moon%20makes%20a%20complete,orbit%20us%20every%2029%20days

https://en.m.wikipedia.org/wiki/Orbit_of_the_Moon

Güneş kendi eksenindeki bir tam turluk yani bir döngülük aksiyal rotasyonunu 27 günde, Samanyolu Galaksisi çevresindeki bir tam turluk yani bir döngülük orbital rotasyonunu ise 225 milyon yılda tamamlamaktadır.


https://en.m.wikipedia.org/wiki/Galactic_year

https://www.nhm.ac.uk/discover/factfile-the-sun.html

https://www.nasa.gov/image-article/solar-rotation-varies-by-latitude/#:~:text=motion%20of%20sunspots.-,The%20Sun%20rotates%20on%20its%20axis%20once%20in%20about%2027,its%20south%20pole%20in%20March

Kur'an'da, Güneş ve Ay'ın "belirli vadeye (ecelin musemma) aktıkları" ifadesi ilk kez Ra'd suresinin aşağıdaki ayetinde yer almaktadır.

13/2 Allahu (1) ellezi (2) rafea (3) el (4) semavati (5) bi (6) ğayri (7) amedin (8) teravne (9) ha (10) summe (11) isteva (12) ala (13) el (14) arşi (15) ve (16) sehhara (17) el (18) ŞEMSE (19) ve (20) el (21) KAMER (22) KULLUN (23) YECRİ (24) Lİ (25) ECELİN (26) MUSEMMA (27) yudebbiru (28) el (29) emra (30) yufassilu (31) el (32) ayati (33) lealle (34) kum (35) bi (36) likai (37) rabbi (38) kum (39) tukinun (40) 

( O Allah, gökleri sütunsuz yükseltendir. Onları görürsünüz. Sonra arş, taht üzerine seviyelendi. AY'I ve GÜNEŞ'İ buyruğuna aldı. HEPSİ İSİMLENDİRİLMİŞ / BELİRLENMİŞ / BELİRLİ VADE İÇİN AKARLAR. İşleri yönetir. Ayetleri ayrıntılandırır. Umulur ki Rab’binize kavuşmaya kani olursunuz.  )

Ayette, bir süreyi ifade eden "Ecel" (Vade) kelimesini, süre bağlamında ve bir niceliğe işaret edecek şekilde niteleyen sıfat "Musemma" (Belirli, Belirlenmiş, İsimlendirilmiş, Adı konmuş) kelimesidir. Bu kelimenin ayetteki sıra numarası olan 27 (2+7 = 9) sayısı hem içerdiği rakamlar, hem de nümerolojik değeri itibarıyla Ay'ın ve Güneş'in orbital tam döngü süreleriyle uyum arzetmektedir.

Ay'ın aksiyal ve orbital bir tam döngü süresi 27* (2+7 = 9) gün

Güneş'in aksiyal bir tam döngü süresi 27 (2+7 = 9) gün, orbital bir tam döngü süresi 225 (2+2+5 = 9) milyon yıl

Ayrıca bir tam döngülük rotasyon 360 derecelik bir açı oluşturmaktadır ki bu sayının nümerolojik değeri olan 9 sayısı 27 sayısının da nümerolojik değeridir.

* 27 sayısı, Hicr suresinin 87. ayetinde yer alan ve "döngüsel düaliteyi" simgeleyen ve Kur'an'la da ilişkilendirilen "İkili Yedi" kavramına da işaret etmektedir.

15/87 Ve lekad ateynake seb'an minel mesani vel kur'anel azim

( Ve biz sana ikililerden yediyi ve büyük Kur'an’ı verdik. )

Not: "Eceli musemma" (Belirli vade) ifadesinin, yukarıda incelenen "döngü ve döngü sonu" anlamı yanısıra "büyük döngü sonu" kavramını temsil ettiği de hatırlanmalıdır.

Wednesday, August 27, 2025

Uçan kuşlar!

Bir cismin havada durabilmesi ve uçabilmesi için o cismin, kendi ağırlığına eşit bir kaldırma kuvveti (lift) üretmesi veya aynı miktarda bir kuvvetin aşağıdan ona tesir etmesi gerekmektedir.


Birbirine eşit iki sayısal değerin varlığı anlamına gelen yukarıdaki fiziksel fenomenin formülü ise F = m.g olarak ifade edilmektedir. ( F = kuvvet, m = cismin kütlesi, g = yerçekimi ivmesi)

Nahl suresinin aşağıdaki ayeti, semantik ve nümerik açıdan "uçma" fenomenine ilişkin bilgileri içermekte gibidir.

16/79 E (1) lem (2) yerav (3) ila (4) el (5) tayri (6) musehharatin (7) Fİ (8) CEVVİ (9) EL (10) SEMA (11) MA (12) YUMSİKU (13) HUNNE (14) illa (15) ALLAH (16) inne (17) fi (18) zalike (19) le (20) ayatin (21) li (22) kavmin (23) yu'minun (24) 

( GÖĞÜN BOŞLUĞUNDA buyruğa alınmış kuşları görmezler mi? Onları ALLAH HARİCİNDEKİ TUTAMAZ. Kesinlikle bunda inanan kavim için ayetler vardır. )

- Ayetin sure ve ayet numaralarının nümerolojik olarak birbirlerine eşit olması kuvvetler dengesi feomenine işaret niteliğindedir. (Nümerolojik durumda 16 sayısı dikkat çekmektedir.)

Sure numarası 16 ... 1+6 = 7

Ayet numarası 79 ... 7+9 = 16 ... 1+6 = 7

- Ayetin, ilk ve ana mesajı çeren cümlesinde 16 kelime bulunması ve "Allah" kelimesinin 16. kelime olması da ayrıca bu hususa bir teyid gibidir.

Tuesday, August 26, 2025

Adem ve İsa düalitesi

İlahi kozmik bağlamda insanı temsil eden "Adem" ve "İsa" kelimeleri semantik tezatı ve düaliteyi de temsil eden kavramlardır. Madde bedeni ve yokluğu simgeleyen "Adem" (Yokluk, Fani olan) kelimesi ile ruhu, ruhsallığı ve varlığı, yaşamı simgeleyen "İsa" (Var olan, Yaşayan, Daim Olan) kelimeleri 25'er kere tekrarlanmaktadırlar. 25 sayısının nümerolojik değerinin 7 olduğu dikkate alındığında bu durumun "İkili Yedi" fenomeninin yani "döngüsel düalite" kavramının bir tezahürü olduğu görülmektedir.

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde Adem ve İsa kavramlarının oluşturduğu düaliteye "Doğal beden - Ruhsal beden", "Yaşayan can - Yaşam veren ruh" ve "Yer / Toprak - Gök" kelime ikilileriyle işaret edilmektedir.

46-1-Corinthians-15-44 DOĞAL BEDEN olarak gömülür, RUHSAL BEDEN olarak diriltilir. DOĞAL BEDEN olduğu gibi, RUHSAL BEDEN  de vardır.

46-1-Corinthians-15-45 Nitekim şöyle yazılmıştır: "İLK İNSAN ADEM YAŞAYAN CAN oldu." SON ADEM'SE YAŞAM VEREN RUH oldu.

46-1-Corinthians-15-46 Önce RUHSAL olan değil, DOĞAL olan geldi. Ruhsal olan sonra geldi.

46-1-Corinthians-15-47 İlk insan YERDEN, yani TOPRAKTAN. İkinci insan GÖKTENdir.

Kur'an'da Adem ve İsa'nın "yaratılışlarının benzerliği" ifadesi üzerinden esasen madde ve ruh düalitesi sembolize edilmektedir. Al'i İmran suresinin aşağıdaki ayetinde Adem, madde (toprak beden) ile ilişkilendirmektedir.

3/59 Kesinlikle İSA’ nın misali Allah’ın indinde ADEM’ in misali gibidir. ONU TOPRAKTAN YARATTI ve sonra ona "Ol." dedi de o oldu.

Nisa suresinin aşağıdaki ayetinde ise İsa ruh ile ilişkikendirilmektedir.

4/171 .... Meryem oğlu Mesih İsa, kesinlikle Allah’ın resulü, Meryem'e attığı KELİMESİ ve O'NDAN RUHTUR. ....

Elbetteki her idrakli varlık, bir ruhun yansıması olmakla birlikte, yukarıdaki ayetlerde insan teması üzerinden maddesellik ve ruhsallık düalitesine işaret edilmiştir. Zira insan Adem nefsaniyeti, insan İsa ise ruhaniyeti simgelemektedir. (İncil'de İsa, "İnsanoğlu" ifadesiyle de temsil edilmektedir.)

Yaratılışı sonrasında ruhaniyetten uzaklaşan Adem'in nefsaniyeti temsil ettiğine ise, Taha suresinin aşağıdaki ayetinde dolaylı olarak işaret edilmektedir.

20/115 Ve önceden Adem’e ahdettik de unuttu. O'nda azim bulamadık.

Monday, August 25, 2025

Sağırlık

Tıbben sağırlık” sınırı 91 dB HL ve üstündeki işitme kaybı olarak tanımlanmaktadır.

Kur'an'daki her kelime gibi hem muhkem, hem de muteşabih anlamları temsil eden "Summun" (Sağır) kelimesi Kur'an'da ilk kez Bakara suresinin aşağıdaki ayetinde geçmektedir.

Bakara 18 SUMMUN (1) bukmun (2) umyun (3) fe (4) hum (5) la (6) yarciun (7)

( SAĞIRDIRLAR, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar dönmezler. )

Ayet numarası olan 18 sayısının nümerolojik değeri 9, "Summun" (Sağır) kelimesinin ayetteki sıra numarası ise 1 olup, bu iki rakamın, yanyana gelerek, sağırlık sınırını dB HL cinsinden ifade eden 91 sayısını oluşturması dikkat çekmektedir.

Paravirüs...

"Para" kelimesi Grek kökenli bir kelime (önek) olup, "Karşıt, Zıt, Ters; Engel, Mani; Sayesinde, Vasıtasıyla, Yoluyla, Aracılığıyla, Arasından" anlamlarını temsil eden bir kelimedir. Bu kelimenin, batınen "nimete erişimi engelleyen unsur" anlamını temsil ettiğine evvelki bölümlerde defaatle değinilmişti.

"Para" kelimesi esasen "kibir, hırs, açgözlülük, tatminsizlik, doyumsuzluk, zorbalık" kavramlarını da yani kısaca cehennemin temel niteliği olan "kötülük" kavramını da temsil eden bir kelimedir.

Bir sistemin içine "para" kavramının girmesi demek, o sistemin enfekte olması demektir. Çünkü, her türlü nimeti ve hakkı gasp etme aracı olan para, her türlü manevi değeri yani ruhu da yoketmeye çalışan maddi bir virüs niteliğindedir.

İnsanlık, asırlardan beri bir türlü teşhisini koyamadığı veya koymak istemediği ve dolayısıyla tedavisini üretemediği "paravirüs" hastalığının pençesinde kıvranmaktadır. Bu hastalığın yegane aşısı veya tedavi ilacı ise kalplerde kayıtlı olan vicdani yazılım ve bunun hatırlatıcısı olan, başta Kur'an olmak üzere, kutsal kitaplardır. 

Paraya dayalı olan, yani esas hedefi para kazanmak olan hiçbir faaliyet, nihai anlamda, insanlık için iyilik, güzellik, fayda üretemeyeceği gibi, tarafsız olamayacağı için doğruluk, adalet ve eşitlik de üretemez. 

Fatir suresinin aşağıdaki ayeti, "para karşılığında nimeti satmak" anlamına indirgenmiş "ticaret" (akış, alışveriş) kelimesinin gerçek anlamına "batmayan ticaret" kavramıyla ışık tutmaktadır.

35/29 Kesinlikle o Allah’ın kitabını okuyanlar, duaya kalkanlar ve o onları rızıklandırdıklarımızdan gizlice ve açıkça harcayanlar kesinlikle BATMAYAN TİCARETİ umarlar.

Bakara suresinin aşağıdaki ayetinde ise para için gerçeği batıl ile örtenlere işaret edilmektedir.

2/174 Kesinlikle o kitaptan o Allah’ın indirdiğini gizleyenler ve onu AZ DEĞERE SATANLAR, işte onlar karınlarına ateşin haricinde yemezler. ...

İncil'in aşağıdaki ayetlerinde ise zenginleşme arzusunun tuzak, paranın ise tüm kötülüklerin kaynağı olduğu bildirilmektedir.

54-1-Timothy-6-9 ZENGİN OLMAK ISTEYENLER AYARTILIP TUZAĞA DÜŞERLER, insanı çöküşe ve yıkıma götüren birçok saçma ve zararlı arzulara kapılırlar.

54-1-Timothy-6-10 Çünkü PARA SEVGİSİ HER TÜRLÜ KÖTÜLÜĞÜN KÖKÜDÜR. Bazıları para sevgisini arzulayarak imandan saptılar ve kendilerini birçok acıyla yaraladılar.

Para tutkusunun, Yaratıcıyı inkar anlamına geldiği de şu ayetlerde bildirilmektedir.

40-Matthew-6-24 .... Siz hem Tanrı'ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz."

42-Luke-16-13 .... Siz hem Tanrı'ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz."

Aşağıdaki ayette ise "para ile her şeyi yapabileceği" yanılgısına düşenler örneklendirilmektedir.

44-Acts-8-20 Petrus ona şöyle dedi: «Paran seninle birlikte mahvolsun! Çünkü TANRI'NIN ARMAĞANINI PARAYLA ELDE EDEBİLECEĞİNİ SANDIN.

Aşağıdaki ayetlerde de para hususu, Mesih İsa'nın yaklaşımı üzerinden de örneklendirilmektedir.

43-John-2-15 İpten bir kamçı yaparak hepsini koyunlar ve sığırlarla birlikte tapınaktan kovdu, PARA BOZANLARIN PARALARINI DÖKÜP MASALARINI DEVİRDİ.

42-Luke-18-22 İsa bunu duyunca ona, "Hâlâ bir eksiğin var" dedi. "NEYİN VARSA HEPSİNİ SAT PARASINI YOKSULLARA DAĞIT; BÖYLECE GÖKLERDE HAZİNEN OLUR. Sonra gel, beni izle."

42-Luke-18-23 Adam bu sözleri duyunca çok üzüldü. Çünkü son derece zengindi.

42-Luke-18-24 Onun üzüntüsünü gören İsa, "VARLIKLI KİŞİLERİN TANRI EGEMENLİĞİ'NE GİRMESİ NE KADAR GÜÇ!" dedi.

42-Luke-18-25 "Nitekim DEVENİN İĞNE DELİĞİNDEN GEÇMESİ, ZENGİNİN TANRI EGEMENLİĞİ'NE GİRMESİNDEN DAHA KOLAYDIR."

Yukarıdaki İncil ayetlerini aynı teşbih ile teyid eden Kur'an ayeti ise şöyledir.

7/40 O ayetlerimizi YALANLAYANLARA ve onlara KİBİRLENENLERE, ONLARA GÖĞÜN KAPILARI KESİNLİKLE AÇILMAZ. DEVE İĞNE DELİĞİNDEN GEÇENE KADAR CENNETE GİREMEZLER. İşte suçluları böyle karşılıklandırırız.

Yukarıdaki İncil ve Kur'an ayetleri sentezlendiğinde, bir şekilde zenginleşmiş olanların aynı zamanda paravirüsün genetik kodunda yer alan "Yalan" ve "Kibir"in de pençesinde oldukları gerçeği açığa çıkmaktadır 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2024/12/paravan-kaldrabilmek.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2023/04/zenginlik-meselesi.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2022/11/para-arac-sanlan-engel.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/04/money-para-mani-engel.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/08/zenginlesme-ancak-gasp-ile-olur.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2018/11/ticaret-ve-zenginlik-makbul-mu-mekruh-mu.html?m=1

Sunday, August 24, 2025

Orbital stabilite ve kozmik denge

Dünya’nın, yörüngesinde sabit kalmasını (orbital stabilite) sağlayan faktör, Güneş’in Dünya üzerindeki kütleçekim kuvveti (3.5x10^22 N) ile Dünya’nın Güneş çevresindeki yörüngesel (orbital) hızının (29.8 km/s) oluşturduğu dengedir. Eğer sadece Güneş’in çekim kuvveti olsaydı Dünya Güneş’e düşer, eğer sadece Dünya'nın yörüngesel hızı olsaydı Dünya düz bir çizgide uzaya savrulurdu.

https://brainly.com/question/32461761

https://en.m.wikipedia.org/wiki/Orbital_speed



Bu kozmik denge, Fatir suresinin aşağıdaki ayetinde, muteşabih bir ifadeyle, ancak konuyla semantik ve nümerik uyum arzedecek şekilde bildirilmiştir.

35/41 İNNE (1) ALLAHE (2) YUMSİKU (3) EL (4) SEMAVATİ (5) VE (6) EL (7) ERDA (8) EN (9) TEZULA* (10) ve (11) le (12) in (13) zaleta (14) in (15) emseke (16) huma (17) min (18) ehadin (19) min (20) ba'di (21) h (22) inne (23) hu (24) kane (25) halimen (26) ğafura (27) 

( KESİNLİKLE ALLAH GÖKLERİ VE YERİ YIKILMASINLAR / DÜŞMESİNLER / KAYMASINLAR / YERİ DEĞİŞMESİN DİYE TUTAR. Eğer yıkılırlarsa, kesinlikle onları ondan sonra kimse tutamaz. Kesinlikle O yumuşaktır affedendir.  )

* "Tezula" kelimesi "Zale" (Yerinden oynamak, Yeri değişmek, Kaymak, Yıkılmak, Düşmek, Devrilmek) fiilinin üçüncü tekil şahıs çekim halidir.

- Söz konusu kozmik dengeyi teşbih yoluyla tasvir eden ayetin ilk cümlesinde 10 kelime bulunmaktadır. Bu sayı, Dünya'nın yörüngesel (orbital) hızını km/s cinsinden ifade eden 29.8 sayısının nümerolojik değeridir. (2+9+8 = 19 ... 10)

- Ayetin sure numarası olan 35 sayısı ise Güneş'in kütle çekim kuvvetini N (Newton) cinsinden ifade eden 3.5x10^22 sayısındaki rakamlarla özdeşlik arzetmektedir.

Not: Ayette zikredilen "Semavati vel ard" (Gökler ve yer) ifadesi, Dünya'yı oluşturan geoit formlu toprak parçasını ve onu çevreleyen atmosfer tabakalarını temsil etmektedir. ("Semavat" (Gökler) kelimesinin elbetteki çok daha geniş kapsamlı anlamları olmakla birlikte bu kelime ayet özelinde, ayetlerde "yedi gökler" olarak da zikredilen, atmosfer katmanlarını temsil etmekte gibidir.)

Ceninler...

Rahimdeki bebek, doğuma kadarki toplam 40 haftalık süreç içinde iki farklı isimle tanımlanmaktadır. Embriyo ve Fetüs.

Bebeğin organ taslaklarının oluşmaya başladığı ilk 8 haftalık bölümde bebek "Embriyo" olarak adlandırılmaktadır.

Bebeğin organlarının giderek olgunlaştığı ve doğuma hazırlandığı 9. haftadan doğuma kadar yani 40. haftaya kadar olan dönemde ise bebek "Fetüs / Cenin" olarak adlandırılmaktadır. Dolayısıyla bebek rahimde 32 hafta boyunca "Cenin" olarak kalmaktadır. "Cenin" süreci her zaman tam 9. haftanın başında başlayıp, tam 40. haftanın sonunda bitmeyeceği için ortalama olarak 31 haftalık bir "Cenin" süreci söz konusudur.

Bebeğin, hafta bazında Embriyonik ve Fetal (Ceninsel) süreci

Kur'an'da "Cenin" (Fetüs) kelimesi sadece Necm suresinin 32. ayetinde çoğul olarak yani "Ecinnetun" (Ceninler, Fetüsler) olarak yer almaktadır.

53/32 Ellezine (1) yectenibune (2) kebaira (3) el (4) ismi (5) ve (6) el (7) fevahişe (8) illa (9) el (10) lemem (11) inne (12) rabbe (13) ke (14) vasiu (15) el (16) mağfirah (17) HUVE (18) A'LEMU (19) bi (20) kum (21) iz (22) enşee (23) kum (24) min (25) el (26) erdi (27) ve (28) İZ (29) ENTUM (30) ECİNNETUN (31) fi (32) butuni (33) ummehati (34) kum (35) fe (36) la (37) tuzekku (38) enfuse (39) kum (40) huve (41) a'lemu (42) bi (43) men (44) itteka (45)

( Onlar günahın büyüklerinden ve ahlaksızlıklardan, küçük günahlar haricinde, kaçınırlar. Kesinlikle Rab’binin affı geniştir. O, sizi yerden inşa ettiği zamanı ve sizin annelerinizin karınlarında CENİNLER OLDUĞUNUZ ZAMANI O BİLİR. O halde nefislerinizi temize çıkarmayın. O sakınan kimseyi bilir. )

- Ayetin numarası olan 32 sayısı, "Cenin" sürecini teorik olarak, hafta cinsinden temsil eden sayıdır.

- Ayetteki "Ecinnetun" kelimesinin sıra numarası 31 olup, bu sayı da "Cenin" sürecini ortalama olarak, hafta cinsinden temsil eden sayıdır.

- Ayrıca ayetin sure numarası olan 53 sayısının nümerolojik değeri 8 olup, bu sayı da "Embriyo" döneminin bitip, "Fetüs / Cenin" döneminin başladığı (8. haftanın sonu) aşamaya işaret niteliğindedir.

Saturday, August 23, 2025

Yükseltilmiş gök ve Troposfer

Atmosferin yere en yakın tabakası troposferdir. Troposferin yerden yüksekliği, Ekvator bölgesinde 18 km, Kutup bölgesinde ise 6 km olup, ortalama yükseklik 13 km olarak kabul edilmektedir.

Atmosfer kütlesinin %80'i Troposferde olup, bu kütlenin çoğunluğunu azot ve oksijen oluşturmaktadır.

https://en.m.wikipedia.org/wiki/Troposphere

https://earthhow.com/troposphere/

Ğaşiye (Örten, Kaplayan) suresinin aşağıdaki ayeti, yukarıdaki veriler ile semantik ve nümerik uyum arzetmektedir. (Surenin ismi de, "Göğün dünyayı örtmesi" bağlamında konuyla uyumludur.)

88/18 Ve (1) ila (2) el (3) semai (4) keyfe (5) rufiat (6) 

(وَاِلَى السَّمَٓاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ۠)

( Ve göğe (bakmazlar mı), nasıl yükseltilmiştir.  )

- Ayetin numarası olan 18 sayısı, Troposferin Ekvator bölgesindeki km cinsinden yüksekliğine,

- Ayetteki kelime adedi olan 6 sayısı, Troposferin Kutup bölgesindeki km cinsinden yüksekliğine,

- Ayetin ebced değeri olan 1039 sayısının nümerolojik değeri olan 13 (1+0+3+9 = 13) sayısı ise, Troposferin ortalama olarak kabul edilen km cinsinden yüksekliğine işaret etmekte gibidir.

(Ayrıca, ayetin sure numarası olan 88 sayısındaki 8 rakamının ve Ğaşiye suresinindeki ayet sayısının 26 (2+6 = 8) olması da Troposferin, Atmosfer kütlesinin %80'ini içermesine ve Orta Enlemlerdeki yüksekliğinin 17 (1+7 = 8) km olmasına işaret niteliğinde olabilir.)

Friday, August 22, 2025

Tek yol = Doğru Yol

"Sirat el mustekim" (Doğru yol) ifadesi Kur'an'da 42 kere tekrarlanmakta olup, bu sayının nümerolojik değeri olan 6 (4+2 = 6) sayısı aynı zamanda bu ifadenin ilk kez geçtiği ayetin numarası (1. surenin 6. ayeti) olma özelliği de taşımaktadır. Ayrıca bu ayette 6 kelime bulunmakta olup, ayet "Sirat el mustekim" ifadesiyle sonlanmaktadır.

1/6 İhdi (1) na (2) el (3) SİRATA (4) el (5) MUSTEKİM (6)

(اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ)

( Bizi DOĞRU YOLa yönlendir. )

1 ve 6 sayıları "Allah" kelimesiyle doğrudan ilintilidir. Zira "Allah" kelimesinin ebced değeri 66, "Allah" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi de 2701 (2+7+0+1 = 10 ... 1)'dir. 

"Sirat" (صِّرَاطَ) (Yol) kelimesi Kur'an'da 46 kere tekrarlanmaktadır. Bu sayının nümerolojik değeri 1'dir. (4+6 = 10 ... 1)

"Sirat" kelimesinin ve "Sirat el mustekim" ifadesinin ilk kez geçtiği yukarıdaki ayet tüm inananların en önemli ve tek duası olma özelliğini de taşımaktadır. "Tek olan yani "Bir" olan yola yönlenebilmeyi dilemek..."

- Ayetin numarası olan 6 sayısı ile ayetteki "Sirat" kelimesinin sıra numarası olan 4 sayısının toplamı da 10 sayısını vermektedir. (10 ... 1)

- Ayette 19 harf bulunmaktadır. (1+9 = 10 ... 1)

- Ayetteki "Sirat el mustakim" (Doğru yol) ifadesini oluşturan "Sirat" (Yol) ve "Mustakim" (Doğru) kelimelerinin sıra numaraları sırasıyla 4 ve 6 olup, bu sayıların toplamı da 10 yani nümerolojik olarak 1 olmaktadır.

Thursday, August 21, 2025

"İndirme" kodu 8

8 sayısı, bilgisayar sistemlerindeki veri depolama biriminin (1 byte = 8 bit) standart boyutu olduğu için yazılım teknolojisinin yapı taşı niteliğindedir. Karakterlerden IP adreslerine, renklerden dosya yapısına kadar birçok alanda “8 bit = 1 byte” prensibi üzerine sistemler inşa edilmiştir.

Bellek adresleri (IP adresleri) genellikle, 1 byte'a eşit olan 8-bitlik gruplar (oktet) üzerinden hesaplanmaktadır. İşletim sistemleri ve donanım tasarımları da çoğunlukla 8 bitin katları (16, 32, 64 bit) üzerine kuruludur. Sayılar, renkler, karakter kodlamaları (ASCII, UTF-8) hep 8 bitlik bloklara dayanmaktadır. Genişletilmiş ASCII karakter adedi olan 256 sayısı da "8 bit = 2^8 = 256" olarak ifade edilmektedir.

İsimlerinde 8 sayısı bulunan "Intel 8080", "Zilog Z80" gibi ilk mikroişlemcilerde de veri yolu 8 bit olarak tasarlanmıştır. 

Bilgisayar yazılım teknolojisinin temeli olan ikili kod (binary code) ve veri birimi (bit/byte) kavramları ile doğrudan ilişkili olan ve matematikte de "sonsuz" kavramının sembolü olan 8 sayısı, spiritualizmde de düalitenin, döngünün, halden hale geçişin, yeni döngü başlangıcının, sonsuz döngünün ve sonsuzluğun sembolüdür. 8 sayısı, iki adet daireden  oluşan şekli itibarıyla da döngüsel düalitenin sembolü niteliğindedir.

İlahi bir "yazılım" ve "yeni döngü başlangıcı" vasıtası olan Kur'an'ın "Kitaben mesaniye" (İkili Yazı / İkili Yazılım) olduğundan bahsedilen ve "İkili Kodlara" da (Binary Codes) işaret edilen aşağıdaki ayette 8 nümerolojisi bulunmaktadır.

39/23 Allahu (1) nezzele (2) ahsene (3) el (4) hadisi (5) KİTABEN (6) muteşebihen (7) MESANİYE (8) ....

(اَللّٰهُ نَزَّلَ اَحْسَنَ الْحَد۪يثِ كِتَاباًمُتَشَابِهاًمَثَانِيَۗ)

(En güzel sözü, benzetmeli İKİLİ YAZI olarak Allah indirdi. .... )

- Ayetin kodundaki rakamların toplamı olan 17 sayısının nümerolojik değeri 8 olmaktadır. (3+9+2+3 = 17 ... 1+7 = 8)

- Ayetin, ana mesajı içeren ilk cümlesi 8 kelimeden ve 35 harften (3+5 = 8) oluşmaktadır. 

- "Kitaben muteşabihen mesaniye" (كِتَاباًمُتَشَابِهاًمَثَانِيَۗ) (Benzetmeli ikili yazı) ifadesi 17 harften oluşmaktadır. (1+7 = 8)

Kur'an'ın "Nüzul" (İndirilme)'una ilişkin ilk ayette de 8 nümerolojisi dikkat çekmektedir. ("Enzele" (İndirmek) fiilinin, "Internetten veri yüklemek" anlamında kullanılması da konu bağlamında önem arzetmektedir.)

2/4 Ve (1) ellezine (2) yu'minune (3) bi (4) ma (5) UNZİLE (6) iley (7) ke (8) ve (9) ma (10) UNZİLE (11) min (12) kabli (13) k (14) ve (15) bi (16) el (17) ahirati (18) hum (19) yukinun (20)

( Ve o sana İNDİRİLENE ve senden öncekilere İNDİRİLENE inananlar ve ahirete kananlar. )

- Ayetin kodunun 2 ve 4 sayılarından oluşması 2x4 = 8 işlemine de işaret etmekte gibidir.

- "Unzile" (أُنْزِلَ) (İndirildi) kelimesinin ebced değeri 88'dir. (Elif 1 + Nun 50 + Ze 7 + Lam 30 = 88)

- Ayette "Unzile" (أُنْزِلَ) (İndirildi) kelimesinin "iki" kere tekrar edilmesi ve sıra numaralarının (6 ve 11) toplamı olan 17 sayısının nümerolojik değerinin 8 olması da dikkat çekmektedir.

- "Unzile" (أُنْزِلَ) kelimesi 4 harften (Elif, Nun, Ze, Lam) oluşmakta olup, iki kere tekrar vasıtasıyla toplam 8 harflik bir tezahür söz konusu olmaktadır.

Wednesday, August 20, 2025

Okunacak yazı

Vakia suresinin aşağıdaki ayet ikilisine ilişkin olarak, bazı araştırmacılar tarafından "Kitap kitabın içinde mi?" sorusu gündeme getirilmekte ve bu ayetin müfessirler tarafından "açıklanamadığı" ifade edilmektedir. 

Söz konusu ayet ikilisi şöyledir.

56/77 İnnehu le KUR'ANUN kerim

( Kesinlikle o faydalı OKUMADIR. )

56/78 Fi KİTABİN MEKNUN*

( ÖRTÜLMÜŞ / KORUNMUŞ* / SAKINILMIŞ / GİZLENMİŞ YAZININ içindedir. )

Yukarıdaki ayet ikilisinde, "Kitap kitabın içinde" yorumuna vasıta olacak bir ifade yer almadığı gibi "Açıklanamayan" bir durum da mevcut değildir. Zira "Kur'an" kelimesini semantik açıdan "Basılı kitap" ile özdeşleştirmek yerine kelimelerin anlamları dikkate alınarak tercüme yapıldığında ayetteki mesaj açığa çıkmaktadır.

"Kur'an" kelimesi, "Karaa" (Okumak) fiilinden türeme bir isim olup "Okuma" anlamına gelmektedir.

"Kitab" kelimesi ise "Ketebe" (Yazmak) fiilinden türeme bir isim olup "Yazı" anlamına gelmektedir.

Dolayısıyla ayette "Kur'an" (Okuma), korunmuş "Kitabın" (Yazının) içindedir." mesajı yer almaktadır. Dolaylı olarak da "Okunacak olan Yazıyı koruduk" mesajı yer almaktadır. 

* Bu ayet ikilisinde "Meknun" kelimesi "Korunmuş" anlamı ile tezahür etmektedir. Yani "Kitabin meknun" (Korunmuş yazı)

"Kitab" ve "Kur'an" kelimelerinin aynı ilahi bilgi kaynağına işaret edecek şekilde kullanımına örnek bazı ayetler şöyledir.

2/2 Zalikel KİTABU la raybe fih huden lil muttekin

( Bu, o hakkında şüphe olmayan, sakınanlar için yönlendirme olan KİTAPTIR / YAZIDIR. )

2/185 Şehru ramedanellezi unzile fihil KUR'ANU huden lin nasi ....

( KUR'AN / OKUMA o Ramazan ayı içinde, insanlar için yönlendirme olarak indirildi. .... )

"Kur'an" (Okuma) kelimesinin kökü olan "Karaa" (Okumak) fiilinin ve "Kitab" (Yazı) kelimesinin birlikte yer aldığı ayet de şöyledir.

10/94 Fe in kunte fi şekkin min ma enzelna ileyke fes'elillezine YAKRAUN EL KİTAB min kablike lekad caekel hakku min rabbike fe la tekununne minel mumterin

( Eğer o sana indirdiğimizden şüphe içinde olursan, o senden önce KİTABI / YAZIYI OKUMUŞ olanlara sual et. Sana Rab’binden gerçek geldi. O halde, şüphecilerden olma. )

Sunday, August 17, 2025

Olmayanı kaybetme korkusu!

Cennet ve Cehennem kavramlarının birer mekanı değil, bir birim düaliteyi oluşturan, birbirine karşıt ruh hallerini simgelediğine, bu kelimelerin kök anlamları da belirtilerek, evvelki bölümlerde değinilmişti. Dolayısıyla bu kavramları mal, mülk, mekan gibi maddi unsurlarla ilişkilendirmek suretiyle tanımlamaya çalışmak esas itibarıyla ilimsiz bir yaklaşımdır. Tıpkı maddi çokluk içindeki zengin birinin dünya hayatını cennet olarak deneyimlediğini veya maddi azlık içindeki yoksul birinin dünya hayatını cehennem olarak deneyimlediğini düşünmek gibi... 

Bu iki kavramın oluşturduğu düalitenin bir benzeri de Ruh ve Madde düalitesidir. İdraki açıdan Madde, Ruh olmadan yok hükmünde olan bir kavramdır. Madde, ilahi nizamın temel amacı olan Ruh'un tekamülü için takdir edilmiş sınav niteliği arzeden bir araçtan başka bir şey değildir.

Gerçek ve Batıl düalitesi de yaratılışın özü olan Yokluk ve Varlık düalitesinin bir tezahürü niteliğindedir.

Yukarıda da değinildiği üzere, cenneti maddi zenginlikte aramak esasen aşağıdaki ayetin içeriğini temsil eden bir yaklaşımdır.

2/42 Ve GERÇEĞİ BATIL İLE ÖRTMEYİN ve bile bile gerçeği gizlemeyin.

Yani bir başka ifadeyle "Batılı gerçek addetmek" veya "Ruhu madde ile örtmeye çalışmak"tır.

Maddi çokluk, ruhi yokluğu getirdiği gibi, çoklanan maddeyi kaybetme korkusu, yani esasen "olmayanı kaybetme korkusu" kendini "zengin" addeden madde bağımlılarının içine düştükleri cehennemdir.  Zaten "olmayanı kaybetmekten korkmak", olabilecek en büyük hipnoz ve en büyük yanılgıdır. Gerçeği yansıtan bu ifadeler maalesef bazı ilim yoksunları tarafından "züğürt tesellisi", "kıskançlık", "erişilemeyeni kötüleme" vb. minvalinde değerlendirilmektedir.

"Zenginlik" olarak adlandırılagelen çoklanmış maddi imkanları kaybetme korkusuyla çok büyük günahları işleyenlerin varlığı da ayetle sabittir.

17/31 Ve fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. ....

Ayette, maddi imkanlarını kaybetme korkusu yaşayanların, çocuklarını, onları madde ile aldatan şeytanlara adak verdiklerinden bahsedilmektedir. 

Oysa, cennet halini deneyimleyen inananların "ölümden dahi korkmadıkları Firavun'a isyan eden sihirbazlar misaliyle bildirilmektedir.

26/49 "Size izin vermemden önce O'na inandınız ha? Kesinlikle O, size sihiri öğreten büyüğünüzmüş. O halde, yakında bileceksiniz. Ellerinizi ve ayaklarınızı karşıtlamasına kestireceğim ve SİZİ TOPLUCA ASTIRACAĞIM." dedi. 

26/50 "ZARARI YOK. KESİNLİKLE BİZ RAB'BIMİZE DÖNECEĞİZ." DEDİLER.

Yok hükmünde olan maddeyi çoklayarak sözde zenginleşmeye çalışmanın batıl bir obsesyon oldiğu da aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.

74/14 Ve ona imkanları yaydım da yaydım. 

74/15 Sonra daha da artırmamı ümit eder.


102/1 Çokla övünme sizi alıkoydu, oyaladı. 

102/2 Siz kabirlere varıncaya kadar. 

Friday, August 15, 2025

Mürşit meselesi

Grek kökenli bir kelime olan "Sophos" (Bilgelik, Akıl, Anlayış) ve "Sophia" ( Bilgili olma, Bilgelik) kelimeleri Arapça'daki "Sufi" (Bilge) kelimesinin etimolojik kaynağıdır.

"Tasavvuf" kelimesi ise "Sufi" kelimesinin, başına isim yapım öneki olan "T" harfini almış olan ve "Bilge olma, Bilgelik durumu" anlamına gelen kelimedir.

Bilindiği üzere Tasavvuf felsefesine göre "insan-ı  kamil" olunabilmesi için "Dört Kapı" sürecinden geçilmesi gerekmektedir. Bu kapılar şöyle sıralanmaktadır.

1- Şeriat : Kur'an, Fıkıh, Hadis, Sünnet bilgilerini referans kaynağı addeden ve  "yolun kapısı" olarak tanımlanan temel aşama

2- Tarikat : Bir mürşidin rehberliğinde nefsin terbiyesi, ahlaki olgunlaşma ve Allah’a yaklaşma amacıyla takip edilen manevi eğitim yolu

3- Marifet : İlahi sırların ve hakikatlerin, akıl ve ilim ötesinde, gönül yoluyla kalpte doğrudan idrak edilmesi ile elde edilen deruni bilgi

4- Hakikat : Kulun, Allah’ın varlığı karşısında tümüyle yok olduğunu (fena) idrak etmesi ve mutlak birlik (vahdet) hakikatine ulaşması

Yukarıdaki "kapılar" incelendiğinde, son iki "kapıya" ulaşılabilmesi için ön koşul addedilen ilk iki "kapı" bazı hassas noktaları içermektedir.

Öncelikle Kur'an, her konuda bilgiyi, herkesin anlayabileceği nitelikte ifadelerle içeren sahih Arapça lisanı ile indirilmiş yegane referans kaynağıdır. 

39/27 Ve bu Kur'an’da insanlar için tüm meselelerden, sözlerden beyan ettik. Umulur ki hatırlarlar. 

26/195 Apaçık Arapça lisanı ile,

6/38 ... Biz kitabın içinde hiçbir şeyden eksik bırakmadık. ....

İlahi kozmik bilgileri ve kodları içeren bu eşsiz kaynağın, gerçeğin algılanabilmesi için yeterli olamayacağı düşüncesini kitlelere telkin etmeye çalışmak temel bir yanlıştır. Zira, temiz, samimi ve önyargısız yaklaşımla Kur'an okuyan herkesin, ayetlerdeki bilgileri ve gerçekleri idrak etme potansiyeli mevcuttur. Burada ifade edilmek istenen "başka herhangi bir kaynaktan bilgi desteği alınmasına gerek olmadığı" değil, "Kur'an'ın ilahi bilgilerin  kavranabilmesi için yeterli olmadığı" görüşünün yanlışlığıdır. Bu yanlış görüş paralelinde ortaya çıkmış birçok uydurma yazı ve hadis mevcut olduğu gibi fıkıh ve sünnet adı altında ayetlerle ilgisi bulunmayan uygulamalar da söz konusudur.

2/79 Vay o kitabı elleriyle yazanlar ve sonra onu az değere satmak için "Bu Allah’ın indindendir." diyenler için. Vay onlara o elleriyle yazdıklarından ve vay onlara o kazandıklarından.

Diğer ve en önemli husus ise "Tarikat Kapısı" olarak anılan ancak "Şirk Kapısı" olma potansiyeli arzeden ikinci "kapı"dır. Zira bu noktada, Allah'a yönelebilmek, doğru yola yönlenebilmek (hidayete erebilmek) yani "Rüşd" için bir "Mürşidin" (Doğruya yönlendiren, Rehber) gerekliliği ifade edilmektedir. Ancak tarikat sistemlerindeki "mürşid - mürid" ilişkisi incelendiğinde "manevi yol arkadaşlığı” ve “eğitmenlik” kavramlarının ötesinde bir durumun söz konusu olduğu, mürşid sıfatı verilmiş kişilerin adeta ve haşa Rab'bin yerdeki tezahürleri gibi algılatılmaya çalışıldığı ve onların sözüne koşulsuz itaatin şart koşulduğu görülmektedir. İşte bu durum, "kula kulluk mekanizması" vasıtasıyla şirk unsurunun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu bağlamda uydurulmuş olan "Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır." cümlesi de şirk günahının bilinçli ve planlı şekilde topluma telkin edilmeye çalışıldığını göstermektedir.

Kehf suresinin aşağıdaki ayeti "yegane mürşidin Allah" olduğuna işaret etmektedir.

18/17 Ve teraş şemse iza taleat tezaveru an kehfihim zatel yemini ve iza ğarabet takriduhum zateş şimali ve hum fi fecvetin minh zalike min ayatillah MEN YEHDİLLAHU FE HUVEL MUHTED VE MEN YUDİLL FE LEN TECİDE LEHU VELİYYEN MURŞİDA

( Ve uzayıp yükseldiğinde, Güneş’in mağaralarının sağına meylettiğini ve battığında onları solundan makasladığını görürsün. Onlar onun geniş yerindeydiler. Bu Allah’ın ayetlerindendir. ALLAH KİMİ YÖNLENDİRİRSE ARTIK O YÖNLENMİŞTİR VE KİMİ SAPTIRIRSA ATTIK ONA DOST MÜRŞİD BULAMAZSIN.)

Ayrıca "Tarikat Kapısı" kavramına yüklenen anlam, tek olan ilimde bölünme ve ayrışma faktörü olan çoklu tarikat sisteminin türemesine ve şirkin yayılmasına sebep olmuştur.

Şura suresinin aşağıdaki ayeti, "Şeriat" (Yol tutma, Usül edinme) kelimesinin kökü olan "Şeraa" (Yol yapmak) kelimesi vasıtasıyla, yegane mürşid olan Allah'ın kelamını içeren kitapların yeterli olduğu ve tarikatlere ayrışmamak gerektiği şirk hususuna da işaret edilmek suretiyle bildirilmektedir. Ayette ayrıca, sadece samimiyetle gerçeğe yönelmek isteyenlerin "Hakikat Kapısı"ndan girebilecekleri ve hidayete erebilecekleri belirtilmektedir.

42/13 ŞERAA LEKUM MİNED DİNİ ma vessa bihi nuhan vellezi evhayna ileyke ve ma vessayna bihi ibrahime ve musa ve iysa en EKİMUD DİNE VE LA TETEFERRAKU FİH KEBURA ALEL MUŞRİKİNE ma ted'uhum ileyh ALLAHU YECTEBİ İLEYHİ MEN YEŞAU VE YEHDİ İLEYHİ MEN YUNİB

( DİNİ AYAKTA TUTASINIZ ve onun hakkında AYRIŞIP GRUPLAŞMAYASINIZ DİYE o Nuh’a emrettiklerini, o sana vahyettiklerimizi, o İbrahim’e, Musa’ya, ve İsa’ya emrettiklerimizi SİZE DİNDEN YOL YAPTI. O onları çağırdığın, ORTAK KOŞANLARA BÜYÜK GELDİ. ALLAH DİLEDİĞİ KİMSEYİ KENDİNE SEÇER VE GERÇEĞE YÖNELEN KİMSEYİ KENDİNE YÖNLENDİRİR. )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2018/12/mesnevi-beyitlerinde-dikkat-ceken.html?m=1

Tuesday, August 12, 2025

Kalp sünneti

Evvelce "Sünnet meselesi" başlıklı bölümde, "Sünnet" kelimesinin "Adet, Gelenek, Töre, Tradisyon" anlamına geldiğine,  bu kelimenin esasen algılanagelen anlamı değil, Kur'an'daki "Sunnetillah" (Allah'ın âdeti) kavramı çerçevesinde manevi sünneti, yani kitaba uygun, iyi, doğru, güzel düşünce ve davranışlar sergilemeyi temsil ettiğine değinilmiş ve Allah'ın yaratışını değiştirmeye yönelik dogmatik ve satanik bir ritüele dönüşmüş olan "sünnet" uygulamasının tıbbi olumsuzlukları da vurgulanmıştı.

"Fiziki sünnet" anlamı, "Circumcising the foreskin" (Ön derinin dairesel kesilmesi) ifadesiyle sadece Tevrat'ta yer almaktadır. 

1-Genesis-17-11 And YE SHALL CIRCUMCISE THE FLESH OF YOUR FORESKIN; and it shall be a token of the covenant betwixt me and you.

( ÖN DERİNİZİN ETİNİ DAİRESEL KESMELİSİNİZ. Bu, aramızdaki antlaşmanın* belirtisi olacak.)

3-Leviticus-12-3 And in the eighth day the flesh of his FORESKIN SHALL BE CIRCUMCISED.

3-Leviticus-12-3 Çocuk sekizinci gün SÜNNET EDİLMELİ.

*Yaratıcı ile insan arasındaki antlaşmanın belirtisinin, "ön derisi kesilmiş bir penis" olması oldukça düşündürücü bir husus niteliğindedir.

İncil'de ise "Sünnet etme" uygulamasının dogmatik bir ritüel olduğuna, Hz. Musa kanalıyla bu yönde bir bilginin iletmediğine vurgu yapılmaktadır.

43-John-7-22 "Musa size SÜNNETİ BUYURDUĞU İÇİN, ASLINDA BU, MUSA'DAN DEĞİL, ATALARINIZDAN KALMADIR. Şabat Günü birini sünnet edersiniz.

Bu durum, Kur'an'da da ifade edildiği üzere hakim bir şeytani grubun Tevrat'ta "tahrifat" yaptığı hususuna da bir misal mi teşkil etmektedir?

44-Acts-7-51 "Ey dik kafalılar, KALPLERİ VE KULAKLARI SÜNNET EDİLMEMİŞ OLANLAR! Siz tıpkı atalarınıza benziyorsunuz, her zaman Kutsal Ruh'a karşı direniyorsunuz.

45-Romans-2-26 Bu nedenle, SÜNNETSİZLER YASA'NIN (TEVRAT) BUYRUKLARINA UYARSA SÜNNETLİ SAYILMAYACAK MI?

45-Romans-2-27 SEN Kutsal Yazılar'a ve SÜNNETE SAHİP OLDUĞUN HALDE YASA'YI ÇİĞNERSEN, BEDENCE SÜNNETLİ OLMAYAN AMA YASA'YA UYAN KİŞİ SENİ YARGILAMAYACAK MI?

45-Romans-2-28 Çünkü ne dıştan Yahudi olan gerçek Yahudi'dir, NE DE GÖRÜNÜŞTE, BEDENSEL OLAN SÜNNET GERÇEK SÜNNETTİR.

45-Romans-2-29 Ancak içten Yahudi olan Yahudi'dir. SÜNNET DE KALPLE İLGİLİDİR; YAZILI YASANIN DEĞİL, RUH'UN İŞİDİR. İçten Yahudi olan kişi, insanların değil, Tanrı'nın övgüsünü kazanır.

45-Romans-4-9  Bu MUTLULUK YALNIZ SÜNNETLİLER İÇİN Mİ, YOKSA AYNI ZAMANDA SÜNNETSİZLER İÇİN MİDİR? Diyoruz ki, "İbrahim, imanı sayesinde aklanmış sayıldı."

45-Romans-4-10  HANGİ DURUMDA AKLANMIŞ SAYILDI? Sünnet olduktan sonra mı, sünnetsizken mi? Sünnetliyken değil, SÜNNETSİZKEN...

46-1-Corinthians-7-19 SÜNNETLİ OLUP OLMAMAK ÖNEMLİ DEĞİLDİR. ÖNEMLİ OLAN, TANRI'NIN BUYRUKLARINI* YERİNE GETİRMEKTİR.

*Bu ifade, "fiziki sünnet" hususunun "Tanrı buyruğu olmadığına" ve dolayısıyla metinde bir tahrifatın söz konusu olduğuna da işaret gibi görünmektedir.

48-Galatians-6-13  Oysa sünnetlilerin kendileri bile Kutsal Yasa'yı yerine getirmiyor, SİZİN BEDENLERİNİZLE ÖVÜNEBİLMEK İÇİN SÜNNET OLMANIZI İSTİYORLAR.

Zira, Tevrat'ın aşağıdaki ayetlerinde, "fiziki sünneti" tanımlayan ifadenin, müteşabih (sembolik) olarak "Circumcising the foreskin of the heart" (Kalbin ön derisinin dairesel kesilmesi) ifadesi olarak yer aldığı görülmektedir. Yani gerçek sünnetin "Kalpteki kılıfı" yok etmek olduğu bildirilmektedir.

5-Deuteronomy-10-16 CIRCUMCISE therefore THE FORESKIN OF YOUR HEART, and be no more stiffnecked.

(KALPLERİNİZİN ÜZERİNDEKİ DERİYİ KESİN de bundan böyle dikbaşlı olmayın.)

24-Jeremiah-4-4 Circumcise yourselves to the LORD, and TAKE AWAY THE FORESKINS OF YOUR HEART, ye men of Judah and inhabitants of Jerusalem: lest my fury come forth like fire, and burn that none can quench it, because of the evil of your doings.

( Ey sizler, Yahuda halkı ve Yeruşalim'de yaşayanlar, Kendinizi RAB'be adayın ve KALPLERİNİZİN ÖN DERİSİNİ ALIN ATIN. Yoksa yaptığınız kötülüklerden ötürü Öfkem ateş gibi yağacak, Her şeyi yiyip bitirecek Ve söndüren olmayacak.")

Yukarıdaki ayetlerde yeralan ve ruhtan yoksun olmayı, katı kalpliliği, vicdansızlığı, merhametsizliği, inkarcılığı ve şeytaniyeti temsil eden "Kalp üzerindeki deri" teşbihi, "fiziki sünnetten" bahis içermeyen Kur'an'da yer alan "Kalpteki kılıf" teşbihiyle tam uyum arzetmektedir.

2/88 Ve KALU KULUBUNA ĞULF bel leanehumullahu bi kufrihim fe kalilen ma yu'minun

( Ve "Bizim KALPLERİMİZ KILIFLIDIR." DEDİLER. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı lanetledi. Artık çok azı inanır.  )

4/155 Fe bima nakdihim misakahum ve kufrihim bi ayatillahi ve katlihimul enbiyae bi ğayri hakkin ve kavlihim KULUBUNA ĞULF bel tabeallahu aleyha bi kufrihim fe la yu'minune illa kalila

( Sözlerini bozmaları, yok saymaları, Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri, habercileri haksızca öldürmeleri ve "KALPLERİMİZ KILIFLIDIR." sözlerinden dolayı. Bilakis Allah, inkarları sebebiyle onların üzerine mühür bastı da pek azı hariç inanmazlar.  )

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2016/08/sunnet.html?m=1

"Seçilmişlik" meselesi

“Seçilmişlik” kavramının zihinlerde uyandırdığı ilk algı “özel, farklı, üstün niteliklere haiz olma nedenleriyle “seçilmiş olma” anlamıdır. Oysa ilahi nizamda herhangi bir varlığa atfedilmiş “seçilmişlik” kavramı o varlığın diğerlerine göre olumlu yönde farklılığını, üstünlüğünü veya müstesna özelliğini ifade etmemekte hatta bazı durumlarda tam tersini ifade etmektedir. Bunun sebebi, sınavla tekamül süreçleri sonu itibarıyla yani nihai anlamda, Allah’ın indinde hiçbir varlığın bir diğerine göre farklılık arzetmemesidir. 

Bu duruma, kişi bazında başlıca misaller, ümmi (okuma yazması olmayan) olan Hz. Muhammed'in ve cinayet suçunu işlemiş olan Hz. Musa'nın, habercilik sorumluluğu verilmek üzere "seçilmiş" olmalarıdır.

Dolayısıyla “seçilmişlik”, esasen “sorumluluk ile sınanma ve bu yolla tekamül imkanı sağlanması” anlamını içeren bir kavramdır. 

İsrailoğulları’nın inkarcılığını konu alan aşağıdaki ayet grubu, “sorunlu olanın” ıslah olabilmesi için “seçilmiş” olması hususunda net teyid içermektedir. 

44/30 Ve İSRAİLOĞULLARI'NA alçaltıcı hakir eden azap gönderdik.

44/32 VE ONLARI İLİM ÜZERİNE ALEMLERE ÜSTÜN SEÇTİK.

44/33 Ve onlara içinde apaçık sınav olan ayetlerden verdik.

44/34 Kesinlikle bunlar derler ki, 

44/35 Kesinlikle O, ANCAK İLK ÖLÜMÜMÜZDÜR. BİZLER DİRİLENLER DE OLMAYACAĞIZ.  

Tevrat’taki şu ayet de, Tevrat’ın indirildiği kavim olan İsrailoğulları’nın (Yahudi kavmi) “seçilmiş” olma kriterinin farklı olduğunu ortaya koymaktadır.

5-Deuteronomy-9-6 Şunu anlayın ki, Tanrınız RAB'bin BU VERİMLİ TOPRAKLARI MÜLK EDİNESİNİZ DİYE SİZE VERMESİNİN NEDENİ DOĞRULUĞUNUZ DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ SİZ DİKBAŞLI BİR HALKSINIZ.

5-Deuteronomy-9-7 "TANRINIZ RAB'Bİ ÇÖLDE NASIL KIZDIRDIĞINIZI ANIMSAYIN, HİÇ UNUTMAYIN. Mısır'dan çıktığınız günden buraya varıncaya dek, RAB'BE SÜREKLİ KARŞI GELDİNİZ.

Tevbe suresinin aşağıdaki ayeti ise Arap kavmi misali üzerinden konu bağlamında teyid arzetmektedir. Zira ayette, Kur’an’ın indirildiği kavim olan Arap kavminin “seçilmiş” olma kriterinin ne olduğuna dolaylı olarak işaret edilmektedir.

9/97 ARAPLAR İNKAR VE İKİYÜZLÜLÜK, BOZUKLUK OLARAK DAHA ŞİDDETLİDİRLER. ALLAH’IN, RESULÜNE İNDİRDİĞİ HUDUTLARI BİLMEMEYE DAHA YATKINDIRLAR. Allah bilendir hakimdir.

İncil’in aşağıdaki ayetinde ise “seçim” hususu, Mesih İsa’nın, “birlikte yemek yediği kişileri seçmesi”ne ilişkin söylemi vasıtasıyla netlik kazanmaktadır.

40-Matthew-9-11 Bunu gören Ferisiler, İsa'nın öğrencilerine, "SİZİN ÖĞRETMENİNİZ NEDEN VERGİ GÖREVLİLERİ VE GÜNAHKARLARLA BİRLİKTE YEMEK YİYOR?" diye sordular.

40-Matthew-9-12 İsa bunu duyunca şöyle dedi: "SAĞLAMLARIN DEĞİL, HASTALARIN HEKİME İHTİYACI VARDIR.

Netice itibarıyla, “seçimlerden” ibaret olan ruhsal tekamül süreci, insanın da, “seçimlerini” yaparken son derece hassas ve dikkatli olmasını gerektirmektedir. 

Monday, August 11, 2025

İlk ve asli görev!

Herşeyin özünün yani maddenin de ruhun da özünün, yaratılışın cevheri ve kaynak kodu olan “Kelimeler” olduğu gerçeği, kitaplarda şu ayetler vasıtasıyla bildirilmektedir.

43-John-1-1 BAŞLANGIÇTA KELİME VARDI. KELİME Tanrı'yla birlikteydi ve KELİME TANRI'YDI.

10/82 Ve YUHİKKALLAHUL HAKKA Bİ KELİMATİHİ. ...... 

(Ve ALLAH GERÇEĞİ KELİMELERİ İLE GERÇEKLEŞTİRİR. ....)

Bu bağlamda, Adem’e yani insana ne kadar büyük bir hazinenin teslim ediliği ve Adem’in “ilk ve asli görevinin” ne olduğu da  aşağıdaki ayetlerde ifade edilmektedir.

2/31 Ve ALLEME ADEMEL ESMAE KULLEHA summe aradahum alel melaiketi fe kale ENBİUNİ Bİ ESMAİ HAULAİ in kuntum sadikin

( Ve ADEM’E İSİMLERİN HEPSİNİ ÖĞRETTİ. Sonra onları meleklere arzedip sundu. "O halde, eğer doğrular iseniz, BUNLARI BANA İSİMLERİYLE HABER VERİN." dedi. )

2/32 Kalu subhaneke LA İLME LENA İLLA MA ALEMTENA inneke entel alimul hakim

( "Yücesin sen. O BİZE ÖĞRETTİĞİNİN HARİCİNDE BİZE İLİM YOKTUR. Kesinlikle sen bilensin hakimsin." dediler. )

2/33 Kale YA ADEMU ENBİ'HUM Bİ ESMAİHİM fe lemma enbeehum bi esmaihim kale e lem ekul lekum inni a'lemu ĞAYBES SEMAVATİ VEL ERDİ ve a'lemu ma tubdune ve ma kuntum tektumun

( "EY ADEM, ONLARA ONLARI İSİMLERİ İLE HABER VER." dedi. Böylece onlara onları isimleri ile haber verdiğinde "Size GÖKLERİN VE YERİN GAYBINI kesinlikle ben bilirim demedim mi? O açıkladığınızı ve o gizlemiş olduğunuzu da bilirim." dedi. )

Adem’in yani insanın esasen “Gayb” (Bilinmeyen, Görünmeyen) olarak da anılan ilahi kozmik bilgilerin bir bölümüne de haiz olacak şekilde kodlandığı ayetlerde dolaylı olarak ifade edilmektedir. Kur’an’da, “bilgiye erişmek” anlamını temsil eden “Rab’den kelimeler almak” ifadesi aşağıdaki ayette, Adem ile yani “İnsan” ile ilgili olarak yer almaktadır. 

2/37 Fe TELEKKA ADEMU MİN RABBİHİ KELİMATİN .....

( Böylece ADEM RAB’BİNDEN KELİMELER ALDI ......  )

Yukarıdaki ayetlerde, insanın “ilk ve asli görevinin”, “kelime paylaşımı” olduğu veya bir başka deyişle “edindiği bilgiyi diğerleriyle paylaşmak ve onları da bilgilendirmek” olduğu görülmektedir. Bu epistemolojik ve psikolojik fenomenin fizyolojik tezahürü, hücresel bilgi aktarımı prosesi olan mitoz ve mayoz hücre bölünmesinde görülebilmektedir. Zira, her bir hücrenin "ilk ve asli görevi", kendisindeki bilgiyi aktarmak suretiyle bir başka hücreyi oluşturmak ve içinde bulunduğu, parçası olduğu organizmayı “yaşayan” kılmaktır.  Bu bağlamda, insanın da asli işlevi bilgi paylaşımı yoluyla içinde bulunduğu toplumun “yaşayan” bir toplum olmasına katkı sağlamaktır. 

Bir toplumun “yaşayan” niteliğinin ortadan kalkmasının yegane sebebi “cehalet” yani bilgisizliktir. Ayette de ifade edildiği üzere insanlık düşmanı şeytanların “ilk ve asli görevi” ise toplumu bilgisiz kılmak ve gerçeklerden uzak tutmaktır. 

2/42 ve LA TELBİSUL HAKKA BİL BATİLİ VE TEKTUMUL HAKKA ve entum ta'lemun

( Ve GERÇEĞİ BATIL İLE ÖRTMEYİN VE BİLE BİLE GERÇEĞİ GİZLEMEYİN.  )

3/187 VE İZ EHAZELLAHU MİSAKALLEZİNE UTUL KİTABE LE TUBEYYİNUNNEHU LİN NASİ VE LA TEKTUMUNEH .... 

( VE ZAMANINDA ALLAH, ONU İNSANLARA AÇIKÇA BEYAN EDECEKLER VE ONU GİZLEMEYECEKLER DİYE O KİTAP VERİLENLERİN SÖZLERİNİ ALDI. .... )

Ancak bilgiyi gizlemeyi "ilk ve asli görev" edinmiş şeytanlar, her zamanki “tersten telkin” metodunu kullanarak, her türlü yazınsal ve sembolik iletişimde “sanki İblis insanlığa ışığı ve bilgiyi getirmiş” algısı oluşturmaya çalışmaktadırlar. İblis’in Latince karşılığının asırlardır Lucifer (Işık* getiren) olarak algılatılmaya çalışılması da bu durumu ortaya koymaktadır. Oysa gerçek şu ayette yer almaktadır. 

2/257 ... vellezine keferu evliyauhumut TAĞUTU YUHRİCUNEHUM MİNEN NURİ İLEZ ZULUMATİ ....

(...O inkar edenler, onların dostları AZGINDIR Kİ ONLARI AYDINLIKTAN KARANLIKLARA ÇIKARIR. ... )

*Işık, bilginin sembolü olup, “Aydın insan” ifadesinin “Bilgili insan” anlamına gelmesinin kökeninde de bu sembolizm bulunmaktadır. Bilgiyi gizledikleri gibi kendilerini de gizleyen malum şeytani zümrenin, “Illuminati” (Aydınlanmışlar) (sembolik anlamı ile "Bilgilenmişler") olarak tanımlanmasının sebebi de bu zümrenin, insanlığa karşı kendilerine üstünlük sağladığına inandıkları ilahi kozmik “bilgilere” sahip olduklarını yani kutsal kitapların kodlarını çözdüklerini düşünmeleridir.

Friday, August 8, 2025

İmamların imamı ... "İmam-i Mubin"

"İmam" kelimesi "Önder, Lider, Rehber; Delil, İspat" anlamlarını içeren bir kelime olup, ayetlerde Kur'an'ı da niteleyecek şekilde yer almaktadır. Bu kelimenin çoğulu ise "Eimmet" kelimesidir.

"İmam" yani "Lider / Önder", hedef belirleyebilen, bu hedefi bir topluluğa benimsetebilen ve o topluluğun o hedef  doğrultusunda birlik halinde, istek ve azimle faaliyette bulunmasına vasıta olan karakterdir.

Dolayısıyla öncelikle ortada bir hedef olması gerekmektedir. İnsanlığın temel hedefi çok net olup, hem kalplerde yazılıdır, hem de kalplerdekini hatırlatıcı olarak bahşedilmiş kitaplarda yazılıdır. Bu hedef "1"e ulaşmaktır. Yani mutlu, huzurlu, adaletli, eşitlikçi, paylaşımcı bir ortamda hep "birlikte" yaşamak ve yükselişe hep "birlikte" erebilmektir. İşte bu net hedefi ve hedefe ulaşma yollarını en net tanımlayan kaynak da, gerçek ve tek imam olan Rab'bin kelamını eşsiz bir sistematik yapıyla ve en mütekamil şekilde sunan Kur'an'dır.

Geçmişe bakıldığında nice toplulukların, gerçek imam olan kitabı ihmal edip, şirkte sınır tanımayan ve kitaptan uzaklaştırmaya çalışan sahte imamların pençesinde mahvolup gittikleri görülmektedir. Bugüne bakıldığında ise aynı akıbete aday toplulukların varlığı derin bir üzüntü uyandırmaktadır. 

Kutsal kitapların "gerçek imam"lar olduğuna işaret edilen ilk ayet Hud suresinin aşağıdaki ayetidir.

11/17 E fe men kane ala beyyinetin min rabbihi ve yetluhu şahidun minhu ve min kablihi KİTABU MUSA İMAMEN ve rahmeh ulaike yu'minune bih ve men yekfur bihi minel ahzabi fen naru mev'iduh fe la teku fi miryetin minhu innehul HAKKU min rabbike ve lakinne ekseran nasi la yu'minun

( Peki ya o Rab’binden deliller üzerinde olan? Onu, ondan şahit okur. Ondan önce de MUSA'NIN KİTABINI İMAM ve rahmet olarak. İşte onlar ona inanırlar. Gruplardan kim onu inkar ederse, artık onun vadedilen yeri ateştir. O halde ondan şüphe içinde olma. Kesinlikle o Rab’binden GERÇEKTİR ve lakin insanların çoğunluğu inanmazlar. )

Bu bölümde her ne kadar "sayısal tespit odaklı" olunmak istenmese de Ayet kodunun nümerolojik değerinin 1* olması konu bağlamında dikkat çekmektedir. (Bu blogda yer alan buna benzer nice sayısal tespit, esasen sayıların kelam ve anlam oldukları gerçeğini de hatırlatmaktadır.)

* 11/17 .... 1+1+1+7 = 10 ... 1 (Ayrıca ayet kodundaki rakamların, "Allah" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısındaki rakamları çağrıştırması da dikkat çekmektedir.)

Öte yandan "İmam" (اِمَامٍ) kelimesinin ebced değeri olan 82 sayısının nümerolojik değeri de 1'dir. ( Elif 1 + Mim 40 + Elif 1 + Mim 40 = 82 ... 1)

"İmam" kelimesinin Kur'an'a işaret edilecek şekilde yer aldığı ilk ayet ise "İmam-i Mubin" ifadesinin zikredildiği Yasin suresinin aşağıdaki ayetidir.

36/12 İnna nahnu nuhyil mevta ve nektubu ma kaddemu ve asarahum ve kulle şey'in AHSAYNAHU Fİ İMAMİN MUBİN

( Kesinlikle biz, biz ölüleri diriltiriz ve o sunduklarını, eserlerini yazarız. Her şeyi, APAÇIK İMAM içinde SAYDIK. )

Ahkaf suresinin aşağıdaki ayetinde de yine Tevrat üzerinden Kur'an'a işaret edilmekte ve "İmam" nitelemesi yapılmaktadır.

46/12 Ve min kablihi KİTABU MUSA İMAMEN ve rahmeh ve haza KİTABUN MUSADDİKUN LİSANEN ARABİYYEN li yunzirellezine zalemu ve buşra lil muhsinin

( Ve ONDAN (KUR'AN'DAN) ÖNCE İMAM olarak ve rahmet olarak MUSA'NIN KİTABIYDI. Bu, o zulmedenleri uyarmak ve iyileri müjdelemek için ARAPÇA LİSAN İLE DOĞRULAYAN KİTAPTIR. )

Maide suresinin aşağıdaki ayetinde de kitap ortadayken, kitaptan başka "imam" / "hakem" aramanın yersiz olduğuna işaret edilmesi ve bunun "haberci" konu alınarak yapılması önem arzetmektedir.

5/43 Ve KEYFE YUHAKKİMUNEKE VE İNDEHUMUT TEVRATU fiha hukmullahi summe yetevellevne min ba'di zalik ve ma ulaike bil mu'minin

( Ve içinde Allah’ın hükmü bulunan TEVRAT YANLARINDAYKEN SENİ NASIL HAKEM YAPARLAR da sonra, bunun ardından yüz çevirirler? Ve onlar inananlar değillerdir.  )

Nihai hedefin ne olduğunu kendilerine açıkça anlatan, daha doğrusu hatırlatan bir kaynağa sahip olan toplumların, kendilerine bu kaynağın dışında farklı "imamlar" aramak yerine ortak hedefte birleşmeleri ve kendilerinin imamları olmaları çok daha hayırlı olacaktır.