Çeviri

Tuesday, January 24, 2023

"Celcelutiye duası" meselesi

"Celcelutiye", Hz. Ali tarafından yazıldığı belirtilen Süryânice bir kasidedir. Esas mânasının "Bedi'" ( Başlatıcı, Yaratıcı ) olduğu ifade edilse de bu kelimenin kökü "Celcele" kelimesi olup, "Çan sesi, Gök gürültüsü, Depretmek, Gitmek" anlamlarını ihtiva etmektedir. ( Türķçedeki "Gel" kelimesi de "Cel" kökünün bir tezahürüdür. C ve G harfleri birbirlerini ikame edebilmektedir. Örnek: Cunah - Gunah )

"Celcelutiye", 101 beyitten oluşan bir medhiye ve dua yazısı niteliğindedir. Beyit adedinin 101 olarak belirlenmiş olması da 11 nümerolojisiyle uyumun hedeflendiğini göstermektedir. Bilindiği üzere, düalite, döngü ve halden hale geçiş kavramlarının simgesi olan 11 sayısı satanik okültizmde ise şirkin sembolü olup, Rab'bin "bir"liğine, "tek"liğine ortak koşmayı, eş koşmayı simgelemektedir. ( 1 ve 1 ... 1'den bir tane daha var sembolizmi )

Kasidenin bazı beyitlerine ilişkin tespitler ve Kur'an ayetlerine dayalı açıklamalar aşağıda yer almaktadır.

BEYİT 91: "Bil ki, Muhammed Mustafa (a.s.m.) EN ÜSTÜN PEYGAMBERDİR. Allah’ın yeryüzüne yayılmış KULLARININ EN FAZİLETLİSİDİR."

Bu ifade Kur'an ayetlerine ve inanç anlayışına aykırı bir durum arzetmektedir. Zira inananların, haberci resullerin arasında herhangi bir üstünlük derecesi tayin etmek gibi bir yaklaşımda bulunmamaları gerektiği ve böyle bir durumun zaten mevcut olmadığı ayetlerde bildirilmektedir.

2/285 Amener rasulu bima unzile ileyhi min rabbihi vel mu'minun kullun amene billahi ve melaiketihi ve kutubihi ve rusulih LA NUFERRİKU BEYNE EHADİN NİN RUSULİH ve kalu semi'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masir

( Resul kendisine Rab’binden o indirilene inandı. İnananların hepsi Allah’a, meleklerine, kitabına, resullerine inandılar. "RESULLERİNDEN HİÇBİRİNİ ARALARINDA AYIRMAYIZ. Duyduk ve itaat ettik. Rab’bimiz senin affını dileriz ve varış yeri sanadır." dediler. )

3/84 Kul amenna billahi ve ma unzile aleyna ve ma unzile ala ibrahime ve ismaiyle ve ishaka ve ya'kube vel esbati ve ma utiy musa ve iysa ven NEBİYYUNE MİN RABBİHİM LA NUFERRİKU BEYNE EHADİN MİNHUM ve nahnu lehu muslimun

( De ki: "Allah’a  ve bize indirilene, o İbrahim’ e ve İsmail’e , İshak’ a , Yakub’ a ve torunlarına indirilene, o Musa’ ya, İsa’ ya ve HABERCİLERE Rb’lerinden verilene inandık. ARALARINDA ONLARDAN HİÇBİRİNİ AYIRMAYIZ ve bizler O’na teslim olanlarız." )

4/152 Vellezine amenu billahi ve RUSULİHİ VE LEM YUFERRİKU BEYNE EHADİN MİNHUM ulaike sevfe yu'tihim ucurahum ve kanellahu ğafurar rahima

( Ve o Allah’a  ve O’nun RESULLERİNE inananlar ve ARALARINDA HİÇBİRİNİ AYIRMAYANLARA yakında ödülleri verilir. Allah affedendir, merhametlidir.  )

Ayrıca Nisa suresinin 159. ayetinde kitap ehlinin ölmeden önce mutlak surette Mesih İsa'ya inanacakları ve O'nun da onlara kıyamet gününde şahit olacağı bildirilmektedir. Misalen bu ayete istinaden Mesih İsa'nın peygamberler arasında farklı bir konumda bulunduğuna kanaat getirmek yanlış bir tutum olacaktır.

4/159 Ve in min ehlil kitabi illa le yu'minenne bihi kable mevtih ve yevmel kiyameti yekunu aleyhim şehida

( Ve kesinlikle kitap sahiplerinden olanlar ölümlerinden önce mutlaka ona inanacaklardır. Ayağa kalkış gününde o, onlara şahit olur. )

BEYİT 92: "Yüce şanından dolayı HER DİLEĞİN BAŞINDA ONU ( Hz. Muhammed'i ) AN, onu şefaatçı et ki zulüm ve tecavüzden kurtulasın."

Her dileğin başında anılması gereken sadece Allahu Teala'dır. Bu husus daha ilk surede, Fatiha suresinde bildirilmektedir.

1/5 İyyake na’budu ve iyyake nestein

( Ancak sana kulluk ederiz ve ancak sana istekte bulunuruz. )

"Sadece Rabbe kulluk" ve "Sadece Rab'den istekte bulunmak" ifadelerinin 1/5 kodlu ayette birlikte yer alması konu bağlamında önem arzetmektedir.

Haberci resul, aşağıdaki ayette, Rab'bin emriyle, kendisini tanımlamakta ve kendisinin ve diğer hiçbir kimsenin Rab'be ortak koşulmaması hususunda uyarıda bulunmaktadır.

18/110 Kul INNEMA ENE BEŞERUN MİSLUKUM yuha ileyye ennema ilahukum ilahun vahid fe men kane yercu likae rabbihi fel ya'mel amelen salihan ve LA YUŞRİK Bİ İBADETİ RABBİHİ EHADA 

( De ki: "KESİNLİKLE BEN AYNINIZ GİBİ İNSANIM. Bana, kesinlikle ilahınızın tek ilah olduğu vahyediliyor. O halde, Rab’bine kavuşmayı ummakta olan kimse, artık iyi iş yapsın ve RAB'BİNE KULLUKTA HİÇBİR KİMSEYİ ORTAK KOŞMASIN." )

BEYİT 2: "Ardından mahlukatın en hayırlısı, dalalet ve yanlışlıkların ortadan kaldırıcısı Hz. Muhammed’e (a.s.m.) salat getiririm."

Bu beyit de yukarıdaki açıklamalar kapsamında yanlış yönlendirme içermektedir. Herhangi bir haberci resulün "mahlukatların en hayırlısı" ve "dalalet ve yanlışlıkların ortadan kaldırıcısı" olarak tanımlanması da bir cehalet örneği teşkil etmektedir. Zira "en hayırlı varlık"ın ne olduğunun ilmi sadece Allah'tadır. Ve "dalalet ve yanlışlıkların TEK  ortadan kaldırıcısı Allahu Teala'dır.

BEYİT 84: "İşlediğim her günahtan dolayı beni affet. ÇOK DA OLSA BÜYÜK GÜNAHLARIMI BAĞIŞLA!"

Beyitteki bu ifade salat / dua usülüne aykırılık teşkil etmektedir. Rab'den günahların affedilmesini niyaz etmek elbette ki makuldur. Ancak "Çok da olsa büyük günahlarımı bağışla!" gibi Rab'be talimat verme ( haşa ) izlenimi oluşturan bir cümlenin sarfedilmesi  makul bir durum arzetmemektedir. Zira ayetlerde "Şirk" hususu "İsmen azim" ( Büyük günah ) olarak tanımlanmış ve Rab'bin bu günahı affetmeyeceği bildirilmiştir. 

4/48 İnnellahe la yağfiru en yuşrake bihi ve yağfiru ma dune zalike li men yeşa' ve men yuşrik billahi fe kad iftera ismen azima

( Kesinlikle Allah, O'na ortak koşulmasını affetmez. İşte o bundan başkasını dilediği kimseler için affeder. Kim Allah’a  ortak koşarsa büyük günah uydurur. )

Dolayısıyla hem "çok" olan, hem de "büyük" olan günahların affı mümkün değildir. Bu noktada "affedilmeme" kavramı, ruhsal tekâmülün tamamlanamaması nedeniyle kaba madde planı dünyadaki ( cennetten çıkılarak düşülen cehennem ) reenkarnasyon döngülerinin henüz sonlanmayacağı ve üst süptil plana ( cennet ) geçişin gerçekleşmeyeceği, belirli bir adette daha dünyada reenkarne olunması gerektiğini ifade etmektedir.

Al'i İmran suresinin 89. ayetinde habercilerin ( peygamberler ) ve meleklerin rab addedilemeyeceği, bu yaklaşımın şirk ve Rab'bi inkâr olacağı bildirilmektedir.

3/80 Ve la ye'murakum en tettehizul melaikete ve nebiyyine erbaba e ye'murukum bil kufri ba'de iz entum muslimun

( Ve size, melekleri ve habercileri Rabler edinmenizi emretmez. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı emreder? )

Nisa suresinin 2. ayetinde de "yetim hakkı, malı yemenin" yani hırsızlığın, gaspın ve sahtekârlığın "büyük günah" olduğu belirtilmektedir. 

4/2 Ve atul yetama emvalehum ve la tetebeddelul habise bit tayyibi ve la te'kulu emvalehum ila emvalikum innehu kane HUBEN KEBİRA

( Ve yetimlere mallarını verin. Pisi, kötüyü, temizle, iyiyle değiştirmeyin. Onların mallarını mallarınıza katarak yemeyin. Kesinlikle o BÜYÜK GÜNAHTIR. )

Dolayısıyla dua ile talepte bulunmadan önce her inananın mevcut durumunu iyi tahlil etmesi, "bile bile", "ısrarlı" ve mukerrer olarak işlemekte olduğu günahlarından arınması gerekmektedir.

8/27 Ya eyyuhellezine amenu la tehunullahe ver rasule ve tehunu emanatikum VE ENTUM TA'LEMUN

( Ey o inananlar, Allah’a  ve resule ihanet etmeyin. BİLE BİLEkendi emanetlerinize ihanet etmeyin. )

2/22 ... fe la tec'alu lillahi endaden ve entum ta'lemun

( ... O halde BİLE BİLE Allah için eşler oluşturmayın.  )

56/46 Ve kanu YUSİRRUNE ALEL HİNSİL AZİM

( Ve BÜYÜK GÜNAHTA ISRAR ETNEKTEYDİLER. )

BEYİT 96: "Bizzat HZ. ALLAH'IN ve meleklerinin ..... "

"Hazret" kelimesi hürmet ve saygı belirtmek amacıyla "şahısları" anmada kullanılan bir ünvandır. Her şeyden munezzeh ve yüce olan, hiçbir şey ile mukayesesi mümkün olmayan ve idraklere sığmayan Allah'ın, bir şahıs niteleme kelimesiyle zikredilmesi oldukça düşündürücüdür.

BEYİT 6: "Ey YARATMA MERTEBELERİNİN EN YÜKSEĞİNDE BULUNAN ALLAH'IM! Sabit ve Cebbar isimlerinin hakkı, uyumaz sıfatın ve ateşleri söndüren Halim ismin hürmeti için!"

Beyitteki "Yaratma mertebelerinin en yükseğinde bulunan Allah" ifadesiyle başka yaratıcılar ve başka yaratma mertebelerinin de varlığı ima edilmekte ve her şeyden munezzeh olan Allahu Teala'ya bir yaratma mertebesi, bir derece tayin edilerek şirke vasıta olunmaktadır. Aşağıdaki ayetler bu konuda uyarı içermektedir.

35/3 Ya eyyuhen nasuzkuru ni'metellahi aleykum HEL MİN HALİKİN ĞAYRULLAHİ yerzukukum mines semai vel ard la ilahe illa huve fe enna tu'fekun

( Ey insanlar, Allah’ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. ALLAH'TAN BAŞKA YARATICI MI VAR? Sizi gökten ve yerden rızıklandırır. O’nun haricinde ilah yoktur. O halde nasıl döndürülürsünüz? )

40/62 Zalikumullahu rabbukum HALİKU KULLİ ŞEY' la ilahe illa huve fe enna tu'fekun

( İşte bu Allah, HER ŞEYİN YARATICISI Rab’binizdir. O’nun haricinde ilah yoktur. O halde nasıl döndürülürsünüz? )

BEYİT 12: "Sen her türlü noksandan munezzehsin, ey yaratma ve her an YOKTAN ÇOKLUKLA VARETME MERTEBESİNİN EN YÜKSEĞİNDE BULUNAN ve ölüleri en kerimane tarzda dirilten Allah’ım!"

Yukarıdaki beyit doğru bir ifade ile başlamasına rağmen yine aynı yanlış ifadeler ile devam ettirilmekte ve bu sefer "yoktan çoklukla var etme mertebesinin en yükseğinde" ifadesiyle "yoktan yaratabilen başkalarının da olduğu" ima edilmekte ve yine şirke vesile olunmaktadır. Şura suresinin 11. ayeti önemli bir hatırlatma içermektedir.

42/11 Fatirus semavati vel ard ....

( Göklerin ve yerin yoktan yaratıcısıdır. ... )

BEYİT 28: "Bütün âlemlerin kalblerini RISÂLE-İ NUR'a ısındır ve Fettah isminle ona makbuliyet ihsan eyle!"

Risâle-i Nur, Said Nursi tarafından yazılan ve ayet tefsirlerinden oluşan külliyattır. Kaplerin ısınacağı ve tatmin olacağı yegane kaynak Arapça lisanı kolaylaştırılmış, muhkem ve muteşabih ayetler vasıtasıyla son derece anlaşılır hale getirilmiş olan Kur'an'dır. 

8/10 Ve MA CEALEHULLAHU ILLA BUŞRA VE Lİ TATMEİNNE BİHİ KULUBUKUM ve men nasru illa min indillah innellahe azizun hakim

( Ve ALLAH ONU ( KUR'AN ), MÜJDE OLMASI VE ONUNLA KALPLERİNİZİN TATMİN OLMASI amacı haricinde getirmedi. Yardım, Allah’ın indinden olmasının haricinde olamaz. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir. )

BEYİT 59: "Amme, Abese, Nâziat, Tarık, Ve’s-Semâi Zâti’l-Burûci ve Zilzâl sûreleri hürmetine..."

BEYİT 60: "Tebâreke, Nûn, Seele Sâilün, Tehmîz (Hümeze), İze’ş-Şemsü Küvvirat Sûreleri hakkı için..."

Yukarıdaki beyitlerde sure ismi oldukları belirtilen "Amme", "Ve’s-Semâi Zâti’l-Burûci", "Tebâreke", "Seele Sâilün", "İze’ş-Şemsü Küvvirat" ifadeleri sure isimleri değildir.

BEYİT 73: "Bana itaat eden yardımcı bir hizmetçi gönder. Onunla sıkıntım ortadan kalksın."

Yukarıdaki beyitte, tasavvufi anlayışın da özünü oluşturan ve şirk niteliği arzeden "mürşid - mürid" ilişkisine atıfta bulunulmaktadır. Tasavvufi anlayışa göre hidayete yani Allah yoluna girmenin yegane vasıtası bir insanı mürşid edinmek ve ona koşulsuz itaat etmektir ki bu da zaten şirkin tezahürüdür.

BEYİT 74: "ÜMMÜ'L KİTAP OLAN FATİHA SURESİ ve arkasından gelen sûreler hürmetine bu konuda bana itaat edecek bir hizmetçi musahhar kıl."

Beyitte Fatiha suresinin Ümmül Kitab olduğu belirtilmektedir. "Fatiha suresi Kur'an'ın en önemli ayetidir" gibi bir anlam verilmek istenmiş olma ihtimali bulunmakla birlikte, Ümmül Kitap ifadesinin kullanılması yanıltıcı olmaktadır. Zira spiritüalizmde de Akaşik Kayıtlar olarak anılan ve Rab'bin indinde mevcut olan Ümmül Kitab, yaratılışın tüm kaynak kodlarını, tüm ilahi kozmik bilgileri içeren, olmuşun, olanın ve olacağın kayıtlarının yer aldığı ve Kur'an'ın da içinden bir cüz olarak indirildiği zamandan münezzeh ilim hazinesidir. 

13/39 Yemhullahu ma yeşau ve yusbit ve INDEHU UMMUL KİTAB

( Allah neyi dilerse imha eder ve sabit kılar. ANA KİTAP O'NUN İNDİNDEDİR. )

43/3 İnna cealnahu KUR'ANEN arabiyyen leallekum ta'kilun

( Kesinlikle biz onu Arapça KUR'AN kıldık. Umulur ki akıl edersiniz. )

43/4 Ve INNEHU Fİ UMMİL KİTABİ LEDEYNA LE ALİYYUN HAKİM

( Ve KESİNLİKLE O, YANIMIZDAKİ YÜCE HAKİM ANA KİTABIN İÇİNDEDİR. )

BEYİT 77: "Ey Yaratıcım ve Seyyidim (Efendim)! İhtiyacımı yerine getir! İşlerimi Sana havale ediyorum."

Hiçbir kulun yüce yaratıcı Allahu Teala'ya "İhtiyacımı yerine getir!" şeklinde bir hitabı veya niyazı mevzu bahis olamaz. Kulları olan varlıkların ruhsal tekâmül sürecinde neye ihtiyacları olduğunu yalnızca O bilir ve kader mekanizması içinde bu ruhsal ihtiyaçlar ikmâl edilir. Herhangi bir kulun kaba madde planı dünyanın maddi ve dünyevi parametrelerinin tesiriyle ihtiyaç olarak nitelediği bir husus onun için çok kötü sonuçlara da vesile olabilir. Bir idrakli varlığın yegane duasının "Allah'ım hakkımda hayırlı olanı, ruhsal tekâmülüm için gerekli olduğunu takdir buyurduğunu ihsan et ya Rabbi!" cümlesinden ibaret olması en hayırlısıdır. 

Ayrıca yukarıdaki beyitte yer alan "İşlerimi sana havale ediyorum." cümlesi de bir yöneticinin mesai arkadaşını bir konuda delege etmesini çağrıştırmaktadır. Allah her insana, onun en büyük hazinesi olan "akılı" vermiştir ki akıl, insanların işlerini, vazifelerini icra etmeleri sürecinde Allah'tan kolaylık niyaz etmenin yanında ihtiyaç duyacakları yegane unsurdur.

BEYİT 82: "Yâ İlâhî! Ne olur, Mahşerde amel sayfamı lûtfunla ak eyle! Ve EĞER HAFİF GELECEK OLURSA SEVAP TERAZİMİ AĞIR GETİR."

Bu beyit ile ilgili açıklama Karia suresinde yer alnaktadır.

101/6 Fe emma MEN SEKULET MEVAZİNUH

( Böylece ama KİMİN ÖLÇÜLERİ, TARTILARI AĞIR GELİRSE. )

101/7 Fe huve fi iyşetir radiyeh

( Böylece o hoşnut eden hayatın içindedir. )

101/8 Ve emma MEN HAFFET MEVAZİNUH

( Ve ama KİMİN ÖLÇÜLERİ, TARTILARI HAFİF GELİRSE. )

101/9 Fe ummuhu haviyeh

( Böylece onun aslı, anası haviyedir, ıssız ateştir. )

İnsanların yapması gereken hesap günü değerlendirmesi için talepte bulunmaktan ziyade kendilerine verilen ömür / ömürler süresince "ölçülerinin ağır gelmesini" sağlayacak düşünce, söylem ve eylemlerde bulunmalarıdır. Beyitte "eğer hafif gelecek olursa sevap terazimi ağır getir" gibi talimat niteliğinde ilginç bir talep de yer almaktadır. 

BEYİT 101: "Bu, Hz. Muhammed’in (a.s.m.) amcasıoğlu Hz. Ali’nin sözleridir. Onda MAHLUKAT İÇİN İLİMLERİN ÖZÜ VE SIRRI TOPLANMIŞTIR."

Beyitte yer alan "mahlûkât için ilimlerin özü ve sırrı" ifadesinin Kur'an için kullanılabilecek bir ifade olduğu hatırlanmalıdır. Benzer ifadeler, içeriği ve niteliği evvelce incelenmiş olan "Mesnevi" isimli yazı için de kullanılmıştır.

Ayrıca bkz. 

https://kuranilmi.blogspot.com/2018/12/mesnevi-beyitlerinde-dikkat-ceken.html


3 comments:

  1. Hz.ali tarafından yazıldığı bilinen demişsiniz ama bildiğim kadarıyla ortada Hz.ali zamanından kalma bir eser yok. Resul ve Nebiler adına binlerce yalan uyduran tahrifçiler halkın sevip saydığı isimler adına da yalanlar uydurabiliyor.

    ReplyDelete
  2. Tespit için teşekkürler. Söz konusu ifade "belirtilen" olarak güncellenmiştir.

    ReplyDelete
  3. Âlemlere rahmet olarak indirilen bir peygamber ki hz adem tovbesinde efendimizi vesile kıldı.

    ReplyDelete