Çeviri

Monday, January 9, 2023

Cumhuriyet'in kaynak kodu "Nutuk"!

Atatürk'ün, 1919 - 1927 yılları arasındaki olayları ve icraatlarını kaleme aldığı ve 15-20 Ekim 1927 döneminde mecliste sunduğu konuşma metni "Nutuk" sadece bir milletin kurtuluş öyküsünün özeti olmayıp, ayrıca bugün baskısını daha da hissettiren küresel şeytani "zümrenin" tesis etmek istediği tam tahakküm sisteminin kodlarını da ifşa eden eşsiz bir kaynak niteliğindedir. Zaten Atatürk, yaşamı boyunca söz konusu küresel tahakküm sisteminin hem dış hem de iç temsilcilerine karşı yoğun bir savaş vermiş ve tek bir hükümdarın şeytani istibdadına ( zulüm ile tahakkümüne ) dayalı bir sistem yerine cumhurun yani halkın, milletin egemenliğinin mevcut olduğu yegane sistemi, Cumhuriyet'i tesis ve muhafaza edebilmek için uğraşmıştır.

Atatürk meclis kürsüsünde Nutuk'u okurken...

Atatürk, Cumhuriyet ve Nutuk arasında 9 sayısını içeren nümerolojik bir bağ da mevcut gibi görünmektedir.

- Cumhuriyet'in ilan edildiği 29.10.1923 tarihini oluşturan rakamların toplamı 9 sayısını vermektedir. ( 2+9+1+0+1+9+2+3 = 27 ... 2+7 = 9 )

- Atatürk, Nutuk'u mecliste 1927 yılının 15-20 Ekim döneminde okumuştur. 

15-20.10 ... 1+5+2+1 = 9

19"27"... 2+7 = 9

- İlk Nutuk yaklaşık 900 sayfadan oluşmuştur.

- Atatürk 1881 yılında doğmuştur.

1881 ... 18 ... "9" ve 18 ... "9"

1+8+8+1 = 18 ... 1+8 = "9"

- 9 Eylül 1922 tarihinde Başkomutan olarak İzmir'i kurtarmıştır.

- 9. Ordu Komutanı olarak Erzurum’a tayin edilmiştir.

- 9 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ni açmıştır.

- TBMM 23.04.1920 tarihinde açılmıştır. 23 Nisan ... 23.4 ... 2+3+4 = 9

- 9 Ağustos 1923’te Cumhuriyet Halk Partisi’ni kurmuştur.

- 9 Ağustos 1928’de Latin harflerinin kabulünü gerçekleştirdi.

- Atatürk'ün vefat saatinde ( 09:05 ) de 9 sayısı tezahür etmiştir.

"Nutuk"'tan bazı önemli bölümler, yer yer parantez içine yerleştirilmiş açıklamalar ile, aşağıda yer almaktadır.

Cumhuriyetçi ( Halkçı, Milletçi ) gibi görünen ancak esasen küresel şeytanların içerideki neferleri olan ve türlü tuzaklar kurgulayarak cumhuriyetin yani halkın, milletin egemenliğinin kurulmasını engellemeye çalışanlardan bahsedilen bölüm.

"Efendiler, bu yazıların anlamı ve bu düşüncelerin nasıl bir maksada dayandığı bugün kolaylıkla anlaşılmaktadır. Yarın, daha açık olarak anlaşılacaktır. Gelecek nesillerin, TÜRKİYE'DE CUMHURİYET'IN İLÂN EDİLDİĞİ GÜN, ONA EN İNSAFSIZCA SALDIRANLARIN BAŞINDA "CUMHURİYETÇİYİM" DİYENLERİN YER ALDIĞINI GÖREREK asla şaşıracaklarını sanmayınız! Aksine, Türkiye'nin aydın ve cumhuriyetçi çocukları, böyle CUMHURİYETÇİ GEÇİNMİŞ OLANLARIN GERÇEK DÜŞÜNCELERİNİ TAHLİL VE TESPİTTE hiç de kararsızlığa düşmeyeceklerdir.

Onlar, kolayca anlayacaklardır ki, çürümüş bir HANEDANIN, HALİFE ÜNVANINI TAŞIYARAK başının üstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkân bırakmayacak şekilde korunmasını şart kılan bir devlet şeklinde, Cumhuriyet rejimi ilân edilse bile, onu yaşatmak mümkün değildir. .... "

"Efendiler, işaret ettiğim bu yayınlarla birtakım kimselerin tutum ve davranışları özet olarak şu şekilde ifade edilebilir : ''Esas olan milli hâkimiyettir. Millî hâkimiyet Cumhuriyet'in gelişmesiyle sağlanır. Türk milleti, millî hâkimiyete kavuştu. CUMHURİYET'İN İLANINA LÜZUM YOKTUR, YANLIŞTIR. TÜRKİYE'DE EN SAĞLAM DEVLET ŞEKLİ, millî hâkimiyet esasını korumakla birlikte CUMHURİYET'İ İLÂN ETMEYİP DEVLET BAŞKANLIĞI'NDA HALİFE ÜNVANIYLA OSMANLI HANEDANINDAN BİRİNİ BULUNDURAN MEŞRUTİYET İDARESİDİR. Nasıl ki, İNGİLTERE'DE millî hakimiyet mevcut olmakla birlikte devlet başkanlığında bir KRAL vardır ve o kral aynı zamanda Hindistan İMPARATORUDUR.''

Efendiler, böyle bir prensip üzerinde birleşmiş olan kimseler, kendilerini sözleriyle, tavırlarıyla ve yazılarıyla göstermiş gibiydiler. Bu zümrenin başına Rauf Bey'in seçildiğine hükmedilebilirdi.

ÇEŞİTLİ SOY VE MESLEKLERDEN OLUŞAN KİMSELERİN MEYDANA GETİRDİĞİ BU ZÜMRE ( Cemiyet ), RAUF BEY'i ( Cemiyet üyesi ) maksatlarının açıklanıp savunulmasına en uygun bir kimse olarak görmüşlerdi. Ondan büyük ümitler beklenebileceği zannına kapılmışlardı. Bundan sonradır ki, Rauf Bey Ankara'ya hareket etti. VATAN GAZETESİNİN bildirdiğine göre, büyük bir kalabalık Rauf Bey'i Ankara'ya uğurlamak için toplanmış. Kâzım Karabekir Paşa, Refet Paşa, Ali Fuat Paşa, Adnan Bey bu büyük kalabalığın başında gösteriliyordu. VATAN GAZETESİ bu uğurlamadan bahsederken, Rauf Bey'in Ankara'da Meclis'te güdeceği politikayı da millete ilân ediyordu. Rauf Bey'in Meclis'teki çalışmalarının olumsuz yönde ve şahsî olmayacağı, faaliyetinin memleketin iyiliğini ve huzurunu, kanunların hâkimiyetini sağlama amacı güden bir faaliyet olacağı, kendisinin Büyük Millet Meclisi'nde bir iyilik ve düzen unsuru olacağı ve memleket yararına olan prensipleri savunacağı belirtiliyordu.

VATAN GAZETESİ SAHİBİNİN ( Cemiyet üyesi Ahmet Emin Yalman ) bu açıklamaları yapmaya ( Cemiyet üyesi Rauf Orbay hakkında medhiye düzmeye ) ve kendiliğinden garanti vermeye YETKİLİ OLDUĞU ELBETTE KABUL EDİLEMEZDİ. Oysa, Rauf Bey, partimiz adına milletvekili olmuştu. Partimizin programına uyacaktı. PARTİDEN AYRILMADAN KENDİ BAŞINA BİR POLİTİKA TAKİP ETMEMESİ GEREKİRDİ. Rauf Bey, daha partiden ayrıldığını da bildirmemişti. Böyle bir düşüncesi olmadığını, daha sonra partiden ayrılmamakta gösterdiği ısrarla da doğrulamıştı. Bu bakımdan, HEM PARTIDE KALMAK VE HEM DE PARTİ DİSİPLİNİNİ BOZMAK demek olan kendine has bir politikayı tek başına uygulamak, anlaşılabilir bir husus değildi."

Küreselcilerin Tek Dünya Devleti planından, bu planın kulağa hoş geldiğinden ancak batıl ve kanlı olduğundan bahsedilen kısım:

"Efendiler, İngiliz tarihçilerinden Wells, iki yıl önce yayınlanan bir tarih yazdı. Eserinin son sayfaları Dünya tarihinin gelecekteki safhası başlığı altında bazı düşünce ve görüşleri içine almaktadır. Bu görüşlerin yönelmiş olduğu hedef UN GOUVERNEMENT FEDERAL MONDIAL yani BİRLEŞİK BİR DÜNYA DEVLETİDİR. Wells, bu bölümde, BİRLEŞİK BİR DÜNYA DEVLETİNİN nasıl kurulabileceğini ve böyle bir devletin önemli ayırıcı özellikleri ile ilgili tasavvurlarını belirtiyor; adaletin ve tek bir kanunun hâkimiyeti altında dünyamızın ne durumda bulunacağını tahayyül ediyor. WeIls, bütün hâkimiyetler tek bir hâkimiyet içinde eritilmezse, milliyetlerin üstünde bir kuvvet meydana çıkmazsa, dünya mahvolacaktır diyor ve gerçek devlet, çağdaş hayat şartlarının bir zaruret haline getirdiği birleşik dünya devletinden başka birşey olamaz;hiç şüpheyoktur ki, insanlar kendi icatları altında ezilmek istemezlerse er geç birleşmeye mecbur olacaklardır görüşünü ileri sürüyor. İnsanlığın dayanışması iIe ilgili büyük hayallerin sonunda ger çekleşmesi için ne yapmak ve neyin önüne geçmek gerektiğinin doğru olarak bilinmediği ve saIdırgan bir dış siyaset geleneğine sahip olan devletlerin, birleşik bir dünya devleti tarafından güçlükle temsil edilebileceği de bildiriliyor. Wells' in Avrupa ve Asya'nın felâketleri ve ortak ihtiyaçları, belki dünyanın bu iki parçasındaki milletlerin bir dereceye kadar birleşmesine yardım edecektir, olabilir ki, dünya ölçüsünde bir birIeşmeye gidilmeden önce, bir sıra bölgesel birleşmeler yapılabilir şeklindeki düşüncelerini de kaydedeyim. Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncede yükselip olgunlaşması, Hİristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş saf ve lekesiz bir dünya dininin kurulması ve insanların, şimdiye kadar kavgalar, çirkeflikler, kaba istek ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek, bütün vücutları ve zekâları zehirleyen zararlı tohumları yok etmeye karar vermesi gibi şartların gerçekleşmesini gerektiren BİRLEŞİK BİR DÜNYA DEVLETİ KURMA HAYALİNİN TATLI OLDUĞUNU İNKÂR EDECEK DEĞİLİZ. Türkiye'ye musallat olmamak şartıyla, hilâfetçileri ve Panislâmizm taraftarlarını memnun etmek için, bu tasavvur ve tahayyül bir dereceye kadar bizde de tasvir edilmişti."

"ÇEŞİTLİ MİLLETLERİ, ORTAK VE GENEL BİR AD ALTINDA TOPLAMAK VE BU ÇEŞİTLİ UNSURLARDAN OLUŞAN KİTLELERİ EŞİT HAKLAR VE ŞARTLAR ALTINDA BULUNDURARAK GÜÇLÜ BİR DEVLET KURMAK, PARLAK VE ÇEKİCİ BİR SİYASİ GÖRÜŞTÜR. FAKAT ALDATICIDIR. HATTÂ, HİÇBİR SINIR TANIMAYARAK, DÜNYADAKİ BÜTÜN TÜRKLERİ BİLE BİR DEVLET HALİNDE BİRLEŞTİRMEK VARILMASI İMKÂNSIZ BİR HEDEFTİR. BU, YÜZYILLARIN VE YÜZYILLARCA YAŞAMAKTA OLAN İNSANLARIN ÇOK ACI, ÇOK KANLI OLAYLARLA MEYDANA KOYDUĞU BİR GERÇEKTİR."

No comments:

Post a Comment