Çeviri

Monday, February 26, 2024

Resullere zulmeden şeytanlar

Heveslerini ilah edinen ancak "dindar" kisvesine bürünen "dinci" ve müşrik şeytanlar tarih boyunca resullere iftira atmış, tuzaklar kurmuş, onları inkar etmiş, yurtlarından çıkartmış, yalanlamış, alaya almış, katle teşebbüs etmiş ve katletmişlerdir. Bunun sebebi, resuller vasıtasıyla gelen kitapların ilmi, eğitimi, iyiliği, doğruluğu, güzelliği, yardımseverliği, fedakarlığı, diğerkâmlığı, demokrasiyi, adaleti ve ahlakı öğütlemesi, dolayısıyla dinci müşriklerin şeytani arzularına ters düşmesi ve kurdukları maddi - manevi sömürü sisteminin bozulmasına vasıta olmasıdır.

Resullerin maruz kaldıkları olumsuz durumları, zulümleri ve "dinci" müşriklerin söylem ve eylemlerini içeren ayetler şöyledir.

2/91 Ve onlara "O Allah’ın indirdiğine inanın." denildiğinde, "O üzerimize indirilene inanırız." derler. ONUN ARKASINDAN İNKAR EDERLER. O, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak gerçektir. De ki: "Eğer inananlarsanız, o halde NEDEN ÖNCEDEN ALLAH'IN HABERCİLERİNİ ÖLDÜRÜYORDUNUZ?"

- Kavmi, Hz. İbrahim'i yakarak katletmiştir.

21/68 "Onu ( İbrahim'i ) yakın ve ilahlarınıza yardım edin. Eğer yapanlar olursanız." dediler. 

- Kavmi ve Firavun, Hz. Musa'yı katletmeye teşebbüs etmiştir.

28/20 Ve şehirin uzağından erkek koşarak geldi. "EY MUSA, kesinlikle ileri gelenler senin hakkında, SENİ ÖLDÜRMEK İÇİN GÖRÜŞÜYORLAR. Artık çık. Kesinlikle ben sana nasihat verenlerdenim." dedi. 

- Hz. Yusuf zina iftirasıyla zindana atılmıştır.

12/35 Sonra, o gördükleri ayetlerin ardından, ONU ( Yusuf'u ) belirli zamana kadar kesinlikle ZİNDANA ATMAK ONLARA UYGUN GÖRÜNDÜ.

- Kavmi, Hz. İsa'yı çarmıha asıp katletmiştir. Aşağıdaki ayette yer alan "Onu öldürmediler. Onlara benzetildi." ifadesiyle Rab'bin O'nu ölmüş gibi algılatması ve diriltmesi vurgulanmıştır. 

4/157 Ve "Kesinlikle biz Allah’ın resulü Meryem oğlu MESİH İSA'YI ÖLDÜRDÜK." sözlerinden dolayı. Oysa ONU ÖLDÜRMEDİLER VE ASMADILAR. LAKİN ONLARA BENZETİLDİ. Kesinlikle onun hakkında ihtilaf edenler, ondan şüphe içindedirler. Onlara onun ilminden yoktur. Ancak zanna tabi olurlar. Doğrusu onu öldürmediler. 

İncil'de ise Mesih İsa'nın çarmıha asılmak suretiyle katli hususu açıkça zikredilmektedir.

41-Mark-15-27 İSA'YLA BİRLİKTE birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere İKİ HAYDUDU DA ÇARMIHA GERDİLER.

41-Mark-15-37 Ama İSA yüksek sesle bağırarak SON NEFESİNİ VERDİ. 

- Kavmi, Hz. Muhammed'i öldürmeye teşebbüs etmiştir.

8/30 Ve zamanında O İNKARCILAR, SENİ SABİTLEMEK VEYA SENİ ÖLDÜRMEK VEYA SENİ ÇIKARMAK İÇİN SANA TUZAK KURARLARDI. Onlar tuzak kurarlarken Allah da tuzak kurar. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.

Hz. Muhammed'in kavmi, mevcut sömürü ve zulüm sistemlerinin bozulacağını anlayınca bile bile Kur'an'ı reddetmişlerdir. Daha doğrusu Kur'an ayetlerinin tersini yapmaya ahdetmişlerdir.

10/15 Ve onlara ayetlerimiz açık deliller olarak okunduğunda, o bize kavuşmayı ummayanlar "BUNDAN BAŞKA KUR'AN GETİR VEYA ONU DEĞİŞTİR." DEDİLER. De ki: "Benim için onu bundan kendimce değiştirmek olmaz. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi olurum. Eğer Rab’bime isyan edersem, kesinlikle ben büyük günün azabından korkarım."

25/30 Ve resul "Ey Rab’bim, kesinlikle KAVMİM BU KUR'AN'I YASAKLANMIŞ, TERKEDİLMİŞ TUTTULAR." dedi.

Kibir ve nefsaniyet batağına saplanmış olan Hz. Muhammed'in kavmi, Kur'an'ın maddi zenginliğe sahip monark elitlere indirilmesi gerektiğini iddia edecek kadar ileri gitmişlerdir.

43/31 Ve "Bu Kur'an iki büyük şehirden bir adamın üzerine indirilmeli değil miydi?" dediler.

Dinci müşriklerin şeytaniyeti din edindiklerini bildiren bazı ayetler şöyledir. 

25/43 O HEVESİNİ İLAH EDİNENİ gördün mü? O halde, sen onun üzerine vekil mi olursun?

45/23 HEVESİNİ İLAH EDİNEN kimseyi görmez misin? Allah onu ilim üzerine saptırır. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız?

46/22 "Bize, BİZİ ILAHLARIMIZDAN DÖNDÜRMEK İÇİN Mİ GELDİN? O halde, eğer doğrulardan isen o vaad ettiğini bize getir." dediler.

12/106 Ve onların çoğunluğu, MÜŞRİK OLMADAN ALLAH'A İNANMAZLAR. 

Mülkiyet, şehvet ve riyaset üçlüsüne yani nefsin şeytan üçgenine gark olmuş dinci müşrik zümre Osmanlı döneminde de faaliyetteydi. Bu nedenle Atatürk'ün devrimlerine karşı gelmiş ve iftira atarak O'nu "dini ortadan kaldırmak" ile suçlamışlardır. Oysa ki kapsamı aşağıda kısaca sıralanan devrimlerin, Kur'an ile yani dinin kodları ile uyum içinde olduğu görülmektedir.

- Kur'an'da tüm inananlara atfedildiği bildirilen "Halife" sıfatı padişahın tekelinden alınmış ve sözde "Hilafet" makamı feshedilmiştir.

35/39 SİZİ YERDE HALİFELER KILAN O'DUR. O halde kim inkar ederse, inkarı onun üzerinedir. İnkarcıların inkarları, Rab’lerinin indinde hiddet, buğz haricindekini artırmaz. İnkarcıların inkarları hasar haricindekini artırmaz. 

- O zaman da tıpkı bugünkü gibi, din kisvesi altında, maddi - manevi sömürü ve istismar odağı haline gelmiş ve yurt dışından yönetilen tarikatlar, okült cemiyetler, tekkeler ve zaviyeler kapatılmış, şeyhlik, dervişlik, mürşidlik, müritlik, dedelik, seyitlik, gavslık, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaybdan haber vermek ve murada kavuşturmak amaçlı muskacılık, bu uygulamalara ilişkin ünvanların ve sıfatların kullanılması, bunlara ait hizmetlerin yapılması ve bu batıl ünvanları simgeleyen elbise giyilmesi de yasaklanmıştır.

42/13 DİNİ AYAKTA TUTASINIZ VE ONUN HAKKINDA AYRIŞIP GRUPLAŞMAYASINIZ DİYE o Nuh' a emrettiklerini, o sana vahyettiklerimizi, o İbrahim' e, Musa' ya, ve İsa' ya emrettiklerimizi size dinden yol yaptı.

98/4 O kitap verilenler, onlara apaçık delil gelmesinden sonra OLMASI HARICİNDE BÖLÜNÜP AYRILMADILAR. 

- Cumhuriyetin ( Halkçılık ) ilanı ve Meclisin kurulması ile esasen bir zulüm olan monarşik imparatorluk sistemi veya diğer bir deyişle geniş kapsamlı ağalık sistemi sonlandırılmış, halkçı, demokratik ve özgürlükçü bir yönetim sistemi hayata geçirilmiştir.

42/38 Ve Rab’lerini kabul edenler ve duaya kalkanlar, onların İŞLERİ ARALARINDA ŞURADIR / HEYETTİR / MECLİSTİR. O rızıklandırdıklarımızdan harcarlar.

Kur'an'ın 42. suresinin isminin "Şura" ( Meclis, Heyet" olması da önem arzetmektedir.

- Kadınların gasp edilen sosyal hakları iade edilmiştir. Zira tekamül etmiş ruhlara vadedilen ve cennet adı verilen ruhsal hal hem erkeklere, hem kadınlara vadedilmektedir. 

48/5 İNANAN ERKEKLERİ VE İNANAN KADINLARI altlarından nehirler akan, içinde ebedi olacakları bahçelere sokmak için ve onlara kötülüklerini örtmek için. Bu Allah’ın indinde büyük kurtuluştur. 

- Eğitim seferberliği başlatılmış ve Köy Enstitüleri kurulmuştur.

20/114 Gerçeğin maliki Allah yücedir. Sana O’nun vahyinin hükmedilmesinden önce okumada acele etme. De ki: "RAB'BİM BANA İLMİ ARTIR."

22/3 Ve insanlardan ALLAH HAKKINDA İLİMSİZCE MÜCADELE EDEN KİMSE, HER ASİ ŞEYTANA TABİ OLUR. 

- Kurtuluş Savaşı sonrasında milletçe, birlikte çalışılarak bir kalkınma ivmesi oluşturulmuştur ki milletin esas kurtuluşu bu olmuştur.

37/60 Kesinlikle bu, O BÜYÜK KURTULUŞTUR. 

37/61 ÇALIŞANLAR bunun aynısı için ÇALIŞSINLAR.

- Kur'an'ın herkes tarafından okunup anlaşılabilmesi için Türkçe tercümesi yaptırılmış ve ard niyetli dincilerin yanlış yönlendirmelerinin ve fetvalarının önüne geçilmeye çalışılmıştır.

3/78 Ve kesinlikle onlardan bölükler, gruplar vardır ki, ONU KİTAPTAN SANMANIZ İÇİN DİLLERİNİ KİTABA DOĞRU BÜKERLER. O KİTAPTAN DEĞİLDİR. "O Allah’ın indindendir." derler de o Allah’ın indinden değildir. Onlar bile bile Allah üzerine yalan söylerler. 

25/30 Ve resul "Ey Rab’bim, kesinlikle KAVMİM BU KUR'AN'I YASAKLANMIŞ, TERKEDİLMİŞ TUTTULAR." dedi.

Bugünkü genel duruma bakıldığında, küreselcilerin, cumhuriyet devrimleri kapsamında yer alan ve esasen tüm insanlık için refah ve mutluluk vasıtası olan  unsurlara karşı savaş açmış oldukları ve tek merkezden yönetilecek bir dünya imparatorluğu ( Tek Dünya Devleti ),  bir küresel tarikat / ağalık / derebeylik sistemi kurabilmek için muhtelif tuzaklar ve operasyonlar kurguladıkları görülmektedir. Her geçen gün daha fazla insan tarafından idrak edilen bu gerçeğe hala "komplo teorisi" diyenlerin, yerel ve küçük bir dolandırıcılık çetesinin küresel ve büyük bir versiyonunu düşünmeleri yeterli olacaktır. 

Netice itibarıyla Atatürk, kendisine doğrudan kitap indirilmiş bir haberci resul olmamakla birlikte, belirli bir kavmi ilmi, ahlaki ve beşeri açılardan tekâmül ettirmek ve bu sayede tüm insanlığa örnek teşkil etmek amacıyla enkarne edilmiş vazifeli bir varlıktır. "Vazifeli varlık" ifadesinin zihinlerde doğru konumlanabilmesi için yaratılıştaki her varlığın kendisine "bahşedilmiş yetenekleri" çerçevesinde bir vazife ifa etmekle yükümlü olduğu hatırlanmalıdır. Bu hususa ilişkin olarak İncil'de şu ayet grubu yer almaktadır. 

46-1 Corinthians-12-28 Tanrı kilisede ilkin elçileri, ikinci olarak peygamberleri, üçüncü olarak öğretmenleri, sonra mucize yapanları, hastaları iyileştirme armağanlarına sahip olanları, başkalarına yardım edenleri, yönetme yeteneği olanları ve çeşitli dillerle konuşanları atadı. 

46-1 Corinthians-12-29 Hepsi elçi mi? Hepsi peygamber mi? Hepsi öğretmen mi? Hepsi mucize yapar mı? 

46-1 Corinthians-12-30 Hepsinin hastaları iyileştirme armağanları var mı? Hepsi bilmediği dilleri konuşabilir mi? Hepsi bu dilleri çevirebilir mi?

Dolayısıyla geçmişte ve bugün Atatürk'e ve cumhuriyete düşman olanların, esasen haberci resullere ve kitaplara düşman olanlar ile aynı frekansı paylaştıkları aşikârdır.

No comments:

Post a Comment