Çeviri

Sunday, February 25, 2024

Başarı illüzyonu

Ayrışımı "Baş+ar+ı" olan "Başarı" kelimesi köken itibarıyla "Tepe noktaya erişme, Tepeye - Başa geçme" anlamlarını içermektedir.

Genel anlamda ise "Başarı" kelimesi, performans ortaya koymak suretiyle hedef adı verilen belirli bir sonuca ulaşmak olarak tanımlanmaktadır. 

Başarı, kişisel bazda olabileceği gibi organizasyonel bazda da olabilir. Kişinin kendi kendisine belirlediği ve etki alanında sadece kendisinin bulunduğu bir hedefe ulaşması kendi değerlendirmesine göre başarı olabilir. Aynı şekilde bir grubun mutabakatı ile belirlenmiş, sorumluluğu da o grup içinde olan kendisine verilmiş ve etki alanı çok daha geniş olan bir hedefe ulaşılması da o kişi için grupça kabul edilmiş bir başarı olabilir.

Piramidal hiyerarşi formatına haiz olan ve "kariyer imkanı" kisvesi altında eşit performansa eşit imkanlar sunmayan daha doğrusu sunmamak üzerine dizayn edilmiş olan şirketlerin organizasyon yapılarındaki "Bireysel Başarı" genellikle edinilen "Ünvan" ile özdeşleştirilmekte ve bu noktada "Başarı" kelimesi anlamını yitirmektedir. Zira birisinin birisine sübjektif yaklaşımların da etkisiyle verdiği veya dolaylı olarak verilmesini sağladığı "Ünvan"ın bir başarı göstergesi olmadığı hayatın olağan akışı içinde sıkça teyid edilen gerçekler arasında yer almaktadır.

Organizasyonel yapılarda sözde "Bireysel Başarıyı" etkileyen iki ana faktör bulunmaktadır. 

Bireysel Koşullar: Bilgi, Beceri, Zeka, Yetenek, Deneyim, Karakter, İletişim, İstek*, Motivasyon*, Odaklanma*, Gayret ....

* Bu kriterler çevresel koşullara da bağlıdır.

Çevresel Koşullar : Maddi ortam, Manevi ortam ( algılar, değerler, hassasiyetler, alt grup aidiyeti vb. ), Kültürel unsurlar, Korunma, Kayırılma, Desteklenme, Aldatılma, Oyunlara ve tuzaklara maruz kalma, Algı operasyonları, Stratejiler, Kurumsal hedefler, Sübjektif hedefler ve değerlendirmeler, Üst makam kararları, Uygulamalar, Değişimler, İptaller, Yeni yapılanmalar, Fırsatlar .... 

"Bireysel Koşullar" kişinin belirli bir ölçüde kontrol edip geliştirebileceği ve performansına olumlu yönde etki edebilecek unsurlardan oluşmaktadır.

"Çevresel Koşullar" ise kişinin etkileyemediği, yönlendiremediği, kontrol edemediği unsurlardan oluşmaktadır.

Yukarıdaki iki ana faktörün organizasyonel yapılardaki "Bireysel Başarı"ya etki oranı eşittir. Yani her iki faktör de %50 oranında etki potansiyeline sahiptir ki bu durum "Başarı" nitelemesi üzerinde tekrar düşünmeyi gerektirmektedir. Organizasyonel yapılar ( şirketler, kurumlar, siyasi yapılanmalar, örgütler vb. ) incelendiğinde "Çevresel Koşulların", "Bireysel Koşullardan" çok daha etkili olduğu  ve dolayısıyla ortada gerçek anlamda bir "Bireysel Başarının" olmadığı, sadece bir illüzyon olduğu görülmektedir. Bir başka deyişle performansı, yetkinliği ve liyakatı dikkate almadan yapılan atamalar, ünvanlandırmalar günümüzde neredeyse genele şamil olmuş durumdadır. Bu durum matematiksel olarak şöyle örneklendirilebilir.

Bireysel koşul %10 + Çevresel koşul %50 = Başarı %60

Bireysel koşul %20 + Çevresel koşul %40 = Başarı %60

Yukarıdaki açıklamalar organizasyonlardaki en büyük şikayet konusu olan "Liyakate dayalı olmayan adaletsiz ve haksız atamalar"ın kök sebebine de ışık tutmaktadır. Zira piramidal ve hiyerarşik şirket organizasyonları zaten bu olumsuz durumların ve dolayısıyla negatif frekansların tezahür edebilmesi için tesis edilmiş şeytani yapılardır.

Özlü söz olarak algılatılmaya çalışılan şu cümle de şeytani bir yanıltmadan ibarettir.

"Dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir."

Yani dünya hayatının nefsani, maddi ve şeytani niteliğine endeksli bu aldatıcı ve şartlayıcı  söyleme göre, kaptanın fırtınalarla yaptığı mücadelenin, içinde bulunduğu zor koşullara rağmen ortaya koyduğu gayret ve cesaretin, deneyimini, zekasını, becerisini ve bilgi birikimini özveriyle, en üst düzeyde kullanarak gemiyi kurtarma girişimlerinin hiçbir anlamı yoktur. Kaptan başarısız! olmuştur. Ve hiçbir olumsuz hava koşulu veya zorlukla karşılaşmadan, aksine koşulların desteğiyle! gemiyi limana getiren kaptan da başarılı! olmuştur. Öyle midir gerçekten? 

"Başarı" kelimesi Hud suresinin aşağıdaki ayetinde "Tevfik" ( Uygunluk, Muvaffakiyet ) kelimesiyle temsil edilmekte olup, "Başarı"'nın gerçek tecellisinin ve takdirinin sadece Allah'a ait olduğu bildirilmektedir.

11/88 Kale ya kavmi e raeytum in kuntu ala beyyinetin min rabbi ve razekani minhu rizkan hasena ve ma uridu en uhalifekum ila ma enhakum anh in uridu illel islaha mesteta't VE MA TEVFİKİY İLLA BİLLAH aleyhi tevekkeltu ve ileyhi unib

( "Ey kavmim, görür düşünür müsünüz? Eğer Rab’bimden delil üzerinde isem ve beni güzel rızık ile rızıklandırdı ise. O size men ettiklerimden size ihtilaf etmek istemem. Kesinlikle ancak istidatım olduğu kadar iyileştirmeyi isterim. MUVAFFAKİYETİM ANCAK ALLAH SAYESİNDEDİR. O'na dayanıp sığınırım ve O'na dönerim." dedi. )

Bu nedenle kendisiyle ilgili "başarı" değerlendirmesini samimi olarak yani haiz olduğu ünvanların ardına sığınmadan yapmak isteyen her insanın, başarının tanımının "kendisini geliştirmek ve insanlar için karşılık beklemedem fayda üretmek" olduğunu hatırlamasında ve yukarıdaki hususları da dikkate almasında fayda bulunmaktadır.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/02/sirk-ve-sirket-aldatmacas.html?m=1

https://kuranilmi.blogspot.com/2017/01/gayret-mi-sonuc-mu.html



No comments:

Post a Comment