Çeviri

Sunday, June 10, 2018

Nimeti satan şeytan

"SATmak" kelimesi, "Bir şeyin birisi tarafından bir başkasına bireysel ve maddi menfaat karşılığında verilmesi" anlamına gelmektedir. Satanın ve satın alanın varlığında "para" adı verilen araç ile yapılmakta olan bu eyleme ticaret adı verilmektedir. ( Ticaret kelimesinin Cari kelimesi olup, akış anlamına gelmektedir. )

Allah'ın, sadece kendisine inanılması ve ibadet edilmesi isteğiyle insanlara sınırsız ve eşit * olarak vermiş olduğu nimetlerin insanlar arasında dünyevi maddi menfaat karşılığında alınıp satılması ve bu yolla bazı insanların bazı insanları köleleştirebilecekleri bir ortamın oluşması şeytanın ( cin ) saptırmasının bir sonucudur. Sad suresinin 38/23 kodlu ayetinde verilen “99 koyunu olup da kardeşindeki 1 koyuna da göz dikenin” misali bu kapsamda önem arzetmektedir. Zira soru şudur: "Nasıl olur da Allah'ın insanlara sınırsız olarak verdiği nimeti birisi gasp edip elinde tutar da * diğerlerine ancak bireysel menfaati yani kendi istediğini yaptırması karşılığında verebilir?"

* 41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam SEVAEN lis sailın

( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, gıdaları azıkları, araştıranlar için dört günde EŞİT OLARAK düzenleyerek ölçülendirdi." )

* 16/71 - Vallahü faddale ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe mellezine füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi SEVA' e fe bi nı'metillahi yechadun

( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına vermezler ki onda EŞİT olsunlar. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? )

* 40 Matta 4/8-9-10 İblis bu kez İsa'yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O'na bütün görkemiyle dünya krallıklarını göstererek, - "Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim" dedi. - İsa ona şöyle karşılık verdi: "Çekil git, Şeytan! 'Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin' diye yazılmıştır."

Maalesef bugün adına "ticaret" denen eylemin özünde "nimetin gasp edilmesi" gerçeği yatmaktadır. Allah'ın gökten sınırsızca yağdırdığı, nehirlerin çağlayarak aktığı bir ortamda su bile insanlar arasında bir ticaret konusu olmuştur.

Oysa, yaratılmış olmanın anlam ve amacının diğer insanlara sevgi ile yardım ve fayda sağlamak olduğunun bilincinde olan insanlar için ise durum çok farklıdır. Zira bu insanlar çalışmaları sonucunda ürettiklerini, elde ettiklerini herhangi bir karşılık beklemeden diğer insanlarla eşit olarak paylaşmaları gerektiğinin bilincindedirler. Bu zihniyette olan insanlardan oluşan bir toplumda açlık, sefalet, yolsulluk, zenginlik, hegemonya, esaret, adaletsizlik, zorbalık, zulüm vb. kavramların varlığından söz edilemez. Ancak, şeytanın telkiniyle aldatıcı dünya hayatının hipnozuna kapılmış olan insanlar böyle bir toplumun oluşabilmesinin bir ütopya, bir hayal olduğunu düşünmekte ve "Ezelimki ezilmeyelim." düşüncesiyle birbirlerini sömürmeye çalışmaktadırlar. Bu yanlış düşünce ve yaklaşım nedeniyle dünya hayatında sorunsuz ve huzurlu bir toplumun ve ortamın tezahür etmesi mümkün görünmemektedir. Zaten "cennet" kavramının derin manası da bu noktada daha iyi algılanabilmektedir.

Taha suresinin aşağıdaki ayetleri insanın cennet ortamındaki maddi ihtiyaçtan münezzeh ve huzurlu durumunu, şeytanın saptırması neticesinde maddi dünya hayatına düşerek nasıl kaybettiğini açık bir şekilde bildirmektedir. Bu ayetlerde maddi alemde "ihtiyaç" olarak algılanan "ısınmak, serinlemek, su içmek ve yemek" olgularının gerçekte yani cennette var olmadığı da bildirilmektedir.

20/117 - Fe kulna ya ademü inne haza adüvvün leke ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel cenneti fe teşka

( Böylece, "Ey Adem, kesinlikle bu senin için ve eşin için düşmandır. O halde, kesinlikle sizi cennetten çıkarmasın. Yoksa meşakkat içinde bedbaht olursun." dedik. )

20/118 - İnne leke en LA TECUA fıha ve LA TA'RA

( Kesinlikle sana orada ACIKMAMAN ve ÇIPLAK OLMAMAN vardır. )

20/119 - Ve enneke LA TAZMEÜ fıha ve LA TADHA

( Ve kesinlikle sen orada SUSAMAZSIN ve SICAKTA YANMAZSIN. )

20/120 - Fe vesvese ileyhiş şeytanü kale ya ademü hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkin la yebla

( Böylece şeytan ona vesvese verdi. "Ey Adem, seni ebediyet ağacına ve çökmeyen mülke yönelteyim mi?" dedi. )

"SATmak" kelimesinin kökünde yer alan SAT kelimesiyle ŞEYTan kelimesinin kökündeki ŞEYT kelimesi arasında anlamsal ilişki olması muhtemeldir. Batı dillerinde Şeytan kelimesi "SATan" olarak telafuz edilmektedir. ( "Yakan, Helak eden" anlamına gelen "Şeytan" kelimesi bir sıfat olup, "Şeyt" ( Yakmak, Helak etmek ) kökünüj "-an" ( yapan, gibi olan ) sonekiyle birleşiminden oluşmaktadır. )

Kur'an ayetlerinde "Satmak" ve "Ticaret" kavramlarına ilişkin sadece olumsuz ifadeler bulunmaktadır. Bazı örnekler aşağıdadır.

SATMAK / SATIN ALMAK

2/16 - ÜlaikellezinEŞTERAVÜD dalalete bil hüda fe ma rabihat TİCARATühüm ve ma kanu muhtedın

( İşte onlar yönlendirme karşılığında sapıklığı SATIN ALDILAR da TİCARETleri fayda sağlamadı. Yönlendirilenlerden de değillerdi. )

2/41 - Ve aminu bima enzeltü müsaddikan li ma meaküm ve la tekunu evvele kafirin bih ve la TEŞTERU bi ayatı semenen kalilen ve iyaye fettekun

( Ve o sizinle birlikte olanı doğrulayıcı olarak indirdiğime inanın. Onu inkar edenlerin ilki olmayın. Ayetlerimi az değere değiştirip SATMAYIN. Ve sadece benden sakının. )

2/79 - Fe veylün lillezıne yektübunel kitabe bi eydıhim sümme yekulune haza min ındillahi li YEŞTERU bihı semenen kalıla fe veylün lehüm min ma ketebet eydıhim ve veylün lehüm min ma yeksibun

( Vay o kitabı elleriyle yazanlar ve sonra onu az değere SATMAK için "Bu Allah’ ın indindendir." diyenler için. Vay onlara o elleriyle yazdıklarından ve vay onlara o kazandıklarından. )

2/86 - ÜlaikellezinEŞTERAVÜL hayated dünya bil ahırati fe la yuhaffefü anhümül azabü ve la hüm yünsarun

( Bunlar ahiret karşılığında dünya hayatını SATIN ALANLARDIR. Böylece azap onlardan hafifletilmez ve onlara yardım edilmez. )

2/90 - Bi'se MEŞTERAV bihı enfüsehüm en yekfüru bima enzelellahü bağyen en yünezzilellahü min fadlihı ala men yeşaü min ıbadih fe bau bi ğadabin ala ğadab ve lil kafirıne azabün muhin

( Allah’ ın indirdiğini azgınlıkla inkar etsinler diye o nefislerini SATTIKLARI ne kötüdür. Allah kullarından dilediği kimselere üstünlüğünden lütfundan indirmişti. Böylece öfke üstüne öfkeye maruz kaldılar. Alçaltıcı hakir eden azap inkarcılar içindir. )

2/174 - İnnellezine yektümune ma enzelellahü minel kitabi ve YEŞTERUNE bihı semenen kalılen ülaike ma ye'külune fı bütunihim illen nara ve la yükellimühümüllahü yevmel kıyameti ve la yüzekkıhim ve lehüm azabün elim

( Kesinlikle o kitaptan o Allah’ ın indirdiğini gizleyenler ve onu az değere SATANLAR, işte onlar karınlarına ateşin haricinde yemezler. Allah ayağa kalkış gününde onlara kelam edip söz söylemez ve onları temizlemez. Elim azap onlaradır. )

2/175 - ÜlaikellezinEŞTERAVÜD dalalete bil hüda vel azabe bil mağfirah fe ma asberahüm alen nar

( İşte onlar yönlendirmeye karşı sapıklığı ve affedilmeye karşı azabı SATIN ALIRLAR. Böylece onlar ateşe sabredemezler. )

3/177 - İnnellezinEŞTERAVÜL küfra bil ımani len yedurrullahe şey'a ve lehüm azabün elım

( Kesinlikle o, inanç ile inkarı SATIN ALANLAR Allah’a şey kadar bile zarar veremezler. Büyük azap onlaradır. )

3/187 - Ve iz ehazellahü mısakallezıne utül kitabe le tübeyyinünnehu lin nasi ve la tektümuneh fe nebezuhü verae zuhurihim YEŞTERAV bihı semenen kalıla fe bi'se ma YEŞTERUN

( Ve zamanında Allah, onu insanlara açıkça beyan edecekler ve onu gizlemeyecekler diye o kitap verilenlerin sözlerini aldı. Ama onu sırtlarının arkasına bıraktılar ve onu az değere SATTILAR. O SATMALARI ne kötüdür.

9/9 - İŞTERAV bi ayatillahi semenen kalılen fe saddu an sebılih innehüm sae ma kanu ya'melun

( Allah' ın ayetlerini az değere SATTILAR da Allah yolundan engelleyip döndürdüler. Kesinlikle onların o yapmış oldukları kötüdür. )

9/111 - İnnellahEŞTERA minel mü'minıne enfüsehüm ve emvalehüm bi enne lehümül cenneh yükatilune fı sebılillahi fe yaktülune ve yuktelune va'den aleyhi hakkan fit tevratı vel incili vel kur'an ve men evfa bi ahdihı festebşiru bi bey'ıkümüllezı bay'tüm bih ve zalike hüvel fevzül azım

( Kesinlikle Allah, inananlardan, nefislerini ve mallarını, cennetin kesinlikle onlara olmasından dolayı SATIN ALDI. Tevrat' ta, İncil' de ve Kur'an' da gerçek olduğu gibi, onun üzerine vaad olarak, Allah yolunda savaşacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler. Ahdine daha vefalı kimdir? O halde yaptığınız alışverişten dolayı müjdeler olsun. İşte bu, o büyük kurtuluştur. )

TİCARET

2/16 - Ülaikellezineşteravüd dalalete bil hüda fe ma rabihat TİCARATühüm ve ma kanu muhtedın

( İşte onlar yönlendirme karşılığında sapıklığı satın aldılar da TİCARETleri fayda sağlamadı. Yönlendirilenlerden de değillerdi. )

24/37 - Ricalün la tülhıhim TİCARATÜN ve la bey'un an zikrillahi ve ikamis salati ve ıtaiz zekati yehafune yevmen tetekallebü fıhil kulubü vel ebsar

( Erkeklerdir ki, ne TİCARET, ne de alışveriş onları Allah' ı hatırlamaktan, duaya kalkmaktan, zekatı vermekten alıkoymaz. İçinde kalplerin ve gözlerin dönerek yer değiştireceği günden korkarlar. )

4/29 - Ya eyyühellezine amenu la te'külu emvaleküm beyneküm bil batıli illa en tekune TİCARATEN an teradın minküm ve la taktülu enfüseküm innellahe kane biküm rahıma

( Ey o inananlar, isteğinizle TİCARETTE olmanızın haricinde, mallarınızı aranızda batıl ile yemeyin. Kendinizi, kendinizden olanları öldürmeyin. Kesinlikle Allah size merhametlidir. )

9/24 - Kul in kane abaüküm ve ebnaüküm ve ıhvanüküm ve ezvacüküm ve aşıratüküm ve emvalü nıkteraftümuha ve TİCARATÜN tahşevne kesadeha ve mesakinü terdavneha ehabbe ileyküm min allahi ve rasulihı ve cihadin fı sebılihı fe terabbesu hatta ye'tiyallahü bi emrih vallahü la yehdil kavmel fasikın

( De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, kesatlığından korktuğunuz TİCARET, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, resulünden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise artık Allah emri ile yetene kadar bekleyin. Allah günahkarlar kavmini yönlendirmez." )

24/37 - Ricalün la tülhıhim TİCARATÜN ve la bey'un an zikrillahi ve ikamis salati ve ıtaiz zekati yehafune yevmen tetekallebü fıhil kulubü vel ebsar

( Erkeklerdir ki, ne TİCARET, ne de alışveriş onları Allah' ı hatırlamaktan, duaya kalkmaktan, zekatı vermekten alıkoymaz. İçinde kalplerin ve gözlerin dönerek yer değiştireceği günden korkarlar. )

35/29 - İnnellezine yetlune kitaballahi ve ekamus salate ve enfeku min ma razaknahüm sirran ve alaniyeten yercune TİCARATEN len tebur

( Kesinlikle o Allah' ın kitabını okuyanlar, duaya kalkanlar ve o onları rızıklandırdıklarımızdan gizlice ve açıkça harcayanlar kesinlikle batmayan TİCARETİ umarlar. )

61/10 - Ya eyyühellezine amenu hel edülluküm ala TİCARATİN tünciküm min azabin elim

( Ey o inananlar, sizi, sizi elim azaptan kurtaracak TİCARETE yönelteyim mi? )

61/11 - Tu'minune billahi ve resulihi ve tücahidune fi sebilillahi bi emvaliküm ve enfüsiküm zaliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemun

( Allah’a ve O’nun resulüne inanırsınız, Allah yolunda mallarınız ve nefislerinizle cihad edersiniz. Eğer bilenlerseniz, bu size daha hayırlıdır. )

35/29 ve 61/10-11 kodlu ayetlerde "Batmayan Ticaret" tanınmlanıyor. Demek oluyorki bilinen anlamındaki ticaret, düalite ve döngü gerçeği sebebiyle, batmaya ve mahvolmaya mahkumdur.

62/11 - Ve iza reev TİCARETEN ev lehven infaddu ileyha ve terekuke kaima kul ma indallahi hayrun minel lehvi ve minet ticareh vallahu hayrur razıkin

( Ve TİCARET veya eğlence gördüklerinde ona gittiler. Seni ayakta bıraktılar. De ki: "O Allah' ın indinde olan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah rızıklandıranların en hayırlısıdır." )


Friday, June 8, 2018

Döngü Mekanizması 8, 11 ve 88

"Döngü" kavramının "8" ve "11" sayıları ile sembolize edilmektedir. "8" sayısı şekilsel yapısı itibarıyla iki adet yuvarlak içermektedir. "11" sayısı da şekilsel yapısı itibarıyla iki adet 1 içermektedir. Bu durum "Düalitenin" yani "İkilik Sistemin" tezahürüdür.

Döngü mekanizmasının temel unsuru Düalitedir. Düalite ( zıtlık, ikilik ) fenomeni yaratılış sürecinin kendi içinde tekrarlardan, döngülerden oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bu çerçevede, ruhsal manada tam tekamül etmiş bir varlığın nihai hedefinin O'na dönmek, Singülariteye ( Tekliğe ) dönmektir. Bu da ancak "İkiyi Birlemek" yani Ruhun nümerik sembolü olan 21 sayısının düşünce, tutumve davranış yoluyla tezahür ettirlmesiyle mümkün olabilecektir.

Bu kapsamda Ön Türkçe olan ÖN ( ON, AN ) ve ARKA kelimeleri önme arzetmektedir. Batı dillerinde yer alan ANARCHY ( AN + ARCHY * ) kelimesi ÖN ve ARKA kelimelerinin birleşmesinden teşekkül etmiştir. ( * "Archaic" kelimesi batı dillerinde "Eski, Eskiye ait, Arkada kalmış olan ) anlamlarına gelmektedir. ) Dolayısıyla "sisteme karşıtlık" olarak bilinen ANARŞİ kavramı Döngü Mekanizmasının temel unsurudur.

"8" ve ""11" sayılarının çarpımından oluşan "88" sayısı ise Melek ( Ön / İyi / Positif ) ve Şeytan ( Arka / Kötü / Negatif ) kelimelerinin Kur'an'daki tekrar adetleri ( frekansları ) açısından önem arzetmektedir. Kur'an'da "Melek" kelimesi 88 kere, "Şeytan" kelimesi de 88 kere tekrarlanmaktadır. Bu durum döngü mekanizmasında Melek ile Şeytanın işlevlerini nümerik olarak tanımlamaktadır.

Düalite ve Döngüyü birlikte sembolize eden 8 ve 11 sayılarının toplamlarının nümerolojik değerinin "1" olması da ( 8+1+1 = 10 ... 1 ) Singülariteye ( Tekliğe ) giden yolun Düaliteden ( İkilikten ) geçtiği ni ortaya koymaktadır. Ruh kelimesinin Kur'an'daki frekansının 21 olması da "İkinin Birlenmesi" ile Ruh'a ( ÖZe Dönüş ) dönüşün mümkün olacağının delili niteliğindedir.












Hitit Güneşi, Oz Tamgası ( Türk Tamgası ) ve H

Oz Tamgası, Ön-Türklerde, Oz'laşarak * öbür dünyaya geçmeyi, orada şekil değiştirerek (metamorfoz) yeniden oluşumu ve Tanrıya erişme ( ÖZe dönme ) düşüncesini ifade eden bir semboldür.

OZ kelimesi, ÖZ kelimesinin esasıdır.



Okült ezoterik bir sembol olan, Hinduizmde de Swastika olarak bilinen Oz Tamgası, Adolf Hitler tarafından "Üstün Irk" sembolü olarak kullanılmıştır.

Oz Tamgası, Güneşi ve onun 4 yönünü ( mevsimler ) sembolize etmektedir. "Hitit Güneşi" olarak bilinen aşağıdaki sembolde de 3 adet Oz Tamgası göze çarpmaktadır. 


OZ kelimesi ÖZ kelimesidir. ÖZ kelimesinin nümerolojik değeri "21"'dir. 21 sayısı, "Ruhu" ve "İkinin Birlenmesi" yani düaliteden ( ikili sistemden ) singülariteye ( tekliğe ) dönüşü, bir başka deyişle "ÖZe Dönüşü" sembolize etmektedir.

"Ö" harfinin alfabe sıra numarası 19, "Z" harfinin alfabe sıra numarası ise 29'dur. 1+9+2+9 = "21"

Hitit Güneşi sembolünde "11" adet "Işın" yer almaktadır. "11" sayısı ( "8" sayısı gibi ) düaliteyi ve döngüyü sembolize etmektedir.

Kur'an'daki Şems ( Güneş ) suresinin 91. sure olması, "10" ve "1" nümerolojisi açısından önem arzetmektedir. 9+1 = 10 ... "1"

Ayrıca, 10 sayısı gibi Allahü Teala'nın ilahi mühürü olan diğer sayı da "6" sayısıdır. ( 66 sayısı ise Allah kelimesini oluşturan Arapça harflerin ( Elif, Lam, Ha ) ebced değerlerinin toplamıdır. )

Şems suresi "15" ( 1+5 = "6" ) ayetten ve "105" ( 1+0+5 = "6" ) kelimeden oluşmaktadır. ... 66

Şems suresindeki "8" kelimelik tek ayet "8". ayettir. Ve bu ayette zıt iki kavram olan "Fücur" ( Kötülük ), "Takva" ( Sakınma ) kavramlarıyla düaliteye ( ikililik ) vurgu yapılmaktadır.

91/8 - Fe (1) elheme (2) ha (3) fücure (4) ha (5) ve (6) takva (7) ha (8) ( Böylece ona kötülüğünü, günahını ve sakınmasını ilham eden. )

Şems suresinin tüm ayetlerinin son kelimeleri "Ha" sesi ile bitmektedir. Arapça alfabesinde"Ha" harfi "8". harf * , Türkçe alfabede ise "H" harfi "10." ( 1+0 = 1 ) harftir. ( * Bazı kaynaklarda "H" harfinin sıra numarası "6" olarak da yer almaktadır. ) Her üç sayı da ( 6,8, 10 ) ilahi nümeroloji açısından önem arzetmektedir.

Ayrıca Güneş, Hidrojen ve Helium gazlarından oluşmuştur. Hidrojen elementi "H" ile sembolize edilmekte olup, Hidrojenin atom numarası "1"'dir.

91/1 - Veş şemsi ve duhaHA ( Ve Güneş ve onun kuşluk vakti parlaklığı, )
91/2 - Vel kameri iza telaHA  ( Ve Ay onu izlediğinde, )
91/3 - Ven nehari iza cellaHA ( Ve gündüz açıp onu büyüttüğünde. )
91/4 - Vel leyli iza yağşaHA ( Ve gece onu örttüğünde. )
91/5 - Ves semai ve ma benaHA ( Ve gök ve onu bina eden. )
91/6 - Vel ardı ve ma tahaHA ( Ve yer ve onu döşeyen. )
91/7 - Ve nefsin ve ma sevvaHA ( Ve nefis ve onu düzenleyip şekillendiren. )
91/8 - Fe elhemeha fücureha ve takvaHA ( Böylece ona kötülüğünü, günahını ve sakınmasını ilham eden. )
91/9 - Kad efleha men zekkaHA ( Onu temizleyen kimse iflah oldu. )
91/10 - Ve kad habe men dessaHA ( Onu gizleyip örten kimse heba oldu. )
91/11 - Kezzebet semudü bi tağvaHA ( Semud onu azgınlığıyla yalanladı. )
91/12 - İzinbe'ase eşkaHA ( En kötüleri ve asileri ileri atıldığında. )
91/13 - Fe kale lehüm resulullahi nakatallahi ve sukyaHA ( Böylece Allah' ın resulü onlara "Allah' ın devesi ve onu sulayın." dedi. )
91/14 - Fe kezzebuhü fe akaruha fe demdeme aleyhim rabbühüm bi zenbihim fe sevvaHA ( Böylece onu yalanladılar da onu boğazladılar. Böylece Rab’leri onlara günahlarıyla azap verdi de orayı dümdüz etti. )
91/15 - Ve la yehafi ukbaHA ( Ve onun sonucundan korkmaz. )

Şems suresinde "Şems" ( Güneş ) kelimesinin ilk ve son kez geçtiği ayetin kodu 91/1 olup bu kodu oluşturan sayıların toplamı da düalite ve döngünün sembollerinden biri olan "11" sayısını vermektedir. ( 9+1+1 = 11 )

Kur'an'da, dua zamanları güneşin doğuş ve batış zamanlarına göre tayin edilmiştir. Dolayısıyla Ön Türk uygarlıklarının sembollerinde 8 köşeli yıldız ve güneş olması, güneşin hareketlerine göre ve güneşe doğru dua seansı ( ayin ) gerçekleştirmeleri bu uygarlıkların pagan ( Put olarak güneşe tapınan ) oldukları anlamına gelmemektedir. Bir başka deyişle, güneşin doğuşu veya batışı esnasında yapılan bir dua seansı güneşe tapınma olarak algılanmamalıdır.

20/130 - Fasbir ala ma yekulune ve sebbıh bi hamdi rabbike kable TULUIŞ ŞEMSİ ve kable ğurubiha ve min anail leyli fe sebbıh ve atrafen nehari lealleke terda ( O halde, o dediklerine sabret. GÜNEŞİN YÜKSELİP DOĞUŞU öncesinde ve batışı öncesinde Rab’bini övgü sözleriyle öv. Gecenin geç vakitlerinde ve gündüzün kenarlarında da O' nu övgü sözleriyle öv. Umulur ki razı, hoşnut olursun. )

17/78 - Ekımes salate li DÜLUKIŞ ŞEMSİ ila ĞASEKIL LEYLİ ve kur'anel FECR inne kur'anel FECRİ kane meşhudaGÜNEŞİN BATIŞINDAN GECENİN KARATISINA kadar duaya kalk. TANYERİ AĞARMASINDAKİ ŞAFAK VAKTİ okuması. Kesinlikle ŞAFAK VAKTİ okuması şahit olunandır. )

Selçukluların sembolün de güneşi ( döngüyü ) sembolize eden 8 köşeli yıldız ve düaliteyi sembolize eden çift başlı kartal bulunmaktadır.













Wednesday, June 6, 2018

Boruya Üflenmesi ve 11 Nümerolojisi

Kur'an'da yer alan, döngü sonu ve yeni döngü başlangıcının habercisi olan "Borunun içine üflenmesi" vakası ayetlerde "Yünfehu fis sur" ve "Nukira fin nakuri" kalıpları ile ifade edilmektedir. Söz konusu kalıp kur'an'da "11" kere tekrarlanmaktadır. ( 11 sayısı, 8 ile birlikte düalitenin ve döngünün sembolü olan sayılardan biridir. )

6/73 - Ve hüvellezi halekas semavati vel erda bil hakk ve yevme yekulü kün fe yekun kavlühül hakk ve lehül mülkü yevme YÜNFEHU FİS SUR alimül ğaybi veş şehadeh ve hüvel hakımül habır ( Ve gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. "Ol." dediği gün o olur. O’nun sözü gerçektir. BORUNUN İÇİNE ÜFLENDİĞİ gün mülk O'nadır . Gaybı ve şahit olunanı bilendir. O hakimdir haberdardır. )

18/99 - Ve terakna ba'dahüm yevmeizin yemucü fı ba'dın ve NÜFİHA FİS SURİ fe cema'nahüm cem'a ( Ve o gün, onların bazılarını bazılarının içinde dalgalanmaya terkettik. BORUNUN İÇİNE ÜFLENİR de onların hepsini toplarız. )

20/102 - Yevme YÜNFEHU FİS SURİ ve nahşürul mücrimıne yevmeizin zürka ( BORUNUN İÇİNE ÜFLENDİĞİ gün. O gün suçluları masmavi toplarız. )

23/101 - Fe iza NÜFİHA FİS SURİ fe la ensabe beynehüm yevmeizin ve la yetesaelun ( BORUNUN İÇİNE ÜFLENDİĞİNDE o gün onların aralarında akrabalık kalmaz ve birbirlerini sual edemezler. )

27/87 - Ve yevme YÜNFEHU FİS SURİ fe fezia men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah ve küllün etevhü dahırın ( Ve BORUNUN İÇİNE ÜFLENDİĞİ gün, Allah' ın diledikleri hariç, o göklerdeki kimseler ve yerdeki kimseler korkarlar, telaşa düşerler. Hepsi alçalarak O’na gelirler.  )

36/51 - Ve NÜFİHA FİS SURİ fe iza hüm minel ecdasi ila rabbihim yensilun ( Ve BORUNUN İÇİNE ÜFLENİR de o zaman onlar mezarlarından Rab’lerine akın ederler.  )

39/68 - Ve NÜFİHA FİS SURİ  fe saıka men fis semavati ve men fil erdı illa men şaellah sümme nüfiha fıhi uhra fe iza hüm kıyamün yenzurun ( Ve BORUNUN İÇİNE ÜFLENİR . Allah' ın dilediği kimseler hariç, göklerdeki kimseler ve yerdeki kimseler artık helak olurlar. Sonra onun içine tekrar üflenir. Artık o zaman onlar ayağa kalkıp bakarlar. )

50/20 - Ve NÜFİHA FİS SUR zalike yevmul veıyd ( Ve BORUNUN İÇİNE ÜFLENİR. Bu vaad edilen gündür. )

69/13 - Fe iza NUFİHA FİS SURİ nefhatun vahidet ( Böylece BORUYA tek ÜFLEMEleme ile üflendiğinde. ) 

74/8 - Fe iza NÜKİRE FİN NAKURİ ( Artık BORUNUN İÇİNE ÜFLENDİĞİ zaman. )

78/18 - Yevme YUNFEHU FİS SURİ fe te'tune efvacen ( O gün BORUNUN İÇİNE ÜFLENİR de bölükler olarak gelirsiniz. )






Çakra Renkleri, Gökkuşağı, Nota Sistemi ve 7

Yaratılışın "Periyodlar" ve "Döngülerden" oluştuğunu, "Periyod" kavramının "7", "Döngü / Yeni Döngü Başlangıcı" kavramının ise "8" sayıları ile sembolize edildiği evvelki bölümlerde muhtelif vesileler ile bildirlmişti.

İnsanın fiziki bedenindeki çakralar, bu çakralara atfedilen renkler, gökkuşağındaki renkler ( ışık spektrumu ) ve nota sistemi arasında da nümerolojik ilinti bulunmaktadır.

İnsanın fiziki bedeninde 7 adet çakra ( Tepe, Üçüncü Göz ( Epifiz Bezi ), Gırtlak, Kalp, Karın, Alt Karın, Kök ) bulunmaktadır. Çakra renkleri ise sırasıyla Mor, Lacivert, Mavi, Yeşil, Sarı, Turuncu ve  Kırmızıdır. 


Gökkuşağındaki renklerin dağılımı da ( ışık spektrumu ) özdeştir.



Renklerin "Dalgaboyu" ve "Frekans Aralığı" tablosu ;


Gökkuşağı renklerinin sırası, 7 alemin ( planın ) sırasını temsil etmektedir.

1- Kırmızı ( Eterik Cinler Alemi )
2- Turuncu ( Eterik Cinler Alemi )
3- Sarı ( Kaba Hidrojen Alemi / Madde Alemi / Fiziki Alem / Dünya )
4- Yeşil ( Yarı Süptil Alem / Sevgi Planı / Cennet ) *
5- Mavi ( Süptil Alem / Vazifeli Varlıklar Planı )
6- Lacivert ( Süptil Üstü Alem )
7- Mor ( Ruhsal Varlık Haline Geçiş Alemi )

Aşağıdaki ayetlerdeki Cennet tasvirlerinde "Yeşil" renkten bahis bulunmaktadır.

18/31 - Ülaike lehüm cennatü adnin tecrı min tahtihimül enharu yühallevne fıha min esavira min zehebin ve yelbesune siyaben HUDRAN min sündüsin ve istebrakın müttekiıne fıha alel eraik nı'mes sevab ve hasünet mürtefeka ( İşte onlar, onlara altlarından nehirler akan ikamet bahçeleri vardır. Orada altından bilezikler takınacaklar, YEŞİL ipekten ve kalın ipek kumaştan elbiseler giyecekler. Orada koltuklara yaslanıp oturacaklar. O ne güzel sevab, o ne güzel dayanıp sığınma yeridir. )

76/21 - Aliyehüm siyabu sündüsin HUDRUN ve istebrakun ve hullu esavire min fıddatin ve sekahüm rabbühüm şeraben tahuren ( Onların üzerlerinde YEŞİL ipekten ve kalın ipekten elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle örtülmüşlerdir. Rab’leri onları temiz içecek ile sulamıştır. )

Her çakranın ve ışık spektrumundaki her rengin belirli bir frekansı bulunmakta olup, nota ( ses ) düzenindeki 7'lik sistem de bu anlamda önem arzetmektedir. "Do" sesiyle başlayan 7 notadan sonra tekrar alt frekanstaki ince "Do" sesine dönülmekte ve yeni döngü başlamaktadır. İnce "Do" sesi 8. nota yani yeni döngü başlangıcındaki ilk nota olarak kabul edilir.






Tuesday, June 5, 2018

K Sistem

"K SİSTEM", uygun dinamik silsile / menzil ( dymamic range * ) korunmak sureriyle tutarlı ses akışının tesis edilmesini sağlamak amacıyla kullanılan bir ses seviyesi ölçümleme tekniğidir. ( Wikipedia )

* Dinamik Silsile / Menzil ( Dynamic Range ) ses akışı içinde en yüksek ve en alçak frekans arasındaki orandır. 

Medyum ve deneysel ruhçu Ergün Arıkdal'ın medyumluğu vasıtasıyla 08.04.1982 yılında gerçekleştirilen "Sirius Celseleri" kapsamında Sadıklar Planından ve Vazife Planından alınan tebliğlerde Vazifeli Varlıklar "K SİSTEM" kavramından aşağıdaki şekilde bahsetmişlerdir.  

"Sizin fizik planetinize gelebilmemiz için "K " SİSTEMİ dediğimiz bir sistemi kullanarak,daha doğrusu "K" SİSTEMİNDEN elde ettiğimiz bir vasıtayı kullanarak fizik planetinizde sizler tarafından görülmemiz mümkündür. K SİSTEMİ ,bizim fizik bedenimizin adeta bir kopyasını çıkaran bir sistemdir.Bu kopyayı elde ettikten sonra,onu tıpkı ve aynen bizi temsil edecek şekilde ve fakat gidilecek yere uyum sağlayacak şekilde heryere gönderebiliriz."

Verilen bilgiye göre süptil niteliğe sahip üst plandaki ( 4. veya 5. boyut ) süptil varlıklar frekans ayarlaması yapabilme kabiliyetlerini kullanarak fizik ( madde ) aleminde tezahür edebilmektedirler. Bu durum K Sistem'in teknik tanımlamasındaki ifadeler ile uyum sergilemektedir.


"K Sistem" ifadesindeki "K" harfinin, Kur'an'da geçen "Kün fe yeKun" kalıbındaki "K" sesi olma ihtimali bulunmaktadır. Zira yaratılmış olan her şey Allahü Teala'nın bahşettiği "Ol" ( Kün ) sesiyle / frekansıyla tezahür etmiş olup, kendisi için tayin ve tesbit edilen belirli bir frekansta titreşmektedir. Bir varlık, ancak kendi titreşim silsilesi/ menzili ( Range ) aralığında titreşen diğer bir varlık tarafından algılanabilmektedir. Bir varlığın, ait olduğu alemden ( boyut / frekans / plan ) başka bir aleme geçiş yapabilmesi için titreşim frekansını değiştirmesi, bir başka deyişler yapısal değişiklik arzetmesi gerekmektedir. 

Titreşim olabilmesi için "Düalite" ( İkilik ) yani "Değer Farklanması" olması gerekmektedir. Düalite kavramı, döngünün de nümerik sembolü olan "8" ve "11" sayıları ile sembolize edilmektedir.

"Kün fe yeKun" kalıbının Kur'an'da "8" kere tekrarlanıyor olması "K Sistem", "Nota ( Ses ) Sistemi", "Döngü" ve "Düalite" kavramları açısından dikkat çekmektedr. Bu kalıbın geçtiği ayetler ;

2/117 - Bedıu (1) es (2) semavati (3) ve (4) el (5) ard (6) ve (7) iza (8) kada (9) emran (10) fe (11) innema (12) yekulü (13) lehu (14) KÜN (15) FE (16) YEKUN (17) ( O gökleri ve yeri yaratandır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "Ol." der de o olur.  )

- "Kün fe yeKun" kalıbının ilk kez geçtiği ayette "17" ( 1+7 = 8 ) kelime bulunmaktadır.
- Ayet kodunun ( 2/117 ) nümerolojik değeri "11" dir. ( 2+1+1+7 = 11 )
- Ayet numarası 117 olup, 2 ( 1+1 ) ve 7 sayıları "İkili Yedi" kavramını ortaya koymaktadır.

3/47 - Kalet rabbi enna yekunü lı veledün ve lem yemsesnı beşer kale kezalikillahü yahlüku ma yeşa iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN ( Rab’bim "Bana nasıl çocuk olur ve bana insan dokunmadı." dedi. "Allah ne dilerse işte böyle yaratır. İş yapılası olduğunda, kesinlikle "OL." der de O OLUR." dedi. )

3/59 - İnne mesele ıysa ındellahi ke meseli adem halekahu min türabin sümme kale lehu KÜN FE YEKUN ( Kesinlikle İsa’ nın misali Allah’ ın indinde Adem’ in misali gibidir. Onu topraktan yarattı ve sonra ona "OL." dedi de O OLDU. )

6/73 - Ve hüvellezi halekas semavati vel erda bil hakk ve yevme yekulü KÜN FE YEKUN  kavlühül hakk ve lehül mülkü yevme yünfehu fis sur alimül ğaybi veş şehadeh ve hüvel hakımül habır ( Ve gökleri ve yeri gerçekten yaratan O'dur. "OL." dediği gün O OLUR. O’nun sözü gerçektir. Boruya üflendiği gün mülk O'nadır . Gaybı ve şahit olunanı bilendir. O hakimdir haberdardır. )

16/40 - İnnema kavlüna li şey'in iza eradnahü en nekule lehu KÜN FE YEKUN ( Kesinlikle bir şey için sözümüz, onu istediğimizde, ona "OL." dememizdir. Böylece O OLUR. )

19/35 - Ma kane lillahi en yettehıze min veledin sübhaneh iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN ( Allah için çocuk edinmek olmaz. O ondan yücedir. İşi emrettiğinde, kesinlikle ona "OL." der de O OLUR. )

36/82 - İnnema emruhu iza erade şey'en en yekule lehu KÜN FE YEKUN ( Birşey istediğinde, kesinlikle O’nun emri ona "OL." demesidir. Böylece O OLUR. )

40/68 - Hüvellezi yuhyi ve yümıt fe iza kada emran fe innema yekulü lehu KÜN FE YEKUN ( Dirilten ve öldüren O'dur. İş yapılası olduğunda, kesinlikle ona "OL." der de O OLUR. )

Sunday, June 3, 2018

Karun'un Hikayesinden Hisse

Haberci Musa'nın kavminden olan Karun'un Kasas ( Hikayeler ) suresinde yer alan hikayesi, dünya hayatının aldatıcı metasına kapılmış olanların akıbetini açıkça tasvir etmekte ve ahiret yurdunun maddede fakir, manada zengin olanları beklediği bildirilmektedir.

28/76 - İnne karune kane min kavmi musa fe beğa aleyhim ve ateynahü minel künuzi ma inne mefatihahu le tenuü bil usbeti ülil kuvveti iz kale lehu kavmühu la tefrah innellahe la yühıbbül ferihın 

Kesinlikle Karun, Musa' nın kavmindendi de onların üzerine azmıştı. Ona, anahtarları kesinlikle kuvvet sahibi topluluk ile ancak taşınan hazinelerden verdik. Zamanında kavmi ona "Ferahlayıp şımarma. Kesinlikle Allah ferahlayıp şımaranları sevmez." dedi. 

28/77 - Vebteğı fıma atakellahüd daral ahırate ve la tense nesıbeke mined dünya ve ahsin kema ahsenellahü ileyke ve la tebğıl fesade fil ard innellahe la yühıbbül müfsidın 

Ve Allah' ın o sana verdiklerinde ahiret yurdunu ara. Dünyadan nasibini de unutma. Allah' ın sana o iyilik ve güzellik yapması gibi iyilik ve güzellik yap. Yerde bozgunu arama. Kesinlikle Allah bozguncuları sevmez. 

28/78 - Kale innema utıtühu ala ılmin ındı e ve lem ya’lem ennellahe kad ehleke min kablihı minel kuruni men hüve eşeddü minhü kuvveten ve ekseru cem'a ve la yüs'elü an zünubihimül mücrimun 

"Kesinlikle o indimdeki ilim üzerine verildi." dedi. Kesinlikle Allah' ın ondan önce, kuvvet olarak ondan daha şiddetli ve topluluk olarak daha çok olan nesillerden kimseleri helak ettiğini bilmez mi? Ve suçlular günahları hakkında sual edilmezler. 

28/79 - Fe harace ala kavmihı fı zınetih kalellezine yürıdunel hayeted dünya ya leyte lena misle ma utiye karunü innehu lezu hazzın azım 

Böylece süsleri içinde kavmine çıktı. O dünya hayatını isteyenler "Ey keşke o Karun' a verilenlerin aynısı bize olsaydı. Kesinlikle o büyük pay ve haz sahibidir." dediler. 

28/80 - Ve kalellezine utül ılme vey leküm sevabüllahi hayrun li men amene ve amile saliha ve la yülekkaha illes sabirun 

Ve o ilim verilmiş olanlar "Vaylar size, o inanan ve iyilikler yapan kimse için Allah' ın sevabı daha hayırlıdır. Ona sabredenlerin haricindekiler kavuşamaz." dediler. 

28/81 - Fe hasefna bihı ve bidarihil erda fe ma kane lehu min fietin yensurunehu min dunillahi ve ma kane minel müntesırın 

Böylece onu ve yurdunu yere geçirdik de ona Allah’tan başka yardım eden topluluk olmadı. Kendisine yardım edenlerden de olamadı. 

28/82 - Ve asbehallezıne temennev mekanehu bil emsi yekulune veyke ennellahe yebsütur rizka li men yeşaü min ıbadihı ve yakdir lev la en mennellahü aleyna le hasefe bina veyke ennehu la yüflihul kafirun 

Ve dün onun mekanını temenni etmiş olanlar "Demek ki kesinlikle Allah, kullarından dilediği kimseye rızkı genişletir, yayar ve daraltır. Şayet Allah üzerimize nimet vermeseydi, bizi batırıp yere geçirirdi. Kesinlikle o, inkarcıları iflah etmez." derler. 

28/83 - Tilked darul ahıratü nec'alüha lillezıne la yürıdune ulüvven fil erdı ve la fesada vel akıbetü lil müttekın 

Ahiret yurdu budur. Onu, yerde ululuk, büyüklük ve bozgun istemeyenler için oluştururuz. Sonuç sakınanlar içindir.

Delik Yer Teorisi, Yeraltı Uygarlığı ve İkili Yedi

"Hollow Earth" ( Delik Yer ( Dünya ) ) teorisi, yerin merkezindeki çekirdeğin yeraltı alemi için bir nevi güneş olduğunu, çekirdekten yeryüzüne doğru farklı kabuk katmanların bulunduğunu ve bu katmanların atmosfer katmanları gibi işlev gördüğünü ifade eden teoridir. 

Kur'an'da, yerin de gök gibi 7 katmandan oluştuğu bilgisi "İkili Yedi" ( 2x7 ) nümerolojisi ile birlikte Talak suresinin 65/12 kodlu ayetinde yer almaktadır. 

65/12 - Allahüllezi haleka SEB'A SEMAVATİN VE MİNEL ARDI MİSLEHÜNNE yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi külli şey'in ilmen

( Allah, o YEDİ GÖKLERİ VE YERDEN DE ONLARIN AYNISINI yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. )

Ayet kodunun ( 65/12 ) nümerolojik değeri "14" ( 6+5+1+2 = 14 ) olup "İkili Yedi" özelliğini içermektedir. ( 7+7 veya 2x7 )

"Hollow Earth" teorisi paralelinde, yerin içinde ileri uygarlık düzeyinde varlıkların yaşadığı konusu da gündeme gelmiştir. Okült ezoterik açıdan bu uygarlıklardan en bilineni Agartha Uygarlığıdır. ( Agartha 


"Hollow Earth" kavramı üst alemdeki yani 4. veya 5. boyuttaki ( frekans ) ileri tekamül seviyesindeki varlıkların yerin içinde de  konumlandıkları bilgisiyle de ilişkilendirilmektedir. Yani hem gökte, hem yerin içinde yaşayan varlıklardan bahsedilmektedir.


En'am suresinin 6/35 ve Kaf suresinin 50/36 kodlu ayetleri "Delik Yer" ve "İleri Uygarlık" kavramlarını "İkili Yedi" nümerolojisi ile birlikte içermektedir. ( Her iki ayetin de kodlarının 0,3,5 ve 6 sayılarından oluşması dikkat çekmektedir. )

6/35 - Ve (1) in (2) kane (3) kebüra (4) aley (5) ke (6) ı'radu (7) hüm (8) fe (9) in (10) isteta'te (11) en (12) tebteğıye (13) NEFEKAN (14 ) Fİ (15) EL (16) ERDI (17) ev (18) SÜLLEMEN (19) Fİ (20) ES (21) SEMAİ (22) fe (23) te'tiye (24) hüm (25) bi (26) ayeh (27) ve (28) lev (29) şae (30) allahü (31) le (32) cemea (33) hüm (34) ala (35) el (36) hüda (37) fe (38) la (39) tekun (40) enne (41)  min (42) el (43) cahilın (44)

( Ve eğer onların dönmeleri sana büyük sıkıntı olduysa, o halde YERİN İÇİNDE DELİK veya GÖĞE MERDİVEN içinde delik veya göğe merdiven aramaya istidatın varsa, haydi onlara ayet getir. Şayet Allah dileseydi, onları yönlendirme üzerinde toplardı. O halde kesinlikle cahillerden olma. )

Ayet kodunun ( 6/35 ) nümerolojik değeri "14" ( 6+3+5 = 14 ) olmakta ve "İkili Yedi" ( 2x7 veya 7+7 ) içermektedir. 

Ayetteki "Nefekan" ( Delik ) kelimesi "14." kelimedir. ( İkşili Yedi )

50/36 - Ve (1) kem (2) ehlekna (3) kable (4) hüm (5) min (6) karnin (7) hüm (8) EŞEDDÜ (9) MİN (10) HÜM (11) BATŞEN (12) fe (13) NEKKABU (14) Fİ (15) EL (16) BİLAD (17) hel (18) min (19) mehıys (20) 

( Ve onlardan önce, KUVVETÇE, TUTUŞÇA ONLARDAN DAHA ŞİDDETLİ OLAN ve BELDELERİ DELEN nice nesillerden helak ettik. Kaçacak yer var mı? )

Ayet kodunun ( 50/36 ) nümerolojik değeri "14" ( 5+0+3+6 = 14 ) olmakta ve "İkili Yedi" ( 2x7 veya 7+7 ) içermektedir. 

Ayetteki "Nekkabu" ( Delen / Delerler ) kelimesi "14." kelimedir. ( İkşili Yedi )

Sebe suresinin 34/2 kodlu ayeti ise, "Yerin içine girenler ve yerin içinden çıkanlar" kavramının Kur'an'da ilk kez geçtiği ayettir. 

34/2 - Ya'lemü ma yelicü fil erdı ve ma yahrucü minha ve ma yenzilü mines semai ve ma ya'rucü fıha ve hüver rahımül ğafur

( Yerin içine ne giriyorsa ve ondan ne çıkıyorsa, gökten ne iniyorsa ve ona ne yükseliyorsa bilir. O merhametlidir affedendir. )

Ayetin sure numarasının 34 ( 3+4 = 7 ), ayet numarasının ise 2 olması, 2 ve 7 sayılarının birlikte kullanımı ve "İkili Yedi" ( 2x7 veya 7+7 ) kavramı açısından dikkat çekmektedir. Allahü Teala bu suretle yaratılıştaki düaliteyi ( ikili yapıyı ) tekrar hatırlatmaktadır.










Thursday, May 31, 2018

Çift Yarık Deneyi - Raina ve Unzurna

Çift Yarık Deneyi, Kuantum Fiziği kapsamındaki bir fenomendir. Çift Yarık Deneyi esnasında, tek bir elektron birbirine paralel ve oldukça yakın çift yarığı olan bir düzleme gönderildiğinde kendisi ile girişim yapmak suretiyle bu iki yarıktan aynı anda geçmekte ve düzlemin arkasında yer alan panoda bir girişim deseni ortaya çıkarmaktadır. Bu durumda madde diye tanımladığımız tanecik birden dalga formuna dönmekte ve her iki yarıktan da geçebilmektedir.

Ancak ortama, olayı gözlemleyen bir kamera ve/veya yarıkların arkasına bir manyetik detektör yerleştirilip, elektronun iki yarıktan aynı anda nasıl geçtiği tespit edilmeye çalışıldığında, bu defa elektron tanecik gibi hareket etmekte ve yarıklardan sadece birinden geçmektedir.

Bu fenomen, "elektron" adı verilen varlığın bilince sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bir başka deyişle kendsine "bakıldığını", kendisinin " gözlemlendiğini" algılayan bir elektronun davranışı değişmektedir. "Bakılmadığında / Gözlemlenmediğinde" iki yarıka da yönlenen elektron, "Bakıldığında / Gözlemlendiğinde" ise sadece tek yarıka yönlenmekte ve tek yarıktan geçmektedir.



Işık fotonları gözlemlendiklerinde çift yarıktan geçtikten sonra çoklu girişim deseni oluşturmamakta, çift yarık formunda yayılmaktadırlar.

Konu, Kur'an'ın aşağıdaki ayetleri kapsamında incelendiğinde, "Bakışın varlığı tek yola yönlendirmesi" gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır.

90/7 - E yahsebü en lem YEREhu ehad ( Onu kimse GÖRMEDİ mi sanar? )
90/10 - Ve hedeynahün nECDEYNİ ( Ve onu İKİ YOLA yönlendirdik. )

Ayette Allah'ın varlığı gördüğü ve varlığın iki yol seçeneği olduğu belitriliyor.

16/9 - Ve alellahi KASDUS SEBILİ VE MİNHA CAİR ve lev şae le hedaküm ecmeın ( Ve DOĞRU YOL Allah’a dır. ONDAN EĞRİ OLAN DA VARDIR. Şayet dileseydi sizi topluca yönlendirirdi. )

Bu ayette de varlıkların önünde "İki Yol" ( İki Yarık gibi ) seçeneği olduğundan bahsedilmektedir. 

2/104 - Ya eyyühellezine amenu la tekulu RAINA ve kul ÜNZURNA vesmeu ve lil kafirıne azabün elım (Ey o inananlar, "Bizi gör." demeyin ve "Bize bak." deyin ve dinleyin. Elim azap inkarcılar içindir. )

İnananlara "Bizi Gör" ( Raina ) yerine "Bize BAK" ( Unzurna ) demeleri nasihat edilmektedir. Zira, Allahü Teala zaten herşeyi görmektedir. Ancak varlıkların karışıklık içinde olmaması ve sadece O'nun doğru olan tek yoluna yönlenmeleri O'nun "BAKMASI" / GÖZLEMLEMESİ" sonucu gerçekleşebilmektedir. Aksi halde, Çift Yarık Deneyinin ilk aşamasındaki "Bakılmayan / gözlemlenmeyen Elektron" gibi çoklu ve karmaşık davranış içine girmektedirler.

"Bakılmak" ile "Doğru ve tek yola yönlendirilmek" arasındaki ilintiyi bildiren bazı ayetler ;

15/8 - Ma nünezzilül melaikete illa bil hakkı ve ma kanu izen MÜNZARİN ( Melekleri gerçek dışında indirmeyiz. O zaman BAKILANLAR, gözetilenler olamazlar. )

44/29 - Fe ma beket aleyhimüs semaü vel erdu ve ma kanu MÜNZARİN ( Gök ve yer onlar üzerine ağlamadı. Gözetilenler, BAKILANLARda olmadılar. )

"Görmek" eylemi istemsiz de gerçekleşebilen bir eylem iken "Bakmak" eylemi isteğe dayalıdır. Kişinin "Bakış" yönü doğrultusuna giren bir nesne görme isteği olmasa da kişi tarafından görülmek durumunda kalabilir. "Bakmadan görmek" fiziki anlamda mümkün olmayıp, görebilmek için öncelikle görülmesi istenen şeye bakılması gerekmektedir. Sık kullanılan "Dikkatli BAKARSAN görürsün." ifadesi bu açıdan önem arzetmektedir.








Wednesday, May 30, 2018

Akaşa Kayıtları ... Ana Kitap

Ezoterik okültizmde, evrene ve varlıklara ilişkin geçmişte, şimdiki zamanda ve gelecekteki tüm olay, düşünce, deneyim, duygu, sezgi, niyet ve kelime gibi olguların kayıtlandığı fiziksel olmayan plandaki sonsuz eterik bilgi hazinesi Akaşa Kayıtları olarak adlandırılmaktadır. Evrende meydana gelen hiçbir olay, hiçbir hareket yok olmayıp izlerini bırakmakta ve Vazifeli Varlıklar tarafından kaydolunmaktadır. Akaşa kelimesi Sanskrit kökenli bir kelime olup, "Eter" veya "Atmosfer" anlamına gelmektedir.

Kur'an'da yer alan konuya ilişkin ayetler aşağıda yer almaktadır.

36/12 - İnna nahnü nuhyil mevta ve NEKTÜBU ma kaddemu ve ASARUHÜM ve külle şey'in ahsaynahü fı imamin mübin ( Kesinlikle biz, biz ölüleri diriltiriz ve o sunduklarını, ESERLERİNİ * YAZARIZ. Herşeyi, apaçık delil içinde saydık. )

45/29 - Haza kitabuna yentıku aleyküm bil hakk inna künna NESTENSİHU ma küntüm ta'melun ( Bu kitabımız size gerçeği konuşur. Kesinlikle biz o yapmakta olduklarınızı KAYDETMEKTEYDİK. )

50/17 - İz yetelekkal mutelekkıyani anil yemini ve aniş şimali KAIYD ( İki varan, sağına ve soluna KAYDEDEREK vardıklarında. )

* "Eser" kelimesinin Türkçe anlamı "İz"dir. Yani her vaka, her söz, her davranış ve düşünce bir İZ olup, kaydedilmektedir. "Eser" kelimesinin "Esir" ve "Ether" kelimesiyle olan fonetik benzerliği anlamdaşlık da içermektedir. “Etki” anlamına gelen “Tesir” kelimesi de “Esir / Eser” kelimesiyle ilintilidir.

"Akaşa Kayıtları" Kur'an'da "Levhi Mahfuz" ( Korunmuş Levhalar ) veya "Ümmül Kitap" ( Ana Kitap ) olarak geçmektedir.

85/21 - Bel hüve kur'anün mecid ( Bilakis o şerefli, büyük Kur'an' dır. )
85/22 - Fi LEVHIN MAHFUZ ( KORUNMUŞ LEVHANIN içindedir. )

13/39 - Yemhullahü ma yeşaü ve yüsbit ve ındehu ÜMMÜL KİTAB ( Allah neyi dilerse imha eder ve sabit kılar. ANA KİTAP O’nun indindedir. )






Monday, May 28, 2018

Yunus, Sirius ve Döngü

Ezoterik kaynaklar, memeli deniz varlığı olan Yunusların bilinen form ile enkarne olmuş Sirius gezegeni kökenli varlıklar olduklarını belirtmektedir. Aşağıda konuya ilişkin bazı alıntılar yer almaktadır.

”Sirius’lülerin (Sirians) bir kısmı etherik planlarda enkarnedir,bir kısmı ise üst boyutun (dört boyutlu ortamın) varlıklarıdır. Sirius’lüler birleşik şuurlardan oluşan bir grup şuurudur. Sirius kültürünün izleri Atlantis, Mısır ve Maya uygarlıklarında da görülebilir.”

Teozofik Kaynak

”Dünya’nın genetik projesinde Sirius’lüler rol oynar. Dünya’daki homo-sapiens (insan) türünü genetik olarak yaratan Sirius’lülerdir. İnsan varlığı için Sirius’lülerin boyutuna nüfuz edebilme ancak şuur yoluyla olanaklıdır (...) Yunuslar ve balinalar denetlenen bir evrim sonucunda bugünkü formlarına gelmişlerdir.” 

Lyssa Royal

”Babilliler’e uygarlığı öğretmiş olan, hem suda hem karada yaşayabilen Oannes’ler hakkındaki bilgiler, kaynağın Sirius sistemindeki bir gezegen olduğuna işaret etmektedir” 

Robert Temple

”Denizlerdeki memeliler olan yunuslar ve balinaların kökeni Sirius sistemidir. Bunların beyinlerinde insanlara kıyasla farklı bir lob (epifiz bezi) vardır (...) Dünyadaki homo-sapiens (insan) türünün atalarının maddi genetik yapısındaki DNA’lar, Sirius’lülerin eseridir. ....."

Lori Tostado


Yunusun Sirius ile ilintisi incelendiğinde 10 ve 8 nümerolojisi ile karşılaşılmaktadır. Bilindiği üzere 10 sayıs Allah'ın birliğini ve yaratışını, 8 sayısı ise yaratış döngüsünü ve yerni döngü başlangıcını sembolize etmektedir. Sirus, dünya hayatı sonrasında erişilecek olan Cennet veya ruhçuluk terminolojisiyle Sevgi Planı olarak bilinen ve varlıkları bir üst plan olan Vazife Planına hazırlayan Yarı Süptil Alemdir. Sirius, 8 yıldızdan oluşmuş olan Canis Majoris takımyıldızının en parlak yıldızıdır. Sirius olarak bilinen bu Yarı Süptil madde alemine 4. boyut adı da verilmektedir. ( İnsan 3. boyut varlığı, cin ise 2. boyut varlığıdır. Boyut numaraları varlıkların ruhsal tekamül seviyelerine göre tespit edilmiştir. )


- Yunus suresi Kur'an'ın 10. suresidir. Bu surede 109 ayet bulunmaktadır. ( 1+0+9 = 10 )
- Yunus suresinin 2. ayetinde "Üst boyuttaki gerçeklikten ( realite ) ve kademelerden" bahsedilmekte olup bu ayette 35 ( 3+5 = 8 ) kelime bulunmaktadır. Bu ayetteki "Rab" kelimesi ide 26. ( 2+6 = 8 ) kelimedir.

10/2 - E (1) kane (2) li (3) en (4) nasi (5) aceben (6) en (7) evhayna (8) ila (9) racülin (10) min (11) hüm (12) en (13) enziri (14) en (15) nase (16) ve (17) beşşiri (18) ellezıne (19) amenu (20) enne (21) lehüm (22) KADEME (23) SIDKIN (24) ınde (25) RABbi (26) him (27) kale (28) el (29) kafirune (30) inne (31) haza (32) le (33) sahırun (34) mübın (35) ( İnsanları uyarsın ve inananlara RAB’leri indinde DOĞRU, GERÇEK KADEMELERİN kesinlikle onlara olduğunu müjdelesin diye onlardan bir adama vahyetmemiz insanlara acayip mi geldi? İnkarcılar "Kesinlikle bu apaçık sihirbaz." dediler. )

"8" sayısı ve Yunus adı verilen varlık arasında ilinti söz konusudur.

Yunus kelimesinin İngilizcedeki karşılığı "DOLPHIN" kelimesidir. Bu kelimenin kökünde yer alan DOLPH kelimesi ise İsveç dili kaynaklı olup "Asil KURT" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Yunus, Kurt ve Sirius kavramları arasında okült bir ilişki bulunmaktadır. Kök Türkler, sembolik olarak kurt soyundan indiklerine ve seferlerde kendilerine kurtun yol gösterdiğine inanmaktadırlar. Kurt silueti bayraklarında da yer almaktadır. Sirius'un ait olduğu takımyıldızın kurt / köpek şeklinde olması ve bu nedenle Canis Majoris ( Büyük Köpek ) olarak isimlendirilmesi de önem arzetmektedir.

                                                                   
                           Göktürk Bayrağı

- Bilinen 44 ( 4+4 = 8 ) Yunus türü mevcuttur.


- İnsan ile Yunus arasında "8" temel benzerlik bulunmaktadır.

  1- Sosyal varlıklardır.
  2- Farklı dialektler ile iletişim kurarlar.
  3- Birbirlerini isimlendirirler. ( Farklı ses frekanslarıyla )
  4- Zevk için cinsel temasta bulunurlar
  5- Farklı cinsel kimlikleri bulunmaktadır.
  6- Beyin yapıları benzeişiktir.
  7- Aynada kendi formlarını algılarlar.
  8- Benzer genetik özelliklere sahiptirler.

Yunus suresinin 4. ayetinde ise "O'na dönüşten" ve "Yaratılış Döngüsünden" bahsedilmektedir.

10/4 - İleyhi MERCİUKÜM cemıa va'dellahi hakka innehu yebdeül halka sümme YÜIYDÜHU li yecziyellezine amenu ve amilus salihati bil kıst vellezine keferu lehüm şerabün min hamımin ve azabün elımün bima kanu yekfürunDÖNÜŞÜNÜZ topluca O’nadır. Allah’ ın vaadi gerçektir. Kesinlikle yaratışı o ortaya çıkarıp başlatır. Sonra o inananları ve adaletle iyilik yapanları karşılıklandırmak için onu DÖNDÜRÜR. O inkar edenler, inkar etmiş olmalarından dolayı onlara kaynar sudan içecek ve elim azap vardır. )

Yunus suresinin 10/10 kodlu ayetinde ise Allahü Teala'nın yüceliğinden ve övülesiliğinden bahsedilmektedir.

10/10 - Da'vahüm fıha sübhanekellahümme ve tehıyyetühüm fıha selam ve ahıru da'vahüm enil hamdü lillahi rabbil alemın ( Onların orada duaları, çağrıları "Allahım, sen yücesin.", orada dilekleri duaları "Selam." ve çağrılarının sonu da "Övgü alemlerin Rab’bi Allah içindir." diye olur. )

Bir dönem zihin kontrol süjesi olarak istismar edilmiş Arizona Wilder isimli Amerikalı şahıs, ilgili dönemden hatırlayabildiklerini aşağıdaki şekilde çizmiştir.


Resimde gökteki Yunuslar, deniz üzerinde bir gemi / uçan daire ve yeraltında da alien formunda varlıklar dikkat çekmektedir.

Yunus ve Balık ( Hut ) kelimelerinin birlikte kullanıldıkları tek ayetin kod numarasının ( 37/142 ) nümerolojik değerinin "8 olması ve ayetin "8" kelimeden oluşması da ilginçtir.

37/142 - Fe (1) iltekame (2) hü (3) el (4) hutü (5) ve (6) hüve (7) mülım (8) ( Böylece onu balık yuttu. O kınayandı. )

37/143 - Fe lev la ennehu kane minel müsebbihın ( Şayet kesinlikle o övgü sözleri söyleyenlerden olmasaydı. )

37/144 ayetlte de "Dirilme Gününden" yani "Yeni Döngü Başlangıcından" bahis bulunmaktadır. Ayette yine "8" kelime bulunmaktadır.

37/144 - Le (1) lebise (2) fı (3) batni (4) hı (5) ila (6) yevmi (7) yüb'asun (8) ( Onun karnında diriltilecekleri güne kadar kalacaktı. )

Yunus suresinin 10/16 kodlu ayetinde, süptil alemden bir varlığın insanların yaşadığı madde alemine inmiş olmasından, "Kur'an'ın indirilmesi öncesinde" bir ömür süresince bu alemde kalmış olmasından ve daha sonra tekrar gelmiş olmasından bahsedilmekte gibidir. Böylelikle Haberci Muhammed A.S.'in vazifeli varlık olduğu teyid edilmekte gibidir.

10/16 - Kul lev şaellahü ma televtühu aleyküm ve la edraküm bihı fe KAD LEBİSTÜ FIKÜM UMÜRAN MİN KABLİH e fe la ta'kılun ( De ki: "Eğer Allah dileseydi ben onu size okumazdım. Onu size bildirmezdi. BEN SİZİN İÇİNİZDE ONDAN ÖNCE ÖMÜR BOYU KALDIM. O halde, akıl etmez misiniz?" )

Yunuslar, yüzlerinde sürekli taşıdıkları "gülme ifadesiyle" pozitif enerji yayan varlıklardır.



Allahü Teala, "Gülmek" kavramına bazı ayetlerinde aşağıdaki gibi yer vermiştir.

27/19 - Fe tebesseme DAHIKEN min kavliha ve kale rabbi evzı'nı en eşküra nı'metekelletı en'amte aleyye ve ala valideyye ve en a'mele salihan terdahü ve edhılnı bi rahmetike fı ıbadikes salihın ( Onun sözünden dolayı GÜLÜP tebessüm ederek "Rab’bim bana, o üzerime ve ana babamın üzerine nimet olarak verdiğin nimetine şükretmeyi ve hoşnut olacağın iyilikler yapmayı yerleştir. Rahmetinle, beni iyi olan kullarının içine sok." dedi. )

80/38 - Vücuhün yevmeizin musfiretun ( O gün parlayan yüzler vardır. )
80/39 - DAHIKETÜN müstebşiretun ( Müjdelenmiş olarak GÜLEN. )

83/34 - Fel yevmellezine amenu minel kuffari YADHAKUN ( O halde inananların inkarcılara GÜLECEKLERİ o gün, )
83/35 - Alel eraiki yenzurun ( Koltukların üzerinde bakarlar. )
83/36 - Hel süvvibel küffaru ma kanu yef'alun ( İnkarcılar o yapmış olduklarından dolayı cezalandırıldılar mı? )











Friday, May 25, 2018

Cehennemin diğer ismi Dünya

Allah bilinci ve ilim seviyesi yeterli olmayan insanların sıklıkla öne sürdükleri argüman şu olmaktadır.

"Madem herşeyi Allah kontrol edip, yönlendiriyor. Bu durumda iyi kavramı da kötü kavramı da O istediği için mevcut. İyi olan varlığı da kötü olan varlığı da o tayin ediyor. O halde iyi olarak tayin edilip cennete gidenler ile kötü olarak tayin edilip cehenneme gidenler arasında adaletsizlik olmuyor mu? Herşeyi O kontrol ediyorsa, belirliyorsa kime neyin hesabını soruyor da cehenneme gönderiyor?"

Öncelikle yaratılmış olan her varlığın, tekamüle ihtiyacı olduğu gerçeğinin bilinmesi gerekir. Özü ruh ( bilgi, bilinç, kelime ) olan İnsan, kusurlu bilinç durumu nedeniyle süptil plan ( alem ) olan Cennetten çıkarılmış ve kaba madde planı olan ve Dünya olarak bilinen Cehenneme konmuştur. Dolayısıyla cehennemi görmeyen ve deneyimlemeyen hiçbir insan bulunmamaktadır. Esas husus, insanın, reenkarnasyon döngüleri vesilesiyle cehennem deneyimini kaç kez daha tekrarlamak durumunda kalacağıdır. Allah'ın rızası sonucu ilme nail olan ve gerçeği gören insan, göklerin kapılarının açılması vesilesiyle cehennemden yani dünya hayatından kurtulup üst alem olan cennete intikal edebilecektir. ( Dünya hayatından ayrılışın "Büyük Kurtuluş" ( Fevzül Azim ) olduğu ayetlerde bildirilmektedir. )

"Cennet" ve "Cehennem" kelimeleri sırasıyla "Koruma, Gizleme, Örtme" ve "Ateş, Sıcaklık" anlamlarına gelmekte olup, esasen mekândan ziyade "hali" tanımlayan yani pozitif ve negatif ruhsal durumları tanımlayan kavramlardır. 

61/12 - Yağfir leküm zünubeküm ve yüdhılküm cennatin tecri min tahtihel enharu ve mesakine tayyibeten fi cennati adnin zalikel FEVZÜL AZİM

( Size günahlarınızı af eyler. Sizi altlarından nehirler akan bahçelere ve ikamet bahçeleri içindeki temiz meskenlere sokar. Bu BÜYÜK KURTULUŞTUR. )

Konuya ilişkin aşağıdaki ayetlerde, şeytanın hipnozu altındaki insanın nasıl aldandığını ve gerçeğin ne olduğunu nasıl farkedeceği açıkça bildirilmektedir.

3/185 KULLİ NEFSİN ZAİKATUL MEVT ve innema tuveffevne ucurakum yevmel kiyameh fe MEN ZUHZİHA ANİN NARİ VE UDHİLEL CENNETE FE KADA FAZ VE MEL HAYATUD DUNYA İLLA METAUL ĞURUR 

( TÜM NEFİSLER ÖLÜMÜ TADAR. Ve ayağa kalkış gününde ödülleriniz kesinlikle size vefa edilir. KİM ATEŞTEN UZAKLAŞTIRILIP CENNETE SOKULURSA KURTULMUŞTUR. DÜNYA HAYATI ALDATICI META HARİCİNDEKİ DEĞİLDİR. ) 

Ayette yer alan "tüm nefisler ölümü tadar", "ateşten uzaklaştırılma" ve "dünya hayatının aldatıcılığı" ifadeleri insanların, dünya olarak anılan cehennemde bulunan ve yaşadığını sanan ölüler olduklarını yani ölümü deneyimlediklerini ( "ölümü tatma" ifadesi ) ve ancak cehennemden kurtulmak suretiyle yaşama kavuşabileceklerini bildirmektedir. Ayrıca "Dunya" kelimesinin "Alçak, Aşağılık" anlamına gelmesi de cehennem kavramıula uyum arzetmektedir. 

14/48 - YEVME TÜBEDDELÜL ERDU ĞAYRAL ERDI ve semavatü ve berazu lillahil vahıdil kahhar

( O GÜN YER BAŞKA YERE DÖNÜŞÜR. Gökler de. Ve tek kahredici Allah için meydana çıkarlar. )

Yer algısı değişiyor ve bulunulan ortamın cehennem olduğu idrak ediliyor.

14/49 - Ve teral mücrimıne yevmeizin mükarranıne fil asfad

( Ve o gün suçluları kelepçelerin içinde dururlarken görürsün. )

14/50 - SERABİLÜHÜM MİN KATIRANİN ve TAĞŞA VÜCUHEHÜMÜN NAR

( GÖMLEKLERİ KATRANDANDIR ve YÜZLERİNİ ATEŞ ÖRTER. )

"Karbon Gezegen" başlıklı yazı da belirtildiği üzere yer ( dünya ) gerçek yüzünü gösteriyor. ( "Dünya" kelimesi zaten "Alçak, Aşağılık, Alt" anlamına gelmekte olup, semantik olarak da cehennem ilintisi arzetmektedir. )

14/51 - Li yecziyellahü külle nefsin ma kesebet innellahe serıul hısab

( Allah her nefsin karşılığını o kazandığıyla verir. Kesinlikle Allah hızlı hesaplayandır. )

45/34 - Ve kılel yevme nensaküm kema nesıtüm likae yevmiküm haza ve me'vakümün naru ve ma leküm min nasırın 

( Ve o gün "Sizi, bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi unuttuk." denilir. Yeriniz ateştir. Size yardımcılardan yoktur. )

45/35 - Zaliküm bi ennekümüttehaztüm ayatıllahi hüzüven ve ĞARRATKÜMÜL HAYATÜD DÜNYA fel YEVME LA YUHRACUNE MİNHA ve la hüm yüsta'tebun

( Bu, kesinlikle Allah' ın ayetlerini alay edinmenizdendir. SİZİ DÜNYA HAYATI ALDATTI. Artık BUGÜN ORADAN ÇIKAMAZLAR. Onların özürleri de istenmez. )

Ayette dünyanın cehennem olduğu da “Sizi dünya hayatı aldattı. Artık bugün oradan çıkamazlar.” ifadesiyle bildirilmektedir. Yani döngü sonunda inkarcıların, kaba madde alemi olan dünyayı terkedip de üst boyuta / aleme ( Cennet, Sirius ) geçiş yapamayacakları bildirilmektedir.

79/35 - Yevme yetezekkerül insanu ma se'a ( İnsanın neye koştuğunu hatırladığı o gün. )

79/36 - Ve burrizetil cehimu Lİ MEN YERA

( GÖREN KİMSELER İÇİN için cehennem ortaya çıkarıldığında. )

79/36 kodlu ayette "Cehennemin gören kimseler için ortaya çıkması" ifadesi dünyanın cehennem olduğunun farkına varılması mesajını içermektedir.

2/24 - Fe in lem tef'alu ve len tef'alu fettekun naralletı vekudühen nasü vel hıcarah üıddet lil kafirın

( Eğer yapamazsanız ki asla yapamazsınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan ve inkarcılar için hazırlanmış olan ateşten sakının. )

66/6 - Ya eyyühellezine amenu ku enfüseküm ve ehliküm naren vekudühen nasu vel hıcaretu aleyha melaiketun ğulazın şidadin la ya'sunallahe ma emerehüm ve yef'alune ma yu'merun

( Ey o inananlar, nefislerinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun üzerinde kaba şiddetli melekler vardır. Allah’a , onlara emrettiğine isyan etmezler. Ne emredildilirse yaparlar. )

Yukarıdaki ayetlerde cehennem adı verilen teşbihi ateşin yakıtının insanlar olduğu bildirilmektedir. İnsanların bulunduğu ortamın kaba madde alemi dünya olduğu düşünüldüğünde dünyanın cehennem olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Cehennemi, farklı bir yer sanıp aldananlar, hata yapanlar ve günah işleyenler dünya adı verilen ortamdan yani Cehennemden çıkamayacaklardır.

50/22 - Lekad kunte fi ğafletin min haza fe KEŞEFNA ANKE ĞITAEKE FE BESARUKEL YEVME HADİD

( Bundan habersizlik içinde oldun. ÜZERİNDEN ÖRTÜNÜ KALDIRDIK. ARTIK BUGÜN GÖZÜN, GÖRÜŞÜN KESKİNDİR. )

Şeytanın etkisi yok olacak, hipnoz sona erecek ve insan bulunduğu ortamın cehennem olduğunu keskin bir göz ile görecek.

102/1 - Elhakümüt tekasür ( Çokla övünme sizi alıkoydu, oyaladı. )

102/2 - Hatta zürtümül mekabir ( Kabirlere varıncaya kadar. )

102/3 - Kella SEVFE TA'LEMUN ( Asla, YAKINDA BİLECEKSİNİZ. )

102/4 - Sümme kella SEVFE TA'LEMUN ( Sonra asla YAKINDA BİLECEKSİNİZ. )

102/5 - Kella LEV TA'LEMUNE İLMEL YAKIYN ( Asla, ŞAYET KESİN DOĞRU İLMİ BİLSENİZ. )

102/6 - LE TERAVÜNNEL CEHIM ( CEHENNEMİ GÖRECEKSİNİZ. )

102/7 - SÜMME LE TERAVÜNNEHA AYNEL YAKIYN ( SONRA ONU KESİN DOĞRU GÖZLE GÖRECEKSİNİZ. )

102/8 - Sümme le tüs'elünne yevmeizin anin neım ( Sonra o gün bol nimetten sual edileceksiniz. )

İnanan bir insan, ilim seviyesi arttıkça içinde bulunmakta olduğu dünya hayatının aslında farklı bir yer olduğunu hisseder ve nihayetinde cehennemin dünya olduğunu idrak eder. Üst alem olan cennete farklı bir yaşam formu yani yarı süptil varlık olarak intikal ettiğinde görüşü ve algısı daha da keskinleşir ve dünya hayatını çok daha farklı şekilde algılar. Tekamülünü tamalayıp üst aleme geçiş yapamayan insanlar, insan ve ya daha alt tekamül seviyesindeki bir varlığa ( Kur'an örnekleriyle maymun, domuz vb. ) dönüştürülmek suretiyle cehennem hayatını yaşar. Ancak bu varlıklar cehennemde olduklarını farketmezler. Üst alemdeki yarı süptil varlık ise cehennemdeki ( dünya ) varlıkların duygu ve düşüncelerini algılayıp hissedebilir ve onlarla iletişim kurup yardımcı olmayı arzular.

3/170 - Ferihıne bima atahümüllahü min fadlihı ve YESTEBŞİRUNE BİLLEZİNE LEM YELKAHU BİHİM MİN HALFİHİM yestebşirune billezıne lem yelhaku bihim min halfihım en la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun

( Allah’ ın onlara üstünlüğünden lütfundan verdiklerinden dolayı sevinirler. O ARKALARINDA KALIP ONLARA KATILAŞMIŞ OLANLARA, üzerlerine korku olmadığını, hüzünlenmeyeceklerini MÜJDELEMEYİ İSTERLER. )

Cehennemi deneyimleyen ve ilim seviyeleri henüz yeterli olmayan varlıklar içinde bulundukları ortamın cehennem olduğunu algılayamaz ve farkedemez. Bu farkındasızlık içinde nefsani dürtülerle hareket ederler.

2/9 - Yuhadiunallahe vellezine amenu ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve MA YEŞ'URUN

( Allah’ ı ve o inananları aldatmaya çalışırlar da nefislerinden, kendilerinden başkasını aldatmazlar ve FARKETMEZLER. )

Ayetlerde inkarcı insanların alt tekamül seviyesine indirilerek Maymun veya Domuza dönüştürüldükleri bildirilmektedir. Ancak, örneğin, maymuna indirgenmiş veya daha alt seviyeden maymun seviyesine yükselmiş bir varlık aslında cehennemi yaşadığını farketmez. Bu durum, ilim yetersizliği içinde olan insanın durumu ile aynıdır.

5/60 - Kul hel ünebbiüküm bi şerrin min zalike mesubeten ındellah men leanehüllahü ve ğadıbe aleyhi ve CEALE MİNHÜMÜL KIRADATE vel HANAZIRA ve abedet tağut ülaike şerrun mekanen ve edallü an sevais sebıl

( De ki: "Allah' ın indinde musibet olarak bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah' ın lanetlediği ve üzerine öfke eylediği ve onlardan MAYMUNLAR, DOMUZLAR ve azgına kulluk edenler OLUŞTURDUĞU KİMSELER, işte bunlar mekan olarak daha kötüdürler. Düz yoldan daha da sapmışlardır." )

7/166 - Fe lemma atev an ma nühu anhü kulna lehüm KUNU KIRADATEN HASİIN

( Böylece onlardan onlara yasaklayıp men ettiklerimizde inat ettiklerinde, onlara "HOR VE HAKİR MAYMUNLAR OLUN." dedik. )

A’raf suresinin 7/179 kodlu ayetinde tekamül edemeyen kör, sağır ve kalpsiz müşriklerin hayvanlardan daha sapık ve aşağılık oldukları ve bu nedenle “cehennemde yani dünyada bırakılacakları” bildirilmektedir.

7/179 - Ve LEKAD ZERA’NA Lİ CEHENNEME KESIRAN MİNEL CİNNİ VEL İNSİ lehüm kulubün la yefkahune biha ve lehüm a'yünün la yübsırune biha ve lehüm azanün la yesmeune biha ülaike kel en'ami bel hüm edall ülaike hümül ğafilun

( Ve CİNLERDEN VE İNSANLARDAN BİRÇOĞUNU CEHENNEM İÇİN BIRAKTIK. Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibidirler. Bilakis daha da sapmışlardır. İşte onlar habersizlerdir. )

Ayrıca Hicr ( Çıkış ) suresinin 43. ve 44. ayetlerinde "Cehennemin 7 kapısından" bahsedilmektedir.

15/43 - Ve inne cehenneme le mev'ıdühüm ecmeın

( Ve kesinlikle vadeleri, mekanları topluca cehennemdir. )

15/44 - Leha seb'atü ebvab li külli babin minhüm cüz'ün maksum

( Orada yedi kapı vardır. Her kapı için onlardan kısımlar bölüştürülmüştür. )

Talak suresinin 12. ayetinde göklerin yedi katmanlı ( boyut vb. ) olması gibi yerin de yedi katmanlı olduğu bildirilmektedir. "Cehennemin yedi kapısı" ve "Yerin yedi katmanı" kavramları yerin yani dünyanın cehennem olduğu bilgisini vermekte gibi görünmektedir.

65/12 - Allahüllezi haleka seb'a semavatin ve minel ardı mislehünne yetenezzelül emru beynehünne li ta'lemu ennallahe ala külli şey'in kadirun ve ennallahe kad ehata bi külli şey'in ilmen

( Allah, o yedi gökleri ve yerden de onların aynısını yaratandır. Emir, kesinlikle Allah' ın herşeye gücü yeten olduğunu bilmeniz için onların arasından iner. Kesinlikle Allah herşeyi ilmen kuşatmıştır. )

Ayrıca Al'i İmran suresinin 103. ayetinde insanların bulundukları yerin ( dünya ) aslında ateşten çukur yani cehennem olduğu ve oradan kurtulmaları gerektiği bildirilmektedir.

3/103 - Va'tesumu bi hablillahi cemıan ve la teferraku vezküru nı'metellahi aleyküm iz küntüm a'daen fe ellefe beyne kulubiküm fe asbahtüm bi nı'metihı ıhvana ve KÜNTÜM ALA ŞEFAHUFRATİN MİNEN NARİ fe enkazeküm minha kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm tehtedun

( Ve Allah’ ın ipine topluca sarılıp bağlanın. Kısımlara ayrılmayın ve Allah’ ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Zamanında düşman olmuştunuz da kalplerinizin arasını birleştirdi. O’nun nimeti ile kardeşler oldunuz. ATEŞTEN ÇUKURUN ÜZERİNDEYDİNİZ de sizi oradan kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki yönlenirsiniz. )

Meryem suresinin 71. ayetinde de tüm insanların cehennemi görecekleri yani dünyanın aslında cehennem olduğunu idrak edecekleri bildirilmektedir.

19/68 - Fe ve rabbike le nahşürannehüm veş şeyatıne sümme le nuhdırannehüm havle cehenneme cisiyya

( Böylece ve Rab’bin, onları ve şeytanları kesinlikle toplayacağız. Sonra kesinlikle onları cehennemin etrafında diz çökmüş olarak hazır edeceğiz. )
.....
19/71 - VE İN MİNKÜM İLLA VARİDÜHA kane ala rabbike hatmen makdıyya
( VE KESİNLİKLE SİZDEN OLANLAR İLLA Kİ ORAYA VARIRLAR. Rab’binin üzerine akdedilmiş hükümdür. )

Naziat suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Dünya hayatını tercih edenin cehennemi tercih ettiği yani dünyanın cehennem olduğu" açıkça bildirilmektedir.

79/37 - Fe emma men tağa
( Artık ama kim azgınlık etmiş, )

79/38 - Ve aserel hayated dünya
( Ve dünya hayatını tercih etmişse. )

79/39 - Fe innel cahime hiyel me'va
( Artık kesinlikle cehennem, odur varış yeri. )

Saffat suresinin aşağıdaki ayetlerinde "zakkum ağacının kökleri cehennemde olan bir ağaç olduğu" bildirilmektedir. Zakkum ağacının dünyada yetişen bir bitki olduğu dikkate alındığında, öz anlamı "alçaklık, aşağılıklık" olan dünya kelimesinin cehennemi tanımladığı da anlaşılabilmektedir.

37/62 E zalike hayrun nuzulen em şeceratuz zekkum ( Ağırlama, ikram olarak bu mu daha hayırlı? Yoksa zakkum ağacı mı? )

37/63 İnna cealnaha fitneten liz zalimin ( Kesinlikle biz onu zalimler için sınav kıldık. )

37/64 İnneha şeceratun tahrucu fi aslil cehim ( Kesinlikle o cehennemin kökünde, temelinde çıkan ağaçtır. )

Thursday, May 24, 2018

Halidıne fıha ebeda

Allahü Teala "Sonsuzluk" kavramını Kur'an'da "Halid" ve "Ebed" kelimeleri ile bildirmektedir. Her iki kelime de "Sonsuz, Daimi, Süregelen" anlamlarını taşımaktadır. Kaynaklara göre aynı anlamları taşıdıkları görünen bu iki kelime cennet ve cehennemde kalış sürelerinden bahsedilen ayetlerde yanyana yer almaktadır. Bu durumda "Halid" ve "Ebed" kelimeleri arasında nüans olma durumu kuvvetle muhtemeldir. Yoksa "Ebediyet" olarak bilinen sonsuzluk kavramının da, ilmi Allah'ta olan bir sınırı mı bulunmaktadır? Ve bu sınır "Halid" ve "Ebed" kelimelerinin yanyana kullanılmasıyla mı bildirilmiştir? Yoksa ebediyet de bir döngü müdür?

"Halidıne fıha ebeda" kavramının ( kalıp ifade ) geçtiği "7" ayet aşağıda yer almakta olup, bu kalıp ifadenin ilk kez geçtiği ayetin kodunun ( 4/57 ) nümerolojik değeri "7" ( 4+5+7 = 16 ... 7 ) , son kez geçtiği ayet kodunun ( 33/65 ) nümerolojik değeri ise "8"'dir. ( 3+3+6+5 = 17 ... 8 )

4/57 - Vellezine amenu ve amilus salihati senüdhılühüm cennatin tecri min tahtihel enharu HALİDINE FIHA EBEDA lehüm fıha ezvacün mütahheratün ve nüdhılühüm zıllen zalıla ( Ve o inananları, iyilikler yapanları, onları altlarından nehirler akan, İÇİNDE EBEDİYEN EBEDİ OLACAKLARI bahçelere sokacağız. Onlara orada temiz eşler vardır. Onları koyu gölgelere sokarız. )

4/122 - Vellezine amenu ve amilus salihati se nüdhılühüm cennatin tecrı min tahtihel enharu HALİDINE FIHA EBEDA va'dellahi hakka ve men asdeku minellahi kıyla ( Ve o inananları ve iyilikler yapanları altlarından nehirler akan, İÇİNDE EBEDİYEN EBEDİ OLACAKLARI  bahçelere sokacağız. Allah' ın vaadi gerçektir. Kim sözde Allah'tan daha doğrudur? )

4/169 - İlla tarika cehenneme HALİDINE FIHA EBEDA ve kane zalike alellahi yesıra ( Cehennemin yolu hariç, ORADA EBEDİYEN EBEDİDİRLER. Bu Allah’a  kolaydır. )

5/119 - Kalellahü haza yevmü yenfeus sadikıne sıdkuhüm lehüm cennatün tecrı min tahtihel enharu HALİDINE FIHA EBEDA radıyellahü anhüm ve radu anh zalikel fevzül azım ( Allah "Bu, doğrulara doğruluklarının fayda sağladığı gündür. Onlara altlarından nehirler akan, İÇİNDE EBEDİYEN EBEDİ OLACAKLARI  bahçeler vardır." dedi. Allah onlardan razı olmuş ve onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte bu büyük kurtuluştur. )

9/22 - HALİDINE FIHA EBEDA innellahe ındehu ecrun azımORADA EBEDİYEN EBEDİDİRLER. Kesinlikle Allah ki, büyük ödül O’nun indindedir. )

9/100 - Ves sabikunel evvelune minel mühacirıne vel ensari vellezinettebeuhüm bi ıhsanir radıyallahü anhüm ve radu anhü ve eadde lehüm cennatin tecrı tahtehel enharu HALİDINE FIHA EBEDA zalikel fevzül azım ( Ve muhacirlerden ve yardımcılardan evvelden geçenler ve onlara iyilikle tabi olanlar, Allah onlardan razı, hoşnut oldu. Onlar da O’ndan razı, hoşnut oldular. Onlara altlarından nehirler akan, İÇİNDE EBEDİYEN EBEDİ OLACAKLARI bahçeler hazırladı. Bu büyük kurtuluştur. )

33/65 - HALİDINE FIHA EBEDA la yecidune veliyyen ve la nesıra ( Onun İÇİNDE EBEDİYEN EBEDİDİRLER. Ne dost ne de yardımcı bulamazlar. )