"Helal" kelimesi "İzinli, İzin verilmiş" anlamına, "Haram"* kelimesi ise "Yasak, Gizlenen, Alıkonulan, Saklanan" anlamına gelmektedir.
* İngilizcedeki "Harm" ( Kötülük, Zarar ) kelimesi ve ayrıca Arapçadaki "Mahrem" ( Yasaklanmış, Gizlenen, Saklanan ) kelimeleri de ortak HRM kökündendir.
Neyin "helal" neyin "haram" olduğunun ayetlerle sabit olmasının yanısıra esasen tüm kodları içeren vicdan mekanizması insana helali ve haram algılatma ve hissettirme işlevine sahiptir. Bu bağlamda, bile bile haram da ısrar etmek ise insanın, karşılığına katlanmak durumunda olduğu kendi kararıdır.
Dolayısıyla "Ya helaldir ya haramdır." Yani ya iyidir ya kötüdür ki zaten bu da ayetler ve vicdan ile sabittir. İlahi nizamda ve Kur'an'da "Helallik" ve "Helallik istemek" diye bir kodlama, bir kavram veya mekanizma mevcut değildir. Herhangi bir söylemin veya eylemin birisi veya birileri tarafından helal veya haram kılınması da söz konusu olamaz.
Telaffuzu dahi cahilce olan "Helallik istemek" ifadesi yani muhatabın "Helal olsun." demesinin beklenmesi, müşriklerin, işledikleri suçlardan, yaptıkları kötülüklerden kendilerini sözde temize çıkarmak, kötülük ettikleri kitleye de bu yolla zihinsel telkinde bulunmak, kendilerini iyi algılatabilmek ve onları kontrolleri altında tutabilmek amacıyla ürettikleri batıl bir kavramdır.
Zira "Haram" ( Kötü ) nitelik arzeden şeytani bir söylem veya eylem bir kişiye veya kitleye "Helal edin." diye talepte bulunulması daha doğrusu talimat verilmesi! ve o kitlenin de bu talebe - talimata! karşılık "Helal olsun." demesiyle "Helal" ( İyi ) nitelik kazanmaz ve rahmani kılınamaz.
Hatta bilinçli veya bilinçsiz olarak işlenen bir suç veya günah akabinde "Helallik isteme"nin haram olduğu dahi düşünülebilir. Zira bu durum "bile bile gerçeğin batıl ile örtülmesi"** suçuna teşebbüs niteliği arzetmektedir. Bu noktada yapılması gereken sadece mağfiret dilenerek yapılan kötülüğü telafi yollarını aramaktır.
** 2/42 Ve la telbisul hakka bil batili ve tektumul hakka ve entum ta'lemun
( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )
Nefsani ve maddi menfaat hedefi doğrultusunda, yalana tenezzül etmek suretiyle "haram olanın helal kılınmaya çalışılması" hatası Nahl suresinin 116. ayetinde bildirilmektedir.
16/116 Ve LA TEKULU li ma tesifu elsinetukumul KEZİBE HAZA HALALUN VE HAZA HARAMUN li tefteru alellahil kezib innellezine yefterune alellahil kezibe la yuflihun
( Ve o dillerinizin YALANI sıfatlandırması ile Allah üzerine yalanlar uydurmak için "BU HELALDİR VE BU HARAMDIR." DEMEYİN. Kesinlikle o Allah’a yalanlar uyduranlar iflah olmazlar. )
Tahrim suresinin ilk ayetinde de haberci resule ilişkin tersten misalleme yoluyla bildiri yer almaktadır.
66/1 Ya eyyuhen nebiyyu LİME TUHARRİMU MA EHALLELLAHU LEKE tebteğiy merdate ezvacike vallahu ğafurun rahimun
( Ey haberci, eşlerinin rızasını arayarak, Allah’ın sana HELAL KILDIĞINI NEDEN HARAM KILIYORSUN? Allah affedendir merhametlidir. )
Cenaze merasimlerinde imamın cemaate "Hakkınızı helal ediyor musunuz?" diye sorması üzerine merhumu hiç tanımayanların, sevabına veya günahına hiç şahitlik etnemiş olanların "Helal olsun." demeleri de benzer nitelikli yanlış bir temayül ve kitlesel şartlandırılmanın bir ürünüdür. Merhumu tanımayanlar için doğru olan "Rab'bin, merhumun hatalarını ve günahlarını affetmesini dilerim." cümlesi vasıtasıyla temennide bulunmaktır.
No comments:
Post a Comment