Çeviri

Saturday, September 21, 2019

Yılan ve Yalan

"Yılan" kutsal kitaplarda şeytanı sembolize eden varlıktır. "Yılan" kelimesi "Yılmak" fiilinin kökü olan "Yıl" ve "An" ( Gibi olan, Fiili yapan ) kelimesinden oluşmaktadır.

Yılan = Amaçtan / Hedeften sapan, Vazgeçen, Doğruluktan sapan

Fransızca'da ve İngilizce'de "Yılan" kekimesinin karşılığı "Serpent" kelimesidir. Bu kelime "Ayıran, Terkettiren" anlamına gelmektedir. ( Kök kelime "Serper" ( Ayırmak, Terkettirmek ) fiilidir. Sondaki "Ent" eki ( "An" okunur. ) Türkçe'deki "An" ekiyle aynı olup "Gibi olan, Fiili yapan" anlamına gelen ektir. Yani fiili isim yapan ektir.

"Yalan" ve "Yılan" kelimeleri hem telaffuz hem de anlam açılarından özdeş görünmektedirler.  Halk dilindeki "Yalan dolan" söylemindeki "dolan" kelimesi esas itibarıyla "yılan gibi dolanarak aldatmak" / "dolandırmak" anlamını içermektedir.

* "Şeytan" kelimesi de "Şeyt" ( Helak olmak, Mahvolmak, Yanmak, Kaynamak ) ve "An" kelimelerinden oluşmakta ve "Helak olan / -eden, Mahvolan / -eden, Yanan / Yakan" anlamlarına gelmektedir.

Tevrat'ta ilk yılan kelimesi, yılanın yalan beyanda, daha doğrusu akıl karıştıracak beyanda bulunarak insanı aldatması misalinden bahisle şöyle geçmektedir.

1 Tekvin 3-1 RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, "Tanrı gerçekten, 'Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin' dedi mi?" diye sordu. 

1 Tekvin 3-2 Kadın, "Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz" diye yanıtladı, 

1 Tekvin 3-3 "Ama Tanrı, 'Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz' dedi." 

1 Tekvin 3-4 Yılan, "Kesinlikle ölmezsiniz" dedi, 

1 Tekvin 3-5 "Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız."

Kur'an'da aynı vaka "yılan" yerine "şeytan" kelimesi kullanılarak bildirilmektedir.

7/20 - Fe vesvese lehümeş şeytanü li yübdiye lehüma ma vuriye anhüma min sev'atihima ve kale ma nehaküma rabbüküma an hazihiş şecerati illa en tekuna melekeyni ev tekuna minel halidın ( Şeytan onların ayıplarından, çirkinliklerinden o onlara gizlenmişleri, örtülmüşleri onlara açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi. "Rab’biniz, ancak iki melek veya ebedilerden olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi. )

Dikkat edilecek olursa "Aldatma" ve "Yalan" içerikli "Şeytan / Yılan" misalinin verildiği ayetlerin kodlarının nümerolojik değeri satanik okültizmde "Aldatmanın / Büyünün" sembolü olan "9" sayısını vermektedir.

Bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/09/sihirli-9-says.html

1 Tekvin 3-5 ... 1+3+5 = "9"
7/20 ... 7+2+0 = "9"

İncil'de geçen "YILANLAR, Engerekler soyu" ifadesi, Adem'in, şeytanın aldatması sonucunda, cinlerin soyAĞACINA yaklaşması yani cinlerle "CİNsel" ilişkiye girmesi sonucunda tezahür eden hibrid soyu ifade etmektedir. Zira insan beyninde bulunan ve nefsaniyet ve kibir jeneratörü işlevi gören "Reptilian Complex" ( Sürüngen Kompleksi ) Adem'in "yasak olan ağaca" (  Cinlerin soyağacına ) yaklaşması sonucu oluşmuştur.

40 Matta 23-33 "Sizi YILANLAR, ENGEREKLER SOYU! Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?

40 Matta 23-34 İşte bunun için size peygamberler, bilge kişiler ve din bilginleri gönderiyorum. Bunlardan kimini öldürecek, çarmıha gereceksiniz. Kimini havralarınızda kamçılayacak, kentten kente kovalayacaksınız.

Şanlıurfa ilinin Hilvan ilçesine bağlı Güluşağı mahallesinin kuzeybatısında bulunan antik Nevali Çori isimli höyükte bulunan ve halen Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen aşağıdaki “yılanlı baş” heykeli de Reptilian Complex ( Sürüngen Kompleksi ) ve "Cin Tasallutu" sembolizmi açısından ilginçtir.
                                         


Evvelce "Zion ve Zionism" başlıklı bölümde incelenen "Siyon Liderlerinin Protokolleri" isimli kitaptaki şu bölüm konuyla ilintilidir.

"Bugün size söyleyebilirim ki hedefimiz şimdi bize sadece birkaç adım uzaklıktadır. Uzun yolun yürünecek ancak ufak bir kısmı kaldı. Kendisi ile halkımızı temsil ettiğimiz sembolik YILANIN, önünde yürüdüğümüz çemberi kapanacaktır. Bu halka kapanınca bütün Avrupa devletleri kuvvetli bir mengene içinde onun hükümlerine kilitlenecektir."

Yılan, ezoterik okültizmde "içeri sızarak kontrolün" sembolüdür. ABD para birimi olan doların sembolündeki "direğe dolanmış yılan" para ile toplum kontrolünü sembolize etmektedir.

Yeni yapılan havalimanının kontrol kulesinin yılan formunda olması ilginç düşüncelerin oluşmasına sebebiyet vermektedir.


Ayrıca Çamlıca Anten Kulesi'nin formu da "yükselen yılan" sembolizmi içermektedir.




Bir başka düşündürücü örnekte Vatikan'daki Audience Hall' un ( oditoryumun ) içinin yılan kafası ve gözleri formuna haiz dizaynıdır.


Audience Hall'un dışarıdan görüntüsü ise yılan kafası formundadır.

                                    
        Vatican Audience Hall yandan görünüş

                                               
    Vatican Audience Hall yukarıdan görünüş

Vatikan sarayının içinde bulunan ve Papal Crest adı verilen bölümde portalden ( star gate ) gelen bir ejderha figürü bulunmaktadır.


Vatikan kelimesi aslında "Vatican" olarak yazılmakta olup, bu kelime "Vatis" ( Kavga ) ve "Can" ( Yılan, Cin ) kelimelerinden oluşmaktadır. Yani "Yılan / Cin Kavgası, Yılanın / Cinin Kavgası"...

Kur'an'da "Can" kelimesi "Yılan" anlamındadır.

27/10 - Ve elkı asak fe lemma raaha tehtezzü ke enneha CANNün vella müdbiran ve lem yüakkıb ya musa la tehaf innı la yehafü ledeyyel murselun ( Ve asanı at. Böylece onu kesinlikle YILAN gibi titreşirken gördüğünde arkasına dönmeden, ardına bakmadan kaçtı. "Ey Musa korkma. Kesinlikle benim. Gönderilenler huzurumda korkmazlar." )





Friday, September 20, 2019

Duvarların ardındakiler

Cennetin ve ebedi yaşamın sembolik rengi olan yeşilin yok olma yolunda hızla ilerlediği ve yerini, her geçen gün bir yenisi ortaya çıkan beton duvarlara terketmekte olduğu bir dünyayı deneyimlemekteyiz. Amazon Ormanları'nın bile imara açılması aşamadına gelinmiştir. Aslında cennet olma potansiyeli olan dünya şeytanların yoğun çabaları sonucunda cehennem niteliği kazanmış durumdadır. Dünyanın her yerinde  sonuçları dikkate alınmaksızın ve sadece maddi menfaat uğruna  "bina inşa etme" obsesyonu bir salgın gibi yayılmaktadır. İnsanın bir türlü kurtulamadığı "kibir" hastalığının maddi yansıması olan bu büyük ve yüksek binalar aslında şeytanların insanlara tepeden bakmalarını ve onları aşağılamalarını sembolize etmektedir. 

"Bina ve bina inşa etme" hususu Kur'an'da şeytanlar ile ilintilendirilmiştir.

26/128 - E TEBNUNE bi külli riy'ın ayeten ta'besun ( Her tepeye ayet, işaret olarak BİNA KURAR da abesle iştigal edip eğlenir misiniz? )

Ayette binaların "işaret" oldukları yani mesaj içeren sembol oldukları bildirilmektedir.

38/37 - Veş ŞEYATINE küllü BENNAİN ve ğavvas ( Ve ŞEYTANLAR ki hepsi BİNA YAPICI  ve dalgıç. )

59/14 - La yukatiluneküm cemian illa fi kuran muhassenetin ev MİN VERAİ CÜDÜRİN  be'sühüm beynehüm şedidun tahsebuhüm cemian ve kulubühüm şetta zalike bi ennehüm kavmün la ya'kılun ( Sağlam korunmuş üstün şehirlerde veya DUVARLARIN ARKASINDA olmaları haricinde sizinle topluca savaşamazlar. Onların kendi aralarında kötülükleri zorlukları şiddetlidir. Toplanmış olduklarını sanarsın. Onların kalpleri dağınıktır. Bu kesinlikle onların akıl etmeyen kavim olmalarındandır. )

Ayette "Duvarların" şeytanlar için sanal güç ve kudret sembolü olduğu, yaptıkları binalardan, kalelerden ve saraylardan dolayı kendilerini üstün, güvende ve muktedir sanarak kendilerini aldatmakta oldukları bildirilmektedir. Dikkat edilecek olursa kendi yaptıkları bu binaların aslında şeytanlar için "put" işlevi gördüğü, onlata taptıkları mesajı da verilmektedir.

37/95 - Kale e ta'büdune ma tenhıtun ( "O yonttuklarınıza mı kulluk ediyorsunuz?" dedi. )


"O gün"ün azabından korunanlar.

Kur'an'da geçen "Yevm" ( Gün ) kavramının esas itibarıyla bin veya binlerce yıla karşılık gelen bir "Dönemi / Periyodu" ifade ettiği Hacc suresinin 22/47 ve Mearic suresinin 70/4 kodlu ayetlerinde bildirilmiştir.

22/47 - Ve yesta'ciluneke bil azabi ve len yuhlifellahü va'deh ve inne yevmen ınde rabbike ke elfi senetin min ma teuddun ( Ve azabı senden acele isterler. Allah vaadine ihtilaf etmez. Kesinlikle Rab’binin indinde bir gün, o sizin saydıklarınızdan bin sene gibidir. )

70/4 - Ta'rucül melaiketu ver ruhu ileyhi fi yevmin kane mikdaruhu hamsine elfe senet ( Melekler ve ruh, miktarı ellibin sene olan bir günde O’na çıkarlar. )

Ayetlerde "belirli bir günün azabından" bahsedilmektedir. Bu "gün" aşağıdaki misaller vesilesiyle tanımlanmıştır.

Azabe Yevmel Kıyameh ( Ayağa Kalkış Gününün Azabı ) ( 5/36, 25/69 )
Azabe Yevmin Azim / Azabe Yevmin Kebir ( Büyük Günün Azabı ) ( 6/15, 7/59, 10/15, 11/3, 26/135, 39/13, 46/21 )
Azabe Yevmin Elim ( Elim Günün Azabı ) ( 11/26, 43/65 )
Azabe Yevmin Muhiyt ( Kuşatan Günün Azabı ) ( 11/84 )
Azabe Yevmel Ahıri / Azabe Yevmin Meşhud ( Ahiret Gününün Azabı / Şahit Olunan Günün Azabı ) ( 11/103 )

Ayetlerde "Azabe Cehim" ( Cehennem Azabı ) olarak geçen kavram yukarıda muhtelif tanımlamalarla zikredilmiş olan "Günün" yani "Yevmel Kıyamet"in ( Ayağa Kalkış Günü ) azabını da nitelemektedir.

40/7 - Elllezıne yahmilunel arşe ve men havlehu yüsebbihune bi hamdi rabbihim ve yü'minune bihı ve yestağfirune lillezıne amenu rabbena vesı'te külle şey'in rahmeten ve ılmen fağfir lillezıne tabu vettebeu sebıleke vekıhim azabel cehım ( O arşı, tahtı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindekiler övgü sözleri söyleyerek Rab’lerini överler. O’na inanırlar ve o inananlar için af isterler. Rab’bimiz, herşeyi rahmet olarak ve ilim olarak kapsamışsındır. O halde, o tevbe edenler için ve senin yoluna tabi olanlar için af eyle. Onları cehennem azabından koru. )

44/56 - La yezukune fihel mevte illel mevtetel ula ve vekahüm azabel cehım ( Orada ilk ölüm haricinde ölüm tatmazlar. Onları cehennem azabından korumuştur. )

52/18 - Fakihine bima atahüm rabbuhüm ve vekahüm rabbuhüm azabel cehım ( Rab’lerinin onlara o verdiğinden dolayı sevinirler. Rab’leri onları cehennem azabından korur. )

52/27 - Fe mennellahü aleyna ve vekana azabes semum ( Böylece Allah üzerimize nimet verdi ve 
bizi içe işleyen zehirli ateş azabından korudu. )

59/3 - Ve lev la en keteballahü aleyhimül celae le azzebehüm fid dünya ve lehüm fil ahıreti azabun nar ( Ve şayet Allah üzerlerine gurbet, sürgün yazmasaydı, onlara dünyada azap ederdi. Ahirette ateş azabı onlaradır. )

Ayetlerde, 70,000 yıllık bir dünya devresinin daha kapanışını yani döngü sonunu ifade eden "Ayağa Kalkış Günü"'ünde ( Yevmel Kıyamet ) yani idraki ve vicdani tekamül liyakatine erişmiş olanlar ile nefsaniyet batağından çıkamayıp bu batağa daha da saplanaların toplanacağı o günde ( Yevmel Cem'i / Toplanma Günü ) Allahü Teala'nın, üst alemlere geçme liyakatine erişenleri azaptan ( vuku bulacak maddesel doğa olaylarından ve Öz Varlığın / Nefsin kendisiyle hesaplaşması esnasında ortaya çıkan manevi ıstıraptan ) koruyacağı bildirilmektedir. Allah bu "koruma" nimetini, liyakate erenleri kaba madde hallerinden yarı süptil madde hallerine dönüştürerek bahşedecektir. Bir başka deyişle, ateşin Haberci İbrahim'e etki etmemesi misalindeki gibi, liyakate haiz varlıklar ( insanlar ) Öz Varlık hallerini idrak etmek suretiyle, doğal afetlerle dolu bu dönemi zarar görmeden deneyimleyecek ve "ölüm" adı verilen ve aslında "olum" olan o nihai safhayı da herhangi bir maddesel ıstırap hissetmeden kolaylıkla aşarak üst plana / aleme ( Cennet / Sirius ) geçeceklerdir. 

İşte yukarıdaki 44/56 kodlu ayette bildirilen de bu durumdur. Ayet aşağıda tekrar zikredilmiştir. 

44/56 - La yezukune fihel mevte illel mevtetel ula ve vekahüm azabel cehım ( Orada ilk ölüm haricinde ölüm tatmazlar. Onları cehennem azabından korumuştur. )

Ayette "Cehennem Azabı" ( Azabel Cehim ) veya "Ateş Azabı" ( Azabun Nar ) olarak tanımlanan ıstırap vesilesinden muhaf olacak varlıklar için açılacak olan üst aleme geçiş portalına ilişkin nümerolojik bilgi de verilmektedir. Zira sure numarasının (44) nümerolojik değeri "8", ayet numarasının (65) nümerolojik değeri ise "11" sayısını vermektedir. Her iki sayı da "Yeni Döngü Başlangıcı", "Portal açılması vesilesiyle üst boyuta geçiş", "Düalite" ve "Sonsuz döngü" kavramlarının nümerolojik sembolleridir.

Bu minvalde, "Göğün kapılarının açılmasından" bahsedilen 7/40 ve 54/11 kodlu ayetler önem arzetmektedir.

7/40 - İnne (1) ellezine (2) kezzebu (3) bi (4) ayati (5) na (6) ve (7) istekberu (8) an (9) ha (10) la (11) tüfettehu (12) lehüm (13) ebvabü (14) es (15) semai (16) ve (17) la (18) yedhulun (19) el (20) cennete (21) hatta (22) yelice (23) el (24) cemelü (25) fı (26) semmi (27) el (28) hıyad (29) ve (30) ke (31) zalike (32) neczi (33) el (34) mücrimın (35) ( O ayetlerimizi yalanlayanlara ve onlara kibirlenenlere, onlara göğün kapıları kesinlikle açılmaz. Deve iğne deliğinden geçene kadar cennete giremezler. İşte suçluları böyle karşılıklandırırız. )

54/11 - Fe fetahna ebvabes semai bi main münhemir ( Böylece akıp dökülen su ile göğün kapılarını açtık. )

Her iki ayetin de kodlarının nümerolojik değerleri "11" ( 7/4 ... 7+4 = 11 ve 54/11 ... 5+4+1+1 = 11 ) olmaktadır.


Her iki ayette de, nümerolojik değeri “8” olacak bir sayıya karşılık gelen kelime adedi bulunmaktadır. 7/4 kodlu ayette 35 kelime ( 3+5 = "8" ), 54/11 kodlu ayette ise “8” kelime bulunmaktadır.




















Thursday, September 19, 2019

"O saat ne zamandır?"

Devre sonunun gerçekleşmesine yani dünyanın bir 70,000 yıllık döngüsünün daha, yaklaşmakta olan Nibiru gezegeninin manyetik alan tesiri vesilesiyle* sonlanmasına ilişkin Kur'an'da yer alan kavram "Saat" kelimesidir. "Saatin ne zaman?" olduğuna ilişkin sual edenlerin konu edildiği ilk ayet A'raf suresinin 7/187 kodlu ayetidir. 

* Bkz.


7/187 - Yes'elune (1) ke (2) an (3) is (4) saati (5) eyyane (6) mürsa (7) ha (8) kul (9) inne (10) ma (11) ılmü (12) ha (13) ınde (14) rabb (15) i (16) la yücellıha lil vaktiha illa hu sekulet fis semavati vel ard la te'tıküm illa bağteh yes'eluneke ke enneke hafiyyün anha kul innema ılmüha ındellahi ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun ( Sana, "Vuku bulması, karar kılınması ne zaman?" diye saati sual ediyorlar. De ki: "Onun ilmi kesinlikle Rab’bimin indindedir. Onu, O’nun haricinde vaktinde tecelli ettirecek yoktur. Göklerde ve yerde ağırdır. O size ancak ansızın gelecektir.” Kesinlikle sen onu gizleyenmişsin gibi sana sual ediyorlar. De ki: "Kesinlikle onun ilmi Allah' ın indindedir ve lakin insanların çoğunluğu bilmezler." )

"7" sayısı bilindiği üzere bir döngülük frekans ve döngü sonunun nümerolojik sembolü olup, ayetteki 7 nümerolojisi uyumu dikkat çekmektedir.

- Sure numarası "7"'dir.
- Ayet numarası 187 olup, bu sayının nümerolojik değeri de "7"'dir. ( 1+8+7 = 16 ... 1+6 = 7 )
- Ayette "saatin ne zaman olduğuna" ilişkin sorunun ve cevabının yer aldığı ilk iki cümle toplam 16 kelimeden oluşmaktadır. 16 sayısının nümerolojik değeri de "7" ( 1+6 = 7 ) sayısını vermektedir.

Tuesday, September 17, 2019

La Tehaf, La Tahzen ( Korkmayın, hüzünlenmeyin )

Allahü Teala, kurduğu ilahi nizamı çerçevesinde, inanan kullarının gerçeği fark ve idrak ederek tekamül etmelerini ve aldatıcı dünya hayatında zorluk, sıkıntı, üzüntü, ıstırap olarak algıladıkları durumlar ve olaylar karşısında sabır gösterebilmelerini sağlamak amcıyla onları sürekli olarak bu durum ve olaylara maruz bırakarak hem sınadığını hem de eğittiğini Al'i İmran suresinin 153. ayetinde şöyle bildirmektedir.

3/153 - İz tus'ıdune ve la telvune ala ehadin ver rasulü yed'uküm fı uhraküm fe esabeküm ğammen bi ğammin li keyla tahzenu ala ma fateküm ve la ma esabeküm vallahü habırun bima ta'melun ( Zamanında, resul sizi arkanızdan çağırırken uzaklaşıyordunuz ve hiçbir kimseye yüz çevirmiyordunuz. Böylece, o kaybedip yitirdiklerinize ve o size isabet edene hüzünlenmemeniz için size gam üstüne gam isabet etti. Allah ne yaptığınızdan haberdardır. )

Ayette resul ile birlikte doğruluk uğrunda mücadele etme hususunda tereddüt, korku ve hüzün içinde olanların idraki olarak gelişebilmeleri için "gam üstüne gam" ( sürekli zorluk ve sıkıntı ) ile sınandıkları ve eğitildikleri bildirilmektedir.

Kur'an'da "La tehaf ve la tahzen" ( Korkmayın ve hüzünlenmeyin ) ifadesi 17 ( 1+7 = 8* )kere tekrarlanmaktadır. Bu ifade inanan, doğruluktan ayrılmayan  ve tekamül yolunda olanların, kaba madde alemi olan dünyada vuku bulacak her türlü olumsuz olaydan etkilenmeyeceklerinin açık bildirisidir. Bazı örnek ayetler aşağıdadır. ( * 8 sayısı yeni döngü başlangıcının ve üst plana geçişin nümerolojik sembolüdür. )

2/38 - Kulnehbitu minha cemia fe imma ye'tiyenneküm minnı hüden fe men tebia hüdaye fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun ( "Oradan topluca inin. Eğer benden size kesinlikle yönlendirme gelirse, artık kimler yönlendirmeme tabi olurlarsa, artık onların üzerine korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler." dedik. )

2/277 - İnnellezine amenu ve amilus salihati ve ekamüs salate ve atevüz zekate lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun ( O inananlara, iyilikler yapanlara, duaya kalkanlara, zekatı verenlere, Rab’lerinin indinde onlara kesinlikle ödülleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar hüzünlenmezler. )

39/61 - Ve yüneccillahüllezınettekav bi mefazetihim la yemessühümüs suü ve la hüm yahzenun ( Ve Allah o sakınanları başarılarından dolayı kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzünlenmezler. )

41/30 - İnnellezine kalu rabbünellahü sümmestekamu tetenezzelü aleyhimül melaiketü en la tehafu ve la tahzenu ve ebşiru bil cennetilletı küntüm tuadun ( Kesinlikle O "Rab’bimiz Allah' tır." diyenlere, sonra doğru olanlara, "Korkmayın ve hüzünlenmeyin. Vaad edilmiş olduğunuz cennet ile müjdelenip sevinin." diye onların üzerine melekler inerler. )

"Korku ve hüzün ortamı yaratmak, korkutmak ve hüzünlendirmek" insanları Allah yolundan saptırıp köleleştirmek isteyen şeytanların yegane yöntemidir. Zira korku ve hüzün düşük frekanslı olgular olup yüksek frekans gerektiren ruhsal tekâmülün önündeki en büyük engellerdir. Esas itibarıyla, bu şeytanlar insanlığın yükselerek tekamül etmesinden ve dünya hayatında kurdukları bu korku ve kontrol sisteminin çökmesinden büyük korku duymaktadırlar.


Istıraptaki farkındalık ve tekâmül sevinci

Ruhsal tekâmül yolculuğunda karşılaşılan zorluklar, sıkıntılar, ıstıraplar karşısında asla korkmamak ve hüzünlenmemek aksine bunları tekâmül ile yükselme vesilesi olan basamaklar olarak addetmek gerekir. 

Kaba madde alemi olan dünya, zaten Ruhun temsilcisi olan Öz Varlık'ın ait olduğu bir mekân, plan olmayıp bir sınav merkezi işlevi görmektedir. Öz Varlık yani dolayısıyla ruh kaba madde dünyayı sadece tekâmül aracı olarak kullanır. Doğan bir bebek neden ağlar? Buna fiziksel olarak verilen klasik cevap ilk kez ciğerlerini kullandığı ve içine aldığı havanın ciğerlerini yaktığı yönündedir. Oysaki batıni cevap ait olmadığı bir ortama gelmesinden dolayı hissettiği rahatsızlık, huzursuzluk ve korkunun tepkisel sonucudur. Zira bunun aksi olsaydı yeni doğan bebekler ağlamazlar gülerlerdi. 

Bu çerçevede bir tekâmül aracı olan kaba madde alemi dünyanın, idrak seviyesi yükselmiş ve tekâmül sürecinde büyük adımlar atarak üst plana geçme liyakatinin eşiğine gelmiş varlıklar için daimi bir azap kaynağı olacağı aşikârdır. Esas itibarıyla ıstırap, kaba madde alemindeki varlıklar için farkındalık sağlayıcı bir unsurdur. İşte bu durum, ıstırabın aslında "farkedilemeyen mutluluk ve tekâmül sevinci" olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. 

Konuya ilişkin ayetler şöyledir.

2/155 - Ve le neblüvenneküm bi şey'in minel havfi vel cuı ve naksın minel emvali vel enfüsi ves semerat ve beşşiris sabirın ( Ve kesinlikle sizi, korkudan, açlıktan, malların, nefislerin ve meyvelerin, ürünlerin noksanlığından gibi şeylerle sınayacağız. Sabredenleri müjdele. )

Ayette nefsani varlıklar için büyük ıstırap vesilesi olacak "can ve mal kaybı" durumunun aslında bir sınav ve tekâmül vesilesi olduğu ve  batıni manada müjde alınmış gibi sevinilmesi gerektiği bildirilmektedir.

2/216 - Kütibe aleykümül kıtalü ve hüve kürhün leküm ve asa en tekrahu şey'en ve hüve hayrun leküm ve asa en tühıbbu şey'en ve hüve şerrun leküm vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( Savaş üzerinize yazıldı. O size hoş olmayandır, zorlanmadır. Ve ola ki siz bir şeyi istemezsiniz, bir şeyden hoşlanmazsınız, o size hayırlı olabilir. Ola ki siz bir şeyi seversiniz, o size kötü olabilir. Allah bilir de sizler bilmezsiniz. )

Ayette "savaş" misali verilmek suretiyle, hoşlanılmayan, istenmeyen bir durumun aslında hayırlara vesile olabileceği bu nedenle üzülünmemesi gerektiği bildirilmektedir.

57/23 - Li keyla te'sev ala ma fateküm ve la tefrahu bima ataküm vallahü la yühibbu külle muhtalin fehur ( O size kaybettirdiğine, yitirttiğine üzülmeyesiniz. O size verdiğinden dolayı da ferahlayıp sevinmeyesiniz. Allah şımaranların, övünenlerin hiçbirini sevmez. )

Ayetin ilk iki cümlesi mesajı zaten çok açık olarak vermektedir.

3/153 ..... fe esabeküm ĞAMMEN Bİ ĞAMMİN li keyla tahzenu ala ma fateküm ve la ma esabeküm vallahü habırun bima ta'melun (  Böylece, o kaybedip yitirdiklerinize ve o size isabet edene hüzünlenmemeniz için size GAM ÜSTÜNE GAM isabet etti. Allah ne yaptığınızdan haberdardır. )

Ayette kaba madde alemi olan dünya hayatındaki ıstırabın tekâmül vesilesi olduğu idrak edilene ve ıstırap vesileleri büyük nimet ve sevinç unsuru addedilene kadar ıstırap ile sınanmanın devam edeceği bildirilmektedir.

İncil'deki şu ayetler de ıstıraba maruz kalan tekâmül yolcusu inananların sabretmeleri gerektiğini bildirmektedir.

42 Luke 6-20 İsa, gözlerini öğrencilerine çevirerek şöyle dedi: "Ne mutlu size, ey yoksullar! Çünkü Tanrı'nın Egemenliği sizindir.

42 Luke 6-21 Ne mutlu size, şimdi açlık çekenler! Çünkü doyurulacaksınız. Ne mutlu size, şimdi ağlayanlar! Çünkü güleceksiniz.

42 Luke 6-22 İnsanoğlu'na bağlılığınız yüzünden İnsanlar sizden nefret ettikleri, Sizi toplum dışı edip aşağıladıkları Ve adınızı kötüleyip sizi reddettikleri zaman Ne mutlu size!

42 Luke 6-23 O gün sevinin, coşkuyla zıplayın! Çünkü gökteki ödülünüz büyüktür. Nitekim onların ataları da Peygamberlere böyle davrandılar.

42 Luke 6-24 Ama vay halinize, ey zenginler, Çünkü tesellinizi almış bulunuyorsunuz!

42 Luke 6-25 Vay halinize, şimdi karnı tok olan sizler, Çünkü açlık çekeceksiniz! Vay halinize, ey şimdi gülenler, Çünkü yas tutup ağlayacaksınız!

59 James 1-2 Kardeşlerim, çeşitli denemelerle yüz yüze geldiğinizde bunu büyük sevinçle karşılayın.

59 James 1-3 Çünkü bilirsiniz ki, imanınızın sınanması dayanma gücünü yaratır.

59 James 1-4 Dayanma gücü de, hiçbir eksiği olmayan, olgun, yetkin kişiler olmanız için tam bir etkinliğe erişsin.

60 1 Peter 2-19 Haksız yere acı çeken kişi, Tanrı bilinciyle acıya katlanırsa, Tanrı'yı hoşnut eder.

Allah yolunda çekilen ıstırabın bir sevinç vesilesi olduğu Tevrat'ta şöyle bildirilmiştir.

21 Vaiz 7-3 Üzüntü gülmekten iyidir, Çünkü yüz mahzun olunca yürek* sevinir.

( * Kalp, Öz Varlığın madde alemindeki temsilcisidir. )

Kur'an'ın Necm suresinin 53/60 kodlu ayetinde de "gülmek yerine ağlamanın" tekâmül yolundaki sevinç olduğu bildirilmekte gibidir.

53/60 - Ve tadhakune ve la tebkun ( Ve gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz. )

Ayrıca ruhsal tekamül yolculuğunun sabır, azim ve sebat gerektiren bir zorluklar güzergahı olduğu da Kur'an ve İncil ayetlerinde "Sarp Yokuş" ve "Dar Kapı" teşbihleriyle açıkça bildirilmektedir.

90/11 - Fe laktehamel AKABET ( Böylece SARP YOKUŞA tahammül edemedi. )

40-Matthew-7-13 "DAR KAPIDAN girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur.

İlahi nizamdaki her olgunun ve olayın planlı ve tekâmüle yönelik olduğu, amaçsız, sebepsiz hiçbir olgunun ve olayın var olamayacağı daima hatırlanmalıdır.

















Zion ve Zionism

Cin şeytanı İblis'i ilah addeden "Siyonizm" daha doğrusu "Zionism", küresel satanist elitin tüm dünya insanlarını "Yeni Dünya Düzeni" ideali çerçevesinde ve "Tek Dünya Devleti" yapısı altında köleleştirme planına verdiği isimdir.

Siyonizm, kibire kaynaklı negatif enerjinin tezahürü olan Satanizmin bir diğer ismi olup kökeni, cinin kendisini insandan üstün görmesine ve isyan etmesine dayanır. İlgili ayetler şöyledir.

7/12 - Kale ma meneake en la tescüde iz emartük kale ene hayrun minh halaktenı min narin ve halaktehu min tıyn 
( “Sana emrettiğim zaman, seni yere kapanmaktan ne men etti?” dedi. “Ben, ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." dedi. )

7/13 - Kale fehbıt minha fe ma yekunü leke en tetekebbera fıha fahruc inneke mines sağırın ( "Öyleyse oradan in. Artık sana orada kibirlenmek olmaz. Haydi çık, kesinlikle sen alçaklardansın." dedi. )

Bu çerçevede, cin soyundan olduklarını iddia eden bu satanist kitle, insanların, kendilerine hizmet etmek üzere yaratılmış hayvanlar olduklarına ve bu nedenle insanları tam kontrol ve tahakküm altına almalarının ilahi bir vecibe olduğuna inanmaktadırlar.

"Tanrı gibi olma" ( haşa ) hevesinin yansıması olan "Zion" kelimesinin kök analizi şöyledir. 

Zion ... Zi + On ... Zi ... Di* ... "Di"eu" ( İlah ) ... "Dei"ty" ( İlahi Karakter ) ... "Dei"sm" ( İlahçılık ) ... Zionism ( Tanrısalcılık / İlahsalcılık / İlah gibi olmacılık )

Bugün dünya toplumlarını şirketler kanalıyla tahhküm altına almaya ve köleleştirmeye çalışan küresel aileler kurdukları şirketlerin tepe yöneticileri için CEO ( Chief Executive Officer ) ismini uydurmuşlardır. CEO yazılıp SİO okunan bu kelime vasıtasıyla Zion ( Zi ( Tanrı ) + On ( Üstünde, Gibi olan ) ... Tanrı’nın Üstünde Olduğu / Tanrı Gibi Olan ) kelimesi dolaylı olarak zikredilmektedir. Şirketlerde CEO’lar çalışanların kaderini belirleyen, sübjektif yargılarıyla çalışanları değerlendiren, çalışanlar arasında hiyerarşi ve kademe tayin eden, herşeye karar veren, herşeye yetkisi olan bir konumda tutulmak suretiyle sözde Tanrı sembolizmi yapılmaktadır.

* Arapça'da da "z" harfi "d" olarak okunabilmektedir. ( Örnek : Bazı-Badı, Razı-Radı, Zürt-Dürt, Beyaz-Beyad ... ) 

"ZEus" = "DYeus" yani "DIeu" ( Fra. ) yani "Tanrı" "Zeus" kelimesinin kökü "Ze" veya "Zi" kelimesidir. "Us" kelimesi ise tek başına anlam içermeyen ek işlevi görmektedir. ( Örnek : "Calcul - CalculUS", "Jes ( Iys / İsa ) - JesUS" vb. ) 

On ... An ( Arapça ) ... Üstünde, Üzerinde, - gibi olan

Zion = Üstünde Tanrı'nın Olduğu / Tanrı gibi olan

Siyon / Zion kelimesinin bir tepenin, dağın ismi olarak geçtiği Tevrat ayetleri aşağıdadır. 

19 Mezmurlar 132-13 Çünkü RAB SİYON'u seçti, Onu konut edinmek istedi. 

19 Mezmurlar 48-11 Sevinsin SİYON DAĞI, Coşsun Yahuda beldeleri Senin yargılarınla! 

19 Mezmurlar 2-6 Ve, "Ben KRALIMI Kutsal dağım SİYON'a oturttum" diyor.*

Cinlere kulluk eden Siyonistler, taptıkları yani ilah addettikleri İblis'i, Kudüs olarak bilinen Jerusalem'de * yeniden inşa etmeyi planladıkları boyutlar arası portal ( Star Gate ) niteliğindeki Süleyman Tapınağı'nın manyetik enerji frekansı vasıtasıyla üst boyuttan getirmeyi ve Süleyman Tapınağı'nda tahta oturtarak dünyayı yönetmesini sağlamayı planlamaktadırlar. 

*"Jerusalem" kelimesi Arapça'da "Kurtuluş / Barış Yurdu" anlamına gelen "Darüsselam" kelimesidir. ( Dar = Yurt, Selam = Kurtuluş, Barış, Esenlik )

"Darüsselam" kelimesi Kur'an'da "Cennet"i  ( Sirius ) ifade etmek üzere En'am suresinin 127. ayetinde geçmektedir.

6/127 - Lehüm (1) DAR (2) US (3) SELAMİ (4) ınde (5) rabbi (6) him (7) ve (8) hüve (9) veliyyü (10) hüm (11)  bi (12) ma (13) kanu  (14) ya'melun (15) ( Onlara Rab’leri indinde SELAMET YURDUvardır. Yapmış olduklarından dolayı O onların dostudur. )

Darus Selam = Jerusalem ( Kudüs )

Ayetin sure numarası 6, ayet numarası 127 olup ayette 15 ( 1+5 = 6 ) kelime bulunmaktadır. Allahü Teala'nın ilahi mühür sayıları olan 66 ve 10 ... 1 ( 127 ) nümerolojik olarak tezahür etmektedir. ( 1,2 ve 7 sayıları "Allah" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi olan 2701 sayısını oluşturan rakamlardır. )

Maddenin ve nefsaniyetin negatif tesiri altındaki  Siyonistlere göre "Cennet" ( kendi anladıkları manasıyla ) dünyada kurulacak ve merkezi de Jerusalem ( Kudüs ) olacaktır.

Siyon / Zion aynı zamanda "Kız" olarak da sembolize edilmektedir. ( "Tanrı Kapısı" anlamına gelen Babil, İncil'de kötülüklerin kaynağı olam "Fahişe" olarak sembolize edilmiştir. )  

23 Isaiah 1-8 SİYON KIZI bağdaki çardak, salatalık bostanındaki kulübe gibi, Kuşatılmış bir kent gibi kalakalmış. 

24 Jeremiah 6-2 SİYON KIZINI*, o güzel, narin kızı yok edeceğim. 

* İstanbul'daki "Notre Dame de Sion" ( Bizim Siyon Kızımız / Kadınımız ) lisesi ismini "Siyon Kızından" almıştır.

                                         
       Zion Tepesi / Dağı ( Jerusalem / Kudüs )

Zion Dağı'nın koordinatlarında ( 31.7709° N, 35.2285° E ) 66 nümerolojisi olması da ayrıca ilginçtir. ( 31+35 = 66 ) ( Bilindiği üzere 66 sayısı Allah kelimesini oluşturan Arapça Elif Lam Lam He harflerinin ebced değerleri toplamı olan sayıdır. )

Fransa'daki bir mason locasında 1900'lü yıllarda yapılan gizli bir toplantıya ait tutanaklar 1902-1903 kışında bir Moskova gazetesinde "Siyon Liderlerinin Protokolleri" ismiyle tefrika halinde yayımlanmıştır. 1905 yılında ise Rus papaz profesör Sergyei Nilus bu tutanakları yine aynı isimle kitap halinde bastırarak yayımlamıştır. ( Kitabın dilinin masonik toplantı esnasındaki protokol dili olmadığı açıkça görülmektedir. Okültizme ve ezoterizme azami hassasiyet gösteren, aralarında her şeyin iletişimini kodlar, semboller, şifreli kelimeler ile yapan bir kitlenin, toplantılarında bu derece açık, bariz ve hatta "zeka geriliği olana anlatır gibi" ifadeler kullanması pek mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla söz konusu kitap, protokol alıntısı süsü verilmiş ancak aslında doğrudan kendilerinden olmayanlara hitaben yazılmış ve yayılması istenmiş gibi görünmektedir. Zaten bu metod, aşağıdaki alıntılarda da görüleceği üzere temel şeytani metodlardandır. )

Yahudiye ülkesinden olmak yani Yahudi olmak Siyonist ( Satanist ) olmak anlamına gelmemektedir. Bu çok önemli bir husus olup Kitab-ı Mukaddes'in Vahiy suresinin 2-9 kodlu ayetinde bildirilmektedir.

66 Vahiy 2-9 Sıkıntılarını, yoksulluğunu biliyorum. Oysa zenginsin! Yahudi olduklarını söyleyen, ama Yahudi değil de Şeytan'ın havrası durumunda olanların iftiralarını biliyorum.



Kitaptan alıntı olan aşağıdaki bölümler şeytanların tuzaklarını, insanları saptırma, sömürme ve kontrol etme yöntemlerini ve sapkın zihniyetlerini gözler önüne sermektedir. 

"Böylece halk dürüst kimseleri mahkum eder ve suçlu kimseleri suçsuz çıkarır, her ne isterse yapabileceğine gittikçe daha çok inanır. Bu durum sayesinde halk her türlü muvazeneyi yok eder ve her adımda karışıklık meydana getirir." 

"Hürriyet kelimesi insan topluluklarını her kuvvete, her çeşit otoriteye, hatta Allah'a ve yaratılış kanunlarına karşı savaşa sevkeder. Bunun içindir ki biz krallığımızı kurduğumuz zaman, zalim bir prensip ifade eden ve kitleleri kana susamış hayvanlar haline getiren bu kelimeyi hayat lügatından silmeye mecbur olacağız." 

"Ancak çoçukluğundan beri müstakil olarak hükmetmek için eğitilmiş bir kimse siyaset alfabesi ile tertip edilebilen kelimelerin manâsını anlayabilir." 

"Ancak müstebid bir hükümdar ile bu planlar geniş ve açık bir şekilde, üzerinde dikkatle durularak hazırlanabilir ve devlet mekanizmasının parçaları arasına uygun bir şekilde dağıtılabilir. Bundan çıkan zaruri sonuç şudur ki, herhangi bir memleket için tatmin edici hükümet şekli birdir. O da sorumlu bir şahsın ellerinde toplanmasıdır."

"Parolamız kuvvet ve yapmacıktır. Bu kötülük, sonunda iyiliği elde etmek için tek ve yegâne vasıtadır. Bundan dolayı gâyemizi elde etmeye hizmet edecekleri zaman rüşvetçilik, düzenbazlık ve hıy'anet hususlarında duraklamamalıyız. Siyaset yolu ile başkalarının mülkünü tereddütsüz olarak nasıl ele geçireceğimizi bilmeliyiz; eğer bu yolla başkalarına boyun eğdirmeyi ve hükümdarlığımızı temin edebileceksek." 

"Yetişmiş bir kimse bir budala da olsa yine hükmedebilir. Halbuki yetişmemiş kimse çok zeki olsa da siyasetten birşey anlamaz." 

"Gayelerimize erişebilmek için harplerin mümkün olduğu kadar arazi kazançları ile neticelenmemesi zorunludur. Böylece harpler ekonomik alana kaydırılacaktır." 

"Halkın içinden kabiliyetleri ve kölece itaatlerine göre titiz bir dikkatle seçeceğimiz idareciler, idare etme sanatında eğitim görmemiş kimselerden olacak ve bundan dolayı kendilerinin müşavirleri ve uzmanları olan ve çoçukluklarından beri bütün dünya işlerini idare etmek için yetiştirilen bilgi ve zeka sahibi kimselerin ellerinde oyuncak olacaklardır." 

"Bu sebepledir ki bütün imanların el altından mahvına çalışmak, Yahudi Olmayanların kafalarından Allah ve maneviyat düşüncelerini koparmak ve onların yerine aritmetik hesaplar ve maddi ihtiyaçları yerleştirmek bizim için zaruridir." 

"Bizzat Allah tarafından bütün dünyanın idaresi için bizim seçildiğimizi peygamberler söylemiştir. Allah bizi bu vazifeyi görebilecek bir zeka ile teçhiz etti. Hasım tarafta bir zeka olsaydı bize karşı hâlâ mücadele edebilirdi." 

"Siyasetin âhlak ile ortak hiçbir yönü yoktur. Âhlaka uygun bir şekilde hüküm süren bir hükümdar mâhir bir politikacı değildir ve bundan dolayı tahtında sağlam duramaz. Hükmetmek isteyen kimse hem kurnazlığa hem de yapmacılığa başvurmalıdır. Açık sözlülük, dürüstlük gibi halk arasında meziyet sayılan vasıflar siyasette kusurdurlar. Çünkü bunlar en kuvvetli düşmandan daha tesirli olarak ve daha kesinlikle hükümdarları tahtlarından düşürüler. Bu gibi vasıflar Yahudi Olmayanların krallıklarına ait olmalıdır. Fakat biz hiçbir surette o vasıfları rehber edinmemeliyiz." 

"İhtiyacımız olan insanlarla münasebetlerimizde daima beşer düşüncesinin en hassas duyguları, para hesabı, tamah ve insanın maddi ihtiyaçları hususundaki açgözlülük üzerinde işlemek suretiyle zaferimiz kolaylaştırılmış bulunmaktadır. Bu beşeri zafiyetlerin her biri tek başına ele alınınca şahsi teşebbüsü felce uğratmaya yeterlidir. Çünkü insanların temayüllerine göre istedikleri verilerek faaliyetleri satın alınmıştır. " 

"Bizim tertip ettiğimiz Darwinizm, Marxism, Nietzcheism'in başarılarını dikkatle düşünün. Biz Yahudiler için bu direktiflerin Yahudi Olmayanların fikirleri üzerinde nasıl bir bölücü etki yaptığını görmek herhalde zor olmayacaktır." 

"Aslında bizim masonik parolamızın ifadeleri olan liberal kelimeler yâni «hürriyet, eşitlik, kardeşlik», biz krallığımızı kurduğumuz zaman bizim tarafımızdan artık bir parola teşkil etmeyen ve sadece bir idealizm İfade eden sözler haline yani «hürriyet hakkı, eşitlik vazifesi, kardeşlik ideali» şekline çevrilecektir. Böylece o şekle sokulacaktır ki boğayı boynuzlarından yaklamış olacağız. Biz şimdiden kendimizinkinden başka her çeşit idareyi, her ne kadar onlardan çoğu hukukan mevcud bulunuyorlarsa da, fiilen yok etmiş bulunuyoruz." 

"Size bir vicdan rahatlığı içinde anlatmak durumundayım ki lider atına binmiş olarak ve bütün askerlerimizin başı olarak, biz kanun yapıcılar, hukukî ve cezaî kararlar infaz edeceğiz, biz öldüreceğiz ve biz affedeceğiz. Biz irade kuvveti ile idare edeceğiz. Çünkü ellerimizde bir zamanlar kuvvetli olan şimdi ise tarafımızdan mağlub edilmiş bulunan bir partinin küçük parçaları var. Elimizdeki silahlar hudutsuz ihtiras, yanan hırs, merhametsiz hınç, kin ve garazdır."

"Fakat siz mükemmelen ve çok iyi bilirsiniz ki bütün milletler tarafından böyle isteklerin ifade edilmesi imkânını hasıl etmek için; her memlekette halkın hükümetleri ile münasebetlerinde tamamen beseriyeti tüketecek derecede çekismeler, kin, mücadele, hased ile ve hattâ iskence kullanarak, siddetli açlık ile, hastalık asılayarak ve yokluk ile karısıklıklar meydana getirmek zaruridir. Söyle ki Yahudi Olmayanlar paraca ve her konuda bizim tam hâkimiyetimiz içinde sıgınak bulmaktan baska kendilerine açık bir yol olmadıgını görsünler. Fakat eger biz dünya milletlerine nefes alacak bir mahal bırakırsak özledigimiz an belki de hiç gelmeyecektîr."

"O vakit bizim sahsiyetsiz kuklamız sorumlu olacağı için biz ehemmiyet verilmeyen kimseler  durumunda olarak isleri sonuçlandıracagız, iktidara gelmege çabalayanların safları zayıflarsa, baskanların bulunması zorlugundan, neticede memleketi altüst edecek bir çıkmaza girilirse bundan 
bize ne? 
Plânımızın bu neticeyi hasıl etmesi için biz seçimleri öyle baskanlar lehine tertip edecegiz ki mazisinde meselâ Panama meselesi ve sair meseleler gibi karanlık ve meydana çıkarılmamıs leke bulunsun. O zaman onlar bir taraftan açıga vurulmanın korkusu içinde olarak, diger taraftan da  iktidar arzularını elde eden herkesin baskanlık imtiyazlarına, menfaatlarına ve serefine sahip olma hevesi içinde bulunarak bizim plânlarımızın basarısı için güvenilir ajanlar olacaklardır. Meb'uslar  meclisi, baskanları kendi içinden seçecektir. Fakat biz onlardan yeni kanunlar teklif etme veya  mevcud kanunlarda degisiklikler yapma yetkisini alacağız. Çünki bu hak bizim tarafımızdan ellerimizde bir kukla olan sorumlu baskana verilecektir."

"Herhangibir yayını durdurmak için bahane olarak halkın düsüncesini karıstırdıgı iddia edilecektir. Dikkat etmenizi rica ederim ki bize hücum edenler arasında bizim tarafımızdan tesis edilmis organlar da olacaktır. Fakat onlar sadece bizim degistirmeyi önceden kararlastırdıgımız noktalara hücum edeceklerdir."

"Biz kendi muhalefetimizi kuracagız ki tamamen dıs görünüs olarak organlarından en az birinde bize çok aykırı görünen tezler ileri sürecektir. Bizim hakiki muhaliflerimiz bu taklit muhalefeti kendilerinin olarak kalpten kabul edecek ve bize bütün sırlarını açıklayacaklardır. Bütün gazetelerimiz mümkün olan her görünüste aristokratik, cumhuriyetçi, devrimci, hattâ anarsist olacaklardır."

"Bugün size söyleyebilirim ki hedefimiz şimdi bize sadece birkaç adım uzaklıktadır. Uzun yolun yürünecek ancak ufak bir kısmı kaldı. Kendisi ile halkımızı temsil ettiğimiz sembolik YILANIN, önünde yürüdüğümüz çemberi kapanacaktır. Bu halka kapanınca bütün Avrupa devletleri kuvvetli bir mengene içinde onun hükümlerine kilitlenecektir."

En'am suresinin 6/33 kodlu ayetinde konuya ilişkin ve inananlara yönelik olarak çok net bir yönlendirici mesaj bulunmaktadır.

6/33 - Kad na'lemü innehu le yahzünükellezi yekulune fe innehüm la yükezzibuneke ve lakinnez zalimıne bi ayatillahi yechadun ( Onların söylediklerinin seni hüzünlendirdiğini kesinlikle biliriz. Aslında kesinlikle onlar seni yalanlamazlar. Lakin kesinlikle o zalimler Allah' ın ayetleri ile cihad ederler. )

Ayet numarası 33 olup, bu sayı masonik hiyerarşideki - bilinmesi istenen - en üst dereceyi ifade eden  sayıdır. Ayrıca sure numarası (6) ve ayet numarası (33) birlikte nümerolojik olarak "66" sayısını oluşturmaktadır. ( Bilindiği üzere 66 sayısı Allah kelimesini oluşturan Arapça Elif Lam Lam He harflerinin ebced değerleri toplamı olan sayıdır. )

2012 yılında Londra'da düzenlenen Olimpiyat oyunlarının logosunda da "Yeni Dünya Düzeni'ndeki Tek Dünya Devletinin "ZION"  kelimesyiyle sembolizasyonu bulunmaktaydı. ( Logodaki sembollerin 2012 sayısına benzeyecek şekilde kıtaları ifade ettiği düşünülebilse de daha derin bir sembolizasyon var hissiyatı oluşmaktadır. )


Tevrat'ın, Yahudi müşrikler ( Siyonistler ) tarafından tahrif edildiği Kur'an ayetlerinde şöyle bildirilir.

4/46 - Minellezine hadu yüharrifunel kelime an mevadııhı ve yekulune semı'na ve asayna vesma' ğayra müsmeın ve raına leyyen bi elsinetihim ve ta'nen fid dın ve lev ennehüm kalu semı'na ve eta'na vesma' venzurna le kane hayran lehüm ve akveme ve lakin leanehümüllahü bi küfrihim fe la yü'minune illa kalıla

( O Yahudilerden kelimeyi yerinden değiştirenler, dillerini dürüp eğerek ve din hakkında saldırganlaşarak "Duyduk ve isyan ettik, duy duymaz olası ve bizi gör." derler. Şayet kesinlikle onlar "Duyduk ve itaat ettik, duy ve bize bak." deselerdi onlara daha hayırlı ve daha kuvvetli, sağlam olurdu. Lakin Allah onları inkarları ile lanetler de azı hariç inanmazlar. )

2/75 - E fe tatmeune en yü'minu leküm ve kad kane ferıkun minhüm yesmeune kelamellahi sümme yüharrifunehu min ba'di ma akaluhü ve hüm ya'lemun

( Böylece size inanmalarını mı ümit edersiniz? Ve onlardan bir kısmı Allah’ ın kelamını işitip akılları erdikten sonra bile bile onu tahrif ettiler. )

5/41 - Ya eyyüher rasulü la yahzünkellezine yüsariune fil küfri minellezine kalu amenna bi efvahihim ve lem tü'min kulubühüm ve minellezine hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk yüharrifunel kelime min ba'di mevadııh yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve in lem tü'tevhü fahzeru ve men yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezine lem yüridillahü en yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hızyün ve lehüm fil ahırati azabün azım

( Ey haberci, ağızlarıyla "İnandık." deyip, kalpleriyle inanmamış olanlardan ve Yahudilerden inkarda koşarak ilerleyenler seni hüzünlendirmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer kavime kulak verirler. Yerlerine konduktan sonra, kelimeleri tahrif ederler, yerlerini değiştirirler. "Eğer size bu verilirse onu alın, bu verilmezse çekinin, korkun." derler. Allah kimi fitnelemek isterse, sen ona Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın, hükmedemezsin. İşte onlar, Allah onların kalplerini temizlemek istemez. Onlara dünyada zillet ve onlara ahirette büyük azap vardır. )

2/75 - E fe tatmeune en yü'minu leküm ve kad kane ferıkun minhüm yesmeune kelamellahi sümme yüharrifunehu min ba'di ma akaluhü ve hüm ya'lemun

( Böylece size inanmalarını mı ümit edersiniz? Ve onlardan bir kısmı Allah’ ın kelamını işitip akılları erdikten sonra bile bile onu tahrif ettiler. )

Siyonizm, Yahudilerin ilahi varlıklar olduklarını, Goyim olarak adlandırılan insanların ise Yahudilere hizmet etmek için yaratılmış insan görünümündeki hayvanlar olduklarını savunur.

5/18 - Ve kaletil yehudü ven nesara nahnü ebnaüllahi ve ehıbbaüh kul fe lime yüazzibüküm bi zünubiküm bel entüm beşerun min men halak yağfiru li men yeşaü ve yüazzibü men yeşa' ve lillahi mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ileyhil mesır

( Ve Yahudiler ve Nasıralılar, "Biz Allah' ın oğulları ve sevgilileriyiz." dediler. De ki: "O halde niçin günahlarınızdan ötürü size azap ediyor? Bilakis, siz de O’nun yarattıklarından birer insansınız. O dilediği kimseye af eyler ve dilediği kimseye azap eder. Göklerin, yerin ve o aralarındakilerin mülkü Allah içindir. Dönüş O’nadır." )

Yahudilerin yüceltildiği, ekleme ve tahrifatların bariz olduğu, acı, kan, vahşet ve dehşet temalı Tevrat ayetleri şöyledir.

1-Genesis-32-28 Adam, "Artık sana Yakup değil, İsrail denecek" dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin."

19-Psalms-82-6 "'Siz ilahlarsınız diyorum, 'Yüceler Yücesi'nin oğullarısınız hepiniz!

5-Deuteronomy-14-2 Tanrınız RAB için kutsal bir halksınız. RAB öz halkı olmanız için yeryüzündeki bütün halkların arasından sizi seçti.

5-Deuteronomy-7-16 Tanrınız RAB'bin elinize teslim edeceği halkların tümünü yok edeceksiniz. Onlara acımayacaksınız. İlahlarına tapmayacaksınız. Çünkü bu sizin için tuzak olacaktır.
5-Deuteronomy-7-17 "'Bu uluslar bizden daha güçlü. Onları nasıl kovabiliriz? diye düşünebilirsiniz.
5-Deuteronomy-7-22 Bu ulusları önünüzden azar azar kovacak. Onları birden ortadan kaldıramazsınız*. Yoksa çevrenizde yabanıl hayvanlar çoğalır.

* Bu ayete istinaden siyonist şeytanlar küresel planlarını aşamalı olarak yavaş yavaş ve belirli bir nümeroloji sistematiğiyle uyumlu olarak uygulamaya koymaya çalışmaktadırlar.

3-Leviticus-26-12 Aranızda yaşayacak, Tanrınız olacağım. Siz de benim halkım olacaksınız.**

**Bu ifadelerde şeytanın ( İblis ) dünyaya inmesi ve Yahudi halkının kralı olması ifade edilmektedir.

26-Ezekiel-39-18 Başan'ın besili hayvanlarının -koçların, kuzuların, tekelerin, boğaların- etini yiyip kanını içer gibi yiğitlerin etini yiyecek, dünya önderlerinin kanını içeceksiniz.
26-Ezekiel-39-19 Sizin için hazırlayacağım kurbandan doyana dek yağ yiyeceksiniz, sarhoş oluncaya dek kan içeceksiniz.

23-Isaiah-60-12 Çünkü sana kulluk etmeyen ulus ya da krallık yok olacak, Evet, o uluslar tam bir yıkıma uğrayacak.
23-Isaiah-60-14 Seni ezenlerin çocukları Gelip önünde eğilecekler; Seni hor görenlerin hepsi, ‘RAB’bin kenti, İsrail’in Kutsalı’nın Siyon’u Diyerek ayaklarına kapanacaklar.

Vadedilmiş topraklar ( Ardı Mevud ) konusu da şöyle zikredilmektedir.

2 Exodus 23-31 "Sınırlarınızı Kızıldeniz'den Filist Denizi'ne, çölden Fırat Irmağı'na kadar genişleteceğim. Ülke halkını elinize teslim edeceğim. Onları önünüzden kovacaksınız.

5 Deuteronomy 11-24 Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan'a, Fırat Irmağı'ndan Akdeniz'e kadar uzanacak. 

5 Deuteronomy 11-25 Hiç kimse size karşı koyamayacak. Tanrınız RAB, size verdiği söz uyarınca, ayak basacağınız her yere dehşetinizi, korkunuzu saçacaktır.

5 Deuteronomy 7-2 Tanrınız RAB bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda, tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız.

9 1 Samuel 15 2 Her Şeye Egemen RAB diyor ki, 'İsrailliler'e yaptıkları kötülükten ötürü Amalekliler'i cezalandıracağım. Çünkü Mısır'dan çıkan İsrailliler'e karşı koydular.

9 1 Samuel 15 3 Şimdi git, Amalekliler'e saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Kadın erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür.

5 Deuteronomy 7 16 Tanrınız RAB'bin elinize teslim edeceği halkların tümünü yok edeceksiniz. Onlara acımayacaksınız. İlahlarına tapmayacaksınız. Çünkü bu sizin için tuzak olacaktır.

Tek Dünya Devleti konusu;

27-Daniel-2-44 "Bu krallar döneminde Göklerin Tanrısı hiç yıkılmayacak, başka halkın eline geçmeyecek bir krallık kuracak. Bu krallık önceki krallıkları ezip yok edecek, kendisiyse sonsuza dek sürecek.










Monday, September 16, 2019

Bilgiyi yaymak

İlahi kozmik bilgiler daimi olarak varlıkların eirişimine açık halde onların etrafını sarmaktadır. Bu sonsuz bilgiye spiritüalizmde "Akaşa Kayıtları" adı verilmektedir. ( Akaşa Kayıtları hususu evvelki bölümlerde detaylı olarak incelenmişti. )

"İlim sahibi" veya "İlim verilen" olarak anılan varlıklar, çevrelerini saran kozmik bilgileri algılama yetisine erişmiş olan varlıklardır. Allahü Teala'nın, liyakatleri hususunda razı olması sonucunda Vazifeli Varlıklar ( Melekler ) tarafından bilgiye erişim yeteneği açığa çıkarılan varlıkların en büyük sorumluluğu ve vazifesi bu bilgileri yaymak, çevrelerindeki diğer varlıklara aktarmak ve onları da ilimde, bilgide kendileriyle eşit seviyeye taşımak ve böylelikle "Ünitenin / Kolektif Bilincin" tesisi yolunda gayret göstermektir. İşte yaratılıştan bu yana haberciler ( peygamberler ) ve alimler her türlü zulüme, acıya ve adaletsizliğe katlanmak suretiyle sürekli olarak bu vazifeyi icra etmeye çalışmışlardır. "Paylaşılmayan, aktarılmayan bilgi" ancak şeytanların planlarına hizmet eder. Zira dünyayı bir hapishaneye, bir ıstıraphaneye çeviren küresel satanist elit kulak hırsızı cinler kanalıyla edinebildiği ilahi kozmik bilgileri ve kutsal kitaplardaki bilgilerin batıni içeriklerini toplumlardan gizlemekte ve bu bilgileri onları aldatmak, sömürmek ve köleleştirmek için bir araç olarak kullanmaktadırlar.

"Bilginin gizlenmemesi" hususu Kur'an'da muhtelif ayetlerde bildirilmektedir.

2/42 - Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun ( Ve gerçeği batıl ile örtmeyin ve bile bile gerçeği gizlemeyin. )

2/101 - Ve lemma caehüm rasulün min ındillahi müsaddikun li ma meahüm  nebeze ferıkun minellezine utül kitab kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la ya'lemun ( Ve Allah’ ın indinden onlara, onlarla birlikte olanı doğrulayıcı olarak resul geldiğinde, o kitap verilenlerden bir kısmı sanki kesinlikle onlar bilmiyorlarmış gibi Allah’ ın kitabını sırtlarının arkasına attılar. ) 

3/71 - Ya ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batıli ve tektümunel hakka ve entüm ta'lemun ( Ey kitap sahipleri, neden gerçeği batıl ile örtersiniz de gerçeği bile bile gizlersiniz? )



Sunday, September 15, 2019

“Orijinal” kelimesinin gizemi

“Orijinal” veya “Original” kelimesi “Asıl, Esas, ÖZ” anlamlarını taşıyan ve aşağıdaki köklerden oluşan bir kelimedir.

Or = Işık ( Aura / Aurum / Aurore* )
İ = Bağlaç
Gin / Gen ( Jin / Jen ** ) = Gen / Köken / Soy
Al = Gibi olan

*”Aurore” kelimesi “Tanyeri Ağarması / Gün IŞIMASI / Şafak sökmesi” anlamlarına gelen ve özünde “Işıma” anlamı olan kelimedir. Fransızca’daki “Or” kelimesi, Latince’deki “Aurum” kelimesinin karşılığı olup “Altın” anlamına gelmektedir. Altın madeni “Sarı ışık”a benzediği için “Or” ismini almıştır. “Aur” ve “Or” kelimelerinin telaffuzları aynıdır. “Aura / Aurum” kelimesi varlıkları ve gezegenleri saran ışıksal enerji çemberi olarak bilinmektedir. “Aurum” kelimesi aynı zamanda gezegeni saran “Atmosfer” anlamında da kullanılmaktadır.

**Arapça’daki “Cin” kelimesinin, batı dillerinde “Cins, Soy, Köken, Asıl, Esas” anlamında kullanılmak üzere ”Gin / Gen / Jin / Jen” olarak tezahür ettiği görülmektedir. ( Örnek : CİNsel ilişki, GENetics ( Soybilim ), GENeology ( Soyağacı ), GENital ( Cinsel ), GYNecologist ( JİNekolog ), GENs ( Fransızca'da "Halk, Kişiler" anlamındadır. … )

Bu bilgiler ışığında, “Orijinal” kelimesi “Soyun Işığı Gibi Olan” anlamını taşımakta gibi görünmektedir.

Dünyada “Beden” olarak adlandırılan idraksiz kaba maddenin, idrak kaynağı olan Ruhun kainat alemindeki ( madde alemi ) temsilcisi olan süptil Öz Varlık’tan ( süptil madde halindeki varlık ) gelen tesirler ile tezahür ettiği ve bu tezahüre de “İnsan” ismi verildiği evvelki bölümlerde belirtilmişti. Bu bağlamda, “Orijinal” yani “Soyun Işığı Gibi Olan” kelimesi esas itibarıyla “Öz Varlık Gibi Olan” anlamını taşımaktadır.

“Beden” ve “Öz Varlık” aşağıdaki resimde sırasıyla “Olduğumuzu sandığımız” ve “Aslında olduğumuz” ifadeleriyle tasvir edilmiştir.
                                   
                                             
        Beden ve Öz Varlık ( Aura / Aurum )

Türkçe'de yer alan "ARıtmak" ( Saflaştırmak, Özüne erişmek ) kelimesindeki "AR" kökünün de "OR" kelimesinin farklı telaffuz edilmiş hali olması kuvvetle muhtemeldir. Aynı şekilde "ARamak" kelimesi "Özü bulmaya çalışmak" kök anlamı itibarıyla "ÖZlemek" kelimesiyle eş anlamlı gibidir. Almanca'da yer alan "URsache" kelimesi "Kök, Öz, Sebep" anlamlarına gelmekte olup, "UR" ( Kök, Öz ) ve "Sache" ( Şey, Olgu, Eşya ) kelimelerinden oluşmaktadır. Aynı şekilde "URsprung" kelimesi "Kaynak, Pınar" anlamlarına gelmekte olup, "UR" ( Kök, Öz ) ve "Sprung" ( Fışkırma, Fırlama, Zıplama ) kelimelerinden oluşmaktadır.

Ayrıca "ORal" kelimesi "Ağızsal / Sözel / Kelimesel" anlamına gelmekte olup ruhun da, maddenin de özü "kelimedir."

Alşimik* okültizmde "Kuyruğunu Yiyen Yılan" figürüyle resmedilen ve "Ouroboros" adı verilen sembol "sonsuz döngü" kavramının sembolü olarak bilinmektedir. "Ouroboros" kelimesi, içerdiği "Ouro / Oura" kök kelimesi açısından önem arzetmektedir. Kaynaklara göre "Ouroboros" kelimesi "Ouro / Oura" ( Kuyruk ) ve "Boros" ( Yemek ) kelimelerinden oluşmaktadır.

* Alşimi, her türlü madeni "altına" dönüştürmeye dayalı okült bir ilimdir.

Ancak "Ouro / Oura" kelimesinin zahiri olarak bildirilen "Kuyruk" anlamı üzerinde biraz daha derinlemesine durulduğunda esas ifade ve sembolize* edilmek istenenin, bedenin "Gümüş Bağ" olarak adlandırılan ışıksal bağ ile bağlı olduğu Öz Varlık ve/veya "Öz Varlıkla aradaki bağ" olabileceği düşüncesi oluşmaktadır. Söz konusu "bağ" Öz Varlık'ın bedene bağlanan "Kuyruğu" gibi kabul edilebilir. Öz Varlık'ın tezahürü olan "Oura / Ouro" veya "Aura / Aurum / Or" ( Işık Hüzmesi ) esas itibarıyla "Bedenin" besini, yemeği ( Boros ) konumundadır. Öz Varlık yani "Oura / Ouro / Aurum / Aura" olmadan bedenin insan olarak hayat bulması mümkün değildir. Bu çervevede, beden bir kuyruk ( Gümüş Bağ, Aura / Aurum / Ouro / Oura ) ile Öz Varlık'a bağlı bulunmaktadır. ( * Sembollerin birden çok anlamı olduğu hatırlanmalıdır. Ouroboros aynı zamanda şeytanın "kısır döngüsünü" de sembolize etmektedir. )

                                                                                                                     Ouroboros

                 
Astral projeksiyon esnasında Beden, Gümüş Bağ ( Oura / Ouro ) ve Öz Varlık ( Öz Varlık "kuyruk" gibi olan bağ ile bedene bağlanmıştır. )










Saturday, September 14, 2019

"Bilim mi? Din mi?" tuzağı

Küresel şeytanların insanları dinden uzaklaştırıp inkâra sürükleme metodlarından, tuzaklarından belki de en sinsi olanı ortaya attıkları "Bilim mi? Din mi?" sorusu ve "Bilim dini yendi." cümlesidir. Bu cümlelerin, hiçbir rasyonel yönü olmayan "Dünya mı? Evren mi?" veya "Dünya evreni yendi." cümlelerinden hiçbir farkı yoktur. 

Din, varlıklar için genel bir düşünsel çerçeve olup yaratılışa ilişkin tüm bilgileri ( matematik, fen, psikoloji, parapsikoloji, astronomi, UFOloji, sosyoloji vb. ) kapsayan ana kaynaktır. Kutsal kitaplar da bu bilgi bütünlüğünü ve onun kodlarını insanların algısına sunan ilahi ve kozmik yazılımlardır. 

Bu kozmik bilginin içeriğini ve tesir gücünü idrak edemeyip onu reddeden veya idrak edip de bu bilgiyi diğer insanları kontrol ve idare altına almak için kullanan şeytanlar bilinçli olarak bir kavram çatışması ortamı yaratarak insanları bölmekte, ayrıştırmakta ve aralarında düşmanlık oluşturmaktadırlar. Oysaki din, yukarıda da zikredildiği üzere her türlü bilgiyi içeren bilimler üzeri bilimdir. 

Kozmik bilgiyi kavrayamayadıklarından dolayı kibirlenen ve bunun sonucunda ilahi ilmi reddederek inkârcıya dönüşenlerin durumu Yunus suresinin 10/39 kodlu ayetinde bildirilmektedir. 

10/39 - Bel kezzebu bima lem yühıytu bi ılmihı ve lemma ye'tihim te'vılüh kezalike kezzebellezine min kablihim fenzur keyfe kane akıbetüz zalimın ( Bilakis, O’nun ilmini kuşatıp kavrayamadıklarından dolayı yalanladılar. Onun yorumu onlara asla gelmedi. Onlardan öncekiler de işte böyle yalanlamışlardı. Artık bak zalimlerin sonu nasıl oldu. ) 

"Din"* kelimesi "Borç, Vefa, Haysiyet" gibi anlamları barındırmakta olup, Allahü Teala'nın insana bahşettiği yaşam ve ilim nimeti karşılığında ifa etmesi gerekenleri ( yaratılıştaki tüm olgulara ilişkin ilmi araştırmalar yaparak bilgiyi sürekli geliştirmek ve onu paylaşmak, yaymak, iyilik yapmak, doğruluktan ayrılmamak, duaya kalkmak, zekât vermek, yalan söylememek, ahlaksızlık yapmamak, yardım etmek .... )  ( * "Haysiyet" anlamına gelen "Dignity" ( İng. ) ve "Dignité" ( Fra. ) kelimeleri de "Din" kökünden türemişlerdir. )

"Bilim" kelimesi ise aslında sadece "Bilinen" anlamını barındırmaktadır. Her iki kelimeye bu açıdan bakıldığında dinin bilimi zaten kapsayan ilahi ve kozmik bir kavram olduğu görülmektedir.

Friday, September 13, 2019

DNA'nın 12 Tabakası

Araştırmacı yazar Lee Carroll'ın, "Kryon" isimli süptil Vazifeli Varlık'tan aldığı tebliğlerden derlediği "DNA'nın On İki Tabakası" isimli kitap DNA'nın maddi olmayan yani enerji olan yönüne ilişkin ilginç bilgiler aktarmaktadır.


Kitapta yer alan aşağıdaki cümleler hücreler ve DNA arasındaki iletişime ilişkin bilgiler içermektedir.

"Böylece, DNA sürekli olarak tüm 3B beden için talimatlarla hücrelere “KONUŞMAKTADIR.” Öyleyse hangisi önce gelir, “DİNLEMEK” mi, “KONUŞMAK” mı? Çünkü mantık, eğer dinleyen kimse yoksa DNA’nın tüm gün boşuna KONUŞABİLECEĞİNİ söyleyebilir! Yanıt şu ki, İnsanın bilinci anahtardır ve o tüm DNA tabakalarını işlerini daha iyi yapmaları için harekete geçirir. Dolayısıyla, KONUŞMA ve DİNLEMe “çorba”da karışıp birleşmiştir. Ancak, eğer biz HÜCRELERİMİZE HİTAP ETMEZ, "KONUŞMAZSAK", DNA’nın sadece dinleneceğini, bedenimizde otomatik şeyleri yapacağını anlıyor musunuz? Kryon’a göre, DNA daima DİNLEMEKTEDİR. Dolayısıyla, neye ihtiyacımızın olduğunu DNA’mıza bildirmek bizim işimizdir. İnsan bedenindeki değişimin anahtarı kimya değil, bilgidir."

Kur'an'da "Hücre" kelimesinin geçtiği Hucurat ( Hücreler ) 49/4 kodlu ayetteki içerik ve kelime adedi yukarıdaki cümle ve cümlenin ait olduğu kitabın ismi açısndan 

49/4 - İnne (1) ellezine (2) YÜNADUNE (3) KE (4) min (5) verai (6) el (7) HUCÜRATİ (8) ekseru (9) hüm (10) la (11) ya'kılun (12) ( Kesinlikle o sana HÜCRELERİN arkasından SESLENENLER, onların çoğunluğu akıl etmezler. )

Ayette "herkesin hücrelerin arkasından seslendiği ancak çoğunun akıl etmediği" bildirilmektedir. Esas itibarıyla ayette batıni olarak "DNA / Hücreler ile Öz Varlık arasında bir iletişim olduğu" bildirilmektedir.

Ayette 12 kelime bulunması da kitabın ismiyle de ( "DNA'nın 12 Tabakası" ) uyum arzetmektedir.






Wednesday, September 11, 2019

Basınç ve 13 nümerolojisi

Bilimsel kaynaklara göre, açık hava basıncı, ilk defa 1643 yılında, İtalyan bilim adamı Evangelista Torricelli tarafından keşfedilmiştir. Torricelli deneylerini deniz seviyesinde ve 0 °C sıcaklıkta yapmıştır. Deney kapsamında, yaklaşık bir metre uzunluğunda olan, bir ucu kapalı cam bir boru ağzına kadar cıva doldurulmaktadır. ( Cıva yerine farklı sıvılarda kullanılabilmektedir.) Borunun açık kısmı el ile kapatılıp cıva çanağına daldırıldıktan sonra el çekildiğinde, cıvanın biraz çanağa boşalıp sonra sabit kaldığı görülmektedir. Her denemede borudaki cıva yüksekliği 76 cm’de kalmaktadır. Borunun ağzı açık olduğu halde cıvanın tamamının kaba boşalmayarak 76 cm yüksekliğinde kalmasının nedeni, cıva basıncının açık hava basıncı tarafından dengelenmiş olmasıdır.

Kur'an'da "Basınç" kavramının, "Göğüs daralması" olarak tanımlandığı ayetteki "7" ve "6" rakamlarını tezahürü ve nümerolojik toplam değeri olan 13 sayısı dikkat çekmektedir. 

15/97 - Ve (1) lekad (2) na'lemü (3) enne (4) ke (5) yedıyku (6) SADRU (7) ke bima yekulun ( Ve kesinlikle senin, onların o söylediklerinden dolayı göğsünün daraldığını biliriz. )

Ayetteki "Göğüs daralması", ruhsal sıkıntının yani stresin psikosomatik sonucu olan “basıncı” ifade etmektedir. ( Basınç hesaplamasından kullanılan formül Basınç = Kuvvet / Yüzey olup, ayete göre bu formül “Daralma = Söylenen Sözler / Göğüs” olmaktadır. )

Sure numarası 15 ... 1+5 = "6"
Ayet numarası 97 ... 16 ... 1+6 = "7" 

6+7 = "13" ( Basınç ölçümünde zikredilen cm cinsinden civa yüksekliği olan 76 sayısının nümerolojik değeri de "13" olmaktadır. )

Ayrıca normal hava basıncı, 45° enleminde, 15°C sıcaklıkta ve deniz yüzeyinde 1cm² ‘lik yüzeye düşen havanın ağırlığı olup, bu ağırlık 1,033 gr’dır. 1033 sayısının nümerolojik değeri "7" ( 1+0+3+3 = 7 ) olup, ayetteki "yedıyku sadr" ( göğüs daralır ) kelime setine kadar, bu kelime seti dahil olmak üzere, "7" kelime bulunmaktadır.



Pagan karakter "Seth"

Mısır mitolojisinde yer alan "Seth" isimli satanik pagan karakter kaosu, savaşı ve yokoluşu sembolize etmektedir.


Satanistler tüm kavramlara okült negatif anlam yüklemekte olduklarından, pozitif ( olumlu ) anlam taşıdığı bilinen bir çok kelimenin kökünde negatif ( olumsuz ) anlamlar yatmaktadır. Bu kelimelerden biri İngilizce'de yer alan ve "Düzenlemek" anlamına gelen "To SET" fiilidir. Gayet olumlu anlam içermekte gibi görünen bu kelime okült olarak, yukarıda da ifade edildiği üzere, "Kaos", "Savaş", "Yıkım / Yokoluş" anlamlarını barındırmaktadır.

Zira "Set" veya "Sed" kelimesi "Engel, Bariyer" anlamına gelmekte olup, bir olgunun tezahürüne mani olmayı ifade etmekte ve negatif anlam taşımaktadır.

Kur'an'da "Sed" kelimesi Kehf suresinin 18/94 kodlu ayetinde geçmektedir.

18/94 - Kalu ya zel karneyni inne ye'cuce ve me'cuce müfsidune fil erdı fe hel nec'alü leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehüm SEDDA ( "Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, Yecuc ve Mecuc kesinlikle yerde bozgunculardır. O halde, bizimle onlar arasına SED koyman üzere sana harac versek olur mu?" dediler. )









Oyun ve eğlence

Son dönemde gelişen iletişim mecralarının da etkisiyle insanlık şiddeti artan bir hipnoz altında tutulmaya devam etmektedir. Küresel satanist elitin dünya toplumlarına empoze etmek istediği bencil ( nefsani ), inkarcı ve sevgiden yoksun düşünce yapısı, diziler, yarışma programları, sinema filmleri, bilgisayar oyunları, şirket gündemleri, gazete haberleri ve muhtelif yazılı ve sözlü iletişim mecraları kanalıyla insanların zihinlerine gerek açık gerekse sübliminal şekilde zerkedilmektedir. ( Bu süreçte özellikle de çocuklar ana hedef kitle olarak belirlenmiştir. )

Eğlence kelimesinin İngilizce'deki karşılığı "Entertainment" kelimesidir. Bu kelimeni kök analizi incelendiğinde ortaya 3 kelime çıkmaktadır.

1- Enter ( Arada, Arası )
2- Tain ( Tut )
3- Ment ( Ma / Mak )

Yani "Arada tutmak", oyalamak, gerçek yapması veya düşünmesi gerekenden uzak tutmak....

İşte dünya insanları, dünya hayatına "oyun ve eğlence" zihniyeti ile yaklaştıkları sürece bir aldanma içinde olacaklarından ruhsal tekamül ve toplu yükseliş tezahür edemeyecektir.

Kur'an ayetleri bu hususa çok açık şekilde değinmekte ve uyarılarda bulunmaktadır.

6/32 - Ve mel hayatüd dünya illa leıbün ve lehv ve led darul ahıratü hayrun lillezıne yettekun e fe la ta'kılun ( Ve dünya hayatı, oyun ve eğlence haricindeki değildir.* Ahiret yurdu ise, o sakınanlar için daha hayırlıdır. O halde akıl etmez misiniz? )

Ayette "oyun ve eğlenceye" dalınmaması gerektiği bildirlmektedir.

6/70 - Ve zerillezınettehazu dınehüm leıben ve lehven ve ğarrathümül hayatüd dünya ve zekkir bihı en tübsele nefsün bima kesebet leyse leha min dunillahi veliyyün ve la şefiy' ve in ta'dil külle adlin la yü'haz minha ülaikellezine übsilu bima kesebu lehüm şerabün min hamımin ve azabün elımün bima kanu yekfürun ( Ve dinlerini** oyun ve eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Nefsin kendini o kazandığından dolayı helak etmemesini, ona Allah’tan başka dost ve af vesilecisi olmadığını onunla hatırlat. Eğer bütün fidyeleri verse bile ondan alınmaz. İşte onlar o kazandıklarından dolayı helak edilmişlerdir. Onlara, inkar ettiklerinden dolayı kaynar sudan içecek ve elim azap vardır. )

** "Din" kelimesinin "Borç, Vefa, Haysiyet" gibi anlamları barındırdığını ve esas itibarıyla bu kelimenin Allahü Teala'nın bahşettiği yaşam nimeti karşılığında varlıkların O'na "ruhsal tekamül" borçları olduğu ve bu yolda gayret göstermeleri, O'na şükretmeleri, ilim peşinde koşmaları, iyilikten ve doğruluktan ayrılmamaları gerektiği anlamına geldiği evvelki bölümlerde defaatle incelenmişti. Ayette dünya hayatının aldatıcı olduğu, varlıkları gerçekten uzaklaştırarak oyun ve eğlence bataklığına çekmekte olduğu bildirilmektedir.

21/16 - Ve ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma laıbın ( Ve göğü, yeri ve o onların aralarındakilerini oyun, eğlence olsun diye yaratmadık. )

21/17 - Lev eradna en nettehıze lehven lettehaznahü min ledünna in künna faılın ( Şayet oyun ve eğlence edinmek isteseydik, onu indimizden edinirdik. Eğer yapanlar olsaydık. ) ***

*** Ayette yaratılışın amacının ne olduğu üzerinde varlıkların düşünmesi, araştırma yapmak ve çalışmak suretiyle ilimlerini artırmaları gerektiği dolaylı misalleme ile bildirilmektedir.




Sunday, September 8, 2019

Dollar ??

ABD para birimi olan "Dollar", okült ezoterik sembolizmde önemli bir figür olan "asaya / sopaya sarılmış yılan" ile sembolize edilmektedir. 


Esas itibarıyla bu figürsel kompozisyon "sihiri / büyüyü / kontrolü / tahhakümü" sembolize etmektedir. Zira "para" maalesef birçok insanda büyü etkisi yaratmakta, akıl, idrak ve rasyonel düşünce mekanizmasını bloke edebilmektedir. "Paranın esiri olmak." cümlesi veya gaflet dolu "Paranın satın alamayacağı bir şey yoktur.", "Para mutluluktur." söylemleri bu duruma örnek teşkil etmektedir. Para bir kitle büyü aracı olarak kullanılmaktadır.

Kur'an'da "Asa" ve "Yılan / Ejderha" kelimeleri "Sihir" ile ilintili olarak geçmektedir.

7/107 - Fe (1) elka (2) ASA (3) hü (4) fe (5) iza (6) hiye (7) SU'BANÜN (8) mübın (9) ( Böylece ASASINI attı da o zaman o apaçık EJDERHA oldu. )

Ayette asanın portal açması ve farklı boyuttan içeri giren reptilin  ( sürüngen ) tezahüründen bahsedilmektedir. Ayette 9 kelime bulunmaktadır. Evvelce "Sihirli 9 sayısı" başlıklı bölümde incelendiği üzere 9 sayısı "Aldanma / Sihir" kavramlarını sembolize eden sayıdır.

Kur'an'da "Asanın reptile dönüşmesinden" veya "Asa ile portal açılmarak reptil  getirilmesinden" ilk kez bahsedilen bu ayette "Asa" 3., "Süb'an" ( Ejderha ) ise 8. kelimedir. Bu iki kelimenin sıra numaraları toplamı, farklı boyuta geçiş portalı ( kapısı ) açılmasının sembolü olan 11 sayısını vermektedir.

Sihirbazların "Asa" kullanmaları da konu bağlamındadır. Haberci Musa'nın, Firavun'un sihirbazlarına karşı mücadelesini içeren ayetler konuya dikkat çekmektedir. Bu ayetlerde de 9 nümerolojisi bulunmaktadır.

7/117 - Ve evhayna ila musa en elkı asak fe iza hiye telkafü ma ye'fikın ( Ve biz Musa'ya “Asanı at." diye vahyettik de o zaman o onların uydurduklarını yuttu. )

Ayetin numarası 117 olup, bu sayının nümerolojik değeri 9 olmaktadır.

26/45 - Fe elka musa asahü fe iza hiye telkafü ma ye'fikun ( Musa asasını attı da o zaman o uydurduklarını yuttu. )

Surenin numarası 45 olup, bu sayının nümerolojik değeri de 9 olmaktadır.

"Dollar" kelimesinin telaffuz ve imla açısından "Büyük acı, keder, ıstırap, üzüntü" anlamına gelen "Dolour" ( İng. ) ve "Douleur" ( Fr. ) kelimelerine benzemesi de önem arzetmektedir. Zira negatif enerjiden beslenen ve negativitenin yayılmasına çalışan küresel satanist elitin ABD para birimine bu ismi bilinçli olarak vermiş olması kuvvetle muhtemeldir.