Çeviri

Tuesday, August 4, 2020

Tekâmülün temelleri Düalite, Tekrar ve Döngü

Yaratılmış olan her olgu ve olay düalite, tekrar ve döngü sisteminin bir parçasıdır. Düalite yaratılış ile başlamıştır. "Yokluk" ve "Varlık" ilahi nizamdaki bir birim düaliteyi, bu düal olgunun tekrar etmesi de döngüleri oluşturur. Bunun gibi birbirine karşıt her olgu ikilisi düalitenin özünü temsil etmektedir. Ve aslında ortada iki farklı olgu bulunmayıp, biri diğeri vesilesiyle anlam kazanan birbirine muhtaç ikiliden oluşan "tek bir" olgu yani Ünite ( Vahdet ) bulunmaktadır. Ruhsal tekâmülün anahtarı olan "İkiyi birleme" kavramı da işte bu bilginin ( Ünite / Vahdet ) idrakini temsil eder. Bu kavramın Kur'an'daki temsili "Allah'a döndürülmek." ifadesidir.

Yanıltıcı olarak hep birbirinin aynı izlenimi verseler de tekrarlar ve döngüler varlıkların tekâmülü için temel koşuldur. Zira "aynı şeyin tekrarı" algısı veren bir olgu aslında her tekrarda farklı sonuçlara vesile olmaktadır. Bu sonuçların en önemlisi ruhsal tekâmülün özü olan idraki ( bilinçsel ) yükseliştir.

Yaratılıştaki reenkarnasyon döngüsü, "tekrara dayalı tekâmül" bağlamındaki en net örnektir. Bu fenomene somut bir örnek olarak tekrar tekrar şut atma idmanı yapan bir basketbol oyuncusu verilebilir. Dışarıdan bakıldığında sürekli aynı hareketin tekrarlandığı izlenimi oluşsa da şutu atan oyuncu her tekrar sonrasında "şut atma" olgusunu daha fazla idrak etmekte, içselleştirmekte ve şut atma konusunda gelişmektedir. İşte insan da her reenkarnasyon sonrasında ruhsal açıdan bir kademe daha yükselmektedir.

Yaratılıştaki tekâmül döngülerinden bahsedilen ayetlerden ikisi Bakara suresinin 28, Rum suresinin 11. ayetidir.

2/28 - Keyfe tekfurune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm sümme yümıtüküm sümme yuhyıküm sümme ileyhi türceun
( Allah’ ı nasıl inkar edersiniz? Ve ölülerdiniz de sizi diriltti. Sonra sizi öldürür. Sonra sizi diriltir. Sonra O'na döndürülürsünüz. )

30/11 - Allahü yebdeül halka sümme yüıydühu sümme ileyhi türceun
( Allah yaratışı ortaya çıkarıp başlatır. Sonra onu tekrarlayıp döndürür. Sonra O'na döndürülürsünüz.* )

* "O'na döndürülürsünüz." ifadesi "İkiyi birleme", düaliteyi, nefsaniyeti aşma kavramını temsil etmektedir.

Casiye suresinin 5. ayetinde de "döngülerdeki mesaj"a dikkat edilmesi istenmektedir. Ayette "düalite" kavramı "ihtilaf" olarak temsil olunmuştur.

45/5 - Vahtilafil leyli ven nehari ve ma enzelellahü mines semai min rizkın fe ahya bihil erda ba'de mevtiha ve tasrıfir riyahı ayatün li kavmin ya'kılun
( Ve gece ve gündüzün ihtilafında, Allah' ın gökten rızıktan indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgarı yönlendirip idare etmesinde akıl eden kavim için ayetler vardır. )

Gizlerken ifşa olanlar, aldatırken aldananlar 

Şeytanların*, gizli yaptıklarını zannettikleri herşey esas itibarıyla söylem ve davranışlarına istemsizce yansımakta, kalbiyle görme yetisini kazanmış inananlar için açık delil oluşturmaktadır.

( * İblis'in kontrolü altında olan düşük ve negatif frekanslı insanlar ve cinler )

İblis'in "Aldat." telkini batıni olarak "Aldan.", "Gizle." telkini ise "İfşa ol." anlamına gelmektedir. 

2/9 - Yuhadiunallahe vellezine amenu ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve ma yeş’urun
( Allah’ ı ve o inananları aldatmaya çalışırlar da nefislerinden, kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farketmezler. )

4/120 - Yeıdühüm ve yümennıhim ve ma yeıdühümüş şeytanü illa ğurura
( Onlara vaad eder ve onları saplantılara, kuruntulara sokar. Şeytan onlara aldatma haricindekini vaad etmez. )

Şeytanların gizleyerek yaptıkları her iş, her fısıltılı konuşma bir vesileyle mutlaka ifşa olmaya mahkumdur.

43/80 - Em yahsebune enna la nesmeu sirrahüm ve necvahüm bela ve rusülüna ledeyhüm yektübun
( Kesinlikle bizim onların sırlarını ve gizli fısıltılı konuşmalarını duymadığımızı mı sandılar? Bilakis, yanlarındaki resullerimiz yazarlar. )

3/5 - İnnellahe la yahfa aleyhi şey'ün fil erdı ve la fis sema'
( Kesinlikle Allah’a , yerde ve gökte, ona hiçbir şey gizli kalmaz. )

9/78 - E lem ya'lemu ennellahe ya'lemü sirrahüm ve necvahüm ve ennellahe allamül ğuyub
( Allah' ın, onların sırlarını ve gizli fısıltılı konuşmalarını bildiğini ve kesinlikle Allah' ın gaybları bilen olduğunu bilmediler mi? ) 

Ayetlerde ifade edilmek istenen Allah'ın herşeyi bildigi gerçeğinin yanısıra her gizli olanın insanlar için bir şekilde ifşa olacağı gerçeğidir.

3/71 - Ya ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batıli ve tektümunel hakka ve entüm ta'lemun ( Ey kitap sahipleri, neden gerçeği batıl ile örtersiniz de gerçeği bile bile gizlersiniz? )

86/9 - Yevme tübles serair
( O gün sırlar ortaya çıkarılır. )

Şeytanların, Kur'an kanalıyla, kulak hırsızlığıyla veya insana tasallut yoluyla edindikleri ve insanlardan gizlediklerini sandıkları ilahi kozmik bilgiler Kur'an'da ve insanın kalbinde ( DNA'sında ) zaten kayıtlıdır. Bir bilgi, kendisini içeren kaynağına gizli kalabilir mi?

17/89 - Ve lekad sarrafna lin nasi fı hazel kur'ani min külli meselin fe eba ekserun nasi illa küfura
( Ve bu Kur'an' da insanlar için tüm misallerden, sözlerden sarfettik de insanların çoğunluğu ancak inkarda direttiler. )

26/193 - Nezele bihir ruhul emın
( Onu güvenilir ruh indirdi. )
26/194 - Ala kalbike li tekune minel münzirın
( Uyarıcılardan olman için senin kalbine, )

Ayette Kur'an'ın, haberci resulün ve inananların kalbine yazıldığı bildirilmektedir. Ayetteki "Sen" zamiri aslında hem haberci resulü hem de tüm inananları temsil etmektedir.

Netice itibarıyla Kur'an ilmini kalbine yerleştirmiş olan inananlar için şeytanların tuzakları açısından "aldanma" veya "gizli olan" diye bir olgu bulunmamaktadır. Şeytanın tuzağı inananlar için daima zayıf kalmaktadır.

4/76 - Ellezine amenu yükatilune fı sebılillah vellezine keferu yükatilune fı sebılit tağuti fe katilu evliyaeş şeytan inne keydeş şeytani kane daıyfa
( O inananlar Allah yolunda savaşırlar ve o inkar edenler azgının yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Şeytanın tuzağı kesinlikle zayıftır. )

Monday, August 3, 2020

Kendi yaptıklarıyla başkalarını kınayanlar

İnsanların yanılgılarından biri de başkalarını yadırgadıkları veya kınadıkları tutum ve davranışları bizzat kendileri sergilemelerine rağmen bunun farkında olmamaları veya bilinçli olarak inkâr etmeleridir. Kendi olumsuzluklarının farkında olmayan veya farkında olmasına rağmen bunları düzeltememiş bir insanın bir başka insana eleştirel yaklaşımda bulunması vicdan ile de örtüşmez. Ayrıca insanın "başkası" olarak tanımladığının aslında kendi yansıması yani kendisi olduğunu da hatırlaması gerekmektedir. 

Bkz. 


Basit bir örnekle bu durum, maçta faul yapan bir sporcunun, hakemin verdiği faul kararına itiraz etmesine rağmen bir başkası kendisine benzer bir faul yaptığında hakemden faul kararı beklemesine benzetilebilir.

Kur'an' da bu konu "Kendini unutanlar" ve "Kendini temize çıkaranlar" olarak misallendirilmiştir.

2/44 - E te'mürunen nase bil birri ve tensevne enfüseküm ve entüm tetlunel kitab e fe la ta'kılun

( Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredersiniz de nefislerinizi, kendinizi unutur musunuz? O halde akıl etmez misiniz? )

53/32 - Ellezine yectenibune kebairal ismi vel fevahışe illel lemem inne rabbeke vasiul mağfirah hüve a'lemu biküm iz enşeeküm minel erdı ve iz entüm ecinnetun fi butuni ummehatiküm fe LA TÜZEKKU ENFÜSEKÜM hüve a'lemu bi men itteka

( Onlar büyük günahtan ve ahlaksızlıktan, küçük günahlar haricinde, kaçınırlar. Kesinlikle Rab’binin affı geniştir. Sizi yerden inşa ettiği zamanı ve sizin annelerinizin karınlarında cenin olduğunuz zamanı O bilir. O halde NEFİSLERİNİZİ, KENDİNİZİ TEMİZE ÇIKARMAYIN. O sakınan kimseyi bilir. )

Konuya ilişkin net bir ayet de İncil'in Matta suresinde yer almaktadır.

40-Matta-7-4 Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, 'İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım' dersin?

40-Matta-7-5 Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.

İnsanın idraki frekans yükselişi vesilesiyle ruhsal tekâmüle erme sürecindeki en önemli aşama özeleştirisini yapabilmesi, kendini kınayabilmesi yani Nefsi Levvame olabilmesidir. İnsanların şu anda içinde bulundukları ve algı seviyelerinin yükselmekte olduğu kıyamet ( ayağa kalkış ) süreci bu açıdan bir fırsat niteliğindedir. Kıyamet suresinin ilk ayetleri bu konuda hatırlatma içermektedir.

75/1 - La uksimu bi yevmil kıyameti

( Ayağa kalkış gününe yemin ederim. )

75/2 - Ve la uksimu bin NEFSİL LEVVAMETİ

( Ve o KENDİNİ KINAYAN NEFİSE yemin ederim. )




İnsandaki gizli yazılım ve anahtar kodu

Kur'an'da "Ümmül Kitap" ( Ana Yazılım ) olarak tanımlanan yaratılışın yazılımının önemli bir bölümü ve anahtar kodları, insana "kelimeler" olarak emanet edilmiş ve insan bu yönüyle üstün bir varlık kılınmıştır. ( Bkz. "Kutsal Emanet" başlıklı bölüm )

33/72 - İnna aradnel EMANETE ales semavati vel erdı vel cibali fe ebeyne en yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehel insan innehu kane zalumen cehula
( Kesinlikle göklere, yere ve dağlara EMANETİ biz gösterdik de onu yüklenip taşımaya yanaşmadılar, direttiler, çekindiler ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Kesinlikle o zalimdir cahildir. )

2/31 - Ve ALLEME ADEMEL ESMAE KÜLLEHA sümme aradahüm alel melaiketi fe kale enbiunı bi esmai haülai in küntüm sadikın
( Ve ADEM'E İSİMLERİN HEPSİNİ ÖĞRETTİ. Sonra onları meleklere gösterdi. "O halde, eğer doğrular iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin." dedi. )

2/37 - Fe TELEKKA ADEMÜ MİN RABBİHI KELİMATİN fe tabe aleyh innehu hüvet tevvabür rahim
( Böylece ADEM RAB'BİN'DEN KELİMELER ALDI da onun üzerine tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

Kaba madde planının ( aleminin ) bir algısı olan "zamana" bağlı olarak anılan yazılımlar, anahtar kodlar vasıtasıyla aktive olmakta ve insan evrimleşerek tekamül etmektedir. Bu tekamül süreci kaba madde planında döngüsel olarak tezahür etmekte ve döngü başındaki taş devri insanı, döngü sonunda üst süptil boyutlara daha hazır hale gelen dijital çağ insanına dönüşmektedir. Bu çerçevede döngü sonunda insanın ana veri tabanı olan "kalbinde" mevcut "yazılımlar", "anahtar kodlar" vasıtasıyla aktive olacak ve insanın metapsişik özellikleri ( medyumluk, telepati, durugörü, telekinezi, levitasyon, şifacılık vb. ) açığa çıkacaktır.

6/59 - Ve ındehu MEFATİHUL ĞAYBİ la ya'lemüha illa hu ve ya'lemü ma fil berri vel bahr ve ma teskutu min verakatin illa ya'lemüha ve la habbetin fı zulümatil erdı ve la ratbin ve la yabisin illa fı kitabin mübın
( Ve GAYBIN ANAHTARLARI* O’nun indindedir. Onları O’ndan başkası bilmez. Karada ve denizde ne varsa bilir. Yaprak düşmez ki O onu bilmesin. Toprağın karanlıklarında ne bir tohum tanesi, ne yaş, ne de kuru bir şey yoktur ki apaçık kitabın içinde olmasın. )

* Bilgisayar yazılımını aktive etmek için kullanılan kodlara da "Key" ( Anahtar ) adı verilmektedir.

35/38 - İnnellahe alimü ĞAYBİS SEMAVATİ VEL ARD innehu alimün bi ZATÜS SUDUR
( Kesinlikle Allah GÖKLERİN VE YERİN GAYBINI bilendir. Kesinlikle O GÖĞÜSLERİN SAHİP OLDUĞUNU bilendir. )

En'am suresinin 59. ve Fatir suresinin 38. ayetinde "gayb ilminin anahtarlarından" ( ana yazılımın anahtar kodları ) ve "gayb ilminin insanın kalbinde yazılı olduğundan" bahsedilmektedir. 

72/26 - Alimül ğaybi fe la yuzhiru ala ğaybihi ehaden
( Gaybı bilendir. Gaybını hiçbir kimseye açıp meydana çıkarmaz. )

72/27 - İlla men irteda min resulin fe innehu yeslüku min beyni yedeyhi ve min halfihi rasaden
( Resulden o razı, hoşnut olduğu hariç. Kesinlikle O, önünden ve arkasından gözetleyenler salar. )

Cinn suresinin 26. ve 27. ayetlerinde Allahü Teala'nın "gayb ilmini" ( ana yazılımın anahtar kodlarını ) ancak razı olduğu resullere yani "hoşnut olarak gönderdiği vazifeli varlıklara" idrak ettirdiği belirtilmektedir. Bir başka deyişle ilk aşamada yazılımı aktive etme yetisinin sadece bazı resullerde bulunduğu bildirilmektedir. 

İnsanın uykuda kendisini şarj edebilen, yaralarını kendisi iyileştirebilen, DNA'sını onarabilen bir varlık olduğu dikkate alındığında potansiyelinin ne olduğunu tahmin etmek zor olmamaktadır. İşte bugün küresel şeytanlar djital teknolojiyi kullanarak geliştirdikleri AI ( Yapay Zeka ), NeuraLink, Chipping ( Çipleme ) gibi projeler vasıtasıyla insanlarda kayıtlı olan bu "yazılımlara" ve "anahtar kodlara" erişim sağlamak, ilgili yazılımlar insanda aktive olmadan onları kendileri kullanabilir hale gelmek ve insanları tam kontrol altına almak istemektedirler. Küresel şeytanlar bu yolla Tanrısallaşacaklarını zannetmektedirler.

2/96 - Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah ve minellezine eşraku yeveddü ehadühüm lev yüammeru elfe seneh ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi en yüammer vallahü besırun bima ya'melun

( Ve kesinlikle onları hayatta insanların en hırslıları olarak bulacaksın. O ortak koşanlardan her biri bin sene ömür sürmeyi arzular. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir. )

1999 yılı yapımı olan Matrix filminde cinleri sembolize eden Ajan Smith, insanı sembolize eden Morpheus'tan "Zion'un kodlarını" istemekteydi. "Zion'un kodları", "Tanrı gibi olmanı  kodları" anlamına gelmekteydi. ( "Zionism" kelimesi "Tanrısalcılık / Tanrı Gibi Olmacılık" anlamına gelmektedir. ( "Zi" ( Tanrı ) + "on" ( -sal / gibi olan ) )


Anılan "kodlar", okültizmde "Süleyman'ın Kayıp Anahtarı" ve "Felsefe Taşı" olarak sembolize edilmektedir.














Sunday, August 2, 2020

Özenli mi? Özensiz mi? ... Harfiyyen mi? "Ala harf" mi?

"Özen" kelimesi "Öz" kökünden türemiş olan bir kelime olup "Gereken hassasiyeti ve dikkati gösterme, itina etme" anlamlarına gelmektedir. Kelimenin kökündeki "Öz" kelimesi, yapılan işin veya düşünülen hususun özüne, esasına inilmesi, özüne sadık kalınması ve sürecin eksiksiz tamamlanması kavramına işaret etmektedir.

Bu çerçevede "Özensizlik" ise "Gereken hassasiyeti göstermeme, savsaklama, dikkat etmeme, özünden uzaklaşma" anlamlarını içermektedir. "Özensizlik" aslında, insanların ruhsal tekâmülünü geciktirici etkiye sahip psikolojik bir sendromdur. Kelimenin kökünde de yer aldığı üzere özensizlik sendromu insanın, "Öz" Varlığını idrak etmesini engelleyen bir unsurdur. Özensizliği yokedebilecek karşı etken ise yüksek idrak ve farkındalıktır.

Bu husus Hacc suresinin 11. ayetinde "Ala harf" ( Ucundan kıyısından ) kavramıyla zikredilmiştir. ( "Harf" kelimesi "Uç, Kıyı, Kenar" anlamına gelmektedir. )

Ayette, ibadetteki özensizlikten bahsedilmektedir. İbadet ( Kulluk ) kelimesinin insanın her türlü tutum, düşünce, davranış ve faaliyetini kapsayan çok geniş bir kavram olduğu düşünüldüğünde "ibadette özensizliğin" insan için hüsrandan başka bir sonuca vesile olamayacağı aşikârdır.

22/11 - Ve minen nasi men ya'büdüllahe ALA HARF fe in esabehu hayrun ıtmeenne bih ve in esabethü fitnetün inkalebe ala vechihı hasirad dünya vel ahırah zalike hüvel husranül mübın ( Ve insanlardan kimi Allah’a UCUNDAN KIYISINDAN kulluk eder de eğer ona hayır isabet ederse onunla tatmin olur. Eğer ona fitne isabet ederse yüzüstü döner. Dünyada da, ahirette de hasarlanmıştır. İşte bu, o apaçık hüsrandır. )

İlginçtir ki "bir işin gereği gibi, özüne uygun, eksiksiz ifa edilmesini" tanımlayan "Harfiyyen" kelimesi de "Harf" kökünden türemiştir. Kur'an'da yer alan "kelimelerin tahrifi" kavramında da yine "Harf" kelimesi bulunmaktadır. "Tahrif" kelimesi "harflerin değiştirilmesi" yani "özün" bozulması anlamına gelmektedir.

2/75 - E fe tatmeune en yü'minu leküm ve kad kane ferıkun minhüm yesmeune KELAMellahi sümme YÜHARRİFUNEhu min ba'di ma akaluhü ve hüm ya'lemun
( Böylece size inanmalarını mı ümit edersiniz? Ve onlardan bir kısmı Allah’ ın KELAMINI işitip akılları erdikten sonra bile bile onu TAHRİF ETTİLER. )

Kitabı tahrif edenler

"Suudi Arabistan Kraliyet Ailesine bağlı olarak dünya geneline dağıtılan Kur'an-ı Kerim'lerin tetkikini yapan Kral Fehd Akademisi'nin tam 300 farklı hatayı Kur'an-ı Kerim'in İbranice tercümesine yerleştirdiği ortaya çıktı......Shehab'ın aktardığına göre, Hazreti Muhammed (SAV)''in ismi İbranice tercümeden çıkarılırken, Mescid-i Aksa ise "heykel" olarak değiştirildi. Çevirisi Esad Nemr Basul tarafından yapılan İbranice mealdeki hataların Yahudilerin kutsal kitabı tahrif edilmiş Tevrat'a paralel olarak yapılması dikkat çekti. .... Kur'an-ı Kerim'in İbranice tercümesinde, İsra Suresi'nin 7'nci ayetinde geçen "(…) Daha önce girdikleri gibi yine mescide girsinler (…)" ifadesindeki "mescid" kelimesi yerine "heykel" kelimesi kullanılmış. Kur'an-ı Kerim ayetindeki bu tahrifin, Siyonistlerin inancına paralellik arz etmesi ise dikkat çekti. Siyonistlere göre, Mescid'i Aksa'nın altında "Süleyman heykeli" bulunuyor."

( Basından 04.02.2020 )

Evvelce "Zion ve Zionism" başlıklı bölümde incelendiği üzere küresel şeytanların obsesyonu olan ve şirk esaslı Siyonizm ( Zionism / Tanrısalcılık / Tanrı Gibi Olmacılık )'in amacı İblis'in tek ilah, satanizmin de ( cinlere kulluk ) tek din addedildiği dünya devletinin kurulması ve bu devletin sembolik idare merkezinin de Mescidi Aksa'nın bulunduğu alana inşa ediecek Süleyman Tapınağı'nın olması öngörülmektedir.

Zionism hedefi kapsamındaki en önemli adım öncelikle mevcut tüm inanç sistemlerinin "insanları birleştirme ve bütünleştirme" kisvesi altında yıkılmasıdır. Bu süreçte ana hedef ise İslâm'dır. Gerçek ve tek din olan İslâm'ın kitapları olan Tevrat ( muharrif olmayan ), İncil ve Kur'an bugüne kadar toplumlara farklı dinlerin kitaplarıymış gibi, haberci resulleri olan Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed de farklı dinlerin haberci resulleriymiş gibi algılatılmış ve insanlar ayrıştırılmıştır. Ahir zamanın idrak edildiği bu günlerde ise şeytanların hedefi "birleştirme" söylemi altında kitapların daha yoğun şekilde tahrif edilmesi ve zaman içinde satanik tek bir kitap ortaya çıkarılmasıdır. "Dinler arası diyalog" vb. gibi sözde girişimler hep bu amaca hizmet eden aldatmacalardır.

Esas itibarıyla tüm insanların gerçek ve tek din olan İslâm ( Allah'a teslimiyet ) çatısı altında toplanması gerektiğini bilen küresel şeytanlar sanki bu amaca hizmet ediyorlarmış görüntüsü ardında "Şeytana teslimiyet" ( Cin şeytanlarına kulluk ) olgusunu yerleştirmeye çabalamaktadırlar.

İşte Kur'an'ın tahrifine ilişkin yukarıdaki basın haberi bu yöndeki şeytani gayretlere bir misal niteliğindedir. Haberde "Mescidi Aksa"'nın "Heykel" olarak tercüme edildiği bildirilmektedir.

5/41 - Ya eyyüher rasulü la yahzünkellezine yüsariune fil küfri minellezine kalu amenna bi efvahihim ve lem tü'min kulubühüm ve minellezine HADU  semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk YÜHARRİFUNEL KELİME min ba'di mevadııh yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve in lem tü'tevhü fahzeru ve men yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezine lem yüridillahü en yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hızyün ve lehüm fil ahırati azabün azım

( Ey haberci, ağızlarıyla "İnandık." deyip, kalpleriyle inanmamış olanlardan ve YAHUDİLERDEN inkarda koşarak ilerleyenler seni hüzünlendirmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer kavime kulak verirler. YERİNE KONDUKTAN SONRA KELİMEYİ TAHRİF EDERLER, YERİNİ DEĞİŞTİRİRLER. "Eğer size bu verilirse onu alın, bu verilmezse çekinin, korkun." derler. Allah kimi fitnelemek isterse, sen ona

Sebe suresinin 12. ve 13. ayetlerinde cinlerin Hz. Süleyman'a hizmet ettikleri ve ona "heykeller" yaptıkları bildirilmektedir.

34/12 - Ve li süleymaner rıha ğudüvvüha şehrun ve ravahuha şehr ve erselna lehu aynel kıtr ve MİNEL CİNNİ men ya'melü beyne yedeyhi bi izni rabbih ve men yeziğ minhüm an emrina nüzıkhü min azabis seır
( Ve Süleyman için rüzgar. Onun gidişi bir aydı ve onun dönüşü bir aydı. Ona erimiş bakır pınarı gönderdik. Önünde çalışanlar Rab’binin izniyle CİNLERDEN KİMSELERDİ. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona ateş azabından tattırırız. )

34/13 - Ya'melune lehu ma yeşaü min meharıbe ve TEMASILE ve cifanin kel cevabi ve kudurir rasiyat ı'melu ale davude şükra ve kalılün min ıbadiyeş şekur
( Ona mihrablardan, SEMBOLLERDEN HEYKELLERDEN, havuzlar gibi çanaklardan ve sabit çömleklerden ne dilerse yaparlardı. Şükrederek çalışın Davud ailesi. Kullarımdan çok azı şükreder. )

Sad suresinin 37. ayetinde Süleyman Tapınağı'nın inşaatında çalışarak bina ve yeraltı geçitleri yapan cin şeytanları "bina yapıcı ve dalgıç" ( bennain ve ğavvas ) olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlama bugünkü küreselcilerin kökenleri olan inşaatçı Tapınak Şövalyeleri'ne işaret etmekte gibidir.

38/37 - Veş şeyatıne küllü bennain ve ğavvas
( Ve şeytanlar ki hepsi bina yapıcı ve dalgıç. )

Bakara suresinin 102. ayetinde de ise inkarcı insan ve cin şeytanlarının, Allah tarafından Hz. Süleyman'a cinleri dahi buyruğuna alma yetisi bahşedilmesine rağmen ( Süleyman'ın mülkü üzerine ) Allah'a değil cin şeytanlarına tabi oldukları bildirilmektedir.

2/102 - VETTEBEU MA TETLÜŞ ŞEYATINÜ ALA MÜLKİ SÜLEYMAN ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatıne keferu yüallimunen nasas sıhra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfur fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel mer'i ve zevcih ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve lekad alimu men işterahü ma lehu fil ahırati min halakın ve le bi'se ma şerav bihı enfüsehüm lev kanu ya'lemun
( VE O SÜLEYMAN'IN MÜLKÜNÜN VE HÜKÜMDARLIĞININ ÜZERİNE O ŞEYTANLARIN OKUDUĞUNA TABİ OLDULAR. Süleyman inkar etmedi ve lakin şeytanlar inkar ettiler. İnsanlara sihiri ve Babil’ de iki melek olan Harut ve Marut’ un üzerine indirileni öğretiyorlardı. "Kesinlikle biz sınavız. O halde inkar etmeyin." diyene kadar ikisi kimseye öğretmezlerdi. Onlardan erkeğin ve eşinin arasını neyin ayırdığını öğrenirlerdi. Onlar onunla Allah’ ın izni olmadıkça kimseye zarar veremezlerdi. Onlara ne zarar verebilir ne fayda vermez öğrenirlerdi. Onu satana ahirette nasip olmadığını bilirlerdi. O nefislerini sattıkları ne kötüdür. Keşke bilmiş olsalardı. )

Şeytanlar, Hz. Süleyman'a bahşedilen ve "Mülk" olarak tanımlanan "İlahi kozmik bilgileri" kötü amaçlarla kullanmakta ve her türlü sembole ( Ayetteki "Temasil" ( Semboller ) kelimesi ) negatif anlam yükleyerek sembolleri  negatif frekans yayımı için kullanmaktadırlar.

Sebe suresinin 41. ayetinde de "cinlere kulluk" fenomenine dikkat çekilmektedir.

34/41 - Kalu sübhaneke ente veliyyüna min dunihim bel kanu  YA'BÜDUNEL CİNN ekseruhüm bihim mü'minun
( "Sen yücesin. Sen onlardan başka dostumuzsun. Bilakis CİNLERE KULLUK ETMEKTEYDİLER. Onların çoğunluğu onlara inanmışlardı." derler. )


Saturday, August 1, 2020

Vahiy, İlham, Tebliğ ve Teshir 

Varlıkların ilahi kozmik sistem ile iletişim ve etkileşim yolları dört ana kavram altında incelenebilir. Vahiy, İlham, Tebliğ ve Teshir

1- Vahiy

Vahiy, Allahü Teala'nın doğrudan veya vazifeli varlıklar kanalıyla diğer varlıklara ilettiği bilgi içeren frekans tesirleridir. Vahiy bilinegeldiği gibi sadece Allahü Teala'nın haberci resullere ilettiği bilgi ve emir frekansları değil kozmik sistemden tüm varlıklara iletilebilen veya varlıkların birbirlerine iletebildikleri frekanslardır.

Bu durum Kur'an ayetlerinde belirtilmiştir. 

6/112 - Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvven şeyatınel insi vel cinni YUHIY BA'DUHÜM İLA BA'DIN zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbüke ma fealuhü fe zerhüm ve ma yefterun
( Ve her haberci için insan ve cin şeytanlarını işte böyle düşman kıldık. ONLAR BİRBİRLERİNE aldatıcı süslü sözler VAHYEDERLER. Şayet Rab’bin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve o uydurduklarını bırak. )

6/121 - Ve la te'külu min ma lem yüzkerismüllahi aleyhi ve innehu le fısk ve inneş ŞEYATINE le YUHUNE ila evliyaihim li yücadiluküm ve in eta'tümuhüm inneküm le müşrikun Ve üzerlerine Allah' ın ismi hatırlanmamış olanlardan yemeyin.
( Kesinlikle o günahkarlıktır. Kesinlikle ŞEYTANLAR DOSTLARINA, sizinle mücadele etmeleri için VAHYEDERLER. Eğer onlara itaat ederseniz kesinlikle siz ortak koşanlar olursunuz. )

16/68 - Ve EVHA rabbüke ilen NAHLİ en ittehızı minel cibali büyuten ve mineş şeceri ve min ma ya'rişun
( Ve Rab’bin BAL ARISINA dağlardan, ağaçlardan ve o kurduklarından evler edinmesini VAHYETTİ. )

2- İlham

İlham kelimesi "Lehm" ( Bir seferde yutmak ) kökünden gelmekte olup vahiy kavramına benzemektedir. İlham da varlıkların kalplerine iletilen manâ frekanslarıdır. Kur'an'da "İlham" kelimesi sadece 91/8 kodlu ayette geçmektedir.

91/7 - Ve nefsin ve ma sevvaha
( Ve nefis ve onu düzenleyip şekillendiren. ) 91/8 - Fe ELHEMEHA fücureha ve takvaha
( Böylece ona kötülüğünü, günahını ve sakınmasını İLHAM EDEN. )
91/9 - Kad efleha men zekkaha
( Onu temizleyen kimse iflah oldu. ) 

3- Tebliğ

Tebliğ kelimesi "Belağ / İblağ" ( Bildirmek, Ulaştırmak ) kökünden türemiş olan ve "Bildirme, Ulaştırma" anlamına gelen bir kelimedir. Tebliğ, haberci resulün kendisine vahyedilen bilgileri diğer insanlara iletmesi eyleminin ismidir. Ayrıca üst plan ( boyut, alem ) varlıkları ile iletişim amacıyla ve medyum vasıtasıyla yapılan spiritüel celseler esnasında bu varlıkların ilettikleri bilgiler de Tebliğ olarak tanımlanmaktadır.

5/92 - Ve etıy'ullahe ve etıy'ur rasule vahzeru fe in tevelleytüm fa'lemu ennema ala rasulinel BELAĞul mübın
( Ve Allah’a itaat edin ve resule itaat edin. Ve çekinin, korkun. Eğer yüz çevirirseniz, artık bilin ki, kesinlikle o resulümüzün üzerine olan apaçık ULAŞTIRMADIR. )

4- Teshir 

Teshir kelimesi "Sihr" ( Büyü, Büyülemek ) kök kelimesinden türemiş olan ve "Büyüleme" anlamına gelen bir kelimedir. Sihir olgusu, bir varlığın diğer bir varlığı kontrol altına almak, yönlendirmek ve etkilemek amacıyla Kur'an'daki kelime ve sayıları kullanmak suretiyle yaptığı negatif frekans iletisidir. 

6/7 - Ve lev nezzelna aleyke kitaben fı kırtasin fe lemessuhü bi eydıhim le kalellezine keferu in haza illa SIHRUN mübın
( Ve şayet sana kağıtta yazı indirsek de ona elleriyle dokunsalar, o inkarcılar "Bu kesinlikle apaçık SİHİRDİR." diyeceklerdir. )

7/132 - Ve kalu mehma te'tina bihı min ayetin li TESHARAna biha fe ma nahnü leke bi mü'minın
( Ve "Sen bizi SİHİRLEMEK için ayetten her ne getirirsen getir, biz sana inananlar olmayız." dediler. )

23/89 - Seyekulune lillah kul fe enna TÜSHARUN
( Allah için." diyecekler. De ki: "O halde nasıl SİHİRLENİRSİNİZ?" )

Harf kelimesi ve Hurufu mukatta

Arapça "Harf" kelimesi "Uç, kenar, sivri ve keskin kıyı" anlamına gelmektedir. Alfabeyi oluşturan şekillerin de kenar, kıyı gibi çizgilerden oluşuyor olmalarından dolayı bu şekillere "Harf" isminin verilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

"Harf" kelimesi Kur'an'da iki anlamda kullanılmıştır.

1- "Ala harf" olarak "Ucundan kıyısından yani samimi olmayan" anlamında;

22/11 - Ve (1) min (2) en (3) nasi (4) men (5) ya'büdü (6) allahe (7) ALA (8) HARF (9) fe in esabehu hayrun ıtmeenne bih ve in esabethü fitnetün inkalebe ala vechihı hasirad dünya vel ahırah zalike hüvel husranül mübın
( Ve insanlardan kimi Allah’a UCUNDAN KIYISINDAN kulluk eder de eğer ona hayır isabet ederse onunla tatmin olur. Eğer ona fitne isabet ederse yüzüstü döner. Dünyada da, ahirette de hasarlanmıştır. İşte bu, o apaçık hüsrandır. )

2- "Tahrif" olarak "Harfler ile oynayıp aslını bozma" anlamında;

2/75 - E fe tatmeune en yü'minu leküm ve kad kane ferıkun minhüm yesmeune kelamellahi sümme YÜHARRİFUNEHU min ba'di ma akaluhü ve hüm ya'lemun
( Böylece size inanmalarını mı ümit edersiniz? Ve onlardan bir kısmı Allah’ ın kelamını işitip akılları erdikten sonra bile bile onu TAHRİF ETTİLER. )

Kur'an'ın, dolayısıyla yaratılışın gizli kodları niteliğinde olan ve "Hurufu Mukatta" ( Kesilmiş Harfler ) olarak bilinen harf setlerinin varlığı "harf" kavramının derinliğine işaret etmekte gibidir.

Hurufu Mukatta kapsamında tekrarlarıyla birlikte toplam 78 harf ve 12 tekil harf bulunmaktadır. 

Hurufu Mukatta önemli nümerolojik değerlerin tezahürüne de vesile olmaktadır. 

"Harf" kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin kodunun ( 22/11 ) nümerolojik değeri 6 ( 2+2+1+1 ) sayısını vermektedir. Ayetteki "Harf" kelimesinin sıra değeri ( 9 ) ile ayet kodunun nümerolojik değeri ( 6 ) toplandığında 15 sayısı elde edilmektedir. Bu sayının nümerolojik değeri de 6 ( 1+5 = 6 ) sayısını vermektrdir.

Hurufu Mukatta'yı oluşturan 12 tekil harf ve tekrar adetleri şöyledir.

Elif - 13
Lam - 13
Mim - 17
Ra - 6
Sad - 3
Kaf - 3
Ha - 9
Ya - 2
Ayn - 2
Ta - 4
Sin - 5
Nun - 1

Toplam 12 tekil harf. 12 sayısı 6+6 işlemiyle elde edilebilen bir sayıdır. Allah kelimesini oluşturan Elif (1), Lam (30), Lam (30) ve He (5) harflerinin ebcde değerleri toplamı 66 sayısını vermektedir.

"Harf" kelimesinin kökten fiil ( Yüharrifun - Tahrif ederler ) olarak ilk kez geçtiği Bakara suresinin ( 2. sure ) ilgili ayetinin numarası 75 ( 7+5 = 12 ) olup, Hurufu mukatta kapsamında toplam 12 tekil harf bulunmaktadır.

Ayrıca 14 farklı huruf seti bulunmakta olup, ayet kodunun ( 2/75 ) nümerolojik değeri de 14 ( 2+7+5 = 14 ) sayısını vermektedir.

Elif Lam Mim
Elif Lam Mim Sad
Elif Lam Ra
Elif Lam Mim Ra
Kaf Ha Ya Ayn Sad
Ta Ha
Ta Sin
Ta Sin Mim
Ya Sin
Sad
Ha Mim
Ayn Sin Kaf
Kaf
Nun

Toplam tekrarlı 78 harf.... ( 7+8 = 15 ... 1+5 = 6 ) İlk huruf seti olan "Elif Lam Mim" de 6 kere tekrarlanmaktadır. İlgili ayet kodları sırasıyla şöyledir. 2/1, 3/1, 29/1, 30/1, 31/1, 32/1

"Görmek" anlamına da gelen "Ra" harfi 6 kere tekrarlanmaktadır.

10/1 Elif Lam Ra
11/1 Elif Lam Ra
12/1 Elif Lam Ra
13/1 Elif Lam Mim Ra
14/1 Elif Lam Ra
15/1 Elif Lam Ra 

ve bu harfin ilk zikredildiği ayette hurufu mukattanın Kur'an'ın işaretleri, ayetleri yani kodları olduğu bildirilmektedir.

10/1 - Elif lam ra tilke ayatül kitabil hakım
( Elif lam ra. Bunlar hakim kitabın ayetleridir. ) 

Ayette huruf haricinde yer alan cümle 6 harften oluşmaktadır. "Tilke (1) ayatü (2) el (3) kitabı (4) el (5) hakim (6) " Ayrıca "Hakim" kelimesi Allah'ın isimlerinden biridir.

Toplam 29 ( 2+9 = 11 ) surede huruf seti bulunmaktadır. 11 sayısının nümerolojik anlamı dikkate alındığında Hurufu Mukatta'nın farklı boyuta geçiş portalı açma vesilesi olduğu idrak edilmektedir. "Harf" kelimesi ilk kez Hacc suresinin 11. ayetinde geçmektedir.  

Friday, July 31, 2020

Kurban meselesi

"Karib" ( Yakın ) kelimesinden türeme olan "Kurban" kelimesi, "Kurb" ( Yakınlık, Yakında oluş ) kökünden ve "an" ( gibi olan ) ekinden oluşan ve "Yakınlaşan" anlamına gelen bir kelimedir. ( "Akraba" kelimesi de "Kurb" kökünden olup "Yakınlar, Yakınlığı olanlar" anlamına gelmektedir. Kur'an'da bu anlam "Zil kurba" olarak zikredilir. )

2/83 - Ve iz ehazna mısaka beni israile la ta'budune illellah ve bil valideyni ihsanen ve Zİ L KURBA vel yetam vel mesakini ....

( Ve zamanında İsrailoğullarının sözlerini aldık. Allah’ ın haricindekilere kulluk etmeyin, ana babaya, YAKINLIĞI OLANLARA, yetimlere ve yoksullara iyilik edin. ... )

İslami kültürde "Kurban" kelimesi "Kesilecek hayvan*" anlamıyla özdeşleştirilmiş olup, esas itibarıyla "Kurban" kelimesi insanları birbirlerine ve dolayısıyla Allah'a "yakınlaştıran / yakınlaşan kılan" ( kurban eden ) iyi ameller, doğruluk ve yüksek ahlak kavramlarını temsil etmektedir.

9/99 - Ve minel a'rabi men yu'minu billahi vel yevmil ahiri ve yettehizu ma yunfiku KURUBATİN indellahi ve salevatir rasul e la inneha KURBETUN  lehum se yudhıluhumullahu fı rahmetih innellahe ğafurun rahım

( Ve Araplardan kimi Allah’a ve sonraki güne inanır ve o harcadığını, Allah' ın indine ve resulün dualarına YAKINLAŞMA  addeder. İyi bilin ki kesinlikle o onlara YAKINLAŞMADIR. Allah onları rahmetinin içine sokacaktır. Kesinlikle Allah affedendir merhametlidir. )

* Kur'an'da "kesilecek hayvan, davar" anlamına gelen kelime "Zibh" kelimesidir. Hz. İbrahim'in oğlunu boğazladığını gördüğü ve batıni mesaj içeren rüyasını konu alan ayet setinde bu kelime yer almaktadır. ( Türkçe'de de kullanılan "Mezbaha" kelimesi de "Zibh" kökünden türemiş olup "Hayvan kesim yeri" anlamına gelmektedir. )

"Kurban" adı altındaki "hayvan kesme" ritüeli Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail ile ilgili meseli içeren Saffat suresinin aşağıdaki ayet grubuna dayandırılmaktadır. Bu ayet grubunda "Kurban" kelimesi yer almamakta, "Zibh" ( Kesilecek hayvan ) kelimesi yer almaktadır.

37/100 Rabbi HEB li mines SALİHİN

( Rab’bim bana İYİLERDEN BAĞIŞLA. )

37/101 Fe beşşernahu bi ğulamin halim

( Böylece ona yumuşak huylu genç müjdeledik. )

37/102 Fe lemma beleğa meahus sa'ye kale YA BUNEYYE İNNİ ERA FİL MENAMİ ENNİ EZBEHUKE fenzur maza tera kale YA EBETİF'AL MA TU'MERU seteciduni in şaellahu sabirin

( Onunla birlikte koşmaya eriştiğinde, "EY OĞLUM, KESİNLİKLE BEN UYKUDA SENİ BOĞAZLADIĞIMI GÖRÜYORUM. O halde bak, ne görüyorsun?" dedi. "EY BABA, NE EMREDİLDİYSEN YAP. Eğer Allah dilerse, beni sabredenlerden bulacaksın" dedi. )

37/103 Fe lemma eslema ve tellehu lil cebin

( Böylece teslim olduklarında, onu alnı üzerine yatırdı. )

37/104 Ve nadeynahu en ya ibrahim

( Ve ona "Ey İbrahim." diye seslendik.  )

37/105 Kad saddakter ru'ya inna KEZALİKE NECZİL MUHSİNİN 

( Sen rüyayı doğruladın. BİZ İYİLİK YAPANLARI İŞTE BÖYLE KARŞILIKLANDIRIRIZ. )

37/106 İnne haza le huvel BELAul mubin

( Kesinlikle bu, o apaçık SINAVDI. )

37/107 Ve fedeynahu bi ZİBHİN azim

( Ve KESİLECEK büyük HAYVANI ona fidye verdik. )

Dikkatli analiz edilecek olursa, yukarıdaki ayet grubunda Allahu Teala'nın Hz. İbrahim'e doğrudan "Oğlunu boğazla" gibi bir emri söz konusu değildir. Hz. İbrahim, şeytani frekansların tesiriyle rüyasında oğlunu katlettiğini görmüştür - ki bu husus 6/151 kodlu ayette "La taktulu evladekum min imlak" (  Mülk sahibi olma arzusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. ) ifadesiyle açıkça bildirilmektedir. Oğul Hz. İsmail, babasına "Ne emredildiysen yap." diyerek ve nefsinden feragat ederek Allah yolundaki "sabrını" ortaya koymuş ve ayette de belirtildiği üzere sabır "sınavını" geçmiştir. Bunun üzerine Allahu Teala, Hz. İbrahim'e bir hayvan bahşederek onu bu hatasından döndürmüş ve Hz. İsmail'i kurtarmıştır. Zira ayetteki "Biz muhsinleri ( iyilik yapanları ) böyle kurtarırız." ifadesi Hz. İsmail'in kurtarılmasını tanımlamaktadır. Zira ayet grubunun başında Hz. İbrahim Allah'tan, kendsine "Salih" bir çocuk bahşetmesini dilemektedir ki "Salih" ve "Muhsin" kelimeleri "İyi, İyilik yapan" anlamlarını temsil etmektedirler.

"Kurb" kök kelimesi Bakara suresinin 72. ve Ahkaf suresinin 28. ayetinde "Yakınlaşma" anlamında kullanılmıştır.

4/172 - Len yestenkifel mesihu en yekune abden lillahi ve lel melaiketul MUKARRABUN ve men yestenkif an ibadetihı ve yestekbir fe seyahşuruhum ileyhi cemia

( Mesih ve YAKINLAŞMIŞ melekler Allah için kul olmaktan çekinmezler. Kim O’na kulluk etmekten çekinir ve kibirlenirse, onların hepsini kendine toplayacaktır. )

46/28 - Fe lev la nesarahumullezinettehazu min dunillahi KURBANEN aliheh bel dallu anhum ve zalike ifkuhum ve ma kanu yefterun

( O halde, o Allah’tan başka YAKINLAŞMA OLARAK ilah edindikleri onlara yardım etmeli değiller miydi? Bilakis onlardan saptılar. Bu onların uydurma yalanları ve o iftira ettikleriydi. )

"Kurban" kelimesinin, zekât ve yakınlaşma vesilesi olmak üzere "kesilen hayvan" anlamında kullanıldığı ayetler şöyledir.

3/183 - Ellezine kalu innellahe ahide ileyna en la nu'mine li rasulin hatta ye'tiyena bi KURBANİN te'kuluhun nar kul kad caekum rusulun min kabli bil beyyinati ve billezi kultum fe lime kateltumuhum in kuntum sadikin

( O "Kesinlikle Allah bize, resul bize ateşin yediği KURBAN ile gelene kadar inanmayacağımıza ahd verdi." diyenlere de ki: "Resuller önceden size açık deliller ve o söylediklerinizle geldiler. O halde eğer doğrular iseniz, neden onları öldürdünüz?" ) 

5/27 - Vetlu aleyhim nebeebney ademe bil hakk iz karraba KURBANEN fe tukubbile min ehadihima ve lem yutekabbel minel ahar kale le aktulennek kale innema yetekabbelullahu minel müttekin

( Ve onlara Adem'in iki oğluyla ilgili haberi gerçekten oku. Zamanında KURBAN sunmuşlardı da onların birinden kabul edilmiş ve diğerinden kabul edilmemişti. " Seni kesinlikle öldüreceğim." dedi. Diğeri de "Kesinlikle Allah, sakınanlardan kabul eder." dedi. )

Beslenme amacıyla hayvan kesilmesi durumunda etinin adak ve zekât olarak ihtiyacı olanlara bağışlanması hususu sadece belirli günlerde ifa edilecek bir eylem değil yaşam süresince ifa edilmesi gereken bir eylemdir. Bu husus Hacc suresinin aşağıdaki ayet ikilisinde  bildirilmektedir. Ayetlerde, esas olanın "et kesmek ve kan dökmek" olmadığı, bu eylemin iyilik vasıtası kılınması yani nefsani menfaat beklentisiyle değil insanlara yardım etme düşüncesiyle icra edilmesi durumunda hayırlı olacağı vurgulanmaktadır. ( Bu ayette "Büyük, yoğun gövdeli kesilecek hayvan" anlamında kullanılan kelime "Budne" kelimesidir. )

22/36 - Vel BUDNE cealnaha lekum min şeairillahi lekum fıha hayrun fezkurusmellahi aleyha savaf fe iza vecebet cunubuha fe kulu minha ve at'ımul kania vel mu'terr kezalike sehharnaha lekum leallekum teşkurun

( Ve BÜYÜK, YOĞUN GÖVDELİLERİ, onları size Allah' ın işaretlerinden kıldık. Onlarda size hayır vardır. O halde, saflar halinde dururlarken onların üzerine Allah' ın ismini hatırlayın. Yanları yaslandığında onlardan yiyin, kanaat edene ve fakir olup da dilenmeden durumunu anlatana yedirin. İşte onları böyle buyruğunuza verdik. Umulur ki şükredersiniz. )

22/37 LEN YENALELLAHE LUHUMUHA VE LA DİMAUHA VE LAKİN YENALUHUT TAKVA MİNKUM kezalike sehharaha lekum li tukebbirullahe ala ma hedakum ve beşşiril muhsinin

( ALLAH'A ONLARIN ETLERİ VE KANLARI ULAŞMAYACAKTIR. LAKİN O'NA SİZDEN SAKINMA ULAŞACAKTIR. O sizi yönlendirmesi üzerine, Allah’ı yüceltmeniz için işte böyle onları sizin buyruğunuza verdi. İyilik yapanları müjdele. )

Thursday, July 30, 2020

Nüşur bilinci

"Nüşur" kelimesi "Neşr" ( Yaymak, Dağıtmak, Yayılmak, Dağılmak ) kelimesinden türemiş olan ve "Yayma, Dağıtma, Yayılma, Dağılma" anlamına gelen bir kelimedir. Ancak "Nüşur" kelimesi Kur'an'da , "Ölümden sonra diriliş, Tekrar yaratılış" anlamında zikredilmektedir. Bu anlamın isnad noktası ise "Varlıkların ortaya çıkıp yayılmaları" kavramıdır.

Ölümün aslında Olum olduğunun, yaşamın ve yaratılışın sonsuzluğunun ifadelerinden biri olan "Nüşur / Neşr" kelimesi Kur'an'da 20 kere tekrarlanmaktadır.  ( 20 sayısının nümerolojik değeri 2 sayısı yaratılıştaki düalitenin, döngünün sembolü olup aynı zamanda da farklı boyuta geçiş portalı ve döngünün nümerolojik sembolü olan 11 sayısının bir başka temsilidir. )

Allah inancının en temel unsuru, Yevmel Ahıri ( Ahir Gün / Sonraki Gün ) kavramının bir temsili olan Nüşur bilincidir. Kur'an'da "Allah'a iman" ifadesi yoğunlukla "Sonraki güne iman" ifadesiyle birlikte "Amene billahi vel yevmel ahıri" olarak zikredilmektedir.

"Nüşur" kelimesinin yer aldığı bazı ayetler şöyledir.

25/3 - Vettehazu min dunihı aliheten la yahlükune şey'en ve hüm yuhlekune ve la yemlikune li enfüsihim darran ve la nef'an ve la yemlikune mevten ve la hayaten ve la NÜŞUR
( Ve bir şey yaratmamış olan ama kendileri yaratılmış olan, kendileri için ne zarara, ne de faydaya malik olamayan, öldürmeye, hayat vermeye ve ÖLÜMDEN SONRA DİRİLTMEYE malik olamayan, O'ndan başkalarını ilahlar edinirler. )

25/40 - Ve lekad etev alel karyetilletı ümtırat metaras se' e fe lem yekunu yeravneha bel kanu la yercune NÜŞURA
( Ve kötülük belası yağmuruna tutulmuş şehire yettiler. Artık onu görenler olmayacaklar mı? Bilakis ÖLÜMDEN SONRA DİRİLMEYİ ummayanlar olmuşlardır. )

25/47 - Ve hüvellezi ceale lekümül leyle libasen ven nevme sübaten ve cealen nehar NÜŞURA
( Ve size geceyi elbise, uykuyu uzun dinlenme kılan O'dur. Gündüzü ÖLÜMDEN SONRA DİRİLME kılar. )

30/20 - Ve min ayatihı en halekaküm min türabin sümme iza entüm beşerun TENTEŞİRUN
( Ve sizi topraktan yaratması ayetlerindendir. Sonra sizler YAYILAN insanlarsınız. )

33/53 - Ya eyyühellezine amenu la tedhulu büyuten nebiyyi illa en yü'zene leküm ila taamin ğayra nazırıne inahü ve lakin iza düıytüm fedhulu fe iza taımtüm FENTEŞİRU ve la müste'nisıne li hadıs inne zaliküm kane yü'zin nebiyye fe yestahyı minküm vallahü la yestahyı minel hakk ve iza seeltümuhünne metaan fes'eluhünne min verai hıcab zaliküm atheru li kulubiküm ve kulubihinn ve ma kane leküm en tü'zu rasullellahi ve la en tenkihu ezvacehu min ba'dihı ebeda inne zaliküm kane ındellahi azıma
( Ey o inananlar, size yemeğe izin verilmesi haricinde, vaktine bakmadan habercinin evlerine girmeyin. Lakin çağırıldığınızda girin. Yemeği yediğinizde de DAĞILIN ve söze alışmayın. Bu haliniz haberciyi kesinlikle üzer de sizden çekinir, utanır. Allah gerçekten çekinmez, utanmaz. O kadınlara fayda sual ettiğinizde, onlara perde arkasından sual edin. Bu kalpleriniz için ve onların kalpleri için daha temizdir. Allah' ın resulüne eziyet etmek size olmaz. O'nun ardından, onun eşlerini ebediyen nikahlayamazsınız. Kesinlikle bu, Allah' ın indinde büyüktür. )

35/9 - Vallahüllezı erseler riyaha fe tüsıru sehaben fe suknahü ila beledün meyyitin fe ahyeyna bihil erda ba'de mevtiha kezaliken NÜŞUR
( Ve Allah O'dur ki, rüzgarları gönderir de bulut seyirtirler. Böylece onu ölü beldeye göndeririz de onunla yeri ölümü sonrasında diriltiriz. İşte ÖLÜMDEN SONRA DİRİLME de böyledir. )

62/10 - Fe iza kudıyetis salatü FENTEŞİRU fil ardı vebteğu min fadlillahi vezkürullahe kesiren le'alleküm tüflihun
( Böylece dua yapıldığında, yerde DAĞILIN. Allah' ın üstünlüğünü, lütfunu arayın. Allah' ı çokça hatırlayın. Umulur ki iflah olursunuz. )

67/15 - Hüvellezi ceale lekümül arda zelulen femşu fi menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhin NÜŞUR
( Yeri size yumuşak, boyun eğmiş kılan O’dur. O halde O’nun yollarının içinde yürüyün ve O’nun rızıklarından yiyin. DİRİLİŞ O’nadır. )

77/3 - Ven NAŞİRATİ NEŞREN
( Ve YAYARAK YAYANLAR. )

80/21 - Sümme ematehu fe akberehu
( Sonra onu öldürdü de onu kabire koydurdu. )
80/22 - Sümme iza şea ENŞEREhu
( Sonra dilediğinde onu DİRİLTİR. )

Wednesday, July 29, 2020

Süptil yaşam simülasyonu ve vahiy vasıtası Rüya 

"Rüya" kelimesi "Ra" ( Görmek ) kökünden türemiş olan ve "Görüm" anlamına gelen bir kelimedir.

Rüya, uyku halindeyken bilinçaltı imajinasyonu ve vazifeli varlıkların tesirleri vasıtasıyla, deneyimlenerek edinilmiş bilgilerin veya kozmik veri tabanındaki bilgilerin ( akaşa kayıtları, ümmül kitab ) derlenmesi ve yorumlanarak varlığa gösterilmesi, hissettirilmesi fenomenidir. 

Uyku* kaba madde bedenin pasif hale indirgendiği, rüya ise süptil plandaki yaşamın yani süptil varlık ( kaba madde bedensiz varlık ) olarak yaşamın bir simülasyonudur. Rüyanın Astral Çıkıştan farkı bilinçaltında tezahür eden bir fenomen olmasıdır. Astral Çıkış ise süptil madde niteliğine sahip Öz Varlık halinin bilinçli olarak idraki fenomenidir. Hatırlanacağı üzere süptil madde olan ve ruhun madde alemi olan kainattaki en üst seviye temsilcisi olan Öz Varlık, ruhtan gelen tesirler ile yönlenen ve kaba madde ile birleşerek Nefsi oluşturan varlıktır. ( Nefs = Öz Varlık + Kaba Madde Beden )

* "Uyku" kelimesinin "Uymak" fiilindeki "Uy" kökünden geldiği düşünüldüğünde "Uyku" kelimesinin "Uyumlandıran / Uyumlandırıcı" gibi bir anlamı ortaya çıkmaktadır. ( Örnek: Kesmek - Keski, Biçmek - Biçki )

Dolayısıyla "Uyku", varlığın üst boyut frelanslarıyla uyumlanmasını, senkronize olmasını sağlayan bir fenomen olarak nitelendirilebilir.

Uykunun ve Rüyanın ölüm ve ölüm sonrası yaşam simülasyonu olduğuna işaret eden ayetler şöyledir.

39/42 - ALLAHÜ YETEVEFFEL ENFÜSEhıyne mevtiha velletı LEM TEMÜT fı MENAMİHA fe yümsikülletı kada aleyhel mevte ve yürsilül uhra ila ecelin müsemma inne fı zalike le ayatin li kavmin yetefekkerun
( ALLAH, NEFİSLERİ ÖLDÜKLERİNDE ve o ÖLMEYENLERİ DE UYKULARINDA VEFAT ETTİRİR. Böylece, üzerlerine ölüm hükmünü verdiklerini tutar ve isimlendirilmiş belirli vadeye kadar başkalarını gönderir. Kesinlikle bunda fikreden kavim için ayetler vardır. )

İsra suresinin 60. ve Fetih suresinin 27. ayetlerinde rüyanın vahiy ( ilahi kozmik bilgi aktarımı ) mekanizmasındaki araçlardan biri olduğu mesajı verilmektedir.

17/60 - Ve iz kulna leke inne rabbeke ehata bin nas ve ma cealner RU'Yelletı eraynake illa fitneten lin nasi veş şeceratel mel'unete fil kur'an ve nühavvifühüm fe ma yezıdühüm illa tuğyanen kebira
( Ve zamanında sana "Kesinlikle Rab’bin insanları kuşatmıştır." dedik. Sana gösterdiğimiz o RÜYAYI ve o Kur'an' da lanetlenmiş ağacı insanlar için sınav olması haricinde oluşturmadık. Onları korkuturuz da onlara büyük azgınlık haricindekini artırmaz. )  

48/27 - Lekad sadekallahü rasulehür RU'YA bil hakk le tedhulünnel mescidel harame in şaellahü aminıne muhallikıne ruuseküm ve mükassırine la tehafun fe alime ma lem ta'lemu fe ceale min duni zalike fethan karıba
( Allah RÜYAYI resulüne gerçekle doğruladı. Eğer Allah dilerse Mescid-i Harama emniyetle, başınız traşlı olarak, bakışlarınızı gözlerinizi kısa kılarak, korkmadan gireceksiniz. O bilmediğinizi bilendir. Zaten bundan başka yakın açılış da getirdi. 

Hz. İbrahim'in oğlunu kurban ettiğini gördüğü rüya da aslında batıni mesajlar içeren bir vahiy olup Saffat suresinin aşağıdaki ayetlerinde Hz. İbrahim'in vahiy ile uyumlu hareket ettiği ve bu nedenle kurtuluşa erdiği bildirilmektedir.

37/104 - Ve nadeynahü en ya ibrahım
( Ve ona "Ey İbrahim." diye seslendik. )
37/105 - Kad saddakter RÜ'YA inna kezalike neczil muhsinın
( Sen RÜYAYI doğruladın. Biz iyilik yapanları işte böyle karşılıklandırırız. )

Hz. Yusuf'un haberci resul olduğu da yine rüya vasıtalı vahiy ile kendisine bildirilmiştir.

12/4 - İz kale yusüfü li ebıhi ya ebeti innı RAEYTÜ ehade aşera kevkeben veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidın Zamanında Yusuf babasına
( "Ey babam, kesinlikle ben onbir yıldız, Güneş ve Ay GÖRDÜM. Onları benim için yere kapanırlarken gördüm." dedi. )

12/5 - Kale ya büneyye la taksus RÜ'YAKE ala ıhvetike fe yekıdu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvün mübın
( "Ey oğlum, RÜYANI kardeşlerine anlatma. Yoksa sana hile yapıp tuzak kurarlar. Kesinlikle şeytan, insan için apaçık düşmandır." dedi. )

Rüya anlamına gelen bir diğer kelime de "Hulm" kelimesidir. ( Rüya esnasında ergenliğe geçiş fenomeni de "Hulm" kökünden türemiş olan "İhtilam" kelimesiyle ifade edilir. )

Tur suresinin 32. ayetinde "Hulm" kelimesinin çoğulu olan "Ahlam" kelimesi rüya vasıtasıyla alınan vahiy manasında kullanılmıştır. Ayette şeytanların vahyine* atıf bulunmaktadır.

52/32 - Em te'muruhüm AHLAMÜhüm bi haza em hüm kavmün tağun
( Bunu onlara RÜYAları mı emreder? Yoksa onlar azgınlar kavmi midirler? )

* En'am suresinin 112. ayetinde insan ve cin şeytanlarının vahiy yoluyla ( rüya, hipnitik trans vb. ) iletişiminden bahsedilmektedir. 

6/112 - Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvven şeyatınel insi vel cinni YUHIY ba'duhüm ila ba'dın zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbüke ma fealuhü fe zerhüm ve ma yefterun
( Ve her haberci için insan ve cin şeytanlarını işte böyle düşman kıldık. Onlar birbirlerine aldatıcı süslü sözler VAHYEDERLER. Şayet Rab’bin dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları ve o uydurduklarını bırak. )

Tuesday, July 28, 2020

"7 Safha 4 Teslim" ??!!

Küresel şeytanların dinde ayrıştırma yöntemi olarak tesis ettikleri tarikat sistemlerinin "Kula kulluk ve Şirk" merkezleri olduğuna evvelce değinilmişti. Tarikatlerde Kur'an dışı söylemler, uydurma hadisler, uydurma kavramlar ve diğer bazı zihin kontrol ( büyü ) yöntemleri eşliğinde oluşturulan sofistike ve uhrevi ortam vasıtasıyla insanlar etki altına alınmaya çalışılmakta ve böylelikle idraki bloke edilmiş, iradesi gasp edilmiş robot müridler yaratılmaktadır. Bu müridler* ( zihin kontrol köleleri ) mürşid* olarak anılan tarikat liderlerine koşulsuz itaat edecek ( biat edecek ) , mürşidin sözünü, talimatını Allah'ın kelamı, talimatı gibi algılayacak hale getirilmektedirler.

* Mürid ( İsteyen, İrad eden ); Mürşid ( Doğru yolu gösteren, İrşad eden )

Uydurma kavram hususuna bir örnek "7 Safha 4 Teslim" kavramıdır. Sözde hidayet sürecini tanımlayan ve zorlama ayetlerle desteklenmeye ve 11 nümerolojisine uydurulmaya çalışılan bu kavramın Kur'an ilmini yansıtan bir yönü bulunmamaktadır. 

Anılan kavrama göre hidayete erebilmenin şartları şöyledir.

1. Safha : Allah’a ulaşmayı dilemek
2. Safha : Mürşide tâbî olmak
3. Safha : Ruhun Allah’a teslimi (1. teslim)
4. Safha : Fizik vücudun teslimi (2. teslim)
5. Safha : Nefsin teslimi (3. teslim)
6. Safha : İrşad olmak (Muhlis olmak)
7. Safha : İradenin teslimi (4. teslim) Yukarıdaki "safhalar" incelendiğinde;

1. "safhada" "Allah'a ulaşmayı dilemek" ifadesinin yer aldığı görülmektedir. Allah ile aldatmanın temel ilke olduğu şeytani tarikat sistemlerinde tarikat liderinin ( mürşid - şeyh ), yegane hidayet vesilesi ve Allah'ın / Haberci resulün yerdeki temsili ( haşa ) olduğu telkin edildiğinden dolayı bu safhadaki "Allah'a ulaşmayı dilemek" ifadesi aslında "Tarikat liderine / Mürşide ulaşmayı dilemek" anlamına gelmektedir. Hatta bu bağlamda uydurulmuş olan bir kavram da "Hacet Namazı" kavramıdır. Söyleme göre bu namaz kılındıktan sonra kişi mürşidini rüyasında görmektedir.

2. "safhada" ise şirk telkini yapıldığı görülmektedir. Zira "Mürşide tabi olmak." şartı yani Allah'ın tüm insanlar için bahşettiği Kur'an ilmini anlayabilmek ve iyi insan olabilmek için bir başka kula tabi olmak şartı açık bir şirk çağrısıdır. Allahü Teala'nın, kutsal ilmi insanlara aktarmak için haberci resullerini vasıta kılmış olmasından dolayı haberci resullere tabi olmak kitaba tabi olmak anlamına gelmekte ve elbetteki şirk kapsamına girmemektedir. Ancak haberci resul olmayan yani vahiy yoluyla kendisine kitap indirilmemiş kimselere ilah gibi tabi olunması, onların nefsani sözlerinin Allah kelâmı gibi addedilmesi çok açık şirktir. 

Bakara suresinin 38. ayetinde Allahü Teala, daha insanı yaratma safhasında çok açık olarak "Ittebiu hüdaye" ( Benim yönlendirmeme tabi olun ) buyurmaktadır. 

2/38 - Kulnehbitu minha cemia fe imma ye'tiyenneküm minnı hüden fe MEN TEBİA HÜDAYE fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
( "Oradan topluca inin. Eğer benden size kesinlikle yönlendirme gelirse, artık KİMLER YÖNLENDİRMEME TABİ OLURLARSA artık onların üzerine korku yoktur. Onlar hüzünlenmezler." dedik. )

En'am suresinin 155. ayetinde "Kitaba tabi olunması" gerektiği vurgulanmaktadır.

6/155 - Ve haza KİTABÜN enzelnahü mübarakün FETTEBİUHÜ vetteku lealleküm türhamun
( Ve bu da indirdiğimiz bereketli KİTAPTIR. ONA TABİ OLUN ve sakının. Umulur ki merhamet edilirsiniz. )

Al'i İmran suresinin 31. ayetinde "Haberci resule tabi olunması" bildirilmektedir. 3/31 - Kul in küntüm tühıbbünellahe FETTEBİUNİ yuhbibkümüllahü ve yağfir leküm zünubeküm vallahü ğafurun rahım
( De ki: "Eğer Allah’ ı sevenler iseniz, BANA TABİ OLUN ki Allah sizleri sevsin ve size günahlarınızı af eylesin. Allah affedendir merhametlidir." )

Bakara suresinin 54. ayetinde de "Yaratıcıya tabi olunması" gerektiği bildirilmektedir. Ayette ayrıca nefsani hislerin yokedilmesi de öğütlenmektedir.

2/54 - Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe TUBU İLA BARİİKÜM FAKTÜLU ENFÜSEKÜM zaliküm hayrun leküm inde bariiküm fe tabe aleyküm innehu hüvet tevvabür rahim
( Ve zamanında Musa kavmine "Ey kavmim siz buzağıyı kendinize edinerek kesinlikle nefislerinize zulmettiniz. O halde tevbe edip güzel YARATANINIZA TABİ OLUN da nefislerinizi öldürün. Bu, güzel yaratanınızın indinde size hayırlıdır." dedi. Böylece üzerinize tevbe eyledi. Kesinlikle O, O tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

3. "safhadan" 5. "safhaya" kadar olan kısımda ise tutarsız bir sıralama ve yanlış tanımlama bulunmaktadır. Zira sıralama "Ruhun teslimi", "Fizik vücudun teslimi" ve "Nefsin teslimi" şeklindedir.

Öncelikle Ruh, Nefse tesir gönderen bir varlık olduğundan ruhun teslim olması zaten son noktayı temsil eder. Ayrıca Nefs, ruhun tesirindeki bedeni temsil ettiğinden "Fizik vücud"* ve "Nefs" diye iki ayrı kavram zikredilmesi hatalı olmaktadır.

* Yukarıda açıklandığı üzere "Allah'a ulaşmayı dilemek" kavramına "Tarikat liderine ( mürşid - şeyh ) ulaşmayı dilemek" anlamı yüklendiğinden dolayı "Fizik vücudun teslimi" ifadesi "Vücudun tarikat liderine teslimi" anlamına gelmektedir. Tarikatlerde vuku bulan sayısız taciz ve tecavüz olaylarının ardındaki sebep de budur.

7. "safha" olan "İradenin teslimi" ise en tehlikeli "safha"dır. Zira bu "safhada", müridin idrak ve irade mekanizmasının tamamen bloke edilmesi ve tam zihin kontrolü ( büyü ) altına alınması öngörülmektedir. Yani bu safhada özgür iradesi yokolmuş, dışarıdan telkin ile yönlendirilebilir bir robot haline gelmiş bir zihin kontrol kölesi yaratılması hedeflenmektedir.

Kur'an ilminde ilerleyebilmek için ilimde derinleşmiş olan hatırlama sahiplerine ( ehli zikr ) danışılması, sual edilmesi ve rabıta yapılması elbette caiz olnakla birlikte ilmi üstünlüğü olduğu düşüncesiyle bu kişileri ilahlaştırmak ve Rab edinmek açıkça şirk günahı işlemek anlamına gelmektedir.

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta'lemun
( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, eğer bilmemekteyseniz, hatırlama sahiplerine sual edin. )

3/80 - Ve la ye'müraküm en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba e ye'müruküm bil küfri ba'de iz entüm müslimun
( Ve size, melekleri ve habercileri Rabler edinmenizi emretmez. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı emreder? )

Ayette meleklerin ve habercilerin Rab'be muadil kılınmaması öğütlenmektedir.

Monday, July 27, 2020

Gizli ilimler ?!

Kur'an'da yer alan "İlim üzerine sapmak" ifadesi ilahi kozmik bilgilerin yani yaratılışın yazılım kodlarını içeren Kur'an ayetlerinin, kelimelerin, harflerin ve sayıların maddi, dünyevi ve nefsani menfaat gayesiyle, kötücül amaçlarla sistematik olarak kullanılması durumudur. İlahi nizamın kader mekanizmasına müdahale zannı nedeniyle özünde şirk ( Allah'a ortak koşma ) olan bu eylem "kitap ehlinin" büyük hatası ve günahıdır.

45/23 - Fe raeyte MEN İTTEHAZE İLAHEHU HEVAHÜ ve EDALLEHÜLLAHÜ ALA İLMİN ve hateme ala sem'ıhı ve kalbihı ve ceale ala besarihı ğışaveh fe men yehdıhi min ba'dillah e fe la tezekkerun
( HEVESİNİ İLAHI EDİNEN KİMSEYİ görmez misin? ALLAH ONU İLİM ÜZERİNE SAPTIRIR. Kulağının ve kalbinin üzerine mühür basar. Gözünün üzerine perde oluşturur. Artık Allah’tan sonra onu kim yönlendirebilir? O halde hatırlamaz mısınız? )

98/6 - İnnellezine keferu min EHLİL KİTABİ vel müşrikine fi nari cehenneme halidine fiha ülaike hüm şerrül beriyyeh
( O KİTAP SAHİPLERİNDEN ve ortak koşanlardan o inkar edenler, kesinlikle cehennem ateşinin içindedirler. Orada ebedidirler. İşte onlar, onlar yaratılmışların en kötüleridir. )

Majik Operasyon ( Büyü Operasyonu ) amaçlı bilgi kullanımını konu alan kaynaklar Gizli İlimler Hazinesi, Kenzül Havas ( Seçilmişlerin Hazinesi ), Şemsül Ma'rif ( Bilgi Güneşi ) vb. gibi adlar ile bilinmektedir. Kitap olarak basılmış bu kaynaklarda hem Allah'ın isimleri zikredilmekte, hem ayetlere yer verilmekte hem de O'nun men ettiği uygulamalara ( sihir / büyü ) ilişkin detaylı bilgiler aktarılmaktadır. İlahi nizamın kader mekanizmasına müdahale zannıyla ve cinlerin de destegiyle derlenen bu bilgiler kapsamında cinleri şahsi işte kullanma, kısmet kapama, kısır etme, ara bozma, eşleri ayırma, düşmanlık tesis etme, ruhsal bunalıma düşürme, işi başarılı kılma, talih açma, para kazanma, şifa verme vb. gibi zahiren kötü veya iyi algılanan uygulamaların usülleri ve detayları yer almaktadır.

Kur'an'da sihir ile uğraşanların iflah olmayacakları bildirilir.

10/77 - Kale musa e tekulune lil hakkı lemma caeküm e sıhrun haza ve LA YÜFLİHUS SAHIRUN
( Musa, "Size geldiğinde gerçek için böyle mi dersiniz? Bu sihir midir? SİHİRBAZLAR İFLAH OLMAZLAR." dedi. )

Kur'an ilminin iyi niyetle şifa vermek amacıyla kullanımı olumsuz bir uygulama olmamakla birlikte uygulamanın akıbeti elbetteki Allahü Teala'nın takdiriyle belirlenmektedir.

Huzura, mutluluğa ve ebedi tatmine giden yol sihirden, büyüden, tuzaklardan değil Allah'ı zikretmekten, ilimden, duadan, iyilikten, doğruluktan, temiz sözden, adaletten, özveriden, yardımseverlikten, zekâttan, ahlaktan, şefkatten ve sevgiden geçmektedir. Bunların dışındaki tutum, düşünce ve davranışlar ise azaba giden yolun üzerindedir.  
90/10 - Ve hedeynahün necdeyni
( Ve onu iki yola yönlendirdik. )

35/43 - İstikbaran fil erdı ve mekras seyyi' ve LA YEHIYKUL MEKRUS SEYYİÜ İLLA EHLİH fe hel yenzurune illa sünnetel evvelın fe len tecide li sünnetillahi tebdıla ve len tecide li sünnetillahi tahvıla
( Yerde kibirlenme ve kötülük tuzağıdır. KÖTÜLÜL TUZAĞI SAHİBİNİN HARİCİNDEKİNİN BAŞINA GEÇMEZ. Ancak evvelkilerin adetlerini mi gözetiyorlar? Allah' ın adetinde değişim bulamazsın. Allah' ın adetinde dönüşüm, başkalaşım bulamazsın. )

Hilafet meselesi

Hilafet meselesi "Hilafet" kelimesi "Ardında olma, Arkasında olma, Sonradan gelme, Arka tarafta olma" anlamlarına gelen ve "Half" ( Ard, Arka, Sonra ) kök kelimesinden türeyen bir kelimedir. "Muhalefet" ( Karşıtlık, Zıtlık ) kelimesi de "Half" kökünden türeyen bir kelimedir. "Halef / Halife" kelimesi ise "Ardından gelen, Sonradan gelen" anlamına gelmektedir. ( Konuşma dilinde yer alan "Halef Selef" kelime ikilisindeki "Halef" kelimesi "Sonraki", "Selef" kelimesi ise "Evvelki" anlamını içermektedir. )

Kur'an'da "Halife" kelimesi ilk kez Bakara suresinin 30. ayetinde geçmekte olup, ayette "İnsan" adı verilen varlığın yani tüm insan soyunun halife kılındığı bildirilmektedir.

2/30 - Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı HALİFEH kalu e tec'alü fıha men yüfsidü fıha ve yesfiküd dima ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek kale innı a'lemü ma la ta'lemun
( Ve zamanında Rab’bin meleklere "Kesinlikle ben yerde HALİFE oluşturacağım." dedi. "Biz seni övgünle överken ve seni kutsarken orada bozgun yapan, kan ve gözyaşı döken birini mi oluşturacaksın?" dediler. "Kesinlikle ben sizin bilmediğinizi bilirim." dedi. )

Ahzab suresinin 72. ayetinde ise "halife" kılınan insanın kaim kılmak ile sorumlu olduğu "emanetten" bahsedilmektedir.

33/72 - İnna aradnel EMANETE ales semavati vel erdı vel cibali fe ebeyne en yahmilneha ve eşfakne minha ve HAMELEHEL İNSAN innehu kane zalumen cehula
( Kesinlikle göklere, yere ve dağlara EMANETİ biz gösterdik de onu yüklenip taşımaya yanaşmadılar, direttiler, çekindiler ve ondan korktular. ONU İNSAN YÜKLENDİ. Kesinlikle o zalimdir cahildir. )

Yukarıdaki ayetlerde "İnsanın", Allahü Teala tarafından kutsal "emaneti" yani dini ( kozmik ilim, iyi ahlak ve tekamül frekansı ) kaim kılmak üzere "halife" kılındığı bildirilmektedir.

Dolayısıyla "Hilafet" veya "Halifelik" kavramının, bir şahısa atfedilen bir sıfat veya toplum üzerinde tahakküm kurmaya vasıta olacak siyasi bir kavram olmadığı açıkça beyan edilmektedir. Ancak inkarcı münafıklar ve müşrikler istibdadı yani şeytanların kontrolüne girmiş bir şahsın nefsani eğilimleriyle şekillenen zulme dayalı tahakkümünü diğer bir deyişle kula kulluğu dinin gereği ve toplumsal yaşam formatı addetmektedirler. Zira dinde bölünmenin küresel metodlarından biri olan şeytani tarikat sistemlerinde tarikat lideri addedilen şahısa kulluk etmek, onu Allah'ın ve Resulün yerdeki temsilcisi ( haşa ) kabul etmek temel prensiptir. Mürşid - Mürid ilişkisi olarak anılan ancak özünde Allah ile aldatmaya ve dünyevi - nefsani menfaat ilişkisine dayanan ve din kisvesi altında her türlü şeytani uygulamanın gerçekleştirildiği bu sistemlerde Mürid zihin kontrol kölesi, Mürşid ise amir / efendi konumundadır. İşte esas itibarıyla dine aykırı olan bu yapının küresel yönetim şekli olmasını arzulamak doğru olmayan bir hevestir.

İnsanın ve insan toplumunun yeryüzünde "halifeler" kılındığını, halifelik görevini yerine getiremeyen yani "emanete hıyanet eden" ( nefsani, dünyevi ve şeytani heveslere aldanıp dinden sapan ve insanları saptıran ) kavimlerin helak edilerek yerlerine başka kavimlerin getirildiğini bildiren diğer bazı ayetler de şöyledir.

6/133 - Ve rabbükel ğaniyyü zür rahmeh in yeşa' yüzhibküm ve YESTAHLİF min ba'diküm ma yeşaü kema enşeeküm min zürriyyeti kavmin aharın
( Ve Rab’bin, ganidir, muhtaç değildir, rahmet sahibidir. Eğer dilerse, sizi giderir ve sizi başka bir kavmin soyundan inşa ettiği gibi sizden sonra dilediğini HALİFE KILAR KILAR. )

6/165 - Ve hüvellezi cealeküm HALAİFEL erdı ve rafea ba'daküm fevka ba'dın deracatin li yeblüveküm fı ma ataküm inne rabbeke serıul ıkabi ve innehu le ğafurun rahım
( Ve sizi yerin HALİFELERİ kılan ve size o verdikleri ile sizi sınamak için, bazınızı bazınıza derecelerle üstün kılan O'dur. Kesinlikle Rab’bin azabı hızlı olandır. Kesinlikle O affedendir merhametlidir. )

7/69 - E ve acibtüm en caeküm zikrun min rabbiküm ala racülin minküm li yünziraküm vezküru iz cealeküm HULEFAE min ba'di kavmi nuhın ve zadeküm fil halkı bestah fezküru alaellahi lealleküm tüflihun
( “Sizi uyarması için sizden bir adam ile size hatırlatma geldi diye şaşırdınız mı? Hatırlayın, zamanında, Nuh kavminden sonra, sizi HALİFELER kıldı ve yaratılışta sizi gelişim ve beden olarak artırdı. O halde Allah' ın nimetlerini hatırlayın. Umulur ki iflah olursunuz." )

7/74 - Vezküru iz cealeküm HULEFAE min ba'di adin ve bevveeküm fil erdı tettehızune min sühuliha kusuran ve tenhıtunel cibale büyuta fezküru alaellahi ve la ta'sev fil erdı müfsidın
( Ve hatırlayın ki zamanında Ad'dan sonra sizi HALİFELER kıldı. Sizi yerde yerleştirdi. Onun düzlüklerinde saraylar ediniyorsunuz ve dağlarında evler yontuyorsunuz. O halde, Allah' ın nimetlerini hatırlayın. )

7/129 - Kalu uzına min kabli en te'tiyena ve min ba'di ma ci'tena kale asa rabbüküm en yühlike adüvveküm ve YESTAHLİFEKÜM fil erdı fe yenzura keyfe ta'melun 
( Kavmi "Sen bize gelmeden önce eziyet gördük ve sen geldikten sonra da." dediler. "Umulur ki, Rab’biniz düşmanlarınızı helak eder ve sizi yerde HALİFE KILAR ve sizin nasıl iş yaptığınıza bakar." dedi. )

10/14 - Sümme cealnaküm HALAİFE fil erdı min ba'dihim li nenzura keyfe ta'melun
( Sonra, onların ardından, nasıl işler yaptığınıza bakmak için sizleri yerde HALİFELER kıldık. ) 

10/73 - Fe kezzebuhü fe necceynahü ve men mea hu fil fülki ve cealnahüm HALAİFE ve ağraknellezine kezzebu bi ayatina fenzur keyfe kane akıbetül münzerın
( Böylece onu yalanladılar da onu ve geminin içinde onunla birlikte olanları kurtardık. Onları HALİFELER kıldık. O ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Artık uyarılanların sonu nasıl oldu bak. )

Sunday, July 26, 2020

Placebo ve Nocebo Etkisi

Placebo Etkisi, somatik veya psikolojik açıdan olumsuz bir durumun olumlu şartlanma vasıtasıyla ortadan kaldırılması,

Nocebo Etkisi ise olumsuz bir durumun yoğun olumsuz şartlanma vasıtasıyla potansiyelinden çok daha fazla olumsuz sonuçlar doğurmasına sebebiyet verme olarak tanımlanmaktadır.

Bu bağlamda Placebo ve Nocebo fenomenlerinin içsel ve dışsal uyarıcı frekanslar vasıtasıyla oluşan bir nevi zihinsel şartlanma, zihinsel programlama, diğer bir deyişle büyü olduğu ortaya çıkmaktadır.

"Zararı olmayan bir şey siz zararlı olduğuna inandığınız için size zarar verebilir."

Placebo ve Nocebo Etkisi Kur'an'da "Hayırın ve şerrin çağırılması" ifadesiyle bildirilmiş gibidir.

17/11 - Ve YED'UL insanü biş ŞERRİ DÜAEHU BİL HAYR ve kanel insanü acula

( Ve insan HAYIR ÇAĞRISIYLA KÖTÜLÜĞÜ DE ÇAĞIRIR. İnsan acelecidir. )

Ayette bir insanın deneyimlediği iyiliğin de kötülüğün de kaynağının kendi ürettiği frekanslar olduğu bildirilmektedir. İnsanın kendi kendisine şifa verme yeteneği bulunmasına rağmen muhtelif iç ve dış bloke edici tesirler nedeniyle henüz bu yeteneğini bilinçli olarak kullanamamaktadır. Ancak döngü sonunun ( kıyamet / ayağa kalkış / ruhsal yükseliş ) idrak edildiği şu süreçte bu yönde hızlı bir gelişim içindedir.

Son dönemin gündemde konusu olan COVID19 virüsünün esas itibarıyla SARS ve MERS virüslerinin bir türevi olduğu, bulaşıcılığının ve ölümcüllüğünün diğerlerine göre daha az olduğu tıp otoriteleri tarafından evvelce dile getirilmişti. Ancak virüsün ortya çıktığının duyurulmasından itibaren yetkili merciler ve medya kanalıyla başlatılan yoğun kitlesel korku ve panik telkin iletişimi sonucunda toplumda Nocebo Etkisi yaratılmış olabilir. Diğer bir deyişle virüsten hastalanan ancak belirli bir süre sonra iyileşebilecek olan birçok insan Nocebo Etkisi nedeniyle hayatını kaybetmiş olabilir.

Öte yandan bugünlerde internet ortamında sürekli olarak komplo teorisi videoları yayımlayan ve korku, panik, endişe ajanı gibi faaliyet gösteren kendiliğinden profesör şahsiyetler ortaya çıkmıştır. Bu şahıslar sürekli olarak COVID19 sonrasında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, 2. virüs dalgasının çok daha tehlikeli olacağı, bugünlerin mumla aranacağı, açlık-kıtlık olacağı, savaşlar çıkacağı, ekonomik ve siyasi kaoslar yaşanacağı, herkesin çipleneceği vb. yönünde beyanlarda / öngörülerde bulunmaktadırlar. Bu şahısların dile getirdikleri hususlar zaten küresel şeytanların sosyalizm görünümlü küresel diktatörlükten ibaret olan Tek Dünya Devleti'ni kurabilmek için asırlardır gerçekleştirdikleri ve planladıkları uygulamalardır. Bunları sürekli olarak müjde veriyormuş edasıyla ve heyecanıyla hatta gülerek dile getirmeleri kendilerinin, toplumu korku ve panik modunda tutmak ve direncini kırmak ile görevli sistem ajanları oldukları yönünde şüpheler uyandırmaktadır.












Royal Arch sembolizmi, Ruh ve Arş

Royal Arch ( Kraliyet Arkı / Tahtı ) kavramı York Riti Mason cemiyetindeki ilk bölümün ismi olup, 4 dereceden oluşan bu bölümdeki en üst derece Royal Arch Mason derecesidir. Ayrıca Royal Arch kavramı, 33 dereceden oluşan genel Masonluk sistemindeki 13. derecede de "Royal Arch of Solomon" ( Süleyman'ın Kraliyet Arşı / Tahtı ) olarak yer almaktadır.



Okült ezoterik bir cemiyet olan Masonluktaki Royal Arch sembolik kavramı esas itibarıyla Kur'an ilmine dayanan ve ayetlerde "Rabbül ARŞül kerim" ( Faydalı ARŞınRab'bi ) olarak yer alan kavramdır.

43/82 - Sübhane rabbis semavati vel erdı RABBİL ARŞİ an ma yesıfun
( Göklerin ve yerin Rab’bi, ARŞIN RAB'Bİ o vasfettiklerinden yücedir. )

Batı dillerindeki "Arch" ( Ark, Taht ) kelimesi Kur'an'da aynı anlama gelen "Arş" kelimesidir.

Masonluktaki "Arch" kavramına ve "Derece" sistemine Mü'min suresinin 15. ayetinde de işaret edilmektedir. Her ilmin kaynağı olan Kur'an, hakkında çeşitli yorumlar bulunan bu ezoterik cemiyetin de kaynak kodudur. Her zaman hatırlanmalıdır ki Allah'ın insanlara bahşetmiş olduğu ilimler üstü kozmik ilmi iyilik veya kötülük amaçlı kullanmak insanların seçimidir.

40/15 - RAFİUD DERECATİ ZÜL ARŞ YÜLKIR RUHA ruha min emrihı ala men yeşaü min ıbadihı li yünzira yevmet telak
( DERECELERİ ARŞA YÜKSELTİR. Karşılaşma gününden uyarmak için emrinden RUHU dilediği kimsenin üzerine ATAR. )

Mü'min suresinin 15. ayetinde "Derece", "Arş" ve "Ruh" kelimeleri bir arada yer almaktadır. Kur'an'da "Arş" kelimesi, "Arşü Rabb" ( Rab'bin Arşı ) kavramıyla ilgili olarak 21 kere tekrarlanmaktadır. Bilindiği üzere 21 sayısı Ruh kelimesinin sembolü ( Düaliteyi aşıp "İkiyi birlemek" konsepti ) ve "Ruh" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedidir. 

Tevrat'ın ilk iki ayetinde "Tanrı'nın ruhunun sular üzerinde hareket etmesi" teşbihi yer almaktadır.

1-Tekvin-1-1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
1-Tekvin-1-2 Yer şekilsizdi ve boştu ve karanlık, derinliğin üzerini kaplamıştı. Ve TANRI'NIN RUHU SULARIN ÜZERİNDE HAREKET EDİYORDU.

Hud suresinin 7. ayetinde ise "Rab'bin arşının su üstünde olduğu" bildirilmektedir. 

11/7 - Ve hüvellezi halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin ve kane ARŞÜHU ALEL MAİ li yeblüveküm eyyüküm ahsenü amela ve le in kulte inneküm meb'usune min ba'dil mevti le yekulennellezine keferu in haza illa sıhrun mübın
( Ve gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Hanginiz daha güzel iş yapacaksınız diye sınamak için ARŞI SU ÜSTÜNDEDİR. Eğer "Kesinlikle siz ölümün ardından dirileceksiniz." dersen, kesinlikle o inkarcılar "Kesinlikle bu apaçık sihirdir." diyeceklerdir. )

Bu iki ayette su üstünde olduğu bildirilen Rab'nin "RUHU" ve "ARŞI"'dır. Yani bu iki kelimenin özdeşleştirildiği görülmektedir.

Türk Bayrağı'nın üzerindeki "Ay-Yıldız" figürünün de "Royal Arch" sembolizmi ile ilintisi kuvvetle muhtemeldir. Figürdeki "Ay" "Arşı", "Yıldız" ise "Rab'bi" sembolize ediyor olabilir.

Not: Daima hatırlanmalıdır ki ilahi kozmik ilim ve bu ilim kapsamında tesis edilmiş olan semboller nötrdür. Bu ilmi iyi, pozitif amaçlarla kullanmak ve sembollere iyi, pozitif anlamlar yüklemek veya tam tersini yapmak insanların, daha sonra hesabını verecekleri, seçimleridir.












Ayasofya Cami'ndeki okült sembolizm

Evvelce incelendiği üzere Ayasofya'nın açılışı hususu zahiri ve batıni minalde bir çok farklı sonuç doğuran bir gelişmedir. İnananlar için Mesih İsa enerjisinin idrakine vesile olurken, insanlara tuzak kuran ancak aslında sadece kendilerini helak etmek için tuzak kuranlar için ise satanik sembolizm vasıtası olmuştur.

Bkz. 


Aşağıdaki foto Ayasofya Cami açılışında çekilmiştir.


Fotoda üzeri "mor" renkli kumaş ile kaplı bir kolon görünmektedir. Bu mor kumaşlı kolonun üzerinde ise bir "Piramit" ve onun üstünde de bir "Taç" figürü yer almaktadır. Piramit figürü okült satanik sembolizmde İblis’in ve onun neferi şeytanların toplum kontrol ve manipülasyon sistemini, tepedeki taç ise Rab'be şirk koşulmak suretiyle ilah addedilen cin şeytanı İblis'i sembolize etmektedir. Aşağıda detaylı olarak görüleceği üzere, piramitin içinde "Cin / İblis / Baphomet" kafası yer almakta ve piramitin üstündeki taç da aslında yine bir cin kafasını sembolize etmektedir. Bu figürler kiliselerdeki satanik figürler olan Gargoyle'lere benzemektedir.



Ayrıca bu figürlerin yer aldığı kumaşın "mor" renkli olması da okült sembolizm içermektedir. Mor renk spiritüalizmde Taç Çakra'dan yayılan yüksek frekansı sembolize etmekle birlikte İncil'de de zikredildiği üzere şeytanın bir temsili olan Babil Fahişesi^nin elbisesinin rengini de temsil etmektedir.

66-Vahiy-17-4 Kadın, MOR ve KIRMIZI giysilere bürünmüş, altınlar, değerli taşlar, incilerle süslenmişti. Elinde iğrenç şeylerle, fuhşunun çirkeflikleriyle dolu altın bir kâse vardı.

66-Vahiy-17-5 Alnına şu gizemli ad yazılmıştı: GİZEMLİ BÜYÜK BABİL, FAHİŞELERİN VE DÜNYA İĞRENÇLİKLERİNİN ANASI.

Vatikan'daki psikoposların ve kardinallerin tam da İncil'de tsavir edildiği üzere "mor ve kırmızı" renkli cüppe giymeleri de bu minvalde manidardır.