"Duyu" nimetini müktesep hak addeden cahil insan, duyularından yoksun kaldığında ne durumda olacağını hiç düşünmeden ve aslen zulmün tanımı olan aşağıdaki formülü* idrak edemeden daima malda ve mülkte çokluk peşinde koşar ve ruhsal tekâmül fırsatı olarak kendisine bahşedilmiş ömür nimetini boşa harcar.
* Bir zengin olsam = Başkasını bir fakir etsem
Oysa ki Allahu Teala en büyük nimetin, en büyük hazinenin, yegâne tekâmül vasıtasının ve şükür sebebi olacak en büyük lütfun insanın duyuları olduğunu Secde suresinin aşağıdaki ayetinde bildirmektedir.
32/9 Summe sevvahu ve nefeha fihi min ruhihi ve ceale lekumus sem'a vel ebsara vel efideh kalilen ma teşkurun
( Sonra onu düzenleyip şekillendirdi ve içine ruhundan üfledi. Size kulaklar, gözler ve gönüller oluşturdu. Ne az şükrediyorsunuz. )
Tekasür ( Çoklama, Çokla övünme ) suresinin aşağıdaki ayetlerinde insanın, ömrünü maddi çoklama peşinde koşarak boşuna tükettiği bildirilmektedir.
102/1 Elhakumut tekasur
( Çokla övünme sizi alıkoydu, oyaladı. )
102/2 Hatta zurtumul mekabir
( Kabirlere varıncaya kadar. )
Bakara suresinin 155. ayetinde, insanın kendisine bahşedilen yaratılış nimetlerinin farkına varabilmesini ve kendisine emanet edilen gerçek hazineyi idrak edebilmesini sağlamak amacıyla "yoksunluk sınavına" tabi tutulduğu bildirilmektedir.
2/155 Ve le nebluvennekum bi şey'in minel havfi vel cui ve naksin minel emvali vel enfusi ves semerat ve beşşiris sabirin
( Ve kesinlikle sizi, korkudan, açlıktan, malların, nefislerin ve meyvelerin, ürünlerin noksanlığından gibi şeylerle sınayacağız. Sabredenleri müjdele. )
En büyük yoksunluğun ve azabın, insanın duyularından yoksun bırakılması yani yok seviyesine indirgenmesi olduğu ruhsal ( bilişsel ) açıdan misalleme vasıtasıyla aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.
6/46 Kul e raeytum in ehazellahu sem'akum ve ebsarakum ve hateme ala kulubikum men ilahun ğayrullahi ye'tikum bih unzur keyfe nusarriful ayati summe hum yasdifun
( De ki: "Görmez düşünmez misiniz? Eğer Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi alsa ve kalplerinize mühür vursa, Allah’tan başka onları size getirecek ilah kimdir?" Bak ayetleri nasıl sarfederiz. Sonra onlar yüz çevirirler. )
Esasen çok net ve sahih olan yukarıdaki ayet düşük frekanslı kaba madde seviyesindeki bir soru - cevap ifadesiyle şöyle misallendirilebilir. Trilyon değerinde malı, serveti olan birisi görme kabiliyetini yitirmesi durumunda tekrar görebilmek için tüm servetini hiç düşünmeden feda eder mi? Yanıtın "Evet" olacağı aşikârdır. Bu misal en büyük hazinenin ne olduğunu açık şekilde ortaya koymaktadır.
2/7 Hatemallahu ala kulubihim ve ala sem’ihim ve ala ebsarihim ğişaveh ve lehum azabun azim
( Allah’ın mühürü onların kalplerinin ve kulaklarının üzerindedir ve gözlerinde de perde vardır. Büyük azap onlaradır. )
Ruhsal anlamda duyularından yoksun olanların insan kategorisinde dahi addedilemeyeceği A'raf suresinin aşağıdaki ayetinde bildirilmektedir.
7/179 Ve lekad zera'na li cehenneme kesiran minel cinni vel insi lehum kulubun la yefkahune biha ve lehum a'yunun la yubsirune biha ve lehum azanun la yesmeune biha ulaike kel en'ami bel hum edall ulaike humul ğafilun
( Ve cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennem için bıraktık. Onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibidirler. Bilakis daha da sapmışlardır. İşte onlar habersizlerdir. )
Döngü sonunda maruz kalacağı azap vasıtasıyla gerçek nimeti, gerçek hazineyi idrak etmek durumunda kalan inkârcı müşriklerin o ilah edindikleri, uğrunda her türlü kötülüğü yaptıkları, her türlü suçu, günahı işledikleri maddi unsurları hiç düşünmeden nasıl da feda edebilecekleri Yunus suresinin aşağıdaki ayetinde bildirilmektedir. Bu ayet vasıtasıyla gerçek nimetin, gerçek hazinenin maddi öğeler olmadığı da tekrar zikredilmektedir.
10/54 Ve lev enne li kulli nefsin zalemet ma fil erdi leftedet bih ve eserrun nedamete lemma raevul azab ve kudiye beynehum bil kisti ve hum la yuzlemun
( Ve şayet kesinlikle yerde ne varsa tüm zulmetmiş nefis için olsa, azabı görünce onu bırakır feda ederdi ve gizli pişmanlık duyardı. Aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulmedilmezler. )
No comments:
Post a Comment