6 Nisan 2020 Pazartesi

Star Trek "Miri" 1966 ve Virüs Salgını

Star Trek isimli TV dizisinin 27.10.1966 tarihinde ilk kez yayımlanan "Miri" isimli bölümünde Atılgan isimli uzay gemisi mürettebatı Dünya'nın aynısı gibi olan bir gezegene iner. 

- Gezegen virüs kaynaklı bir hastalık nedeniyle harap olmuştur. 

- "Yaşam Uzatma" deneyleri kapsamında bir "Virüs" üretilmiş ancak yan etki oluşmuş ve virüs "Zombi Virüs"'üne dönüşmüştür.

- Virüs tüm erişkin nüfusu yok etmiştir. 

- Virüs sadece çocukları etkilememiştir.

- Bu gezegende ergenliğe girmek ölüm cezası anlamına gelmektedir.

- Dr McCoy virüse karşı bir aşı geliştirir. Ancak aşının dozajı geminin bilgisayarında kontrol edilmezse ölümcül olabilecektir.

Dizinin konusu ile mevcut Coronavirus'ün özellikleri ve ilgili küresel plan iddiaları dikkate alındığında, ilginç bir uyum dikkat çekmektedir.


- Bu virüs tüm erişkin nüfusu kısa sürede yoketmiş.


- sadece çocuklar yaşıyor.


- hiç yaşlanmayan çocuklar


- Bu gezegende bir çocuğun ergenliğe girmesi


                              - ölüm cezası demek

Ayrıca dizinin bölüm ismi olan "Miri" kelimesi bölümdeki bir kız çocuğunun ismidir. Ancak "Mirî" Arapçada "Devlete ait, Devlet hazinesine ait" anlamına gelmektedir. 1976 yılında yayımlanan ve distopik bir film olan "Logan's Run" filminde de bir çocuk doğduğunda yönetim ona el koyuyordu. Yani kimse çocuk sahibi olamıyordu. Çocukların ebeveynlerinden koparılması "mülksüzleştirme operasyonunun" bir bileşeni olarak filmlere de konu edilmiştir. 2014 yılı yapımı "The Giver" filminde de aynı tema yer almaktadır.

"Yeni Dünya" ve "Çocuk" kavramları okült ezoterizmde farklı ve dünyevi anlamlar yüklenmiş olan kavramlardır. Zira "Cennet", "Göklerin Egemenliği" ve "Çocuk" kavramları gerek Kur'an, gerek İncil ayetlerinde yer almaktadır.

40-Matthew-18-3 "Size doğrusunu söyleyeyim, dönüştürülüp, küçük çocuklar gibi olmadıkça, Göklerin Egemenliği'ne asla giremezsiniz.

56/12 - Fi cennatin na'ım ( Bolluk cennetlerinin içinde. )
....
....
56/17 - Yetufu aleyhim veldanun muhalledun ( Onların üzerinde ebedi çocuklar* dolaşırlar. )

* Dizide de "Yaşlanmayan çocuklar" konu edilmektedir.









5G ve Tıyn

Telekomünikasyon sistemlerinde ve kablosuz iletişimde devreye alınan ve küresel olarak yaygınlaştırılmakta olan 5G frekans teknolojisinin insan DNA'sı üzerindeki olumsuz etkileri tartışma konusu halindedir. 95 Ghz'e kadar yükselebilen 5G frekansının DNA mutasyonuna sebebiyet vereceği ve buna bağlı olarak da kanser vakalarının tezahür edebileceği iddia edilmektedir. Ancak iyonize olmayan özelliğe sahip 5G frekansının olumsuz etkileri konusunda spesifik ve net bir döküman henüz mevcut görünmemektedir. Halen insanların odaklanmaları istenen ise "internet hızındaki artış" konusudur.


Görüleceği üzere 5G teknolojisiyle maksium 95 Ghz seviyesinde bir frekansa erişilebilecektir. 95 Ghz'lik frekans salınımı insanlığın bugüne kadar deneyimlediği en yüksek frekans seviyesidir. Yaratılışta her şey frekans olduğu gibi insan da belirli bir aralıkta titreşmekte olan ve belirli bir frekansa sahip varlıktır. 95 Ghz seviyesine varan bir frekansın maddenin atomik yapısında değişikliklere, bozunmalara yol açması kuvvetle muhtemeldir. Zira atom, çekirdek etrafında dönen yani döngüsel bir titreşim arzeden atomaltı parçacıklardan ( elektron, proton, nötron ) oluşmaktadır. 5G teknolojisinin yaygın kullanımı için gerekli olacak sıklaştırılmış baz istasyonlarından oluşan frekans şebekelerinden bu atomaltı parçacıklara tesir edecek yüksek frekans, bu parçacıkların titreşimlerini ve döngüsel paternlerini bozabilecektir. Oksijenin ( O2 ) iki adet O atomundan oluştuğu düşünüldüğünde, yüksek frekansın havadaki oksijenin yapısını da bozma ve buna bağlı olarak insanların solunum sistemlerini olumsuz etkileme potansiyeli de bulunmaktadır. Kısaca söz konusu yüksek frekansın doğada bozunmaya bağlı dejenerasyona ( soysuzlaşmaya ) yani kanserleşmeye sebebiyet verme potansiyeli çok yüksektir. Ancak küresel şeytanlar, nihai hedefleri olan "insanı kontrol ve bloke etme" saplantıları nedeniyle bu olumsuz sonuçları kasıtlı olarak dikkate almadan ilerlemektedirler.

Öte yandan teknoloji şirketlerinin 5G teknolojisinin doğa ve insan sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin kapsamlı bir bilimsel araştırma raporu olmadan hızlıca baz istasyonu yayma çabasına girmiş olmaları da bu kapsamda oldukça düşündürücüdür.

Kur'an'da yer alan ve insanın yaratıldığı maddeyi tanımlayan "TIYN" kelimesinin "Çamur" anlamına geldiği bilinse de bu kelimenin "Ses Frekansı" anlamı da olması kuvvetle muhtemeldir. 

Türkçe'de yer alan TIN / TINI kelimesi "Ayırt edici SES" anlamına gelmektedir. Bir cismin titreşiminden çıkan sese, başka nitelikteki bir cisimden aynı yükseklikte olarak çıkan SESten ayırt ettiren özelliğe "TIN / TINI" denmektedir. Ses frekansı, Ses Titreşimi olarak da anılmakta olup, "Titreşim" kelimesindeki Tİ kökünün TIYN kelimesi ile ilintisi bulunmaktadır. Arapçada Titreşim anlamına gelen "İhTİzaz" kelimesi ve ince yani yüksek frekanstaki ses anlamına gelen "Tiz" kelimesi de birbirleriyle ilintilidir. Ayrıca nota sistemindeki 7. ve en ince nota olan Sİ notası batı dillerinde Tİ olarak telafuz edilir. Kulak ÇINlaması hastalığının adı da "TİNNİtus"'tur. )

"Tune" ( İng.), "Ton" * Alm. ) "Ses tınısı / Ses vurgusu / Ses ayarı" anlamlarına gelen kelimelerdir. "TONation" ( İng ), "BeTONung"* ( Alm. ) kelimeleri "Ses Tonlaması / Vurgulama" anlamlarına gelmektedir. Maddenin ağırlık birimlerinden olan "Ton" kelimesinin "Ses" ile ilintili olması maddenin de özünün ses yani kelime olduğu ve herşeyin "Kelime" olduğu gerçeğini teyid etmektedir. Zira ayetlerle de sabit olduğu üzere yaratılış Rab'bin "Kun" ( Ol! ) kelimesiyle / sesiyle / ses frekansıyla tezahür etmiştir. ( "Müzik ruhun gıdasıdır." söylemi bu bağlamda önemli anlam içermektedir. )

* Arapça'daki" Tıyn" ( Çamur, Kil ) kelimesinin Almanca'daki karşılığının "Ton" kelimesi olması ve bu kelimenin aynı zamanda "Ses" anlamına da gelmesi dikkat çekmektedir.

Ayrıca Öztürkçe'deki "TÎN" kelimesinin "Ruh" anlamına gelmesi, Arapça'daki "Tîn / Tıyn" kelimesinin de aynı anlamı taşıyor olma ihtimalini ortaya koymaktadır. Ayetlerde bildirildiği üzere "Ruh", Rab'bin yaratış safhasında varlıklara üflediği bilinç ve bilgi frekansıdır.

6/2 - Hüvellezi halekaküm min TIYNİn sümme kada ecela ve ecelüm müsemmen ındehu sümme entüm temterun ( Sizi ÇAMURdan / SES FREKANSINDAN yaratan, sonra da vadelendiren O'dur. Belirlenen vade O’nun indindedir. Sonra siz şüphe ediyorsunuz. )

22/5 ............. ve teral erda hamideten fe iza enzelna aleyhel ma EHTEZZET ve rabet  ...... ( ............. Yeri sönmüş kuru görürsün de biz onun üzerine su indirdiğimizde TİTREŞİR ve kabarır.............. ) 

Yani 6/2 kodlu ayette "İnsanın SES FREKANSINDAN yaratıldığı" mesajı veriliyor olabilir. Zira tüm yaratılış Allahü Teala'nın "Kun!" ( Ol! ) "sesiyle" tezahür etmiştir. Bilimsel kaynaklar insanın vücut frekansının 62-72 Mhz arasında olduğunu belirtmektedir. Kur’an’da “Tıyn” kelimesinin “İnsanın yaratılışı” ile ilgili olarak geçtiği ilk ayetin kodunun 6/2 olması, insanın vücut frekansı olan 62Mhz ile uyum arzetmektedir.

İnsanın beyin frekansları ise 14 Hz - 30+ Hz aralığında yer almaktadır.


Yukarıdaki veriler itibarıyla, 95 Ghz gibi çok yüksek bir frekansın, insanın yaşam frekansı üzerinde olumsuz etkileri olması kuvvetle muhtemeldir.

İnsanın yaratılış niteliğini tanımlayan "Tıyn / Tın" kelimesinin Türkçe'deki "Deri" anlamına gelen "Ten" kelimesiyle de ilintisi kuvvetle muhtemeldir.


  









5 Nisan 2020 Pazar

Marka Bağımlılığı ... Çağdaş Putperestlik

"Marka" kelimesinin kök anlamı "İşaret, Alamet" olarak bilinse de kök anlamı "Yılan" ve "Büyük" kelimelerini içermektedir. Bu kelimenin İngilizce'de karşılığı "Mark", Fransızca'daki karşılığı "Marque", Almanca'daki karşılığı ise "Mark" kelimesidir. 

Mar = Yılan, Büyük
-K = gibi olan *

Sonuna "-k" eki gelmiş bazı kelime örnekleri; ÇıkıK, OyuK ( Tür. ), TragiQUE, LogiQUE ( Fra. ) / TragiC, LogiC ( İng. )

Bilinen anlamıyla "Marka" kelimesi, bir ürünü satmaya çalışan bir şirketin*, aynı ürünü satmaya çalışan diğer bir şirketten ayrışabilmek ve o ürünü "daha çok satabilmek" için ürüne verdikleri isimdir. 

Allahü Teala'nın insanlara eşit olarak bahşettiği nimetlerin birileri tarafından toplanıp, maddi menfaat yani para karşılığında diğer insanlara verilmesi eyleminin yani "Satmak" fiilinin satanik bir eylem olduğu, "Satmak" kelimesinde dahi "Şeytan / Satan" kelimesinin "Şeyt / Sat" kısmının bulunduğuna evvelki bölümlerde değinilmişti. 

( * "Şirket" kelimesi "Şirk" ( Ortak ) ve "Et" ( Gibi olma ) kelimelerinden oluşmakta olup, batıni anlam itibarıyla "Şirk"'e ( Ortak Koşmaya ) işaret etmektedir. Zira, insanlığı kendilerine muhtaç durumda görme ve köleleştirme arzusuyla yanıp tutuşan şirket sahiplerinin büyük bölümü insanları kendilerinin nimetlendirdikleri gibi bir düşünceye kapılmakta , kendilerini yeryüzündeki en büyük güç olarak görmektedirler. Bu zihniyet açıkça şirk zihniyetidir. )

Şirketler, "Marka Bağımlılığı" yaratabilmek için büyük çaba sarfetmekte ve bütçelerinin büyük bölümünü bu konsepte tahsis etmektedirler. Neden? Çünkü "Marka" "Put"un, "Marka Bağımlılığı" da "Putperestliğin" çağdaş isimleridir. İnsanlar, bilinçaltlarına gönderilen doğrudan veya sübliminal mesajlar sayesinde farkında olmadan uydurulmuş isimlere bağlanmakta ve onları savunur hale gelmektedirler. Bir insanın bir markaya bağımlı hale getirilmesi süreci hipnoz sürecinden farksızdır. Zira aynı kalitede olmasına rağmen sadece "markası" ve "fiyatının yüksekliği" nedeniyle bir ürünün diğer bir ürüne tercih edilmesi şartlı refleks ve hipnoz altındaki tutum ve davranış tezahürüdür. ( "Takım tutma" eğilimi de buna benzer bir durumdur. Zira "Takım ismi" de bir markadır. ) Bir çok markanın isminin ve logosunun okült ezoterik sembolizm içermesinin sebebi de sembollerdeki enerji frekansından faydalanarak zihin kontrol sağlama düşüncesidir.

"Marka bağımlılığı" yaratmaya yönelik bu süreçler, esas itibarıyla putperestliğe yönlendiren, insanların kaba madde frekansına bağımlı hale gelmesine sebep olan, ruhsal tekamülünü, idraki yükselişini ve süptil üst frekans algısını bloke eden planlı, kasıtlı ve şeytani uygulamalardır.

14/35 - Ve iz kale ibrahımü rabbic'al hazel belede aminen vecnübnı ve beniyye en na'büdel asnam

( Ve zamanında İbrahim "Rab’bim işte şu beldeyi güvenli kıl. Beni ve oğullarımı putlara kulluk etmekten uzak tut." dedi. )

Necm suresinin 23. ayetinde uyduruk isimlerle oluşturulan ve insanların tapması istenen putlardan bahsedilmektedir. ( Bu ayet doğrudan "Marka" kavramına da işaret etmektedir. )

53/23 - İn hiye illa esmaun semmeytümuh entüm ve abauküm ma enzelellahu biha min sultan in yettebiune illaz zane ve ma tehvel enfüs ve lekad caehüm min rabbihimul huda

( Kesinlikle onlar ancak, sizlerin ve babalarınızın o isimlendirdiğiniz isimlerdir. Allah onlar hakkında delil indirmedi. Kesinlikle ancak zanna ve nefislerinin o heveslendiklerine tabi olurlar. Onlara Rab’lerinden yönlendirici geldi. )

"Rekabet" kelimesinin kökünde "Rikab / Rakıb" kelimeleri bulunmakta olup, bu kelimeler "Gözetleme, Teftiş, Boyunduruğa Alma, Kontrol, Üstüne Binme*" anlamlarını içeren ve şirke, hileye, zulme ve zorbalığa sevkeden şeytani ve düşük frekanslı negatif bir olgudur.  Şirketler kendi ürünlerinin daha çok satması için aralarında anlamsız ve batıl bir mücadeleye yani rekabete girmiş durumdadırlar. Bu yolda, insanların zihinlerini kontrol edebilmek için bir çok aldatıcı reklam ve iletişim uygulamaları yapmaktadırlar. Şirketler, kurdukları kölelik sistemi içindeki köleleri de yani çalışanları da aralarında anlamsız ve batıl bir rekabete yani "sözde yükselme ve uyduruk ünvan edinme ( markalanma )" rekabetine sokmaktadırlar. "Rekabet" hususuna ilişkin Beled suresinin 13. ayetinde çok kısa ve net bilgi verilmektedir. ( * "Merkeb" kelimesi "Üstüne binilen" anlamını içermekte olup, dolayısıyla "Rekabet" kelimesi birisinin bir diğerini sömürmesi, köleleştirmesi anlamında "üstüne binmesini" tanımlamaktadır. )

90/13 - Fekkü rekabet ( Boyunduruğu, rekabeti bırakmak. )

Zuhruf suresinin 32. ayetinde açık bir şirk olan "Rab'bin rahmetinin ve nimetinin gasp edilmesi ve bölüştürülmesi" hususuna dikkat çekilmektedir. 

43/32 - E hüm yaksimune rahmete rabbik nahnü kasemna beynehüm meıyşetehüm fil hayatid dünya ve rafa'na ba'dahüm fevka ba'dın deracatin li yettehıze ba'duhüm ba'dan suhriyya ve rahmetü rabbike hayrun min ma yecmeun

( Rab’binin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında, onların aralarında geçimliklerini biz bölüştürdük. Bazılarının bazılarını buyruk vermek üzere edinmeleri için bazılarını bazılarının üstüne derecelerle yükselttik. Rab’binin rahmeti, o toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. )













4 Nisan 2020 Cumartesi

Gölgenin sembolik anlamları

"Zılal" ( Gölge ) kelimesinin Kur'an'daki bazı ayetlerde öz anlamı dışında, müteşabih ( sembolik ) ve batıni anlam yansıtacak şekilde yer aldığı izlenimi oluşmaktadır.

13/15 - Ve lillahi yescüdü men fis semavati vel ard tav'an ve kerhen ve ZILALÜhüm bil ğudüvvi vel asal
( Ve göklerde ve yerdeki kimseler isteyerek ve istemeyerek, GÖLGEleri de sabah ve akşam Allah için yere kapanırlar. )

16/48 - E ve lem yerav ila ma halekallahü min şey'in yetefeyyeü ZILALÜhu anil yemıni veş şemaili sücceden lillahi ve hüm dahırun          
( Ve GÖLGEleri Allah için sağına soluna alçalarak yere kapanan o Allah' ın yarattığı şeyleri görmediler mi? )

Yukarıdaki ayetlerde "Gölgelerin secde etmelerinden" bahsedilmekte ve gölge kavramı varlıklarla ilintilendirilmektedir. Her ne kadar Güneş nedeniyle varlıkla ilintili gölge oluşsa ve bu fenomen gölgenin literal anlamı olsa da ayette yer alan "Gölgenin secde etmesi ( yere kapanması ) kavramı vesilesiyle kaba madde frekansındaki varlıkların ( Beden / Nefs / İnsan ) süptil madde frekansındaki astral projeksiyonları ( Öz Varlık ) ifade edilmekte olabilir.

Ayrıca "Gölge" kelimesinin "Koruyucu veya zarar verici üst boyut tesirleri ( enerji frekansı )" anlamını sembolize edecek şekilde kullanıldığı da görülmektedir.

4/57 - Vellezine amenu ve amilus salihati senüdhılühüm cennatin tecri min tahtihel enharu halidıne fıha ebeda lehüm fıha ezvacün mütahheratün ve nüdhılühüm zıllen zalıla
( Ve o inananları, iyilikler yapanları, onları altlarından nehirler akan, içinde ebediyen ebedi olacakları bahçelere sokacağız. Onlara orada temiz eşler vardır. Onları koyu gölgelere sokarız. )

77/41 - İnnel muttekıne fi zılalin ve uyun ( Kesinlikle sakınanlar gölgelerin ve pınarların içindedirler. )

26/189 - Fe kezzebu hü fe ehaze hüm azabü yevmez zulleh inne hu kane azabe yevmin azım
( Onu yalanladılar da gölgeli günün azabı onları yakaladı. Kesinlikle o büyük günün azabıydı. )

39/16 - Lehüm min fevkıhim zulelün minen nari ve min tahtihim zulel zalike yühavvifüllahü bihı ıbadeh ya ıbadi fettekun
( Onlara üstlerinden ateşten gölgelikler ve altlarından gölgelikler. Bu, Allah' ın kullarını onunla korkuttuğudur. "Ey kullarım, o halde benden sakının." )

77/30 - İntaliku ila zıllin ziy selasi şu'abin ( Üç çatallı gölgeye gidin. )
77/31 - La zalilin ve la yuğniy minel lehebi ( Gölgelendiren değildir ve alevden koruyup fayda vermez. )

"Gölge" kelimesinin "enerji frekansı" anlamında kullanımı İncil ayetlerinde de görülmektedir.

42-Luke-1-35 Melek ona şöyle yanıt verdi: "Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek.

Tevrat'ta yer alan aşağıdaki ayetlerde de "Gölge" kavramının kullanımı dikkat çekmektedir. 

7-Judges-9-36 Gelenleri gören Gaal, Zevul'a, "Dağların tepesinden inip gelenlere bak!" dedi. Zevul, "Adam sandığın aslında dağların gölgesidir." diye karşılık verdi.

7-Judges-9-37 Ama Gaal ısrar etti: "Bak, topraklarımızın ortasında ilerleyenler var. Bir kısmı da Falcılar Meşesi yolundan geliyor."

Ayette "Yürüyen insanlar" dağların gölgelerine benzetilmiştir. 

13-1 Chronicles-29-15 Senin önünde garibiz, yabancıyız atalarımız gibi. Yeryüzündeki günlerimiz bir gölge gibidir, kalıcı değildir.

18-Job-8-9 Çünkü biz daha dün doğduk, bir şey bilmeyiz,Yeryüzündeki günlerimiz sadece bir gölge.

Yukarıdaki ayetlerde "Kaba madde alemi dünyadaki yaşamın gölge gibi geçici olduğu" ifade edilmektedir. Bu bir anlamda "Gölge" kelimesiyle sembolize edilen Öz Varlık'ın kaba madde alemindeki geçici deneyimi anlamını da çağrıştırmaktadır.

Aşağıdaki ayetlerde ise üst boyuttan iletilen tesirler ( enerji frekansı ) yine gölge ile sembolize edilmiştir.

51-Colossians-2-17 Bunlar gelecek şeylerin gölgesidir, aslı ise Mesih'tedir.


58-Hebrews-8-5 Bunlar göklerdekilerin ancak bir benzeri, bir gölgesi olana ruhsal hizmette bulunuyor. Nasıl ki, Musa çadırı kurmak üzereyken uyarıldı. Tanrı ona şunu buyurdu: “Her şeyi sana dağda gösterilen örnek uyarınca Yapmaya özen göster.”










3 Nisan 2020 Cuma

Cibril ve Kutsal Ruh meselesi

Cibril ve Mikal'in kutsal kaynaklarda "Melek" olarak anılan varlıklar oldukları bilinir. İncil'de yer alan şu ayet Cebrail'in "Melek" olduğunu bildrilmektedir.

42-Luke-1-19 Melek ona şöyle karşılık verdi: "Ben Tanrı'nın huzurunda duran Cebrail'im. Seninle konuşmak ve bu müjdeyi sana bildirmek için gönderildim.

Aşağıdaki ayette ise Melek ve Kutsal Ruh kavramları ayrı ayrı belirtilmiştir.

42-Luke-1-35 Melek ona şöyle yanıt verdi: "Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek.

Kur'an'da yer alan kişi isimlerinin haberciye mi, resule mi veya misale konu bir karaktere mi ait olduğu ilgili ayetlerde daima bildirilmiştir. Ancak Cibril ve Mikal'in melek olduklarına ilişkin açık ve net bir ayet bulunmamaktadır. Aksine ilgili ayetlerde sanki Cibril ve Mikal farklı varlıklarmış gibi melek kavramından ayrı belirtilmişlerdir. Öte yandan ayetler incelendiğinde Cibril'in Kutsal Ruh olduğu ortaya çıkmaktadır. Zira Cibril kelimesi Cibr ( Zorlama ) ve El ( İlah ) kelimelerinden oluşmakta olup "Allah'ın Zorlaması" anlamına gelmektedir. Yani aslında Cibril kelimesi Allah ile ilintili bir kelime olup, Ruhu temsil etmekte gibidir.

2/97 - Kul men kane adüvven li CİBRİLE fe innehu NEZZELEHU ala kalbike bi iznillahi müsaddikan li ma beyne yedeyhi ve hüden ve büşra lil mü'minın
( De ki: “Kim CİBRİL’ e düşman ise, inananlara müjde, yönlendirme ve ondan öncekileri doğrulayıcı olarak onu kalbinin üzerine Allah’ ın izni ile kesinlikle O İNDİRDİ." )

Ayette kitabı indirenin yani vahyi iletenin, Allah'ın izniyle, Cibril olduğu bildirilmektedir.

16/102 - Kul NEZZELEHU RUHUL KUDÜSİ min rabbike bil hakkı li yüsebbitellezine amenu ve hüden ve büşra lil müslimın
( De ki: "Onu, o inananlara sebat vermek için ve teslim olanlara yönlendirme ve müjde olarak Rab’binden KUTSAL RUH İNDİRDİ." )

26/193 - Nezele bihir ruhul emın ( Onu güvenilir ruh indirdi. )

Yukarıdaki 16/102 ve 26/193 kodlu ayetlerde ise kitabın Kutsal Ruh tarafından indirildiği bildirilmektedir. Bu noktada Cibril = Kutsal Ruh denklemi akla gelmektedir.

2/98 - Men kane adüvven lillahi ve MELAİKETİHI ve rusülihı ve CİBRİLE ve MİKALE fe innellahe adüvvün lil kafirın
( Kim Allah’a, O’nun MELEKLERİNE, O’nun resullerine, CİBRİL’ e, MİKAL’e düşman olursa, artık kesinlikle Allah inkarcılara düşmandır. )

66/4 - İn tetuba billahi fe kad sağat kulübüküma ve in tezahera aleyhi fe innallahe hüve mevlahu ve CİBRİLU ve salihül mü'minin vel MELAİKETU ba'de zalike zahirun
( Eğer Allah’a  tevbe ederseniz, zira kalpleriniz eğildi. Eğer ona karşı birbirinize destek olup arka çıkarsanız, kesinlikle Allah, CİBRİL ve inananların iyileri O’nun dostudur. Bunların ardından da MELEKLER destekleyip arka çıkarlar. )

Yukarıdaki 2/98 ve 66/4 kodlu ayetlerde Cibril ve Mikal, meleklerden ayrı olarak belirtilmişlerdir.

Ayrıca Bakara suresinin 34. ayetinde yer alan "Meleklere, Adem için secde edin DEDİK
" cümlesinde 1. çoğul şahıs ile çekilmiş olan "Dedik" fiili Allahü Teala ile Melekler arasındaki bir varlığı / varlıkları tanımlamakta gibidir.

2/34 - Ve iz KULNA lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba vestekbera ve kane minel kafirın
( Ve zamanında meleklere "Adem için yere kapanın." DEDİK. Böylece İblis haricinde yere kapandılar. O diretti ve kibirlendi ve inkarcılardan oldu.  )






Sualler

"Sual" kelimesinin kökünde "Araştırma, Sorma" anlamları bulunmaktadır. "Mesele" ve "Sail" ( Sual Eden, Araştıran ) kelimesi de "Sual" kökünden türemiş olan kelimelerdir. 

Sual etmek yani soru sormak, bilgi sahibi olmanın ve dolayısıyla tekamülün yegane yoludur. Yusuf suresinin 7. ayetinde deneyimlenen her olgu ve olayın bir ayet olduğu ve sual edilmesi yani araştırılması durumunda o ayete ilişkin bilgilere erişilebileceği bildirilmektedir. Bir başka deyişle "Araştıran için sır diye bir şey olmadığı" dolaylı olarak bildirilmektedir.

12/7 - Lekad kane fı yusüfe ıhvetihı ayatün lis sailın ( Yusuf’ da, kardeşlerinde, sual edenler için ayetler vardı. )

Kur'an  ayetlerinde "Sual etme" konusu defaatle vurgulanmıştır. Nahl suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Hatırlama sahiplerine sual edilmesi" ve "Suallerin cevaplarının da kitaplarda olduğu" bildirilmektedir.

16/43 - Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta'lemun
( Ve senden önce, onlara vahyettiğimiz erkeklerin haricindekileri göndermedik. O halde, eğer bilmemekteyseniz, hatırlama sahiplerine sual edin. )

16/44 - Bil beyyinati vez zübür ve enzelna ileykez zikra li tübeyyine lin nasi ma nüzzile ileyhim ve leallehüm yetefekkerun
( Açık delillerle ve kitaplarla. İnsanlara, onlara o indirdiğimizi açıklaman için sana hatırlamayı indirdik. Umulur ki fikrederler. )

Ayetlerde geçen ve sual edilen konular şöyledir.

1- Allahü Teala ile ilgili

2/186 Ve kullarım sana benden sual ettiklerinde kesinlikle ben yakınımdır. Beni çağırdıklarında çağıranın çağrısını kabul ederim. O halde beni kabul etsinler ve bana inansınlar. Umulur ki onlar doğru olurlar. 

2- Ay'ın Hilalleri 

2/189 Sana hilalleri hakkında sual ederler. De ki: "Onlar insanlar için ve hac için vakitlerdir. İyilik eve arkasından gelmek değildir. Lakin iyilik kişinin sakınmasıdır. Eve kapılarından gelin ve Allah’tan sakının. Umulur ki iflah olursunuz."

3- Ne Harcanmalı?

2/215 Sana, neyi harcasınlar, ne harcanmalı diye sual ederler. De ki: "O hayırlısından harcadıklarınız ana baba, yakınlar, yetimler, yoksullar, yolda kalmışlar içindir. Hayırlısından ne yaparsanız kesinlikle Allah onu bilendir."

2/219 Sana şaraptan ve kumardan sual ederler. De ki: "Onlarda insanlar için büyük günah ve faydalar vardır. Onların günahları faydalarından daha büyüktür." Sana neyi harcayacaklarını sual ederler. De ki: "Fazlasını ve iyisini." İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki düşünürsünüz. 

4- Savaşın haram olduğu aylar

2/217 Sana savaşın, içinde haram olduğu aydan sual ederler. De ki: "Onun içinde savaşmak büyük günahtır. Allah yolunda engellemek, onu ve Mescid-i Haram’ ı inkar etmek, sahiplerini ondan çıkarmak Allah’ ın indinde daha büyük günahtır. Fitne öldürmekten daha büyük günahtır." Eğer istidatları olsa, sizi dininizden döndürene kadar savaşmaktan geri durmazlar. Sizden kim dininden dönerse ve inkarcı olarak ölürse işte onlar, onların çalışmaları dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar ateşin sahipleridirler. Onlar onun içinde ebedidirler.

5- Şarap ve Kumar

2/219 Sana şaraptan ve kumardan sual ederler. De ki: "Onlarda insanlar için büyük günah ve faydalar vardır. Onların günahları faydalarından daha büyüktür." Sana neyi harcayacaklarını sual ederler. De ki: "Fazlasını ve iyisini." İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Umulur ki düşünürsünüz. 

6- Yetimler

2/220 Dünyada ve ahirette ve sana yetimlerden sual ederler. De ki: "Onların iyileştirilmesi hayırlıdır. Eğer onlara karışıp, ortak olursanız onlar kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu, iyileştirenden bilir. Şayet Allah dileseydi sizi lanetlerdi. Kesinlikle Allah yücedir hakimdir."

7- Aybaşı Hali

2/222 Ve sana aybaşından sual ederler. De ki: "O eziyettir." O halde aybaşı içindelerken kadınlardan uzaklaşın. Onlar temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, onlara Allah’ ın size emrettiği yerden yetin. Kesinlikle Allah tevbekarları ve temizlenenleri sever. 

8- Resulden Kitap İndirmesinin Sual Edilmesi

4/153 Kitap sahipleri, sana, kendilerine gökten kitap indirmeni sual ederler. Musa' ya bundan daha da büyüğünü sual etmişlerdi de "Allah' ı bize açıkça göster." demişlerdi. Böylece zulümlerinden dolayı onları yıldırım yakaladı. Sonra, o kendilerine gelen açık delillerin ardından buzağıyı edindiler de onları bundan affettik. Musa' ya açık delil verdik. 

9- Helal Kılınanlar

5/4Sana, onlara neyin helal kılındığını sual ederler. De ki: "Size temizler helal kılındı." Allah' ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların size tuttuklarından yiyin. Üzerine Allah' ın ismini hatırlayın ve Allah’tan sakının. Kesinlikle Allah, hızlı hesaplayandır. 

10- Vakia / Saat 

7/187 Sana, "Vuku bulması, karar kılınması ne zaman?" diye saati sual ediyorlar. De ki: "Onun ilmi kesinlikle Rab’bimin indindedir. Onu, O’nun haricinde vaktinde tecelli ettirecek yoktur. Göklerde ve yerde ağırdır. O size ancak ansızın gelecektir.” Kesinlikle sen onu gizleyenmişsin gibi sana sual ediyorlar. De ki: "Kesinlikle onun ilmi Allah' ın indindedir ve lakin insanların çoğunluğu bilmezler."

33/63 İnsanlar sana saat hakkında sual ederler. De ki: "Onun ilmi kesinlikle Allah' ın indindedir. Ne bilirsin belki saat yakındır."

70/1 Sual eden, vaki azabı sual etti.

79/42 Sana saatten sual ediyorlar "Onun oluşu ne zamandır?"

11- Enfal* ( Ganimetler ? )

8/1 Sana ganimetlerden sual ediyorlar. De ki: "Ganimetler Allah ve resul içindir. O halde, eğer inananlarsanız Allah’tan sakının. Aranızı iyileştirin ve Allah’a  ve O’nun resulüne itaat edin."

* Enfal kelimesi Nefl kelimesinin çoğulu olup, "Sevap için yapılan ibadet ve İhsan etmek" anlamına da gelmektedir.

12- Gerçek

10/53 Ve sana "O gerçek mi?" diye haber sual ediyorlar. De ki: "Evet ve Rab’bim, kesinlikle o gerçektir. Sizler aciz bırakanlar değilsiniz."

13- Ruh

17/85 Ve sana ruhtan sual ediyorlar. De ki: "Ruh, Rab’bimin işlerindendir. İlminden size azıcık haricinde verilmemiştir."

14- Zülkarneyn

18/83 Ve sana Zülkarneyn'den, iki boynuzludan sual ediyorlar. De ki: "Size ondan hatırlatma okuyacağım."

15- Dağlar

20/105 Ve sana dağlar hakkında sual ediyorlar. O halde de ki: "Rab’bim onları parçalar, temelinden yıkarak ufalayıp savurur."

16- Din Günü ( Yevmed Din )

51/12 “Din günü ne zamandır?” diye sual ederler.

17- Ayağa Kalkış Günü ( Yevmel Kıyameh ) 

7576 "Ayağa kalkış günü ne zaman?" diye sual eder.














İlahi Nizamda Ödül ve Ceza Kavramları

Ödül ve Ceza, bu kelimelerin bilinen en basit anlamları itibarıyla, bazı varlıkların bazı varlıkları yönlendirebilmeleri için kullandıkları totaliter, diktatorial ve aşağılayıcı bir sistemin bileşenleridir. Esas itibarıyla bu sistem henüz yeterli idrak seviyesine erişmemiş, nefsaniyet olgusundan sıyrılamamış, öz varlık bilinci oluşmamış yani henüz tekamül sürecinin başlarında olan varlıklar için geçerli olan bir sistemdir. Zira tekamül yolundaki varlıklar, eylemlerinin sonuçlarına ilişkin gerçekleşecek karşılıklandırılmanın kendi ruhlarında tezahür edecek hal değişimlerinden başka bir şey olmadığını bilirler. Bu nedenle Kur'an'da "Hesap görücü olarak nefsin sana yeter." ifadesi bulunmaktadır.

17/14 - İkra' kitabek kefa bi nefsikel yevme aleyke hasıba ( Kitabını oku. O gün nefsin, hesap görücü olarak sana yeter. )

Ödül ve Ceza kelimelerinin Kur'an'daki karşılıkları sırasıyla "Ecir" ve "Ceza" kelimeleri olup, anlamları ise şöyledir.

Ecir = Herhangi bir eylem karşılığında verilen maddi veya manevi olumlu karşılık ( Kök anlam olarak sadece "Karşılık" anlamı da bulunmaktadır. )

Ceza = Herhangi bir eylemin karşılığı ( Türkçe'deki "Eczahane" kelimesi "Ecza" ve "Hane " kelimelerinin birleşiminden oluşmakta ve "Karşılık evi" anlamına gelmektedir. Yani "tıbbi soruna tıbbi çare, karşılık bulma evi / yeri" anlamındadır. ) Dolayısıyla "Ceza" kelimesi kök anlam itibarıyla "Herhangi bir eylemden dolayı uygulanan maddi veya manevi mahrumiyet veya olumsuz durum" anlamına gelmektedir.

Kur'an'da "Ecir" kelimesi 108 kere, "Ceza" kelimesi ise 117 kere tekrarlanmaktadır. Her iki kavramın da  tekrar adetlerinin nümerolojik değerlerinin "9" olması aslında "Ecir" ve "Ceza" kelimelerinin özde aynı anlama işaret ettiklerini bildirir niteliktedir. Zira, "Ecir" kelimesi de "Ceza" kelimesi de kök anlam olarak "Karşılık" anlamına gelmektedir. Bir başka deyişle, nihayetinde varlıkların tekamülü için tesis edilmiş olan ilahi nizamda "Kötü ve olumsuz anlam yüklenmiş" şekilde bir "Ceza" kavramı bulunmamakta sadece "Eylemlerin karşılığını alma" kavramı bulunmaktadır. 

"Ecir" ( Ödül ) kelimesi Kur'an ayetleri itibarıyla incelendiğinde ilahi nizamdaki ödül kavramının algılanandan, bilinegelenden çok farklı olduğu ve tamamen varlığın öz denetimine ve idrakine dayalı bir olgu olduğu görülmektedir.  Aşağıdaki ayetler "Ecir" kavramının ne olduğunun idrak edilmesine yardımcı olmaktadır.

2/62 - İnnellezine amenu vellezine hadu ven nesara ves sabiıne min amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe lehüm ECRUHÜM ınde rabbihim ve LA HAVFÜN aleyhim ve LA HÜM YAHZENUN

( Allah’a ve sonraki güne inananlardan ve iyilikler yapanlardan olan o inanan Yahudilere, Nasıralılara ve Sabiilere, artık onlara Rab’lerinin indinde kesinlikle ÖDÜLLERİ vardır. Onlara KORKU YOKTUR. Onlar HÜZÜNLENMEZLER. )

2/112 - Bela men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün fe lehu ECRUHU inde rabbihı ve la HAVFÜN aleyhim ve la hüm YAHZENUN

( Bilakis. Kim yüzünü Allah’a teslim ederse ve o iyilik yapan olursa böylece Rab’binin indinde ÖDÜLÜ onadır ve üzerlerine KORKU YOKTUR ve onlar HÜZÜNLENMEZLER. )

7/49 - E haülaillezıne aksemtüm la yenalühümüllahü bi rahmeh ÜDHULÜL CENNETE LA HAVFÜN ALEYKÜM VE LA ENTÜM TAHZENUN
( “Allah onları rahmetine erdirmiyecek." diye yemin ettikleriniz bunlar mıydı? GİRİN CENNETE, ÜZERİNİZE KORKU YOKTUR. SİZLER HÜZÜNLENMEZSİNİZ. )

Adedi artırılabilecek olan bu örnek ayetlerde açıkça görülen husus, Rab'bin en büyük ödülünün "Korku ve "Hüzün duygularından arınma" olduğudur. Zira, bir varlığın frekansının yükselmesi ve ruhsal tekamüle ermesinin önündeki en büyük engel, o varlığı kaba madde frekansına ( dünya / cehennem ) bir pranga gibi bağlayan ve "Azap" kavramının iki temel bileşeni olan düşük frekanslı "Korku" ve "Hüzün" duygularıdır. Küresel şeytanların insanları tam kontrol altına alma projesi kapsamındaki temel silahları da bu iki duygudur. Korku ve hüzün duygularından arınan bir varlık üst boyuta yani yarı süptil alem olan cennete geçişe hazır hale gelir.

"Ceza" kavramı aşağıdaki ayetlerde, "yapılan eylemlerin karşılığının alınması" anlamında yer almaktadır.

6/120 - Ve zeru zahiral ismi ve batıneh innellezine yeksibunel isme SEYÜCZEVNE BİMA KANU YAKTERİFUN
( Ve günahın açığını da, görünürünü de gizlisini de bırakın. Kesinlikle o günah kazananlar, o İŞLEDİKLERİNDEN DOLAYI KARŞILIKLANDIRILACAKLARDIR. )

66/7 - Ya eyyühellezine keferu la ta'tezirül yevme innema TUCZEVNE MA KÜNTÜM TA'MELUN
( Ey o inkarcılar, bugün özür dilemeyin. Kesinlikle O YAPMAKTA ODUKLARINIZLA KARŞILIKLANDIRILACAKSINIZ. )

Rab'bimiz, "Karşılıklandırma" kavramına, "Kalpteki Sükunet" ve "Kalpteki Hastalık / Azap" ifadeleriyle de işaret etmekte ve döngü sonunda tüm insanların yaptıklarına göre cennet veya cehennem* deneyimini tattıracağını ayetlerinde bildirmektedir. Cennet kavramının yarı süptil üst frekans olan Sirius, cehennemin ise kaba madde frekansı olan dünya olduğu hatırlanmalıdır. ( * Cehennem deneyimi, reenkarnasyonlar vesilesiyle dünyada deneyimlenen yaşamlarda maruz kalınan korku ve hüzün olgularıdır. )

48/4 - Hüvellezi ENZELES SEKINETE Fİ KULUBİL mü'minıne li yezdadu imanen mea ımanihim ve lillahi cünudüs semavati vel ard ve kanellahü alimen hakıma
( İnananların inançlarını inançlarıyla artırmak için KALPLERİNİN İÇİNE SÜKUNETİ İNDİREN O'dur. Göklerin ve yerin orduları, askerleri Allah içindir. Allah bilendir hakimdir. )

2/10 - Fİ KULUBİHİM MERADUN fe zadehümüllahü merada ve lehüm AZABUN elimun bima kanu yekzibun
( KAPLERİNDE HASTALIK VARDIR. Böylece Allah onlara hastalıklarını artırır ve yalanlamış olduklarından dolayı elim AZAP onlaradır. )












2 Nisan 2020 Perşembe

Kadim bir saptırma metodu : Şirk

Cin şeytanları, insanları Allah yolundan ve Kur'an ilminden uzaklaştırabilmek, insanların ruhsal tekamüllerini engelleyip onları kaba madde alemi dünyaya hapsedebilmek için İblis'in Adem'i sevkettiği "Şirk" ( Ortak koşma ) fenomenini ana metod olarak kullanmaktadırlar. Şirk kavramı kısaca "Habercileri, bazı kişileri veya kendisini putlaştırma, ilahlaştırma ve Allahü Teala ile eş seviyede addetme " sapkınlığıdır. 

Bu duruma en çarpıcı örnek bazı cemiyetlerde Haberci Muhammed'in "Kainatın efendisi" olarak zikredilmesidir. Oysa ki Fatiha suresinin 2. ayetinde çok açıkça bildirilmektedir ki "Alemlerin Rab'bi Allahü Teala'dır." Ayrıca Marifetname’nin ön sözünde, Yusuf-i Nebhanî'nin Envar-ı Muhammediyye kitabının 13. sayfasında ve İmam-ı Rabbanî'nin Mektubat’ının 122. mektubunda Allahü Teala'nın, Haberci Muhammed'e hitaben "Sen olmasaydın kainatı yaratmazdım." cümlesini kurduğu iftira edilmektedir.

Tarih boyunca, küresel şeytanlar tarafından toplumlarda hoca, şeyh, imam, hazret, efendi, derviş, evliya, mürşid, alim gibi muhtelif isimler altında tezahür ettirilen kişiler toplumları bölerek, onları mezhepler, cemaatler, tarikatler altında toplayıp ayrıştırarak Allah yolundan saptırmaya çalışmışlardır. Hem küresel kölelik sistemi projesinde görev almak, hem de şahsi menfaat sağlamak hırsına kapılmış bu küresel ajanların, ardına sığındıkları en önde gelen söylem ise "Kur'an'ın öyle herkes tarafından anlaşılamayacağı, insanların Kur'an'ı anlamak için mutlak surette bir mürşide, bir lidere ihtiyaçları olduğu." söylemidir. Bu söylem kullanılarak bugüne kadar "Hadis Kitabı" tanımlamasıyla veya başka isimler altında bir çok kitap yazılmış ve Kur'an ilmine tamamen ters olan şeytani öğretiler insanlara telkin edilmeye ve insanlar Kur'an ilminden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.

Kısaca "Şirk metodu" olarak tanımlanacak bu duruma ilişkin olarak Kur'an'da çok açık yani ayrıca açıklama gerektirmeyecek ayetler bulunmaktadır. Önemli kısımlar altı çizili olarak belirtilmiştir.

2/186 - Ve iza seeleke ıbadı annı fe innı karıb ücıbü da'veted daı iza deani fel yestecıbu lı vel yü'minu bı leallehüm yarşüdun
( Ve kullarım sana benden sual ettiklerinde kesinlikle ben yakınımdır. Beni çağırdıklarında çağıranın çağrısını kabul ederim. O halde beni kabul etsinler ve bana inansınlar. Umulur ki onlar doğru olurlar. )

Ayette insanların Haberci'ye Allah hakkında soru sormaları yerine doğrudan O'na yönelmeleri ve dua vesilesiyle Allahü Teala'yı hissetmeye, O'nu sezmeye çalışmaları gerektiği bildirilmektedir. Bir başka deyişle, Allah ile araya hiç bir insanın ( Haberci ve Melekler dahil ) konulmaması gerektiği misal yoluyla bildirilmektedir.

10/15 - Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezine la yercune likaene'ti bi kur'anin ğayri haza ev beddilh kul ma yekunü lı en übeddilehu min tilkai nefsı in ettebiu illa ma yuha ileyy innı ehafü in asaytü rabbi azabe yevmin azım
( Ve onlara ayetlerimiz açık deliller olarak okunduğunda, o bize kavuşmayı ummayanlar "Bundan başka Kur'an getir veya onu değiştir." dediler. De ki: "Benim için onu bundan kendimce değiştirmek olmaz. Kesinlikle ben ancak o bana vahyedilene tabi olurum. Eğer Rab’bime isyan edersem, kesinlikle ben büyük günün azabından korkarım." )

6/114 - E fe ğayrallahi ebteğıy hakemen ve hüvellezi enzele ileykümül kitabe müfassala vellezine ateynahümül kitabe ya'lemune ennehu münezzelün min rabbike bil hakkı fe la tekunenne minel mümterın
( Size kitabı ayrıntılandırılmış olarak indirdiği halde Allah’tan başka hakem mi arayayım? Ve o kendilerine kitap verdiklerimiz, kesinlikle onun gerçekten Rab’lerinden indirilmiş olduğunu bilirler. O halde şüphe edenlerden olma. )

53/2 - Ma dalle sahıbuküm ve ma ğava ( Arkadaşınız sapmadı ve azmadı. )
53/3 - Ve ma yentıku anil heva ( Ve hevesinden konuşmaz. )

43/31 - Ve kalu lev la nüzzile hazel kur'anü ala racülin minel karyeteyni azım
( Ve "Bu Kur'an iki büyük şehirden bir adamın üzerine indirilmeli değil miydi?" dediler. )

46/9 - Kul ma küntü bid’an miner rusuli ve ma edri ma yuf’alu bi ve la biküm in ettebiu illa ma yuha ileyye ve ma ene illa nezirun mubin
( De ki: "Ben resullerin yeganesi, özeli değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmem. Kesinlikle ancak o bana vahyedilene tabi olurum. Ben apaçık uyarıcı haricindeki değilim." )

64/12 - Ve eti'üllahe ve eti'ür resule fe in tevelleytüm fe innema ala resulinel belağül mübin
( Ve Allah’a  itaat edin. Resule itaat edin. Artık eğer yüz çevirirseniz, kesinlikle resulün üzerine olan apaçık ulaştırmadır. )

6/100 - Ve cealu lillahi şürakael cinne ve halekahüm ve haraku lehu benıne ve benatin bi ğayri ılm sübhanehu ve teala an ma yesıfun
( Ve Allah için cinleri ortaklar kıldılar. Halbuki onları yarattı. İlimsizce O’na oğullar, kızlar uydurdular. O yücedir ve o vasfettiklerinin üzerindedir. )

3/64 - Kul ya ehlel kitabi tealev ila kelimetin sevain beynena ve beyneküm en la na'büde illellahe ve la nüşrike bihı şey'en ve la yettehıze ba'duna ba'dan erbaben min dunillah fe in tevellev fe kul üşhedu bi enna müslimun
( De ki: "Ey kitap sahipleri, bizim ve sizin aranızda aynı, eşit olan kelimeye geliniz. Ancak Allah’a  kulluk edelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Bazılarımız bazılarını Allah’tan başka Rabler edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse, şahit olarak kesinlikle biz teslim olanlarız deyin." )

3/80 - Ve la ye'müraküm en tettehızül melaikete ve nebiyyıne erbaba e ye'müruküm bil küfri ba'de iz entüm müslimun
( Ve size, melekleri ve habercileri Rabler edinmenizi emretmez. Teslim olanlar olmanızdan sonra, size inkarı mı emreder? )

17/73 - Ve in kadu le yeftinuneke anillezı evhayna ileyke li tefteriye aleyna ğayrahu ve izen lettehazuke halıla
( Ve neredeyse seni, o sana vahyettiğimiz hakkında, bize ondan başkasını uydurman için fitneye düşüreceklerdi. O zaman seni sadık samimi dost edineceklerdi. )

17/74 - Ve lev la en sebbetnake lekad kidte terkenü ileyhim şey'en kalıla
( Ve şayet sana sebat vermemiş olsaydık, onlara doğru, az şey kadar meyledecektin, terkedecektin. )

66/1 - Ya eyyühen nebiyyü lime tüharrimu ma ehallellahu leke tebteğıy merdate ezvacike vallahü ğafurun rahımun
( Ey haberci, eşlerinin rızasını arayarak, Allah' ın sana helal kıldığını neden haram kılıyorsun? Allah affedendir merhametlidir. )

10/59 - Kul e raeytüm ma enzelellahü leküm min rizkın fe cealtüm minhü haramen ve halala kul allahü ezine leküm em alellahi tefterun
( De ki: "Allah' ın size rızıklardan indirdiklerini görüyor musunuz? Onlardan haram ve helal kıldınız." De ki: "Allah size izin mi verdi? Yoksa Allah’a  uyduruyor musunuz?" )

66/1 ve 10/59 kodlu ayetlerde Haberci dahil hiç kimsenin Kur'an'da bildirilenlerin dışındakileri insanlara haram kılmaya hakkı olmadığı açıkça bildirilmektedir.

2/27 - Ellezine yenkudune ahdellahi min ba'di mısakıh ve yaktaune ma emerallahü bihı en yusale ve yüfsidune fil ard ülaike hümül hasirun
( O verdikleri sözleri sonrasında Allah’a  olan ahdini bozanlar ve Allah’ ın birleştirilmesini emrettiğini kesip ayıranlar ve yerde bozgun yapanlar, işte onlar hasarlananlardır. )

2/27 kodlu ayette kitapların ve insanların birleştirilmesi, Allah'ın ve dinin birlenmesi yerine kutsal kitapların birbirlerinden ayrıştırıldığından, insanların mezheplere ve tarikatlare bölünerek dinde bozgunculuk yapıldığından ve Allah'a şirk koşulduğundan bahsedilmektedir.




Kur'an'daki bilimsel verilere örnekler

Yaratılışın kodlarını içeren ve tüm bilimsel teorilerin ve teoremlerin yegane kaynağı olan Kur'an'da yer alan bilimsel verilerden bazıları "Konu ( İlgili Ayetin Kodu )" formatında aşağıda yer almaktadır. 

Aşağıdaki konular bu blogda bölümler halinde yer almakta olup, detaylar için ilgili bölümler incelenebilir. Tespitlerde, ayetin anlamsal içeriği, ayet kodu, ayetteki kelime adedi, ayette bulunan konuyla ilgili kelime veya kelimeler ve bu kelimelerin ayetteki sıra numaraları gibi parametreler dikkate alınmıştır. 

- Pi Sayısı ( 33/14, 30/14 )

- Atar Damar ( Aorta - Vetin ) ( 69/46 )

- Karbon Gezegen ( 14/50 )

- Epidermolysis Bullosa ( Derilerin pişmesi ) ( 4/56 )

- Hanacir ( Larynx-Gırtlaklar ) ( 33/10, 40/18 )

- Toplar damar ( Vena Cava - Verid ) ( 50/16 )

- Polifaze Elektrik Sistemi ( 12 Pınar ) ( 2/60 )

- Elektron Volt ( Sekar ) ( 54/48, 74/26-27, 74/42 )

- Göz Kırpma Hareketi ( Lemhil Besar ) ( 16/77 )

- Gözün Bileşenleri ( 2/7 )

- Yerçekimsel Dalgalar ( Gravitational Waves ) ( 7/187, 25/46 )

- Yılanın Kromozom Sayısı ( 20/20 )

- Kozmik İnci ( İncili Yıldız ( Kevkebün Dürriyyün ) ( 24/35 )

- Kalp Hastalıkları Adedi ( 2/10 )

- Kekemelik ( Dildeki Düğüm - 20/27 )

- Kulağın Anatomik Yapısı ( 2/7 )

- DSN ( Deep Space Network ) ( Sabit Çömlekler - 34/13 ) 

- Kemik İliğinden Sperm Üretilmesi ( 86/7 ) 

- Beyaz Cüce ( Güneşin dürülmesi - 81/1 ) 

- Kurt ( Canis Lupus ) ve Kurt Adam Sendromu ( 12/13 ) 

- Maymun Kromozomları ( 2/65 ) 

- Muz Çeşitleri ( 56/29 ) 

- Çekirdeksel Yarılma ( Nuclear Fission ) ( 6/95 ) 

- Nükleer Çekim Alanı Teorisi ( Nuclear Gravitational Field Theory - Intrinsic Spin ) ( 19/25 )

- Oksijenin Atomik Yapısı ve Fotosentez ( 81/18 ) 

- Yörünge ve Planck Sabiti ( 21/33 ) 

- Pastörizasyon ( 47/15 ) 

- Atmosferik Basınç ( 6/125 ) 

- Elementlerin Periyodik Tablosu ve Bohrium ( 65/12 )

- Progeria ( 73/17 ) 

- Aliin / Sarmısak ( 2/61 ) 

- Deniz Seviyesi Yükselmesi ( 21/44 ) 

- Ses Hızı ( 3/39 ) 

- Sirius - Canis Major ( 53/49 ) 

- Güneşin Çekim Kuvveti ( Solar Gravity ) ( 25/46 ) 

- Soygazlar ( Nühas - Yahmum ) ( 55/35, 56/43 ) 

- Stargate ( Kavseyni - İki yay ) ( 53/9 ) 

- Her Şeyin Sudan Yaratılması ve H2O ( 21/30 ) 

- Hipnotik Trans ( 18/18 ) 

- Yaprağın Bileşenleri ( 20/121 ) 

- Yerin Çapı ( 55/33 ) 

- Takımyıldızlar ( Buruc suresinin kodu ve Büruc kelimesinin Kur'an'daki frekansı ) 

- Atom ( Zerre ) ( Zerre kelimesinin tekrar adedi ve Avogadro Sayısı ) 

- İnsanın Yaratılışı ve 46 Kromozom ( 39/6 ) ( Nikah kelimesinin tekrar adedi 23 ) 

- Sülfürik Asit Yağmuru ( 30/51 ) 

- Korunmuş Tavan ( Van Allen Belt ve Atmosfer ) ( 21/32 ) 

- Beyinin Bileşenleri ( 21/18 ) 

- Dilin Bileşenleri ( Lisan kekimesinin tekrar adedi 17 ) 

- Kola Sondaj Kuyusu ( Kola Superdeep Borehole ) ( 12/10 )

- Yerin Yarıçapı ( 6/35 ) 

- Suni Döllenme ( 19/20 ) 

- Yin Yang Sembolü ( 6 sayısı 9 kere, 9 sayısı 6 kere tekrarlanır ) 

- Örümceğin Bileşenleri ( 29/41 ) 

- At Katır ve Eşek Kromozoları ( 16/8 ) 

- Katarakt VF 14 Tedavi Endeksi ( 2/7 ) 

- Soğuk Alev ( Cool Flame ) ( 21/69 ) 

- Fibonacci Sayıları ve Altın Oran ( 16/18 ) 

- Çekirgenin Anatomik Yapısı ( 54/7 ) 

- Telomer Kısalması ( 13/41, 21/44 ) 

- Demir ( 22/21 ) 

- Rüya ( 12/5 ) 

- Oktav ( 17/64 ) 

- Su ( "Ma" kelimesinin Kur'an'daki tekrar adedi ) 

- Adem ve Atom ( Yokluk ) 

- Sağ Beyin ve Sol Beyin ( 56/8-9 ) 

- 70,000 Yıllık Reenkarnasyon Döngüleri ( 69/32 )

- SBSL ( Single Bubble Sonoluminiscence ) ( Tevrat 1 Tekvin1-3 )

- Akord Frekansı 440 mhz ( 22/5 ) 

- Güneş Tutulması Fazları ( 75/9 ) 

- Nebula ( 41/11 )

- Sonik Ateş Söndürme ( Ses ile ateşi söndürmek ) ( 36/29 )

- Zzakkum Tomurcuğu ( 37/65 )

- DMT ( Dimetil Triptamin ) ( 2/57 )

- Amniotik Sıvı ( 19/24 )

- Pulsar ( 86/3 )

- İkili Kara Delik ve Solucan Deliği ( 18/83 )

- Şi'ra Sirius Tiras Zürka Türk ( 17/93 )

- Mu Ma M Mumya

- Kristal Alıcı Verici ( 27/44 )

- Gölcük Depremi ( Zilzal suresi 99. sure 8 ayet ) 

- Kozmik Hizalanma ve Kuantum Sıçraması ( 84/17-18 )

- Hibrid ( Cibril - Cifril - İfrit )

- 47. Kromozom Teknolojisi ve DARPA ( 4/119 - 47 kelime )

- Metonik Döngü ve 19 Güneş Yılı ( 21/33 ) 

- Genetik Klonlamada Kulak Kök Hücresi ( 4/119 )

- Atom Altı Parçacıklar ( Kuarklar ) ( 10/61 )

- Evrenin Genişlemesi ( 51/47 )

- Evrenin Dürülmesi ( 21/104 )

- Big bang ( 21/30 )

- Ayın Yörüngesel Hareketi ( 36/39 )

- Ayın Yörüngesel Hareket Süresi 27 Gün ( Ay kelimesi 27 kere tekrarlanmaktadır. ) 

- Helium ve Hidrojen Atomları ve Güneş ( 91. sure Güneş suresi ve her ayet "He" harfiyle bitiyor. ) 

- Paralel Evrenler ( 2/29 ) 

- Görelilik ve Işık Hızı ( 22/47 )

- İp ( Sicim Teorisi ) ( 3/103 )

- Kova Burcu - Kova Çağı ve 11 ( 12/4-19 )

- Güç ( P ) ( İncil - 45 Roman 8-38/39 )

- Gün ve Yaz Gündönümü ( 25/45 )

- Alfabedeki Sesli ve Sessiz Harfler ( 8/21 )

- Byte Kavramı ( 2/127-128 )

- Prefrontal Cortex ( 96/16 )

- Ranvier Düğümleri ( 113/4 )

- Binary Kodları / İkili Sistem ( 39/23 )

- Doğadaki 7 Fenomeni ( Fatiha ve Maun sureleri, 7 Nota, 7 Rrenk, 7 Çakra, 7 Gök )

- Delüzyon ( 22/2 )

- Erkeğini Yiyen Dişi Örümcek ( 29/41 )

- Fraktal geometri, kaos teorisi döngüler ( 2/28, 2/260, 7/57 )

- 8 Harfli DNA Hachi Moji ( 39/23 )

- 3 Günlük Post Ovülasyon ( 19/10 )

- Cyanosis - Hipoksi Maviliği ( 20/102 )

- Katarakt ve Depresyon ( 12/84 )

- Hubble Sabiti 70 km/sn ( 25/46 )

- Spermin Bileşenleri ( 76/2 )

- Disposophobia ( Harcama Korkusu / Biriktirme Sendromu ) ( 3/157, 10/58, 43/32, 104/2, 17/100, 59/9 )

- İsland ( İsa'nın Adası ) - İstemplum / İstanbul 

- RADyo Dalgaları ( 2/19 ) 

- Right Ascension Left Descension ( 18/17 )

- Çift Yarık Deneyi ( Young deneyi ) ( 2/104, 15/8, 16/9, 44/29, 90/7 )

- Tinnitus ve Tını ( 6/2 )

1 Nisan 2020 Çarşamba

Kontrol obsesyonu ve Nihilizm

"- Do you believe in fate, Neo? ( Kadere inanır mısın Neo? )
- No. ( Hayır )
-Why not? ( Neden olmasın ? )
- Because I don't like the idea that I'm not in control of my life." ( Çünkü hayatımın benim kontrolüm altında olmadığı fikrinden hoşlanmıyorum. )

Yukarıdaki replikler 1999 yılında vizyona girmiş olan ve nihilist bir yeni dünya düzeni mesajını veren Matrix filmindeki Morpheus ve Neo* karakterleri arasında geçmektedir. Bu diyalogda Neo, dolaylı olarak nihilizmin tanımını yapmaktadır. Zira, ateizm unsurlarını da içeren ve her türlü dini, ahlaki ve ilmi prensibin, ilahi kader mekanizmasının ve yaratıcının reddi anlamına gelen ve sistemsizliği savunmasına rağmen özünde bir inanç sistemi olan yani satanizm olan nihilizm anlayışı aşağıdaki başlıklarda  özetlenebilmektedir.

1- Yaratıcının olmadığına inanmak
2- Kaderin olmadığına inanmak
3- Ahlaki değerlerin olmadığına inanmak
4- Özgürlüğün sınırsızca her istenenin yapılabileceği anlamına geldiğine inanmak
5- KONTROLÜN tamamen kendinde olabileceğine inanmak
6- Hayatın bir hedefi ve anlamı olmadığına inanmak

Neo ayrıca filmin sonunda şu sözleri söylemektedir.

“Biliyorum oradasın. Seni şimdi hissedebiliyorum. Korktuğunu biliyorum….bizden korkuyorsun. Değişimden korkuyorsun. Geleceği bilmiyorum. Sana bunun nasıl biteceğini söylemek için gelmedim. Sana bunun nasıl başlayacağını söylemek için geldim.  Bu telefonu kapatacağım ve bu insanlara, senin onlara göstermek istemediğini göstereceğim. Onlara sensiz bir yaşam göstereceğim. Kuralsız ve kontrolsüz , sınırları ve kısıtlamaları olmayan bir Dünya. Herşeyin mümkün olduğu bir Dünya. Gitmeye başladığımız noktada sana bir seçim bırakıyorum.”

Yukarıdaki sözler açık ve net bir şekilde satanizmin hakim olduğu bir dünya düzenini tanımlamaktadır.

* "Neo" ( Yeni ) kelimesindeki harfler ile "One" ( Bir ) ve "Eon" ( Şeytan ) kelimeleri de oluşturulabilmektedir. "Neo" aslında "Eon"'u yani şeytanı temsil etmektedir.


Filmdeki şu sahnede soldaki sayfasının başında "On Nihilism" yazan bir kitap ve "Dolarlar" görüntüye gelmektedir. Bu sahnede telkin edilmek istenen subliminal mesaj “Tüm değer yargılarının ortadan kalkacağı ve tek değer yargısının para olacağı.” mesajıdır.


Görüleceği üzere, şeytanın kibir empozisyonunun sonuçlarından biri olan nihilizm özetle "her türlü sisteminin reddi" anlayışı olmasına rağmen kendi kendini tekzib eder nitelikte başka bir "inanç sistemini" tanımlamaktadır. "Sistemsizlik" ve "Kaos" .... Bu iki kavram, şeytanın temel aldatma ve kontrol metodu olup, dünyada kurmak istediği "Sistemin" de temel bileşenleridir. 

Nihilistlerin en önemli tezlerinden biri de, filmde Neo'nun da söylediği gibi, "Kader mekanizmasından yani kontrolün kendisinde olmamasından duyulan rahatsızlık"tır. Kibir duygusu insanları yaratıcıdan uzaklaştıran ve saptıran temel kavramdır. Zira, yaratıcıyı reddeden, kadere inanmayan ve obsesif bir şekilde kontrolü elinde tutmak isteyen bu kibirli insanlar, bu arzularının tam tersi bir yaklaşımla, yaşamlarında bir çok insana itaat etmek ve onların kontrolleri altında olmayı kabul etmek suretiyle maddi menfaat peşinde koşmaktadırlar. Bu aynı zamanda açıkça ikiyüzlülüktür.

Kendilerini "Ateist" olarak tanımlayan kitlenin "bilimselliği" savunup, tüm bilimsel teorilere ve teoremlere esin kaynağı olan ve ilimler üstü bir ilim kaynağı olan Kur'an'ı reddetmeleri de aslında araştırmaktan ve bilimsellikten ne denli uzak olduklarını ortaya koymaktadır. Zira, Kur'an'ı okumamasına veya gerektiği gibi okumamasına ( ayetlerdeki sembolizm ve nümeroloji üzerine düşünerek ) rağmen Kur'an'ı doğrudan reddeden bu kitle esas itibarıyla dogmatizmin en net tezahürüne vesile olmaktadır. Ayrıca bu kitle, "Yoktan yaratılış ve yoktan yaratan" fenomenini dikkate almadan tüm tezlerini "Doğa" ve "Doğal seçilim" kavramlarının ardına sığdırmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, Ateizm ve Nihilizm söylemlerinin ardındaki gerçeğin aslında "Cehilizm" ( Cahilcilik ) yani cehalet olduğu açığa çıkmaktadır.

Bu konuya ilişkin olarak Enfal suresinin 48. ve 49. ayetleri dikkat çekmektedir.

8/48 - Ve iz zeyyene lehümüş ŞEYTANÜ a'malehüm ve kale la ğalibe lekümül yevme minen nasi ve innı carul leküm fe lemma teraetil fietani nekesa ala akıbeyhi ve kale innı berıün minküm innı era ma la teravne İNNI EHAFÜLLAH vallahü şedıdül ıkab
( Ve ŞEYTAN, onlara çalışmalarını süslü gösterdiği zaman, "Bugün insanlardan size galip gelecek yoktur. Kesinlikle ben size yardımcıyım." dedi. İki topluluk göründüğünde topukları üzerinde döndü ve "Kesinlikle ben sizden beriyim. Kesinlikle ben sizin görmediklerinizi görüyorum ve KESİNLİKLE BEN ALLAH'TAN KORKARIM. Allah azabı şiddetli olandır." dedi. )

Yukarıdaki ayette şeytanın "Allah'tan korktuğunu" beyan etmesi çok önemli bir husustur. Zira şeytan insanı daima seçenek sunarak, ilahi ilmi çarpıtarak ve bilgide farklı anlam algısı oluşturarak aldatmaktadır. Şeytanın dahi Allah'a inandığı ve O'ndan korktuğu bir ilahi nizamda, yine şeytan telkini olan Ateizm, Nihilizm gibi kavramlarını üretip insanları doğru yoldan saptırmaya çalışmak beyhude ve helak ile sonuçlanacak bir çabadır.

8/49 - İz yekulül münafikune vellezine fı kulubihim meradun ğarra haülai dınühüm ve men yetevekkel alellahi fe innellahe azızün hakım
( Zamanında ikiyüzlüler ve o kalplerinde hastalık bulunanlar, "Şunları dinleri aldattı." diyorlardı. Kim Allah’a  dayanıp sığınırsa, kesinlikle Allah yücedir hakimdir. )

Yukarıdaki ayette "İkiyüzlülerin ve kalplerinde hastalık olanların dinin aldatıcı bir olgu" olduğunu söyledikleri görülmektedir. Bu söylemin benzeri bugün ateistler ve nihilistler tarafından "Ateizm bilimsellik, dindarlık bilimsel olmamaktır." söylemiyle tezahür ettirilmektedir. Daha "Din" * kelimesinin, "Yaratıcının bahşettiği nimetlere olan hürmet, varlıkların O'na olan borcu" anlamına geldiğinden dahi habersiz olan bu kitle Kur'an'ın bilimler üzeri bilim kaynağı olduğundan, yaratılışın tüm kodlarını içerdiğinden, bilimsel teorilere ve teoremlere ilham kaynağı olduğundan da elbette habersiz olacaktır. ( * "Din" kelimesinin, Arapça'daki "Deyn" ( Borç ) kelimesiyle ve batı dillerindeki "Dignity" ( Haysiyet ) kelimesiyle kök anlam ilintisi bulunmaktadır. Zira "Borç" ve "Haysiyet" kelimeleri kişinin öz saygınlığını ve bu saygınlığını koruması için bağlı kalması gereken ahlaki ilkeleri temsil eden kavramlardır. Söz konusu ilkeler de iyilik, doğruluk, özveri, fedakarlık, yardımseverlik, ahlaksızlıktan uzak durmak olarak sıralanabilir. Bu ilkeler de zaten vicdan mekanizmasının temel bileşenleri olup Allah kavramının idrak edilmesini sağlamaktadırlar. Dolayısıyla din kavramı esas itibarıyla tüm insanların yaratılış kodlarında bulunmaktadır. )

Bu noktada, Yaratıcı'nın ve dinin reddi olarak tanımlanan Ateizm kavramı açısından önemli bir ayırıcı hususu da belirtmek gerekmektedir. Din olgusu, maddi ve dünyevi menfaati çoklayabilmek için insanları kontrol altına almaya, istismar etmeye ve sömürmeye  çalışan alim görünümlü müşrik şeytanlar tarafından binlerce yıldır saptırılmıştır. İnsanlar, Kur'an ilminden uzak tutulmuş, icra edilen şeytani ritüeller, ahlaksızlıklar ve türlü kötülükler insanlara din olarak telkin edilmiştir. Bu nedenle, din adı altında yapılan bu uygulamaları görüp de "Din buysa ben ateistim." diyen insanları ayrı tutmak, onların gerçek Kur'an ilmi ve dinin gerçek anlamı hakkında bilgilenmelerine vesile olmak gerekmektedir. Öte yandan Ateizm'i, "Tek Tanrıya inanç ancak çok tanrıyı red" olarak yorumlayan insanların varlığı da hatırlanmalıdır. Bu düşünce yapısındaki Ateistler, aslında "Deizm" anlayışına yakındırlar. Zira "Deizm" sadece tek tanrının varlığından başka hiçbir şeyi ( kitaplar, haberciler, melekler vb. ) kabul etmeyen bir akımdır. 

Şeytanın telkini ve tesiriyle “Kontrolü elinde tutma” obsesyonuna kapılmış olan, kadere inanmayan ve Allahü Teala'nın tüm varlıklara tekamül imkanı sağlaması için bahşettiği ilahi nizamına başkaldıran bu kibirli kitleye sorulacak şu basit soruların tekrar düşünmelerine fırsat vermesi ümit edilir.

- Evrenin nasıl oluştuğunu ve öncesini ispatlayıp, açıklayabilir misiniz? ( Ateistlerin kadim söylemi şudur. "Bilimsel olarak açıklanmamış, ispatlanmamış olana inanmam." Bu durumda evrenin varlığına inançlarını da sorgulamaları gerekir. ) 
- Dünyanın dönüşünü kontrol edebilir misiniz?
- Kalp atışlarınızı kontrol edebilir misiniz?
- İç organlarınızın faaliyetlerini düzenleyip, yönlendirebilir misiniz?
- Aklınıza bir fikrin gelmesini veya gelmemesini kontrol edebilir misiniz?
- Çok çalışmanıza rağmen herhangi bir konuda istediğiniz sonuca ulaşacağınızı garanti edebilir misiniz? 
......
......

İlahi nizamdaki tüm olgular alemlerin Rab'bi Allahü Teala'dan ve O'nun izniyle vazifeli varlıklardan ( melekler ) iletilen kozmik tesirlerle sevk ve idare edilmektedir. Kur'an'da, yaratılışa ve kader mekanizmasına ilişkin bilgi aktaran ve bazıları "inançsızlara soru formatında" düzenlenmiş aşağıdaki ayetler önem arzetmektedir.

54/49 - İnna külle şey'in halaknahü bi KADER* ( Kesinlikle biz herşeyi ÖLÇÜ ile yarattık. )

* "Kader" kelimesi, "Mikdar" ( Miktar ) kelimesinin de kökü olup, "Ölçü" anlamına gelmektedir.

36/12 - İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey'in AHSAYNAHÜ fı imamin mübin  
( Kesinlikle biz, biz ölüleri diriltiriz ve o sunduklarını, eserlerini yazarız. Herşeyi, apaçık delil içinde SAYDIK. )

78/29 - Ve külle şey'in AHSAYNAHÜ kitaben 
( Ve kitapta olmak üzere herşeyi SAYDIK. )

2/258 - E lem tera ilellezi hacce ibrahıme fı rabbihı en atahüllahül mülk iz kale ibrahımü rabbiyellezi yuhyı ve yümıtü kale ene uhyı ve ümıt kale ibrahımü fe innellahe ye'tı biş şemsi minel meşrikı FE'Tİ BİHA MİNEL MAĞRİBİ fe bühitellezi kefer vallahü la yehdil kavmez zalimın
( Allah kendisine mülkü, hükümdarlığı verdi diye, İbrahim’ le Rab’binin hakkında o tartışıp mücadele edeni görmedin mi? Zamanında İbrahim "O Rab'bim ki diriltir ve öldürür." dedi. "Ben de diriltirim ve öldürürüm." dedi. "Kesinlikle Allah Güneş’i doğudan getirir, O HALDE ONU BATIDAN GETİR." dedi. Böylece o inkar eden şaşırdı. Allah zalimler kavmini yönlendirmez. )

16/20 - Vellezine yed'une min dunillahi la yahlükune şey'en ve hüm yuhlekun 
( Ve o Allah’tan başka çağırdıkları hiçbir şey yaratamazlar ve onlar yaratılmışlardır. )

56/57 - Nahnü halaknaküm fe levla tusaddikun
( Biz yarattık sizi. O halde doğrulamanız gerekmez miydi? )
56/58 - E fe reeytüm ma tümnun
( O akıttığınızı gördünüz mü? )
56/59 - E entüm tahlukunehu em nahnül halikun
( ONU SİZ Mİ YARATTINIZ? Biz miyiz yaratan? )