"- Do you believe in fate, Neo? ( Kadere inanır mısın Neo? )
- No. ( Hayır )
-Why not? ( Neden olmasın ? )
- Because I don't like the idea that I'm not in control of my life." ( Çünkü hayatımın benim kontrolüm altında olmadığı fikrinden hoşlanmıyorum. )
Yukarıdaki replikler 1999 yılında vizyona girmiş olan ve nihilist bir yeni dünya düzeni mesajını veren Matrix filmindeki Morpheus ve Neo* karakterleri arasında geçmektedir. Bu diyalogda Neo, dolaylı olarak nihilizmin tanımını yapmaktadır. Zira, ateizm unsurlarını da içeren ve her türlü dini, ahlaki ve ilmi prensibin, ilahi kader mekanizmasının ve yaratıcının reddi anlamına gelen ve sistemsizliği savunmasına rağmen özünde bir inanç sistemi olan yani satanizm olan nihilizm anlayışı aşağıdaki başlıklarda özetlenebilmektedir.
1- Yaratıcının olmadığına inanmak
2- Kaderin olmadığına inanmak
3- Ahlaki değerlerin olmadığına inanmak
4- Özgürlüğün sınırsızca her istenenin yapılabileceği anlamına geldiğine inanmak
5- KONTROLÜN tamamen kendinde olabileceğine inanmak
6- Hayatın bir hedefi ve anlamı olmadığına inanmak
Neo ayrıca filmin sonunda ( Tanrı'ya hitaben ) şu sözleri söylemektedir.
“Biliyorum oradasın. Seni şimdi hissedebiliyorum. Korktuğunu biliyorum….bizden korkuyorsun. Değişimden korkuyorsun. Geleceği bilmiyorum. Sana bunun nasıl biteceğini söylemek için gelmedim. Sana bunun nasıl başlayacağını söylemek için geldim. Bu telefonu kapatacağım ve bu insanlara, senin onlara göstermek istemediğini göstereceğim. Onlara sensiz bir yaşam göstereceğim. Kuralsız ve kontrolsüz , sınırları ve kısıtlamaları olmayan bir Dünya. Herşeyin mümkün olduğu bir Dünya. Gitmeye başladığımız noktada sana bir seçim bırakıyorum.”
Yukarıdaki sözler açık ve net bir şekilde satanizmin hakim olduğu bir dünya düzenini tanımlamaktadır.
* "Neo" ( Yeni ) kelimesindeki harfler ile "One" ( Bir ) ve "Eon" ( Şeytan ) kelimeleri de oluşturulabilmektedir. "Neo" aslında "Eon"'u yani şeytanı temsil etmektedir.
Filmdeki şu sahnede soldaki sayfasının başında "On Nihilism" yazan bir kitap ve "Dolarlar" görüntüye gelmektedir. Bu sahnede telkin edilmek istenen subliminal mesaj “Tüm değer yargılarının ortadan kalkacağı ve tek değer yargısının para olacağı.” mesajıdır.
Görüleceği üzere, şeytanın kibir empozisyonunun sonuçlarından biri olan nihilizm özetle "her türlü sisteminin reddi" anlayışı olmasına rağmen kendi kendini tekzib eder nitelikte başka bir "inanç sistemini" tanımlamaktadır. "Sistemsizlik" ve "Kaos" .... Bu iki kavram, şeytanın temel aldatma ve kontrol metodu olup, dünyada kurmak istediği "Sistemin" de temel bileşenleridir.
Nihilistlerin en önemli tezlerinden biri de, filmde Neo'nun da söylediği gibi, "Kader mekanizmasından yani kontrolün kendisinde olmamasından duyulan rahatsızlık"tır. Kibir duygusu insanları yaratıcıdan uzaklaştıran ve saptıran temel kavramdır. Zira, yaratıcıyı reddeden, kadere inanmayan ve obsesif bir şekilde kontrolü elinde tutmak isteyen bu kibirli insanlar, bu arzularının tam tersi bir yaklaşımla, yaşamlarında bir çok insana itaat etmek ve onların kontrolleri altında olmayı kabul etmek suretiyle maddi menfaat peşinde koşmaktadırlar. Bu aynı zamanda açıkça ikiyüzlülüktür.
Kendilerini "Ateist" olarak tanımlayan kitlenin "bilimselliği" savunup, tüm bilimsel teorilere ve teoremlere esin kaynağı olan ve ilimler üstü bir ilim kaynağı olan Kur'an'ı reddetmeleri de aslında araştırmaktan ve bilimsellikten ne denli uzak olduklarını ortaya koymaktadır. Zira, Kur'an'ı okumamasına veya gerektiği gibi okumamasına ( ayetlerdeki sembolizm ve nümeroloji üzerine düşünerek ) rağmen Kur'an'ı doğrudan reddeden bu kitle esas itibarıyla dogmatizmin en net tezahürüne vesile olmaktadır. Ayrıca bu kitle, "Yoktan yaratılış ve yoktan yaratan" fenomenini dikkate almadan tüm tezlerini "Doğa" ve "Doğal seçilim" kavramlarının ardına sığdırmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, Ateizm ve Nihilizm söylemlerinin ardındaki gerçeğin aslında "Cehilizm" ( Cahilcilik ) yani cehalet olduğu açığa çıkmaktadır.
Bu konuya ilişkin olarak Enfal suresinin 48. ve 49. ayetleri dikkat çekmektedir.
8/48 - Ve iz zeyyene lehümüş ŞEYTANÜ a'malehüm ve kale la ğalibe lekümül yevme minen nasi ve innı carul leküm fe lemma teraetil fietani nekesa ala akıbeyhi ve kale innı berıün minküm innı era ma la teravne İNNI EHAFÜLLAH vallahü şedıdül ıkab
( Ve ŞEYTAN, onlara çalışmalarını süslü gösterdiği zaman, "Bugün insanlardan size galip gelecek yoktur. Kesinlikle ben size yardımcıyım." dedi. İki topluluk göründüğünde topukları üzerinde döndü ve "Kesinlikle ben sizden beriyim. Kesinlikle ben sizin görmediklerinizi görüyorum ve KESİNLİKLE BEN ALLAH'TAN KORKARIM. Allah azabı şiddetli olandır." dedi. )
Yukarıdaki ayette şeytanın "Allah'tan korktuğunu" beyan etmesi çok önemli bir husustur. Zira şeytan insanı daima seçenek sunarak, ilahi ilmi çarpıtarak ve bilgide farklı anlam algısı oluşturarak aldatmaktadır. Şeytanın dahi Allah'a inandığı ve O'ndan korktuğu bir ilahi nizamda, yine şeytan telkini olan Ateizm, Nihilizm gibi kavramlarını üretip insanları doğru yoldan saptırmaya çalışmak beyhude ve helak ile sonuçlanacak bir çabadır.
8/49 - İz yekulül münafikune vellezine fı kulubihim meradun ğarra haülai dınühüm ve men yetevekkel alellahi fe innellahe azızün hakım
( Zamanında ikiyüzlüler ve o kalplerinde hastalık bulunanlar, "Şunları dinleri aldattı." diyorlardı. Kim Allah’a dayanıp sığınırsa, kesinlikle Allah yücedir hakimdir. )
Yukarıdaki ayette "İkiyüzlülerin ve kalplerinde hastalık olanların dinin aldatıcı bir olgu" olduğunu söyledikleri görülmektedir. Bu söylemin benzeri bugün ateistler ve nihilistler tarafından "Ateizm bilimsellik, dindarlık bilimsel olmamaktır." söylemiyle tezahür ettirilmektedir. Daha "Din" * kelimesinin, "Yaratıcının bahşettiği nimetlere olan hürmet, varlıkların O'na olan borcu" anlamına geldiğinden dahi habersiz olan bu kitle Kur'an'ın bilimler üzeri bilim kaynağı olduğundan, yaratılışın tüm kodlarını içerdiğinden, bilimsel teorilere ve teoremlere ilham kaynağı olduğundan da elbette habersiz olacaktır. ( * "Din" kelimesinin, Arapça'daki "Deyn" ( Borç ) kelimesiyle ve batı dillerindeki "Dignity" ( Haysiyet ) kelimesiyle kök anlam ilintisi bulunmaktadır. Zira "Borç" ve "Haysiyet" kelimeleri kişinin öz saygınlığını ve bu saygınlığını koruması için bağlı kalması gereken ahlaki ilkeleri temsil eden kavramlardır. Söz konusu ilkeler de iyilik, doğruluk, özveri, fedakarlık, yardımseverlik, ahlaksızlıktan uzak durmak olarak sıralanabilir. Bu ilkeler de zaten vicdan mekanizmasının temel bileşenleri olup Allah kavramının idrak edilmesini sağlamaktadırlar. Dolayısıyla din kavramı esas itibarıyla tüm insanların yaratılış kodlarında bulunmaktadır. )
Bu noktada, Yaratıcı'nın ve dinin reddi olarak tanımlanan Ateizm kavramı açısından önemli bir ayırıcı hususu da belirtmek gerekmektedir. Din olgusu, maddi ve dünyevi menfaati çoklayabilmek için insanları kontrol altına almaya, istismar etmeye ve sömürmeye çalışan alim görünümlü müşrik şeytanlar tarafından binlerce yıldır saptırılmıştır. İnsanlar, Kur'an ilminden uzak tutulmuş, icra edilen şeytani ritüeller, ahlaksızlıklar ve türlü kötülükler insanlara din olarak telkin edilmiştir. Bu nedenle, din adı altında yapılan bu uygulamaları görüp de "Din buysa ben ateistim." diyen insanları ayrı tutmak, onların gerçek Kur'an ilmi ve dinin gerçek anlamı hakkında bilgilenmelerine vesile olmak gerekmektedir. Öte yandan Ateizm'i, "Tek Tanrıya inanç ancak çok tanrıyı red" olarak yorumlayan insanların varlığı da hatırlanmalıdır. Bu düşünce yapısındaki Ateistler, aslında "Deizm" anlayışına yakındırlar. Zira "Deizm" sadece tek tanrının varlığından başka hiçbir şeyi ( kitaplar, haberciler, melekler vb. ) kabul etmeyen bir akımdır.
Şeytanın telkini ve tesiriyle “Kontrolü elinde tutma” obsesyonuna kapılmış olan, kadere inanmayan ve Allahü Teala'nın tüm varlıklara tekamül imkanı sağlaması için bahşettiği ilahi nizamına başkaldıran bu kibirli kitleye sorulacak şu basit soruların tekrar düşünmelerine fırsat vermesi ümit edilir.
- Evrenin nasıl oluştuğunu ve öncesini ispatlayıp, açıklayabilir misiniz? ( Ateistlerin kadim söylemi şudur. "Bilimsel olarak açıklanmamış, ispatlanmamış olana inanmam." Bu durumda evrenin varlığına inançlarını da sorgulamaları gerekir. )
- Dünyanın dönüşünü kontrol edebilir misiniz?
- Kalp atışlarınızı kontrol edebilir misiniz?
- İç organlarınızın faaliyetlerini düzenleyip, yönlendirebilir misiniz?
- Aklınıza bir fikrin gelmesini veya gelmemesini kontrol edebilir misiniz?
- Çok çalışmanıza rağmen herhangi bir konuda istediğiniz sonuca ulaşacağınızı garanti edebilir misiniz?
......
......
İlahi nizamdaki tüm olgular alemlerin Rab'bi Allahü Teala'dan ve O'nun izniyle vazifeli varlıklardan ( melekler ) iletilen kozmik tesirlerle sevk ve idare edilmektedir. Kur'an'da, yaratılışa ve kader mekanizmasına ilişkin bilgi aktaran ve bazıları "inançsızlara soru formatında" düzenlenmiş aşağıdaki ayetler önem arzetmektedir.
54/49 - İnna külle şey'in halaknahü bi KADER* ( Kesinlikle biz herşeyi ÖLÇÜ ile yarattık. )
* "Kader" kelimesi, "Mikdar" ( Miktar ) kelimesinin de kökü olup, "Ölçü" anlamına gelmektedir.
36/12 - İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey'in AHSAYNAHÜ fı imamin mübin
( Kesinlikle biz, biz ölüleri diriltiriz ve o sunduklarını, eserlerini yazarız. Herşeyi, apaçık delil içinde SAYDIK. )
78/29 - Ve külle şey'in AHSAYNAHÜ kitaben
( Ve kitapta olmak üzere herşeyi SAYDIK. )
2/258 - E lem tera ilellezi hacce ibrahıme fı rabbihı en atahüllahül mülk iz kale ibrahımü rabbiyellezi yuhyı ve yümıtü kale ene uhyı ve ümıt kale ibrahımü fe innellahe ye'tı biş şemsi minel meşrikı FE'Tİ BİHA MİNEL MAĞRİBİ fe bühitellezi kefer vallahü la yehdil kavmez zalimın
( Allah kendisine mülkü, hükümdarlığı verdi diye, İbrahim’ le Rab’binin hakkında o tartışıp mücadele edeni görmedin mi? Zamanında İbrahim "O Rab'bim ki diriltir ve öldürür." dedi. "Ben de diriltirim ve öldürürüm." dedi. "Kesinlikle Allah Güneş’i doğudan getirir, O HALDE ONU BATIDAN GETİR." dedi. Böylece o inkar eden şaşırdı. Allah zalimler kavmini yönlendirmez. )
16/20 - Vellezine yed'une min dunillahi la yahlükune şey'en ve hüm yuhlekun
( Ve o Allah’tan başka çağırdıkları hiçbir şey yaratamazlar ve onlar yaratılmışlardır. )
56/57 - Nahnü halaknaküm fe levla tusaddikun
( Biz yarattık sizi. O halde doğrulamanız gerekmez miydi? )
56/58 - E fe reeytüm ma tümnun
( O akıttığınızı gördünüz mü? )
56/59 - E entüm tahlukunehu em nahnül halikun
( ONU SİZ Mİ YARATTINIZ? Biz miyiz yaratan? )
No comments:
Post a Comment