"Kibir" frekansının negatif bir yansıması olan "Yönetme" arzusu ve cehaletin bir yansıması olan "Yönetilmeye razı olma" fenomeni kaba madde alemi dünyadaki temel sorundur. Çekilen bütün ıstırabın, acıların, dökülen kanın, gözyaşının ve dünyanın cehenneme dönüşmesinin temelinde sosyal sistemin "Yönetenler ve Yönetilenler" esasına göre kurgulanması gerektiğine olan bağnaz inanç yatmaktadır.
Oysa ki idrak seviyesi yükselerek tekamül etmiş ve üst frekansa geçişe hazır hale gelmiş olan insanlar bu kadim ve temel yanılgının farkına varmaktadırlar. İnananlar bir şeyi çok iyi bilmektedirler ki o da "Tek ve gerçek yöneticinin Allahü Teala olduğu ve insanların tek kurtuluşunun da sevgi ve paylaşıma bağlı olduğudur."
Oysa ki idrak seviyesi yükselerek tekamül etmiş ve üst frekansa geçişe hazır hale gelmiş olan insanlar bu kadim ve temel yanılgının farkına varmaktadırlar. İnananlar bir şeyi çok iyi bilmektedirler ki o da "Tek ve gerçek yöneticinin Allahü Teala olduğu ve insanların tek kurtuluşunun da sevgi ve paylaşıma bağlı olduğudur."
10/3 - İnne rabbekümüllahüllezı halekas semavati vel erda fı sitteti eyyamin sümmesteva alel arşi YÜDEBBİRUL* EMR ma min şefıın illa min ba'di iznih zalikümüllahü rabbüküm fa'büduh e fe la tezekkerun
( Kesinlikle Rab’biniz o Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra arş, taht üzerine seviyelendi. İŞİ DÜZENLER, YÖNETİR. O’nun izninden sonra olması haricinde af vesilecisi olamaz. İşte Rab’biniz Allah budur. O halde O’na kulluk edin. Artık hatırlamaz mısınız? )
* Kur'an'da geçen "Debber" ( Yönetmek ) kelimesiyle "Hüda" ( Yönlendirmek ) kelimeleri anlamsal olarak farklı kelimelerdir. Habercilerin, Resullerin ve İlim Sahiplerinin vazifesi sadece "Yönlendirmek" olup asla "Yönetmek" değildir. Zira Kur'an'da "Debber" kelimesinin Haberci, Resul veya İlim Sahipleri için kullanımı bulunmamaktadır.
Tevrat'ın Deyişler suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Karıncalar"ın ve "Çekirgelerin" misali vesilesiyle, ortak bir hedefi, ortak bir kelimeyi* benimsemiş varlıklar arasında ast-üst, yöneten-yönetilen gibi şeytani kavramların mevcut olamayacağı bildirilmektedir. Ayrıca böyle şeytani bir yönetsel sisteme imkan veren negatif enerjinin ancak ve ancak "Tembel"lik olduğu da bildirilmektedir. "Tembel" olan bir varlığın hiçbir açıdan gelişmişliğinden ve yeterliliğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
* Kur'an'da geçen "Debber" ( Yönetmek ) kelimesiyle "Hüda" ( Yönlendirmek ) kelimeleri anlamsal olarak farklı kelimelerdir. Habercilerin, Resullerin ve İlim Sahiplerinin vazifesi sadece "Yönlendirmek" olup asla "Yönetmek" değildir. Zira Kur'an'da "Debber" kelimesinin Haberci, Resul veya İlim Sahipleri için kullanımı bulunmamaktadır.
Tevrat'ın Deyişler suresinin aşağıdaki ayetlerinde "Karıncalar"ın ve "Çekirgelerin" misali vesilesiyle, ortak bir hedefi, ortak bir kelimeyi* benimsemiş varlıklar arasında ast-üst, yöneten-yönetilen gibi şeytani kavramların mevcut olamayacağı bildirilmektedir. Ayrıca böyle şeytani bir yönetsel sisteme imkan veren negatif enerjinin ancak ve ancak "Tembel"lik olduğu da bildirilmektedir. "Tembel" olan bir varlığın hiçbir açıdan gelişmişliğinden ve yeterliliğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
20 Deyişler 6-6 Ey tembel kişi, git, KARINCAYA bak, Onun yaşamından bilgelik öğren.
20 Deyişler 6-7 BAŞKANLARI, ÖNDERLERİ, YÖNETİCİLERİ olmadığı halde,
20 Deyişler 6-8 Yazın erzaklarını biriktirirler, Yiyeceklerini toplarlar biçim mevsiminde.
20 Deyişler 6-9 Ne zamana dek yatacaksın, ey TEMBEL KİŞİ? Ne zaman kalkacaksın uykundan?
20 Deyişler 30-27 ÇEKİRGELERİN KRALI YOKTUR, Ama bölük bölük ilerlerler.
* Bu ortak, eş kelimenin Allah'ın doğru yolu yani iyilik, paylaşım, sevgi, yardımseverlik olduğu Al'i İmran suresinin 64. ayetinde "Kelimetin Sevain" ( Eş Kelime ) kavramı ile bildirilmektedir. "SEVa" ( Eşit ) kelimesinin kökünde yer alan "SEV" kelimesi, "SEVgi" kelimesinde de yer almaktadır. Zira "SEVgi"'nin kök anlamı "Başkasını kendisiyle eşit görmek"tir. İlahi nizam gereği, başkasını kendisi gibi gören bir varlığın zarar verme, mutsuzluk vesilesi olma, kötülük yapma gibi gibi bir ihtimali bulunmaktadır.
3/64 - Kul ya ehlel kitabi TEALEV İLA KELİMETİN SEVAİN BEYNENA VE BEYNEKÜM en la na'büde illellahe ve la nüşrike bihı şey'en ve la yettehıze ba'duna ba'dan erbaben min dunillah fe in tevellev fe kul üşhedu bi enna müslimun
( De ki: "Ey kitap sahipleri, BİZİM VE SİZİN ARANIZDA EŞİT OLAN KELİMEYE GELİNİZ. Ancak Allah’a kulluk edelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Bazılarımız bazılarını Allah’tan başka Rabler edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse, şahit olarak kesinlikle biz teslim olanlarız deyin."
İncil'in aşağıdaki ayetlerinde açık bir tahrifat daha doğrusu "sonradan ekleme" tuzağı görülmektedir. 12-28 kodlu ayette Rab'bin insanlara bahşettiği bazı yeteneklerden bahsedilmektedir. Daha sonra 12-29/30 kodlu ayetlerde bu yeteneklerin herkesin her enkarnasyonunda ortaya çıkamayacağı, her bir yetenek ayrı ayrı belirtilerek, bildirilmektedir. Ancak bu son iki ayette, ilk ayette yer alan "Yönetme Yeteneği" kavramı yinelenmemektedir. Zira "Yönetme" bir yetenek değil "İnsanları tehdit unsuruna dayalı olarak kontrol altına alma" eylemidir. Bu kelimenin, dünya insanlarını tahakküm ve tam kontrol altına almak isteyen küresel şeytanlar tarafından kitaba eklenmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
46-1 Corinthians-12-28 Tanrı kilisede ilkin elçileri, ikinci olarak peygamberleri, üçüncü olarak öğretmenleri, sonra mucize yapanları, hastaları iyileştirme armağanlarına sahip olanları, başkalarına yardım edenleri, yönetme yeteneği olanları ve çeşitli dillerle konuşanları atadı.
46-1 Corinthians-12-29 Hepsi elçi mi? Hepsi peygamber mi? Hepsi öğretmen mi? Hepsi mucize yapar mı?
46-1 Corinthians-12-30 Hepsinin hastaları iyileştirme armağanları var mı? Hepsi bilmediği dilleri konuşabilir mi? Hepsi bu dilleri çevirebilir mi?
* Bu ortak, eş kelimenin Allah'ın doğru yolu yani iyilik, paylaşım, sevgi, yardımseverlik olduğu Al'i İmran suresinin 64. ayetinde "Kelimetin Sevain" ( Eş Kelime ) kavramı ile bildirilmektedir. "SEVa" ( Eşit ) kelimesinin kökünde yer alan "SEV" kelimesi, "SEVgi" kelimesinde de yer almaktadır. Zira "SEVgi"'nin kök anlamı "Başkasını kendisiyle eşit görmek"tir. İlahi nizam gereği, başkasını kendisi gibi gören bir varlığın zarar verme, mutsuzluk vesilesi olma, kötülük yapma gibi gibi bir ihtimali bulunmaktadır.
3/64 - Kul ya ehlel kitabi TEALEV İLA KELİMETİN SEVAİN BEYNENA VE BEYNEKÜM en la na'büde illellahe ve la nüşrike bihı şey'en ve la yettehıze ba'duna ba'dan erbaben min dunillah fe in tevellev fe kul üşhedu bi enna müslimun
( De ki: "Ey kitap sahipleri, BİZİM VE SİZİN ARANIZDA EŞİT OLAN KELİMEYE GELİNİZ. Ancak Allah’a kulluk edelim ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Bazılarımız bazılarını Allah’tan başka Rabler edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse, şahit olarak kesinlikle biz teslim olanlarız deyin."
46-1 Corinthians-12-28 Tanrı kilisede ilkin elçileri, ikinci olarak peygamberleri, üçüncü olarak öğretmenleri, sonra mucize yapanları, hastaları iyileştirme armağanlarına sahip olanları, başkalarına yardım edenleri, yönetme yeteneği olanları ve çeşitli dillerle konuşanları atadı.
46-1 Corinthians-12-29 Hepsi elçi mi? Hepsi peygamber mi? Hepsi öğretmen mi? Hepsi mucize yapar mı?
46-1 Corinthians-12-30 Hepsinin hastaları iyileştirme armağanları var mı? Hepsi bilmediği dilleri konuşabilir mi? Hepsi bu dilleri çevirebilir mi?
No comments:
Post a Comment