Çeviri

Saturday, October 3, 2020

Neo ... One ... EON

"- Do you believe in fate, Neo? ( Kadere inanır mısın Neo? )

- No. ( Hayır )

-Why not? ( Neden olmasın ? )

- Because I don't like the idea that I'm not in control of my life." ( Çünkü hayatımın benim kontrolüm altında olmadığı fikrinden hoşlanmıyorum. )

Yukarıdaki replikler 1999 yılında vizyona girmiş olan ve nihilist bir yeni dünya düzeni mesajını veren Matrix filmindeki Morpheus ve Neo* karakterleri arasında geçmektedir. Bu diyalogda Neo, dolaylı olarak nihilizmin tanımını yapmaktadır. Zira, ateizm unsurlarını da içeren ve her türlü dini, ahlaki ve ilmi prensibin, ilahi kader mekanizmasının ve yaratıcının reddi anlamına gelen ve sistemsizliği savunmasına rağmen özünde bir inanç sistemi olan yani satanizm olan nihilizm anlayışı aşağıdaki başlıklarda  özetlenebilmektedir.

1- Yaratıcının olmadığına inanmak
2- Kaderin olmadığına inanmak
3- Ahlaki değerlerin olmadığına inanmak
4- Özgürlüğün sınırsızca her istenenin yapılabileceği anlamına geldiğine inanmak
5- KONTROLÜN tamamen kendinde olabileceğine inanmak
6- Hayatın bir hedefi ve anlamı olmadığına inanmak

Neo ayrıca filmin sonunda şu sözleri söylemektedir.

“Biliyorum oradasın. Seni şimdi hissedebiliyorum. Korktuğunu biliyorum….bizden korkuyorsun. Değişimden korkuyorsun. Geleceği bilmiyorum. Sana bunun nasıl biteceğini söylemek için gelmedim. Sana bunun nasıl başlayacağını söylemek için geldim.  Bu telefonu kapatacağım ve bu insanlara, senin onlara göstermek istemediğini göstereceğim. Onlara sensiz bir yaşam göstereceğim. Kuralsız ve kontrolsüz , sınırları ve kısıtlamaları olmayan bir Dünya. Herşeyin mümkün olduğu bir Dünya. Gitmeye başladığımız noktada sana bir seçim bırakıyorum.”

Yukarıdaki sözler açık ve net bir şekilde satanizmin hakim olduğu bir dünya düzenini tanımlamaktadır.

* "Neo" ( Yeni ) kelimesindeki harfler ile "One" ( Bir ) ve "Eon" ( Şeytan ) kelimeleri de oluşturulabilmektedir. "Neo" aslında "Eon"'u yani şeytanı temsil etmektedir.


Yunan mitolojisindeki "Aion" karakteri de reptilian cin soyunun yani şeytanı sembolize etmektedir.


Yılan sembolizmli Aion 

Filmdeki şu sahnede soldaki sayfasının başında "On Nihilism" yazan bir kitap ve "Dolarlar" görüntüye gelmektedir. Bu sahnede telkin edilmek istenen subliminal mesaj “Tüm değer yargılarının ortadan kalkacağı ve tek değer yargısının para olacağı.” mesajıdır.


Ayrıca filmde Neo ile temasın gerçekleştiği sahnelerin sekans zamanlamalarında 11 nümerolojisi dikkat çekmektedir. ( 11 sayısı düalite, döngü, halden hale geçiş, boyutlar arası geçiş portalı kavramlarının nümerik sembolüdür. )

1- Uyumakta olan Neo'nun karşısındaki boş bilgisayar ekranı ilk kez 07:04'te görüntüye geliyor.


2- Bilgisayar ekranında "Wake up, Neo..." ( Uyan Neo ) yazısının belirdiği kareye geçiş anı da 07:13 olarak gerçekleşiyor.





Sivrisinek ve Sarı Humma planı?!

"Yellow Fever is an epidemic-prone mosquito-borne vaccine preventable disease that is transmitted to humans by the bites of infected MOSQUITOS.. ........ The global Eliminate Yellow fever Epidemics (EYE) !!! strategy has been developed by a coalition of partners ( GAVI, UNICEF and WHO ) to face yellow fever’s changing epidemiology, resurgence of mosquitoes, and the increased risk of urban outbreaks and international spread. This global, comprehensive long-term strategy (2017- "2026" ) targets the most vulnerable countries, while addressing global risk, by building resilience in urban centres, and preparedness in areas with potential for outbreaks and ensuring reliable vaccine supply."

https://www.who.int/health-topics/yellow-fever#tab=tab_1

DSÖ'nün ( Dünya Sağlık Örgütü ) resmi internet sitesinden alınmış olan yukarıdaki raporda sivrisinekten bulaşan bir virüs kaynaklı oluşan Sarı Humma hastalığına karşı geliştirilen EYE ( Eliminate Yellow Fever Epidemics / Sarı Humma Salgınını Engelle ) konseptli stratejiden bahsedilmektedir. Stratejinin kısaltılmış hali EYE olup bu kelime okültizmde her şeyi gören GÖZü sembolize etmekte gibidir. ( Kısaltmada "Fever" ( Ateş ) kelimesinin baş harfi "F"'nin özellikle dikkate alınmadığı izlenimi oluşmaktadır. )

Strateji raporunda "2026" yılına kadar, hedeflenen ülkelerdeki aşılama operasyonlarına değinilmektedir.

"2/26" kodlu ayette "Sivrisineğin misali"'nden ilk ve son kez bahsedilmesi hem 2026 yılıyla, hem de Sivrisinek kelimesiyle ilginç bir uyum sergilemekte ve bazı sinsi uygulamaları ve planları haber vermekte gibidir. ( Kur'an'da "Beudat" ( Sivrisinek ) kelimesinin tek geçtiği ayet 2/26 kodlu ayettir. )

2/26 - İnnellahe la yestahyı en yadribe meselen ma BEUDATEN fe ma fevkaha fe emmellezine amenu fe ya'lemune ennehül hakku min rabbihim ve emmellezine keferu fe yekulune maza eradellahü bi haza mesela yüdıllü bihı kesıran ve yehdı bihı kesıra ve ma yüdıllü bihı illel fasikin

( Kesinlikle Allah o SİVRİSİNEĞİN veya daha üstününün misalini beyan etmekten çekinmez. Böylece o inananlar onun Rab’lerinden kesin gerçek olduğunu bilirler. O inkar edenler ise "Allah bu misal ile ne istedi?" derler. Onunla birçoklarını saptırır ve birçoklarını yönlendirir. O saptırdıkları ancak günahkarlardır. )

Coronavirus pandemisi kapsamında aşılama ve çipleme konularında gündemden düşmeyen Bill Gates'in 2009 yılındaki TED konferansı esnasında, sözde Malaria'yaya dikkat çekmek için, cam kavanozdan salona sivrisinek salması hala hafızalardadır. Gates bu hareketiyle sübliminal bir ritüel yapmış ve sivrisinek kaynaklı virüsü üzerinize salacağız mesajı mı vermiştir? ( Malaria parazit, Sarı Humma virüs vasıtasıyla bulaşmaktadır. )


30/51 - Ve (1) le (2) in (3) erselna (4) RIHAN (5) fe (6) raev (7) hü (8) MUSFERRAN (9) le zallu min ba'dihı yekfürun ( Ve eğer RÜZGAR göndersek de onu SARILAŞMIŞ görseler, onun ardından inkar etmeye başlarlar. )

Ayetteki "Sarılaşmış rüzgar" kavramının sembolize ettiği anlamlardan biri de "Sarı Humma" mıdır? Ayet kodunun ( 30/51 ) nümerolojik değeri "9" sayısını ( 3+0+5+1 = 9 ) vermekte olup, bu sayı Bill Gates'in sivrisinek temalı TED konferansı tarihi olan 200"9" le uyum arzetmektedir. Ayrıca ayetteki ilk cümle "Musferran" ( Sarılaşmış ) kelimesinde bitmekte olup, bu kelime 9. kelimedir. 

Yukarıda incelenen 2/26 kodlu ayetin ilk cümlesi de 9 kelimeden oluşmakta olup, 9. kelime "Beudat" ( Sivrisinek ) kelimesidir.

2/26 - İnne (1) allahe (2) la (3) yestahyı (4) en (5) yadribe (6) meselen (7) ma (8) BEUDATEN (9) ... ( Kesinlikle Allah o SİVRİSİNEĞİN misalini vermekten çekinmez. .... )

Gulliver'in Gezileri

Jonathan Swift tarafından 1726 yılında yayınlanan ve Swift'in yazdığı tek roman olan "Gulliver'in Gezileri", Lemuel Gulliver adındaki doktorun dört farklı ve fantastik ülkedeki maceralarını konu almaktadır. 

                                      


"Gulliver" kelimesi "Gull" ( Ahmak, Cin, Dev, Bağlı ) ve "Ver / Fer" ( Getirme, Geçme ) kelimelerinden oluşmaktadır. "GULLiver" kelimesinin kökündeki "GUL" kelimesi Arapça'daki "GUL" ( Ahmak, Bön, Sersem, Cin, Dev gibi olan ) kelimesidir. "GUL" kelimesi ayrıca "ĞULL" ( Bağ, Bağlamak, Pranga vurmak ) kelimesinin de köküdür. Cinler, basiretleri "bağlandığı" için nefsaniyet batağına saplanmış olan ve zekalarını aptalca davranış ve eylemler için kullanan varlıklar olduğundan "GUL" kelimesi cinleri de tanımlamaktadır. Ayrıca "GUL" kelimesinin İngilizce'deki "GLUE" ( Tutkal ) kelimesiyle de ilintisi bulunmaktadır. Zira "tutkal" bir nesneyi bir başka nesneye "bağlayan" olgular için kullanılan bir kelimedir. Bu noktada cinlerin insana tasallut etmesi yani "yapışması, bağlanması, TUTunup KALması" kavramı ile olan ilinti de ortaya çıkmaktadır. Anadolu kültüründe cin tayfasından olan ve "GULyabani" olarak anılan bir yaratık da bulunmaktadır.

Romanda Gulliver ilk yolculuğunu Lilliput isimli cüce insanlar ülkesine yapar. Burada dev gibi kaldığından yakalanarak bağlanır. Ancak özgür bırakılması karşılığında, düşmanları ile savaşta onlara yardım eder.  

Gulliver ikinci yolculuğunu devler ülkesine yapar. Kraliçenin sarayında bir ev hayvanı, bir oyuncak muamelesi gören Gulliver, hoyrat ve kaba insanların yaşadığı bu ülkeden de kaçmayı başarıp ülkesine döner. 

Gulliver üçüncü yolculuğunu "uçan ada" ( üçan daire sembolzmi ) Laputa'ya* yapar. Bu ülkenin normal boyuttaki insanları sadece müzik, matematik ve soyut düşüncelerle uğraştıklarından normal düşünebilmek için uşakların yardımına ihtiyaç duymaktadırlar. ( * Laputa kelimesi "La" ve "Puta" kelimelerinden oluşmakta olup, "Put" kelimesi çağrışımı söz konusudur. )


Uçan Ada Laputa

Gulliver'in dördüncü ve son yolculuğu Yahoo adı verilen insana benzer vahşilerin ve onlara hükmeden Houyhnhnm adı verilen asil atların ülkesinedir. Gullliver, oradaki yaşamı gözleyince atlara karşı saygı ve hayranlık duymaya, mücevherlere anlamsız bir düşkünlük gösteren anlamsız insanlardan da nefret etmeye başlar. Asil atlar ise Gulliver'in anlattıklarını, savaşları, gereksiz kavgaları anlamakta güçlük çekerler. Artık hep yanlarında kalmak isteyen Gulliver’e izin vermez ve onu evine gönderirler.


Dikkat edilecek olursa insanlardan nefret eder hale gelen Gulliver'in tek kalmak istediği ülke "Atların insanlara hükmettiği ülkedir." Cin şeytanlarına ait bir olgu olan "İnsandan nefret edilmesi" kavramı bu vesileyle zikredilmektedir. Zira romandaki Portekizli Kaptan Pedro de Mendez*  ( "Mendez'in Babası" anlamına gelir. ) karakteri sabırla onu insanlara karşı olumsuz duygularından vazgeçirmeye çalışır. ( * İblis'in sembolü olan keçi kafalı Baphomet, "Goat of Mendes" ( Mendes'in Keçisi ) olarak bilinir. Bu noktada yine şeytanın aslında "iyi olduğu ve insana yardım etmeye çalıştığı" telkini yapılmaya çalışılmaktadır. )

İnsanların atlar tarafından yönetilmesi konsepti ise yeni dünya düzeni sloganı altında cin şeytanlarının insanları köleleştirme planına atıfta bulunmakta gibidir. Okült sembolizmde Unicorn ( Tek Boynuz ) olarak bilinen "At" figürü de esasen İblis'in sembolüdür. Denver havalimanının girişinde yer alan dev boyutlu mavi at heykeli de Unicorn'u yani İblis'i sembolize etmekte olup Bluecifer ( Lucifer'e atfen ) olarak anılmaktadır. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/05/denver-havalimanndaki-okult-sembolizm.html


Sad suresinin aşağıdaki ayetlerinde nefsani ve maddi bir kavram olan mal olgusuna yani dolaylı olarak cinlere kulluk eden insan misalinin "At"* kelimesi kullanılarak verilmesi Gulliver'in hikayesiyle uyum sergilemektedir.

38/31 - İz urida aleyhi bil aşiyyis SAFİNATül ciyad ( Zamanında ona, akşamüstü güzel cins ATLAR istenmişti. )

38/32 - Fe kale innı ahbebtü hubbel HAYRİ an zikri rabbi hatta tevarat bil hıcab ( "Kesinlikle ben MAL servet, AT sevgisini Rab’bimi hatırlamanın üzerine sevdim." dedi. Nihayet perdeye gizlendi. )

* "Truva Atı" hikayesindeki At da şeytanın sinsice içeri sızması özelliğinin bir başka sembolüdür.

Romandaki bazı ilginç karakterler ve kavramlar da okült sembolizm açısından dikkat çekmektedir.

Lilliput İmparatoru: 15 cm boyundaki ve halkının kendisinden "evrenin ve neşenin terörü" diye bahsettikleri kral.

Yahoo'lar : Gulliver'in kendilerinden olduğunu iddia eden insana ve maymuna benzeyen vahşi bir ırk.

Houyhynhnm'ler ( Kişneme sesinden ) : Yahoo'ları yöneten, anlayışlı, nazik atlardan! oluşan bir ırk.

Strulbrug'lar: Tek amaçları ölmelerine izin verilmesi olan mutsuz, ölümsüz bir ırk. 

Laputa : Uçan ada! ülke 

Satanik eğilimler telkin eden ürünler

Satanizmin tek din olduğu sapkın bir yeni dünya düzeni kurma obsesyonuna tutulmuş olan küresel şirketlerin sahibi aileler satanizm iletişimini aşamalı olarak yoğunlaştırmakta ve bu süreçte hedef kitle olarak yeni dünyanın müstakbel halkı addettikleri çocukları hedef almaktadırlar.

Satanizmin topluma telkin edilmesi sürecinde filmlerde, şarkı sözlerinde ve şarkı kliplerinde en çok kullanılan temalar Allah'a isyan, şeytanı ilahlaştırma, eşcinsellik, pedofili, nekrofili ve cannibalism ( yamyamlık ) olarak sıralanmaktadır.

Son dönemde göze çarpan bazı ürünler satanizmi yayma sürecinin oldukça aleni hale geldiğini ortaya koymaktadır. Herkesin bildiği "Barbie" ürünlerine "Eşcinsellik" ve "Baphomet" ( İblis'in sembolü ) figürlerinin eklenmesi dikkat çekmektedir.

                                                      



   İblis'in sembolü Baphomet figürleri


              

Barbie'nin sevgilisinin erkek sevgili edinmesi....

              

   Barbie'nin kız sevgili edinmesi...
                                       
              

"Kürtaj yaptıran Barbie" figürünün bir seçim kampanyasında hicivsel olarak ve tek seferlik kullanıldığı belirtilse de çocukların bilinçaltına satanik mesaj ekilmesi açısından oldukça etkili olmuştur. Kürtaj mesajı cinlerin "insan soyunun azaltılması, yokedilmesi" obsesyonu kapsamında verilmektedir.

"Chupa Chups" ( Em Em ) markalı şekerleme ürünlerinin ise açıkça nekrofili  ( ölüsevicilik ) ve cannibalism ( yamyamlık / insan eti yemecilik ) öğelerini içerdiği görülmektedir.





Yukarıda yer alan şekerleme ürünlerinin kutularında "Aklını uçurur.", "Yeni fikirlere açık ol!", "Çok düşünme hemen ye!" gibi zihin kontrolü temalı ve bilinçaltına talimat gönderen cümleler ile  "Beynin açığa çıkmış olduğu Kafatası" ve "Kemik"* figürleri yer almaktadır. Zaten muhtelif metodlarla ( büyü, teknoloji vb. ) dünya insanlarının düşünmeyen, idrak edemeyen, robotlaşmış bir kitleye dönüştürülmek istendiği bu blogda defaatle vurgulanmaktadır.  ( * Kafatası ve kemik figürleri "Skull and Bones" ( Kafatası ve Kemikler ) isimli okült satanik cemiyeti de çağrıştırmaktadır. )

Cannibalism ( Yamyamlık ) / Nekrofili  ve Eşcinsellik sendromu Kur'an'da da bildirilmektedir.

5/3 - HURRİMET ALEYKÜMÜL MEYTETÜ DEMÜ ve lahmül hınzıri ve ma ühille li ğayrillahi bihı vel münhanikatü vel mevkuzetü vel müteraddiyetü ven netıyhatü ve ma ekeles sebüu illa ma zekkeytüm ve ma zübiha alen nüsubi ve en testaksimu bil ezlam zaliküm fisk el yevme yeissellezine keferu min dıniküm fe la tahşevhüm vahşevni el yevme ekmeltü leküm dıneküm ve etmentü aleyküm nı'metı ve radıytü lekümül islame dına fe men idturra fı mahmesatin ğayra mütecanifin li ismin fe innellahe ğafurun rahım
( ÖLÜ, KAN, domuz eti, o Allah’tan başkası için kesilmiş, boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış, canavarın yiyip yırttığı o diri iken kesmedikleriniz, dikilitaşlar üzerine o boğazlananlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız SİZE HARAM KILINDI. BUNLAR GÜNAHKARLIKTIR. Bugün inkarcılar, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. O halde, onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size, dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım. Size din olarak islamı, teslimiyeti istedim. Günaha istekle yönelme haricinde, açlıktan zorda olup mecbur kalana kesinlikle Allah affedendir, merhametlidir. )

49/12 - Ya eyyühellezine amenüctenibu kesıran minez zanni inne ba'daz zanni ismün ve la tecessesu ve la yağteb ba'duküm ba'da  E YÜHIBBU EHADEKÜM EN YE'KÜLE LAHME EHIYHİ MEYTEN fe kerihtümuh vettekullah innellahe tevvabür rahım ( Ey o inananlar zannın çoğundan kaçının. Kesinlikle zannın bazısı günahtır. Casus gibi araştırmayın ve bazınız bazınızı çekiştirip arkadan konuşmasın. SİZLERDEN BİRİNİZ ÖLMÜŞ KARDEŞİNİN ETİNİ YEMEYİ SEVER Mİ? Ondan tiksindiniz. Allah’tan sakının. Kesinlikle Allah tevbeyi kabul edendir merhametlidir. )

26/165 - E te'tunez ZÜKRANE minel alemın ( Alemlerden ERKEKLERE mi gidiyorsunuz? )




Friday, October 2, 2020

Nebi ve Resul kavramları

"Nebi"* ( Haberci ) kelimesi "Nebe" ( Haber ) kökünden türeyen ve kendisine kitap vahyedilen vazifeli resulleri tanımlayan bir kelimedir. Kur'an'da kendisine kitap vahyedildiğinden bahsedilen haberci resuller Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz. Muhammed olarak bildirilmektedir. Ancak bir kitap oluşturmamış olsa dahi ilahi plandan vahiy yoluyla kendisine ilim bahşedilen ve bu ilmi yayma görevi verilen varlıklar da nebi resul ( haberci resul / gönderilen haberci ) addedilmektedir.

* Peygamber ( Haber veren, Hacc eden ) kelimesi Farsça bir kelime olup Kur'an'da yer almaz.

Kendilerine kitap vahyedildiği bildirilen nebi resullere ilişkin ayetler aşağıda yer almaktadır.

3/3 - Nezzele aleykel kitabe bil hakkı müsaddikan li ma beyne yedeyhi ve enzelet tevrate vel incil ( Sana kitabı, kendinden öncekileri gerçek ile doğrulayıcı olarak indirdi. Tevrat' ı ve İncil' i indirdi. )

4/163 - İnna evhayna ileyke kema evhayna ila nuhın ven nebiyyıne min ba'dih ve evhayna ila ibrahıme ve ismaıyle ve ishaka ve ya'kube vel esbatı ve ıysa ve eyyube ve yunüse ve harune ve süleyman ve ateyna davude zebura ( Kesinlikle biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen habercilere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a , Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik. )

İsmi bildirilmeyen bir çok resulün ( gönderilenin ) olduğu 4/164 kodlu ayette bildirilmektedir.

4/164 - Ve rusülen kad kasasnahüm aleyke min kablü ve rusülen lem naksushüm aleyk ve kellemellahü musa teklıma ( Ve önceden sana anlattığımız resullere ve sana anlatmadığımız resullere de. Allah Musa' ya kelam edip, söz söyledi. )

5/46 - Ve kaffeyna ala asarihim bi ıysebni meryeme müsaddikan li ma beyne yedeyhi minet tevratı ve ateynahül incile fıhi hüden ve nurun ve müsaddikan li ma beyne yedeyhi minet tevratı ve hüden ve mev'ızaten lil müttekın ( Ve onların izleri üzerine, yanlarındaki Tevrat' ı doğrulayıcı olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik. Ona içinde yönlendirme ve aydınlık olan ve ondan önce Tevrat' tan olanı doğrulayan ve sakınanlar için yönlendirme ve öğüt olan İncil' i verdik. ) 

15/87 - Ve lekad ateynake seb'an minel mesanı vel kur'anel azım ( Ve biz sana ikililerden yedi taneyi ve büyük Kur'an' ı verdik. )

19/12 - Ya yahya huzil kitabe bi kuvveh ve ateynahül hukme sabiyya ( Ey Yahya, kitabı kuvvetlice alıp tut. Ve çocukken ona hüküm verdik. )

23/49 - Ve lekad ateyna musel kitabe leallehüm yehtedun ( Ve Musa' ya kitabı verdik. Umulur ki onlar yönlenirler. )

27/29 - Kalet ya eyyühel meleü innı ülkıye ileyye kitabün kerım ( "Ey ileri gelenler kesinlikle bana faydalı yüce kitap atılıp bırakıldı." dedi. )

27/30 - İnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahım ( Kesinlikle o Süleyman’ dandır. Kesinlikle o şefkatli merhametli Allah' ın ismi iledir. )

57/27 - Sümme kaffeyna ala asarihim bi rusulina ve kaffeyna bi ıysebni meryeme ve ateynahul incile ...... ( Sonra onların izleri üzerine resullerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa' yı gönderdik. Ona İncil' i verdik. ... ) 

87/19 - Suhufi ibrahime ve musa ( İbrahim’ in ve Musa’ nın sahifelerinde. )

Kendisine kitap vahyedilen vazifelilerin "Nebi Resul" ( Gönderilen Haberci ) oldukları aşağıdaki ayetlerde bildirilmektedir.

7/157 - Ellezine yettebiuner RASULEN NEBİYYEL ümmiyyellezi yecidune mektuben ındehüm fit tevratı vel incili ye'müruhüm bil ma'rufi ve yenhahüm anil münkeri ve yühıllü lehümüt tayyibati ve yüharrimü aleyhimül habaise ve yedau anhüm ısrahüm vel ağlalelletı kanet aleyhim fellezine amenu bihı ve azzeruhü ve nesaruhü vettebeun nurallezı ünzile mea hu ülaike hümül müflihun ( Onlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil' de yazılmış bulacakları o GÖNDERİLEN okuma yazma bilmeyen HABERCİYE tabi olurlar. O onlara iyiliği emreder ve onları kötülüklerden meneder. Onlara temizleri helal kılar. Pisleri, kötüleri de üzerlerine haram kılar. Onlardan, üzerlerindeki yüklerini ve kelepçelerini alır. O halde, ona inanan, onu kuvvetlendiren, destekleyen, ona yardımcı olan ve onunla birlikte indirilen aydınlığı izleyenler, işte onlar iflah olanlardır. )

19/51 - Vezkür fil kitabi musa innehu kane muhlesan ve kane RASULEN NEBİYYA ( Ve kitapta Musa’yı da hatırla. Kesinlikle o samimiydi ve GÖNDERİLEN HABERCİ oldu. )

19/54 - Vezkür fil kitabi ismaıyle innehu kane sadikal va'di ve kane RASULEN NEBİYYA ( Ve kitapta İsmail' i de hatırla. Kesinlikle o vaadine sadıktı, doğruydu. GÖNDERİLEN HABERCİ oldu. )

Hz. Muhammed'in son nebi ( haberci ) olduğu Ahzab suresinin 40. ayetinde bildirilmektedir. Ayette sadece "Nebi" ( Haberci ) nitelemesi yapılmış olması "Resul" ( Gönderilen ) kelimesine göre daha farklı bir özelliğe işaret etmekte gibidir. Zira bir çok ayette de "Resul" kelimesi tek başına kullanımıştır.

33/40 - Ma kane muhammedün eba ehadin min ricaliküm ve lakin rasulellahi ve HATEMEN NEBİYYIN ve kanellahü bi külli şey'in alima ( Muhammed adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Lakin Allah' ın resulüdür ve HABERCİLERİN SONUNCUSUDUR. Allah herşeyi bilendir. )

"Resul" ( Gönderilen ) kelimesi "İrsal" ( Göndermek ) kökünden türeyen bir kelimedir. Resul, kitap halinde olmasa da kendisine ilahi kozmik bilgiler vahyedilen ve bunları yaymak ile vazifelenen varlıkları tanımlamaktadır. Son nebi ( haberci ) yani kendisine kitap verilen haberci Hz. Muhammed olmakla birlikte aydınlanma ve idraki tekâmül sağlayan ilahi kozmik bilgi akışı, yaratılıştan bu yana daima devam emekte ve bu bilgileri yaymakla sorumlu resuller sürekli tezahür etmektedir.

Bu husus, Rab'bin insan ile iletişim usüllerinin tanımlandığı Şura suresinin 51. ayetinde yer almaktadır.

42/51 - Ve ma kane li beşerin en yükellimehüllahü illa vahyen ev min verai hıcabin ev yursile rasulen fe yuhıye bi iznihı ma yeşa' innehu aliyyün hakım ( Ve Allah' ın insana kelam edip söz söylemesi, vahyen veya perde arkasından olması haricinde olmaz. Veya resul gönderir de izni ile ne dilerse vahyeder. Kesinlikle O uludur hakimdir. )

Yaratamayanları ilahlaştırmayın

Küreselciler gelişen dijital teknoloji kapsamında datanın ( verinin ) ve yapay zekânın ilahlaştırılmasını, bu kavramların yeni bir din gibi algılanmasını ve bu suretle kendilerinin de Allah'a ortak koşulmalarını ( haşa ) arzu etmektedirler.

Transhumanism projesi vesilesiyle kendilerine "yaratıcı" sıfatını atfetmeye çalışan şeytanlar manevi ve ilmi durumu zayıf olan insanları büyük bir yanılgı tuzağına sürüklemektedirler.

Kur'an'da "Yaratmak" anlamına gelen "Halk" ve "Fatr" kelimeleri "Yoktan yaratmak" anlamını yansıtmaktadır. Dolayısıyla Allah'ın yoktan yarattığı maddeyi modifiye etmek ve ona şekil vermek "yoktan yaratmak" anlamına değil "üretmek / türetmek" ( Sun / Sın / Sınai ) anlamına gelmektedir. 

İnsanların bu hususta yanılgıya ve tuzağa düşmemeleri gerektiği muhtelif ayetlerde bildirilmiş, ilmi ve teknolojiyi kullanarak "ilahçılık" oynayan müşrikleri Rab'ba şirk koşmamaları gerektiği öğütlenmiştir.

7/191 - E yüşrikune ma la yahlüku şey'en ve hüm yuhlekun ( O hiçbir şey yaratmayan ve kendileri yaratılmış olanları mı ortak koşuyorlar? ) 

16/17 - E fe men yahlüku ke men la yahluk e fe la tezekkerun ( E peki yaratan yaratmayan gibi midir? Hala hatırlamaz mısınız? )

Paralel Evrenler / Çoklu Evrenler

Paralel Evrenler ( Parallel Universes ) veya Çoklu Evrenler ( Multiverses ) teorisi kainat adı verilen madde aleminin birden fazla ve birbiriyle etkileşim halinde olduğunu ifade etmektedir.

Paralel Evrenler / Çoklu Evrenler

Paralel Evrenler / Çoklu Evrenler teorisine göre, bir evrende tezahür eden bir olgunun veya olayın bir başka evrende, o evrenin koşullarına göre bir yansıması ( projeksiyonu ) mevcuttur. "Coherence" ( Eş fazlılık, Uyumluluk ) olarak anılan bu kavram, aynı evren içinde farklı boyutların bulunması ve bir boyuttaki olgunun veya olayın bir başka boyutta yansıması ( projeksiyonu ) olması fenomenini de tanımlamaktadır.

Bu hususa yani birden çok evren fenomenine İsra suresinin 99. ve Yasin suresinin 81. ayetinde soru cümleleriyle işaret edilmekte gibidir. 

17/99 - E ve lem yerav ennellahellezi halekas semavati vel erda kadirun ala en YAHLÜKA MİSLEHÜM ve ceale lehüm ecelel la raybe fıh fe ebez zalimune illa küfura ( Görmediler mi ki gökleri ve yeri yaratan kesinlikle Allah’ tır. ONLARIN AYNISINI YARATMAYA gücü yetendir. Onlara, hakkında şüphe olmayan vade geldi de zalimler ancak inkarda direttiler. )

36/81 - E ve leysellezi halekas semavati vel erda bi kadirin ala en YAHLÜKA MİSLEHÜM bela ve hüvel hallakul alim ( Ve o gökleri* ve yeri yaratan, ONLARIN AYNISINI YARATMAYA gücü yeten değil midir? Bilakis, o yaratandır bilendir. )

* "Gökleri" ifadesi her bir evrendeki boyutsal katmanları ( Yedi Gökler** ) tanımlamaktadır. Dolayısıyla ayette her biri yedi gökten oluşan başka evrenlerden bahsedilmektedir. 

 ** 2/29 - Hüvellezi haleka leküm ma fil erdı cemıan sümmesteva iles semai fe sevvahünne seb'a semavat ve hüve bi külli şey'in alim ( O size yerde olanları topluca yaratandır. Sonra göğe seviyelendi ve onu yedi gökler olarak düzenleyip seviyelendirdi. O herşeyi bilendir. ) 

"Gökler" kavramı hem dünyanın atmosferindeki katmanları ( 7 adet ), hem evrendeki boyutları, hem de birden çok evreni tanımlayan geniş anlamlı bir kavramdır.





Ruhsal faydaya dönüşen maddesel mahrumiyet

Küresel şeytanlar çetesi muhtelif tuzak kurgularıyla ( salgın, kıtlık, savaş, doğal afet vb. ) insanları dünyevi ve maddi ihtiyaçlarından mahrum bıraktıkça insanlar mahrum bırakıldıklarına ihtiyaç duymamaya başlayacaklardır. Yani şeytanların kurdukları tuzaklar insanın maddeden ve nefsaniyetten arınmasına ve ruhsal tekâmülüne vesile olacaktır.

Bu noktada "E o zaman şeytanlar aslında iyi bir şey yapmış olmuyorlar mı?" gibi cahilce bir soru gündeme gelebilir. Cevap ise çok nettir. Şeytanlar yaptıklarını kötü niyetle yani insanlığı köleleştirmek ve mağdur etmek için yapmaktadırlar. Negatif enerji frekanslarını pozitife dönüştüren, süreci insanlar için bir fayda kılan Allahü Teala'dır. Ve ilahi liyakat sisteminde "niyet" ve "gayret" temel belirleyici unsurlardır. Bu nedenle Kur'an'da gayretin sonuçtan önemli olduğu mesajı verilir. Zira sonucu sadece Allah belirleyebilir.

Sonunda İblis'in dahi kendilerini terkedeceği gaspçı şeytanlar açgözlülükle yedikleri ve biriktirdikleri dünya maddesinin ateşe ve zehire dönüştüğüne bizzat şahit olacaklar, yalnızlığı ve çaresizliği bizzat deneyimleyeceklerdir.

Bu hususa ilişkin ayetler şöyledir.

9/35 - Yevme yuhma aleyha fı nari cehenneme fe tükva biha cibahühüm ve cünubühüm ve zuhuruhüm haza ma keneztüm li enfüsiküm fe zuku ma küntüm teknizun ( O gün onların üzerlerinde cehennem ateşi kızdırılır da onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanır. İşte bunlar o nefisleriniz için biriktirip haznettikleriniz. Haydi, o haznetmiş olduklarınızı tadın. ) 

56/41 - Ve ashabuş şimali ma ashabuş şimali ( Ve solun sahipleri. Nedir solun sahipleri?) 

56/42 - Fi semumin ve hamimin ( İçe işleyen zehirli ateş ve kaynar suyun içindedirler.( 

56/43 - Ve zıllin min yahmumin ( Ve kara dumandan gölgeler. )

56/44 - La baridin ve la kerimin ( Soğuk değildir. Faydalı da değildir. )

56/45 - İnnehüm kanu kable zalike mütrefin ( Kesinlikle onlar bundan önce refah şımarıkları idiler. )

56/46 - Ve kanu yüsırrune alel hınsil azım ( Ve büyük günahta ısrar etmekteydiler. )

69/35 - Fe leyse lehül yevme hahüna hamim ( Artık bugün ona burada samimi arkadaş yoktur. )

69/36 - Ve la ta'amun illa min ğıslin ( Ve irin haricinde yiyecek yoktur. )

69/37 - La ye'kulühu illel hatiun ( Onu hatalıların haricindekiler yemez. )

78/21 - İnne cehenneme kanet mirsaden ( Kesinlikle cehennem gözetleme yeri olmuştur. )

78/22 - Lit tağıne meaben ( Azgınlar için dönülecek yer. )

78/23 - Labisine fiha ahkaben ( Orada uzun zaman kalacaklar. )

78/24 - La yezukune fiha berden ve la şeraben ( Orada ne soğuğu, ne de içeceği tatmayacaklar. )

78/25 - İlla hamimen ve ğassakan ( Kaynar su ve irin hariç. )

78/26 - Cezaen vifakan ( Tam uygun karşılık olarak. )

Tekâmül etmiş insanın yani cennete hazır insanın maddi ihtiyaçlardan arınacağının sezgisi de aşağıdaki ayetlerde verilmektedir. 

20/118 - İnne leke en la tecua fıha ve la ta'ra ( Kesinlikle sana orada acıkmaman ve çıplak olmaman vardır. )

20/119 - Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha ( Ve kesinlikle sen orada susamazsın ve sıcakta yanmazsın. )

21/8 - Ve ma cealnahüm ceseden la ye'külunet taame ve ma kanu halidın ( Ve onları yemek yemeyen gövdeler, vücutlar kılmadık. Ebedi de değillerdi. )

Thursday, October 1, 2020

Kutsal Ruh'un sembolü Güvercin / Kumru

"Güvercin" veya "Kumru" ilahi sembolizmde Rab'bin yaşam veren Ruh'unu ( Kutsal Ruh ) temsil etmektedir. Bu husus İncil'de defaatle tekraranmaktadır.

40 Matthew 3-16 İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler onun üzerine açıldı ve İsa, Tanrı'nın Ruhu'nun bir KUMRU / GÜVERCİN gibi inip üzerine konduğunu gördü.

41 Mark 1-10 Tam sudan çıkarken, göklerin yarıldığını ve RUH'un GÜVERCİN gibi üzerine indiğini gördü.

42 Luke 3/21-22 Bütün halk vaftiz olduktan sonra İsa da vaftiz oldu. Dua ederken gök açıldı ve KUTSAL RUH, bedensel görünümde, KUMRU / GÜVERCİN GİBİ O'nun üzerine indi. Gökten, "Sen benim sevgili Oğlum'sun, senden hoşnudum" diyen bir ses duyuldu.

43 John 1-32 Yahya tanıklığını şöyle sürdürdü: "RUH'un GÜVERCİN gibi gökten indiğini, O'nun üzerinde durduğunu gördüm.

Tevrat'ta Nuh tufanından sonra hayatın tekrar başlaması da Genesis ( Yaratılış ) suresinde "Güvercin" ile sembolize edilmiştir.

1-Genesis-8-11 GÜVERCİN gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı.

1-Genesis-8-12 Yedi* gün daha bekledikten sonra GÜVERCİNİ yine gönderdi. Bu kez GÜVERCİN geri dönmedi.

* Ayette ayrıca 7 sayısının döngü sonu sembolü olduğuna da dikkat çekilmektedir.

"Kuş", Kur'anda da yaşam veren Kutsal Ruh'un sembolü olup, Allah'ın izniyle Mesih İsa'nın çamurdan kuş yaratmasına vesile olduğu Al'i İmran ve Maide surelerindeki ilgili ayetlerde bildirilir.

3/49 - Ve rasulen illa benı israıle ennı kad ci'tüküm bi ayetin min rabbiküm ennı ahlüku leküm minet tıyni ke hey'etit TAYRİ fe enfühu fıhi fe yekunü TAYRAN bi iznillah ve übriül ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevta bi iznillah ve ünebbiüküm bima te'külune ve ma teddehırune fı büyutiküm inne fı zalike le ayeten leküm in küntüm mü'minın

( Ve ancak İsrailoğullarına resuldür. "Kesinlikle ben size Rab’binizden ayet getirdim. Kesinlikle ben size, çamurdan KUŞUN şekli gibi olanı yaratırım. Böylece onun içine üflerim de o Allah’ ın izni ile KUŞ olur. Doğuştan körü, alacalıyı iyileştiririm. Allah’ ın izni ile ölüyü diriltirim. O yediklerinizi, o evlerinizin içinde biriktirdiklerinizi size haber veririm. Eğer inananlarsanız, kesinlikle bunda size ayetler vardır." )

5/110 - İz kalellahü ya iysebne meryemezkür nı'metı aleyke ve ala validetik iza eyyedtüke bi RUHİL KUDÜSİ tükellimün nase fil mehdi ve kehla ve iz alemtükel kitabe vel hıkmete vet tevrate vel incil ve iz TAHLÜKU minet tıyni ke hey'etit TAYRİ bi iznı fe tenfühu fıha fe tekunü TAYRAN bi iznı ve tübriül ekmehe vel ebrasa bi iznı ve iz tuhricül mevta bi iznı ve iz kefeftü benı israıle anke iz ci'tehüm bil beyyinati fe kalellezine keferu minhüm in haza illa sıhrun mübın

( Zamanında Allah "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Seni KUTSAL RUH ile desteklediğimde beşikte ve erişkinlikte insanlara kelam edip söz söylerdin. Sana yazıyı, sırrı, Tevrat' ı ve İncil' i öğrettim. İznimle çamurdan KUŞUN şekli gibi olanı YARATTIN. Onun içine üfledin de iznimle KUŞ oldu. Doğuştan körü ve alacalıyı iznimle iyileştirdin. Ölüleri iznimle çıkardın. Onlara ayetlerle geldiğin ve onlardan inkar edenlerin "Bu kesinlikle apaçık sihirdir." dedikleri zaman İsrailoğulları' nı üzerinden çektim." dedi. )

Bir hastane odasında yatmakta olan ancak hiç ziyaretçisi gelmeyen bir kadının üzerine, pencereden giren bir güvercinin konması anı hemşire tarafından görüntülenmiştir. Hasta kadının birkaç gün sonra taburcu olduğu ve güvercinleri beslerken görüldüğü söylenmektedir.











Akabe'yi bilir misin?

"Akabe" kelimesi "Sarp yokuş" anlamına gelen ve inananların şeytanla mücadelesinde karşılaştıkları ve sabır ve sebatla mücadele etmeleri gereken zorlukları sembolize eden bir kelimedir.

Mekke'deki Mina tepesi küçük, orta ve büyük şeytanı temsil eden taşların bulunduğu tepedir. Mina'da bulunan ve temsilen şeytanın oturduğu kabul edilen tepe de AKABE olarak anılmaktadır. 

                            

                                Akabe 1953



Mina Tepesi'nde Akabe




Temsilen şeytanın yeri addedilen Akabe'nin "Ters Kubbe" ve "Minare ( Dikilitaş )" formunda olması yani camiye benzemesi düşündürücüdür.



Eskiden bir tane olan Akabe'nin sayısı üçe çıkarılmış ve atılan taş başına para alınmaya! başlanmıştır. Üç adet Akabe, kur'an'da mekruh ve şeytani addedilen "Teslis" ( Üçleme ) kavramına mı işaret etmektedir?

"Akabe" kelimesi Kur'an'da iki kere tekrarlanmakta olup, bu kelimenin ilk kez geçtiği ayetin kodunun 90/11 yani nümerolojik sembolizm itibarıyla 9/11 olması şeytanın tuzaklarına işaret edilmekte olduğu algısını vermektedir.

90/11 - Fe laktehamel AKABE ( Böylece SARP YOKUŞA tahammül edemedi. )

90/12 - Ve ma edrake mel AKABE ( Ve SARP YOKUŞUN ne olduğunu sana ne bildirir? ) 

Zira 9/11 sembolizmine yüklenen negatif ve şeytani anlam haşa Rab'bin üzerinde olmaktır. 10 sayısı ( 1+0 = 1 ) Rab'bin birliğini ve tekliğini sembolize etmekte olup, şeytanlar ise 11 sayısını Rab'bin üzerinde olmanın ( haşa ) sembolü addetmektedirler. 

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2019/10/911-ikiz-kuleler-vakas.html

Wednesday, September 30, 2020

Amok ve Nekrofili

"Çocuğunu işkence ederek öldürdüğü iddia edilen anne tutuklandı." ( Basından 2020 ) 

"Rusya'da 12 yaşında bir kızla birlikte olan sapkın adam, öldürdüğü kişinin etini yedi." ( Basından 2018 )

"Web sitesinde, nikah tanımı yapan Diyanet, bulûğ çağına girmiş olanların da dinen nikahlanabileceğini belirtti. Diyanet, bulûğ yaşının alt sınırını kızlarda 9, erkeklerde 12 olarak belirtti. Diyanet, kızların 9 yaşında gebe kalabileceklerini, erkeklerin de 12 yaşına girdiklerinde baba olabileceklerini bildirdi. Diyanet'e göre ergenlik çağına girmiş kız çocukları nikahlanırken yanlarında velilerinin olmasının daha uygun olacağını da açıkladı ve “Veli olmasa da olur” dedi." ( Basından 2018 )

"Mısır Ulusal Kadınlar Konseyi, parlamentoya 14 yaşındaki kızların evlendirilebilmesine izin veren ve erkeklere ölen eşleriyle öldükten sonraki altı saat içinde cinsel ilişkiye girebilme hakkı tanıyan iki yasanın reddedilmesi çağrısı yaptı." ( Basından 2014 )

"Rusya'da içkili bir eğlence sırasında kız arkadaşlarını öldürerek etini yiyen iki genç ağır hapis cezasına çarptırıldı." ( Basından 2010)

"Ankara'da, öldürdüğü kişinin etlerini 'yemek için' ayıran Özgür Dengiz ilk ifadesinde insan etini sevdiğini ve öldürerek yemeye devam edeceğini söyledi." ( Basından 2007 )

"1870 - 1936 yılları arasında yaşamış olan Albert Hamilton Fish küçük çocuklara tecavüz edip öldürdükten sonra etlerini yiyen sapık olarak 20. yüzyılın en azılı seri katili olarak bilinmektedir."

Yukarıdaki haber alıntıları Pedofili, Nekrofili ve Amok sendromu tezahürü niteliğindedir. 

Cinsel tecavüz ve cinayet içeren bu vakaların faillerinin farklı farklı ifadeleri olmakta ve genellikle kendinden geçtiklerini, kontrolden çıktıklarını, olay anını hatırlamadıklarını, kendilerine engel olamadıklarını, istemeden veya isteyerek ve zevk alarak bu eylemi gerçekleştirdiklerini belirtmektedirler.

"Amok" ( Öldürme tutkusu ) ve "Nekrofili" ( Ölüsevicilik, Ölüyemecilik ) sendromları esasen gizli satanik cemiyetlerdeki ve tarikatlardaki şeytana atfen yapılan kan ve adak ritüellerinin temel öğelerini oluşturmaktadır. Bugün "töre cinayeti" olarak bilinen birçok vakanın özünde de cemiyet / tarikat etkisi bulunmaktadır. 

İblis'in ve cin tayfasının hipnozu ( zihin kontrolü ) altına girmiş olanlara bu vicdansız eylemleri, içinde bulundukları cemiyetin / tarikatın bir gereği olarak algılatılmakta, ilahi açıdan büyük bir feragat, bir ilerleme vesilesi ve hatta mağdura yapılan bir iyilik olarak telkin ettirilmektedir.

Bu vakaların kısaca "CİNsel tecavüz" ve "CİNayet" olarak adlandırılması cinlerin negatif tesirlerinin delili niteliğindedir. 

Kur'an'da Amok ve Nekrofili* sendromları, "Cinleri ilah addeden müşrikler", "Çocuklarını öldürenler" ve "Ölmüş kardeşin etini yeme" misalleriyle bildirilmektedir. 

6/137 - Ve kezalike ZEYYENE Lİ KESİRİN MİNEL MÜŞRİKINE KATLE EVLADİHİM ŞÜRAKAÜHÜM li yürduhüm ve li yelbisu aleyhim dınehüm ve lev şaellahü ma fealuhü fe zerhüm ve ma yefterun

( Ve ORTAK KOŞANLARDAN ÇOĞUNA, ORTAKLARI, onları mahvetmek ve onların üzerlerine dinlerini örtmek için ÇOCUKLARINI ÖLDÜRMELERİNİ İŞTE BÖYLE SÜSLÜ GÖSTERDİLER. Şayet Allah dileseydi onu yapamazlardı. O halde onları ve o uydurduklarını bırak. )

49/12 Ya eyyühellezine amenüctenibu kesıran minez zanni inne ba'daz zanni ismün ve la tecessesu ve la yağteb ba'duküm ba'da E YÜHIBBÜ EHADÜKÜM EN YE'KÜLE LAHME EHIYHİ MEYTEN fe kerihtümuh vettekullah innellahe tevvabür rahım

( Ey o inananlar zannın çoğundan kaçının. Kesinlikle zannın bazısı günahtır. Casus gibi araştırmayın ve bazınız bazınızı çekiştirip arkadan konuşmasın. SİZLERDEN BİRİNİZ ÖLMÜŞ KARDEŞİNİN ETİNİ YEMEYİ SEVER Mİ ? Ondan tiksindiniz. Allah’tan sakının. 

5/3 - HURRİMET ALEYKÜMÜL MEYTETÜ DEMÜ ve lahmül hınzıri ve ma ühille li ğayrillahi bihı vel münhanikatü vel mevkuzetü vel müteraddiyetü ven netıyhatü ve ma ekeles sebüu illa ma zekkeytüm ve ma zübiha alen nüsubi ve en testaksimu bil ezlam zaliküm fisk el yevme yeissellezine keferu min dıniküm fe la tahşevhüm vahşevni el yevme ekmeltü leküm dıneküm ve etmentü aleyküm nı'metı ve radıytü lekümül islame dına fe men idturra fı mahmesatin ğayra mütecanifin li ismin fe innellahe ğafurun rahım

( ÖLÜ, KAN, domuz eti, o Allah’tan başkası için kesilmiş, boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış, canavarın yiyip yırttığı o diri iken kesmedikleriniz, dikilitaşlar üzerine o boğazlananlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız SİZE HARAM KILINDI. BUNLAR GÜNAHKARLIKTIR. Bugün inkarcılar, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. O halde, onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size, dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım. Size din olarak islamı, teslimiyeti istedim. Günaha istekle yönelme haricinde, açlıktan zorda olup mecbur kalana kesinlikle Allah affedendir, merhametlidir. )

( * "Nekrofili" ( İğrenci sevmecilik ) kelimesi "Nekro" ( İğrenç olan ) ve "Fili" ( Sevme ) kelimelerinden oluşmakta olup, kökteki "Nekro" kelimesi Arapça'daki "Nükra" ( İğrenç, Kötü ) ve "İnkar" ( Reddetme ) kelimelerindeki "NKR" köküdür.

18/74 - Fentaleka hatta iza lekıya ğulamen fe katellehu kale e katelte nefsen zekiyyeten bi ğayri nefs lekad ci'te şey'en NÜKRA ( Öylece yürüdüler. Nihayet oğlanla, genç adamla karşılaştıklarında, onu öldürdü. "Sen nefis dışında olarak temiz nefsi mi öldürdün? Sen KÖTÜ / İĞRENÇ şey getirdin." dedi. )

Kesinlikle Allah tevbeyi kabul edendir merhametlidir. ) Ayetteki "Ölmüş kardeşin etini yemeyi sevme" ifadesi doğrudan Nekrofili'yi ( Ölüsevicilik ) tanımlamaktadır.

Sükara kelimesi

"Alkol vücudu girdikten sonra, kanda kortizon ve büyüme hormonu salınımından 3,5-4 saat sonra, kandaki glukoz miktarı artmaktadır. Bu nedenle özellikle Tip-2 diyabet hastaları alkolden ciddi oranda etkilenmektedir."

"Genetik olarak belirli bir enzimden fakirseniz, fazla şeker bedeninize alkol yükleyebiliyor. Alkol almadıkları halde, kanlarında ya da idrarlarında alkol çıkanlar olabiliyor."

"Fazla miktarda tüketilen alkol hızla kilo aldırabilir. Bu yüzden alkolü kontrollü miktarda tüketmek önemlidir. Alkol hem hipoglisemiye (düşük şeker), hem hiperglisemiye (yüksek şeker) sebep olabilir."

Bilimsel kaynaklar alkol alımının vücuttaki şeker miktarını arttırdığını bildirmektedir. Kur'an'da geçen "Sükara" kelimesi "Sarhoş" anlamına gelmekle birlikte kök olarak "Şekerli, Şekerlenmiş" anlamını içermektedir. Halk arasında "Uyuklamak" anlamında kullanılan "Şekerleme yapmak" ifadesi de esasen alkolün vücutta yarattığı gevşeme, kendinden geçme ve uyku halini tanımlayan bir fiildir.

"Şeker" kelimesi İngilizcede "Sugar", Fransızcada "Sucre", Almancada"Zucker" olarak ifade edilmektedir. Bu kelimeler "Sükara" kelimesinin farklı telaffuz edilmiş halleridir.

"Sükara" kelimesi Nisa suresinin 43. ayetinde "Sarhoş", Hacc suresinin 22. ayetinde ise "Bilincini kaybetmiş" anlamında yer almaktadır.

4/43 - Ya eyyühellezine amenu la takrabus salate ve entüm SÜKARA hatta ta'lemu ma tekulune ve la cünüben illa abirı sebılin hatta tağtesilun ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadün minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıyden tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm innellahe kane afüvven ğafura ( Ey o inananlar, sizler SARHOŞKEN ne söylediğinizi bilene kadar ve yolcu olmanızın haricinde, pisken yıkanıncaya kadar duaya yaklaşmayın. Eğer hastaysanız veya seferdeyseniz veya sizlerden biriniz dışkısından getirirse veya kadınlara dokunup da su bulamazsanız temiz toprağa niyet edin. Böylece yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Kesinlikle Allah affedendir bağışlayandır. )

22/2 - Yevme teravneha tezhelü küllü mürdıatin an ma erdaat ve tedau küllü zati hamlin hamleha ve teran nase SÜKARA ve ma hüm bi SÜKARA ve lakinne azabellahi şedıd

( Onu göreceğiniz gün, tüm emziren kadınlar o emzirdiklerinden vazgeçerler. Her yük sahibi yükünü düşürüp bırakır. İnsanları SARHOŞ görürsün de onlar SARHOŞ değillerdir. Lakin Allah' ın azabı şiddetlidir. ) Ayetteki "Sükara" kelimesi "Bilincini kaybetmiş" insanları tanımlamaktadır.

Monday, September 28, 2020

Pyromania ( Piromani )

"Pyromania" sendromu "Ateş yakma, yangın çıkarma sendromu" olarak bilinen psikolojik hastalıktır. Yangın ve bunun yarattığı olaylar ile büyülenme, bunlara merak duyma ve bunları çekici bulma söz konusudur. Bir nevi ateş ile hipnoza girme durumu söz konusudur. Alkolün kötüye kullanımı, antisosyal özellikler, enürezis ve hayvanlara karşı şiddet kullanma da birlikte bulunabilen özelliklerdir. 

"Pyromania" ( Ateş tutkunluğu ) kelimesi "Pyr" ( Ateş ) ve "Mania" ( Tutkunluk, Aşırı isteklilik ) kelimelerinden oluşmaktadır. Bu sendromun, kur'an'da ateşten yaratıldıkları bildirilen cinlerin negatif frekans tesirleri sonucu ortaya çıkıyor olması kuvvetle muhtemeldir.

"Pyr" kelimesi İngilizce'de "Fire / Fever", Fransızca'da "Feu / Fièvre", Almanca'da "Feuer / Fieber" olarak telaffuz edilmektedir. "Pyramid" kelimesinin kökünde de "Pyr" kelimesi bulunmaktadır. "Mid" eki ise "Orta" anlamına gelmekte olup, "Pyramid", "Ortadaki Ateş" anlamına gelmektedir.

Kasas suresinin 38. ayetinde Firavun'un Haman'a "Çamurun üstüne ateş yak ve bana köşk oluştur." talimatı bir piramit inşasına işaret etmekte gibidir. Piramitlerin, boyutlar arası portal açabilecek seviyede yüksek enerji frekansı üreten yapılar oldukları bilinmektedir. Ayete göre Firavun boyutlar arası geçiş portalı inşa edilmesini istemektedir.

28/38 - Ve kale fir'avnü ya eyyühel meleü ma alemtü leküm min ilahin ğayrı fe evkıd li ya hamanü alet tıyni fec'al lı sarhan leallı ettaliu ila ilahi musa ve inni le ezunnühu minel kazibın

( Ve Firavun "Ey ileri gelenler, ben size başka ilah bilmem. Haydi bana çamurun üzerine ateş yak ey Haman. Bana yüksek köşk oluştur. Umulur ki ben Musa' nın ilahına yükselirim. Kesinlikle ben onu yalancılardan zannederim." dedi. )

Ayrıca "Firavn" kelimesinin kökündeki "Fir" kelimesinin Grekçe "Ev" anlamına geldiği belirtilse de batıni olarak "Ateş" anlamına gelmesi kuvvetle muhtemeldir. ( Zira konuşma dilinde "Ev" kelimesi yerine "Ocak" kelimesi de kullanılır. ) Ayrıca "Firavn" kelimesinin İngilizcesi, Fransızcası ve Alnancası sırasıyla "Pharaoh", "Pharaon" ve "Pharao"  olup "Phar" kökü Arapça'daki "Far"* ( Ateş, Ateşlenmek ) kelimesiyle eşseslidir. "Avn" kelimesi ise "Yardım eden" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla "Firavn" kelimesinin "Ateşe doğru yardım eden, Ateşe atan, Ateşe çağıran" gibi anlamlarının olması muhtemeldir. 

* 11/40 - Hatta iza cae emruna ve farat tennuru ... ( Nihayet emrimiz geldiğinde ve fırın ateşlendiğinde, .... )

Neom City ve Sina Dağı

Suudi Arabistan'ın kuzey doğususunda dünyanın AI ( Artificial Intelligence / Yapay Zekâ ) yönetimindeki ilk dijital şehri olması planlanan Neom City'nin inşa edilmekte olduğuna evvelki bölümlerde değinilmişti. İnsanın olmadığı veya sadece kendilerine köle olarak varolduğu bir dünya ortamını arzulayan cinlerin ve tayfasının bu ihtiraslarının bir yansıması olan Neom City'nin ilk vatandaşı da Sophia isimli robot olmuştur. Suudi Arabistan bir robota vatandaşlık veren ilk ülke olmuştur. İnsanı aşağılayan bu eylem Tevbe suresinin 97. ayetindeki "hududu aşma" kavramını doğrular niteliktedir.

Ayrıca bkz.

https://kuranilmi.blogspot.com/2020/05/ustun-sehirler-kuran-muhassenet-ve.html

Neom City'nin konumunun, Kur'an'da bahsedilen ve insanın yaratılışıyla ilintilendirilen Sina Dağı'nın bulunduğu yarımadaya çok yakın olması dikkat çekmektedir. Teknoloji şehrinin konumuyla insanlığa bir mesaj mı verilmektedir?

95/1 - Vettini vez zeytun ( Ve incir ve zeytin. )

95/2 - Ve turi SİNİN ( Ve SİNA Dağı. )

95/3 - Ve hazel beledil emin ( Ve bu güvenli belde. )

95/4 - Lekad HALAKNEL İNSANE fi ahseni takvim ( İNSANI kıvama koymanın en güzeli içinde YARATTIK. )

95/5 - Sümme redednahü esfele safilin ( Sonra onu aşağıların en aşağısına döndürüp eriştirdik. )

 "SN" kökünden türemiş olan "Sina" kelimesinin "Sinâ'a" ( Üretim ), "Sinâ'iy" ( Üretimsel ), "San'ât" ( Sanat, Üretim ) kelimeleriyle aynı anlamı ( Üretim ) içermesi kuvvetle muhtemeldir. Zira Tîn suresinin yukarıdaki ayetlerinde "Sina Dağı"'ndan ve "insanın yaratılışından" bahsedilmektedir. Ayrıca "Tîn" kelimesinin "Çamur, Balçık" anlamının dışında "Ses, Tını" ve "Ruh*" anlamları da bulunmaktadır. ( * ÖzTürkçe'de "Tin" kelimesi "Ruh" anlamını içerir. ) Bu bağlamda insanın yaratılışının özünde ruh olduğu bilgisi de açığa çıkmaktadır. Robotlar şehri olması planlanan Neom City'nin Sina Dağı'nın tam karşısına konumlandırılması "Biz de robot yaratıyoruz." dercesine Allahu Teala'ya bir isyân, bir şirk niteliğinde gibi görünmektedir. Zira Neom City'nin logosunun satanik bir sembol olan pentagram ( beşgen ) olması da dikkat çekmektedir.






Neom City'nin pentagram logosu 




Zülkarneyn'in gizemi

Kur'an'da yer alan "Zülkarneyn" ( İki Boynuzlu / İki Boyutlu / İki Nesilli- soylu ) karakteri, iki boyut arasında yani kaba madde planı dünya ile üst süptil plan arasında geçiş yapabilen rahmani bir vazifeli varlığı ( meleği ) tanımlamaktadır. "İki Boynuz" / "İki Boyut" / "İki Nesil-Soy" kavramları nümerolojik olarak, farklı boyuta geçiş portalının sembolü olan "11" sayısıyla sembolize edilmektedir.

"Zülkarneyn" kelimesinin ayrışımı şöyledir.

Za = Sahibi

El = Ön ek

Karn = Boynuz, Nesil

Eyni = İki

Kur'an'da Zülkarneyn'in, dünyadaki büyük döngü sonunu idrak eden insanları, üst veya alt boyuttan ( yeraltından veya gökten ) kaba madde düna boyutuna giriş yaparak dünyayı bozguna boğacak cinlerden ( Ye'cuc ve Mecuc ) kurtarmak için portal kapatıcı bir sed inşa ettiğinden bahsedilmektedir. Zülkarneyn ile ilgili aşağıdaki ayetler derin mesajlar içermektedir.

18/83 - Ve yes'eluneke an ZİL KARNEYN kul seetlu aleyküm minhü zikra ( Ve sana ZÜLKARNEYN'den, iki boynuzludan sual ediyorlar. De ki: "Size ondan hatırlatma okuyacağım." )

Kur'an'da Zülkarneyn kelimesinin ilk kez geçtiği ayetin numarasının ( 83 ) nümerolojik değeri "11 sayısını vermektedir. ( 8+3 = 11 ) Ayrıca ayet kodunu oluşturan sayıların nümerolojik değeri de "2" sayısını yani 1+1 işleminin sonucunu vermektedir. ( 1+8+8+3 = 20 ... 2+0 = "2" )

18/84 - İnna mekkenna lehu fil erdı ve ateynahü min külli şey'in sebeba ( Kesinlikle biz ona yerde imkan verdik. Ona sebep, vasıta olarak herşeyden verdik.  )

18/85 - Fe etbea sebeba ( Böylece sebebe, vasıtaya tabi oldu. )

18/86 - Hatta İZA BELEĞA MAĞRİBEŞ ŞEMSİ VECEDEHA TAĞRUBÜ Fİ AYNİN HAMİETİN VE VECEDE İNDEHA KAVMA kulna ya zel karneyni imma en tüazzibe ve imma en tettehıze fıhim husna ( Nihayet GÜNEŞ'İN BATTIĞI YERE VARDIĞINDA, ONU KARA BALÇIK PINARI İÇİNDE BATARKEN BULDU. ONUN İNDİNDE KAVİM BULDU. "Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, ya azap edersin ve ya da onlar hakkında güzellik edinirsin." dedik. )

Ayette yer alan "Güneş'in balçığa batması" kavramı bir önceki büyük döngü sonundaki "Mu" uygarlığının batışının bir temsili de olabilir. Zira Mu uygarlığının diğer ismi de "Güneş İmparatorluğu " idi. Hatta Atatürk'ün, Mu dilinin Türkçe'nin ve tüm dillerin kökeni olduğunu savunduğu teorisinin ismi "Güneş Dili Teorisi"'dir. Ayrıca ayette Zülkarneyn'in "azap etme veya güzellik verme" yetkisi bahşedilmiş bir vazifeli varlık olduğu anlaşılmaktadır. İkinci büyük döngünün sonuna yani kıyamet gününe ( ayağa kalkış günü ) gelindiği dikkat alındığında dünyanın Mu uygarlığının akıbetine doğru ilerlediği anlaşılmaktadır.

18/87 - Kale* emma men zaleme fe sevfe nüazzibühu sümme yüraddü ila rabbihı fe yüazzibühu azaben nükra ( "Kim zulmederse, yakında ona azap ederiz. Sonra Rab’bine döndürülür de ona kötü azap ile azap eder." dedi. )

* Ayette Zülkarneyn'in, Rab'bin amelleri karşılıklandırmasına ilişkin söylemde bulunduğu görülmektedir.

18/88 - Ve emma men amene ve amile salihan fe lehu cezaenil husna ve senekulü lehu min emrina yüsra ( Ve ama kim inanır ve iyilik yaparsa güzel karşılık onadır. Ona kolay işlerimizden söyleyeceğiz. )

18/89 - Sümme etbea sebeba ( Sonra sebebe, vasıtaya tabi oldu. )

18/90 - Hatta iza belağa matliaş şemsi vecedeha tatlüu ala kavmin lem nec'al lehüm min duniha sitra ( Nihayet Güneş’in doğduğu yere ulaştığında, onu, kendilerine ondan başka örtü oluşturmadığımız kavmin üzerine doğarken buldu. )

18/91 - Kezalik ve kad ehatna bima ledeyhi hubra ( İşte böyleydi. Onun yanında olanları ilimle kuşattık. )

18/92 - Sümme etbea sebeba ( Sonra sebebe, vasıtaya tabi oldu. )

18/93 - Hatta iza belağa beynes seddeyni vecede min dunihima kavmen la yekadune yefkahune kavla ( Nihayet iki setin arasına ulaştığında, sözü anlamaya yanaşmayan, onlardan başka bir kavim buldu.)

18/94 - Kalu ya zel karneyni inne ye'cuce ve me'cuce müfsidune fil erdı fe hel nec'alü leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehüm sedda ( “Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, Yecuc ve Mecuc kesinlikle yerde bozgunculardır. O halde, bizimle onlar arasına sed koyman üzere sana harac versek olur mu?” dediler. )

18/95 - Kale ma mekkennı fıhi rabbi hayrun fe eıynunı bi kuvvetin ec'al beyneküm ve beynehüm redma ( "Rab’bimin bana onun hakkında verdiği imkan daha hayırlıdır. O halde, beni kuvvetinizle destekleyin de sizinle onlar arasında sağlam engel oluşturayım." dedi. )

18/96 - Atuni züberal hadıd hatta iza sava beynes sadafeyni kalenfühu hatta iza cealehu naran kale atunı üfriğ aleyhi kıtra ( Bana demir kütleleri getirin. Nihayet, iki ucun arasını eşleştirip müsavi kıldı. "Üfleyin." dedi. Nihayet ateşi oluşturduğunda "Getirin bana, onun üzerine erimiş bakır dökeyim." dedi.)

18/97 - Fe mestau en yazheruhü ve mestetau lehu nakba ( Böylece onu ele geçirmeye istidatları olmadı. Ona delik açmaya da istidatları olmadı. )

"Karn" kelimesinin, hem "Boynuz", hem de "Nesil / Soy" anlamına gelmesi oldukça dikkat çekmektedir. "Boynuz" kelimesi kendisine fonetik benzerliği olan "Boyut" kelimesini temsil etmekte gibidir. Dolayısıyla Zülkarneyn'in iki boyutla da ve/veya iki soyla da ilintisi olduğu ortaya çıkmaktadır. "Boynuz", rahmani olduğu kadar şeytani frekansların da okült sembolü olarak kullanılmakta olup, İblis'in ( şeytanın ) sembolü olan Baphomet figürü de "iki boynuzlu" olarak resmedilmektedir. Rab'bin ilmini taklit eden İblis, bu hususta da taklit eylemini sürdürmektedir. Şeytanın melek ( pozitif frekanslı vazifeli varlık ) taklidi yaptığı İncil'de "ışık meleği" misaliyle bildirilir.

47-2 Corinthians-11-14 Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir.

Batı kültüründe yer alan "Thor" karakteri de iki boynuzlu olarak resmedilen ve kuvvetle muhtemel Zülkarneyn'in bir temsili olan kozmik bir karakterdir. 


"Thor" kelimesinin anlamsal köken ilintisine sahip olduğu diğer kelimeler şöyledir.

Door ( İng. ) = Kapı ( Porta ilintisi )

Tower ( İng. ) / Tour ( Fra. ) / Turm ( Alm. ) = Kule, Yüksek Yer

Thorn ( İng. ) / Dorn ( Alm. ) = Diken, Uzun ve sivri olan ( Boynuz uzun ve sivri bir yapıya sahiptir. )

Taureau = Boğa ( Boğa iki boynuzludur. ) 

Taurus = Boğa burcu

Enbiya suresinin 96. ayetinde portalın açılmasından ve cinlerin ( Ye'cuc / Me'cuc ) kaba madde planına giriş yaptıkları bildirilmektedir. Ayetteki "Hadeb" ( Tepe ) kelimesi üst boyuttan / gökten girişe işaret etmekte olduğu kadar alt boyuttan / yeraltından girişe de işaret etmekte olabilir. Zira cin soyu olan reptilian ( sürüngen ) soyun yeraltında da yaşadığı bilinmektedir.

21/96 - Hatta iza fütihat ye'cucü ve me'cucü ve hüm min külli hadebin yensilun ( Nihayet Yecuc ve Mecuc açıldığında, onlar her tepeden inip akın ederler. )












Saturday, September 26, 2020

Tibyan - Meal - Te'vil - Tefsir - Terceme

İslami kültürde Kur'an'ın çevirisi ve yorumuna ilişkin olarak kullanılan dört kelime kelime bulunmaktadır. Tibyan, Meal / Te'vil, Tefsir, Terceme

TİBYAN : "Beyan" ( Açıklama ) kökünden gelen ve "Açıklayan" anlamını yansıtan kelimedir. Kur'an'da bu kelime kitabı ( Kur'an ) nitelemek için kullanılmıştır. "Beyyine" ( Delil ) kelimesi de aynı köktendir.

16/89 - Ve yevme neb'asü fı külli ümmetin şehıden ala haüla' ve nezzelna aleykel kitabe TİBYANEN li külli şey'in ve hüden ve rahmeten ve büşra lil müslimın

( Ve o gün her topluluğa, üzerlerine şahit göndeririz. Senin üzerine de herşeyi AÇIKLAYAN, teslim olanlar için yönlendirme, rahmet ve müjde olan kitabı indirdik. ) 

MEAL / TE'VİL : "Evl" ( Çevirmek, Döndürmek ) kökünden türemiş olan ve "Çevirme, Döndürme"* anlamına gelen sıfattır. Kur'an'da "Yorum" anlamında kullanılmıştır. ( Batı dillerindeki "EVoLve / EVoLution" ( Evrilmek / Evrim ) kelimesi de "Evl" kökündendir. ) Bu kelime yanlış bir yaklaşımla "Bir lisandan başka lisana çeviri" olarak kullanılsa da esas anlamı "Yorumlama"dır. Kur'an meallerindeki anlam ve ifade farklılıklarının sebebi de budur. "Meal", kelime bazlı çeviri anlamına gelmemekte, "Te'vil" ( Yorum ) anlamına gelmektedir. 

3/7 - Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatün muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteşabihat fe emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae TE'VİLih ve ma ya'lemü TE'VİLehu illellah ver rasihune fil ılmi yekulune amenna bihı küllün min ındi rabbina ve ma yezzekkeru illa ülül elbab

( Kitabı sana indiren O'dur. Onda kitabın anası olan açık anlamlı, sağlam ayetler vardır. Diğerleri benzetmelidirler. Ama o kalplerinin içinde şüphe, vesvese, eğrilik, ayrılık olanlar, onlardan fitneyi aramak ve kendi YORUMLARINI aramak için o benzetilmiş olanlara tabi olurlar. Onun YORUMUNU Allah haricinde kimse bilmez. İlimde derinleşmiş olanlar "Ona inandık. Hepsi Rab’bimizin indindendir." derler. Akıl sahipleri haricindekiler hatırlamaz. )

TEFSİR : "Fesr" ( Beyan etmek, Açıklamak ) kökünden gelen ve "Beyan etme, Açıklama" anlamını yansıtan kelimedir.

25/33 - Ve la ye'tuneke bi meselin illa ci'nake bil hakkı ve ahsene TEFSİRA

( Ve gerçeğini ve en güzel AÇIKLAMASINI sana getirdiğimiz misalin haricindekini sana getiremezler. )

Kur'an'da yer almayan ve "Çeviri" anlamına gelen kelime ise "Terceme" kelimesidir. Bu kelime "Recm" ( Çağırmak, Söz söylemek ) kökünden türemiştir.

Bela getiren sanayi

"San'at" ( Üretme ), "Sınai" ( Üretim ), Sun'i ( Üretilmiş ) kelimeleri "Sun" ( Üretmek ) kök kelimesinden yani "SN" kökünden türemiş olan kelimelerdir. ( Türkçe'de "Endüstri" anlamında kullanılan "Sanayi" kelimesi esasen "Sınai" kelimesidir. ) "Sun" ( Üretmek ) fiili, Kur'an'da "Amel" ( Yapmak ) kelimesinden farklı olarak kullanlmıştır. Zira "Amel" fiili "bir işi yapmak, tamamlamak" anlamını yansıtırken, "Sun" fiili "bir şey üretmek, ortaya çıkarmak" anlamını yansıtmaktadır. Dolayısıyla Kur'an'da "Sun" fiilinin kullanımının amacı iyi veya kötü olarak yapılanların mutlak surette bir olgu, bir durum ortaya çıkardığı ( ürettiği ) ve bunun da ilahi nizamda bir karşılığı olduğudur.

"Sun" kelimesinin ayetlerdeki ayrıştırılmış kullanımına bazı örnekler aşağıda olup, kötü niyetle üretilenin mutlaka bela ve azap getireceği yani esasen "Bela getiren sanayi" olduğu bildirilmektedir.

Maide suresinin 14. ve 63. ayetlerinde zikir sahiplerinin sözlerinden dönmelerinin ve Rab'be adanmışların günah işlemelerinin kendileri için olumsuz sonuçlar üretilmesine sebebiyet vereceği  bildirilmektedir.

5/14 - Ve minellezine kalu inna nesara ehazna mısakahüm fe nesu hazzan min ma zükkiru bihı fe ağrayna beynehümül adavete vel bağdae ila yevmil kıyameh ve sevfe yünebbiühümüllahü bima kanu YASNEUN

( Ve o "Biz kesinlikle Nasıralıyız." diyenlerden sözlerini almıştık. Ama o hatırlatıldıklarından paylanmayı, nasiplenmeyi unuttular. Böylece aralarına ayağa kalkış gününe kadar düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah ÜRETMİŞ olduklarını onlara haber verecektir. )

5/63 - Lev la yenhahümür rabbaniyyune vel ahbaru an kavlihimül isme ve eklihimüs suht le bi'se ma kanu YASNEUN

( Rab’be adanmışların ve bilginlerinin, onları günah sözlerinden ve haram yemelerinden men etmeleri gerekmez miydi? O ÜRETMİŞ oldukları ne kötüdür. )

A'raf suresinin 137. ayetinde de bugünkü tahakküm obsesifi küresel şeytanlar Firavun kavramı ile sembolize edilmiştir. Ve ayette, halkı zayıf, aciz ve çaresiz kılmak için Firavun'un "ürettiklerinden" ve "inşa ettiklerinden" bahsedilmektedir. Ayetteki bu bölüm, bugünkü küreselcilerin  ilim nimetini kötüye kullanarak ürettiklerini ( AI, dijital teknoloji, genetik mühendisliği vb. ) tanımlar niteliktedir.

7/137 - Ve evrasnel kavmellezine kanu yüstad'afune meşarikal erdı ve meğaribehelletı barakna fıha ve temmet kelimetü rabbikel husna ala benı israıle bima saberu ve demmerna ma kane YESNEU fir'avnü ve kavmühu ve ma kanu ya'rişun

( Ve o zayıf düşmüş olan kavmi de yerin bereketlendirdiğimiz doğusuna ve batısına varis kıldık. Rab’binin, İsrailoğullarına olan o güzel kelimesi sabırlarından dolayı tamamlandı. Biz de Firavun' un ve kavminin o ÜRETTİKLERİNİ ve o yapmış oldukları evleri mahvettik. )

Hud suresinn 16. ayetinde "Sun" ve "Amel" fiili birlikte kullanılmıştır. 

11/16 - Ülaikellezine leyse lehüm fil ahırati illen nar ve habita ma SANEU fıha ve batılün ma kanu YA'MELUN

( İşte onlara ahirette ateşin haricinde asla bir şey yoktur. Orada ÜRETİKLERİ boşa gitmiştir. O YAPMIŞ oldukları batıldır. )

"Sun" fiilinin "Amel" fiilinden ayrışmasına en net örnekerden biri de Hz. Nuh'un "gemiyi üretmesinden" bahsedilen Hud suresinin 37. ayetidir.

11/37 - VASNEil fülke bi a'yünina ve vahyina ve la tühatıbnı fillezıne zalemu innehüm muğrakun

( Ve gemiyi gözetimimizle ve vahyimizle ÜRET. Bana o zulmedenler hakkında söylemde bulunma. Kesinlikle onlar boğulacaklar. )

13/31 - Ve lev enne kur'anen süyyirat bihil cibalü ev kuttıat bihil erdu ev küllime bihil mevta bel lillahil emru cemıa e fe lem yey'esillezıne amenu en lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu tüsıbühüm bima SANEU kariatün ev tehullü karıben min darihim hatta ye'tiye va'düllah innellahe la yuhlifül mıad

( Ve şayet kesinlikle Kur'an ki, onunla dağlar gezse veya onunla yer kesilip parçalansa veya ölüler onunla konuşturulsa. Bilakis tüm işler Allah içindir. O halde o inananlar ümit kesip anlamadılar mı ki Allah dileseydi insanları topluca yönlendirirdi ve o inkar edenleri geri durdurmazdı. O ÜRETTİKLERİNDEN dolayı onlara ansızın gelen bela isabet eder veya yurtlarının yakınına konar. Nihayet Allah' ın vaadi gelir. Kesinlikle Allah vaade, vadeye ihtilaf etmez. )

Kehf suresinin 104. ayetinde, İblis'in hipnozu altındaki cinlerin ve insanların, ürettiklerinin iyiye ve güzele vesile olacağını sandıklarından ve hipnotik yanılgıya düştüklerinden bahsedilmektedir. 

18/104 - Ellezine dalle sa'yühüm fil hayatid dünya ve hüm yahsebune ennehüm yuhsinune SUN'A

( O dünya hayatındaki çabaları sapmış olanları. Kesinlikle onlar iyilik güzellik ÜRETTİKLERİNİ sanmışlardır. )

Taha suresinin 69. ayetinde "Sun" ( Üretim ) kelimesiyle "Keydü sahir" ( Sihirbaz / Büyücü tuzağı ) kelimelerinin birlikte kullanılması da bugün teknolojik üretimlerle insanları büyülemeye ve kontrol altına almaya çalışan küreselciler tanımlanmakta gibidir.

20/69 - Ve elkı ma fı yemınike telkaf ma saneu innema SANEU keydü sahır ve la yüflihus sahırü haysü eta

( Ve o sağ elindekini at. Ne ürettilerse yutar. Kesinlikle o ÜRETTİKLERİ sihirbaz tuzağıdır. Her nereye yeterse yetsin sihirbaz iflah olmaz. )

Fatir suresinin 8. ayetinde de "Sun" ve "Amel" fiillerinin ayrı ayrı kullanımı görülmektedir.

35/8 - E fe men züyyine lehu suü AMELİHI fe raahü hasena fe innellahe yüdıllü men yeşaü ve yehdı men yeşaü fe la tezheb nefsüke aleyhim haserat innellahe alimün bima YASNEUN

( Kötü İŞİ kendisine süslenmiş olup da ona güzel görünen kimse de mi? Kesinlikle Allah dilediği kimseyi saptırır ve dilediği kimseyi yönlendirir. O halde, nefsin ona hasretle ayrılıp gitmesin. Kesinlikle Allah o ÜRETTİKLERİNİ bilendir. )