Çeviri

Monday, November 9, 2020

Meluncanlar

Meluncan, ABD'nin güneydoğu eyaletlerinde ( Tennessee vb. ), daha ziyade orta Apalaşya'nın Cumberland Gap yöresinde yaşayan fiziki görünümleri yerel halktan farklı olan bir topluluğun ismidir.

Meluncan kelimesi "Melunjin"* olarak da yazılmaktadır. Bazı kaynaklar Meluncanların kökeninin Afrika'daki beyaz ve siyahi ırk karışımı olabileceğini belirtirken, N. Brent Kennedy'nin yaptığı araştırmalara göre ise Meluncanlar'ın soyu 16. yüzyılda Amerika'ya getirilen 400 kadar Osmanlı leventine dayanmaktadır. Türk kökenli olan bu kişilerin, savaş esnasında oluşan mücbir sebeple Amerika'da kalmalarından dolayı kendilerini lanetlenmiş addettikleri ve bu nedenle Meluncan olarak anıldıkları rivayet edilir. ( "Mel'un" ( Lanetlenmiş ) ve "Can" ( Yaşayan ) )

Meluncan kelimesinin kökenine ilişkin net bir delil olmamakla birlikte iki ihtimal söz konusudur.

Bunlardan ilki Fransızca bir kelime olan ve "Mêler" ( Karıştırmak ) kökünden türemiş olan "Mélange" ( Karışım ) kelimesinin farklılaşmış telaffuzu olabileceğidir. Söz konusu topluluğun yerel halkın içine "karışmasına" istinaden bu kelime kullanılmış olabilir.

İkincisi ise Meluncan kelimesinin "Melun" ( Lanetlenmiş ) ve "Can" ( Cin* ) kelimelerinin birleşiminden oluştuğu yani "Lanetlenmiş cin" anlamında olduğu yönündedir. ( Söz konusu kelime bağlamında "Can" kelimesinin "Yaşayan" anlamında kullanılmış olabileceği makul görünmektedir. ) 

"Can" kelimesinin birleşik kelimeler içindeki diğer bazı kullanım örnekleri şöyledir. 

Afacan = Yaramaz, ele avuca sığmaz ( "Afa" kelimesi Arapça'da "Eşek sıpası" anlamına gelmekte olup bu ifade yaramaz çocuklar için de kullanılır. )

Babacan = Baba gibi şefkatli, yumuşak 

Kur'an'da ise "Can" kelimesi "Cin" anlamını içermektedir. 

15/27 - Vel CANne halaknahü min kablü min naris semum ( Ve CİN, onu önceden, içe işleyen zehirli ateşten yarattık. )

55/39 - Fe yevmeizin la yus'elu an zenbihi insün ve la CAN ( Artık o gün ne insana, ne de CİNE günahlarından sual edilmez. ) 

Ancak "Can" ve "Cin" kelimelerinin dillerde "Soy, Gen, Kişiler" anlamlarında kullanılması dikkat çekmektedir. ( Tıpkı "Demon" ( Cin ) kelimesinin kökü olan "Demo" kelimesinin "Halk" anlamında kullanılması gibi. Demokrasi, Demogoji, Demografi vb. )

Gens ( Fra. ) = Kişiler

Gene = Gen

Genetic = Genetik, Soysal, Kalıtsal

Genius = Dahi

Cins = Tür

Cinsel = Türsel

Saturday, November 7, 2020

Mücbir sebep yaratma stratejisi

Müşrik şeytanlar, insanlar üzerinde tahakküm kurabilmek için "mücbir sebep yaratma stratejisi"ni uygulamaktadırlar. "Mücbir" ( Zorunlu ) kelimesi "Cebr" ( Zorlama ) kökünden türemiş bir kelime olup, "Mecbur / Mecburiyet" ( Zorunda / Zorunluluk ), "Cebbar" ( Zorlayan ) kelimeleri de aynı kökten türemişlerdir. Melek ismi olan "Cibril" kelimesi de "Cibr+il" veya "Cebr+el" olarak ayrışmakta ve "Allah'ın zorlaması" anlamını taşımaktadır. Elbette ki "zorlama" kavramının da düal ( ikili ) niteliği bulunmakta olup, zorlamanın / zorlanmanın "iyiye" doğru mu, "kötüye" doğru mu olduğu önem arzetmektedir.

Allahü Teala'nın sıfatlarının zikredildiği Haşr suresinin 23. ayetinde "Cebbar" ( Zorlayan ) sıfatı da yer almaktadır.

59/23 - Hüvallahüllezi la ilahe illa hüve el melikül kuddusüs selamül mü'minül müheyminül azizül CEBBARül mütekebbiru sübhanallahi an ma yüşrikun ( O, haricinde ilah olmayan Allah’ tır. Maliktir, kutsaldır, kusursuzdur, emniyet verip emin kılandır, gözetendir kollayandır, yücedir, ZORLAYANDIR, kibirlenendir. Allah o ortak koştuklarınızdan yücedir. )

Eylemlerini Kur'an ayetlerindeki kelimelere ve mümerolojiye göre yapmaya çalışan, İblis'in tesiriyle Kur'an ayetlerini, tersten yönlenmek üzere rehber edinen müşrik şeytanlar, Allah'ın "Cebbar" sıfatını da kendilerine atfetmektedirler. Bu çerçevede, insanları dolaylı olarak planlarını kabule zorlayacak "mücbir sebep" niteliğindeki eylemleri ( salgın, savaş, terör, kıtlık, ekonomik kriz, suni yollarla tetiklenmiş doğal afetler vb. ) gerçekleştirmektedirler. Küreselciler olarak da tanımlanan bu müşrikler oluşturdukları kaos ve sorun ortamından kurtuluş için evvelden planladıkları uygulamaları insanlara çözüm olarak sunmakta ve onları bu uygulamalara mecbur bırakmaktadırlar. ( Bu strateji "Problem - Tepki - Çözüm" olarak da anılmaktadır. ) Ancak elbette ki tüm bunlar Allah'ın rızası ve izni ile vuku bulduğundan inananlar için daima bir selamet vesilesi de tezahür etmektedir. Anılan selamet vesilesinin yine insanların kendi idrakleri ile ortaya koyacakları düşünceler ve eylemler olması gerekmektedir. Bunlar da "Kolektif Bilinç / Ünite Bilinci" ve "Eşgüdümlü toplu hareket" kavramlarından ibarettir. 

Hud suresinin 59. ayetinde.Müşrik şeytanlar "Cebbarin anid" ( İnatçı zorba ) olarak tanımlanmışlardır. ( "Zorba" kelimesi de kökünde "Zor" kelimesini içermektedir. )

11/59 - Ve tilke adün cehadu bi ayati rabbihim ve asav rusülehu vettebeu emra külli CEBBARİN ANİD ( Ve işte Ad, Rab’lerinin ayetleri ile cihad ettiler. O’nun resullerine isyan ettiler. Her İNATÇI ZORBANnın emirlerine tabi oldular. )

İbrahim suresinin 15. ve 16. surelerinde ise inatçı zorbaların akıbeti net olarak bildirilmektedir.

14/15 - Vesteftehu ve habe küllü CEBBARİN ANİD ( Ve açılışı istediler ve her İNATÇI ZORBA zarara uğradı. )

14/16 - Min veraihı cehennemü ve yüska min main sadıd ( Onun ardından cehennemdir ve irinli sudan sulanır, içirilir. )

Haberci resulün, dini kodları ve ilahi kozmik bilgileri içeren Kur'an'ı tebliğ sürecinde dahi insanlara karşı "cebbar" olmadığı, bu sıfatın sadece Allah'a mahsus olduğu Kaf suresinin 45. ayetinden anlaşılmaktadır.

50/45 - Nahnu a'lemu bima yekulune ve ma ente aleyhim bi CEBBARİN fe zekkir bil kur'ani men yehafu veıyd ( Biz o söylediklerini biliriz. Sen onların üzerine ZORBA değilsin. Artık vaadden korkan o kimselere Kur'an ile hatırlat. )

Atatürk'ün gençliğe hitabesinde yer alan ve "Cebr" kelimesini içeren şu cümle de şeytanların cebri tuzaklarına işaret etmektedir.

"Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir."





Thursday, November 5, 2020

Kalb-in selim

"Kalb-in selim" tamlaması "Selim-ül kalb" olarak da ifade edilmekte olup "Kurtulmuş, Arınmış, Sağlam, Kusursuz, Temizlenmiş Kalp" anlamına gelmektedir.

"Selim-ül Kalb" ifadesi de "Temiz Kalp" anlamında kullanılmaktadır.

"Kalb-in selim" ifadesi Şuara suresinin aşağıdaki ayet seti içinde yer almaktadır. 

26/88 - Yevme la yenfeu malün ve la benun ( O gün ne mal ne de oğullar fayda vermez. ) 

26/89 - İlla men etellahe bi KALBİN SELİM ( Allah’a SAĞLAM, KUSURSUZ KALP ile gelmiş olanların haricinde. )

26/90 - Ve üzlifetil cennetü lil müttekın ( Ve cennet sakınanlar için yaklaştırılmıştır. ) 

26/91 - Ve bürrizetil cehımü li ğavın ( Ve cehennem azgınlar için ortaya çıkarılmıştır. )

Ayet setinde dünyevi ve maddi unsurlar olan mal ve evlat durumunun değil, ruhun temsili olan kalbin durumunun insanı tekâmüle sevkettiği bildirilmektedir. Zira ayet setinin sonunda cennet ve cehennem ehlinin nitelikleri "Müttekin" ( Sakınanlar ) ve "Ğavın" ( Azgınlar ) olarak belirtilmiştir. 

Kalp, ruhun kaba madde planındaki temsilidir. Kur'an ayetlerinde kalbe ilişkin zikredilen nitelemeler esasen ruhi, idraki ve vicdani duruma işaret etmektedir.

a- Kalbinde mühür olanlar ( İdraki ve algısı kapalılar )

2/7 - HATEMALLAHÜ ALA KULUBİHİMve ala sem’ıhim ve ala ebsarihim ğışaveh ve lehüm azabün azim ( ALLAH'IN MÜHÜRÜ onların KALPLERİNİN ve kulaklarının üzerindedir ve gözlerinde de perde vardır. Büyük azap onlaradır. )

b- Kalbinde hastalık olanlar ( Ruh hastaları ) 

2/10 - Fİ KULUBİHİM MERADUN fe zadehümüllahü merada ve lehüm azabun elimun bima kanu yekzibun ( KALPLERİNDE HASTALIK vardır. Böylece Allah onlara hastalıklarını artırır ve yalanlamış olduklarından dolayı elim azap onlaradır. ) 

c- Kalbi katılaşmışlar ( İdraki ve algısı kapalılar )

6/43 - Fe lev la iz caehüm be'süna tedarrau ve lakin KASET KULUBÜHÜM ve zeyyene lehümüş şeytanü ma kanu ya'melun ( Onlara zorluğumuz, azabımız geldiğinde yalvarmalı değiller miydi? Ve lakin KALPLERİ KATILAŞTI ve şeytan o yapmış olduklarını onlara süsledi. )

d- Kalbi kılıflılar ( İdraki ve algısı kapalılar ) 

2/88 - Ve kalu KULUBÜNA ĞULF bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalılen ma yü'minun ( Ve "Bizim KALPLERİMİZ KILIFLIDIR." dediler. Bilakis Allah onları inkarlarından dolayı lanetledi. Artık çok azı inanır. )

Tuesday, November 3, 2020

İzmir depremi mucizeleri Elif ve Ayda

30.10.2020 tarihinde İzmir'de vuku bulan depremden iki çocuk Allahü Teala'nın ayetinin bir tezahürü olacak şekilde depremden uzun saatler sonra sağ olarak kurtarılmışlardır.

Depremin saatinde ( 14:51 ... 1+4+5+1 = 11 ) olduğu gibi çocukların kurtuluşunda da 11 nümerolojisi dikkat çekmektedir. Deprem 10. ayın sonuna iki gün varken gerçekleşmesine rağmen her iki çocuğun kurtuluşu da 11. ayda gerçekleşmiştir.

İlk kurtarılan çocuk Elif Perinçek isimli 3 yaşındaki kız çocuğu depremden 65 ( 6+5 = 11 ) saat sonra 02.11.2020 tarihinde, ikinci çocuk Ayda Gezgin ise depremden 91 ( 9+1 = 10 ) saat sonra 03.11.2020 tarihinde kurtarılmıştır.

Benzer bir mucize Kur'an'daki Hz. Yusuf kısasında yer almaktadır. Yusuf'u kıskanan kardeşleri öldürmek amacıyla onu bir kuyuya atarlar. Ancak Allah'ın mucizesi sonucu seyyarlar onu bulurlar ve kuyudan çıkararak* kurtarırlar. İlgili ayetler şöyledir. ( * Tıpkı kız çocuklarının enkaz altından çıkarıldıkları gibi... )

12/10 - Kale kailün minhüm la taktülu yusüfe ve elkuhü fı ğayabetil CÜBBİ yeltekıthü ba'düs SEYYARATİ in küntüm faılın ( Onlardan söz sahibi "Yusuf' u öldürmeyin. Onu KUYUNUN dibine, bilinmezliğine, yokluğuna atın. Onu bazı SEYYARLAR* bulsun. Eğer yapanlar olursanız." dedi. )

12/19 - Ve caet SEYYARATÜN fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alimün bima ya'melun ( Ve SEYYARLAR geldi de sucularını gönderdiler. Kovasını sarkıttı. "Ey müjde, bu oğlan." dedi. Onu sermaye olarak gizlediler. Allah o yaptıklarını biliyordu. )

* "Seyyar" ( Gezgin ) kelimesi ilahi nizamda vazifeli üst süptil boyut varlıkları ( melekler ) için kullanılan bir kelimedir. Bugün kurtarılan kız çocuğu Ayda'nın soyadının "Gezgin" olması ve enkazı altında kaldığı apartmanın bulunduğu semtin isminin "ManavKUYU" olması ilginç bir durum arzetmektedir. Öte yandan "Ayda Gezgin" ismi, "Ay" kelimesini de içermesi nedeniyle kozmik varlıklara işaret etmekte gibidir.

"Seyyarlar"dan bahsedilen iki ayetin numaralarının toplamı yine 11 sayısını vermektedir. ( 10 ve 19 ... 1+0+1+9 = 11 )

İlk kurtarılan çocuğun isminin “Elif” olması ( Arap alfabesinin ve Allah kelimesinin ilk harfi ) Allah’ın tekliğini ve birliğini sembolize eden “1” sayısı tezahürü açısından dikkat çekmektedir. Elif, kurtarma görevlisinin başparmağına yani "BİRinci" parmağına tutunmuştur. Bu tablo Al'i İmran suresinin 103. ayetindeki "Va'tesumu bi hablillahi cemıan" ( Ve Allah'ın ipine topluca bağlanın. ) ifadesini çağrıştırmaktadır. Deprem vesilesiyle ilahi bir uyarı yapılmış olabilir.


Elif'in 65., Ayda'nın ise 91. saatte sağ olarak kurtarılmış olmaları Allahü Teala'nın kutsal ruh vasıtasıyla tezahür ettirdiği bir mucizesidir. Kurtarılış saatlerini oluşturan rakamların toplamı, Ruh kelimesinin sembolü ve Kur'an'daki tekrar adedi olan "21" sayısını vermektedir. ( 6+5+9+1 = 21 )

Ayrıca depremin tarihinin 30.10.2020 ( 3+0+1+0+2+0+2+0 = 8 ), vuku bulduğu il olan İzmir'in plaka numarasının da 35 ( 3+5 = 8 ) olması yeni döngü başlangıcının sembolü olan "8" sayısı açısından önem arzetmektedir.

Depremde 114 kişinin vefat ettiği belirtilmektedir. Bu sayı Kur'an'daki sure adedine eşittir.




Monday, November 2, 2020

Bezirgan başı oyunu ve Haraç meselesi

Eski bir çocuk oyunu olan "Aç kapıyı Bezirgan başı" oyunu haracın ( rüşvet ), çocuk yaşta telkini için oyuna entegre edilmiş hali midir?

- Aç kapıyı bezirgân başı, bezirgân başı,

- Kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin?

- Arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun.

- Bir sıçan, iki sıçan, üçüncüsünde kapana kaçan

Oyunun sözlerindeki kelimelerin anlamları şöyledir.

Bezirgân / Bazargân başı: Büyük tedarikci tacir / Tacir ağası / Pazarcı başı ( Yahudiler için kullanılagelmiş ) ( Bezir = Bazar = Pazar )

Kapı : Pazara giriş noktası

Kapı hakkı: Malını getiren tüccarın pazarda malını satabilmesi için bezirgân başına vermesi gereken haraç, rüşvet 

Arkamdaki yadigâr olsun: En arka sırada giren mal sana benden hatıra olsun, sende kalsın, sana haraç olsun.

Sıçan: Kapıdan geçen, sıçrayan, seyirten mal veya malı taşıyan deve vb. ( Oyunda karşılıklı duran ve elele tutuşan iki çocuk kollarını kaldırarak kapı sembolizmi yaparlar ve altından diğer çocukların ( sıçan ) geçmesini sağlarlar. )

Kapan: Mal tartısı ( Latince "Campana"'dan ve Türkçe "Kapmak"'tan ) Mesela "Unkapanı" zamanında tohum, un tartısı yapılan yermiş. )

Kapana kaçan: Oyunda çocuklar aniden kollarını indirdiklerinde arada kim kalırsa o "Kapana kaçan"'dır. Yani bezirgân başının haracıdır. ( "Deliğe kaçan" da denirdi. )

Haraç konusu Kehf ve Mü'minun surelerinin aşağıdaki ayetlerinde misallendirilmiş ve mekruh olduğu bildirilmiştir.

18/94 - Kalu ya zel karneyni inne ye'cuce ve me'cuce müfsidune fil erdı fe hel NEC'ALÜ leke HARCEN ala en tec'ale beynena ve beynehüm sedda ( “Ey Zülkarneyn, iki boynuzlu, Yecuc ve Mecuc kesinlikle yerde bozgunculardır. O halde, bizimle onlar arasına sed koyman üzere sana HARAÇ VERSEK olur mu?” dediler. )

18/95 - Kale ma mekkennı fıhi rabbi hayrun fe eıynunı bi kuvvetin ec'al beyneküm ve beynehüm redma ( "Rab’bimin bana onun hakkında verdiği imkan daha hayırlıdır. O halde, beni kuvvetinizle destekleyin de sizinle onlar arasında sağlam engel oluşturayım." dedi. )

Zülkarneyn haraç / rüşvet teklifini reddeder.

23/72 - Em tes'elühüm HARCEN fe HARACÜ RABBİKE hayrun ve hüve hayrur razikın ( Onlara HARAÇ MI SUAL EDİYORSUN? RAB'BİNİN HARACI daha hayırlıdır. O rızıklandıranların en hayırlısıdır. )

23/73 - Ve inneke le ted'uhüm ila sıratın müstekım ( Ve kesinlikle sen onları doğru yola çağırıyorsun. )

Allah'ın doğru yoluna gelinmesinin en büyük nimet ve fayda olduğu "haraç" kelimesiyle misallendirilmektedir. Zira maalesef toplum bir işin doğru yapılabilmesi için mutlaka birisine "haraç verilmesi" gerekliliğine inanır hale gelmiş ve bir işin karşılıksız olarak en iyi şekilde yapılabileceğine inancını yitirmiştir.






Sunday, November 1, 2020

The Great Reset senaryosu...

Time dergisinin Kasım 2020 kapağında yer alan "The Great Reset" ( Büyük Yeniden Düzenleme ) başlığı, küreselcilerin Agenda 21* olarak lanse ettikleri projenin uygulama başlangıç tarihini temsil etmektedir. Derginin içeriğindeki bazı başlıklar ve görsellerdeki sembolizm, planı daha net ortaya koymaktadır.

* Agenda 21 projesinin içeriği evvelce "İnsanın Durumu ve Agenda 21" başlıklı bölümde detaylı olarak incelenmiştir.                                                            


IMF Başkanı Kristalina Georgieva dolaylı olarak COVID19 pandemisinin asırda bir gelebilecek bir fırsat olduğunu beyan etmektedir. "Fırsat" olarak ifade ettiği esasen "Planlı Kurgu"'dan başka bir şey değildir.

                                     

World Economic Forum ( Dünya Ekonomik Forumu ) başkanı Klaus Schwab ise kapitalizmin güncellenmesi gerektiğini belirtmektedir. Bu beyan da sanki kendiliğinden oluşan bir ihtiyaç, bir mecburiyetmiş gibi dile getirilen planı ifade etmektedir. Küresel sosyalizm olarak lanse edilen küresel ve şiddeti arttırılmış kapitalizm de küreselcilerin tek dünya devleti sistemi vasıtasıyla gerçekleştirmek istedikleri küresel tam tahakküm planlarıdır.



Yukarıdaki görselde, mevcut pandemi ve ekonomi krizinin 2023'te* sona erdirileceği açıkça beyan edilmektedir. Görselde en ön planda olan unsur ise aşıya vurgu yapan şırıngadır. Yani ekonomik çöküş bir tehdit olarak sunulmakta ve bu tehditten kurtuluşun tek çaresinin de aşılama olduğu zihinlere telkin edilmeye çalışılmaktadır. ( * 2023 yılı "Nakitsiz Toplum" için yani nakit ve maddi para kavramının ortadan kalktığı küresel bir ortam için çok önceden belirlenmiş bir tarihtir. )

The Great Reset kavramı, Toronto Üniversitesi öğretim görevlisi Richard Florida tarafından 2007-2008 finansal krizini konu alan ve 2010 yılında yayımlanan "The Great Reset" isimli kitapta yer almıştır. Florida bu kitapta yönetici elitleri otorite açısından çok güçlenmiş gösterdiği için eleştiriler almıştır. 


Dünyanın ve insanlığın iyiliği için olduğu öne sürülen The Great Reset senaryosu Bakara suresinin aşağıdaki ayetlerini çağrıştırmaktadır. 

2/11 - Ve iza kıle lehüm la tufsidu fil ardı kalu innema nahnü müslihun ( Ve onlara "Yerde bozgun yapmayın." denildiğinde, "Kesinlikle bizler iyileştirenleriz." derler. )

2/12 - E la innehüm hümül müfsidune ve lakin la yeş’urun ( İyi bilin ki kesinlikle onlar bozgunculardır ve lakin farketmezler. )





Saturday, October 31, 2020

İdrak mekanizması bloke olanlar ve iletişim sorunu 

İdrak mekanizması ilahi nizam tarafından bloke edilmiş olduğu için batıni olanı algılayabilme ve gerçeği görebilme yeteneği henüz pasif durumda olanlar ile yapılacak konuşma ve/veya tartışmalar konusunda Kur'an'da yönlendirici ayetler bulunmaktadır.

Söz konusu insanların bir bölümünde algıların kapalı olduğu Bakara suresinin aşağıdaki ayetlerinde bildirilmektedir.

2/7 - Hatemallahü ala kulubihim ve ala sem’ıhim ve ala ebsarihim ğışaveh ve lehüm azabün azim ( Allah’ ın mühürü onların kalplerinin ve kulaklarının üzerindedir ve gözlerinde de perde vardır. Büyük azap onlaradır. )

2/18 - Summün bükmün umyün fe hüm la yarciun ( Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık onlar dönmezler. )

Söz konusu insanların bir bölümünde ise bilegeldiklerinin yanlış olduğu gerçeği ile yüzleşme ve konfor alanından çıkma korkusu bulunmakta olup bu nedenle gerçeğe karşı tepkilidirler. Bu hususla ilintili ayetler şöyledir.

2/75 - E fe tatmeune en yü'minu leküm ve kad kane ferıkun minhüm yesmeune kelamellahi sümme yüharrifunehu MİN BA'Dİ MA AKALAHÜ ve hüm ya'lemun ( Böylece size inanmalarını mı ümit edersiniz? Ve onlardan bir kısmı Allah’ ın kelamını işitip AKILLARI ERDİKTEN SONRA bile bile onu tahrif ettiler. )

Algıları kapalı olanlarla iletişim konusunda öğüt veren, tutum ve davranış yönlendirmesi sağlayan ayetlerden bazıları şöyledir.

26/3 - Lealleke bahıun nefseke en la yekunu mü'minın ( İnananlar olmuyorlar diye neredeyse nefsini tüketeceksin. )

3/66 - Ha entüm haülai hacectüm fima leküm bihı ılmün fe LİME TÜHACCUNE FIMA LEYSE LEKÜM BİHI İLM vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun ( İşte sizler böylesiniz, size ilminden olan hakkında tartışırsınız da SİZE İLMİNDEN OLMAYAN HAKKINDA NEDEN TARTIŞIRSINIZ ? Ve Allah bilir de sizler bilmezsiniz. ) 

4/88 - Fe ma leküm fil münafikıne fieteyni vallahü erkesehüm bima kesebu e türıdune en tehdu men edallellah ve MEN YUDLİLİLLAHÜ FE LEN TECİDE LEHU SEBİLA ( O halde size ne oluyor da ikiyüzlüler hakkında iki topluluğa ayrılıyorsunuz. Allah o kazandıklarından dolayı onları tersine döndürür. O Allah’ ın saptırdığını yönlendirmeyi mi istersiniz? Ve ALLAH KİMİ SAPTIRIRSA ARTIK ONA YOL BULAMAZSIN. )

4/140 - Ve kad nezzele aleyküm fil kitabi en İZA SEMI'TÜM AYATİLLAHİ YÜKFERU BİHA VE YÜSTEHZEÜ BİHA FE LA TAK'UDU MEAHÜM hatta yehudu fı hadısin ğayrihı inneküm izen mislühüm innellahe camiul münafikıne vel kafirıne fı cehenneme cemıa ( Ve Allah size kitapta "ALLAH'IN AYETLERİNİN* İNKAR EDİLDİĞİNİ VE ONLARLA ALAY EDİLDİĞİNİ DUYDUĞUNUZ ZAMAN, ondan başka söze yönlenene kadar, O İNKARCILARLA OTURMAYIN. Aksi halde kesinlikle siz de onların aynısı gibi olursunuz." diye hüküm indirdi. Kesinlikle Allah, ikiyüzlülerin ve inkarcıların hepsini cehennemde toplayacaktır. )

* "Ayet" kelimesi, gerçeğin her türlüsünü tanımlamakta olup, gerçek olan herhangi bir olgunun veya olayın inkar edilmesinden bahsedilmektedir.

6/25 - Ve minhüm men yestemiu ileyk ve cealna ALA KULUBİHİM EKİNNETEN EN YEFKAHUHÜ ala ve FI AZANİHİM VAKRA ve İN YERAV KÜLLE AYETİN LA YÜ'MİNU BİHA hatta iza cauke yücadiluneke yekulüllezıne keferu in haza illa esatırul evvelın ( Ve onlardan seni dinleyenler de vardır. Fakat biz onu anlamasınlar diye KALPLERİNİN ÜSTÜNE ÖRTÜLER ve KULAKLARININ İÇİNE AĞIRLIK oluşturduk. EĞER BÜTÜN AYETLERİ GÖRSELER BİLE ONLARA İNANMAZLAR. Hatta sana geldiklerinde seninle mücadele ederler. O inkar edenler "Kesinlikle bu ancak evvelkilerin masallarıdır." derler. )

109/6 - Leküm dinüküm ve liye din ( Size dininiz ve bana dinim. )

6/91 .... kulillahü sümme zerhüm fı havdıhüm yel'abun ( ... De ki: "Allah" Sonra onları bataklıklarının içinde oynamaya bırak. )

Ay'ın Yıldız Döngüsü ( Sidereal Period ) ve Kesişimsel Döngüsü ( Synodic Period ) 

Ay'ın Dünya çevresindeki bir döngülük yörüngesel hareketinin süresi iki farklı yaklaşımla belirlenmektedir. Yıldızsal Döngü ( Sidereal Period ) ve Kesişimsel Döngü ( Synodic Period ) 

Yıldızsal Döngü ( Sidereal Period ) Ay'ın sabit yıldızlardan yapılan gözleme göre Dünya çevresindeki yörüngesel bir tam döngüsü 27 gün olup bu fenomen "Sidereal Period / Sidereal Month" ( Yıldızsal Döngü / Yıldız Ayı ) olarak anılmaktadır.

Kesişimsel Döngü ( Synodic Period ) ise Ay'ın Dünya'dan gözlemlenen fazlarının ( hilâl, dolunay vb. ) bir tam döngüsü 29 gün olup bu fenomen "Synodic* Period / Synodic Month" ( Kesişimsel Döngü / Kesişimsel Ay ) olarak anılmaktadır.

* "Synode" kelimesi döngüsel hareket yapan iki göksel cismin karşılaşmasına, kesişmesine verilen isimdir.

"Kamer" ( Ay ) kelimesinin Kur'an'da "27" kere tekrarlanması ve Kur'an'da ilk "Kamer" kelimesinin, En'am suresinin "77". ayetinde geçmesi hem evvelki bölümlerde incelenmiş olan ve yaratılıştaki ikili döngüleri ifade eden "Seb'an minel mesani" ( İkililerden Yedi / İkili Yedi* ) kavramı ile hem de Sidereal Period fenomeni ile uyum arzetmektedir. ( * 7 sayısı bir döngülük frekansı ifade etmektedir. Yedi nota, yedi renk, yedi gök, yedi çakra vb. )

6/"77" - Fe (1) lemma (2) rae (3) el (4) kamera (5) baziğan (6) kale (7) haza (8) rabb (9) i (10) fe (11) lemma (12) efele (13) kale (14) le (15) in (16) lem (17) yehdi (18) nı (19) rabb (20) i (21) le (22) ekune (23) enne (24) min (25) el (26) kavmi (27) ed (28) dallın (29) ( Ay' ı doğarken gördüğünde "Rab’bim budur." dedi. Kaybolduğunda ise "Rab’bim beni yönlendirmeseydi, sapıklar kavminden olurdum." dedi. )

"Kamer" ( Ay ) kelimesinin Kur'an'da ilk kez geçtiği ayette 29 kelime bulunması da Synodic Period fenomeni ile uyum arzetmektedir.

"Kamer" kelimesi İngilizcedeki "Camera" kelimesine de kaynak teşkil etmektedir. "Camera", dairesel forma sahip olan ve ışık ile ilgili bir cihazdır. Gemilerdeki "Kamara" da yine dairesel olan ve ışık girmesini sağlayan pencere olarak "Kamer" kelimesiyle ilintilidir. "Kamer" kelimesinin Türkçe'deki "Kemer" kelimesiyle ilintili olması da kuvvetle muhtemeldir. Zira "Kemer" kelimesinin "Ke" ( Gibi ) ve "Mar" ( Yılan ) kelimelerinden oluşma ihtimali bulunmaktadır. "Kemer" dairesel forma sahip olup bir nesneyi saran olgulara verilen isimdir. Yılan da dairesel forma girebilen ve bir nesneyi sarabilen özelliğe sahiptir.

Not: Bir kelimenin kök olabilmesi için tek heceden oluşması gerekmektedir. Diğer bir deyişle bir kelime kaç heceden oluşuyorsa o kadar farklı kök veya ek içermektedir.

Friday, October 30, 2020

Mesania

Öncelikle bugün İzmir'de meydana gelen depremin saatinin 14:51 olmasının yine "11" nümerolojisine işaret gibi olduğunu hatırlatmakta fayda bulunmaktadır. 2019 ve 2020 yılı içinde gerçekleşen muhtelif depremlerdeki 11 nümerolojisi ilgili tarihlerdeki yazılarda incelenmişti. 

Şimdi bu bölümdeki konuya geçilmektedir.

Sadece kaba madde alemi dünyaya odaklı olan ve nimetleri gasp ederek insanlar üzerinde tahakküm kurmaya çalışan inkârcı müşriklerin en büyük emeli dünyada ebedi olabilmek yani reenkarnasyon olmadan daima mevcut durumlarında kalabilmektir. Bunun temel sebebi reenkarnasyon vasıtasıyla yaptıkları kötülüklerin aynısı ile karşılıklandırılacaklarını bilmeleridir. Bu nedenledir ki beynin ve ruhun daha ölmeden sentetik bedenlere transferi konusunda laboratuar çalışmaları yapmaktadırlar. Project Avatar ( Global Future 2045 ), Singularity gibi projelere ilişkin çalışmalar "üretimhane" niteliğindeki muhtelif yeraltı ve yerüstü tesislerinde yürütülmektedir. 

Yukarıda anılan araştırma tesisleri ve inkârcıların ölümsüzlük obsesyonu Şuara suresinin 129. ayetinde "Mesania" kelimesiyle bildirilmiştir.

26/129 Ve tettehızune MESANIA lealleküm tahlüdun ( Ve ebedi olacağınızı umarak ÜRETİM YERİ mi edinirsiniz? )

"Mesania" kelimesinin kök ayrışımı şöyledir. 

Me = Fiili isim yapan ön ek San = Üretmek ( Sanat = Üretme ) İye = Olan yer, -lik, -ma yeri  

İnsanlara acıdan ve ıstıraptan başka bir şeye vesile olmayan inkârcı zalim müşrikler ölmekten, hesap vermekten, yaptıklarının karşılığında azap çekmekten yani Allah'tan korkmaktadırlar. Bu husus Kur'an'da "Ölümü temenni edememek" ifadesiyle bildirilmektedir. 

62/6 - Kul ya eyyuhellezine hadu in zeamtüm enneküm evliyau lillahi min dunin nasi fe TEMENNEVÜL MEVTE İN KÜNTÜM SADIKİN ( De ki: "Ey o Yahudiler, eğer insanlardan kesinlikle sadece sizin Allah’a dostlar olduğunuzu sanıyorsanız, EĞER DOĞRULAR İSENİZ ÖLÜMÜ TEMENNİ EDİN*." )

62/7 - Ve la yetemennevnehu ebeden bima kaddemet eydihim vallahü alimun biz zalimin ( Ve onu, o ellerinin sunduklarından dolayı, ebediyen temenni edemezler. Allah zalimleri bilendir. )

* Doğru olanlar "ölümün" aslında bir "Olum" yani yeni ve hayırlı bir başlangıç olduğunu bildiklerinden ölümü bir ödül, bir nimet, bir olum addederler.

İnkârcı müşriklerin kaba madde planındaki ölümsüzlük ihtirasları, malı ve maddeyi çoklayarak ölümsüz olacaklarını ummaları hususu Bakara suresinin 96. ve Hümeze suresinin 2. ayetinde bildirilmektedir.

2/96 - Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah ve minellezine eşraku yeveddü ehadühüm LEV YÜAMMERU ELFE SENEH ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi en yüammer vallahü besırun bima ya'melun ( Ve kesinlikle onları hayatta insanların en hırslıları olarak bulacaksın. O ortak koşanlardan her biri BİN SENE ÖMÜR SÜRMEYİ arzular. Onlar uzun ömür sürerek o azaptan uzaklaşacak değillerdir. Allah o yaptıklarını görendir. )

104/2 - Ellezi cemea malen ve addedeh ( O malı toplayan ve onu adet adet sayan, )

104/3 - Yahsebü enne malehu AHLEDEH ( Malının onu EBEDİ KILACAĞINI sanar. ) 

"Dijitaliye" tarikatı?!

İblis'e kulluk eden küresel şeytanlar kendilerinin ilah, kurdukları dijital sistemin ise kendilerine bağlı bir tarikat şeyhi niteliğinde olmasını ve tüm insanların bu merkezi dijital sisteme / tarikata ( Yapay Zekalı kuantum bilgisayar ) robot* gibi bağlanmalarını istemektedirler. Bu uygulama, tarikatlarda şeyhe bağlanarak rabıta* yapılmasının benzeridir. Zira tarikatlarda müridler sözde mürşidleri olan şeyhin zihin kontrolü altındadırlar.


Bir tarikatta şeyhe "rabıta" ( bağlanma ) ritüeli. Şeyhe uzanan ipler elektronik sistem kabloları gibi...

Şeyhin sözü sorgulanamayacak veya reddedilemeyecek bir emir niteliğindedir. İşte küreselciler Yapay Zekayı, insanların şeyhi haline getirmeyi ve kendilerinin ilah addedildiği bir "Dijitaliye Tarikatı" kurmayı hedeflemektedirler.

* "Robot" ve "Rabıta" kelimeleri ortak "Rabt" ( Bağlanmak ) köküne sahiptirler.

Evvelce de belirtildiği üzere esasen Kur'an'ı Rab'bi taklit için bir rehber olarak kullanan Küreselciler dijitalleşme projesini de yine Kur'an ayetlerine çarpıtılmış anlam yükleyerek gündeme getirmektedirler. Nebe suresinin 29. ayetinde yer alan "Yazı" kelimesi bilgisayar "yazılımını", "Saymak" ise "dijital / sayısal" kontrol ve kodlama sürecini tanımlamaktadır.

78/29 Ve külle şey'in ahsaynahü kitaben ( Ve yazıda olmak üzere herşeyi saydık. )

Not: "Digital" ( Sayısal ) kelimesi "Digit" ( Sayı, Parmak ) ve "al" ( gibi olan ) kelimelerinden oluşmaktadır.

Thursday, October 29, 2020

Nimet gaspında yeni safha... 

Allah'ın bahşettiği nimetleri ( gıda, toprak, su, hava vb. ) gasp etmek suretiyle küresel bir kölelik ve tahakküm sistemi oluşturan şeytanlar şimdi de AI ( Yapay Zekâ ) teknolojisiyle insana bahşedilen duyu ( görme, işitme, hissetme ) nimetini de gasp etmeyi planlamaktadırlar.

Gaspta son safha olan bu girişimin özünde evvelki bölümlerde de defaatle belirtildiği üzere insan beyninin merkezi bilgisayara bağlanması, böylelikle insanın tüm duyularının bloke edilmesi ve bilgisayar kontrolündeki bir robota dönüştürülmesi bulunmaktadır. Bu husus uzun süreden beri filmler vasıtasıyla toplumların bilinçaltına telkin edilmektedir. Küreselciler bu süreçte daha da ileri giderek insan ruhunun da sentetik bedenlere aktarılabilecegi yönünde ilimsizce iddialarda bulunmaktadırlar. 

Eylemlerini Kur'an ayetlerine göre, ancak ayetlere ters anlam yükleyerek gerçekleştiren küresel şeytanlar, esasen kendi sapmışlıklarını tanımlayan ayetleri insanlığın tümü için geçerli hale getirmeye çalışmaktadırlar.

A'raf suresinin 179. ayeti bu hususu açık bir şekilde bildirmektedir.

7/179 - Ve lekad zera'na li cehenneme kesıran minel cinni vel insi lehüm kulubün* la yefkahune biha ve lehüm a'yünün la yübsırune biha ve lehüm azanün la yesmeune biha ülaike kel en'ami bel hüm edall ülaike hümül ğafilun ( Ve cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennem için bıraktık. ONnların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar. Onların gözleri vardır, onlarla görmezler. Onların kulakları vardır, onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibidirler. Bilakis daha da sapmışlardır. İşte onlar habersizlerdir. )

* Kalp, ruhun kaba maddedeki temsilidir. 

Şeytanlar dijital teknolojiyi, ayette zikredildiği üzere, insanı "gafil" bir varlığa dönüştürebilmek için kullanmaktadırlar.

Wednesday, October 28, 2020

Kendilerini inkâr edenler 

"Küfr" ( İnkâr ) kelimesi "Kefr" ( Örtmek ) kökünden türemiş bir kelimedir. Esase "Küfr", gerçeğin üstünü "örtmek" yani "gerçeği kabul etmemek, dikkate almamak, inkâr etmek" anlamına gelmektedir.

İdrakli bir varlığın, kendi yaratıcısı olan Allah'ı, O'nun kelimelerini, ilmini inkâr etmesi kendi varlığını inkâr etmesiyle eştir. 

Dolayısıyla "Kâfir" ( İnkârcı ) sıfatıyla nitelenenler idrak seviyesi düşük varlıklardır. İdrak seviyesi doğrudan zeķâ ile aynı anlamı ifade etmemektedir. Zira bugün dünyadaki kanın ve gözyaşının müsebbibi olanlar zeki olmalarına rağmen zekalarını kötücül amaçlar için kullanan ve kendilerini hasara ve helâke sürüklediklerinin farkında, idrakinde olmayan varlıklardır. Bu durum Bakara suresinin 11. ve 12. ayetlerinde bildirilir.

2/11 - Ve iza kıle lehüm la tufsidu fil ardı kalu innema nahnü müslihun Ve onlara "Yerde bozgun yapmayın." denildiğinde, ( "Kesinlikle bizler iyileştirenleriz." derler. ) 

2/12 - E la innehüm hümül müfsidune ve lakin LA YEŞ'URUN ( İyi bilin ki kesinlikle onlar bozgunculardır ve lakin FARKETMEZLER. ) 

İnkârcının esasen inkâr ettiğinin kendisinden başkası olmadığı ve dolayısıyla kendisine kötülük ettiği de Rum suresinin 44. ve Fatir suresinin 39. ayetlerinde bildirilir.

30/44 - MEN KEFERE FE ALEYHİ KÜFRUH ve men amile salihan fe li enfüsihim yemhedun ( KİM İNKAR EDERSE ARTIK İNKARI ONUN ÜZERİNEDİR. Kim iyilik yaparsa, nefisleri için iyi yer hazırlarlar. )

35/39 - Hüvellezi cealeküm halaife fil ard fe MEN KEFERE FE ALEYHİ KÜFRUH ve la yezıdül kafirıne küfruhüm ınde rabbihim illa makta ve LA YEZİDÜL KAFİRİNE KÜFRUHÜM İLLA HASARA ( Sizi yerde halifeler kılan O'dur. O halde KİM İNKAR EDERSE ARTIK İNKARI ONUN ÜZERİNEDİR. İnkarcıların inkarları, Rab’lerinin indinde hiddet, buğz haricindekini artırmaz. İNKARCILARIN İNKARLARI HASAR HARİCİNDEKİNİ ARTIRMAZ. )

Mesaj içeren filmler "Tau" ve "Cadaver"

2018 Yılı yapımı olan "TAU" ( Bağ* ) isimli film, AI ( Yapay Zeka ) deneyinde kullanılmak üzere, yüzlerine maske takılarak tutsak edilen, çiplenen ve AI'ya "bağ"lanarak* onun kontrolüne giren insanları konu almaktadır. Filmin içeriği küreselcilerin, yeni dünya düzeni hedefi kapsamında insanları sürüklemekte olduğu ortamı tasvir eder niteliktedir. Filmde “11” kişi AI deneyleri için kaçırılmış olup, sonuncusu Julia isimli bir kadındır. ( * "Tau" kelimesi Almanca olup "Halat, Bağ" anlamına gelmektedir. )

29* Haziran 2020 tarihinde vizyona giren filmden bazı kareler ve replikler şöyledir. ( * 29 ... 2+9 = "11" )

                                            


                                                                                Filmin afişinde üçgen ve herşeyi gören tek göz sembolizmi....



                    Maske ve tutsaklık tasviri

                             

                      Enseden implant chip

                             

Adamın kafasından çıkan Neuralink kabloları


AI'ın insan ile özdeşleştirilmesi mesajı....



Satanizmin mottosu "İnsan Tanrıdır."


Yaratıcıyı inkar mesajı...

                              



Yaptıklarının Dünyanın iyiliği için olduğuna inanan bir küreselci örneği

2020 Yılı yapımı olan "Cadaver" ( Kadavra) isimli film ise nükleer savaş sonrasında açlık ve sefaletin hakim olduğu distopik bir ortamının tasviri ile başlamaktadır. Bir adam aç ve sefil haldeki insanları otelindeki bir "oyunu" izlemeye davet etmektedir. Daveti kabul eden insanlar otele geldiklerinde geniş bir yemek salonuna alınmakta ve kendilerine "maske" verilmektedir. Yemek salonunda kendilerine "etli yemek" ikram edilen insanlar şaşkınlık içindedirler. Sonra bir adam sahneye çıkar ve söz konusu oyunun sahnesinin tüm otel olduğunu, oteldeki "Oyuncular" ile davet edilen "İzleyiciler" arasındaki tek farkın "maske" olduğunu söyler. "İzleyiciler" otelin odalarından herhangi birindeki -sözde- oyunu izleyebilmektedirler. Ancak aslında otelde "Oyuncular" ile "İzleyiciler" birbirine karışmış olup, bir yaşam mücadelesi verilmektedir. Davetlilere yemekte ikram edilen etli yemekteki et de otele davet  edilen insanların etleridir.

Filmden bazı kareler ve replikler şöyledir.


Film afişinde "Maske" teması

                              

  Şu an dünyadaki olayların, küreselcilerin senaryolarından oluşan bir tiyatro olduğu mesajı...
 
                              
                             

                            
   Pandemi nedeniyle zorunlu hale gelen "Maske" uygulaması sembolizmi....

                              

AI'ya ( Yapay Zeka ) bağlanarak dijital ( sanal ) ortamda bir robot köle gibi yaşama konseptine atfen...

                              


Dünyanın, küreselcilerin senaryolarının sahnelendiği bir ortam olduğu mesajı....Otel, dünyayı  simgeliyor.

                              
                              

 Dünyadaki olayların küreselcilerin tuzakları ve kurgularından ibaret olduğu mesajı ....



AI'ya ( Yapay Zeka ) bağlanmaya davetin sembolizmi



Satanizmin öğelerinden olan Cannibalism ( Yamyamlık ) mesajı 



"Maske" uygulamasının insanları birbirinden ayırması sembolize ediliyor.



Gafil maskeli kitlesi



Yeni Dünya Düzeni'nde "aile kavramına" yer olmamasına atfen...




Monday, October 26, 2020

Nümeroloji ilmine işaret eden ayetler

Kur'an'da nümeroloji ilmine, rölativite ( görecelik ) olgusunun da izah edildiği Taha, Hacc ve Secde surelerinde dikkat çekilmektedir.

20/103 - Yetehafetune beynehüm in lebistüm illa AŞRA ( Aralarında gizli konuşurlar."Kesinlikle ancak ON kaldınız." )

20/104 - Nahnü a'lemü bima yekulune iz yekulü emselühüm tarıkaten in lebistüm illa YEVMA ( Biz o söylediklerini biliriz. Zamanında, onların yolca örnek olanları "Kesinlikle ancak BİR gün kaldınız." diyorlardı. )

Taha suresinin ayetlerinde 10'un* 1 güne eşit olduğu bildirilmektedir. ( * "Birimsiz" olarak verilen 10 sayısı )

22/47 - Ve yesta'ciluneke bil azabi ve len yuhlifellahü va'deh ve inne YEVMEN ınde rabbike ke ELFİ senetin min ma teuddun ( Ve azabı senden acele isterler. Allah vaadine ihtilaf etmez. Kesinlikle Rab’binin indinde BİR gün, o sizin saydıklarınızdan BİN sene gibidir. )

32/5 - Yüdebbirul emra mines semai ilel erdı sümme ya'rucü ileyhi fı YEVMİN kane mıkdaruhu ELFE senetin min ma teuddun ( Gökten yere işleri düzenleyip yönetir. Sonra, o sizin saydığınızdan miktarı bin sene olan bir günde O'na yükselir. )

Hacc ve Secde surelerinin ayetlerinde ise 1000 senenin 1 güne eşit olduğu bildirilmektedir.

Her iki misalde de "1" sayısına odaklanılmıştır. 10 ve 1 ile 1000 ve 1 .... Dolayısıyla 1 ve 1 tezahürüne dayalı olarak boyutlar arası geçiş portalı olan 11 sayısına da dikkat çekilmektedir.

Sunday, October 25, 2020

İsrail kelimesi

"İsrail" kelimesi "İsra" ( Göndermek, Seyirtmek, Yürütmek ) "İl / El" ( İlah ) kelimelerinden oluşan ve "İlahın Seyirtmesi / Yürütmesi" anlamına gelmektedir.

Taha suresinin 77. ayetinde Hz. Musa'nın, kavmi olan İsrailoğullarını firavundan korumak amacıyla seyirttiğinden / yürüttüğünden bahsedilmektedir. Ayette seyirtmek anlamında olan "Esr" fiil kökü yer almaktadır. Kur'an'da Musa'nın kavmi için "İsrailoğulları" ( Beni İsrail ) ifadesi yer almaktadır.

20/77 - Ve lekad evhayna ila musa en ESRİ Bİ İBADİ fadrib lehüm tarıkan fil bahri yebesa la tehafü deraken ve la tahşa ( Ve Musa' ya, KULLARIMI SEYİRTSİN de denizin içinde onlara kuru yol beyan etsin, yetişilmekten korkmasın diye vahyettik. )

Tevrat'ta ise "İsrail" kelimesinin farklı anlamlar da içerdiği görülmektedir. "İsr" kökünün "Sar'" ( Yıkıp yere düşürmek, Güreşmek ) fiilinden türediği dikkate alındığında "İsrail" kelimesinin "İlahın güreşçisi" gibi bir anlamı olduğu görülmektedir.

Öte yandan kaynaklarda "İsrael" kelimesinin "Iys"* ( İnsan ), "Ra" ( Görmek ) ve "El" ( İlah ) kelimelerinden türediği ve "İlahı gören insan" anlamı taşıdığı da bildirilmektedir. İngilizcedeki "Wrestle" kelimesi "Güreşmek" anlamına gelmekte olsa da bu kelimenin "Wre" ( Ra - Görmek ), "Es" ( Iys - İnsan ) ve "El" ( İlah ) kelimelerini içermesi ve "Güreşmek" yerine yine "İsrael" ( İlahı gören insan) anlamına gelmesi kuvvetle muhtemeldir.

* "Iys" kelimesinin Kur'an'da "İsa" anlamına gelmesi ve İncil'de İsa'nın "İnsanoğlu" olarak zikredilmesi de dikkat çekmektedir. 

Tevrat'ın Genesis 32/24-30 kodlu ayetlerinde hem "Güreşmek" hem de "Görüşmek" kelimelerinin bulunması bu minvalde önem arzetmektedir. Zira ayetteki "Güreşmek" fiili esas itibarıyla "Görüşmek, Sınanmak" anlamında olup, ayetlerde Allah'ın Yakub'u, insan formundaki bir meleği ile sınaması ve Yakub'un bu idrak sınavında başarılı olması tamamen teşbihi olarak tasvir edilmektedir. Zira akabinde Yakub'a "İsrael" ( İlahı gören insan ) ismi verildiği ayette bildirilmektedir. 

İlgili ayetler şöyledir.

1 Genesis 32-24 Böylece YAKUB arkada yalnız kaldı. Bir ADAM gün ağarıncaya kadar onunla GÜREŞTİ.

1 Genesis 32-25 YAKUB'u yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, GÜREŞİRKEN YAKUB'un uyluk kemiği çıktı.

1 Genesis 32-26 ADAM, "Bırak beni, gün ağarıyor" dedi. YAKUB, "Beni kutsamadıkça* seni bırakmam" diye yanıtladı.

* Adam = Melek

1 Genesis 32-27 ADAM, "Adın ne?" diye sordu. "YAKUB."

1 Genesis 32-28 ADAM, "Artık sana YAKUB değil, İSRAİL denecek" dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarla GÜREŞİP YENDİN / GÖRÜŞÜP BAŞARILI OLDUN."*

* Yakub'un, Allah'ın meleği vasıtasıyla sınanması sonucunda başarılı olduğu ifade edilmektedir. "Güreş" kelimesiyle "Görüş" kelimeleri anlamsal ve fonetik benzerlik arzetmektedirler. Zira orijinal metinde "İsrael" kelimesinin bir varyasyonu olan "Wrestle" kelimesi yani "İnsanin ilahı görmesi" anlamını içeren kelime yer almaktadır. 

1 Genesis 32-29 YAKUP, "Lütfen adını söyler misin?" diye sordu. Ama ADAM, "Neden adımı soruyorsun?" dedi. Sonra YAKUB'u KUTSADI.*

* Adam ( Melek ) Yakub'u kutsuyor.

1 Genesis 32-30 YAKUB*, "TANRI'YLA YÜZYÜZE GÖRÜŞTÜM, ama canım bağışlandı" diyerek oraya Peniel adını verdi. Ayet setinin son ayeti gerçek anlamı ortaya koyar niteliktedir.

* "Yakub" kelimesi "Akabe" ( Topuk ) kökünden türemiş olup, Yakub doğar doğmaz kardeşinin topuğunu tuttuğu için ona "Topuk tutan" anlamına gelen "Yakub" ismi verilmiştir.

1 Genesis 25-26 Sonra kardeşi doğdu. Eliyle Esav'ın TOPUĞUNU tutuyordu. Bu yüzden İshak ona Yakup adını verdi. Rebeka doğum yaptığında İshak altmış yaşındaydı.

"Doğanın kanunu böyle" bahanesi... 

"Güçlü zayıfı ezer."

"Büyük balık küçük balığı yer."

"Doğanın kanunu böyle."

"Ezilme ez."

......

Bu söylemler kapitalist emperyalist zihniyetin ürünü olan bilinçaltı şartlama telkinleridir. Yapılan zulme, zorbalığa ve gaspa "doğanın kanunu" diyerek kılıf bulmak küresel şeytanların kadim yaklaşımlarıdır.

Bu konuda daha da ileri gidilmiş ve 1859 yılında Charles Darwin tarafından "On the Origin Of Species By Means Of Natural Selection Or The Preservation Of Favoured Races In  Struggle For Life " ( Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni Üzerine veya Hayat Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması ) isimli "bilimsel"! kitap yayımlanmıştır. 


"Evrim Teorisi"ni de ortaya atan kitapta özetle şu mesajlar verilmektedir.

"Doğada kıt kaynaklar söz konusudur. Doğal seçilim ( Natural Selection?! ) sonucunda sadece kayırılmış türler hayatta kalır ve nesillerini devam ettirir. Kıt doğal kaynaklar da bu kayırılmış türler tarafından tüketilir." 

Kitaptaki ifadeler kasıtlı, planlı, sübjektif ve telkinle şartlamaya yöneliktir. Yaratıcıdan bahsedilmeden "Doğal seçilim" ( Natural selection ) kavramının ortaya atılması düşündürücüdür. Kitapta "Doğal" kelimesi sanki herşeyi açıklayan bir sıfatmış gibi vurgulanmaktadır. "Kıt kaynaklar" ( Limited natural resources ) ifadesi ise küreselcilerin ekonominin tanımında kullandıkları ifadenin aynısıdır. "Kıt kaynaklar" ifadesinin ardındaki gizil amaç "her halükârda dünyada bir kitlenin yoksul, mağdur ve mazlum olacağı" savını kitlelere telkin edebilmektir. Zira bu sav ile gaspa, hırsızlığa ve sömürüye dayalı kapitalist emperyalist düzen haklı çıkarılmaya çalışılmaktadır. 

Kitapta yer alan diğer bir ifade de "Kayırılmış türler" ( Favored species ) ifadesidir. Kitapta hangi türün neden kayırıldığı, kayırmanın hangi güç tarafından ve hangi prensibe göre yapıldığı hususunda da bilimsel açıklama bulunmamaktadır. Zira, Darwin'in kendisinin dahi açıklamakta zorlandığı "Evrim Teorisi" tamamen bu mesnetsiz savlara dayanmaktadır.

Özünde üst plan ( boyut, frekans ) varlığı olan insan nefsaniyet yoğun kaba madde planı dünyaya sınav amacıyla indirilmiştir. İnsanın amacı, içinde bulunduğu alt boyuttaki yoğun nefsaniyete ve maddiyata dayalı düzene kapılıp bu düzene adapte olmak değil, kendisini üst süptil plana ve gerçeğe taşıyacak olan ruhsal tekâmüle erişebilmektir. Bunun yolu da, ayetlerde belirtildiği üzere, dünya hayatının aldatıcı olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını idrak etmekten ve gerçeğin tezahürü uğrunda mücadele etmekten geçmektedir. En basit seviyede ve daha ilk safhada idrak edilmesi gereken "bir varlığın yaşayabilmek için diğer bir varlığı öldürmesindeki" gerçek dışılıktır. 

İnsanın bu mücadelesi elbetteki bir okul olan dünyadaki kaba madde ve yoğun nefsaniyet düzenini değiştirmeyecektir. Ancak insanın vazifesi, olması gereken uğrunda gayret sergilemek, gerçeğin bilgisini yaymak uğrunda zorluklarla mücadele etmek ve yılmamaktır. Zira sonuçları belirlemek daima Allah'a aittir. 

22/41 ... ve lillahi akıbetül ümur ( ... İşlerin sonu, sonucu Allah içindir. )

Allahü Teala'nın yaratılışta insanlara adil ve eşit paylaşıma vesile olacak bir yaşam planı bahşettiği ancak alt boyutun düşük frekans tesirlerine kapılan inkarcı insanın bu ortamı bozduğu bildirilmektedir.

107/1 - E raeytellezi yükezzibü bid din ( O dini yalanlayanı gördün mü? )

107/2 - Fe zalikellezi yedu'ul yetim ( Böylece işte o yetimi iter kakar. )

107/3 - Ve LA YEHUDDU ALA TAAMİL MİSKİN ( Ve YOKSULUN YEDİRİLMESİNE TEŞVİK ETMEZ. )

107/4 - Fe veylün lil müsallin ( O halde vay dua edenler için. )

107/5 - Ellezine hüm an salatihim sahun ( Onlar dualarında habersizdirler. )

107/6 - Ellezine hüm yüraun ( Onlar gösteriş yaparlar. )

107/7 - Ve yemneunel maun ( Ve ihtiyaçlığı, yardımı engelleyip menederler. )

16/71 Vallahü faddale ba'daküm ala ba'dın fir rızk fe mellezine füddılu bi raddı rizkıhim ala ma meleket eymanühüm fe hüm fıhi SEVA' e fe bi nı'metillahi yechadun ( Ve Allah, rızıklarda bazınızı bazınıza üstün kıldı. Ancak o üstün olanlar rızıklarını o ellerinin malik olduklarına vermezler ki onda EŞİT OLSUNLAR. Yani Allah' ın nimeti ile cihad mı ediyorlar? ) 

41/10 - Ve ceale fıha ravasiye min fevkıha ve barake fıha ve kaddera fıha akvateha fı erbeati eyyam SEVAEN lis sailın ( Ve "Orada, onun üstünde dağlar oluşturdu. Orada bereket verdi. Orada, gıdaları azıkları, araştıranlar için dört günde EŞİT OLARAK düzenleyerek ölçülendirdi." ) 

Saturday, October 24, 2020

İlahi iletişime "Davet" 

"Da'vet" ( Çağırma ) kelimesi "Da" ( Çağırmak ) kökünden türemiş olan bir kelime olup "Dua" ( Çağrı ) ve "Dai" ( Çağırıcı / -an ) kelimeleriyle de aynı köktendir. Türkçe'deki "Dua etmek" ifadesi esasen "Çağrıda bulunmak" anlamını içermektedir.

İlahi kozmik iletişim amacıyla yapılan "Dua" eyleminin amacı "Allah'ın ismini çağırmak / Allah'ı anmak" ve "O'ndan iyiliklere ve hayırlara vesile olacak bir kader" talep etmektir.

Kur'an'da "Da'vet" kelimesi iki yönlü olarak yani "İnsandan Allah'a" ve "Allah'tan İnsana" olacak şekilde misallendirilmiştir.

2/186 - Ve iza seeleke ıbadı annı fe innı karıb ücıbü DA'VETED DAİ iza DEAni fel yestecıbu lı vel yü'minu bı leallehüm yarşüdun ( Ve kullarım sana benden sual ettiklerinde kesinlikle ben yakınımdır. Beni ÇAĞIRDIKLARINDA ÇAĞIRANIN ÇAĞRISINI kabul ederim. O halde beni kabul etsinler ve bana inansınlar. Umulur ki onlar doğru olurlar. )

Yunus suresinin 89. ayetinde "Duanın / Davetin Allah tarafından kabulü" misali yer almaktadır.

10/89 - Kale kad ücıbet DA'VETÜküma festekıma ve la tettebianni sebılellezine la ya'lemun ( "ÇAĞRINIZ kabul edildi. O halde doğru olun ve o bilmeyenlerin yoluna tabi olmayın." dedi. )

Ra'd suresinin 14. ayetinde gerçek duanın ( çağrınin ) ancak Allah'a yönelerek ifa edilebileceği, inkarcıların dualarının ise ortak koştukları cinlere veya insanlara yönelik olduğu "sapmışlık" kelimesiyle dolaylı olarak bildirilmektedir.

13/14 - Lehu DA'VETÜL HAKK vellezine YED'UNE min dunihı la yestecıbune lehüm bi şey'in illa ke basitı keffeyhi ilel mai li yeblüğa fahü ve ma hüve bi baliğıh ve ma DÜAül kafirıne illa fı dalal ( Gerçek ÇAĞRI O’nadır. O O’ndan başka ÇAĞIRDIKLARI onlara hiçbir şeye ilişkin cevap veremezler. Onlar ancak ağzına su gelmesi için iki avucunu açan gibidirler. O ona erişecek değildir. İnkarcıların ÇAĞIRMASI, sapıklık içinde olmanın haricindeki değildir. )

Maun ve Enfal surelerinin aşağıdaki ayetlerinde de "Duadan habersiz olmak" ifadesi yer almaktadır. Bu ifade dua kisvesi altında eğlenme veya gösteriş yapma eylemini tanımlamaktadır. Ayetlerde "Dua" anlamı taşıyan "Salat" kelimesi yer almaktadır. "Salat" ( Selamlama ) kelimesi "Sel / Sal" ( Salmak, Yollamak, Kurtarmak, Bırakmak ) kökünden türemis olup, "Selam", "Salim" kelimeleriyle de köken ilintisine sahiptir. Batı dillerindeki "Salute" ( Selam / Selamlamak ), "Salvation"* ( Kurtuluş ) kelimeleri de aynı köktendir. ( * Arapçadaki "Salavat" kelimesiyle ilintilidir. )

107/5 - Ellezine hüm an SALATihim sahun ( Onlar DUAlarında habersizdirler. )

107/6 - Ellezine hüm yüraun ( Onlar gösteriş yaparlar. )

8/35 - Ve ma kane SALATühüm ındel beyti illa mükaen ve tasdiyeh fe zukul azabe bima küntüm tekfurun ( Ve evin indinde onların DUAları, ıslık çalmanın ve el çırpmanın haricindeki değildir. O halde inkar etmiş olmanızdan dolayı azabı tadın. )

Rum suresinin 25. ayetinde "Allah'ın insanı yaratması, reenkarne etmesi ve üst plana ( alem, boyut ) çağırması / çıkarması" olmak üzere üç farklı fenomen misallendirilmiştir. 

30/25 - Ve min ayatihı en tekumes semaü vel erdu bi emrih sümme iza DEAKÜM DA'VETEN minel erdı iza entüm tahrucun ( Ve göğün ve yerin O’nun emri ile ayakta durması O’nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden ÇAĞRI olarak ÇAĞIRDIĞINDA, o zaman sizler çıkarsınız. )

Mü'min suresinin 43. ayetinde inkarcıların çağrılarının ancak sapıklığa yönelik olduğu vurgulanmaktadır.

40/43 - La cerame ennema TED'UNENİ ileyhi leyse lehu DA'VETÜN fid dünya ve la fil ahırati ve enne meraddena ilellahi ve ennel müsrifıne hüm ashabün nar ( O beni ÇAĞIRDIĞINIZA, dünyada ve ahirette ÇAĞRI hakkı, hükmü yoktur. Kesinlikle dönüşümüz Allah’adır. Kesinlikle müsrifler, onlar ateşin sahipleridir. )

İbrahim suresinin 44. ayetinde, yaptıklarının karşılığını yani azabı idrak eden ve azaptan kurtuluşlarının olmadığını anlayan inkarcı zalimlerin Allah'ın "Çağrısını" kabul ettiklerini yalvararak beyan etmeleri misallendirilmiştir.

14/44 - Ve enzirin nase yevme ye'tıhimül azabü fe yekulüllezıne zalemu rabbena ahhırna ila ecelin karıbin nücib DA'VETEKE ve nettebiır rusül e ve lem tekunu aksemtüm min kablü ma leküm min zeval ( Ve insanları, onlara azabın geleceği günden uyar. Artık o zulmedenler "Rab’bimiz bizi yakın vadeye kadar ertele de ÇAĞRINA cevap verelim ve resullere tabi olalım." derler. Siz önceden, size sonlanma, tükenme olmayacağına yemin etmemiş miydiniz? )

Friday, October 23, 2020

Değişim meselesi 

"Değişime açık olmak." ... bu söz emperyalist küreselcilerin şirketler ve medya kanalıyla toplumlara telkin etmeye çalıştıkları bir ifadedir. Bu ifade öyle kalıplaşmış bir hale getirilmiştir ki özellikle toplumu ve toplumsal yaşamı sömüren şirketlerde değişime karşı tepkisel görüş beyan eden çalışanlar statükocu, monoton, çağdışı, kalıplarının ve tabularının dışına çıkamayan, konfor alanını terk edemeyen zavallılar olarak nitelendirilmekte ve dışlanmaktadırlar.

"Değişim" nötr bir kavramdır. Bu noktada kritik olan husus değişimin ne yönde olacağı, sonuçlarının topluma faydalı olup olmayacağı ve gerçekten gerekli olup olmadığıdır. Bu süreç sübjektif ve göreceli değerlendirmeleri de gündeme getirebilmektedir. Örneğin bugün insanlarda  "olumlu bilimsel değişimlerin olumsuz toplumsal değişimlere vasıta kılınmaya çalışıldığı" izlenimi yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu duruma tepki verenler ise toplumsal düzeni bozmaya çalışan, değişimi engelleyen suçlular olarak nitelendirilmektedirler.

Küresel bazda şirketler sistemini kurmuş olan müşriklerin tarih boyunca değişim ve iyilik kisvesi altındaki eylemleri incelendiğinde nihai amaçlarının daima kendi nefsani menfaatleri doğrultusunda yani kötülük amacıyla Allahü Teala'nın ilahi nizamını bozmak ve değiştirmek olduğu görülmektedir. Özellikle içinde bulunulan döngü sonunda bu fenomen eğitim, gıda, doğa, toplumsal yaşam, üretim, sağlık gibi alanlarda makro ve mikro düzeyde olmak üzere daha da belirgin şekilde gözlemlenmektedir.

"Bozgun" ve negatif frekanslı "Değişim" konusu ayetlerde muhtelif misallerle vurgulanmıştır. 

2/11 - Ve iza kıle lehüm LA TUFSİDU fil ardı kalu innema nahnü müslihun ( Ve onlara "Yerde BOZGUN YAPMAYIN." denildiğinde, "Kesinlikle bizler iyileştirenleriz." derler. ) 

2/12 - E la innehüm hümül MÜFSİDUNE ve lakin la yeş’urun ( İyi bilin ki kesinlikle onlar BOZGUNCULARDIR ve lakin farketmezler. ) 

2/205 - Ve iza tevella sea fil erdı li YÜFSİDE fıha ve yühlikel harse ven nesl vallahü la yühıbbül fesada ( Ve yüz çevirip başa geçtiğinde, yerde BOZGUN YAPMAK, ekini ve nesli helak etmek için çabalar. Allah bozgunu sevmez. )

2/211 - Sel benı israıle kem ateynahüm min ayetin beyyineh ve men YÜBEDDİL Nİ'METELLAHİ min ba'di ma caethü fe innellahe şedıdül ıkab ( İsrailoğullarına, onlara açık delil olarak ayetlerden ne kadar verdiğimizi sual et. Kim, ona o getirilenlerden sonra, ALLAH'IN NİMETİNİ DEĞİŞTİRİRSEl, kesinlikle Allah azabı şiddetli olandır. ) 

4/46 Minellezine hadu YÜHARRİFUNEL KELİME AN MEVADIIHI ve yekulune semı'na ve asayna vesma' ğayra müsmeın ve raına leyyen bi elsinetihim ve ta'nen fid dın ve lev ennehüm kalu semı'na ve eta'na vesma' venzurna le kane hayran lehüm ve akveme ve lakin leanehümüllahü bi küfrihim fe la yü'minune illa kalıla ( O Yahudilerden KELİMEYİ YERİNDEN DEĞİŞTİRENLER, dillerini dürüp eğerek ve din hakkında saldırganlaşarak "Duyduk ve isyan ettik, duy duymaz olası ve bizi gör." derler. Şayet kesinlikle onlar "Duyduk ve itaat ettik, duy ve bize bak." deselerdi onlara daha hayırlı ve daha kuvvetli, sağlam olurdu. Lakin Allah onları inkarları ile lanetler de azı hariç inanmazlar. )

4/119 - Ve le üdıllennehüm ve le ümenniyennehüm ve le amürrannehüm fe le yübettikünne azanel en'ami ve le amürannehüm fe le YÜĞAYYİRUNE HALKALLAH ve men yettehıziş şeytane veliyyen min dunillahi fe kad hasira husranen mübına ( Ve kesinlikle onları saptıracağım, kesinlikle onları saplantılara, kuruntulara sokacağım. Kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını kesecekler. Kesinlikle onlara emredeceğim de ALLAH'IN YARATIŞINI DEĞİŞTİRECEKLER. Kim Allah' ın haricinde şeytanı dost edinirse, apaçık hüsran ile hasarlanmış olur. ) 

Ayette genetik teknolojisine ve transhumanism projesine işaret edilmekte gibidir.

5/13 - Fe bima nakdıhim mısakahüm leannahüm ve cealna kulubehüm kasiyeh YÜHARRİFUNEL KELİME AN MEVADIIHI ve nesu hazzan min ma zükkiru bih ve la tezalü tettaliu ala hainetin minhüm illa kalılen minhüm fa'fü anhüm vasfah innellahe yühıbbül muhsinın ( Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. KELİMEYİ TAHRİF EDİP YERİNDEN DEĞİŞTİRİRLER. O hatırlatıldıklarından paylanmayı, nasiplenmeyi unuttular. Onlardan azı hariç, onlardan hainlik görmeyi gideremezsin. Ancak yine de onları affet ve hoşgör. Kesinlikle Allah iyilik yapanları sever. )

8/53 - Zalike bi ennellahe lem yekü MÜĞAYYİRAN Nİ'METEN en'ameha ala kavmin hatta YÜĞAYYİRU ma bi enfüsihim ve ennellahe semıun alim ( Bu, Allah' ın kesinlikle bir kavime verdiği NİMETİ, onlar nefislerindekini DEĞİŞTİRMEDİKÇE DEĞİŞTİREN olmamasından dolayıdır. Kesinlikle Allah duyandır, bilendir. )

33/62 - Sünnetellahi fillezıne halev min kabl ve len tecide li SÜNNETİLLAHİ TEBDİLA ( O öncekilerin halleri hakkında Allah' ın adeti budur. ALLAH'IN ADETİNİ DEĞİŞTİRMEYE yol bulamazsın. ) 

İncil;

66 Vahiy 22-19 Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.